#6 Ağustos
Explore tagged Tumblr posts
dianaa70 · 4 months ago
Text
Gururdan aq sıkıntı mı var,ağzına gelen her lafı kullanmayacaksın.yeter artık kimsenin kum torbası değilim.siktiğimin gururu yüzünden öldürücem bi gün kendimi, hepiniz o zaman göreceksiniz,o zaman dersiniz işte,hep asiydi hep başı dikti diye.yeter nefes alıyorken ben susun
16 notes · View notes
kripto-parahaber · 4 months ago
Text
Kripto piyasasında yükseliş sürecek mi? 6 Ağustos en iyi performans gösteren altcoinler
Altcoin haberleri: Kripto para piyasası 5 Ağustos Pazartesi yaşanan çöküşün ardından toparlamaya başladı. Japonya Nikkei endeksinde yaşanan hızlı düşüşle sarsılan piyasalar, 6 Ağustos Salı günü yüzde 8 yükseldi. Piyasa hacmi yeniden 1.96 trilyon dolara ulaşarak yaşanan kayıpları bir miktar telefi etmeyi başardı. Bu süreçte 50 bin doların altını test eden Bitcoin, yüzde 8’lik bir artışla 55 bin…
0 notes
yeniyeniseyler · 3 months ago
Text
Star - Haftalık Yayın Akışı (2 - 8 Eylül) (Özel)
Eylül ayına girdiğimiz bu hafta Star TV henüz yeni sezona başlamadı. Star TV‘nin haftalık yayın akışını (2- 8 Eylül 2024) haberimizde bulabilirsiniz.   * Yayın akışında değişiklikler olduğu an başlığımız güncellenecektir. Star TV – Haftalık Yayın Akışı (2 – 8 Eylül 2024)
0 notes
benimlealakali · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
sabah odama sığmayıp kendimi dışarı attım, gördüğünüz harika bardaklarla karşılaştık, ilk görüşte aşk gerçekten. sonrasında kurabiye yapıp boyama yaptım, özlemişim. son olarak bir başkadır izledim, H. sınavdan çıkana kadar zamanı doldurmak için canımdan can gitti valla. elhamdülillah güzel geçmiş sınavı, inşaallah sonucu da öyle olur. dua eden herkese teşekkür ederim 🩷🌟💗✨🤍
0 notes
elisaa-suu · 3 months ago
Text
Tumblr media
Ağustos ayı okuduklarım ;
CENNETİN DOĞUSU :iyilik ve kötülüğün karşı karşıya geldiği uzun uzadıya bir roman. Caty adında ki bir kadının yaptıkları biriyle evlendiği günün akşamı onun erkek kardeşiyle yatması ikiz çocuklarını doğurduktan sonra bırakması genel evin yöneticisi olması kötülüğü bana bir kadınla anlatın deseler bu caty olurdu heralde. Kitap konusu itibariyle çok sürükleyici ama çok uzun tutmuşlar biraz daha kısa olsa mükemmel olurdu
Sayfa sayısı: 656
Kitaba puanım :8.5
SİMYACI :Santiago adındaki bir çobanın gece rüyasında bir hazine görmesi ve bu hazinenin mısırdaki piramitlerin yanında olduğunu yorumlaması üzerine yolculuğunu yolculuk sırasında yaşadığı olay örgüsünü kendi kişisel menkibesini bulmasını anlatıyor.
Sayfa sayısı :190
Kitaba puanım :10/7,5
YOLPALAS CİNAYETİ :
Akkız adındaki bir kadının hem annesini hemde çok sevdiği kazını vuran erkeği yıllar sonra çalıştığı evin şöförü olarak bi anda görmesini ve onun öldürüşünü anlatıyor
Sayfa sayısı :72
Kitaba puanım :10/7
GECE YARISI KÜTÜPHANESİ : Henüz bitiremediğim bir kitap Nora adındaki bir kızın ölmek istemesi ve ölmeye yakınken bir kütüphaneye girmesi o kitapta yapamadıkları- yapmak istedikleri pişmanlıklarını gerçek hayatta yaşıyormuşçasına anlatıyor. Kurgusal fantastik türde bir kitap sonu güzelmiş şuana kadar sevemedim. Sonunu okuyunca net bir karar vereceğim...
