Tumgik
#Akademik Çevirmen
akademikredaksiyon · 2 years
Text
Her Çevirmen Akademik Çeviri Yapabilir mi?
Her Çevirmen Akademik Çeviri Yapabilir mi?
Akademik çeviri, özel bilgi ve deneyim gerektiren oldukça teknik bir hizmettir. Akademik çeviri, yüksek düzeyde uzmanlık gerektiren özel bir alandır. İnternette bulabileceğiniz diğer hizmetler gibi değildir. Dolayısıyla her çeviri yapana kademik çeviri yapamaz. Akademik çeviride temel amaç, içeriğin %100 doğru ve özgün olmasını sağlamaktır. Kalite standartları çok yüksektir. Bu nedenle özel…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
muzikhabercisi · 6 months
Video
vimeo
Yeşim Öksüzoğlu - Dünyanın En İyi Eğitim Sistemine Sahip Beş Ülkesi Hangileri? from Michael Kuyucu on Vimeo.
Çevirmen & Yazar Yeşim Öksüzoğlu Akademik Bakış Programında Doç.Dr. Michael Kuyucu'ya "Finlandiya'dan Japonya'ya Dünya Eğitim Devlerinin Başarı Sırları" kitabını anlatıyor. Dünyanın en başarılı eğitim sistemine sahip beş ülkesi hangisi? Bu ülkeleri eğitim sisteminde farklı kılan nedir? Ve Çevirmenlik mesleği ile ilgili bilgiler veren Yeşim Öksüzoğlu, Epsilon Yayınevinden yayınlanan bu kitabın Lucy Crehan hakkında da bilgiler veriyor.
0 notes
onlinetercumeburosu · 2 years
Text
Türkiye’nin en geniş dil portfoyüne sahip online tercüme bürosu e-tercumeburosu.com ile, Almanca, Arapça, Arnavutça, Azerice, Boşnakça, Bulgarca, Çekçe, Çince, Danca, Ermenice, Estonca, Farsça, Flemenkçe, Fince, Fransızca, Gürcüce, Hintçe, İbranice, İngilizce, İspanyolca, İsveççe, İtalyanca, Japonca, Kırgızca, Korece, Latince, Lehçe, Letonyaca, Macarca, Makedonca, Moldovca, Moğolca, Norveççe, Osmanlıca, Özbekçe, Portekizce, Romence, Rusça, Sırpça, Slovakça, Slovence, Tayca, Türkmence, Ukraynaca, Urduca, Vietnamca, Yunanca ve tüm diğer dillerde doğru, kaliteli ve profesyonel noter onaylı ya da yeminli tercüme desteği ile yeminli tercüman ve çeviri hizmetleri almanız mümkün…
Hukuki metinlerden, akademik yayınlara, noter onayı, apostil veya dışişleri tasdiği gerektiren kişisel ve kurumsal dökümanlarınızdan, teknik şartnamelere aklınıza gelen her türlü çeviri işleminde dünyanın dört bir yanında yerleşik profesyonel çevirmen kadrosu ile sizlere yalnızca bir tık uzaklıktayız… Online Tercüme Bürosu olarak online çeviri, online tercüme ve yine online yeminli tercüme, online yeminli tercüman, online çeviri bürosu, online noter onaylı tercüme, online çevirmenlik hizmetleri sunmaktayız...
#onlinetercumeburosu #onlineceviriburosu #onlinetercume #onlineceviri #onlineyeminlitercume #onlineyeminlitercuman
Tumblr media
0 notes
cagdasyatirim · 3 years
Text
1 Mayıs 1910 yılında Bursa’da doğdu.Tatar Türklerindendir. Sosyolog, akademisyen, siyasetçi ve Türkiye İşçi Partisi’nin son genel başkanı olan Behice Boran ilkokulu okumadığı, kendi çabasıyla okuma yazma öğrendiği ve ailesinin desteğiyle ilkokul düzeyinde bir eğitim aldığı bazı kaynaklarca belirtilir.
Yunanlıların Bursa ve yöresini işgal etmesinden dolayı, ailesi İstanbul’a taşınır ve Boran burada ortaöğrenimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde okumaya başlar. Dokuz yıllık eğitimden sonra, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne kayıt yapar. Ancak felsefe eğitimini yarıda bırakarak Amerikan Kız Koleji ile Manisa’da İngilizce öğretmenliği yapmaya başlar.
Boran öğretmenlik yaparken, kolejden tarih öğretmeninin referansıyla ayarlanan bursla yükseköğrenimini Amerika’da yapar. Michigan Üniversitesi’nde sosyoloji doktorasını tamamladıktan sonra 1939 yılında Türkiye’ye döner ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) sosyoloji bölümüne doçent olarak atanır.
Tumblr media
Behice Boran doçent olarak göreve başladığında, aynı zamanda ABD’den doktora alan ilk Türk kadın öğrenci olma unvanını da kazanmış olur.
Bir yandan akademik çalışmasına devam eden Boran, ABD’de tanıştığı Marksist düşüncelere paralel yazılar yazar, sol sosyalist dergilerle ilişkiler geliştirir.
Bu durum üniversite yönetimin dikkatinden kaçmaz ve hakkında soruşturmalar açılır; sakıncalı düşünceler taşıdığı gerekçesiyle aktif öğretim üyeliğine son verilir.
15 Aralık 1945 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın emrine verilir. Bunun üzerine Behice Boran Danıştay’a başvurarak, dava açar.
Danıştay tasfiye kararını oybirliğiyle iptal eder. Boran ve arkadaşları üniversiteye geri dönmeleri üzerine DTCF’de olaylar yaşanır.
Özellikle milliyetçi düşüncelere sahip bazı öğretim üyeleri üniversiteye dönenlere tepkiler gösterir, olaylar yaşanır.
Bunun üzerine üniversite yönetimi Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes ve Muzaffer Şerif Başoğlu hakkında soruşturma açar ve yargılanmaları için suç duyurusu yapılır.
Adı geçen öğretim üyeleri bir kez daha yargılanırlar. Boran ve Berkes, "görevi kötüye kullanmaktan" ceza alırlar, ancak bu ceza kararı Yargıtay tarafından bozulur.
Buna karşın 5 Temmuz 1948 tarihinde TBMM’de görüşülen tasarı gereği bu öğretim üyelerinin kadrolarının kaldırılması üzerine Behice Boran öğretim üyeliğinden ayrılmak zorunda kalır.
Boran, daha sonra Niyazi Berkes, Adnan Cemgil ve Pertev Naili Boratav’la birlikte “Yurt ve Dünya” dergisini çıkarmaya başlar.
Kısa bir süre sonra buradan ayrılarak Muzaffer Şerif Başoğlu ile “Adımlar” dergisini çıkarmaya karar verir.
Üniversitedeki görevinden ayrılan Boran, çevirmen Nevzat Hatko ile evlenir.
İki yıl sonra, Türkiye Barışseverler Cemiyeti’ni kurarak siyaset arenasında iyice belirginleşmeye başlar.
Bu tarihte Adnan Menderes başbakandır. Ve Kore’ye asker gönderme hazırlıkları yapılmaktadır.
