#Ahmet Tarık Tekçe
Explore tagged Tumblr posts
bernamegeh · 2 months ago
Text
Remziye Fırtına Kimdir
Sinema oyuncusu Remziye Fırtına, 1916 senesinde dünyaya geldi.Babası Mehmet bey, annesi Şükriye hanımdır.1964 senesinde Göksel Arsoy, Belgin Doruk, Cevat Kurtuluş, Ahmet Tarık Tekçe gibi isimlerin rol aldığı Evcilik Oyunu isimli filmde rol alarak sinema sanatçılığına başladı.Korkusuz Korkak, Umudumuz Şaban, Küçük Hanımın Şoförü, 5 Milyoncuk Borç Verir misin, Nereye Bakıyor Bu Adamlar, Beklenen…
0 notes
greta-birmelek · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"Hayatta büyük gerçek // Bekarlık sultanlıktır" :))
20 notes · View notes
nesrin-c · 6 years ago
Text
İŞTE BİZİM HİKÂYEMİZ. 50'li yıllarda Demokrat Parti'yle Hayata gözlerini açanlar. Tahta beşiklerde ninnilerle uyuyup, 60 ihtilâlinin ayak sesleriyle uyananlar. Çocukluğunu bu kargaşayla geçirip, 68 'de 18 yaşın heyecanıyla 68 kuşağının çilesini çekenler. Bu hikâye sizin. Bizim o yıllarda çocukluğumuz Hep sıkıntılarla geçmedi. Biz nedense ergenliğe geç girdik. Çocukluğumuzu uzun yaşadık. Bizim oyun alanlarımız çoktu. Yemyeşil çayırlarda,bahçelerde Evimiz kadar güvenli sokağımızda Çeşit çeşit oyunlar oynardık. Biz küçük şeylerden mutlu olmasını iyi bilirdik. Uzun kış gecelerinde içilen semaver çaylarıyla, Aile toplantılarının sıcaklığını hep hissettik. O yıllarda komşuluk bağlarımızda güçlüydü. "Bir maniniz yoksa akşam ANNEMLER size gelecek". Sözü bizi çok mutlu ederdi. Karanlık günlerde önlüklerimiz karaydı ama, Karanlıkları aydınlatan beyaz yakalarımız gibi Umutlarımız,mutlu günlerimiz de vardı. Kitaplarımızı,defterlerimizi itinayla kaplardık. Tahtadan, telden, ağaçtan oyuncaklar yapardık. Yaratıcı, yetenekli , paylaşımcı ÇOCUKLARDIK. Biz, yuvarlak, köşeli kurşun kalemlerimizle Düz, eğik, süslü italik okunaklı yazılar yazardık. Biz halk kütüphanelerine , Halk Evlerine giderdik. Ne omuza asmalı deri,renkli çantalarımız Ne 0,5 uçlarımız, ne kokulu silgilerimiz vardı. Tahta sıralı,varil sobalı sınıflarımızda Kara tahta başı heyecanlar yaşardık. Nohutlu,fasulyeli matematik derslerimiz. Cin Ali serisi okuma saatlerimiz Andımız, Gençlik Marşımız, Cumhuriyet şiirlerimiz Sapanla kuş avımız, derede yüzme yarışlarımız Ömer Seyfettin ,Dede Korkut hikayeleri Kafdağı arkasına uzanan masallarımız. Battalgazi,Köroğlu Destanları Uzun kış gecelerinde uyuklayarak dinlediğimiz Babaların,Dedelerin askerlik anıları. Amerikan yardımı süt tozundan hazırlanmış Beslenme saatlerimizi unutmak mümkün mü? Ya sabahları üzerine ''tereyağı'' sürülmüş Taze yumurtalı,pekmezli sabah kahvaltılarımız. Tarhana Çorbası'nın lezzetini nasıl unuturuz? Pazar sabahları sıcak ekmek kuyruğunda