Sayfa sayısı :281
Kitaba puanım :10/6
64 notes · View notes
okuryazar06 · 4 months ago
Text
ölmek
insan kaç kez ölebilir!?
ben kaçıncı defa ölünce mutlu olacaksın?
her gün ölsem bile yetmez sana
her saat başı ölsem ikna olur musun?
ya da her dakika, her saniye
ölü bedenimde mutlu etmez seni
bunu gözlerin kocaman bağırıyor
bir ölüm ya da bin ölüm
sen mutlu omadıktan sonra ne fark eder
bırak bende ölmeden mutlu olayım
belki senin içinde ölmesi değil
yaşaması gerekenler vardır...
anlık yazıldı
16.16 saat
6 ağustos 2024
ankara
34 notes · View notes
japonyamesken · 3 months ago
Text
When he said “Artık Herkes Evine Dönmeli” and you really felt that.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Hiçliğin ortasında bi Alman kasabasında mahsur kaldık alman trenleri yüzünden ve bir saat sonraki treni beklerken bunları yazıyorum. Eve ne zaman ulaşırız, bugün ulaşabilir miyiz bilmiyorum, tek istediğim Hollanda sınırından bi an önce geçmek.
● Bugünün rotası Almanya'nın 4. büyük şehri olan Köln'dü. Çok kalabalıktı ama yine de bu şehri sevdim sanırım. Özellikle akşamüstü serinliğinde Ren nehrinin kenarında yürümek çok geldi.
● Aslında Picasso'nun bazı eserlerinin olduğu bir sanat müzesi vardı, ama arkadaşım girmeyi pek istemedi. Müze dükkanında da Andy Varhol'u ve muzunu görünce fazla mı modern(?) sanat diye düşünüp ısrar edemedim.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Katedral uzmanı olarak bu sefer Köln katedraliyle ilgili tüm önemli bilgileri bulmuştum. Etkileyici ve güzel bi yapıydı. Ama tamam artık, bu kadar katedral görmek yeter. Bu gezilere biraz ara vericem sanırım. Ben etkinlikli, eğitimli, projeli, kongreli gezileri seviyorum, bu kadar üst üste salt şehir gezisi bünyeme fazla geldi.
● Neyse Köln'e dönersek, şehrin 3/4'ü ikinci dünya savaşında yerle bir edilmiş ve her yeri yeniden yapmışlar. Sabah gelirken izlediğim görüntüler bana 6 Şubat depremlerini hatırlattı hep.😔 Biz iyi ki ikinci dünya savaşına falan girmemişiz diye de düşündüm, toparlanmak ne zor olurdu.
Tumblr media Tumblr media
● Köln’de çok fazla Türk varmış, tecrübe ettim maalesef. Out of no where bir teyzeden vasiyetini dinleyince ve teyze size 20 dakika boyunca hayat hikayesini anlatınca durumun ciddiyetini anlıyorsunuzfkfllf. Teyzenin bana ne dediğini sorarsanız, "Sana vasiyetim olsun, Karadenizli erkeklerden uzak dur" dedi. evet.sadece.bankta.yanımızda.oturup.bir.anda.ssohbete.dahil.olan.random.bi.teyze
● Teyze yüzünden treni kaçırsak da tramvayla Brühl diye bir kasabaya geçtik sarayımsı bir binayı ve bahçelerini görmeye. İşte gezinin parlayan anı buydu. Çok güzel bir bina ve ondan bin kat daha güzel bahçeler... Her sabah bu bahçeye koşuya gelmek ve sonra işe Köln'e gitmek insanın küçük şehir ve büyük şehir beklentilerinin hepsini karşılar gibi geldi bana.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Yazmayı planladığım çok şey vardı ama hem yazı çok bölündü, hem de çok yoruldum. Hollanda'ya da vardık sonunda. Köyüme de kavuşurum inşallah bir an önce.
