Tumgik
#4 Temmuz 2017 Salı
yeniyeniseyler · 7 years
Text
Baran Bölükbaşı feat. Özgü Kaya (Fikret feat. Sibel) – Kimse Bilmez (“Adı Efsane” Dizi Müziği)
Baran Bölükbaşı feat. Özgü Kaya (Fikret feat. Sibel) – Kimse Bilmez (“Adı Efsane” Dizi Müziği)
Başrollerinde Cem Yiğit Üzümoğlu, Baran Bölükbaşı, Hakan Ummak, Kaan Sevi, Özgü Kaya, Şenay Gürler, Ferit Kaya ve Simay Barlas’ın yer aldığı KANAL D’nin sevilen dizisi “Adı Efsane 2.Devre”nin 4 Temmuz 2017 Salı akşamı yayınlanan 21.bölümünde dizinin oyuncularından Baran Bölükbaşı (Fikret) ve Özgü Kaya (Sibel) , “Kimse Bilmez” şarkısını seslendirdi. Kimse Bilmez – Şarkı Sözleri “Bulut geçti,…
View On WordPress
0 notes
haber2s · 3 years
Text
Cumhurbaşkanı, Yekta Saraç'ı üçüncü kere atayacak mı?
Cumhurbaşkanı, Yekta Saraç’ı üçüncü kere atayacak mı?
Cumhurbaşkanı, Yekta Saraç’ı üçüncü sefer atayacak mı? 20 Temmuz 2017’de YÖK Başkanlığına ikinci defa atanan Yekta Saraç’ın misyon mühleti Salı günü sona eriyor. YÖK Liderleri 4 yıl müddetle Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Ankara kulislerinde konuşulanlara nazaran; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2 periyot misyon yapan üniversite rektörlerini atamadığı gibi teamüle uyarak, Yekta Saraç’ı da 3.kez…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
İsrail ve Türkiye Arasında Sayısız Resmi Ziyaret Gerçekleşmiştir
Başta Cumhurbaşkanlığı düzeyinde olmak üzere Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ve bazı Bakanlar farklı zamanlarda ülkemizi temsilen İsrail’e resmi ziyaretlerde bulunmuşlardır. Aynı şekilde İsrailli bir kısım üst düzey yetkililer de ülkemize konuk olarak gelmişlerdir. Karşılıklı yapılan bu ziyaretlerden bazıları şöyledir:
– 2005 yılında Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ziyareti,
– 2006 yılında Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in İsrail ziyareti,
– 2006 yılında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Tzipi Livni’nin Türkiye ziyareti,
– 2007 yılında Başbakan Sayın Ehud Olmert’in Türkiye ziyareti,
– 2007 yılında İsrail Devlet Başkanı Sayın Shimon Peres’in Türkiye ziyareti ve TBMM konuşması.    (TBMM’de konuşan ilk İsrail Devlet Başkanı),
– 2007 yılında Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın İsrail ziyareti,
– 2008 yılında Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Sayın Ehud Barak’ın Türkiye ziyareti,
– 2008 yılında Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün İsrail ziyareti,
– 2008 yılında Başbakan Sayın Ehud Olmert’in Türkiye’yi ziyareti,
– 2009 yılında Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı Sayın Binjamin Ben-Eliezer’in Türkiye’yi ziyareti,
– 2009 yılında Savunma Bakanı Sayın Ehud Barak’ın Türkiye’yi ziyareti,
– 2016 yılında Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Feridun Sinirlioğlu ile İsrail Başbakanı Sayın Netanyahu'nun danışmanı Sayın Joseph Ciechanover ve İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Sayın Jacop Nagel’in İsviçre'nin Cenevre şehrinde bir araya gelmesi,
– 2017 yılında Turizm Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın İsrail ziyareti.
– 2017 yılında Enerji Bakanı Sayın Yuval Steinitz’in Türkiye’yi ziyareti.
AK Parti Döneminde İsrail ve Türkiye Arasındaki İlişkilerin Ulusal ve Uluslararası Basındaki Yansımaları
Ortadoğu’da kritik öneme sahip olan Türkiye ve İsrail devletleri, ulusal olduğu kadar uluslararası basının da yakından takip ettiği iki ülke olmuştur. Tarafların birbirleriyle yaptıkları bir kısım görüşmeler yerli ve yabancı basında şu şekilde yer almıştır:
"13 Kasım 2007 Salı günü İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde Ankara Forumu kapsamında bir konuşma gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin Yönetimi Ulusal Lideri Mahmud Abbas ve Peres barış için bir araya gelerek bir mutabakat imzaladılar. Peres, TBMM'de söz alan ilk İsrail Devlet Başkanı oldu." (Şalom Gazetesi, 9 Ocak 2008) (http://www.salom.com.tr/arsiv/haber-66339 Israil_devlet_baskani_peresin_tbmmdeki_konusmasi.html)
"İsrail Başbakanı Ehud Olmert, çalışma ziyareti kapsamında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edildi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi." (BBC Türkiye, 23 Aralık 2008) (http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/12/081223_olmertturkey.shtml)
"Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 4. Dönem (ve bugüne kadarki son) toplantısı Milli Savunma eski Bakanı Sayın Vecdi Gönül ve İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı Sayın Ben Eliezer’in eş-başkanlığında 24 Kasım 2009 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir." (http://www.mfa.gov.tr/israil-ekonomisi.tr.mfa)
2009 yılında Davos Dünya Ekonomik Forumu toplantısındaki gerginliğe rağmen, iki ülke arasındaki ticari, askeri ve stratejik iş birliği devam etmiştir.
11 Mayıs 2010’da Türkiye’nin onayı ile İsrail OECD’ye resmen kabul edilmiştir. Türkiye, Filistinlilerin tüm girişimlerine rağmen, İsrail’in OECD üyeliğini veto etmemiş, 1,5 yıldır gergin olan ilişkiler Türkiye’nin önemli bir jestiyle yumuşama yoluna girmiştir. (http://www.milliyet.com.tr/turkiye-den-israil-e-buyuk-jest/dunya/haberdetay/11.05.2010/1236622/default.htm)
31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara feribotumuza İsrail askeri güçlerinin yaptığı operasyon ile 9 vatandaşımızın şehit olması sonrasında, büyükelçiler geri çekilmiş, diplomatik temsil karşılıklı olarak maslahatgüzar seviyesine indirilmiştir. (https://t24.com.tr/haber/israil-mavi-marmaraya-saldirdi-9-olu-30-yarali,79210) Bu gelişmelere rağmen, iki ülke ilişkileri kesintiye uğramamış, resmi yetkililerinin görüşme ve toplantıları devam etmiş, ticaret hacmi katlanarak artış göstermiş, turizm ise ilk başta azalsa da sonrasında ivme kazanarak artışa geçmiştir. (https://www.dunya.com/gundem/despite-tensions-business-booming-between-turkey-israel-haberi-146204)
2010 diplomatik krizinin ilk günlerinden itibaren, iki ülke dışişleri yetkilileri yine bir araya gelmişlerdir. Dışişleri Bakan Müşavirimiz Sayın Feridun Sinirlioğlu ve İsrail Başbakanlık özel temsilcisi Sayın Joseph Ciechanover Cenevre’de diplomatik krizin sonlanmasına yönelik iki ayrı toplantı yapmışlardır. (https://www.haberturk.com/dunya/haber/578151-cenevrede-baris-girisimleri)
İsrail Başbakanı Netanyahu 22 Mart 2013 tarihinde, dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan’ı telefonla arayarak; İsrail tarafından Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak yürütülen ve bir dizi operasyonel hatanın yapıldığına işaret eden soruşturma ışığında, can kaybına veya yaralanmaya yol açan her türlü hatadan dolayı İsrail adına Türk halkından özür dilemiştir. Sayın Erdoğan bu özrü Türk halkı adına kabul etmiştir. (http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa)
27 Haziran 2016’da ilan edilen “Tazminata İlişkin Usul Anlaşması” çerçevesinde İsrail devleti Mavi Marmara baskınında hayatını kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımıza 20 milyon ABD doları fidye ödemeyi taahhüt etmiştir. Türkiye saldırıyı düzenleyen İsrail komandoları hakkındaki davaları düşürmüş, Hamas’ın Türkiye’deki siyasi faaliyetleri sınırlandırılmıştır. Gazze’ye yapılacak yardımların İsrail toprakları üzerinden yapılması şartı getirilmiş, ilişkilerin normalleşmesi amacıyla tekrar büyükelçilerin atanmasına karar verilmiştir. (https://www.haaretz.com/israel-news/israel-and-turkey-officially-announce-rapprochement-deal-1.5401944) Bu antlaşma İsrail Güvenlik Kabinesi ve TBMM tarafından onaylanmış, Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından da 31 Ağustos 2016’da imzalanmıştır. (http://www.aljazeera.com.tr/haber/erdogan-israille-anlasmayi-onayladi)
Temmuz 2017’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, İsrail Enerji Bakanı Sayın Yuval Steinitz ile İstanbul'da bir araya gelmiş ve iki ayrı boru hattı projesiyle ilgili görüşmeler yapmıştır. İsrail Enerji Bakanı hem Türkiye'nin iç tüketimi hem de Avrupa'ya doğalgaz iletimi için İsrail'den Türkiye'ye uzanan bir boru hattı döşemek istediklerini belirtmiştir. (https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/bakan-albayrak-israilli-mevkidasi-ile-gorustu-/859557)
AK Parti Döneminde Türkiye-İsrail Arasındaki Ticari ve Ekonomik İlişkiler
2010 yılında yaşanan Mavi Marmara meselesinden sonra İsrail-Türkiye arasında 6 yıl süren diplomatik kriz baş göstermiştir. Söz konusu krize rağmen bu 6 yıllık dönemde İsrail ile aramızda ticari, ekonomik, kültürel, turistik, askeri pek çok alanda ilişkilerimiz artarak ve genişleyerek devam etmiştir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2,5 milyar USD’den tam 2 katına, 5 milyar USD düzeyine çıkmıştır. İsrail ile ticaret hacmimiz günümüzde ise 6 milyar USD’yi bulmaktadır. İkili ticari ilişkilerimiz politik olumsuzluklara rağmen hiçbir şekilde gerilememiş, istikrarlı bir şekilde artarak devam etmiştir. Ticari ilişkilerimiz karşılıklı olarak imzalanan anlaşmalarla güvence altına alınmıştır. İsrail'le olan ticari ilişkilerimizin yasal dayanağını oluşturan ve bu zamana kadar HİÇBİR ŞEKİLDE KESİNTİYE UĞRATILMADAN yürürlükte tutulan anlaşmaları şu şekilde sıralayabiliriz:
Serbest Ticaret Bölgesi Mutabakatı, 14/03/1997
Ticari Ekonomik Sınai Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması, 24/01/1996
Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması, 24/01/1996
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, 24/01/1996
Gümrük İdarelerinin Karşılıklı Yardımlaşmasına İlişkin Anlaşma, 23/12/1996
Askeri Endüstri alanında İş Birliği Anlaşması (1996)
Tarımda İş Birliği Anlaşması (1999)
Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyon I. Dönem Mutabakat Zaptı, 08/02/2000
Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyon II. Dönem Mutabakat Zaptı, 15/07/2004
Ar-Ge Anlaşması, 01/05/2005
Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyon III. Dönem Mutabakat Zaptı, 2007
Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyon IV. Dönem Mutabakat Zaptı, 2009 (Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı)
Tumblr media
İsrail'le olan siyasi ilişkilerimizde zaman zaman inişler ve çıkışlar olsa da ticari ve askeri anlaşmalar hiçbir dönemde askıya alınmamış, ekonomik iş birliğimiz hep artarak devam etmiştir. Hatta, 15 Mayıs 2018’de HDP tarafından İsrail ile tüm anlaşmalarının sonlanması ve İsrail'e ekonomik yaptırım uygulanması amacıyla TBMM'ye verilen önerge, AK Parti ve MHP oylarıyla reddedilmiştir. (https://tr.euronews.com/2018/05/15/israil-le-anlasmalar-n-iptal-edilmesi-onerisi-tbmm-de-reddedildi)
Türkiye, İsrail ile istikrarlı bir şekilde hep artan bir ticaret hacmine sahip olmuştur. 2009’daki Davos krizi ve 2010’daki Mavi Marmara baskınına rağmen iki ülke arasındaki iş birliği hep artarak devam etmiştir. Yukarıdaki tabloda listelenen TÜİK verileri yıllara göre artan ticaret hacmini sayısal olarak göstermektedir.
Türkiye, İsrail’in en çok ihracat yaptığı ülkeler listesinde 6’ncı sırada yer almaktadır. Türkiye İsrail’den yüksek teknoloji savunma ekipmanları ithal ederken, İsrail’e askeri bot ve üniforma satmaktadır. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/dunyanin-ordusunu-bir-turk-giydiriyor-16914458) Bot ve üniforma üreticisi olan firma, iki ülke arasındaki zaman zaman ortaya çıkan siyasi sorunlara rağmen ticaretlerinde herhangi bir kesinti olmadığını özellikle belirtmiştir. (https://www.dunya.com/gundem/despite-tensions-business-booming-between-turkey-israel-haberi-146204)
İsrail Ticaret Odası başkanı Uriel Lynn de politik çekişmelere rağmen ticari ilişkilerimizin daha da GÜÇLENDİĞİNİ, TÜRKLERİN VE İSRAİLLİLERİN BİR SAVAŞ İÇİNDE OLMADIKLARINI, karşılıklı ticaretin ve yatırımların HİÇBİR ŞEKİLDE ETKİLENMEDİĞİNİ, TİCARETTEKİ PATLAMANIN da bunu kanıtladığını aktarmıştır. (https://defence.pk/pdf/threads/business-as-usual-between-turkey-israel.111591/)
Türkiye halen İsrail’in Ortadoğu coğrafyasındaki en büyük, dünyada ise ABD’den sonra ikinci büyük ticaret ortağıdır. İnşaat sektörümüz bugüne dek hiç ara vermeden İsrail’de büyük yatırımlara imza atmıştır. Bunların başında İsrail Devleti’nin resmî kurumlarına ait projeler gelmektedir. Örneğin 17 yıldan bu yana Türk mühendis ve işçileriyle birlikte İsrail’de faaliyette olan bir Türk inşaat firmasının halen devam eden 2 milyar USD değerinde projeleri bulunmaktadır. Bu Türk inşaat firması İsrail’de ilk 10 şirket içerisinde yer almaktadır. Dahası şirketin sahibi olan Türk iş adamı, 2005 yılında İsrail İş Konseyi tarafından 400’e yakın İsrailli yerel iş adamı arasından "Yılın İş Adamı" seçilmiş, firması da "Yılın En İyi Şirketi" unvanını almıştır. (https://en.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Reyiz_Y%C4%B1lmaz)
Ayrıca Türkiye’nin önde gelen önemli holdinglerinin de İsrail’de bir kısım projeleri bulunmaktadır. Örneğin enerji sektöründe faaliyette bulunan bir Türk holdingine ait Ramat Negev kojenerasyon santrali 2015’ten itibaren İsrail’de üretim yapmaktadır. (http://www.milliyet.com.tr/zorlu-enerji-israil-de-uretime-basladi-istanbul-yerelhaber-1141638/)
Cumhurbaşkanlığı ekonomi danışmanı Hatice Karahan'ın açıklamalarına göre, Türkiye ve İsrail, aralarındaki ticari ilişkiyi de güçlendirebilmek için milyarlarca dolarlık AKDENİZ BORU HATTI PROJESİNİ hayata geçirmektedirler. Bu boru hattı ile elektrik, doğalgaz, ham petrol ve su ticareti yapılması planlanmaktadır. (https://www.dw.com/en/turkey-and-israel-animosity-ends-when-it-comes-to-money/a-41766113)
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında 1,4 milyar USD olan Türkiye-İsrail dış ticaret hacmi, 2018’de 5,7 milyar Amerikan doları seviyesine ulaşmıştır. Son 16 yıldaki artış oranı yüzde 350’yi aşmıştır. (www.tuik.gov.tr) İsrail ile olan ticaret hacmimiz bu hızda artmaya devam ederse Türkiye'nin, İsrail için yakın zamanda ticari ilişkiler açısından ABD’nin yerini alabileceği öngörülmektedir.