Tam da bu dönemde genel başkanı bulunduğu Türkiye Barışseverler Cemiyeti adına
Kore’ye asker gönderilmesine karşı bizzat dağıtıp, yayımladığı bir bildiriden dolayı gözaltına alınır ve yargılama sonucu 15 ay hapis cezasına çarptırılır.
Hükümlü olduğu 1951 tarihinde oğlu Dursun’u cezaevinde dünyaya getirir.
Boran, 1953 yılında TKP ile ilgili davadan da üç ay tutuklu kalır, cezasını çektikten sonra serbest kalır.
Behice Boran siyasete ilgisini sürdürür, sol sosyalist partilerle temasa geçer. Tam da bu tarihlerde 27 Mayıs darbesi yaşanır.
Düşündükleri, planladıkları bir nevi yine sekteye uğrar. Kendini yeni döneme hazırlamaya başlayarak, 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP)’ne üye olur.
Kısa sürede parti içinde önemli konumlara gelir, yoğun bir çalışma dönemine girer.
27 Mayıs darbesinden sonra 1961 Anayasası kabul edilir ve birçok alanda değişiklik hayata geçirilir. Bunlardan biri de seçim kanunudur.
1965 yılında yapılan genel seçimlerde Türkiye’de ilk defa daha önce kullanılmayan Milli Bakiye Seçim Sistemi ile seçim gidilir.
Bu seçim sistemine “Millî bakiye” veya “Ulusal artık” seçim sistemi de denilir.
Bu sisteme göre, seçim bölgelerindeki milletvekili sayıları nispi temsil sistemine göre bulunur.
Partilerin seçim çevrelerinde aldığı bütün artık oylar toplanır. Açıkta kalan milletvekili sayısına bölünerek milli seçim kotası bulunur.
Her partinin elindeki toplam artık oy milli seçim kotasına bölünerek, bununla orantılı bir şekilde milletvekilleri dağıtılır.
1965 genel seçimlerinde seçime giren TİP, birçok bölgede adaylar gösterir ve Türkiye genelinde yüzde 3’den fazla oy alır; cumhuriyet tarihi boyunca önemli bir başarıya imza atar, böylelikle meclise 12 milletvekili gönderdiği açıklanır.
Ancak Behice Boran aday olduğu halde milletvekili seçilmediği anlaşılır.
Seçim sonuçlarına göre Milli Bakiye sistemine göre alınan oyların milletvekili sayısına yansımasında, bir yanlışlık yapıldığı savıyla YSK’ya itiraz edilir.
İtiraz yerinde görülerek artık oylardan dört milletvekili daha eklenir.
İlk seçim sonuçlarına göre Urfa’dan TİP adına seçilen Hüseyin Kiraz’ın milletvekilliği düşer, artık oylardan TİP genel merkez adayı Behice Boran Urfa’nın ilk kadın Milletvekili olarak parlamentoya girer.
Bu karar tabanda bazı rahatsızlıklara neden olsa da Behice Boran’ın ismi kabul görür. Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi temsil ederek çalışmasını sürdürür.
1969 yılında yapılan genel seçimlerde ise Milli Bakiye Seçim Sisteminden vazgeçilerek, bir tür baraj sitemi getirilir ve TİP meclise sadece 2 milletvekili gönderir.
Tam da bu dönemde 1970 yılında TİP’in 4. Kongresinde Behice Boran ilk kadın genel başkanı sıfatıyla partisinin başına geçer.
Kısa süre sonra da 12 Mart 1971’de yaşanan askeri muhtıradan hemen sonra TİP kapatılır ve Behice Boran tutuklanır. Kısa sürede 25 yıl ağır cezaya çarptırılır.
1974 yılında aftan dolayı serbest bırakıldıktan sonra TİP yeniden kurulur.
1 Mayıs 1979’da sokağa çıkma yasağını protesto eder ve Taksim’e yürür. TİP’in başındaki Behice Boran, 25 gün tutuklu kalır.
12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılan tüm partilerin üyeleriyle birlikte Behice Boran da bir süre evinde göz hapsinde tutulur.
Partisi ve kendisi hakkında soruşturma açılır ve bunun üzerine ilerlemiş yaşına ve bozulan sağlığına rağmen yurtdışına çıkar.
Bir süre sonra 1981 yılında “Yurda dön” çağrısına uymaması nedeniyle vatandaşlıktan da çıkarılır ve Belçika’ya yerleşir.
Yedi yıl gibi uzun bir süre yurt dışında siyasi mülteci olarak yaşar ve 1987 yılında hayatını kaybeder.
Cenazesi Türkiye’ye getirilir ve TBMM’de tören düzenlikten sonra İstanbul’da toprağa verilir.
Behice Boran, köy araştırmaları ile Türkiye’de ilk saha araştırmalarından yapan bir bilim insanı olmasına rağmen, siyasi kimliği hep önde olur.
Oysa eserleri incelendiğinde dönemine göre öngörülü bir sosyolog olduğu görülecektir.
Ama siyasi görüşü ve düşünceleri bu yönünü örtmüş, sol çevrelerde ancak görünür olmuştur.
Ölümünden sonra bazı mektupları, cezaevinden yazdığı günlükler, aile fotoğrafları ve özel eşyaları çöplükten çıktığı iddia edilmiş, bir antikacının eline geçmiştir.
Osmanlıca, Türkçe ve İngilizce yazılan mektup ve yazılar henüz basıldığına dair bir iz yoktur.
Bir dönemin sıra dışı aktörü ve bilim kadını hala birçok ilkin sahibi olarak tarih sayfalarında yer alıyor.
