#2 kasım
Explore tagged Tumblr posts
yanyanolanadek0907 · 7 days ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
sillagen · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
2 Kasım yazısını okuduktan sonra 3 Kasım olduğumuz aklıma gelmiştir. All iştee
21 notes · View notes
tubahttun · 6 days ago
Text
Bugün telefonuma kavuşmuş bulunmaktayım,, nerede kalmıştık:)
4 notes · View notes
yeniyeniseyler · 3 days ago
Text
Spor Ekranı (5 Kasım 2024 Salı)
5 Kasım 2024 Salı günü televizyon kanallarımızda futbolda UEFA Şampiyonlar Ligi ve EFL Championship‘ten; basketbolda ise FIBA Şampiyonlar Ligi ve Eurocup‘tan karşılaşmalar canlı olarak ekrana gelecek. Ancak ne yazık ki Şampiyonlar Ligi’nde şu an bir temsilcimiz bulunmuyor. Dünya genelinde 29 Ekim 2024 Pazar günü kış saati uygulamasına geçildiği için, maçlar bizde 1 saat daha geç başlamış olacak.…
0 notes
aktuelbul · 7 days ago
Text
0 notes
hataysekshikayelerisblog · 1 month ago
Text
Tatlı Komşum! (1) (Furkan 31 Y., Manisa)
Olacaksan evli kadınla olacaksın derdim her zaman; çünkü sen de evlisin o da, müsait değilim dediğinde anlar, zırt pırt çağırıp beni oraya götür buraya götür demez, ay sevgililer gününü unuttun, doğumgünümde bir çiçek bile almadın diyemez. Canı istediğinde çağırır gidersin, canın istediğinde çağırırsın gelir, bağlılık olmaz, yarım saatte bir mesaj yazmadın diye küsüp trip atmaz. Çapkınlık mevzusu açıldığında arkadaş arasında beylik haline gelmiş laflarımdı bunlar...
İsmim Furkan, 31 yaşında, evli, tek çocuklu, özel sektörde çalışan, yakışıklı olduğu söylenen biriyim. Karımla severek evlendik. Karım öğretmen benden 1 yaş küçük. Hovardalığı her zaman sevdim, ama her zaman da dikkatli oldum. Manisa'da yaşıyoruz. Gelelim başıma gelenlere. 2 yıl önce Kasım ayında bir daire alma fırsatı doğdu, aileler yardım etti, biraz kredi çektik, 5 katlı, çift daire bir binanın 3. katından bir daire aldık. Daire ikinci eldi, taşınmadan önce boya badana yapıyorduk. Akşam üzeri iş çıkışı ben, fabrikadan bir abim (fabrikada da boyacı) ve karım birlikte, boya kokusu çıksın, çabuk kurusun diye pencereler ve dış kapı açıktı.
Birisi, "Merhaba!" diye seslenince koridora çıktık karımla. Kısacık simsiyah saçları, müthiş güzel bir yüzü olan, 1.65 boylarında, zayıf, kot gömlek ve pantolonlu, ama muhteşem çekici bir kadın çaydanlık ve çay bardaklarıyla kapıda duruyordu. Arkasında karşı dairenin kapısı açıktı. "Hoşgeldiniz, size çay yapmıştım!" dedi. Karım koşup çaydanlığı aldı, içeriye buyur etti. Kadın, "Ben Ebru. karşı dairede oturuyoruz, hoşgeldiniz, daha erken gelmek isterdim, ama işten gel, yemek bulaşık ancak bu saati buldu!" dedi. Karşı kapıdan kocası çıktı, aynı karısının boyunda, zayıf, bıyıklı, kadınla tam ters görüntüde biri. Kadın ne kadar havalı ve Cool görünüyorsa, adam o kadar paspal, üzerinde hani pazarlarda satılan koyu renk çizgili bir polo tişört, altında penye diz altına kadar şort ve nefret ettiğim şort altına diz altına kadar gelen siyah çoraplar. Ulan evde bari giyme o çorapları, görgüsüz! Cevat'mış ismi, zerzevat gibi. Kadın ne kadar çekici geldiyse adam da o kadar iticiydi.
Neyse çayları hepimize servis etti, hep beraber 2'şer bardak içtik. "Biz sizi daha fazla tutmayalım!" dediler. Teşekkür ettik. Ama bu arada apartmanda pek komşuluk olmadığını, çünkü herkesin çalıştığını öğrendik. İşimize gelirdi aslında.