AK Parti Döneminde İki Ülke Arasındaki Turizm
İsrail havalimanları yönetiminin yaptığı açıklamaya göre 2013 ve 2014’te Türk Hava Yolları, İsrail’de diğer yabancı havayollarından daha fazla yolcu taşımıştır. İsrail vatandaşlarının sık ziyaret ettiği ülkelere bakıldığında ise, Türkiye ABD’nin hemen ardından ikinci sırada gelmektedir. Türk Hava Yolları İsrail’de 2013 ve 2014’te iki yıl arka arkaya en popüler havayolu seçilmiştir. (https://www.haaretz.com/israel-news/business/.premium-turkish-airlines-is-most-popular-foreign-carrier-at-ben-gurion-1.5358266)
İkili ilişkilerdeki siyasi kriz turizme geçici olarak yansımışsa da İsrail’den ülkemize gelen turist sayısı sonrasında tekrar yükselmiştir. 2010 yılındaki Mavi Marmara krizinden sonra gerileyen turizm, kısa bir süre sonra tekrar canlanmış, iki ülke arasındaki charter seferlerinin devreye girmesiyle eskisinden daha aktif hale gelmiştir. Resmi verilerine göre, Türkiye’yi ziyaret eden İsrailli turist sayısı 2008 yılında 558 bin iken, 2011’de bu rakam 79 bin sevisine kadar düşmüş akabinde 2018 yılına kadar her yıl düzenli bir şekilde artarak 443 bin seviyesine ulaşmıştır. (https://www.cnnturk.com/yerel-haberler/istanbul/merkez/israilli-turist-sayisi-443-bine-cikti-thy-1-milyon-86-bin-yolcu-ile-rekor-kirdi-927183)
Görüldüğü üzere, iki ülke siyasilerinin zaman zaman birbirlerine karşı yaptıkları çıkışlara rağmen, arka planda İsrail ve Türkiye arasındaki ticari ve sosyal ilişkiler hiçbir zaman kesintiye uğramamıştır.
7 Şubat 2017’de Turizm Bakanımız Sayın Nabi Avcı İsrail’in başkenti Tel Aviv’de gerçekleşen 23. Uluslararası Akdeniz Turizm Fuarı’na bizzat katılmış, İsrail ile olan ilişkilerimizin sadece ticari değil komşuluk ve dostluk esası üzerine de kurulu olduğu mesajını vermiştir.
Turizm Bakanımız, aralarında sektör temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir heyetle fuara katılmış, İsrail Turizm Bakanı Sayın Yariv Levin ile görüşerek “Turizm Ortak Komisyonu”nun tekrar toplanması yönünde mutabakata varmışlardır. Ayrıca Turizm Bakanımız Sayın Nabi Avcı, “Musevi halkıyla bugün tanışmış değiliz, 500 yıllık bir ortak tarihimiz var. Bu ORTAK TARİHİN BİRİKTİRDİĞİ GÜZEL ANILAR VAR. Ortak tarihin içinden süzülüp gelen bir mutfağımız var. PEK ÇOK GÜZELLİĞİ BİRLİKTE ÜRETTİK, PAYLAŞTIK, zaman zaman ARAMIZDAKİ DÜŞÜNCE AYRILIKLARINA RAĞMEN BU GÜZELLİKLERİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ." diyerek İsrail ile olan ilişkimizin uzun bir geçmişe sahip olduğunu ve iyi ilişkilerin devam edeceğini vurgulamıştır. (http://basin.kulturturizm.gov.tr/TR-173332/bakan-avci-23-akdeniz-turizm-fuari39nin-acilisina-katil-.html)
AK Parti Döneminde İki Ülke Arasındaki Askeri Alanda İş Birliği
Türk ve İsrail orduları arasındaki stratejik ortaklık, siyasiler arasında zaman zaman meydana gelen fikir ayrılıklarına rağmen askeri anlaşmalar temelinde resmi olarak devam etmektedir.
İki ülke arasında Sayın Tansu Çiller'in Başbakan olduğu 1994 yılında "Savunma İş birliği Anlaşması", Refahyol koalisyonu döneminde ise “Askeri Eğitim İş birliği Anlaşması" imzalanmıştır. İsrail'in kazandığı askeri ihaleler bu dönemden sonra hızla artış göstermiştir. 2010 yılı itibariyle, savunma alanında 13 proje tamamlanmıştır, 6 proje ise devam etmektedir. İki ülke basınında da geniş yer bulan askeri iş birliklerinin başlıcaları şunlardır:
İsrail'den ilk etapta 15 milyon Amerikan dolar karşılığında iki İnsansız Hava Aracı (Heron) kiralanmış, 2008'de ise Heron ihalesini İsrail'in milli savunma şirketi IMI (İsrail Aerospace Industries) kazanmıştır. 10 Heron için Türkiye, IMI şirketine 183 milyon Amerikan doları ödemiştir. 2009’da teslim alınan Heronlar Türkiye'nin Kuzey Irak'a yaptığı sınır ötesi operasyonlarda etkin bir şekilde kullanılmıştır.
Türkiye'nin M-60 tankları ile F-4 ve F-5 savaş uçaklarının modernizasyonu İsrail Devleti tarafından yapılmıştır. Türkiye, 54 tane F-4 savaş uçağının modernizasyonu için İsrail'le bir milyar doları aşan bir anlaşma yapmıştır. 170 tane M-60 tankının modernizasyonu için 650 milyon dolarlık anlaşma imzalanmıştır. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/insani-gemi-yi-vuran-israil-le-3-3-milyar-dolarlik-ticaret-2-milyar-dolarlik-savunma-isimiz-var-14896280)
F-4 uçaklarının hareket eden cisimleri algılamasını sağlayan, Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) sistemleri ihalesi 160 milyon Amerikan dolarına İsrail'e verilmiştir. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/insani-gemi-yi-vuran-israil-le-3-3-milyar-dolarlik-ticaret-2-milyar-dolarlik-savunma-isimiz-var-14896280)
F-4 ve F-16 uçaklarından alınan görüntülerin yere indirilmesini sağlayan Datalink 16 projesinin ihalesini de yine İsrail kazanmış; Türkiye bunun için İsrail'e 120 milyon Amerikan doları ödeme yapmıştır.
Mayına karşı korumalı "Yürüyen Kale" (Kirpi) kara araçları ihalesini Türk BMC firması İsrail Hatehof firması ortaklığıyla yüklenmiştir.
Türkiye, İsrailli savaş pilotlarına Konya Hava Üssü'nde uçuş eğitimi vermiştir.
Askeri istihbarat alanında 167 milyon dolarlık anlaşma imzalanmıştır.
Hali hazırda Türkiye, İsrail'den yüksek teknoloji gerektiren savunma sanayisi ürünleri satın almaktadır. Eylül 2011’de iki ülke arasındaki askeri anlaşmaların karşılıklı olarak askıya alındığı ilan edilmiş olsa da yüksek teknoloji ürünü savunma gereçlerinin alımı, AR-GE aktarımı ve mühendislik projeleri devam etmiştir. Örneğin, ordumuzda halen yaygın olarak kullanılan ve yerli BMC firması tarafından üretilen mayına karşı korumalı “Kirpi” isimli kara araçları İsrail Hatehof firması ortaklığıyla üretilmiş, aracın zırh ve kapsül sisteminin malzemesi ile mühendisliği İsrailli firma tarafından temin edilmiştir. Patlama testleri ve dayanıklılık testleri ise Savunma Sanayi Müsteşarlığı yetkilileri ile BMC yetkililerinin gözetiminde İsrail'de gerçekleştirilmiştir. (https://www.dunya.com/gundem/israilli-tedarikci-bmcnin-iflasini-istedi-haberi-208262)
Aynı şekilde, BMC tarafından üretilen VURAN zırhlı aracı da İsrail Hatehof firması tarafından tasarlanıp projelendirilmiş bir araçtır. (https://www.aksam.com.tr/ekonomi/bmcden-o-iddialara-cevap/haber-407930)
Bir diğer Türk firması OTOKAR ise İsrail menşeli Rafael marka “Baş Üstü Silah İstasyonları”nın distribütörü olup, başta “Kobra” zırhlı araçları olmak üzere TSK ve Emniyet güçlerimiz için ürettiği modern personel taşıyıcılarında bu kule atış sistemlerini kullanmaktadır. İsrail firması tarafından üretilen Rafael marka “Baş Üstü Silah İstasyonu” gelişmiş teknolojisiyle güvenlik güçlerimizin teröre karşı göstermiş olduğu başarıda büyük önem taşımaktadır.
İsrail’in NATO Tatbikatlarına Katılması Türkiye Vesilesiyle Olmuştur
İsrail, Ortadoğu’daki güvenliğini NATO şemsiyesi altında devam ettirmek istemektedir. Bunun altyapısının hazırlanmasında ABD’nin olduğu kadar Türkiye’nin de katkısı büyük olmuştur. Türkiye, daha önceki veto kararını kaldırarak öncelikle İsrail’in NATO tatbikatlarına katılmasının önünü açmış, sonrasında ise NATO’nun Brüksel’de bulunan merkez ofisinde İsrail’in temsilcilik açmasına izin verilmesini sağlamıştır. (http://www.milliyet.com.tr/-turkiye-israil-vetosunu/dunya/detay/2239309/default.htm)
İsrail Silahlı Kuvvetleri, ancak Türkiye’nin veto kararını kaldırması sonucunda NATO’nun Kasım 2016’da Karadağ'da düzenlediği büyük çaptaki askeri tatbikata katılabilmiştir. (https://www.jpost.com/Israel-News/Israel-participates-in-its-first-NATO-field-exercise-in-6-years-472429) Bu gelişmelerden sonra iki ülke arasında askeri alanda birçok üst düzey görüşmeler yapılmıştır. En önemlilerinden biri ise 17-18 Ocak 2017 tarihlerinde Brüksel’de düzenlenen NATO konferansında Genelkurmay Başkanımız Sayın Hulusi Akar ile mevkidaşı İsrail Genel Kurmay Başkanı Sayın Gadi Eisenkot’un ikili görüşme gerçekleştirmesidir. (http://www.hurriyetdailynews.com/turkish-israeli-top-soldiers-meet-for-first-time-since-rapprochement---108657)
İsrail Hükümeti ile Türk Hükümeti Arasındaki İnsani Yardım Kapsamındaki İlişkiler
Siyasi anlamda iki ülke arasında gerginliklerin yaşandığı dönemde dahi, İsrail-Türkiye arasındaki insani yardımlar, iki ülke arasındaki vicdani, insani bağın güçlü olduğunun göstergesidir. Nitekim, Mavi Marmara saldırısının gerçekleşmiş olduğu ve İsrail ile siyasi anlamda aramızın en gergin olduğu 2010 yılının Aralık ayında, İsrail'de çıkan dev yangına Türk Hükümeti tereddütsüz olarak söndürme uçaklarını göndermiştir.
Yine siyasi ilişkilerin oldukça gergin olduğu 2011 yılında yaşadığımız Van depremi sırasında da İsrail Hükümeti hiç vakit kaybetmeden yardım teklifinde bulunmuştur.
Şu anda yaşadığımız korona virüs salgını devam ederken de Türkiye, İsrail'e "insani sebeplerden ötürü" 3 uçak dolusu tıbbi ekipman satışı yapmıştır.
(https://www.independentturkish.com/node/161486/d%C3%BCnya/t%C3%BCrkiyeden-israile-koronavir%C3%BCsle-m%C3%BCcadele-i%C3%A7in-incirlik-%C3%BCzerinden-t%C4%B1bbi-malzeme&fbclid=IwAR15GlOZVBUMGW16TfGDQ2vajyGry0vmMkbA2hHyCQrJiXGm4SU3Lc3qhKM)
Bir başka deyişle, bu ikili ilişkinin insani boyutları da güçlüdür ve bu, ülkeler arasında olması gereken, güzel bir jest, vicdani bir sorumluluktur.
Devletimiz Yakın Bağlantı İçindeyken, Sn. Adnan Oktar ve Arkadaşlarının İsrail ve Musevilerle Hayır Amaçlı Görüşmelerini Suç Gibi Gösterme Çabası
Buraya kadar yalnızca bazı örneklerine yer verdiğimiz siyasilerimizin, bürokratlarımızın, iş adamlarımızın, resmî kurum ve özel sektör temsilcilerinin ve her kesimden vatandaşlarımızın özellikle AK Parti'nin iktidarda olduğu 18 yıllık süreç içinde gerçekleştirmiş olduğu görüşmeler, karşılıklı ziyaret ve davetler, ekonomik ve ticari anlaşmalar, askeri ortaklıklar vb. bize, İsrail ile Türkiye arasında her dönem süregelmiş olan güçlü bağlar olduğunu göstermektedir. Görülebildiği gibi bu bağlar zaman içinde güçlenerek hep gelişen bir ivme göstermiştir. Şu anda tarihinin en yüksek seviyesindedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, siyasi ilişkiler zora girse de İSRAİL İLE HER BAKIMDAN BAĞLANTILARIN DEVAM ETMESİ ÖNEMLİ VE GEREKLİDİR. Eğer öyle olmasa, İLK BAŞTA BUNU KENDİ DEVLETİMİZ YAPMAZDI.
Yukarıda saydığımız sıkı bağlantılardan anlaşılabileceği gibi İsrail ile ilişkilerin güçlendirilmesinde ÜLKEMİZ, MİLLETİMİZ VE DEVLETİMİZ AÇISINDAN BİR SAKINCA YOKTUR. Bu nedenledir ki, İsrailli yatırımcılar ülkemize çağırılmakta, yeni ekonomik anlaşmalar yapılmakta, dev doğalgaz projeleri için geri sayım yapılmakta, savunma ekipmanları İsrail'den temin edilmekte, İsrailli turistler için özel uçak seferleri tesis edilmektedir. Hal böyleyken, Sn. Adnan Oktar'ın arkadaşlarının davetiyle Türkiye'ye gelen İsrailli konukların, NASIL VE HANGİ GEREKÇEYLE SUÇ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLDİĞİ İZAHA MUHTAÇTIR.
İddianamede, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının İsrailliler ve Musevilerle görüşmelerinin içerikleriyle ilgili HİÇBİR BİLGİNİN VERİLMEDİĞİ, sadece bu görüşmelerin SUÇ OLARAK GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILDIĞINI belirtmemiz önem teşkil etmektedir. İçeriklerin iddianameye dahil edilmemesinin temel sebebi, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının yaptıkları görüşmelerin içeriklerinin tümüyle DEVLET, HÜKÜMET YANLISI VE MÜSLÜMANLARI KORUMA AMAÇLI OLMASIDIR. Bu içerikteki vatanperver, iyi niyetli faaliyetlerin "SUÇ" OLARAK GÖSTERİLEMEYECEĞİ AÇIKTIR. O yüzden İÇERİKLER, KASITLI BİR BİÇİMDE İDDİANAMEDE YOKTUR.
İddianamede kasıtlı olarak yer verilmemiş olan söz konusu görüşmelerin tümüyle basına açık olarak yapılmış olan içeriklerini özetlersek:
İsrail'in Gazze’ye başlattığı veya başlatmayı planladığı her saldırı, Sn. Adnan Oktar’ın İsrail'den davet ettiği yetkili kişilerle görüşmesi sonrası veya İsrail gazetelerinde çıkan yazılarından sonra DURDURULMUŞTUR. Gazze’ye yönelik planlanan 2 kara harekâtı da İsrail tankları Gazze sınırına dayanmışken, bu görüşmeler vesilesiyle geri çekilmiştir.