#BehiceBoran111Yaşında♥️
Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
Text
İngilizce Sözlük Kaynakları ve Çeviri
Günümüzde bir takım gelişmeler çeviri olgusunu ve İngilizce sözlük kaynaklarını çeviri işinin odağına yerleştirirken bilgi ve kültürle olan ilişkimizde de bir çarpılmaya neden oldu. Henüz feodal yapısını kıramamış bir toplumda bilginin ve bilimin siyasi programla böylesine öne çıkmasını, üretim gücü anlamında bir bilgi talebi olarak görmek olanaklı değil. Bilginin pratik nedenlerle talep edilmediği, bilgiyi dilimize kazandıracak İngilizce sözlük kaynaklarının yeterli ölçüde hazırlanmadığı ve bu anlamda işlevselleşemediği bir ortamda bilgi adeta metafizik bir kutsanmışlığa bürünüyor ve dıştan gelen, neredeyse kurtarıcı bir erk olarak külte dönüşüyordu. Toplumun geneli ile bilgi (bilim) arasında ortaya çıkan bu bize özgü ilişki sonuçta iki açıdan önemli: - Bilgi ve kültür, yabancı dil ayrıcalığıyla, özellikle de İngilizce sözlük kaynakları kullanarak onu kaynağından alabilen bir seçkin aydın çevresinin içselleştirip el koyduğu bir alanın adı oldu. Bugün de bir ölçüde varlığını sürdüren bu aydın kimliğine dayanarak, sürekli yeni aktarımlarla tartışma gündemini oradan oraya savurmak aydının doğal işi gibi göründü. Böylelikle gerçek bir tartışma sürecine sokmadan ve İngilizce sözlük yardımıyla bilimsel metinleri çevirmeden sürekli yeni fikirlerin peşinde koşmak birinci kültürel etkinlik niteliğini aldı. - Bunun bir yansıması olarak da çeviri, muazzam bir işlev yüklenmesine karşın işlerliği sorgulanmayan, bu anlamda etkisi ve geçerliği önemsenmeyen bir etkinliğe dönüştü. Bu nedenle olsa yetersiz İngilizce sözlük kullanılarak oluşturulmuş gerek çeviri kokan kötü metinler gerek akademi içinde gerekse dışında cirit atmaktadır. Özgün gibi sunulan birçok çalışma da bu çeviri havasını taşımaktan kurtulamamakta ve bilgi kültünün getirdiği bir nedenle olsa gerek bu gibi çabalar hoşgörüyle karşılanmaktadır. Bir diğer hoşgörü ile karşılanan ancak kabul edilemez olan ise çevrimiçi İngilizce sözlük uygulamalarının bol hatayla internette boy göstermesidir. Hukukundan tıbbına, fizik biliminden kimyasına, felsefesinden sanat tarihine böylesi bir çeviri etkinliği üzerine bir Cumhuriyet kuruldu diyebiliriz. Bu bilim dalları kurulurken kendine özgü terimleri içeren İngilizce sözlük kaynaklarının yeterli olduğundan söz edemeyiz. Yetmiş yılı resmi politika olmak üzere yaklaşık bir buçuk asırdır, resmi kültürünün önemli bölümünü ithal eden, hukukunu bile çeviri metinlerle kurmuş -ama bunlara çarpık anlamlandırmalarla pratik içerikler yüklemek durumunda kalan- bir toplumda çeviri eğitimi devasa bir sorumlukla karşı karşıyadır. Bu çarpık Türkçe çeviri işlerinin sorumluluğu önemli ölçüde çevirmen ve İngilizce sözlük kaynaklarına düşmektedir. Böyle bir ortamda çeviri eğitimini salt araçsallaşmış pazar bilgisine dayandırmak istemek hedefleri cüceleştirmek anlamına gelir. Çeviri eğitimi görünürde teknik alanların bilgisi ve iletişimi sorunlarıyla ilgili kılınsa bile, bilginin dar amaçlara hapsedilemez niteliğinden dolayı böyle indirgemelere de teslim olmaz. Ama bizim görevimiz bilgi enerjisinin kendi bendini aşmasını beklemek yerine, kapsımlı terminolojik İngilizce sözlük kaynakları hazırlayarak bilinçli çabalarla İngilizce çeviri eğitiminin etkinliği içinde bu genel ve üst-kültürel sorumluluğun gereğini yerine getirmektir. Ayrıca çeviri eğitiminin akademik bir etkinlik olarak düşünülmesi bunu elzem kılıyor. Eğer toplum pratikleri içinde araçsallaşmış ve sorgulanmadan yeniden üretilen bilginin tarihsel, toplumsal anlamı üzerinde akademi düşünmeyecekse kim düşünecektir? Bu söylediklerim, çeviri eğitiminin kültür politikalarını kapsama iddiasına sahip çıkması gerek İngilizce sözlük kaynaklarının gerekse de çevirmene yardımcı olacak veri tabanı gibi diğer araçların oluşturulması için bir çağrı; ama bunun eğitim pratiği açısından ne anlama geldiğini de somutlaştırmak gerekli. Çeviri eğitimi de kuşkusuz toplumsal pratiğin bir parçası olarak sistem rasyonalitesinin içinde anlamını kazanır ve bizim tüm eleştirel bakma hakkımıza karşın öznel irademize tabi değildir. Bu anlamda düşünerek kendimize şu soruları sormalıyız: Çeviri eğitiminde ayrıcalıklı bir yeri hak eden kültürel alan ve İngilizce sözlük kaynakları çeviri eğitiminin niteliği gereği nereye oturtulabilir? Ve eğer bu alanın belli amaçlara ulaşmak üzere eğitim içinde kuşatılması gereği varsa, bu nasıl sağlanabilir?
4 notes · View notes
bonegardener-blog · 5 years
Text
Çeviri Sanatı ve Sözlükler
Baştan beri altını çizdiğim gibi çeviri eğitimi, kapsamlı İngilizce sözlük kaynakları hazırlama, çevirinin özgül ve kurucu özelliklerinden dolayı akademinin başka bir kolunda zor rastlanacak bir gerilim üzerinde durmaktadır. İlk bakışta çeviri eğitimi, Türkiye Cumhuriyeti felsefesinin benimsemiş olduğu liberal-kapitalist sistemin gerektirdiği biçimde, burası ile dışarı arasındaki irtibatların İngilizce sözlük kullanarak sağlanmasına dönük iletişimin sorunlarını çözmekle yükümlüdür. Hukuktan, iktisada, teknolojiden bilgiye (dar anlamda bilime) kadar geniş bir alanda, her geçen gün çoğalan çeviri sorunlarına bu eğitimden çözüm beklemek, mevcut toplum ve devlet yapısının en doğal hakkı olmalı. Değindiğimiz yetersiz İngilizce sözlük kaynakları ile iç tıkanıklığı yaşayan akademik kurumlar arasında çeviri eğitiminin kendisinden beklenen rasyonelliğe denk düşecek bir eğitim yapısını başka alanlarda olduğundan daha iyi kurabileceğini, gerçek koşulları hiç tartışmadan, sırf bunlar "yeni ve genç kurumlar" diye ileri sürmek elbette idealizm olur; ama kuruluş döneminin yeniden yapılanma taleplerine denk gelmesi bu bölümlerin şansını kuşkusuz artırıyor. Bu anlamda çevirmen yetiştirmek, çeşitli uygulama alanlarında (hukuktan iktisada, sözlü çeviriden diğer çeviri türlerine), çeşitli disiplinlerde İngilizce sözlük kaynakları oluşturmak, piyasada görev alabilecek elemanlar yetiştirmek için gerekli adımlar atılmalıdır. Ancak bu alanlarda eğitimi hedeflemek ne bunalanları salt kendi tanımlarıyla bütünden tecrit etmek, ne de Türkçe çeviri eğitiminin ilgisini bu alanlara hapsetmek