Buharı kokusuna karışmış pidelerden,somunlardan Elimiz yana yana yediğimiz lokmalar... Bizim Amerika'dan ithâl herkesin okuduğu: Teksas Tommiks'imiz Zagor'umuz da vardı. Hayat, Ses Mecmuaları, Hürriyet'in ilâveleri Radyoda Enosis-Makarios, Vietnam haberleri Arkası Yarınlarımız, Liselerarası bilgi yarışmaları, Bizimkiler, Kaynanalar, Radyo Tiyatrolarımız Erkan Yolaç'la Evet-Hayır yarışmalarımız Orhan Boran'ımızla Yuki'miz. Hayatımızın bir parçasıydı. Soğuk kış günlerinde, buzlu yollarda Tahta okul çantalarımızı kızak yapar kayardık. Bizim mahalle bakkalımız Haydar Amca'mız Yolunu hasretle beklediğimiz postacımız Bekci Hasan'ımız, kasabımız, manavımız Aile fertlerinden biri sayılırdı. Lâstik ayakkabıdan naylon ayakkabıya Bez toplardan naylon toplara Batarya pilli radyodan ağır, iri, sandukalı Dântel örtülü Siyah-beyaz televizyona biz kavuştuk. Gazocağından ''Aygaz''lı ocaklara biz geçtik. ''Vita'' yağı tenekelerinden su kapları yapardık. 60'lı sıkıntılı yılların sonunda Amerika Apollo 11'i Ay'a gönderirken Bizim ilk yerli otomobilimiz Anadol'umuz Arkasından 124 Hacı Murat'ımız O yıllarda bizim ne emniyet kemerimiz Ne otomatik klimamız, Cd çalarımız Ne uzaktan kumandamız , ne oto alârmımız Ne hava yastığımız , ne otoyollarımız vardı Çatılarda daha iyi görüntü için!. ölüm tehlikesiyle Antenleri biz çevirirdik. Gurundik, Şaplorenz Philips Marka asker bavulu televizyonlarda Karlı , silik, bulanık görüntülerden oluşan Yerli diziler bizi mutlu ederdi. Arnavut kaldırımlarındaki oyunlarımız Gece muhabbetlerimiz, cambazlı panayırlar Topacımız, ( tendürük ) misketimiz, uçurtmamız, Gizlice içtiğimiz, birinci, bafra, gelincik Yaka sigaraları. Pamuk Şeker, Horoz şeker, Şeker Elma, Kâğıt helvalarımız Uzuneşek, Birdirbir, Saklanbaç, Komen, Elim sende oyunlarımız. Hayatımıza renk katan, bayramlarımız. Biriktirdiğimiz bayram harçlıklarıyla gittiğimiz Dönme dolap, atlı karınca, Langırt Beş atış yirmibeş çadır tiyatrosu. İstop, dokuztaş, mendil kapmaca Gazoz kapağı, sigara kutusu, bilye, düğmelerle ( kopça ) Yaratılmış bir oyun dünyamız vardı Yakan Top, seksek, çelik-çomak oyunları. Okulda Yerli Malı Haftalarımız Evde tasarrufa teşvik edici kumbaralarımız Ada'ya barışı götüren Kıbrıs Harekâtı'mız Sokakta şeker, yağ, benzin kuyrukları. Postahaneden yazdırmalı telefonlarımız Pötükareli, muşamba kaplı odalarımız Kestane pişirdiğimiz Kuzine sobalarımız Mutfaklarımızda Tel Dolaplarımız Duvarında günlük ''Saatli Marif'' takvimimiz Samimi,sıcak aile toplantılarımız At arabası, Hamal arabası, süslü faytonlarımız Austin, Magirüs, Ford Opel Chevrolet marka Bagajı üstünde şehirler arası otobüslerimiz. Futbol sahalarında Lefter'li, Metin