İsrail'in İran'a füze atma veya İran ile savaşa girme kararları, Sn. Adnan Oktar'ın İsrail'den davet ettiği yetkili kişilerle ve özellikle Sanhedrin'de yetkili hahamlarla görüşmesi sonucunda DURDURULMUŞTUR. Sn. Adnan Oktar, konuk ettiği hahamlara hem Kur’an-ı Kerim’den hem de Tevrat'tan saldırının haram olduğunu canlı yayın sırasında açıklamıştır.
Mavi Marmara krizi sonrasında İsrail Başbakanının özür dilemesi ve arkasından Türk hükümetine tazminat ödenmesi konuları, Sn. Adnan Oktar'ın, İsrailli yetkililer ve hahamlarla görüşmesi üzerine gerçekleşmiştir. Sn. Adnan Oktar, yine Kur’an-ı Kerim’e ve Tevrat'a göre tazminatın verilmesi gerektiğini açıklamış, hatta tazminatın miktarını dahi buna göre tayin etmiştir. Sonrasında da aynen belirlenen miktardaki tazminat İsrail hükümeti tarafından Türk hükümetine ödenmiştir.
Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve Türk hükümetine yönelik olarak İsrail'de yaygınlaşan bir kısım yanlış anlaşılmalar, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının yaptığı görüşmeler ve İsrail basınında yazdığı yazılar vesilesiyle açıklığa kavuşmuştur. Böylelikle iki ülke arasında daha da kötüleşmeye doğru giden ilişkiler, belli bir oranda da olsa toparlanabilmiştir.
Türkiye'nin özellikle Suriye'de YPG'ye yönelik haklı harekatları, uzun zaman boyunca bir kısım İsrail basını tarafından tamamen "Türklerin Kürtlere yönelik harekâtı" olarak lanse edilmiştir. Bu konudaki yanlış anlaşılmalar, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının İsrail basınında yazdığı yazılar vesilesiyle ORTADAN KALKMIŞTIR. Bu yazılarda YPG'nin hiçbir şekilde Kürt kardeşlerimizi temsil etmediği, bunların PKK'nın uzantısı olan bir terör örgütü olduğu ve Kürtlere de zulmettikleri anlatılmıştır.
Sn. Adnan Oktar'ın İsrailli Musevilerle görüşmelerinin bir kısmı, Kudüs'ün İsrail'in başkenti haline GETİRİLMEMESİ için yaptığı görüşmelerdir. Sn. Adnan Oktar, Müslümanlar için de kutsal olan bir mübarek beldenin İsrail'e ait bir siyasi ikon haline getirilmesinin sakıncalarını çok kapsamlı olarak anlatmıştır.
Bir kısım İsrail basınının Türkiye'yi Kıbrıs işgalcisi gibi gösterme çabaları, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının İsrail basınında yazdığı Kıbrıs konulu makaleler vesilesiyle DURDURULMUŞTUR.
İsrail parlamentosunda Filistinlilere yönelik ırkçı söylemlerde bulunan İsrailli siyasetçilere, Sn. Adnan Oktar tarafından üsluplarını değiştirmeleri talebinde bulunulmuş ve gelen konuklar vesilesiyle bu haberler kendilerine iletilmiştir. Haddi aşan üsluplar hemen geri çekilmiş ve söz konusu kişilerden müspet açıklamalar gelmiştir.
Amerikan Senatosu'nda sözde Ermeni Yasa Tasarısı’nın kabulüne ilişkin yapılan oylamanın reddedilmesi, Sn. Adnan Oktar’ın Musevi lobisinin önde gelenleri ile yapmış olduğu görüşmelerin büyük oranda etkisiyle mümkün olmuştur. Ancak ne yazık ki, zaman zaman gündeme gelen ve bu dönemlerde Sn. Adnan Oktar'ın yaptığı görüşmeler ve verdiği değerli öneriler sonrasında engellenen bu yasa tasarısı, Sn. Adnan Oktar'ın ve arkadaşlarının cezaevinde bulunduğu şu 2 yıllık süre içinde ilk defa olarak ABD Senatosundan geçmiştir.
Sn. Adnan Oktar'ın çabaları, görülebildiği gibi Müslümanların korunması, devletimizin, milletimizin refahı ve desteklenmesi içindir. Bu çaba ise, bütün dünyanın gözleri önünde, canlı yayın ekranlarında, dünyanın en iyi tanınan gazetelerinin köşe yazılarında AÇIK AÇIK gösterilmiştir. Bu çabalar sonucunda hem Gazze ve İran'daki Müslümanlar lehine, hem de devletimizin ve milletimizin lehine çok önemli kazançlar elde edilmiştir.
Ayrıca, İsrail'den gelen tüm siyasetçiler ve din adamları, Türkiye-İsrail arasındaki anlaşma gereği HÜKÜMETİMİZİN BİLGİSİ DAHİLİNDE ÜLKEMİZE ADIM ATMAKTA, bulundukları süre boyunca güvenlikleri açısından GİDECEKLERİ YERLER BİLİNMEKTE, dönüş vakitlerine kadar her detay bu anlaşma gereğince HÜKÜMET YETKİLİLERİMİZ TARAFINDAN TAKİP EDİLMEKTEDİR. Bizlere ziyarete gelen İsrailli siyasetçiler ve hahamlar da aynı şekilde hükümetten çeşitli isimlerin bilgisi dahilinde ülkemize giriş yapmış, Türkiye'deki bütün programları HÜKÜMET YETKİLİLERİMİZ TARAFINDAN TAKİP EDİLMİŞTİR. Bu görüşmeler zaten daima canlı yayın ekranlarında gerçekleşen görüşmeler olması bakımından dünyada yapılabilecek belki de EN ŞEFFAF GÖRÜŞMELERDİR. Bunun yanı sıra da İsrail ile yapılan karşılıklı anlaşmalar uyarınca, ÖZEL OLARAK DEVLETİMİZİN TAKİBİ ALTINDADIR. Devletimizin takibi altında olması ise BİZLER İÇİN EN ÖNEMLİ GÜVENCEDİR.
Davet edilen İsrailli konuklarımızın gelişleri, programlarımıza katılımları, Türkiye'deki görüşmeleri ve dönüşleri ile ilgili olarak şimdiye kadar İsrail hükümeti tarafından bilgilendirilen hükümet yetkililerimiz şunlardır:
Sn. İBRAHİM KALIN (dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı)
Sn. HASAN DOĞAN (dönemin Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürü)
Sn. SÜLEYMAN SOYLU (dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı)
Sn. YALÇIN AKDOĞAN (dönemin Başbakan Danışmanı)
Sn. MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (dönemin Dışişleri Bakanı)
Sn. FERİDUN SİNİRLİOĞLU (dönemin Dışişleri Bakanlık Müsteşarı)tur
Sn. EKREM KELEŞ (dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı)
Sn. MAHİR ÜNAL (dönemin AK Parti Grup Başkan Vekili)
Birçok AK Parti'li milletvekili …
Bu yetkililerin bazıları, söz konusu İsrailli konuklarımızın bazılarıyla BİZZAT GÖRÜŞMELER DE YAPMIŞLARDIR.
Dolayısıyla bu görüşmeler, TAMAMEN DEVLETİMİZİN BİLGİSİ DAHİLİNDEDİR.
Hal böyleyken, yapılan tüm görüşmeler, yurtdışı bağlantıları, yurtdışı basınında çıkan yazılar ortadayken, İsrail ve Musevilerle görüşmeler kapsamında NEYLE SUÇLANDIĞIMIZ HALEN ANLAŞILAMAMIŞTIR.
İddianamede, camiamızın İsrail'le bağlantı kurarak NASIL BİR YANLIŞ YAPTIĞINDAN BAHİS YOKTUR.
İsrail devleti ve Musevilerle bağlantı kurmak suç mudur? Eğer bu bir suç olsaydı, bunu BAŞTA DEVLETİMİZ YAPMAZDI.
Eğer bu suç değilse, o zaman burada neyle itham edildiğimizin gösterilmesi ve suç delilinin verilmesi gerekirdi.Ancak bu bağlantı ve görüşmelerde neyin suç teşkil ettiğine dair TEK BİR ÖRNEK DAHİ İDDİANAMEDE YER ALMAMAKTADIR.
"İsrail" ve "Musevi" kelimeleri, iddianamenin geneline hâkim olan algı operasyonu için kullanılabilecek çok müsait kelimeler olduğu için seçilmiş ve tekrar tekrar vurgulanmıştır. Nitekim bu algı operasyonu başarıya ulaşmış, zaten camiamıza yönelik kumpasın parçasını oluşturan bir kısım basın tarafından İsrail ve Musevi kelimeleri büyük harflerle manşet yapılmış ve bu kelimeler üzerinden camiamıza oldukça mesnetsiz karalama kampanyaları yapılmıştır. FAKAT SUÇLAMA VE İÇERİK HALEN BELLİ DEĞİLDİR.
Görüşülen Onlarca Ülkeyi Görmezden Gelip Sadece İsrail'e Odaklanmaktaki Karanlık Amaç
Çok iyi bilindiği gibi Sn. Adnan Oktar dünya çapında tanınan bir yazardır. Kitapları, canlı yayınları, köşe yazıları milyonlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla, Sn. Adnan Oktar'ı tanıyan siyasilerden, akademisyenlerden, gazeteci ve yazarlardan, sanatçılardan, bürokratlardan, din adamlarından vs. pek çok isim kendisini ziyarete gelmiş, Sn. Adnan Oktar sayısız ülkeden pek çok kişi ile görüşme gerçekleştirmiştir. Kendisini ziyaret edenler arasında Filistinliler, Mısırlılar, İranlılar, Amerikalılar, Suriyeliler, Doğu Türkistanlılar, İtalyanlar, Yunanlar, İngilizler, Ermeniler, Iraklılar, Bangladeşliler vs. bulunmuştur. Ayrıca Sn. Adnan Oktar'ın yazıları S. Arabistan'da, İngiltere'de, ABD'de, İran'da, Filistin'de, Rusya'da, Bahreyn'de ve daha pek çok ülkede düzenli olarak yayınlanmıştır.
Neredeyse dünyanın her yerinden gelen her insanla bağlantı mevcutken, iddianamede neden SADECE İSRAİL BAĞLANTISININ BİR SUÇ İŞLENMİŞ GİBİ GÖSTERİLDİĞİ izaha muhtaçtır. Sadece İsrailli konuklar konu edilmiş, yalnızca hahamların konuk edilmesinden bahsedilmiş, sanıklara ait tapelerde sadece İsrail gazetelerinin adının geçtiği konuşmalar sanki bir suçmuş gibi iddianamede yer almıştır.
Oysa Sn. Adnan Oktar, dünya çapında oldukça fazla sayıda Müslüman din adamıyla görüşmeler yapmıştır.Buna dair görüntü ve bilgiler İDDİANAMEDE NEDEN YOKTUR? Sn. Adnan Oktar Hristiyanlarla, hatta Mormonlarla dahi görüşmeler yapmıştır. BU BİLGİLERE NEDEN YER VERİLMEMİŞTİR? Sn. Adnan Oktar, özellikle FİLİSTİN'DEN ÖNEMLİ KANAAT ÖNDERLERİNİ, BİNLERCE MÜSLÜMAN ÜLKEDEN ETKİLİ İSİMLERİ defalarca konuk etmiş ve çok verimli görüşmeler yapmıştır. İDDİANAMEDE BUNLAR NEDEN YOKTUR?
Yoktur, çünkü amaç, camiamıza yönelik bir ALGI OPERASYONUDUR. Son derece normal, meşru, hatta hayırlı ve güzel faaliyetler, suç gibi gösterilmiştir. Böylelikle toplumun hassas noktalarına temas edebilme ve suç olmadığı halde ortaya tepki çeken bir suçlu çıkarma çabası görülmektedir. Suçun ne olduğu ise hala belli değildir. Kumpasın parçası olan bir kısım basını kullanarak infial yaratıldığında zaten gerçekte bir suçun olup olmadığı sorusunu soran pek kalmamakta, pek çok kişi sorgulamadan infialin peşinden sürüklenmektedir. İddianame bu psikolojik harp yöntemi dahilinde kurgulanmıştır.
Filistin Konusundaki Çabalarımızın İddianamede Tamamen Zıt Şekilde Anlatılması Oldukça Dikkat Çekicidir
Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları, Filistin'deki Müslüman kardeşlerimizin hakları konusunda belki de dünyadaki en etkili mücadeleyi verirken, Gazze'ye yapılması planlanan İsrail saldırılarını, yukarıda anlattığımız vesilelerle engellerken, Filistin'deki Müslümanların haklarını korumak adına A9 TV canlı yayınına sayısız konuk davet etmişken, bu konuda kitaplar, makaleler yazılmışken, sadece Filistin değil, dünya çapındaki tüm Müslümanların hakları için canla başla çalışırlarken, iddianamede "…TV programlarında… Filistin davasının yanlışlığı konuları işlenmeye başlanmış…"ifadesine yer verilmiş olması GERÇEK ANLAMDA HAYRET VERİCİDİR. Şaşırtıcı olan buradaki iddiayı destekleyen tek bir konuşma veya yazı dökümünün iddianamede yer ALMAMASIDIR. "Filistin davasının yanlışlığı" gibi absürt bir iddiayı ortaya atmak, arka planında geniş bir belge ve bilgi bırakmasını gerektirmektedir. Ancak iddianamede, buna dair de hiçbir belge YER ALMAMAKTADIR.
Buna dair belge olmadığı gibi, bilakis Filistinli Müslümanların haklarını koruyan oldukça fazla sayıda faaliyet vardır. Filistinli kanaat önderleri A9 TV canlı yayınına davet edilmiş ve Filistin için kapsamlı çözümler konuşulmuştur.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sn. Adnan Oktar'ın Filistin ve Ateist Siyonizm Felsefesi adında 2 kitabı bulunmaktadır. Ayrıca bu konularda yayınlanmış sayısız makalesi vardır. A9 TV canlı yayınlarında Filistin konusu sürekli olarak gündeme getirilen bir konudur. Zaten İsrailli konuklarla görüşmelerin en büyük amacı, Filistinlileri korumak ve muhtemel bir saldırıdan kurtarmaktır.
Bütün bu yapılan çalışmalar ilginç bir şekilde ihmal edilmiş ve "Filistin davasının yanlışlığı"nın nerede nasıl savunulduğu iddianamede bir türlü açıklanamamıştır. Bu yapılamadığı gibi söz konusu hayırlı çalışmalardan da hiçbir bahis yoktur. Ayrıca, özellikle yurtdışı lobi faaliyeti kapsamında yönetici isnadı ile yargılanmakta olan Sinem Hacer Tezyapar'ın dijital materyal inceleme raporunda, "Filistin davası lehine çok sayıda dokümana rastlandığı" iddianamede geçmektedir. Yine iddianamede geçen pek çok etkin pişman ve müşteki ifadesinde, Filistin'den çeşitli konukların, Sn. Adnan Oktar'ın misafiri olarak A9 TV stüdyosuna konuk edilmiş olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla, Filistin konusuyla ilgili olarak aleyhte HİÇBİR delil, belge olmamasına rağmen, sırf "İsrail taraftarı" algısını güçlendirebilmek için yapılan bu isnat, camiamıza yönelik önyargıyı pekiştiren delillerden bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
SONUÇ
Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının İsrailli yetkililerle veya Musevi camiasının önde gelenleriyle yapmış olduğu görüşmelerin, ülkemizin ali menfaatlerine yönelik açık amaçları ve somut sonuçları ortada iken, yapılan bu faaliyetlerin aksi yönde hiçbir delil olmadan adeta suç unsuruymuş gibi gösterilmeye çalışılması, söz konusu ithamların bariz İFTİRA olduğunun açık birer göstergesidir. Söz konusu iftiralarla hareket edildiği takdirde, İsrail’e seyahat eden herkesin veya İsraillilerle siyasi, sosyal, kültürel ya da ticari ilişkiler içinde bulunanların, İsrail'den Türkiye'ye Musevi eş, dost, arkadaş, yakın akrabalarını davet eden, konuklayan ve ağırlayan ya da aynı amaçla İsrail'e giden tüm Türk vatandaşlarının tamamının SUÇLU İLAN EDİLMESİ GEREKİRDİ.