Bir hafta içinde taşındık. Taşındığımız akşam yine aynı olay gerçekleşti. Ama sanırım günlerden Cumartesi olması sayesinde poğaca ve kek te vardı çayın yanında. Ama kocası gelmedi bu sefer. Saat 22:00 civarı arabamda kalan ıvır zıvırı çıkarırken, kapı ağzında Cevat vardı. Abi diyemiyorum ama benden 9 yaş büyükmüş. "Ebru sizde mi?" dedi. "Ben inerken yoktu, ama bakayım!" dedim. Baktım, "Yok!" dedim. "Yine hangi kapıya daldıysa!" deyip kapıyı kapattı. Benim karım saat 22:00'de bana haber vermeden ortadan kaybolacak, ben de kapıyı kapatıp içeri gireceğim ha, imkansız.
Saat 23:45 gibi kağıt atıklarını bir çuvala koyup çöpe atmak için indim. Ebru arabayla yanaştı. Beni gördü, gülümseyip, "İyi geceler!" dedi. Önümden binaya girdi. Merdivenlerden çıkarken arkasından baktım. Sanki biri götüne bakıyor dedi kadına, ikinci katta aniden kafasını çevirip baktı. Önüne dönüp evine girdi.
Ertesi akşam saat 20:30 gibi zil çaldı. Açtım. Ebru, "Yerleşe bildiniz mi?" dedi. "Nerdeee!" dedim. Buyur ettim, karım da geldi kapıya. Ebru, "Yok, siz gelin, bir nefes alırsınız!" dedi. "Peki olur!" dedik. Yarım saat sonra ordaydık. 12 ve 8 yaşlarında iki oğulları vardı. Bizimki de 7 yaşındaydı. Onlar odaya çekilip bilgisayar oynamaya başladılar. Cevat dönüp, "Ebru, bira getir!" dedi. O ana dek görmemiştim, koltuğun yanında yerden aldığı boş şişeyi karısına uzatıp, bana dönüp, "İçersin değil mi?" dedi. Şaşkınlıktan içerim bile diyemeyip kafamı salladım. Kadınlar da kendilerine kahve yaptılar.
O arada öğrendik. Cevat'ın büyük bir bisiklet firmasına malzeme üreten bir fabrikası vardı OSB'de, fabrikayı biliyordum. Kadının da çarşının göbeğinde bujiteri parfumeri dükkanı varmış, (ulan bunlar neden bu binada oturuyorlar diye düşündüm ilk an), dükkanı karım da ben de biliyorduk, iki katlı kocaman bir dükkandı. Ebru, "Taşınacaktık..." dedi, sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi, "Ama iki yıl önce bana dükkan açtık, sonra da dükkan sahibi satmaya karar verdi. Dükkanı satın aldık. O yüzden kaldık. Hatta borçlar bitene dek burdayız!" dedi gülerek.
Bu arada dikkat ettim, ben 1 bira bitirene dek Cevat 3 içmişti. Kahveden sonra Ebru karıma da bira teklif etti, ama karım, "Ben içmem!" dedi. Ebru, "Ben içsem mahsuru var mı?" deyip kendine de bir bira açtı. Her seferinde de aynı işlem oluyordu, adam kısaca, "Ebru bira!" deyip, boş şişeyi veriyor, kadın dolusunu getiriyordu. Aslında genel anlamda güzel sohbet oldu. Ben de 3 bira içtim, ama adam yanlış saymadıysam 12 tane içti, o ufak tefek adama gram birşey olmamıştı. Eve dönünce karımın anlatışından Ebru'yu çok sevdiği belli oluyordu. Bunda hediye ettiği Teaserların ve incik boncuğun etkisi var mı bilmiyorum.
Hemen hemen her akşam ya Ebru bizde, ya biz onlardaydık. Cevat çok nadir geliyordu, zaten gelse de ben onun içtiği birayı karşılayamazdım. İlk seferinde aldım 15 bira adama yetsin diye bir taneyi emzik gibi ağzımda tutunca anladı sanırım, "Ebru bira getir!" dedi yine. Ebru gidip evden bira getirdi. Cevat, "Kardeş, bana her hafta 10 kasa bira gelir, biliyorsun seviyorum birayı, o yüzden senin almana gerek yok. Canın istedi mi çal kapıyı iste Ebru verir!" dedi. İste Ebru verir kısmında gülecektim, ama yemin ederim Ebru gözlerime bakıp, "Veririm!" dedi gülümseyerek. Bereket yanımızda karım yoktu, çay koymaya gitmişti. Adam lafın nereye gittiğine bakmayan, sonradan görme bir tipti...