Oktay'lı Şenol, Birol'lu Kadri'li Sanlı'lı Kedi kaleci Varol Ürkmez'li Can Bartu'lu Sabri Dino'lu Cemil Turan'lı Metin Kurt, Metin, Ali Feyyaz'lı Unutulmaz derbi maçları. Sinemalarda John Wayne'lı Clint Eastwood'lu Unutulmaz kovboy filmlerimiz Beyaz Perdede Ayhan Işık, Belgin Doruk, Kötü Adam Ahmet Tarık Tekçe Gösel Arsoy, Filiz Akın, Fatma Girik Ediz HUN, Yılmaz Güney. Müzeyyen Senar, Behiye Aksoy, Emel Sayın, Zeki Müren, Erkin Koray, Berkant, Erol Büyükburç, Barış Manco ile dünya turu AŞK dolu, duygu dolu, hüzünlü şarkılar. 70'li yıllarda muhtıralar, sağ-sol çatışmaları. Üniversitelerde Kominist Faşist suçlamaları. Fabrikalarda DİSK-MİSK mücâdeleleri. Grevler, emeğin patronları, sendika ağaları. İdeolojilere kurban edilen zavallı işciler. Okullarda Devrimci Ülkücü kavgaları. Bölünmüş Öğretmenler, taraflı polisler. Ülkesine sahip çıkanlar Bu arada yok olan gencecik fidanlar Denizler, Mahirler, Hüseyinler, Ulaşlar... Taylan'lar Bu öykü sizin. Birbiri ardına devam eden cenaze törenleri . Romantizm ile terör arasına sıkışmış Kayıp bir kuşağın çocuklarının savaşı . Kardeş kavgaları, siyasi cinayetler. Kurtarılmış bölgeler, okullar, mahalleler Yakılan, yıkılan, boşaltılan köyler Deniz Mahir Hüseyin'in idamları Akıl almaz işkencelere göğüs gerenler 68 kuşağının özgürlük savaşcıları. Bu hikâye sizin. Sonra Dallas Köle Izaura Yalan Rüzgarı Cosby Ailesi Uzay Yolu Tatlı Cadı Küçük Ev Amerika Avrupa Berazilya dizileri Beatles Rolling Stones Boney-m Adamo Amerika,Avrupa hayranlığı derken, Hippiler, bitli turistler,ansızın girdi hayatımıza. Benliğimizi yavaş yavaş kaybetmeye başladık. Cola adidas bulujin, Rak-Rok-Pop merakıyla Unutuverdik kendi müziğimizi, öz değerlerimizi Türküleri Bozlakları Halk Oyunlarını, Destanları, Hikâyelerimizi. Sonra 80 de 12 eylül sabahı Hasan Mutlucan'la uyananlar Tutuklananlar, göz altına alınanlar Akıl almaz işkencelere uğrayanlar Bedenlerini, ruhlarını kaybedenler Yeni idamlara, haksızlıklara şahit olanlar. Gönülden yaralanıp gençliğini sürdürenler. Bu öykü sizin. Ulusal değerlere biz sahip çıktık. İstanbul'da Amerikalıları Dolmabahçe'den Biz denize döktük. Bağımsızlık sevdâlısı vatansever gençlerdik. ÖSS 'yi bilmezdik ama, gece en son 23.00 de Radyodan puanları dinler erken davranmak için otobüslerle Geceden yola çıkardık. Eğitimin çilesini de biz çektik. Ülkesini ölesiye seven de bizdik. Erkeklerde İspanyol paça pantolonlar Geniş gösterişli kravatlar, uzun saç ve favoriler Siyasi görüşe uygun, yukarı-aşağı, kalın bıyıklar Deri çizmeler, asker postalları, Parkalar, kalın kemerler, palaskalar, kalpaklar Arka çepte ince dişli taraklar, yuvarlak aynalar Gömlek çeplerinde gelincik, bafra sigaraları