● Kısaca Köln'e tekrar gelirim gibi aklımda olan ve yapamadığım şeyler kaldı, şu bahçelere ise tekrar gelmeyi ve sevdiğim insanları getirmeyi çok isterim 🌸
● Gezmek çok güzel ama artık herkes evine dönmeli gerçekten. (Dönebilirim bugün inşallah sdfkfkf)
17 Ağustos 2024
Köln - NRW
32 notes · View notes
maaveraa · 4 months ago
Text
Günaydın Tümbirik. Bugün 6 Ağustos salı. Yeni güne esenlik içinde uyandıran Allah'a hamdolsun. Uyanalı yarım saat oldu. Bugün 21 günlük bir şeker diyetimin ilk günü. İnşallah başarabilirim. Rafine şeker ve bunu içeren gıdalar, beyaz un ve mamülleri, paket gıdalar yasak. Katılmak isteyen varsa bana katılabilir. Günde 2.5 - 3.5 lt su içmemiz 35 dk kadar da spor yapmamız gerek. Amacım zayıflamak değil benim kilom normal hatta zayıf olmaya meyilliyim. Fakat bu diyet zayıflatıyor aynı zamanda. Ben sadece vücudumu zehirden arındırmak istiyorum. 🌸 O zaman bismillah diyelim 🌸
31 notes · View notes
sertsiken0606 · 3 months ago
Text
Merhaba arkadaşlar bu hikayeyi gönderen arkadaşımıza teşekkür ederim.
Hasan bey merhaba benim hikayemi yayınlarsanız sevinirim.
Ben Hakkari Yüksekova da yetişmiş insanlıktan nasibini almamış 15 yaşında parayla satılmış 25 yaşımda kocasının işkencelerine dayanamayıp evden kaçıp erkeklerin deyimiyle orospunun tekiyim.şuan 39 yaşımdayım esmer 169 boyunda 68 kilo esmer güzeli bir kadınım. Orospuyum gerçekten sizlere anlatacağım çünkü kimsenin benim durumuma düşmesini istemem 2008 yılında evlendirildiğim adamı 5 yerinden bıçaklayıp evi terk ettim kafama koymuştum tren biletimi aldım her gece yemekten sonra seks yepar sonra bir bahane bulup beni döverdi 16 Ağustos 2008 gecesi bıçaklayıp trenle Ankara'ya geldim ulusta bir pansiyon buldum Mardin Midyat lı biriymiş sahibi giriş yaparken tanıştık 3 gece iş aradığımı söyledim nasıl bir iş arıyorsun dedi ne olursa yaparım dedim adam bana hemen yan tarafında bulunan otelde haus sping dedikleri temizlik işi buldu işe başladım 3 5 gün geçmişti bir odada bir sürü ilaç kondom ve yüklü bir miktar para buldum odayı boşaltmışlardı hapları ve parayı sakladım haftalık izin günümde kendime güzel bir kaç elbise aldım birde daha önce hiç giymediğim uzun topuklu ayakkabı aldım o parayla akşam giyinip rüzgarlı sokakta dolaşmaya çıktım bir adam kaç para istediğimi sordu bende 100 lira ver bari dedim ne bileyim sikişmek için sorduğunu 100 TL yi çıkardı bana verdi elimden tutup kuytu bir yere çekti hemen dudaklarıma yapıştı elleri memelerimde bağıramıyorumda orada bana sahip oldu boşalınca giyindi gitti bende toparlanırken biri geldi 100 yetermi dedi hı hı dedim sikini ağzıma verdi kocamda zorla yaptırırdı adamın sikini emdim domaldım amıma soktu sikti boşaldı fermuarını kapatıp gitti o gece 6 erkek ile birlikte oldum otelden bulduğum paralarla kendime Mamak ta bir daire aldım akşamları sikişiyor gündüz otelde temizlik yapıyordum birgün bir odayı temizliğe girdiğimde adamı banyoda 31 çekerken yakaladım adam kendisiyle 1 gece yatmam karşılığında bana 2000 TL vereceğini söyledi kabul ettim o gece sabaha kadar adamla seks yaptık o adam bana nasıl seks yapmam gerekiyor tek tek gösterdi şimdi bana gelen müşteriler çok memnun.