Şubat ayında 15 tatil olduğunda, karımla oğlumuzu da alıp memleketimize aileleri ziyarete götürüp bırakıp geldim. Bu her yıl yaz kış yaptığımız bir rutindi. Geri geldiğim Pazartesi akşamı zil çaldı. Ebru, "Maç varmış (tuttuğum takımın maçı vardı) galiba, Cevat seni çağırıyor, yalnız oturmasın kukumav kuşu gibi dedi!" dedi. "Olur!" dedim. 10 dakikaya gittim. Biralar su gibi akıyordu. Cevat, "Seviyorum senle içmeyi be Furkan!" diyordu. Sonra Ebru, "Ben mutfakta dizi izleyeceğim!" deyip gitti. Bira bitince Cevat sadece, "Ebruuuuu!" diye sesleniyordu...
Maç bitince telefonum titredi. Aldım telefonuma baktım. Ebru fotoğraf çekip yollamış, mutfakta masada bira ve çerez var önünde ve "Ben de seviyorum seninle içmeyi!" yazmış. "O zaman ben eve geçiyorum, 10 dakika sonra gel!" yazdım. "Tehlikeli!" diye yazdı. Telefonu sessize aldım, yazışmaya başladık. O gelemem dedi diye kalkmadım ben de, maçın geyiğini yapıyorduk Cevat'la. "Ebruuuu!" dediğinde bira geliyordu, ama her seferinde Ebru koridora çıkıp Cevat'ın görmeyeceği pozisyona geçip, boğma işareti yapıyor, kafasına vurma işareti yapıp, gülüp mutfağa gidiyordu...
Saat 24:00'e gelirken kalktım. Cevat yine yerinden kalkmamış, kapıdan geçirmek Ebru'ya kalmıştı. Kendime çekip dudağından öptüm. "İyi geceler!" dedi gülerek. "İyi geceler!" dedim içerden duyulacak sesle. Eve geçip, "Offf, ne tatlı dudaklar!" yazdım. "Daha tatlı yerlerim var!" yazdı. "Onların da tadına bakmak isterdim. Gelsene!" yazdım. "Bu saatte imkansız, ama orda olmak istediğimi bil!" yazdı.
Sabah işyerine telefon edip, biraz geç kalacağımı söyleyip, öğlene kadar izin aldım. Cevat 09:00'da gitti. Ebru 10:00'dan sonra çıkıyordu evden biliyordum. Mesaj attım, "Ben evdeyim, hadi gel!" dedim. "Tamam!" yazdı. En az 15 dakika gözümü kırpmadan kapı deliğinden baktım. 15 dakika sonra kapının arkasında o filmlerde dizilerde seyrettiğimiz kapıdan girer girmez birbirine yapışıp delice sevişen çiftler gibi hem soyunmaya çalışıp, hem de öpüşüyorduk. Erik tipi denilen bir kalçası vardı ve bu kadında sevdiğim bir özellikti. 75 beden vardı sanırım göğüsleri, göğüslerini ağzıma alıp, kalçalarının ikisini birden sıkıyor okşuyordum. Yatağa sürükledik birbirimizi.
Öpüşerek altıma alıp, amcığına girdim, çünkü haftalardır bu kadını düşlüyordum, daha fazla ön sevişme yaparsam yatağa boşalacaktım. Ne kadar kontrol etmeye çalışsam da (normalde ederim) o orgazm olmadan boşalacağımı söyledim. "İçime değil!" dedi. Zaten zor geri çekilip başta korktuğum şeyi yaptım, yatağa boşaldım. Ebru, "Benim dükkana gitmem lazım!" deyip kalkıp giyindi. Kendi kendime (Tamam Furkan bu ilk ve sondu, ne o oğlum kerhaneye ilk kez gelmiş ergen gibi?) dedim. Tam bu düşüncelerle boğuşurken. Giyinmiş halde yatakta yanıma oturdu. Bu kadın düşüncelerimi okuyordu. "Dert etme, aşırı heyecan ikimizi de gerdi. Sen erken geldin, ben kasılıp gelemedim. Daha vücutlarımız birbirini tanıyacak, tenlerimiz uyumlu, bunu ilk akşam hissettim!" dedi. Sonra beni öpüp kalkıp gitti...