Dahası, eğer İsrailli yetkililerle veya her kesimden Musevilerle ya da Musevi lobisi mensuplarıyla görüşmek, onları Türkiye’de ağırlamak veya onlara ziyaretlerde bulunmak SUÇ OLSA İDİ, en başta bunu yapan devlet görevlilerinin SUÇLU ADDEDİLMESİ GEREKİRDİ. Ki böyle ÇARPIK bir bakış açısının ne derece AKIL VE MANTIĞA AYKIRI, KANUN, HUKUK VE İNSANLIK DIŞI bir yaklaşım olduğunu tarif etmeye bile gerek olmadığı kanaatindeyiz.
Dolayısıyla, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının çeşitli zamanlarda Musevilerin bazı önde gelen şahsiyetleriyle gerçekleştirdiği karşılıklı görüşme ve ziyaretlerinin hiçbir şekilde SUÇ UNSURU OLARAK ADDEDİLEMEYECEĞİ açıktır. Tüm bunlar bir kısım art niyetli çevreler tarafından her türlü olumsuz tepkiler, çarpıtmalar, asılsız itham ve karalamalar, çirkin iftiralar göze alınarak, yalnızca vatanın, devletin ve milletin ali menfaatleri için yapılan son derece özverili çalışmalardır. Söz konusu görüşmelerin bunun ötesinde başka bir amacı yoktur. Bu faaliyetlerdeki hayırlı amaçlar ve faaliyetlerin sonuçlarının da iddianamede ihmal edilmesinin art niyetli bir amacı olduğunu görmemek olanaksızdır. İddianamede olması gereken lehe deliller şaşırtıcı bir şekilde görmezden gelinmiştir. Bu, gerçekte ortada, camiamıza yönelik soyut iddiaların kurgulandığı bir ALGI OPERASYONUNDAN BAŞKA BİR ŞEY OLMADIĞINI bir kez daha açıkça göstermektedir.
0 notes
gezginnerede · 7 years
Photo
Tumblr media
4-31 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek olan, 3 yerli 3 yabancı sanatçının 6 duvar ve 1 zemin çalışması ile katılacağı Kadıköy Belediyesi 2017 Mural Festivali, 4 Temmuz Salı Günü Eskişehir’den gelecek olan Writer Material adlı grup ile başlayacak. Siteden programa ulaşabilirsiniz. http://www.gezginnerede.com/2017/06/08/temmuz-ayindaki-etkinlikler/5/ #gezginnerede #kadikoy #sanat #art #muralfestival #etkinlik #kesif #photography #photo #travel #gezgin #likeforlike #instagood #instalike #aniyakala #photooftheday #like4like #likealways#bestoftheday#gezi#seyahat#iyigünler#gunaydin #goodmorning (Kadıköy - Moda)
1 note · View note
mehmetkali · 7 years
Text
Scoot, Malezya’daki Yepyeni Noktalarda Seferlerini Başlatıyor http://ift.tt/2fYBJvV
Scoot, Malezya’daki Yepyeni Noktalarda Seferlerini Başlatıyor
Scoot; Kuching ve Kuantan seferlerinin bilet satışlarına promosyonlu tarifelerle başladı.
Singapur – Ipoh, Kuala Lumpur, Langkawi ve Penang’a ilaveten Kuching ile Kuantan’a bilet satışlarına başlayan Scoot, Malezya seferlerindeki varış noktası sayısını altıya yükseltmiştir.
Her gün gerçekleşecek Singapur Kuching seferleri 29 Ekim 2017 tarihinde başlayacak olup haftada üç gün gerçekleştirilecek olan Singapur Kuantan seferleri 2 Şubat 2018 tarihinde başlayacaktır.
Yeni Varış Noktaları
Kuching ve Kuantan; Scoot-Tigerair havayolu şirketlerinin Scoot adı altında birleşiminin tamamlanmasıyla bağlantılı olarak 25 Temmuz 2017 tarihinde ilan edilen beş yeni varış noktasından iki tanesidir. Diğer üçü ise; Scoot’un ABD’deki yeni varış noktası olan Honolulu, Kuzeydoğu Çin’deki Harbin ve Endonezya’daki Palembang şehridir.
Scoot CEO’su Lee Lik Hsin ; “Malezya, bir süredir Scoot için önemli bir pazar konumundadır ve en son eklenen iki varış noktası, Güneydoğu Asya’daki sağlam ağımızı daha da güçlendirecektir. Aynı zamanda “Scootitude” olarak bilinen eşsiz seyahat deneyimimizi bölgedeki daha fazla sayıda konuğa sunabilmek için fırsatları belirlemeye devam edeceğiz” demiştir.
Promosyonlu Tarifeler
Scoot, Singapur’dan Kuching ve Kuantan‘a gerçekleştirilecek ve aşağıda detaylı bir şekilde belirtilen tek yön tarifeleri müşterilerine sunmaktadır. 14 Ağustos 2017 sabah saat 10.00’da başlayacak olan promosyonlu tarifeler 17 Ağustos 2017 akşam saat 11.59’a kadar devam edecektir. Alışılmışın dışına çıkın ve şimdiden bilet rezervasyonunuzu yapın!
Singapur’dan Kuching ve Kuantan’a Tarifeler
Kalkış Noktası Varış Noktası Promosyonlu Tarifeler Seyahat Süresi Singapur Kuching 49 SGD 29 Ekim 2017 – 31 Ocak 2018 59 SGD 1 Şubat 2018 – 24 Mart 2018 Kuantan 35 SGD 2 Şubat– 24 Mart 2018
  Singapur’dan daha fazla varış noktasına düşük maliyetli diğer tarifeleri görmek için ww.flyscoot.com adresini ziyaret edin.
Scoot’un Singapur-Kuching Sefer Programı (29 Ekim 2017’den itibaren)
Singapur – Kuching Sefer No. Kalkış (saat) Varış (saat) Uçuş Günleri TR 430 20:20 21:45 Pzt, Salı, Çar, Per, Cum, Paz TR 432 06:10 07:35 Cumartesi(4 Kasım 2017’den itibaren) Kuching – Singapur Sefer No. Kalkış (saat) Varış (saat) Uçuş Günleri TR 431 22:25 23:50 Pzt, Salı, Çar, Per, Cum, Paz TR 433 08:15 09:40 Cumartesi(4 Kasım 2017’den itibaren)
  * Programlar, düzenleyici makamlar tarafından verilecek onaya tabidir. Saatlerin tamamı yerel saat olarak belirtilmiştir.
  Scoot’un Singapur-Kuantan Sefer Programı (2 Şubat 2018’den itibaren)
  Singapur – Kuantan Sefer No. Kalkış (saat) Varış (saat) Uçuş Günleri TR 470 13:30 14:40 Pazartesi, Çarşamba TR 470 18:45 19:55 Cuma Kuantan – Singapur Sefer No. Kalkış (saat) Varış (saat) Uçuş Günleri TR 471 15:20 16:25 Pazartesi, Çarşamba TR 471 20:35 21:45 Cuma
  * Programlar, düzenleyici makamlar tarafından verilecek onaya tabidir. Saatlerin tamamı yerel saat olarak belirtilmiştir.
***
Scoot Hakkında
Scoot; Singapur Havayolları Grubunun indirimli orta ve uzun mesafe uçuşlar gerçekleştiren koludur. Uçuşlarına 2012 yılının Haziran ayında başlayan Scoot, Temmuz 2017’de Tigerair Singapur ile Scoot adı altında birleşmiş olup yeni bir büyüme sayfası için iyi konumlanmıştır. Şuana kadar elli milyondan fazla konuğu gidecekleri yere ulaştırmış olan Scoot; seferlerini 14 adet teknoloji harikası geniş gövde Boeing 787 Dreamliners ve 23 adet genç ve modern Airbus A320 aile uçağından oluşan filosu ile gerçekleştirmekte olup altı adet Boeing 787 Dreamliners ve 39 adet Airbus A320neo uçağı filosuna katmak üzere sipariş etmiştir. Scoot’un mevcut uçuş ağı 17 ülkedeki 60 varış noktasını kapsamakta olup kısa süre içerisinde Harbin, Honolulu, Kuantan, Kuching ve Palembang de uçuş ağına eklenecektir.
Scoot; – inanılması güç bilet fiyatlarına ilave olarak– güvenli, güvenilir ve çağdaş bir seyahat deneyimini eşsiz Scootitude tavrı ile sunmaktadır. Belirli seferlerde sunulan uçak içi Wi-Fi İnternet ve koltuğa özel elektrik bağlantısı ile birlikte Singapur Havayolları KrisFlyer millerini kullanma ve kazanma imkanları sunan Scoot; AirlineRatings.com tarafından 2015, 2016 ve 2017 yıllarının En İyi İndirimli Havayolu Şirketi (Asya/Pasifik) seçilmiş ve Skytrax tarafından Dünyanın En İyi 10 İndirimli Havayolu Şirketi arasında gösterilmiştir. Scoot; insanların uzun mesafe seyahat deneyimlerini değiştirme tutkusuyla çalışmaktadır. Bilet rezervasyonlarını FlyScoot.com adresinden veya Çağrı Merkezimizi arayarak yapabilirsiniz. Daha fazlası için; FlyScoot.com, http://ift.tt/1j3u9vZ, http://ift.tt/2ijrR0o ve Twitter.com/flyscoot.
  from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vXr4Wc via IFTTT
0 notes
kamu365 · 4 years
Text
Küresel borsa endekslerinde net bir yön yok
*Yeşil ok olumluyu kırmızı ok olumsuzu göstermektedir.
ABD’de majör teknoloji şirketlerinin finansalar sonuçları beklenirken, bu sabah küresel borsa endekslerinde net bir yön yok. Diğer taraftan, Avrupa’da teşvik paketi üzerinde varılan anlaşma ile parite (EURUSD) yükselişini sürdürüyor. Gelişmekte Olan Ülke para birimlerinde de hafif de olsa alıcılı görüntü korunuyor. Paritelerdeki hareketler, düşük faiz ve bol likidite ortamıyla birlikte ek teşvik haberlerinin şu aşamada riskli varlıkları desteklemeye devam edebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla bu sabah ekside olan bazı borsalar tekrar artı bölgeye geçebilirler.  Yurtiçi fiyatlamalara bakıldığında, parite etkisiyle dün 6,81’lere kadar gerileyen Dolar / TL bu sabah hafif yükseliş eğiliminde. Ülke risk primimiz (5 yıllık CDS) 501’e düşerken, gün içerisinde 120,6bin seviyesine kadar yükselen ancak seans sonuna doğru gelen yoğun satışlar sonrasında BIST100 endeksi  günü %1,04 oranında düşüşle tamamladı. Dün, Doğu Akdeniz ile alakalı gerilim dışında endeks üzerinde etkili olabilecek net bir haber akışı gözlenmemişti. Bugün ise endeksin, 117bin  – 119bin arasında dalgalanabileceğini öngörüyoruz.
        MAKROEKONOMİ                                                Asya’nın genelinde bugün artıların daha fazla olduğu, bununla birlikte karışık bir görünümün mevcut olduğunu gözlemliyoruz. Teşvikler fiyatlamalarda belirleyici olmayı sürdürürken, Avrupa Birliği’nin koronavirüs teşvik paketi üzerinde anlaşmaya varmasının ardından Euro’daki değer kazancı sürüyor. Gümüş, 2013 yılından bu yana en yüksek seviyeye çıkarken, altın rekor seviyelerine yaklaşıyor. Euro’daki değerlenme eşliğinde dolar endeksi, bir yandan da ABD’deki teşvik görüşmelerinin izlenmesiyle zayıflık gösteriyor. TL’de parite etkisiyle dolar karşısında değerlenerek 6,85 seviyesinin altına sarkmış durumda.
Bugün Japonya’da temmuz ayına ilişkin PMI verisi açıklandı. Kısmi olarak ekonomik daralma azalmakta fakat durgunluğun 3. çeyreğe de yansıdığı görülmekte. İmalat PMI 40,1’den 42,6’ya yükseldi fakat 15 aydır üst üste daralma bölgesinde. Veriye bakıldığında istihdam, yeni siparişler ve üretim azalmakta. Geçen günler ihracat datası da açıklanmış orada da ihracatta çift haneli düşüş görmüştük ki  devasa teşvikler her ne kadar iç talepte canlanma yaratsa da, diğer ekonomilerdeki toparlanma sürecinin uzaması Japonya ekonomisine negatif etki etmekte. Hizmet PMI ise 45’ten 45,2’ye yükselerek yatay seyretti. 
ABD tarafında, TSİ 17’de haziran ayı mevcut konut satışları verisi izlenecek. AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, KOVID-19 krizinden sonra ekonomik toparlanmayı kolaylaştırmak için finansal düzenlemelerde hedefler konusunda konuşma yapacak.   Yurt içi tarafta ise, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, dün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesi 2 Yıllık Değerlendirme Toplantısı’nda gerçekleştirdiği konuşmasında, kur saldırısı sonrası normalleşme dönemini, enflasyon ve faizle mücadelede eşine az rastlanır bir başarı ile kapattıklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, katma değerli istihdama ve ihracata dayalı üretimi önceleyen bir ekonomik işleyişi yerleştirmeye çalıştıklarını; özel sektör için uzun vadeli ucuz ve sürdürülebilir finansman modellerine sahip bir ekonomi hedeflediklerini; ticarette ihracatımızı destekleyecek, ithalatı azaltacak, cari dengeyi açıktan fazlaya çevirecek bir stratejiyi hayata geçirdiklerini ve hedeflerinin, 2023’e kadar en az 10 tane milyar dolarlık yeni şirket çıkarmak olduğunu vurguladı.   Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) tarafından haziran ayı beyaz eşya sektörü verileri yayınlandı. Buna göre, haziran ayında beyaz eşya iç satışları geçen yılın aynı ayına göre %14 artışla 816.073 adete yükselirken, ihracatın ise 1,7 milyon adetle yatay seyrettiği, bunun yanında beyaz eşya iç satışlarının yılın ilk yarısında ise %4 büyüyerek 3,6 milyon adete çıkarken, ihracatın ise aynı dönemde %14 düşüşle 8,7 milyon adete gerilediği belirtildi. Ayrıca TÜRKBESD Başkanı Can Dinçer ise, sektörde haziran ayında başlayan pozitif trendin temmuzda da devam ettiğini, ancak pandemide ikinci dalga olasılığının da etkisiyle yılsonu için bir öngörüde bulunamadıklarını söyledi.
ŞİRKET HABERLERİ 
Alarko Holding (ALARK, Sınırlı Negatif): Bağlı Ortaklığı Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş.’nin % 50 hisseye sahip olduğu grup tarafından, Romanya Demiryolları İdaresi’nce açılmış olan Brasov-Simeria Demiryolu Hattı, Apata-Cata Kesimi Yapım İşi ihalesine verilen teklifin kazanan teklif olarak açıklandığı, gerekli yasal prosedürlerin tamamlanmasını müteakip sözleşme müzakerelerine davet edilmenin beklendiği daha önce kamuoyuna duyurulmuştu.