39 notes · View notes
dianaa70 · 4 months ago
Text
Çok soğuk aq
9 notes · View notes
yildirimkemalsworld · 16 days ago
Text
Natascha KAMPUSCH
Tumblr media
Natascha KAMPUSCH
“Ben 18 yaşındayım daha.”
23 Ağustos 2006’da Avusturya’nın Deutsch-Wagram kasabası sakinleri caddede bir şeylerden kaçar gibi koşan bir kız gördüler. 18 yaşlarındaydı, öğlen vakti korkulu gözlerle yarın yokmuşcasınakoşuyordu.
Dakikalar sonra durdu ve yürüyen insanlardan yardım istedi, durumun acil olduğunu polisi aramaları gerektiğini anlattı ama insanların gözünde aklı dengesini yitirmiş saçmalayan birisiydi o yüzden önemsenmedi. Ona kimse yardım etmedi.
Genç kız tutacak bir yardım eli bulamayınca Hemen ilerdeki ev, IngeT, diye bilinen 71 yaşındaki birisinin eviydi. Genç kız kapıyı çaldı ve “Ben Natascha Kampusch, kaçırıldım hemen polisi aramalısınız.” dedi.
Ev sahibi kıza inanmıştı, çaresizliğini gözlerinden okuyabiliyordu. Ekipler kendilerine 13:04’te ulaşan çağrı çareyi yakınlardaki evlerden birisine gitmekte buldu. sonrasında hemen eve geldiler.
Natascha Kampus’un üzerinde yara izleri vardı. Yüzü oldukça solgundu, büyük bir sağlık sorunu görünmese de bir hayli zayıftı. Onun hikayesi oldukça sarsıcıydı, Natascha tam 8 yıl önce kaçırılmış ve kaçtığı güne kadar hücre benzeri bir yerde yaşamak zorunda kalmıştı. Kaçırılmadan önce yani 10 yaşlarındayken sahip olduğu ağırlıktaydı.
8 yılda boyu 15 cm uzamıştı. Genç kızın Natascha Kampus olduğu yapılan dna testleriyle onaylandı. Sabine Freudberger, Natascha ile konuşan ilk polis memuruydu. Natascha ile olan ilk temasında dikkatini sadece bir çekmişti: Natascha’nın zekası. Natascha esareti süresince eline geçen her şeyi okumuş, kısıtlı kanalları çeken bir radyoyu dinlemişti.
Natascha Kampus 1988’de Viyana’da dünyaya gelmişti. Bu karanlık ve etkileyici hikayenin kahramanı ailesinin boşanması sebebiyle stresli bir çocukluk dönemi geçirmişti.
Natascha kaybolmadan önce annesiyle yaşıyordu. 2 tane de ablası vardı. Kaçırılmadan bir gün önce 1 Mart 1998’de babası Koch ile beraber gittiği tatilden dönmüştü. Tatil için seçtikleri yer Macaristan’dı. Natascha1 Mart günü planlanan saatten biraz daha geç bir saatte eve geldi. Bu gecikme annesiyle ufak bir tartışma yaşamasına sebep oldu. Anne kız bir süre atıştılar.
2 Mart 1998 sabahı Natascha okula gitmek için evden çıkmış olsa da aslında 8 yıllık esaretine ilk adımını attı. Annesi ise evden kızına seslenmiş ve geceden kala küslüğe son vermek istemişti ama Nataschadurmadı ve yoluna devam etti. Nasıl olsa saatler sonra annesini yeniden görecekti ama olmadı.