Kızlarımızda lüle lüle saçlar, allıklar, küpeler Her genç kızın rüyası!.. Zetina dikiş makinası reklâmları İnce belli mantolar, yüksek topuklu rugan ayakkabılar Döpiyesler, jarseler, koyu kırmızı rujlar, kalın kemerler Doğal güzellikler, tabii kokular, masumâne bakışlar. Kınalı eller, ahh...ah o ince beller... Biz anne-baba sözü de dinlerdik. Çoğumuz görücü usulü ile evlendik. Kim ne derse desin, Hâlâ devam eden çok mutlu evlilikler kurduk. Sevmesini de sevilmesini de iyi bilirdik. Leylâ'yı bilir,Mecnun'u anlardık. Bizim ne unutulmaz AŞKLARIMIZ vardı. Mevsim mevsim yaşadık duygularımızı Şarkılarda sever şarkılarda ayrılırdık. Bizim mektuplarımız renkli kâğıtlara yazılmış Kendi el yazımızla, göz yaşı dökülmüş, Aşk mektupları, asker mektupları Gül kokulu, duygu dolu, gözyaşlarıyla ıslanmış İçinde bir tutam saç, bir küçük el izi, dudak izi taşıyan mektuplar... Ahh... Biz neydik ne değildik. Romanlara konu hayatların sahibiydik. Biz o yıllarda iyi ki vardık. Bütün olumsuzluklara rağmen Mutlu bir çocuk,sevdalı birer gençtik. Biz 2000'li yıllarda yine varız. Biz 60 'larda çocuk, biz 70'lerde gençtik Biz 80 'lerde ihtilâli, biz 90'larda ekonomik krizleri Bir kez daha yaşayanlarız. Şimdi teknolojik gelişmelerle dolu 21.Asrı yaşıyoruz. Kredi kartı, bilgisayar, internet, cep telefonu Süper market, mp 3 çalar, dizüstüler, plâzmalar Artık o kokulu,duygu dolu uzun mektuplar yok AŞKLAR yok oldu, duygular kısaldı, sembôl oldu Gençlerin iletilerinde ''nbr'', ''by'', "slm'' kısaltmaları. Cep telefonlarında kısa mesaj çılgınlıkları. Nerede meyvasını elimizle topladığımız ağaçlar? Korkusuzca oyunlar oynadığımız sokaklar... Nerede o sözünün eri yağız delikanlılar..? Vefalı dostluklar,ölesiye arkadaşlıklar Nerede utangaç al yanaklı kızlar..? Saflık, doğallık, bağlılık nerde...? Bu nedenle ÇOCUKLUĞUMU özlüyorum. El yapması oyuncaklarımı, Uçurtmamı, yaralı dizimi, ANNEMİN ninnisini Kâğıt helvayı, bakkalın sakızını Bahçedeki kiraz ağacını özlüyorum. Ya şimdiki çocuklar!.. çoğu internet başındalar Fesfutlarda süper menülerle beslenerek Bilmem hangi yabancı müziği indirip dinliyorlar Cep telefonlarına,bilgisayarlarına sarılmış Çoğu kilolu, renkleri uçuk, dişleri bozuk Teknoloji çağını yaşıyorlar. Artık 20.asır gerilerde kaldı. Çocuktuk genç olduk, baba olduk, dede olduk. Ne bâdireler atlattık, yıkılmadık ayakta kaldık. Artık yaşadığımız kadar yaşayamayacağımızı, Bir bu kadar daha ömrümüzün olmadığını biliyoruz. Olsun iyiki o yılları gördük, o hayatları yaşadık. Pişmanlık mı asla!.. Sadece o doludizgin unutulmaz yılları Özlüyoruz... Verseler aynı hayatları yeni baştan Büyük bir keyifle yaşamak isteriz. İşte!.. bu bizim hikâyemiz.....!