Söz konusu işin işveren idare tarafından başka bir ortaklığa verilmesi üzerine açılan dava Şirket aleyhine sonuçlanmıştır.
Emlak Konut GYO (EKGYO, Nötr): İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Protokolü çerçevesinde Şirket tarafından ihale edilen İstanbul Uluslararası Finans Merkezi İkmal İnşaatı İşi’nin sözleşmesi, Yüklenici Siyahkalem Müh. İnş. San. ve Tic. A.Ş. ile 21.07.2020 tarihinde imzalanmıştır. Sözleşme Bedeli: 207,5mn TL + KDV’dir.
Koza Altın (KOZAL, Nötr): Şirket Tarafından, İzmir ili Bergama ilçesi Ovacık mevkiindeki Ovacık Altın Madeni Üçüncü Atık Depolama Tesisi projesi ile ilgili olarak 03/08/2017 tarihinde “ÇED Olumlu” Kararı verildiği, bu ÇED Olumlu Kararı hakkında, bir kısım davacılar tarafından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhinde İzmir 3. İdare Mahkemesinin iptal davası açılmış olduğu, şirketimizce davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yanında davaya müdahillik talebinde bulunulduğu ve gelinen durumda, İzmir 3. İdare Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiği, hususu açıklanmıştı.
Gelinen neticede, davacılar tarafından temyiz edilen İzmir 3. İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin durdurulmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı gerekçesiyle Danıştay 6. Daire tarafından davacıların yürütmeyi durdurma isteminin reddine karar verilmiştir.
Odaş Elektrik (ODAŞ, Nötr): Şirket ortakları tarafından dün gerçekleştirilmiş olan pay satış (38mn nominal tutarlı satış işlemi) işlemine yönelik olarak satış yapılan rakamın yaklaşık 30 Milyon TL’lik kısmı ODAS hisseleri ile ilgili verilen teminatlara karşılık olan Alternatif Bank nezdinde yer alan kredinin kapatılmasında ve kalan tutardan en az 50 Milyon TL olmak üzere iştiraki olan Çan Kömür ve İnşaat A.Ş’ ye aktarılacak ve  Yapı Kredi ve Halkbank konsorsiyumunda borç kapatılması amacıyla kullanılacaktır. Yapılan pay satışı işleminin arkasındaki en önemli unsur Çan-2 Termik Santralinin borcunun vadesinin uzatılarak azami oranlarda TL’ye dönülmesi ve sermaye artırımı öncesinde re-finanse edilerek talep edilen ilave borç ödemelerinde kullanılması yönündedir.
SEKTÖR HABERLERİ
Beyaz Eşya: Beyaz eşya iç satışları yılın ilk yarısında %4 büyüyerek 3.6 milyon adete çıkarken, ihracat %14 düşüşle 8.7 milyon adete indi. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Başkanı Can Dinçer, internet üzerinden düzenlenen basın toplantısında sadece Haziran ayına bakıldığında iç satışların geçen yılın aynı ayına göre %14 arttığını, ihracatın ise yatay seyrettiğini söyledi. (Kaynak: Reuters)
DİĞER ŞİRKET HABERLERİ
Ege Plastik (EPLAS): Egeplast iştirak şirketinin TMSF protokolü kapsamında yeni ödeme planına ilişkin görüşmelerin sürdüğünü duyurdu. Şirket açıklamasında, “TMSF ile iştirakimiz Güçbirliği Holding A.Ş. arasındaki protokolde yer alan ve yeni bir ödeme planı verilmesine ilişkin; Belediye ile iştirakimiz Güç Yapı İnşaat Turizm Mühendislik Gayrimenkul Yatırım San. ve Tic. A.Ş.arasında görüşmeler devam etmektedir” denildi. Açıklamada, TMSF’nin de görüşmelere katıldığını belirtildi.
Halk GYO (HLGYO): Şirket, çıkarılmış sermayesinin 928mn TL’den 970mn TL’ye artırılmasıyla ilgili olarak SPK’ya başvuru yapıldığını duyurmuştur.
Verusa Holding (VERUS): Verusa Holding A.Ş.’nin %100 oranında bağlı ortaklığı olan Standard Boksit İşletmeleri A.Ş., T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (“MAPEG”) tarafından açılan Ruhsat ihalesinden Kütahya İli Gediz İlçesi’nde bulunan maden sahası ruhsatının ihalesini kazanmış olup, 21.07.2020 (bugün) tarihi itibariyle bedeli peşin ödenerek ruhsatı satın almıştır. Son alınan yeni ruhsatla birlikte Verusa Holding A.Ş.’nin %100 oranında bağlı ortaklığı Standard Boksit işletmeleri A.Ş.’nin sahip olduğu maden sahası sayısı 24 adete yükselmiştir.
FAİZ PİYASALARI
Salı günü ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti %7,42 seviyesinden %7,46 seviyesine yükseldi. Merkez Bankası piyasayı toplamda 166,2 milyar TL ile 130,9 milyar TL’si repo ihalelerinden karşılanacak şekilde fonladı. Geri kalan tutarın 35,3 milyar TL’si %7,25’ten piyasa yapıcı bankalara kullandırıldı. ABD 10 yıllık hazine tahvillerinin faizi, dün %0,61 seviyelerinden başlarken, gün içerisinde %0,59-%0,63 bandında hareketin ardından, %0,60 seviyesinden günü kapattı.
Yurtiçi tahvil piyasasında, verim eğrisinde zayıf hacimli piyasada kısa vadeli tarafta kısmi artış gözlenirken, orta ve uzun vadeli tarafta ise 20 baz puana yakın düşüşler gözlendi.
GÜNLÜK ÖZET PİYASA VERİLERİ  
Kaynak Ziraat Yatırım Hibya Haber Ajansı
Hibya Haber Ajansı
The post Küresel borsa endekslerinde net bir yön yok appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2OYxleR via IFTTT
0 notes
osmaniyemhaber2 · 4 years
Text
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 359 bin lira içsel tazminat ödeyecek
https://osmaniyemhaber.com/?p=39274 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 359 bin lira içsel tazminat ödeyecek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin yurt dışına para geçirme ettiklerini iddia etmesi üstüne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik oluşturulan 1,5 milyon lira tutarındaki içsel tazminat davasında, davalı Kılıçdaroğlu 359 bin lira içsel tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Dosya İstinaf Mahkemesi’ne taşınmış, İstanbul Bölge Adalet sarayı Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi sonucu usulden bozmuştu. Dava, mahalli mahkeme olan Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tekrardan görüldü. Duruşmaya, davacı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve davalı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatları katıldı. Mahkeme hakimi, davalı avukatı Celal Çelik’in 15 Temmuz 2020 tarihinde dilekçe sunarak reddi hakim talebinde bulunduğunu rapora geçirdi. Reddi hakim talebi reddedildi Bunun üstüne söz alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Ferah Yıldız, “Reddi hakim talebi davayı uzatmaya yöneliktir. HMK şartları oluşmamıştır. Reddedilsin” şeklinde belirtti. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik ise, reddi hakim taleplerinin devam ettiğini söylemiş oldu. Mahkeme, davalı avukatının dilekçesinde ileri sürdüğü hususların HMK’da sayılmış olan ret nedenlerini oluşturmadığından reddi hakim talebini geri çevirdi. Davacılar avukatı Ferah Yıldız, “Davalı 21 Kasım 2017 tarihinde kürsü marifetiyle müvekkilim Recep Tayyip Erdoğan’ı, kardeşlerini, dünürlerini ve çocuklarını hedef alarak gerçek dışı iftiralarda bulunmuştur ve bunu ispatlayamamıştır. Hakaret ve kara çalma yolu ile içsel zarara sebebiyet davalı, grup toplantısındaki konuşmasında kendisine yüklenen misyonu dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanmıştır. Dava dilekçemizde belirttiğimiz içsel zarar miktarına nazaran her bir müvekkil için ayrı ayrı ve aynen kabulüne karar verilmesini istek ediyoruz” diye belirtti. Kılıçdaroğlu, toplamda 359 bin lira içsel tazminat ödeyecek Dosyayı ikinci kez karara bağlayan mahkeme, aynı sonucu verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 150 bin TL, Özdemir Bayraktar’a 60 bin TL, Esra Albayrak ve Sümeyya Erdoğan Albayrak’a 22’şer bin TL, Bilal Erdoğan’a 20 bin TL, Ahmet Burak Erdoğan’a 16 bin TL, Mustafa Erdoğan’a 15 bin TL, Sadık Albayrak ve Ziya İlgen’e 14’er bin TL, Orhan Uzuner ve Osman Ketenci’ye ise 13’er bin TL içsel tazminat ödemesine hükmetti. Ne olmuştu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 21 Kasım 2017 tarihinde yapmış olduğu grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ailesi ve yakın çevresinin Man Adaları’nda kurulu bir şirkete para transferi gerçekleştirdiğini iddia etmişti. Bunun üstüne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, oğlu Ahmet Burak Erdoğan ve Bilal Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Esra Albayrak, kardeşi Mustafa Erdoğan, eniştesi Ziya İlgen, dünürleri Özdemir Bayraktar, Sadık Albayrak, Osman Ketenci ve Orhan Uzuner avukatları aracılığı ile mahkemeye başvurarak 1 milyon 500 bin TL değerinde içsel tazminat davası açmıştı. Anadolu 20’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, 18 Temmuz 2018 tarihinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine toplamda 359 bin TL içsel tazminat ödemesine hükmetmişti. İstinaf Mahkemesi’nin ‘usulen bozma’ kararının arkasından dosya tekrardan mahalli mahkemeye gönderilmişti. Öte taraftan, geçtiğimiz Salı günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 28 Kasım 2017 tarihinde yapmış olduğu grup toplantısındaki iddiaları sebebiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarına toplamda 197 bin lira içsel tazminat ödemesine karar verilmişti. Gamze Erdemir
0 notes
osmaniyemhaber · 4 years
Text
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 359 bin lira içsel tazminat ödeyecek
https://osmaniyemhaber.com/?p=39274 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 359 bin lira içsel tazminat ödeyecek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin yurt dışına para geçirme ettiklerini iddia etmesi üstüne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik oluşturulan 1,5 milyon lira tutarındaki içsel tazminat davasında, davalı Kılıçdaroğlu 359 bin lira içsel tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Dosya İstinaf Mahkemesi’ne taşınmış, İstanbul Bölge Adalet sarayı Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi sonucu usulden bozmuştu. Dava, mahalli mahkeme olan Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tekrardan görüldü. Duruşmaya, davacı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve davalı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatları katıldı. Mahkeme hakimi, davalı avukatı Celal Çelik’in 15 Temmuz 2020 tarihinde dilekçe sunarak reddi hakim talebinde bulunduğunu rapora geçirdi. Reddi hakim talebi reddedildi Bunun üstüne söz alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Ferah Yıldız, “Reddi hakim talebi davayı uzatmaya yöneliktir. HMK şartları oluşmamıştır. Reddedilsin” şeklinde belirtti. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik ise, reddi hakim taleplerinin devam ettiğini söylemiş oldu. Mahkeme, davalı avukatının dilekçesinde ileri sürdüğü hususların HMK’da sayılmış olan ret nedenlerini oluşturmadığından reddi hakim talebini geri çevirdi. Davacılar avukatı Ferah Yıldız, “Davalı 21 Kasım 2017 tarihinde kürsü marifetiyle müvekkilim Recep Tayyip Erdoğan’ı, kardeşlerini, dünürlerini ve çocuklarını hedef alarak gerçek dışı iftiralarda bulunmuştur ve bunu ispatlayamamıştır. Hakaret ve kara çalma yolu ile içsel zarara sebebiyet davalı, grup toplantısındaki konuşmasında kendisine yüklenen misyonu dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanmıştır. Dava dilekçemizde belirttiğimiz içsel zarar miktarına nazaran her bir müvekkil için ayrı ayrı ve aynen kabulüne karar verilmesini istek ediyoruz” diye belirtti. Kılıçdaroğlu, toplamda 359 bin lira içsel tazminat ödeyecek Dosyayı ikinci kez karara bağlayan mahkeme, aynı sonucu verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 150 bin TL, Özdemir Bayraktar’a 60 bin TL, Esra Albayrak ve Sümeyya Erdoğan Albayrak’a 22’şer bin TL, Bilal Erdoğan’a 20 bin TL, Ahmet Burak Erdoğan’a 16 bin TL, Mustafa Erdoğan’a 15 bin TL, Sadık Albayrak ve Ziya İlgen’e 14’er bin TL, Orhan Uzuner ve Osman Ketenci’ye ise 13’er bin TL içsel tazminat ödemesine hükmetti. Ne olmuştu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 21 Kasım 2017 tarihinde yapmış olduğu grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ailesi ve yakın çevresinin Man Adaları’nda kurulu bir şirkete para transferi gerçekleştirdiğini iddia etmişti. Bunun üstüne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, oğlu Ahmet Burak Erdoğan ve Bilal Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Esra Albayrak, kardeşi Mustafa Erdoğan, eniştesi Ziya İlgen, dünürleri Özdemir Bayraktar, Sadık Albayrak, Osman Ketenci ve Orhan Uzuner avukatları aracılığı ile mahkemeye başvurarak 1 milyon 500 bin TL değerinde içsel tazminat davası açmıştı. Anadolu 20’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, 18 Temmuz 2018 tarihinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine toplamda 359 bin TL içsel tazminat ödemesine hükmetmişti. İstinaf Mahkemesi’nin ‘usulen bozma’ kararının arkasından dosya tekrardan mahalli mahkemeye gönderilmişti. Öte taraftan, geçtiğimiz Salı günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 28 Kasım 2017 tarihinde yapmış olduğu grup toplantısındaki iddiaları sebebiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarına toplamda 197 bin lira içsel tazminat ödemesine karar verilmişti. Gamze Erdemir
0 notes
millisura-blog · 4 years
Text
Geçen hafta neler oldu?
YENİ HABER https://millisura.com/gecen-hafta-neler-oldu-4412/
Geçen hafta neler oldu?
TÜİK’in bugün açıkladığı verilere göre, işsizlik oranı nisan ayında %12,8 olurken genç nüfusta işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puanlık artışla %24,4’e yükseldi. İstihdam oranı %41,1, İşgücüne katılma oranı %47,2 olarak gerçekleşti. Reel efektif döviz kuru endeksi, haziranda TÜFE bazında 0,67 puan artarak 69,32’ye çıktı. Türk lirasının değeri, haziranda 2019’un aynı ayına göre TÜFE bazında 3,01 puan, Yİ-ÜFE bazında ise 3,73 puan azaldı. ABD’de işsizlik maaşına başvuranların sayısı 4 Temmuz’da sona eren haftada 1,31 milyona gerileyerek beklenenden fazla düştü. İki haftadır sakin bir seyir izleyen Dolar/TL, hafta içinde 6,84-6,87, Euro/TL 7,70-7,81 bandında seyretti. Euro/Dolar paritesi küresel bazda zayıf ekonomik veri akışı,  dolar endeksinde yaşanan kısmi gerilemeler nedeniyle yukarı yönlü hareketler sergileyerek 1,12-1,14 bandında seyretti.  Dolar endeksi ise hafta içinde dar bantta dalgalı bir seyir izledi. Salgın sonrası dönemde ilk defa 120 bin puanı aşan BİST100 Endeksi, haftanın 4. ve 5. gününde gelen kâr satışlarıyla 112.829 seviyesine kadar gevşedi. Endeks, haftayı %0,81 kayıpla 114.809 puandan tamamladı. AB’nin Euro Bölgesi için büyüme tahminini aşağı yönlü revize etmesi, Avrupa sanayisinin lokomotifi olan Almanya’nın ekonomik verilerinin zayıf gelmesi, DSÖ’nün virüsün yayılma hızındaki açıklamaları, ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin tatmin edici düzeyde olmaması ve salgın dolayısıyla bütün dünyada genişleyici adımlarla artan likiditenin etkisiyle ons altın 1.800 doları aşarak son 9 yılın zirvesini gördü. Altının gramı da ons altındaki yükselişten beslenerek 400 TL’nin üzerine çıkarak rekor tazeledi. Yurt dışı yerleşik yatırımcılar 26 Haziran-3 Temmuz haftasında reel olarak (fiyat ve kur etkisinden arındırılmış) 94,5 milyon dolar hisse senedi satarken 21,4 milyon dolar repo dahil Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) aldı. Yurt içinde yerleşik gerçek kişilerin döviz mevduatı aynı dönemde 808 milyon dolar artarak 122.468 milyon dolara yükselirken tüzel kişilerin döviz mevduatı 1.777 milyon dolar azalarak 78.778 milyon dolara geriledi. Merkez’in toplam rezervleri, geçen hafta bir önceki haftaya kıyasla 266 milyon dolar artışla 90 milyar 504 milyon dolara çıktı.