anlamına gelmelidir. Daha önce de belirttiğim gibi her bilgi, İngilizce sözlük aracılığı ile kendi tanımıyla belirlenmiş uzanım alanının ötesine taşma, sınır geçme olanağını da içinde barındırır. Bu anlamda bir hukuk cümlesi kendini salt hukuk alanında tüketmeyebilir ve üst bağlamlardan ve gerçekliğin öteki alanlarından sonsuza kadar tecrit edilemez. Tecrit ancak yöntemsel bir tecrittir. Sözgelimi gen bilgisini, salt nükleer-biyoloji alanına sıkıştırmak, buradan evrim kuramlarına uzanılmasını ve dinsel, bir defalık "yaratılmışlık" mitosuna ters gelecek sonuçların çıkartılmasını önlemek güçtür. Akademi dışında da olsa öğrenci, İngilizce sözlük kullansın veya kullanmasın, o bilgiden muhalif bilgi üretme olanağıyla karşı karşıyadır. Yine aynı şekilde, bankadan para çekmeyi tarif eden bir metnin çevirisi için gerekli bilgi, uygun bir İngilizce sözlük olsa bile, bizi tecrit edilmiş bilginin arka planına götürür. Öyleyse çeviri eğitimi de bilimin bütün öteki alanlarında olduğu gibi kendini üst bağlamlarda yeniden anlamlandırmaya aday bilgileri çeşitli düzeylerde içermeden edemeyecektir. Bu anlamda İngilizce sözlük kullanıldığında yükseliş göstereceği kesin olan başarılı çeviri eğitimini nasıl tarif etmek gerekir? Ayrı ayrı derslerde gündeme gelecek bilgi alanlarının içerdiği tecridi tüm eğitim sürecinde korumak mıdır hedef, yoksa nesnel gerçekliği yansıtmayan bu tecridin bir korse olduğu bilincini de eğitimin bir parçası yapmak mı? Tecrit edilmiş bilgilerin uzun süre belli pratiklerin kılavuzu olamadığı, sürekli yeni modellerin tartışıldığı ve hiçbir modelin içselleşemediği ülkemizde bu tecridi korumanın pratik açıdan bile ne kadar kısıtlayıcı olacağı açıktır. Kuşkusuz bu tecridi aşmanın asıl koşulu üst kültürel bağlamların güvenilir ve kapsamlı terimleri içeren İngilizce sözlük kaynaklarının içinde olduğu çeviri eğitiminin doğal bir parçası olmasıdır. "İngilizce çeviri eğitimi ancak pratik alanlarla sınırlanabilirse öğretilebilir ve anlamlı olur" demek bilgi alanları arasındaki içkin ilişkiyi ve İngilizce sözlük kaynaklarını göz ardı etmektir. Benim ait olduğum kurumda, belki de diğer bölümlerden daha belirgin biçimde uzmanlık alanlarında çeviri eğitimi öncelikli ve ayırt edici bir eğitim hedefi olarak konmuş durumda. Öğrencilerin beklentilerine de uygun bir seçim bu. Ancak kültürel yapının bütününe bir odaktan bakma şansı olan İngilizce sözlük kaynaklarının vazgeçilmez olduğu çeviri eğitimi alanında, öğrencilerin ilgilerinin salt "para getirici" ve pratikte mekanikleşmiş uygulama alanlarıyla sınırlanmasına karşı çıkmak ve öğrencinin ufkunu bu yönde açmak da bizim görevimiz. Üst kültürel bağlam anlamında kültür alanını ilgilendiren etkinlik alanını akademik eğitimin dışında tutmak çeviri eğitiminin önemli bir şansını geri tepmek olduğu gibi bu alanları mistikleştirilmiş aydın kimliğinin tekeline bırakmak anlamına da geliyor. Belki de bu tekeli koruma güdüsüyle, İngilizce sözlük kullanılsın veya kullanılmasın çevirinin öğretilebilir olmadığı, ancak "teknik alanlarda" öğretilebilir olduğu anlayışı epey taraftar bulmaktadır.
2 notes · View notes
cenkdurlu · 5 years
Text
Hip-Hop’un Kadınları ve Toplum
Tumblr media
Bir akşam yemeğinde bir sehpaya oturmuşken, ünlü şarkıcı Nina Simone röportaj gerçekleştiren gazeteciye "bir sanatçının görevi zamanını yansıtmasıdır” demişti.
Ve haklıydı da.
Sanırım hiçbir zaman, günümüzdeki kadar toplumumuz Feminizm, Hiphop ve İçerisindeki siyah kadınlara ihtiyaç duyulduğu bir dönem yaşanmamıştı.
               Şaşırtıcı olmayan şekilde, Siyahi Kadın MC’ler yıllardır ve yıllarca devam edecek şekilde, Feminizm’e katkılarından dolayı asla gereken övgüye mazhar olamadılar, Hatta daha da şaşırtıcıdır ki, cinsiyetçi ve kadın düşkünü piyasada Kadın MC’lerin yaşadığı tacizler ve baskılar hiç konuşulmaz. Hip-Hop’taki kadınların sıkıntılarını büyük ölçüde en aza indirgiyoruz. Çünkü erkek egemen bir sektörde siyah kadın bir MC olmanın zorluklarına dikkatlice bakmadık.
               İşte bu yüzden, Nicki Minaj gibi endüstri içerisindeki kadınların sesleri o kadar yüksek çıkıyor, röportajlarında “bu gezegende hiçbir erkeğe ihtiyacımız yok, hiçbir zaman” diyorlar. Ve bu 10-Grammy Adaylığına sahip şarkıcının ilk defa karşılaştığı çifte standartları anlatışı değil.
               Bir Hip-Hop hayranı ve Siyah Kadın Feminist olarak, rap dünyasındaki kadınların pozisyonu, oyunun içindeki hakları (veyahut eksikliği) beni ilgilendirir. Herkesi ilgilendirir, çünkü kadınların kadınlardan başka bir dostu yok.
               Diğer bazı insanlara göre Feminizm’in çığır açıcılığı zor olsa da, bu oyunun içinde bir soru çok önemli, “Hip-Hop sahnesinde Siyahi, Kadın ve Feminist olmak ne anlama geliyor?” Minaj'ın katkılarına gerçekten bakmadan önce, önce kendisinden önce gelen kadın MC'lerin tavırlarını dikkate almalıyız. Irk çerçevesinde, cinsiyet ve Sosyal sınıflar hattında, cinsiyet eşitliliği bariyerine karşı ön saflarda yer alan Feminist MC’leri incelemeliyiz.
youtube
               1979 yılı, Harlem'den Sylvia Robinson'ın ("Rapper's Delight"), Philadelphia'dan Lady B ("To the Beat Y'all") ve Sequence’i ("Funk You Up") yani Hip-Hop'un ilk kadın MC'lerinden bazılarının yükselişini gördü. Bu yıllarda Feminizm İkinci Dalga dönemindeydi ve Toplumsal eşitlikten önce Geleneksel Güzellik ve Kadınlık kavramlarına direnişi daha ön plana almaktaydı (Örneğin, 1969’da Atlantic City’deki Miss America Güzellik Yarışması’na karşı “Sütyen yakma” protestosu gerçekleştirildi), O dönem New York’ta, Güney Bronx civarlarında crack kokain kullanımı arttıkça Suç oranları yükseliyordu, Çok büyük bir medya karatması vardı ve toplu konutlar (Ghettolar) deyim yerindeyse yanıyordu.
               70’li yılların sonlarında disko çağının yükseliş ve çöküşünü gördük, yerel kulüpler disko müziğinden daha çok Donna Summer veya Soul Train gibi seslere kulak kabartmaya başladılar, Siyahi insanlar için Kara Panter Partisi gibi Sosyal Adaletçi hareketlerin yeni yeni tabanda tam anlamıyla karşılık bulduğu bir dönemdi, Siyahi insanların devrim zamanıydı! Ancak Hip-Hop zorlu bebeklik dönemlerine rağmen Disko müziğine yapışık kalacaktı.