43 notes · View notes
sinemanostalji · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi ��zellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
fotoobjektif · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
filimtanitim · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
superlordking · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
seksenliyillar · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
komikdizi · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
bernamegeh · 1 year ago
Text
Hüseyin Zan Kimdir, Hayatı
Yesilçam’da “Oski” lakabıyla meşhur, aksiyon ustası bir karakter oyuncusudur. Yeşilçamın emektar kötü adamlarından Hüseyin Zan, 19 Kasım 1931 tarihinde İzmir’de dünyaya geldi. Hüseyin Zan, sinema oyunculuğuna 1960 senesinde Türker İnanoğlu’nun yazıp yönettiği İçimizden Biri (Ölüm Çemberi) filmiyle başladı. Bu filmde Kenan Pars, Cavidan Dora, Orhan Boran, Aysel Tanju, Ahmet Tarık Tekçe, Turan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sinemakareleri · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
filimkaresi · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye
Tumblr media
tt0380218
(more…)
View On WordPress
0 notes
dizifotoroman · 7 years ago
Text
Bir Gecelik Gelin
Tumblr media
Yönetmen Atıf Yılmaz Senaryo Vedat Türkali Yapımcı Nusret İkbal Müzik Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni Çetin Gürtop Süre 85 dk Tür Duygusal, Komedi Özellikler Siyah Beyaz Ülke Türkiye tt0380218 (more…)
View On WordPress
0 notes
buralarhepyesilcam-blog · 5 years ago
Text
Evcilik Oyunu
Tumblr media
Evcilik Oyunu
Oyuncular: Göksel Arsoy, Belgin Doruk, Gürel Ünlüsoy, Gönül Bayhan, Yavuz Cener, Tünay Süer, Ayla Aysun, Cevat Kurtuluş, Sami Hazinses (Misafir Aktör), Ahmet Tarık Tekçe
Rejisör Asistanları: Şerif Gedik, Uğur Duru
Kameraman: Hüseyin Karın Doyuran
Set Amiri: Fethi Oğuz
Işıklar: Mahzar Eröz, Rıfat Yurtçu
Prodüksiyon Amiri: Abdullah Ataç, Doğan Arsoy
Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.
Yıldız Film Stüdyosunda seslendirilmiştir.
Laboratuar: Mihal Skarpedis, Tanaş Petredis, Recai Karataş
Seslendiren: Marko Buduris
Fon Müziği: Sezen Cumhur Önal
Senaryo: Bülent Oran
Foto Direktörü: Çetin Gürtop
Yapımcı: Göksel Film / Göksel Arsoy
Rejisör: Halit Refiğ
Yıl: 1964
1 note · View note
kastamonugncl · 4 years ago
Link
Türkiye Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Platformu (TAHAP)  Kastamonu 1. Olağan Kongresi'nde başkanlığa Ahmet Tarık Tekçe seçildi.
0 notes
yigitguralp · 8 years ago
Text
Kong: Skull Island “Adada Olan Adada Kalır”
Tumblr media
Bugün sizlere elmalı turta yaptık. “Hiç de tarçınsız elmalı turta olur muymuş yaw?” demeyin diye içine elbette bolca tarçın koyduk. Bir elmalı turtanın olmazsa olmazı pudra şekerini üzerine gezdirmeyi de ihmal etmedik, “yahu yapmışken insan şunun üzerine biraz da ceviz dövmez mi” demeyin diye, hafiften dövülmüş ceviz de serptik.
 Ne mi bu? Aslında klasik bir King Kong filmi tarifi.
 Hani her maçını “şu meşhur çalımından da biraz atsa, şu efsane sol ayağıynan da doksana iki şut çaksa” diye izlediğiniz futbolcular vardır ya. Eğer bu numaraları yapmazsa “bu maç zevk vermedi hacı” dersiniz hani. İşte bir King Kong filmi seyircisinin de illa görmek istediği numaralar var.  Keza King Kong sinema evreninin en büyük güreşçisi. Filmin yaratıcıları da bu temel detayı atlamamış. Ve bu pehlivanı 10 yılda bir ringe çıkartıp dövüştürüyorsak en klasik numaralarından yaptırmazsak “bu nası Kong filmi olm” diye yuhlanırız, sahneye de çürük domatesi yeriz demişler. (bkz. Rotten Tomates)
Tumblr media
Özetle filmde Kong’a klasik numaralarının hepsinden biraz biraz yaptırmışlar. Ama tadımlık. Şöyle iki T-Rexi kafa kafaya tokuşturup aralıksız 15 dakika dövdüğü doyurucu bir sekans izlemek isterseniz Peter Jackson’ın 2005 versiyon King Kong’unu açıp izlemeniz gerekir.
Yine de filmin sonunda Kong, bu filmin baş kötüsü olan mahlukatın çenesini şöyle bir güzel ayırıp, “eytereh be yea, o diliyi gotüye sokarım” cinsinden bir orgazm yaşatıyor onu da söyleyeyim. Buna spoiler diyemeyiz keza Kong bunu ille bir yapıyor.