  Haftaya pozitif başlayan ve seans boyunca da pozitif seyir izleyen BİST100 Endeksi, %2,36 primle seansı 118.485 puandan tamamladı. Türkiye 2 yıllık tahvil faizi %9,79, 10 yıllık tahvil faizi %12,24, ABD 10 yıllık tahvil faizi %0,669’dan haftaya açılış yaptı. Dolar/TL 6,86, Euro/TL 7,72 seviyelerinden haftaya başladı. Türkiye’nin dolar bazlı 5 yıl vadeli CDS oranı haftaya 467,58 seviyesinden başlangıç yaptı.
  Pazartesi günü açıklanan Reel efektif döviz kuru endeksi, haziranda TÜFE bazında 0,67 puan artarak 69,32’ye çıktı. Yİ-ÜFE bazında reel efektif Döviz kuru endeksi de aynı dönemde 0,36 puan artarak 77,43’ten 77,79’a çıktı. Türk lirasının değeri, haziranda 2019’un aynı ayına göre TÜFE bazında 3,01 puan, Yİ-ÜFE bazında ise 3,73 puan azaldı.
  ABD’de ISM hizmet endeksi haziranda 57,1’e yükselerek son 4 ayın en yüksek seviyesini aldı. Almanya fabrika siparişleri verisi mayıs ayında beklentilerin altında %10,4 yükseldi. (Beklenti: %15) Mayıs ayında, ülkedeki kısıtlamaların gevşetilmesine rağmen veri, beklentilerin altında kaldı.
  Salı günü Merkez Bankası, TL cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıklara uygulanacak faiz/nema oranını, 10 Temmuz’dan itibaren geçerli olmak üzere %6’dan %5’e düşürecek.
  Mayıs ayında da 9,7 milyar TL’lik açık veren hazine nakit dengesi, haziran ayında 26,8 milyar TL açık verdi. Geçen ay Hazinenin nakit gelirleri 61 milyar 444 milyon lira, nakit giderleri 89 milyar 452 milyon lira oldu. Faiz dışı giderler 83 milyar 228 milyon lira, faiz ödemeleri ise 6 milyar 224 milyon lira olarak gerçekleşti. Faiz dışı denge ise 21 milyar 784 milyon lira açık verdi.
  Avrupa Birliği, Euro Bölgesi için 2020 yılına ilişkin resmi küçülme tahminini %7,7’den %8,7’ye düşürdü. Almanya’da sanayi üretimi mayısta aylık %7,8 arttı, yıllık %19,3 azaldı. Her iki veri de beklenenden düşük geldi.
  Çarşamba günü ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA), bu yıla ilişkin petrol fiyatı tahminini yukarı yönlü revize etti. Brent tipi ham petrolün varil fiyatını 3. çeyrekte 40 dolar, son çeyrekte 43 dolar ve yılın tamamında 40,5 dolar olması beklenirken, bu rakamın gelecek yıl 49,7 dolara yükseleceği öngörülüyor.
  TCMB tarafından her hafta Perşembe günü açıklanan yurt dışı yerleşik yatırımcı menkul kıymet istatistiklerine göre 26 Haziran-3 Temmuz haftasında yurt dışı yerleşik yatırımcılar reel olarak (fiyat ve kur etkisinden arındırılmış) 94,5 milyon dolar hisse senedi satarken 21,4 milyon dolar repo dahil Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) aldı. BİST100 Endeksi 26 Haziran-3 Temmuz tarihleri arasında %0,94 değer kazanmış olup 2 yıllık gösterge tahvil faizi ise 44 baz puan artmıştır.
  Yine TCMB tarafından haftalık olarak yayınlanan verilere göre 3 Temmuz ile biten haftada yurt içinde yerleşik gerçek kişilerin döviz mevduatı 808 milyon dolar artarak 122.468 milyon dolara yükselirken tüzel kişilerin döviz mevduatı 1.777 milyon dolar azalarak 78.778 milyon dolara geriledi. Böylece yurt içi yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin toplam döviz mevduatı 969 milyon dolar azalarak 201.246 milyon dolara geriledi. 26 Haziran kapanışında 6,8434 olan TCMB dolar alış kuru 3 Temmuz tarihinde 6,8428 seviyesine geriledi. Böylelikle yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatının TL karşılığı 6,8 milyar TL azalarak 1.377,1 milyar TL oldu.
  Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervleri, 73 milyon dolar azalışla 51 milyar 344 milyon dolara inerken altın rezervleri, 339 milyon dolar artışla 38 milyar 821 milyon dolardan 39 milyar 160 milyon dolara çıktı. Böylece Merkez’in toplam rezervleri, geçen hafta bir önceki haftaya kıyasla 266 milyon dolar artışla 90 milyar 504 milyon dolara çıktı. Yine Merkez Bankası verilerine göre, bir önceki hafta 29 milyar 84 milyon dolar olan net uluslararası rezervler 3 Temmuz ile sona eren haftada 30 milyar 170 milyon dolara yükseldi.
  BIST pay endekslerinden sıfır atılması ve VİOP endeks vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinde yapılacak değişiklikler kapsamında 10 Temmuz 2020 Cuma günü 10.57.3.8 Pre-prod test ortamında endeksten sıfır atılma işlemleri başlatılacak.
  ABD’de işsizlik maaşına başvuranların sayısı 4 Temmuz’da sona eren haftada 1,31 milyona gerileyerek beklenenden fazla düştü.  ABD’nin ticari ham petrol stokları geçen hafta bir önceki haftaya göre 5,7 milyon varil arttı.
  Bugün TÜİK tarafından açıklana işsizlik verilerine göre, işsizlik oranı nisan ayında %12,8 olurken genç nüfusta işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puanlık artışla %24,4’e yükseldi. İstihdam oranı %41,1, İşgücüne katılma oranı %47,2 olarak gerçekleşti.
  ABD’de ÜFE, haziran ayında beklentilerin aksine aylık bazda %0,2, yıllık bazda %0,8 düşüş gerçekleşti.
  Haftanın son işlem gününe negatif başlayan ve 112.829 seviyesine kadar gerileyen BİST100 Endeksi, %0,85 düşüşle 114.809 puandan günü tamamladı. Türkiye’nin 2  yıllık gösterge tahvil faizi %10,31, 10 yıllık tahvil faizi %12,75 ve ABD 10 yıllık tahvil faizi %0,604 seviyesinden işlem görüyor. Dolar endeksi 96,52 seviyesine gevşerken Euro/Dolar paritesi 1,13 sınırının üzerinde bulunuyor. Altının onsu 1.801,3 dolardan, gramı ise 397,7 liradan alıcı buluyor.
  Uzun Vadede Ne Bekliyoruz…
9,32x olan BİST100 cari F/K çarpanı 9,4x olan 5 yıllık ortalamasına yakın. Türkiye özelinde 2018 ve 2019 yılında artan piyasa volatilitesinin azalmasıyla Borsa İstanbul yılın ilk 2 ayında önemli bir ralli yaparak rekor tazelemesine rağmen mart ayında koronavirüs ve petrol fiyatlarındaki hareketler nedeniyle uluslararası endekslere paralel şekilde 2017 yılından beri en düşük seviyelerini gördü. Bu seviyeden toparlanan endeks genişleyici para politikaları ve hükûmet teşviklerinin de desteğiyle 120.000 sınırına tekrar dayandı.
2019’da tamamı ikinci yarıda olmak üzere toplam 1.200 baz puan indirime giderek politika faizini %12,00 seviyesine indiren TCMB, 16 Ocak’ta yapılan 2020 yılının ilk toplantısında 75 ve 19 Şubat’taki toplantısında ise 50 baz puanlık indirime gitti. Korona virüs salgını nedeniyle 17 Mart’ta, planlı toplantısından 2 gün önce, olağanüstü toplanarak 100 baz puan indirime giden TCMB, 22 Nisan toplantısında 100 baz puan ve 21 Mayıs toplantısında 50 baz puan daha indirim yaparak haftalık repo faizini %8,25’e çekti. 25 Haziran toplantısında ise değişiklik yapmayarak haftalık repo faizini mevcut seviyesinde bıraktı. 
 Mayıs ayında %1,36 artan TÜFE’nin TCMB beklenti anketine göre; Haziran ayında %0,50, Temmuz ayında %0,47, 2020 yılı sonunda %9,54 ve 12 ay sonrasında %9,03 artması beklenmektedir. Yine aynı ankette Dolar/TL’nin 2020 sonunda 6,99, 12 ay sonrasında ise 7,22 olması öngörülmektedir. Cari dengenin 2020 sonunda 11,6 milyar dolar, 2021 yılında ise 17,3 milyar dolar açık vermesi beklenmektedir. GSYH büyümesinin 2020 ve 2021’de sırasıyla -%1,3 ve %4,6 olacağı öngörülmektedir. TCMB haftalık repo faizinin cari ay sonunda %8,00’a, 3 ay sonrasında %7,83’e, 6 ay sonrasında %7,74’e ve 12 ay sonrasında ise %7,59’a gerilemesi beklenmektedir. Hali hazırda %12,75 olan 10 yıllık tahvil faizlerinin 12 ay sonrasında %11,12 seviyesinde dengeleneceği beklenmektedir.
Kaynak BMDHibya Haber Ajansı
0 notes
haberin-varmi · 6 years
Text
DİSK “İşçilerin Seçim Bildirgesi”ni açıkladı
Başkanlar Kurulumuzun kararları ve işçilerin çalışma/yaşam koşullarındaki son 16 yılı değerlendiren DİSK-AR raporu ışığında DİSK’in 24 Haziran genel seçimlerine ilişkin tutumu ve “İşçilerin Seçim Bildirgesi” DİSK Genel Merkezindeki bir basın toplantısıyla açıklandı.
29 Mayıs Salı günü DİSK Genel Merkezindeki bir basın toplantısıyla DİSK’in 24 Haziran genel seçimlerine ilişkin tutumu ve “İşçilerin Seçim Bildirgesi” açıklandı.
Basın toplantısında 25 Mayıs 2018’de toplanan DİSK Başkanlar Kurulu’nun sonuç bildirgesi ve DİSK-AR tarafından hazırlanan “AKP Döneminde Emek” başlıklı rapor da basın emekçileriyle paylaşıldı.
Açıklamaya DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Başkan Yardımcıları Cafer Konca ve Cemal Poyraz, DİSK Yönetim Kurulu üyeleri Alaaddin Sarı, Kanber Saygılı ve Mustafa Safvet Yahyaoğlu ile DİSK üyesi sendikaların Genel Başkanları, genel merkez ve şube yönetim kurulu üyeleriyle DİSK’li işçiler katıldı.
DİSK Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi için tıklayınız 
AKP Döneminde Emek raporu için tıklayınız (PDF) 
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu tarafından okunan basın açıklamasının tam metni şöyle:
İŞÇİLERİN SEÇİM BİLDİRGESİ:
ÜLKEMİZE, EMEĞİMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!
16 yıldır ülkemizi yöneten ve bu süre boyunca sermayenin talepleri doğrultusunda emeğin en temel haklarını tırpanlayan iktidar, hedeflediği rejim değişikliğini bir an önce hayata geçirebilmek için baskın seçim kararı almıştır.
13 Mart 2018’deki Genişletilmiş Başkanları Kurulu Sonuç Bildirgesinde de ifade edildiği gibi “Ülkemizde kurulmak istenen yeni rejim, Türkiye nüfusunun dörtte üçüne ulaşan ve ücretiyle yaşamaya çalışan büyük bir kesim için, yani ‘Cumhur’un çok büyük bir çoğunluğu ve Cumhuriyetin geleceği için tehdittir. Kalıcılaştırılmak istenen yeni rejimin nasıl bir rejim olduğuna, bu rejimin hangi sınıfların çıkarına, hangi sınıfların zararına olduğuna, 20 Temmuz 2016’dan beri tanığız.”
“OHAL’den istifade” grevlerin yasaklandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, imza toplamaktan meydanlara çıkmaya kadar her türden hak arama yönteminin baskı altında alındığı, mahkemelere başvurma hakkının bile kısıtlandığı bir ortamda işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını korumak ve geliştirmek oldukça zorlaştırılmıştır.
İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını gerileten sermaye yanlısı politikalara ise 16 yıldır tanığız!  16 yılda işçilerin neler kaybettiği geniş olarak DİSK-AR’ın hazırladığı “AKP Döneminde Emek” başlıklı raporda yer almaktadır. Kısaca bazı başlıkları sıralarsak;
AKP döneminde sendikal haklar sistematik olarak ihlal edilmiştir. 16 yıllık AKP iktidarı sonunda, her yüz işçiden sadece 10’u sendikalı, 7’si toplu sözleşme kapsamındadır. Kadınlarda sendikalaşma oranı ise sadece yüzde 8’dir.
7’si OHAL döneminde olmak üzere 16 yılda 15 grev ertelendi ve 200 bine yakın işçinin grevi fiilen yasaklandı. Grev yasaklamaları ile işçi sınıfının en önemli hak arama aracı olan grev hakkı fiilen yok edildi .
AKP döneminde asgari ücret ülkedeki ekonomik büyümeden payını alamadı. 2004’ten 2017’ye reel asgari ücret, reel milli gelir artışı karşısında yüzde 30 kayba uğradı. Adaletsizlik büyüdü!
16 yıllık AKP iktidarı döneminde gelir dağılımı daha da bozuldu. Bugün nüfusun en zengin yüzde 20’si, en yoksul yüzde 20’sindenden 7,7 kat daha fazla gelir elde ediyor ve Türkiye OECD ülkeleri arasında gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
16 yılda işsizlik sorunu çözülemedi, daha da derinleşti. Çokça övünülen ekonomideki büyüme işsizliğin düşürülmesine yetmedi. Son 3 yılda işsizlikteki durdurulamayan yükseliş sonucunda 6 milyonun üzerinde insan işsizliğin pençesinde yaşam mücadelesi veriyor.
AKP döneminde özellikle genç işsizliği ve kadın işsizliği zirve yapmış durumda.
AKP, çalışma yaşamını düzenleyen yasa ve yönetmeliklerde esneklik yönünde sayısız düzenleme yaparak güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırdı. 16 yılda yaygınlaşarak esas çalıştırma biçimi halini alan taşeron uygulamasından doğan sorunları çözmek adına adaletsizlik daha da derinleştirildi. Taşerona rahmet okutan kiralık işçilik uygulaması getirildi.
AKP iş davalarında zorunlu arabuluculuk sistemi getirilerek, işverenlerin “büyük bölümünün işçiler lehine sonuçlanmasından” yakındığı mahkemelerde işçiler için hak aramayı zorlaştırdı.