               80’ler ise 2 Usta MC’nin Salt-N-Pepa’nın yükselişine şahit oldu, yüksek enerjileri ve flowlarıyla mikrofonun başında devleşiyorlardı. Source Dergisine göre, “Hip-Hop’un ilk gerçek Leydileri” olan bu isimler, “piyasanın iki yüzlülüğünü, cinsel istismar ve cinsel nesne görülmeyi, haksızlığa uğramayı” birer birer aştılar. Bu kadar çok kadın MC olmayan bir dönemde bu kadınlar için çok büyük bir başarıydı. Ve ikili 1995’te “En iyi Rap Performansı” dalında Grammy aldı, bunu başaran ilk kadın rapçiler oldular.
               80’li yılların sonunda, Feminizm cinsel özgürlük ve kadın vücudunun kontrol hakkı üzerine odaklanmaya başladı, Üreme hakları, Doğum Kontrolü mücadeleleriyle kadınlar hem ev içinde hem de dışında rollerini eleştirmeye ve cinsiyet ile cinsellik arasında bir ayrım yapmaya başladı. Aynı dönemlerde Brooklyn’den MC Lyte cesur bir şekilde kendine güçlü bir isim yaratmaya başladı, 16 yaşında sahneye adım attı ve diğer Kadın MC’lerin aksine Rap müziğe tek başına başladı ve öyle kaldı. Cinsellik konularını konuşmaktan kaçınmıyor ve aynı anda ne kadar başarılı olduğundan da bahsetmekten geri kalmıyordu.
               Ancak 90’lı yılların ortasındaki Üçüncü Dalga Feminizm’ine kadar Hip-Hop’ta kadın yanlısı bir değişim göremedik, 90’larda ise Feminist hareket kadınların akademik alandaki cinsellik durumunu gizlemiş veya tabulaştırmıştı. Şimdi, kadın müzik sanatçıları sayesinde kadınların cinsel vesayetten kurtuluşu bir masadaki muhabbetten çok daha gerçek bir hal almaya başlamıştı, çünkü kadınlar artık Billboard listelerinde üst sıralara oynuyor, plak mağazalarında çok satanlarda bulunuyor ve yerel kulüplerde sahne alıyorlardı, Kadın MC’ler hiphop’u bir sahne olarak kullanıyor ve cinsiyet ayrımcılığını, kadının değerliliğini daha yüksek sesle söylüyor, Hip-Hop’u tekrar bir platform olarak kullanıyorlardı. 90'lı yıllarda hiper hoptaki kadın MC'lerin zirve zamanıydı ve Lil 'Kim, Foxy Brown, Lauryn Hill, Queen Latifah ve Missy Elliott gibi sanatçılar birkaç isim yaptı. Kendilerinden önceki MC’lerin aksine, Kim, Foxy, Hill, Latifah ve Missy bireysel bir sanatçı olmanın yükümlülüklerini kendilerini belirlediler, Görünüş, Bireysellik ve Cinsiyet Çekiciliği üzerinde kayda değer bulunan bir şekilde değil, kimin daha iyi liriklere ve flowa sahip olduğuna vurgu yapılmaya başlandı.
               Kim ve Foxy Siyah Kadının vücudunun cinsel temsiliyetini yeni bir seviyeye etiren ilk yüksek profilli kadın rapçilerdir. Kim cinselliğini sadece ham, agresif, lirikal hikayeler ie gösterdi ve aynı zamanda diğer siyah kadınlara da bunu yapabilmeleri için bir yol gösterdi (Bazıları hala bunun siyah erkek fantezisi ve bakış açısı ile aynı çizgide olduğunu iddia ediyor)
               Yine de, Lil’ Kim ilk albümü Hard Core ile üst sıralarda yer almaya devam etti.  Kim’in “Sex Sells” modeline dönüşmeye başlamasıyla rakibi Foxy Brown “Mantıklı ve Korkusuz” oldu. Eski VIBE Yazı işleri Şefi Smokey Fontaine ile yaptığı bir röportajın hemen arkasından gerçekleşti, çünkü “Erkeklere karşı kendini savunan, Koyu Tenli Christian Dior Poster Kızı” rolü de oldukça başarılıydı, “Ill Na, Na” ilk haftasında 109 bin kopya satmayı başarmıştı.
/// Çevirmen notu : Burada bahsediliş tarzı oldukça edebi olsa da, Foxy Brown VIBE’a verdiği bir röportaj ile Mantıklı ve Korkusuz kadın figürü çiziyor, medya gözünde Kendini savunan bir pozisyona geçip 109 bin satıyor \\\
youtube
               Ve kim Lauryn Hill’in divalığını, öncülüğünü unutabilir ki ? Eleştirmenlerden bir çoğu günümüzde bile “The Miseducation of Lauryn Hill” albümünü gelmiş geçmiş en iyi albümler listelerine koyabiliyor, Lauryn’in müziği Eşsiz, zamansız ve yeniden yaratması imkansız olan bir maneviyat hissine sahipti. Kadın rapçilerin seks sembolü olarak pazarlandığını düşünerek pişman olmayacağı adımlar atarak piyasaya müziği ile çıktı, orada kalmayı da başardı. Hill, Kadın MC’lerin nasıl olması gerektiğini yeniden şekillendirdi, ruhu vuran sözleri ve ses tonu sayesinde, daha önce hiç yapılmamış bir Kadın HipHop albümü elimize geçti, Kadınlık ve Maneviyat arasındaki boşluğu kapatıp kadın MC’ler için mücadele yolunda büyük bir adım atan Kadındı Hill.
               “My Mic Sounds Nice: The Truth About Women in Hip Hop” isimli belgeselde Fontaine “Hip-Hop gerçekliğe dayanır, ama olay Kadının hikayesine geldiğinde, insanlar kadınların güçlülüğünü değil Erkeği hakkında yazdığı masalı dinlemek istiyor” diyor.
               Ama Hill’in yaptığı ? Tam olarak nasıl güçlü durduğuydu.
               Queen Latifah, Da Brat, Left Eye ve Missy Elliott gibi sanatçılar da aynı zamanda Seksi ve Zor kadın olma rolünü reddenlerdendi, onların asıl odağı kadınların yaratıcı videolar, mahalle kültürü ve gelişmiş seslerle çeşitlenip canlanmasıydı. Hem Hip-Hop hem Feminizm, Kendileri için bir kimlik talep edene kadar siyah kadınların nasıl temsil edildiğini umursamadı, Lil Kim ve Foxy müziğine kasıtlı olarak “bitch” kullanmayan ilk sanatçılardı.
               Hampton Enstitüsü, bir çevrimiçi sözlük, düşünce platformu olarak “Bad Bitch” kelimesini “1 - Hem maddi açıdan bağımsız hem de erkeği serbest bırakan, yeri geldiğinde onu tanımayan kadın. 2- Yerini, Sınırını bilmeyen kadın” olarak tanımlıyor. Kim ve Foxy’nin bu İkinciye girme oranı çok daha az kesinlikle.
               Bununla beraber, Ana Akım Feminizm hala büyük ölçüde, Hetero, orta sınıf batılı ve diğer kadınlar için alan yaratmayan bir şekilde duruyor. Feminist alanlardaki siyah kadınların ırksallaştırılması, meseleler arasındaki uyuşmazlığa, ırk ve sosyal sınıf arasındaki birliğin olmamasına, toplum içindeki ve dışındaki siyahilerin kendilerine duyduğu saygı ile alakalı.