Tumblr media
Ve yine klasik olarak Kong ile esas kız arasında bir empati, yine Kong’un esas kızın yavuklusuna “iyi bak lan bu kıza, kıymetini bil, onu üzeni ben de üzerim” bakışını şöyle bir fırlatması, Kong’un suya düşen kızı dev avucuyla sudan alması ve hatta kız avucunun içindeyken Yeşilçam kahvesinden gelen figüranlarla tek elle dövüşmesi gibi klasik numaralardan hep var. Ama dediğimiz gibi, tadımlık.
Tumblr media
Filmin yaratıcıları, bu klişeleri tek tek yerine getirirken “hep klişeyle de karın doymaz, seyirciye yeni bir şeyler de verelim” demişler ve bu defa klişeleri Vietnam formatında bir atmosfer ve renklendirme kurarak anlatmayı tercih etmişler. Orman yeşili ile ateş kızılı arasında gidip gelen bu şık renk anlayışı, filmi diğer King Konglar içinde ayrıca hatırlanacak bir biçime sokan tek unsur.
Filmin iki alt metninden bir tanesi de yine Vietnam’dan ilham alıyor.  “Adaya neden gittiklerini” soran askere gelen cevap olan “Ne için gittiğimizi bilmeden gittiğimiz ilk coğrafya da, girdiğimiz ilk savaş da bu değil dostum” sözü, filmin en güçlü cümlesi. Amerika’nın bugün halen en temel çelişkisi olan emperyalist gasplarına bir selam çakıyor.
Tumblr media
Filmin ikinci alt metni “doğanın dengesinin üzerine kurulduğu besin zincirine” vurgu yapıyor. Birkaç yıl önceki kene salgınını hatırlarsınız. Bazı haşereleri öldürsün diye bastılar çayıra çimene tarım ilacını. O ölen haşereler meğerse keneleri yiyormuş. Sardı dört yanı keneler, hepimizi yediler. İşte kötü ve beyinsiz sandığımız Kong’un da aslında doğada temsil ettiği bir konum var. Kong ahtapot dilli yaratıkları avlayacak ki, o yaratıklar da dünyayı sarıp insanları tehdit etmesin di mi? Üstelik Kong türünün son örneği. Sen şimdi bu gorili öldürürsen olacak iş mi? Kim yok edecek tarlaya dadanan kımıl zararlılarını. Zaten o yüzden Kong’a Kral diyorlar. (bkz. King Kong.)
Tumblr media
Zaten yaratıcı ekibin planına göre bu yeni Kong’un görevi bir film ile de sınırlı değil, Kong yaşayacak ki 2020’de Godzilla ile kapışacak. (bkz. Godzilla vs. Kong) Filmin sonunda gelecek filmle ilgili de ekstra bir sahne var.
Dönelim yine filmimize. Ne diyorduk, alt metinler. Biz uzun bile anlattık, filmin bu alt metinlerle kaybedecek vakti yok. Kong’u zaten bize daha ilk dakikadan gösteriyor. Filmin devamında da Kong’u aksiyona sokmak için ikinci yarıyı beklemiyor. İlk yarının ortasında Kong tüm heybetiyle arzı endam eyliyor. Alıyor eline odunu, veriyor Allah veriyor. (odunu verme tabiri ile ne demek istediğimi filmi izleyenler ve izleyecek olanlar gayet iyi anlamıştır ve anlayacaktır) Canavarın olaya bu kadar erken girip, aksiyon fırtınası estirmeye bu kadar hızlı başlaması bu tür filmlerde alışkın olduğumuz bir durum değil.
Buraya da bir parantez açalım. Canavarı en başta mı görmeliyiz, yoksa film boyunca varlığını hissettirip finalde göstererek orgazmı üçe beşe mi katlamalıyız ikilemi sinema tarihiyle yaşıt olsa da en belirgin haliyle 1975’de Jaws ile birlikte hayatımıza girmişti. Jaws bize yaratığı tüm bedeniyle göstermeyip, büyük gösteriyi filmin son çeyreğine saklamayı tercih etti. Biraz da teknik zaaflar bunu gerektiriyordu ama bu saygı duyulan ve seyirciyi daha çok gerip merak ettiren bir anlatım başarısına dönüştü.