AKP döneminde çalışanlar borçlanarak yaşamaya mahkum edildi. 2002’de hane halkı borcunun harcanabilir hane halkı gelirine oranı yüzde 4 civarında iken, bu oran AKP döneminde artarak 2015’te yüzde 50’nın üzerine çıktı. İşçiler yoksullaştı, borçlandı, faiz lobileri kazandı.
Cumhuriyet tarihi boyunca işçilerin emekleriyle kurulan ne var ne yok ise 16 yılda satıldı ve buradan elde edilen 47 milyar dolar, iç ve dış borç ödemesi ile baraj ve otoyolların finansmanına harcandı. 80 yıllık birikim savurgan bir mirasyedi tavrı ile 16 yılda yok edildi.
AKP döneminde vergi, çalışanın ve tüketicinin sırtına yüklendi. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin oranı 2000 yılında yüzde 59 iken 2017 yılında yüzde 65’e yükseldi. Doğrudan vergiler ise yüzde 41’den yüzde 35’e geriledi. Yandaş şirketlerin vergileri bir gecede sıfırlanırken, asgari ücretten yapılan kesinti 426 TL’ye ulaştı.
16 yılda iş cinayetleri tırmandı. Çalışırken hayatını kaybeden işçi sayısı 2002’de 878 iken 2017’de bu rakam 2006’ya yükseldi.
OECD ülkeleri arasında en uzun çalışma sürelerine sahip ikinci ülke olan Türkiye’de 16 yıl boyunca işçiler çok çalışmaya devam etti. AB ülkelerinde haftada 40 saatten fazla çalışan işçilerin oranı sadece yüzde 20 iken Türkiye’de bu oran yüzde 74’e yükseldi.
Emeklilik yaşı ve prim gün sayısı arttı, “emeklilikte yaşa takılanlar” olarak bilinen yeni bir mağduriyet yaratıldı.
Aylık bağlama oranlarının ciddi bir biçimde düşürülmesi ve emeklilerin milli gelirdeki artıştan pay alamaması sonucu, emekli aylıkları düştü. 2002 yılında net asgari emekli aylığı ile asgari ücret arasında oranı yüzde 132 iken 2017 yılında bu oran yüzde 96’ya geriledi.
AKP OHAL’i istismar ederek çalışma hakkını ortadan kaldırdı. 140 bine yakın kamu emekçisi ve işçi hukuksuz biçimde işten atıldı.
16 yılda emeğin aleyhine yapılan icraatlar yetmezmiş gibi, iktidar partisi seçim programında “esnekliği esas alan” bir çalışma yaşamı vadetmekte ve yaptıklarını yapacaklarının teminatı olarak göstermektedir.
Öte yandan işçi sınıfının güvencesizleştirilmesine ve borçla yaşamaya mahkum edilmesine dayanan neoliberal politikalar ülkemizi tehlikeli bir krize sürüklemektedir. 16 yıldır yüksek faiz getirisiyle sıcak parayı ülkemize çekmeye ve borçlanmaya dayalı bir tüketim ekonomisiyle, kamu arazileri üzerinden ranta ve yolsuzluğa açık betonlaştırma yoluyla ekonominin çarklarını döndürmeye dayalı büyüme stratejisi iflas etmektedir. Bugün kurlardaki hızlı artış ile karşımıza çıkan ekonomik sorunların, enflasyon ve işsizlik gibi olası ağır sonuçları işçi sınıfını tehdit etmektedir. Ekonomiyi kırılganlaştıran neoliberal politikalarda ısrar edenler ve seçimlerden sonra krizin faturasını işçi sınıfına kesmeye hazırlananlar bilmelidir ki, işçi sınıfı bu faturayı ödemeyi reddedecektir.
Ekonomik krizin tehdidi altında 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi siyasi partilere ve adaylara da ileteceğimiz ve geniş biçimini raporumuzda bulabileceğiniz “İşçi Sınıfının Seçim Bildirgesi” ise şu şekilde özetlenebilir:
Demokratik, çoğulcu parlamenter rejime geçilmeli ve hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi tesis edilmeli; OHAL uygulaması derhal sonlandırılmalı; ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı; kamu hizmetinde liyakat ve şeffaflık sağlanmalıdır.
Sosyal güvenlik bütün yurttaşları kapsamalı; çalışanların emeklilikte insanca yaşayacak düzeyde emekli aylığı alması sağlanmalı; emeklilikte yaşa takılanların sorunları çözülmeli; emeklilik yaşı düşürülmeli; özel sigorta şirketlerine kaynak aktarmaya yarayan zorunlu bireysel emeklilik uygulamasına son verilmelidir.
Sendikal örgütlenmenin önündeki anayasal ve yasal engeller, sendikal barajlar kaldırılmalı; Türkiye’nin sendikal mevzuatı ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi normlarına uygun hale getirilmeli; grev hakkı önündeki sınırlamalar ve yasaklar kaldırılmalıdır.
Taşeron uygulaması tamamen kaldırılmalı; kıdem tazminatı fon tartışması gündemden çıkartılmalı; zorunlu arabuluculuk sisteminden vazgeçilmeli; iş mahkemelerine dava açan işçiler harç ve yargılama giderlerinden muaf tutulmalıdır.
İşsizlik Sigortası Fonunun amaç dışı kullanımına son verilmeli; işsizlik sigortasından yararlanma koşulları kolaylaştırılmalı; işsizlik ödeneklerinin miktarı ve süresi artırılmalı; kamuda kadrolu ve güvenceli istihdam artışı sağlanmalı; çırak, stajyer, kursiyerlerin ve bursiyerlerin ucuz işgücü deposu olarak kullanılmasına son verilmeli; özelleştirmeler durdurulmalı ve geçmişte özelleştirilmiş kurumlar kamuya tekrar kazandırılmalıdır.
ILO’nun “insana yaraşır iş” yaklaşımı temelinde herkese güvenceli ve nitelikli işler sağlanmalı; haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate düşürülmeli; herkese en az bir ay ücretli yıllık izin hakkı tanınmalı; tüm taşeron işçilere ayrımsız kadro verilmeli; kadroya alınan işçilere diğer kamu işçileri ile eşit haklar sağlanmalı; kiralık işçilik kaldırılmalıdır.
Kamusal nitelikli bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikası izlenmeli, denetimler artırılmalı, yaptırımlar ve cezalar caydırıcı hale getirilmeli, yasalarda işverenlerin yükümlülüklerini ve sorumluluklarını azaltacak düzenlemelerden vaz geçilmelidir.
Toplumsal yaşamın her alanında ve çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı; eşit ise eşit ücret uygulamasının önündeki fiili engeller kaldırılmalı; ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalı; işyerlerinde nitelikli bakım hizmetleri sunan kreşlerin açılması yaygınlaştırılmalıdır.
Asgari ücret işçinin kendisinin ve ailesinin insanca yaşayacağı düzeye yükseltilmeli, vergiden muaf olmalı, sadece enflasyon değil, milli gelir artışı da asgari ücrete yansıtılmalıdır.
Dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı düşürülmeli, temel tüketim mallarında KDV sıfırlanmalı, çalışanların gelir vergisi yükü düşürülmelidir.
İşçilerin ve memleketin geleceği için oldukça kritik bir süreçte toplanan Başkanlar Kurulumuz, DİSK’in ta��ıdığı tarihsel ilkeler ışığında, her zamankinden daha fazla birlik ve bütünlük içerisinde mücadeleye devam etme zorunluluğunu hatırlatarak şu kararları almıştır:
16 yıldır yapılanlar, yapılacakların teminatıdır ve işçi sınıfı için felaketten başka bir anlam taşımamaktadır. DİSK tüm işçileri, sermayenin çıkarları için işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını sürekli olarak geriye götürenlere TAMAM demeye çağırmaktadır.
24 Haziran 2018 Cumhuriyet tarihinin kader anıdır. DİSK, işçi sınıfını ve tüm halkı Cumhuriyetin laiklik ve demokrasi gibi temel nitelikleriyle, “Yurtta Barış Dünyada Barış” gibi temel kurucu ilkeleriyle, hukuk devletiyle ve temel yurttaşlık haklarıyla çatışan bir düzene TAMAM demeye çağırmaktadır.
Geleceğimize umutla bakabilmek için, güzel günlere omuz omuza yürüyebilmek için, DİSK tüm işçileri seçim güvenliği için sorumluluk almaya, emeği, barışı, kardeşliği ve demokrasiyi savunan siyasi partilere ve adaylara oy vermeye çağırmaktadır.
  https://ift.tt/2kxudY3
0 notes
haberci90-blog · 6 years
Text
Ramazan Bayramı ne zaman? 2018 yılı tatil takvimi
Ramazan Bayramı ne zaman? 2018 yılı tatil takvimi - Haberci90
https://www.haberci90.com/ramazan-bayrami-ne-zaman-2018-yili-tatil-takvimi-15774h.html
24 Haziran seçimleri ve bayram ikramiyesi haberlerinin sık sık gündeme gelmesi ardından gözler Ramazan Bayramı tarihine çevrildi. Hem şehir dışındaki yakınlarını ziyarete gidecek olanlar hem de bayramı tatil fırsatı olarak görenler, Ramazan Bayramı’nın hangi tarihleri kapsadığını sorguluyor. Bir diğer merak edilen konu da 2018 yılı tatil takvimi.
Ramazan ayının bitişi ise 14 Haziran Perşembe akşamı olacak. 15 Haziran ise Ramazan Bayramının birinci günü. Ramazan Tatili’nde uzun bir tatil gözükmüyor. Önceki günü 14 Haziran Perşembe gününe denk geliyor. Dolayısıyla resmi tatil günleri perşembe öğleden sonra ile birlikte Cuma, Cumartesi ve Pazar. Pazartesi, salı ve çarşamba günleri tatil edilmezse çalışanlar, zaten iki günü hafta sonu olan 3.5 günlük bir tatille yetinmek zorunda.
RAMAZAN BAYRAMI TATİLLERİ
14 Haziran Ramazan Bayramı Arifesi
15 Haziran Ramazan Bayramı 1.gün
16 Haziran Ramazan Bayramı 2.gün
17 Haziran Ramazan Bayramı 3.gün
2018’DE KALAN DİĞER TATİLLER
15 TEMMUZ
19 Mayıs gibi 15 Temmuz tatili de hafta sonuna denk geliyor. 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Pazar günü.
2018 KURBAN BAYRAMI
2017 yılındaki Kurban Bayramı 30 Ağustos ile birleştiği için 11 gün tatil yapma şansı bulan çalışan kesim, 2018’de de Kurban Bayramı’nda uzun bir tatil yapma şansına sahip olabilecek. Kurban Bayramı’nın arefesi 20 Ağustos Pazartesi gününe denk geliyor. Takip eden Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma ise resmi tatil. Dolayısıyla bu sene Kurban Bayramı’nda yine 9 günlük bir tatil gözüküyor.
30 AĞUSTOS
30 Ağustos Zafer Bayramı 2018 yılında Perşembe gününe denk geliyor. Sonraki Cuma gününü tatil olarak kullanabilecekler için yaz sonunda 4 günlük bir izin gözüküyor.
29 EKİM
2017 yılında Pazar gününe denk gelen 29 Ekim tatili bu kez Pazartesi günü. Dolayısıyla yine 3 günlük bir tatil var.
0 notes
yeniyeniseyler · 7 years
Text
FOX’un yeni dizisi “Deli Gönül”  ; 4 Temmuz 2017 Salı saat 21:00’de izleyicilerle buluşacak. Başrollerini Murat Ünalmış ve Tuvana Türkay’ın, paylaştığı dizinin yapımını 25 Film üstleniyor.
Deli Gönül
Yeni dizi“Deli Gönül”da ayrıca Çiğdem Batur, Ogün Kaptanoğlu, İştar Gökseven, Mine Tüfekçioğlu, Macit Sonkan, Nilgün Karababa, Barış Yalçın ve Tarık Özenbaş da rol alıyorlar. Senaryosu; Rahşan Çiğdem İnan, Barış Pirhasan ve Selim Demirdelen tarafından kaleme alınan dizinin yönetmeni ise Selim Demirdelen ve Berat Özdoğan ve dizi 4 Temmuz 2017 Salı saat 21:00’de izleyicilerle buluşacak.
#gallery-0-7 { margin: auto; } #gallery-0-7 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 50%; } #gallery-0-7 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-7 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Deli Gönül – Tuana Türkay
Deli Gönül – Murat Ünalmış
Dizinin konusu kısaca şöyle: “Öğrencilerinin dertlerini dert edinen, onların iyi yetişmesi için elinden geleni yapan, tüm kasabanın sevdiği bir öğretmendir Kadir. Ablası Sebahat, bir dağ köyünde rastlayıp sahip çıktığı Mustafa Dede ve onun torunu olan, ama Kadir’i babası gibi seven Şükran ile beraber Hatay’da mutlu bir yaşam sürmektedir. Kadir’in yaşamı, okula gelen yeni müzik öğretmeni Fatmanur ile tanışınca tamamen değişir. Kadir ve Fatmanur birbirlerine sevdalanıp evlilik yolunda yürümek ister. Fakat Fatmanur’un babası Hayri bu evliliğe izin vermez. Fatmanur ve Kadir, onları karşılarına almak pahasına evlenmeye karar verir. Düğün günü kaderin onlara oynadığı oyun, bu iki sevdalının bütün hayallerini alt üst edecektir.
#gallery-0-8 { margin: auto; } #gallery-0-8 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 20%; } #gallery-0-8 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-8 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Deli Gönül 01
Deli Gönül 02
Deli Gönül 03
Deli Gönül 04
Deli Gönül 05
Deli Gönül 06
Deli Gönül 07
Deli Gönül 08
Deli Gönül 09
Deli Gönül 10
Kadir ve Fatmanur kendilerine söylenen yalanlar yüzünden farklı yollara savrulur. Fatmanur, Kadir’den hesap sormak için, yakın arkadaşı Ahmet ile birlikte Hatay’a giderken; Kadir, bütün olanlardan habersiz, Şükran’ı kaybetmemek için her şeyi göze alacak, bulduğu çözümün onu daha zor ve geri dönülmez bir yola ittiğini tahmin edemeyecektir. Kadir, İstanbul’da, daha önce ona iş teklif eden Türkan’ın okulunda işe başlar. Okula ayak bastığı anda, işinin hiç kolay olmayacağı belli olur. Çocukların kendi kurallarını koydukları bu okul, Kadir’in en zor sınavı olacaktır. Bir yanda kızı için mücadele eden, her şeyini kaybetmiş Kadir, diğer yanda sorularına cevap arayan, aldatılmış Fatmanur. Bütün yalanlara, aldatmalara rağmen, iki aşık giderek birbirlerine yaklaşmaktadır. Ama bu sefer, kavuşmaları o kadar kolay olmayacaktır.”
      FOX – Deli Gönül (1.Bölüm Tanıtımı) (4 Temmuz Salı başlıyor!) FOX'un yeni dizisi “Deli Gönül”  ; 4 Temmuz 2017 Salı saat 21:00’de izleyicilerle buluşacak. Başrollerini Murat Ünalmış ve Tuvana Türkay’ın, paylaştığı dizinin yapımını 25 Film üstleniyor.
0 notes
mehmetkali · 7 years
Text
Türk Hava Yolları’nın 300. uçuş noktası, Phuket oldu http://ift.tt/2vdf4iO
Küresel taşıyıcı, Tayland’ın dünyaca ünlü tatil destinasyonu Phuket’e bugün itibariyle direkt seferlere başladı.  