               Kadın MC’lerin varlığı, onların bu oyunda eşit haklara sahip olduğunu göstermiyor ancak sadece onların da bu oyunda kabul edildiğini gösterebilir. Kölelikten bu yana insanlıktan çıkarılan bir demografik yapıyı insanlık statüsüne döndürmek diyebiliriz. Aynı zamanda, Hip-Hop’taki bariz yanlış bir hareket olan, yaygınlaştırılmış hatta ve hatta yer yer sloganlaştırılmış “orospu” “kaltak” gibi sözcüklerin siyahi kadın bedenleriyle bir arada tutulması aslında sadece kadınların burada kabul edildiğini gösteren bir argüman olabilir. Ne olursa olsun, kadın MC’lerin yaptığı müzik, Hip-Hop’taki bu kafatasçı ve erkek faşizmi duruşa bir tehdit oluşturuyordu, Erkek egemen bir alanda, siyah bir kadın kasıtlı olsun veya olmasın, politik bir hale geldi.
               Günümüz modern aktivizminde olduğu gibi, siyahi kadın bedenleri de çoğu zaman toplumlarımız için yumruklarını yükseltip savaşırken, aynı anda ihmal edilmekte ve unutulmaktadır. Hip-Hop’ta anlamlı sosyal değişimi tetiklemek, bir yeraltı alt kültürünün dışındaki cinsellik ve kimlik politikaları hakkında konuşmaktan korkmamaktır. Nitty Scott MC ve Kendrick Lamar’ın ortak noktasının “Politik Hip-Hop yapabilip hala anaakım kalmak” olduğunu söylerken, aynı zamanda onlara uygulanan çifte standarttan da bahsedebilmektir.
               Cinsiyetçi duygularla dolu bir piyasada ileriye gitmek isteyen MC’leri eleştirmek adil midir ? Kadın MC’ler, bedenlerinden kar sağlayan bir sistemden saygı görmeyi istemekle hata mı etmektedirler ? daha mı sıkı çalışmaları gerekir ? Ya da kadın MC’ler bir araya gelip bir Kardeşlik Kolektifi mi kurmalıdır ?
youtube
               Ve bugünün Hip-Hop’u yanlış düşünceler olmadan kendini var edebilir mi? Cevap pek net değil. Bugün siyah bir kadın MC olmak, şu anki sosyopolitik iklimimizde hem bir sanatçı hem de siyah bir kadın olmanın gerçekte ne anlama geldiğine dair bir bakış açısı anlamına geliyor. Kendine karşı gerçek, ham, cesur ve dürüst olmalı yani. Erkek meslektaşlarımızın her zaman zorlandığı bir sorumluluk bu. Hip-Hop’un kendi içerisindeki Feminizm ve eski Kadın MC’lerin katkıları oldukça sert işler ortaya çıkardı, JUNGLEPUSSY ve Princess Nokia: Kadın pozitifliği, cinsiyet özgürlüğü ve Kadın maneviyatı üzerine oldukça sert mesajlara sahip müzisyenler. Galore TV’deki bir programında Nokia şöyle diyor “Hip-Hop daha önceleri de, şimdi de Rekorlar satmak için kadınlara ihtiyaç duyuyor, agresif bir erkeksilik ve üstünlük için kadına sahip olmayı şart koşuyor neredeyse”
               Ancak şimdileri, Hiçbir şekilde Erkek Homofobikliğine maruz kalmadan Trans Rapçi, Queer Rapçi veya özgürce rap yapan Latin Bruja*ları görüyoruz, bu müziğimiz için yeni bir Rönesanstır.
               Sanatçılar artık, büyük sözler ve testesteron şovlarından uzaklaşıp kendi kişisel ve politik gerçekliklerine odaklanıyorlar. Sanatın bireysel olarak ne ve kim olduğunu keşfedildiği bir dönemdeyiz, Bu kültürün nasıl pazarlanabileceği, satılabileceği, dağıtılabileceği konusundan uzaklaşıp tekrar sanatın ve kültürün ta kendisine dönüyoruz. Artık sanatçıların başarılı olmak için şirketlere imza atmalarına daha az ihtiyaç var. MC’ler marka özgürlüğüne sahipler ve bu markalar kendilerine ait, kimliklerini ve genel estetiklerini kendileri ortaya koyabiliyorlar. Başka bir deyişle, müzik endüstrisi siyah kadın MC’lerin tarihsel olarak ne yapmak istediğine şahit oluyor: Özgüven ve köklerine sadıklık.
               Sadece “Young M.A, Quay Dash, Kari Faux, Jaen Grae ve Nezi Momodu gibi cinsiyet ve pozitiflik yüklü mesajlara sahip kadın MC’ler bile bu değişimin oldukça önemli ve büyük bir şey olduğuna işaret ediyor. Kadın MC’lerin bu değişim dalgası bize Nicki Minaj gibi bir “kendi isteği ile obje”nin bile neden Hip-Hop Feminizmine katkı sağladığını sorgulatıyor. Sürekli olarak “Rap Kraliçesi” ünvanını üstlenen ancak pozisyonunu yeterince savunamayan biri için, Böyle bir güç ve görünürlükle Nicki Minaj gerçekten bu kadın dayanışması içinde aksiyonları veya müziğiyle bir yeri sonuna dek haketmiş midir ?
               Minaj’ın feminizmi, olumlu olmasına rağmen kapital’E dayanıyor; Feminizm odadaki tek kadın olduğunuzda çok daha az karmaşık bir sohbet haline gelir. Büyük güç büyük sorumluluk getirir ve Minaj oldukça ihtiyacımız olan ve arka planda kalamayacağımız bir zamanda, tek yüksek profilli ses olarak o alanda. Katkılarını sosyal açıdan anlamlı olarak değerlendirmek, kendisinden önce yapılan tüm çabaların değerini düşürmek olabilir ve Michie Mee gibi Kanadalı siyah kadın öncüleri ve Sorority gibi yeni başlayanlar için de, ayakta kalmayı endüstriye karşı yokuş yukarı bir savaş haline getiriyor.
                 Feminizmin ve Kadın Rapçilerin geleceği hala biraz pusluyken, kesin olan bir şey var, akıntının yönü değişiyor ve artık hepimizin önünde anlayıp şekillendirilmesine sarılmamız gereken bir temel var!
                 Lindsey Addawoo tarafından, VICE’a 31 Mart 2017 tarihinde yazılan bu yazı, kendi onayı ile çevrilmiştir, kendisine desteklerinden ötürü Teşekkür ederim.
Lindsey’i Twitter’da takip edebilirsiniz - TWITTER
VICE makalesi
1 note · View note
colorans-group · 3 years
Link
0 notes
Link
İngilizce Akademik Çeviri Hizmeti
Sizlere Çeviri Hizmeti veren web sitemiz, İngilizce Akademik Çeviri Hizmeti de sunmakta. Akademik Çevirileriniz, native-speaker (anadili İngilizce -veya kaynak dil- olan) çevirmen tarafından usulüne uygun bir şekilde hazırlanıyor, gerekli Proofreading ve Yerelleştirme işlemleri sonrasında sizlere “anahtar teslim” bir şekilde teslim ediliyor.