Öğretmenleri o gün Natascha’yıokulda göremedi. Ailesi durumu öğrendikten sonra polise haber verildi. Tek bir tanık vardı: O da iki adamın Natascha’yı beyaz bir minibüse bindirdiğini söyleyen 12 yaşındaki bir öğrenciydi. Polisler elinde bu detaydan başka hiçbir bilgi yoktu Natascha o gün dersine yetişmek için aceleyle evden ayrılmıştı.
Hızlı adımlarla okuluna giderken omzuna uzanan bir elin sıcaklığını hissetti. Gözlerini açtığında “seni kaçırdım, ailen fidyeyi ödeyince serbest bırakacağım.” Diyen bir adamla aynı arabada olduğunu gördü. Yarım saat süren yolculuk bir evin garajında son buldu. Natascha dolabın arkasına gizlenmiş 5 metrekarelik bir odaya bırakıldı. Betondan yapılmış çelikle güçlendirilmiş bu oda uzun yıllar Natascha’nın evi olacaktı. Odada bir pencere yoktu, dışardaki sesin içeriye, içerdeki sesin dışarıya ulaşmadığı yalıtımlı bir yerdi.
Merdivenlerin altındaki bu yer oldukça karanlık kasvetli bir yerdi. Geçen ilk 6 ayda odadan bir kez bile çıkmasına izin verilmedi sonraki 1 senede geceleri bu odada gündüzleri de evde kalmaya başladı. Onu kaçıran isim Wolfgang Přiklopil’di Geceleri ve Wolfgang’ın işe gittiği saatlerde Ntasacha’nın gizli odadan çıkması yasaktı. Wolfgang Natascha’nınkendisine sahip demesini istiyordu.
Diğer taraftan polisler her şeyden habersiz, ellerindeki az bilgiyle arama çalışmalarına devam ettiler. O dönem Fransız seri katil Michel Fourniretgündemdeydi. Natascha birkaç gün önce Macaristan’dan döndüğü için aralarında bir bağlantı olabileceği düşünüldü.
Wolfgang’ın iş ortağı eve geldiğinde, Natascha’yı görmüş hal ve hareketlerinden gayet mutlu olduğu izlenimine varmış ve hiçbir şeyden şüphelenmemişti. Wolfgang Natascha’yı ölümle tehdit ediyordu, herhangi birisine olanları anlatması durumunda ikisini de acımayacağını söylüyordu.
Natascha ilk zamanlar sadece belirli radyo programlarını izleyebiliyorken daha sonra evin her köşesine gidebilmeye ve televizyon dahi izlemeye başladı Natascha’nın kaldığı oda özenle hazırlanmıştı, Wolfgang onu burada uzun yıllar alıkoyacağını kafasında kararlaştırdığından her şeyi düşünmüştü. İkisi de her sabah erken kalkıp kahvaltı ettiler.
Wolfgang aldığı kitapları Natascha’yaverdi, bu sayede Natascha 8 yılda kendi kendini eğitti. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra verdiği ilk ifadede şunları söyledi: “O evde kaldığım 8 yılda, hiçbir şeyden geri kalmadığımı hissediyordum.
Kendimi birçok şeyden sıyırdım, hiç sigaraya başlamadım, içmedim ya da kötü bir şirkette para için zamanımı heba etmedim. Şunu da söylemelimorası kesinlikle umutsuzluğa kapılacağınız bir yerdi.” Onun hikayesi diğer benzer hikayelerden farklıydı.
Natascha, özgürlüğünü elinden alan adama kin beslemiyordu. Zamanın çoğunu ev işi yaparak ve yemek hazırlayarak geçirdi. Daha sonra danışmanı Ecker’a o dönemlerde çok fazla dayak yediğini, bu sebeple yürümekte zorlandığı anların olduğunu söyledi. Wolfgang ona evin kapı ve pencelerinde patlayıcıların ve bubi tuzaklarının olduğunu söylemişti.
Belinde bir silah taşıdığını bu yüzden kaçma teşebbüsünde bulunmamasını tembih etmişti. İkili birkaç kez markete bile gitmişti. O günlerden birinde Natascha gülümseyerek, kayıp ilanı fotoğrafındaki gibi görünmeye çalışmış ama bu planında başarılı olamamıştı. Kasiyer onu tanımamıştı.