Dünyanın en fazla ülke ve uluslararası destinasyonuna uçan havayolu şirketi Türk Hava Yolları; 17 Temmuz itibariyle Tayland’ın dünyaca ünlü tatil destinasyonu Phuket’e karşılıklı sefer icra etmeye başladı. Bayrak taşıyıcı havayolunun Phuket seferleri haftada dört frekans hâlinde karşılıklı icra edilecek.
Phuket Uluslararası Havalimanı’nda düzenlenen hat açılış töreninde konuşma yapan Türk Hava Yolları Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkan Vekili Bilâl Ekşi; “Türk Hava Yolları genişleyen uçuş ağıyla birlikte yolcularına en iyi hizmeti sunmaya devam ediyor. Dünyanın sayılı turizm destinasyonlarından biri olan Phuket’i de kapsamlı networkümüze ekleyerek, yolcularımıza yaptığımız dünyayı keşfe yönelik çağrımızı yinelemekteyiz.” dedi.
Türk Hava Yolları’nın yeni uçuş noktası Phuket, dünyanın 120 ülkesine hizmet sağlayan Turkish Cargo’nun da yeni servis noktası olacak. Turkish Cargo bugün başlayan uçuşlarla birlikte, Türk Hava Yolları’nın yolcu uçakları ile Phuket’e de hava kargo hizmeti sağlıyacak.
Türk Hava Yolları yolcuları, İstanbul’dan, Tayland’ın eşsiz güzelliklere sahip adası Phuket’e açılışa özel tüm vergiler dâhil gidiş-dönüş 569 Amerikan Doları’ndan başlayan fiyatlarla seyahat edebilir.
Ayrıca; Miles&Smiles üyeleri Phuket uçuşlarında, 31 Aralık 2017 tarihine kadar ücretli ekonomi sınıfındaki biletlerini tek yönde 45.000 yerine 22.500 mil karşılığında upgrade edebilirler.*
Phuket’e ait tarifeli uçuş saatleri;
Uçuş No. Günler Kalkış ​ Varış ​ TK 172 Pazartesi, Perşembe, Cumartesi, Pazar IST 14:30 HKT 04:00 +1 TK 173 Pazartesi, Salı, Cuma, Pazar HKT 05:30 IST 12:00
Tüm saatler lokaldir.
Türk Hava Yolları ve uçuş tarifesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgilere http://ift.tt/TpSd7u web sitesinden, 444 0 849 numaralı Çağrı Merkezi’nden veya satış ofislerinden ulaşılabilir.
* Türk Hava Yolları, bu konuda değişiklik yapma hakkını mahfuz tutmaktadır.  
Türk Hava Yolları Hakkında: 1933 yılında 5 uçaktan oluşan mütevazı bir filo ile kurulan Star İttifakı üyesi Türk Hava Yolları, bugün 333 (yolcu ve kargo) uçaklık filosu ile 251 uluslararası, 49 yurtiçi olmak üzere dünyada 300 noktaya uçan, 4 yıldızlı havayolu şirketidir. Geçtiğimiz altı yıl süresince “Avrupa’nın En İyi Havayolu Şirketi” ilân edilmiş olan Türk Hava Yolları, 2017 yılı Skytrax değerlendirmesine göre, art arda olmak üzere 9. kez “Güney Avrupa’nın En İyi Havayolu Şirketi” seçildi. 2010 yılında dünyanın “En İyi Ekonomi Sınıfı İkram Servisi” ödülünü almaya hak kazanan Türk Hava Yolları; 2013, 2014 ve 2016 yıllarında olduğu gibi bu yıl da dünyanın “En İyi Business Sınıfı İkram Servisi” ödülünün sahibi oldu. Ve yine bu yılki Skytrax değerlendirme sonuçlarına göre, 2015 yılında da teslim aldığı dünyanın “En İyi Business Sınıfı Özel Yolcu Salonu” ödülü ile birlikte geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi bu yıl tekrar dünyanın “En İyi Business Sınıfı Özel Yolcu Salonu İkramı” ödülünü almaya lâyık görüldü. Türk Hava Yolları ile ilgili daha geniş bilgiye http://ift.tt/TpSd7u web adresinden veya Facebook, Twitter, Youtube, Linkedin ve Instagramhesapları üzerinden ulaşılabilir.
Star İttifakı Hakkında: Türk Hava Yolları, 1997 yılında uluslararası ölçekte seyahat edenler için dünya genelinde ulaşım, tanınırlık ve hizmet sunan ve ilk küresel ölçekli havayolu ittifakı olarak kurulan Star İttifakı üyesidir. Air Transport World tarafından “Market Leadership Award” ve Business Traveller Magazine ile Skytrax tarafından “Best Airline Alliance“ ödülleri gibi sayısız ödüle lâyık görülen Star İttifakı’na üye havayolu şirketleri; Adria Airways, Aegean Airlines, Air Canada, Air China, Air India, Air New Zealand, ANA, Asiana Airlines, Austrian, Avianca, Avianca Brazil, Brussels Airlines, Copa Airlines, Croatia Airlines, EGYPTAIR, Ethiopian Airlines, EVA Air, LOT Polish Airlines, Lufthansa, Scandinavian Airlines, Shenzhen Airlines, Singapore Airlines, South African Airways, SWISS, TAP Portugal, Turkish Airlines, THAI ve United. Star İttifakı, hâli hazırda 190 ülkedeki 1.300 havalimanına 18.450’den fazla günlük uçuş sağlamaktadır. Bununla birlikte, Star Alliance Bağlantı Ortağı (Connecting Partner) Juneyao Airlines tarafından da yine bu kapsamda yeni bağlantılı uçuşlar sunulmaktadır.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uDy4tA via IFTTT
0 notes
fhcam · 7 years
Text
Diyarbakır ve Erzincan'da hamile ve raporlu hastalara 1 gün idari izin
Diyarbakır ve Erzincan’da hamile ve raporlu hastalara 1 gün idari izin
Diyarbakır Valiliği’nden yapılan açıklamada, hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve Meteoroloji 15. Bölge Müdürlüğü Diyarbakır Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi’nden alınan son hava tahmin raporlarına göre hava sıcaklığının 4 Temmuz 2017 salı günü yükselmeye devam edeceğinin tahmin edileceği belirtildi. Açıklamada, “Sağlık Bakanlığı‘nın 2007/52 sayılı Aşırı Sıcaklarda Alınması…
View On WordPress
0 notes
Text
New Post has been published on Eskişehir Medyası | Eskişehir Yerel Haber ve Emlak Portalı
New Post has been published on http://www.eskisehirmedyasi.com/eskisehir/kamu-sen-taleplerini-acikladi/
 Kamu Sen taleplerini açıkladı!
Türkiye Kamu Sen Eskişehir İl Temsilcisi Haydar Urfalı, 1 Ağustos 2017 Salı günü, 2018-2019 yılları için kamu görevlilerinin ve emeklilerinin alacakları maaş zamları ile sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 4. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri nedeniyle taleplerini açıkladı.
Memur ve emeklilerin son derece kıt imkanlarla yaşamak zorunda bırakılmış bir kesim olduğunu belirten Urfalı, “Toplu Sözleşme sadece yetkili olma ve masayla sınırlı değildir. Masa dışındaki her türlü tepkinin gücü Toplu Sözleşmenin önemli bir parçasıdır. Bu aşamada kamuoyunun bilgisi dahilinde olmayan birkaç hususu açıklamak gerekmektedir. 2012 yılından bu yana önceki üç dönemde olduğu gibi, maalesef bu Toplu Sözleşme Görüşmelerinde de memurları Memur-Sen 13, Türkiye Kamu-Sen 1, KESK 1 üyeyle temsil edecektir. Yetkili Konfederasyonun Toplu Sözleşme masasından kalkması halinde ise 2. büyük konfederasyon ve sendikalar Toplu Sözleşmeyi bağıtlama hakkına sahiptir.” dedi.
Urfalı, Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalar olarak toplu sözleşme görüşmelerinde gündeme taşıyacakları mali, sosyal ve özlük haklarına ilişkin talepleri belirlediğini belirterek talepleri şöyle açıkladı: “Kamu görevlilerinin ve emeklilerin kronikleşmiş ekonomik sorunları, geçmiş dönem kayıpları, 2015 yılı enflasyon farkı tanımın değiştirilmesi nedeniyle ödenmeyen enflasyon farkı, zorunlu tüketim harcamalarında yaşanan fiyat değişimleri, Temmuz ayında işçilerle imzalanan toplu sözleşmede ortaya çıkan işçi-memur zammı farkını da dikkate alarak 2018 ve 2019 yıllarında uygulanmasını istediği maaş artış teklifini belirlemiştir. Buna göre Türkiye Kamu-Sen olarak hükümetle yapılacak toplu sözleşme masasında; 2018 yılı için ocak ayından geçerli olmak üzere seyyanen net 150 TL, yüzde 10+yüzde 10 artış ve bu artışların üzerine ekonomik büyüme ve refah paylarını içeren %3’lük zam, 2019 yılı için ise yine ocak ayından itibaren seyyanen net 150 TL ve yüzde 8+yüzde 8 artış ile yüzde 3 oranında ekonomik büyüme ve refah payı artışı talep ediyoruz. Mali haklara ilişkin olarak gündeme getireceğimiz artış tekliflerimiz; 2018 yılının bütününde en düşük dereceli memur maaşı için 738,36 TL, ortalama memur maaşı için ise 920,35 TL, 2019 yılı için de en düşük memur maaşına 779,78 TL, ortalama memur maaşına ise 965,24 TL zam anlamına gelmektedir. Bunun yanında; Geçtiğimiz dönemde imza altına alınmasına rağmen halen uygulanmayan toplu sözleşme hükümlerinin uygulanması, Vergi dilimindeki adaletsizliğin giderilerek kamu görevlileri üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi, 4/B’li sözleşmeli ve 4/C’li geçici personel ile vekil gibi adlar altında güvencesiz çalışmaya son verilerek bu kapsamdaki kamu personelinin kadroya geçirilmesi, taşeronlaşmaya son verilmesi, memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile özel hizmet tazminatı, ek ödeme, ek ders, döner sermaye, fazla çalışma ücreti, ikramiye, sosyal denge tazminatı gibi diğer ödemelerin de emekli keseneğine dâhil edilmesi, başta aile yardımı ve çocuk parası olmak üzere tüm sosyal yardım miktarlarının artırılması, ek gösterge ve özel hizmet tazminatı adaletsizliğinin giderilmesi, ek ders, fazla mesai, nöbet ve harcırah gibi ödemelerin düzenlenerek günün şartlarına göre yükseltilmesi, Yardımcı hizmetler sınıfı personeline de ek gösterge verilmesi, Ramazan ve Kurban bayramlarında kamu görevlileri ve emeklilerine bayram ikramiyesi verilmesi, kıdem aylığındaki 25 yıllık sınırın kaldırılarak tüm kamu görevlilerine çalıştıkları her kıdem yılı için 20 TL kıdem aylığı ödenmesi, mülakata bağlı atamalara son verilerek adil bir atama ve görevde yükselme sistemi getirilmesi, Türkiye Kamu-Sen olarak ayrıca maaşlardaki reel erimenin önlenmesi ve dönem içinde ortaya çıkan zararların karşılanması amacıyla dönem içinde enflasyon farkı oluşması halinde ortaya çıkan enflasyon farkının 1 puan artırımlı ödenmesini talep etmekteyiz.”
0 notes
casabali45-blog · 7 years
Text
İzmir’in Bayındır ve Ödemiş ilçeleri ile Manisa’nın Turgutlu ilçesi sınırlarında meydana gelen ve 3 gün boyunca süren orman yangının acı tablosu meydana çıktı. Alınan bilgiye göre Turgutlu sınırında 150, İzmir sınırında ise 400 hektar olmak üzere toplamda 550 hektarlık alan yandı.
25 Temmuz 2017 Salı günü başlayan ve büyük bir korku salan Orman yangını Perşembe günü kontrol altına alınırken, 28 Temmuz günü Cuma günü ise saat 13.30 civarında sona erdi. Sadece Orman Genel müdürlüğüne bağlı 1000 personel, 9 helikopter,  4 uçak, 150 orman yangının söndürme aracı ve iş makinesi ile çeşitli kamu ve kuruluşlarından çok sayıda ekip, iş makinesi ve itfaiye ekipleri katıldı.
TURGUTLU’DA HAYAT NORMALE DÖNDÜ
Yaşanan yangın sonrasında alevlerin 2 mahalleye yaklaşması ve yoğun duman nedeniyle Kabaçınar ve Karaköy’de ki vatandaşlar tahliye edilmişti. Tahliye edilen o vatandaşlar Perşembe günü itibariyle evlerine dönmeye başlamıştı. Cuma günü ise yangının söndürülmesiyle Kabaçınar ve Karaköy mahallelerinde hayat normale döndü.
İZMİR’DE 400, TURGUTLU’DA 150 HEKTAR ALAN YANDI
Yaklaşık 3 gün süren acı yangın sonrasında hem gece hem gündüz devam eden çalışmalar sonrasında, yangın daha da büyümeden söndürülebildi. Yangın sonrasında kesin olmayan verilere göre Manisa’nın Turgutlu ilçesi sınırlarında yer alan 150 hektarlık alanda, yangının başladığı İzmir’in Bayındır ilçesi sınırlarında ise 400 hektarlık alanda zarar meydana geldi.
TURGUTLU BELEDİYESİ SEFERBER OLDU
Yaşanan orman yangını sonrasında hızlı bir şekilde koordinasyon birimi kuran Turgutlu belediyesi, başkan Turgay Şirin talimatları doğrultusunda çalışmalara başladı. Kısa süre içerisinde olay yerine ulaşan ekipler diğer ekiplerle birlikte yangına müdahale etti. Turgutlu Belediyesine bağlı 3 büyük iş makinesi, 5 kamyon, 3 Beko kepçe, 2 Arazöz, 1 Tanker ve yaklaşık 50 personel yangına müdahale etti. Ayrıca Turgutlu Belediyesi İşletme ve İştirakler müdürlüğü tarafından yangına müdahale edenlere bin kişilik yemek ve su dağıtımı gerçekleştirildi.
1000 PERSONELLE MÜDAHALE ETTİK  
İzmir Orman Bölge Müdürü Şahin Aybal, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kızılkeçili ile Ovacık mahalleleri arasındaki Lütuflar mevkisindeki ormanlık alanda başlayan yangının dün gece saatlerinde kontrol altına alındığını söyledi. Bölgede soğutma çalışmalarına başladığını belirten Aybal, şöyle konuştu: “Salı günü 16.40 civarında çıkan yangın, 27 temmuz perşembe günü kısmen kontrol altına alındı ve soğutma çalışmaları başlatıldı. Bu yangına 150 orman söndürme ekibimiz katıldı. bunun yanında dışarıdan gelen çok sayıda itfaiye aracı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarından gelen iş makinesi ve ekipler katıldı. Yaklaşık 550 hektar alan zarar gördü. Çok şükür sıkıntı olmadan kimse yaralanmadan ve can kaybı olmadan bunu atlattık. 1 iş makinemiz sadece devrildi sürücümüz yara almadan kurtuldu. Bu 150 ekibin içerisinde yaklaşık orman genel müdürlüğünde görevli 1000 personel müdahale etti. Yangında Turgutlu’da tahminimiz 150 hektar civarında, diğer bölgelerde ise 400 hektar olmak üzere toplamda 550 hektar alanda hasar meydana geldi” dedi.
#gallery-0-4 { margin: auto; } #gallery-0-4 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-4 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-4 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
550 HEKTAR ALAN YANDI - #turgutlu #manisa #bayındır #orman #ogm #yangın #yangin #ormanyangını #lütuflar #itfaiye İzmir'in Bayındır ve Ödemiş ilçeleri ile Manisa'nın Turgutlu ilçesi sınırlarında meydana gelen ve 3 gün boyunca süren orman yangının acı tablosu meydana çıktı.
0 notes