0 notes
akademikredaksiyon · 3 years
Text
Akademik Çeviri Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Akademik Çeviri Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Çeviri, yazıların yorum olmadan ve eksiksiz bir şekilde bir dilden başka bir dile aktarılmasıdır. Akademik çeviri ise akademik yazıların çevirisidir. Yani tezler, bilimsel olarak hazırlanan makaleler, araştırma notları gibi yazıların eksiksiz ve yorum katılmadan bir dilden başka bir dile dönüştürülmesidir. Bu çevirileri yapacak kişilerin mutlaka profesyonel bir çevirmen olması ve bilimsel alanda…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yettercume · 4 years
Text
Nasıl Sözlü Tercüman Olunur?
Sözlü çevirmen olmak için ne yapmalıyım?
Tumblr media
Sözlü çeviri, dil yeteneğinden çok daha fazlasını gerektiren bir etkinliktir; tercümanlıkla mütercimliği birbirinden ayıran en önemli tanımdır. Bir dilde yazılı bir metni başka bir dile çeviren kişiye “mütercim”, bir konuşmanın ya da metnin söylenmesini ya da yazılmasını takiben çeviri yapan kişiye ise “tercüman” denir. Tercüme sözel olarak yapılan bir çeviri olması dâhilinde kendi alanında da farklı çeşitlerde yapılır. Sözel tercümenin en bilinen hali ve sadece yabancı bir dil bilmek ile yapılan şekli ardıl (konsekütif) tercüme olarak tanımlanan, günlük hayatta en çok kullanılan şeklidir. Sözlü çevirinin, ardıl çeviriye ek olarak, simultane çeviri, riley çeviri, retur çeviri, pivot çeviri, şeval çeviri, asimetrik çeviri ve fısıltı çeviri olmak üzere çeşitleri vardır. Sözlü çeviri yapabilmek için belli bir düzeyde dil bilgisine sahip olmak gereklidir ama bu tek koşul değildir. Çoğu dilbilimciye göre yazılı çevirideki dinamik ya da eş etki ilkesi, sözlü çeviride de geçerlidir. Başarılı bir çeviri için, konuşmacının sözleriyle ne kastettiğini anlamak ve bu anlamı orada bulunan dinleyici kitlesine iletilmesi gerekmektedir. Bu süreçte, çevirmen dil ve kültür farklılıklarını da göz önünde bulundurmalıdır.
Çevirmen olmak isteyenlerin; üst düzeyde genel akademik yeteneğe ve sözel yeteneğe, üst düzeyde okuduğunu anlama gücüne ve belleğe sahip, yabancı dillere ve kültürlere ilgili kişiler olması gerekir. Bunlara ek olarak, iyi bir duyarlılık, konuya ilişkin bilgi, entelektüel kapasite, konsantrasyon, iyi bir hafıza ve işitme duyusu, ve ayrıca güzel konuşma yeteneği çevirmen olmak isteyen kişilerin sahip olması gereken beceriler arasında sayılabilir.
Profesyonel sözlü çevirmen olmak ve bunu sürdürebilmek için eğitim, deneyim, profesyonel bir yaklaşım ve yeterince kararlılık gerekmektedir. Pek çok farklı dil ve kültürle tanışık olmak tek başına yeterli değildir. Profesyonel olarak çalışmaya başlamadan önce üniversite seviyesinde uygun bir eğitimle çeviri yöntem ve teknikleri konusunda uzmanlaşmak gerekir. Konferans çevirmeni olmak için pek çok dil konuşarak yetişme zorunluluğu yoktur.
Gerekli becerilere sahip olanlar, sözlü çeviri yöntem ve tekniklerinin öğretildiği özel bir eğitimden geçmelidir. Tercüme büroları; Sözlü çevirmenlik yapmak isteyen kişiler genel olarak bir üniversite diplomasına ve konferans çevirisi teknikleri üzerine onu takip eden bir lisansüstü derecesine sahip olmalarını isterler. Bunlardan ilki mutlaka dil eğitimi ile ilgili olmak zorunda değildir, fakat çeviri ile ilgili bir kariyer yapmak isteyen herkesin dilde yüksek seviyede yetkinliğe ulaşmış olması gerekmektedir. Pek çok kimse için bu, çağdaş diller alanında lisans derecesi demektir.
Ülkemizde çevirmenlik eğitimi, çeşitli üniversitelere bağlı fakültelerin mütercimlik — tercümanlık ve çeviribilim bölümlerinde verilmektedir.
Kaynak: www.tercumesirketi.com
0 notes
okeanostercume · 5 years
Link
Tıbbi, hukuki, akademik, teknik, ticari vb. pek çok alanda Fransızca tercüme işlemini gerçekleştirmek üzere Fransızca çevirmenlere ihtiyaç duyulmaktadır
0 notes
kocertercume-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Akademik çevirileriniz için aramanız yeterli! . . . 0312 395 68 60 www.kocertercume.com #çeviri #ceviri #international #tercüman #tercüme #tercume #ankara #Tercüman #Çevirmen #MütercimÇevirmen #akademik #AkademikTercüme #AkadademikÇeviri #Akademisyen #AkademikÇeviriler
0 notes
seositeler-blog1 · 4 years
Text
Akademik Tercümelerde Nelere Dikkat Edilir
Üniversite çapında yapılan akademik makaleler, tez çevirileri, yüksek lisans ve doktora tez savunmaları gibi çeviriler akademik tercüme hizmetleri kapsamında değerlendirebiliriz. Bunların yanında edebi ya da kitap çevirileri de bu kategoride yer alır. Bu kategoride sunulan çeviri hizmetlerinde mizanpaja özen göstererek titiz çalışmalar içerisinde çevirilerin yapılması gereklidir.
 Akademik Tercüme Nedir?
 Ülkemizde ya da dünya üniversitelerinde eğitim alan öğrenciler uzman olmak adına farklı çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Farklı sitelerden araştırmalar yapılır. Farklı kaynaklarda bilgiler alınır. Öğrencilerin kendi dillerinde bulduğu kaynaklar çoğu zaman yeterli olmayabilir. Farklı dillerde yazılan kitapların, raporların, dergilerin akademik bir dille tercümesine ihtiyaç duyulabilir. Çeviri hizmetleri alarak kaynak sayısını artırabilir, çok çeşitli araştırmalardan faydalanabilirsiniz.
 Akademik Çevirilerde Nelere Dikkat Edilir?
 Yurt dışı kaynaklarının kendi dillerine çevrilmesinin yanında kendi araştırmalarını çok daha geniş kitlelere ulaştırmak isteyen akademisyenler de araştırmaları için akademik çeviriler talep edebilir. Yur dışındaki hakemli dergiler yazılarda oldukça hassas davranmaktadır. Bu nedenle her iki yöne iyi bir akademik tercüme için dikkat edilmesi gereken bazı özellikler bulunur.
 Dile Hakimiyet: Yazma becerisine sahip olmak makale yazmanın ilk kuralıdır. Ana dilinde bile yazı hazırlayan yazarlar çeşitli sorunlar yaşayabilir. Bu nedenle çeviri yapılacak dile hakim olmak yapılacak çalışmanın başarısı için çok önemlidir.
 Konuya Hakimiyet: Akademik makalelerde uzmanlık alanına göre akademik terimler çokça yer alır. Bu nedenle çeviri yaparken hem konuya hakim olmak, hem de makaledeki terimlere aşina olmak önemlidir. Konuya hakim olmayan çevirmenlerin başarısız olması olağan bir sonuçtur.