Kendimi ergen gibi hissediyordum. Kadında gerçekten müthiş Cool bir hal vardı ve ben beni seçtiğini düşününce havaya giriyordum. Tüm gün yazıştık. Bana, "18:30'da sendeyim, akşam üstü kapıyı bacayı kontrol et!" yazdı. Karanlık odada pencerenin ardında bekledim yarım saat. Arabası geldiğinde merdivenleri kontrole başladım. Zaten sorun yoktu, karşı kapı yerine bize girecekti. Kapıyı açıp aralık bıraktım.
İçeri girdiğinde direk kucakladım. Bacaklarını belime doladı. Kollarımda doğru yatak odasına götürdüm. Yatağa yatırıp çizmelerini ve montunu çıkardım. Kucağıma alıp sırtımı yatağın bir tarafındaki duvara dayadım. Öpüp okşamaya başladım. Alışmıştım bile, sabahki o ilk heyecan yerini şehvete bırakmıştı. Dudaklarını boynunu yaladım, kazağını çıkarıp göğüslerine indim. Göğüs uçlarını dudaklarımla ezerken alttan pantolonunun üzerinden amına baskı yapıyordum. Yatakta ayağa kalkıp dans edercesine hareketlerle üstündeki herşeyi çıkardı. Ben de o anda eşofmanımı sıyırıyordum oturduğum yerden...
Ayakta duvara tutunup amını ağzıma dayadı. Yalayıp yuttum, dilimle sikerken ellerim kalçalarından tutmuş, ağzıma daha çok bastırıyor, okşuyor, sıkıyordum kalçalarını. Ebru inliyor, "Harikasın!" diyordu. Ben de, "Yok böyle bir tat!" deyip emmeye devam ediyordum. Kasılarak orgazm oldu, ağzıma sularını akıttı. Dizleri tutmaz gibi oldu. Orgazm olması bitince kucağıma oturup göğüslerini ağzıma verdi. Amını yarağıma sürtüyor, vıcık vıcık olmuş amına yarağımın kafasını alıyor, sonra ani hareketle dışarı çıkarıyor, zaman zaman saçlarımdan çekerek kafamı göğüslerinden uzaklaştırıp dudaklarını dudaklarım arasına alıyor, diliyle dilimi iğfal ediyordu. Bütün sikişin kontrolü ondaydı.
Sonra tek hareketle yarağımı amcığına alıp, "Ohhhh!" diye inledi. Başrol onundu, "Immm!" diye bir ses çıkardım ancak. Kucağımda hoplamaya, göğüslerini yalatıp, dudaklarımı öpmeye, yanaklarımı öpmeye devam etti. Kucağımda onu tutmakta zorluk çekiyordum, belini kalçalarını tutmaya çalışırken ellerimin arasında kayıp gidiyordu. Birkaç dakika sonra sadece, "Oh, oh, oh, oh!" diye kısa inlemelerle orgazm oldu. Bir dakika yarağımı içinde tutup kalktı. Yarağımı ağzına alıp, "Hadi erkeğim, geç kaldım, akıt döllerini komşuna!" dedi. Daha cümlesi biter bitmez doldurdum ağzını, sanki sabah boşalmamış, günlerdir biriktirmişim gibi. İki dakika yalandı, temizlendi, kalktı, giyindi ve "Aşkım yarım saate yemeğe çağıracağım haberin olsun!" deyip apartman boşluğunu kontrol edip gitti.
Koridordaki ışıkta bile sakallarımın sürtmesinden kıpkırmızı olmuş çenesini yanaklarını görebiliyordum, ama o aldırış etmeden girdi evine.
[Furkan]
123 notes · View notes
bayan-duvar · 6 days ago
Text
Ne gelirse benim de başa sevdadan gelir...
🍯❤️🌹
20:40 .2 Kasım
21 notes · View notes
3391kilometre · 7 days ago
Text
“2 Kasım 2019, Cumartesi,” dediğinde gülümsedim. “Seni ilk defa öptüm.” Gözleri dudaklarıma kaydı. “Ve hiçbir zaman son olmayacak.”
21 notes · View notes
hepeksikk · 1 year ago
Text
Tumblr media
Turuncu bir kalp bırak 🧡
2- 8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası
Hadi hep birlikte 5 tl bile olsa bağış kampanyası başlatıp zincir yapalım..