23 Ağustos 2006 günü Natascha, Wolfgang’in aracını temizlemek ve bahçeyi süpürmek için dışarıya çıktı. Gölgesi gibi onu takip eden Wolfgang’te yanındaydı. Daha sonra Wolfgang’ın telefonu çaldı. Süpürge sesi karşı taraftan gelen sesi duymasını engelliyordu. Sessiz bir yere geçmek için oradan ayrıldığı sırada, Natascha var gücüyle kendini sokağa attı ve koşmaya başladı. 200 metre koştu çitlerden atladı insanlardan yardım istedi ve en sonunda amacına ulaşıp, özgürlüğe yeniden kavuştu. Wolfgang Natascha’ya 1 yıl evvel şunları söylemişti: “Eğer yaptığım şey ortaya çıkarsa polisler beni asla canlı yakalayamayacaklar. Dediğini yaptı, Natascha kaçarken o sadece arkasından baktı, hiçbir çaba göstermedi. Kafasını toplayıp biraz düşündükten sonra da Viyana’daki Wien Nord tren istasyonuna doğru yola çıktı.
Burası her şeyin bittiği yer olacaktı. İstasyona vardığında gelen ilk treni gördüğünde bu anlarının son anları olduğu biliyordu. Düşünmeden kendini raylara attı ve hayatına son verdi. Çek kökenli Wolfgang Priklopil1962’de doğmuştu. Uzun yıllar bir telekomünikasyon şirketinde teknisyen olarak çalışmıştı. Bir iş ortağının kız kardeşiyle bir ilişki yaşadığı ve bu ilişkinden bir kız evladı olduğu iddia edildi ama doğrulanamadı.
Sicil kaydı temizdi. Ekipler eve gidip inceleme yaptıklarında, 1980’lerden kalma Commodore 64 olduğunu gördü. Yakın bir zaman önce Çek vatandaşı olup ülkeyi terketmeplanları yapıyordu. giderken yanında Natascha’yı da götürecekti ama o gün plan değişti. Ekipler Wolfgang’ın bir suç ortağı olup olmadığını uzun bir zaman araştırdılar ama hiçbir kanıt bulamadılar.
Natascha’da başka bir isim görmemişti, bütün plan tek bir kişiye Wolfgang’a aitti. 3096 gün esaret altında yaşayan Natascha, Wolfgang’iöldüğünü öğrenince ağlamaya başladı. 8 yılın sonunda ona sempati duymaya başlamıştı. Natascha morga gidip onun için bir mum yaktı. Bu durum bir nevi Stokholm Sendromuydu. O ise yıllarca bu sendromu inkar etti. Psikologların onunla ilgili çıkarımlarda bulunmasına kızdı bağırdı isyanlar etti. Karmaşık ilişkisi hakkında bilgilerinin olmadığını, bunun kendisi adına saygısızlık olduğunu hayatını analiz etme hakkını kimseye vermediğini söyledi. Wolfgang’ın ona çok kibar davrandığını anlattı.
Natascha kaçtıktan anca aylar sonra ailesiyle görüşmesine izin verildi. Uzun bir zaman kimseyle görüşmesine izin verilmemişti. Onu korumak adına sadece doktorlarla görüşmesine müsade edilmişti. Natascha yeni hayatında kendini hayvan haklarına adadı. Birçok hayvan derneğine üye oldu ve sözcülük yaptı.
2016 yılında Alman Bild gazetesine verdiği röportajda oldukça ilginç sözler sarfetti: “Bazı günler esir tutulduğum eve gidip kalıyorum, ayrıca çantamda hâlâ Wolfgang’infotoğrafını taşıyorum.” 2013 yılında Natascha’nın esaretini anlatan 3096 isminde bir film çekildi.
Natascha Kampusch, kaçışından bu yana yaşadığı travmayı üç başarılı kitaba dönüştürdü. İlki onun yakalanmasını anlattı; ikincisi, iyileşmesini. Üçüncü kitabı, Kampusch’un son yıllarda hedef haline geldiği çevrimiçi zorbalığı tartıştı.