Spielberg’in çekmediği sonraki Jaws’lar seyirciye ilk dakikadan son dakikaya kadar bolca görünen daha çok köpekbalığı görüntüsü vadetti. Daha çok görünen köpek balığı da işin gizemini yok etti ve canavarın bol göründüğü bu tür filmler hem bu yönden hem de başka kusurları yüzünden başarısız filmler olarak tarihe geçti.
Yeni Kong filmi canavarı bolca gösterip, çok da kötü bir film olmamayı beceren ender filmlerden biri olmuş. Canavarı ne kadar gösterirsen ne kadar iyi bir film olur konusu ise uzun bir konu. Bunun için sonra uzun bir makale daha yazarız. Ve filmin Godzilla ile bağlantısını da orada uzunca anlatırız.  
Tumblr media
Bu kolpa yazıda karakterlere de uzun uzun değinmek isterdim ama inanın değinilecek bir durum yok. Filmdeki pek çok karakterin kalabalık etmekten başka ne işe yaradığının belli olmayışına en güzel örnek adadaki yerli kabile. Diğer karakterlerin çoğu gibi onların da hikayeye dişe dokunur bir katkısı yok. "Abi servis aldı AKM'nin önünden hepimizi, bana dün bu mızrağı verdilerdi, ben bugün kalkanı alayım rolüme yenilik katayım dedim ama devamlılığı mı neyi varmış bugün de yine mızrağı verdiler, makyajımızı güzelce yaptılar, haftalığımızı da peşin aldık, ışık tamamsa çıkıcaz yerlerimizde durucaz evelallah" şeklinde poz veren bir avuç figürandan ibaretler. 
Efendim, nasıl ki Yeşilçam’ın Erol Taş gibi Ahmet Tarık Tekçe gibi hemen her filmde görmeye alıştığımız bir kötü adamı var. Samuel L. Jackson da Hollywood’un Erol Taş’ı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor desek yalan olmaz.  Deep Sea Blue’dan bu yana, yaratık tarafından iştahla mideye indirilen kaçıncı Samuel L. Jackson parçalanışı, Kingsman: Secret Service vs. derken babanın bu kaçıncı kötü adam performansıdır sayamamaya başladık. Ama Kong ile Samuel abinin birbirine “öyle uzaktan uzaktan hiç konuşmadan” kim daha ürkütücü bakar dercesine öyle bir göz kısışları var ki; “İyi Kötü ve Çirkin”deki Sergio Leone kadrajlarının ardından en akılda kalıcı kesişme planları.
Tumblr media
Yeşilçam demişken şunu da söylemeden geçmeyelim, nasıl ki Yeşilçam’ın üç filmden birinde mutlaka duyduğumuz Yunus’u Yedi Karanfil melodisi var, White Rabbit şarkısı da Hollywood’un Yedi Karanfil’i olmuş durumda. Üç filmden birinde mutlaka duyuyoruz. Bu filmde de dönemin en baba şarkıları filmin anlatısında öne çıkıyor, keyifle filmle eşlik ediyor.
Tumblr media
Son olarak Kong’un postuna yani kürküne gelirsek, şöyle diyebiliriz ki bu defa kendisine düşük göt pantol dikmişler. Bir goril gibi dört ayağı üzerinde ilerlemeyip, inşaat amelesi gibi omuzlar hafif önde, göğüs çıplak, götü beli düşük şekilde iki ayak üzerinde yürüdüğü için ben kendisine bu yakıştırmayı yaptım. En iyi kostüm adaylığında şansları yok çünkü dünya düşük götten “dar kot”a doğru yürüyor. Seneye Oscar Goes To Skinny Jeans yani, Kong eli boş döner.
Tumblr media
Zaten film de bunu söylüyor:
“Beni izle, eğlen ve çok da şaapma…
Önümüzdeki filmlere bakacağız…”
Yiğit Güralp, Mart 2017
Tumblr media
1 note · View note