 Kelime Seçimi: Kelime seçimi akademik yazılarda çok önemlidir. Kelime seçimlerinde yapılan hatalar konu bütünlüğünü bozabilir. Anlam bütünlüğü olmayan makalelerin yurt dışında yayınlanması için hakemlerin onayını alması güçtür.
 Terim Çalışmaları: Çeviri yapılan makalede pek çok uzmanlık terimi olabilir. Mühendislik, tıbbi, hukuki ya da benzer terimler kendi alanlarında çeviri yapılmalıdır.
 Makale Yazım Kuralları: Makale yazım kuralları üniversiteler arasında farklı olabilir. Tercümanların makale yazım kuralları hakkında bilgisi olması gereklidir. Ayrıca makalenin kullanılacağı alanın yazım kuralları baz alınarak çalışmanın hazırlanması da amacına uygun bir çeviri olmasını sağlayacaktır.
 Üslup: Her uzmanlık alnı farklı bir üsluba sahiptir. Çevirmen tercüme yaparken bu üsluplara hakim olmalıdır. Bu hakimiyeti akademik dil kullanma becerisi ile harmanlaması da ortaya çıkan işin başarısını etkileyecektir.
Hedef Dilde Literatür Araştırması: Akademik alanda çeviri yapılmadan önce bu alanda yazılan makalelere bakılarak üslup araştırması yapılmalıdır. Yapılacak olan tercümede kullanılacak üslup hakkında bu araştırmaların faydası olacaktır.
 Metnin Okunması: Çeviri öncesinde yapılacak olan metin baştan sona okunmalıdır. Bu şekilde makale hakkında bilgi edinilmiş olur. Birden çok anlama sahip olan kelimelerde hangi anlamı seçmeniz gerektiği konusunda daha doğru ve kolay bir şekilde karar verilebilir.
 İmla Kuralları: İmla hataları makale yazımında çok önemlidir. Özellikle tercümeler yapılırken noktalama işaretlerine özen gösterilmesi hazırlanan makalenin yurt dışında yayınlanma olasılığını yükseltecektir.
0 notes
nurayblr · 4 years
Text
Simultane Çeviri Nedir
Çeviri dünyası, oldukça farklı çeviri tekniklerini içermektedir. Çeviriler, uygulama usullerine göre birçok farklı şekilde adlandırılırlar. Simultane çeviri kavramı da bu çeviri usullerinden biridir. Çeviri alanında yılların deneyimlerini taşıyan ceviririz.com simultane çeviri kavramının önemine dikkat çekmektedir. Bu çeviriler, tercüme alanındaki en hassas çalışmalar olup, özenle gerçekleştirilmelidir.
  Simultane Çeviri Kavramı
 Simultane sözcüğü, Latinceden gelmektedir. Anlam itibariyle "eş zamanlı" demektir. Bu anlamdan da algılanacağı üzere simultane çeviri, konuşma sırasında yapılan bir tercümedir. Bir kimse kendi dilinde konuşurken, çevirmen de buna eş zamanlı olarak sözcükleri başka dile aktarır. Bu çalışma, çok büyük bir dikkati gerektirmektedir. Ve aynı zamanda çevirmenin her iki dile mükemmel derecede hakimiyetine ihtiyaç duyar.
 Simultane çeviri, uygulamasında en çok hata yapılan çevirilerden biridir. Bunun nedeni, konuşmaların genellikle hızlı ve akıcı ilerlemesidir. Bu sırada çevirmenin uygun sözcükleri seçmek için düşünmeye fazla zamanı kalmaz. Hızlı ve verimli bir çeviri adına, çevirmenin deneyimi büyük önem taşır. Bunun yanı sıra dil alanında sahip olunan üstün seviyede bilgiler, sağlıklı çevirilerin anahtarıdır.
  Simultane Çeviriye Nerelerde İhtiyaç Duyulur?
 Simultane çeviriler, uluslararası platformda yapılan tüm konuşmalarda gereklidir. Politikacıların yaptıkları açıklamalar, bu çevirilerin kullanıldığı en ciddi alanlardan biridir. Aynı zamanda devletler arasında yapılan görüşmeler, bu çevirileri gerektirir. Devlet başkanlarının birbirleriyle kurdukları iletişim sırasında simultane çeviri, görüşmenin can damarı olarak kabul edilir.
 Uluslararası katılım olan konferanslar, seminerler ve sempozyumlarda da simultane çeviriye gerek vardır. Akademik toplantılar, fuarlarda yapılan konuşmalar simultane çevirinin etkili olduğu alanlardır. Tüm bunların yanı sıra, uluslararası alanda iletişim kurulan şirket toplantıları bu tür çevirilere olan ihtiyacı doğurmaktadır.
  Hatasız Simultane Çeviri Nasıl Olmalıdır?
 Çeviri alanında uzman bir kurum olan ceviririz.com hatasız simultane çeviri için bazı öneriler sunmaktadır. Bu önerilerin başında konu hakkında yetki sahibi çevirmenlerle çalışmak bulunmaktadır. Simultane tercüman olmak için, bir dili bilmek ve konuşmak yetersiz kalır.
 Bunun için konu hakkında eğitim almış olmak esastır. Tercümanın bir dilin jargonlarına, mecazlarına hatta o dilde yapılan esprilere dahi hakim olması beklenir. Zira yapılan konuşmalarda kimi zaman ortamı yumuşatmak adına bazı espriler yapılabilir. Kimi zaman toplantılar belli bir meslek grubunu ilgilendirir. Ve bu meslek dalının terimlerini iyi bilmek, simultane çevirinin sağlıklı olmasını sağlar. Hatasız bir simultane çeviri, ancak alanında uzman tercümanlar tarafından yapılabilmektedir.
  Simultane Çevirinin Avantajları Nelerdir?
 40'a yakın dildeki çevirilerle hizmet veren ceviririz.com sağlıklı bir simultane çevirinin avantajlarına vurgu yapmaktadır. Bu tür çeviriler, uluslararası platformdaki görüşmelerde hayli değer taşır. İnsanlar arasındaki iletişimi güçlendiren simultane çeviri, özgür iletişimi sağlar. Diller arasındaki iletişim kopukluğunu ortadan kaldırır.
 Simultane çeviri, aynı anda birçok dile çeviri yapabilmeyi sağlar. Ve bu konuda yaşanacak zaman kaybını engeller. Böylelikle çeşitli etkinliklerde daha fazla katılımın sağlanmasına yardımcı olur.
0 notes
bursabelediyeler · 5 years
Text
Nilüfer’in ilham veren evleri
Nilüfer’in ilham veren evleri
Nilüfer Belediyesi’nin kente kazandırdığı Göl Yazıevi ve Misi Yazıevi; yazar, akademisyen ve araştırmacıların ilgi odağı haline geldi.
Nilüfer’in iki tarihi mahallesi Gölyazı ve Misi (Gümüştepe), tarihi ve doğal güzelliklerinin yanında edebiyat ve akademik alandaki çalışmalarını sürdüren önemli konuklarıyla da adından sıkça söz ettiriyor. Yazar, şair, çevirmen, akademisyen ve…
View On WordPress
0 notes