Garip bir şekilde kendisini esir alan kişinin evini ona miras kaldı ve kendisi o eve bakım yapmaya devam ediyor. “Bana yöneltilen nefreti görmezden gelmeyi ve sadece güzel şeyleri kabul etmeyi öğrendim.”
5 notes · View notes
yeniyeniseyler · 3 months ago
Text
NOW - Haftalık Yayın Akışı (2 - 8 Eylül) (Özel)
NOW TV‘nin haftalık yayın akışını (2 – 8 Eylül 2024) haberimizde bulabilirsiniz. Eylül ayına girdiğimiz bu hafta, NOW yeni sezona yavaş yavaş başlıyor. NOW‘da bu haftanın yenileri: Cuma 20:00 Yerli Dizi / Kötü Kan (Yeni Dizi) (1.Bölüm) Cumartesi 20:00 Yerli Dizi / Yabani (Yeni Sezon) (1.Bölüm)   * Yayın akışında değişiklikler olduğu an başlığımız güncellenecektir. NOW TV – Haftalık Yayın Akışı…
0 notes
kadifecicegigibi · 4 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 ağustos 24, salı
17 notes · View notes
ziyapasa-01 · 4 months ago
Text
___///HANİYE İçin "YAS" Kararı Tartışma YARATTI❗️❗️❗️
📌3 Ekim 2008 Hakkari, PKK Saldırısı 15 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌5 Ağustos 2012 Hakkari, PKK'NIN Saldırısı 8 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌6 Eylül 2012'DE Afyon, Korkunç Patlamada 25 Şehit, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌18 Eylül 2012 Bingöl, PKK'NIN Saldırısı 10 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌10 KASIM 2012 Siirt, Helikopter Kazası, 17 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌11 Mayıs 2013 Reyhanlı, Bombalı Saldırı 52 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2013 Reyhanlı Saldırısı, 52 KİŞİ Öldü, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2017 IŞİD'İN Reina Saldırısı,
39 KİŞİ KATLEDİLDİ, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2020 İdlib, 33 MEHMETÇİK ŞEHİT EDİLDİ, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2023 Pençe Kilit Harekatı, 12 asker ŞEHİT OLDU, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
Tumblr media
10 notes · View notes
dolunay66 · 1 year ago
Text
Yıl 1934, Haziran Ayı...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.
İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’ da sıcak bir ikindi vaktiydi.
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi' de bir leylek yuvasına saldırdı. Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti.
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi' de başka bir leylek yuvasına saldırdı. Ancak bu kez yuva boştu. Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya' ya yüzlerce leylek akın etti.
Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu.
İnsanlar, çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos.
Aydın' da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda, bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.
İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı. Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı. Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay' ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak' ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci; hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü, ama leylekler sayıca üstündü. Üstelik daha organize idiler.
Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan, sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı.
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay.
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil, pek çok gazeteye konu olmuş bir savaştı bu.
Hatta, o günlerde Türkiye' de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika' ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki; leyleklerin ve kartalların savaşı, bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu' nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı.
Kıssadan hisse:
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı, tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize;
"Birleşenler kazanır..."
Tumblr media
51 notes · View notes
keemlenyekun · 3 months ago
Text
Galatasaray
6-7 yaşımdan beri futbol seyircisiyim. Yaklaşık 30 yıl. Onca mağlubiyetler, hezimetler oldu. Ama bu gece ki gibi hiç üzmemiştin beni canımın içi galatasaray.
Olsun tabi. Çok yüzümü güldürdün. Kahrını da severiz. Ama kendime gelmem 2 hafta sürer. Ağustos ayı sen ne lanet bir aysın. Bit artık bit. Bit.
Böyle de fanatik bir galatasaraylıyım. İki hafta boyunca yediğimizden tat alamayız artık.
Ooof of.
4 notes · View notes