Bağış yapan bir arkadaşına turuncu kalp gönderip bağış yapmasını rica etsin…
144 notes · View notes
farazisiz · 3 months ago
Text
Dinlediğimiz hiçbir şarkı etmedi teskin bizi. Duvarda asılı kin, orada eğik resmin. Gidişin akşam oldu pazar kapanışı gibi. Sokaklar angarya ve çer çöp, çadır ipi. Odanın içine radyodan sızan hayalettim, çıkardık pillerini unutmayı hayal edip. Bir alçak bunu diyebilir ancak inanmam, Bir alçak buna gülebilir ancak, biraz da kayboldum. Yoruldum ama kaçmadım,
Savaş yanlısı saçlarından.
Tumblr media
/Kasım 2.
17 notes · View notes
nefes-s · 1 year ago
Text
Music: Evgeny Grinko - Jane Maryam 🎵🎼🎶💙❤️🎵🎼🎶
Umut var oldukça
Yeni başlayan her gün güzeldir...!
Günaydın yeni gün
Good morning 🌞
Sevgilerimle 💙❤️
2 Kasım🧚
🌺💙❤️🌸
91 notes · View notes
yurekbali · 11 days ago
Text
Tumblr media
Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle - Haydar Ergülen 1  Cumhuriyet sizi böyle kadınlı-erkekli bir arada gördüğü için çok sevinçli! 2  Birinci yüz yılında Cumhuriyet’in varlığı bizi çok sevindirdi, üzdüğü de oldu, ama üzdüğünden çok sevindirdi. Şimdi ikinci yüz yılında sıra bizde, ne sırası mı, Cumhuriyet’i sevindirme sırası elbette! 3  Cumhuriyet’i sevindirmek de Cumhuriyet’le sevinmek kadar kolay ve doğal. Bunun için “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bireyler olmak yeterli. 4  20. yüzyıl büyük devrimler yüzyılı oldu. Önce 1917 Ekim Devrimi, sonra 1923 Cumhuriyet Devrimi, ��in Köylü Devrimi, Küba Devrimi. Cumhuriyet bize devrim sevincini yaşattı. 5  Devrimleri ancak romantikler yapar, Cumhuriyet’i de romantikler kurar, romantikler, yani hülyalılar! Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu denli çok sevilmesinin nedenlerinden biri de romantik ve hülyalı oluşudur. 6  Cumhuriyet’i düşünmek de sevinçtir Atatürk’ü düşünmek de. Düşüncesizler bunu bilmedikleri için bu kadar mutsuzlar! 7  İlhan Berk’in dizesindeki şu sevince bakın: “Cumhuriyet’in ilk günleri gibiydi yüzün.” 8  Keşke 100 yıl sonra da bu dizenin aydınlığı, temizliği ve ışığıyla, onun ilk günleri gibi sevinçli olabilseydik! 9  Nâzım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nda, hani Paşa’yı “sarışın bir kurd”a benzettiği o müthiş destanda “dağlarda tek tek ateşler yanıyordu” dizesindeki sevinçle ürperiyoruz hâlâ! 10  Coğrafyanın kader olmadığını göstermek için verdi kısacık ömrünü kurtuluşa! Rumeli’si, Anadolu’su ve Mezopotamya’sıyla bu yurt, Ortadoğu’ya komşu olsa da Ortadoğulu olmasın istedi Gazi. Yüzünü hep aydınlığa, çağdaşlığa çevirdi, son yıllara dek hayli sevindik, Yahya Kemal’in “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik” dizesindeki çocuklar gibi şendik. Çocuklarımızın da yine yeniden şen olacağına, sevineceğine inanıyoruz, çünkü “bu memlekette de bir gün sabah olacak”tır yeniden! 11  Cumhuriyet sevinci tam da “Gerçekçi ol, imkânsızı iste!” sözünün gerçekleşmiş hâlidir. 12  Stefan Zweig’ın Yıldızın Parladığı Anlar kitabında karşılığını bulan anlardan biri olarak yıldızlı bir sevinçtir Cumhuriyet. 13  Cumhuriyet en çok da bir “kadın devrimi” olmanın sevincidir. 14  Cumhuriyet, ülkenin kurucusunun o ülkenin en centilmen insanı olmasının sevincidir. 15  Cumhuriyet, ülkenin en ünlü halk ozanının, gözlerinin olmasa da gönlünün açılmasının sevincidir. 16  Cumhuriyet tam da 100. yılında ulusal kadın voleybol takımının ona şampiyonlukla teşekkür etmesinin sevincidir, olmasaydı olmazlardı çünkü! 17  Cumhuriyet bir yaz sevinci olarak, yaz denizlerine kadınlı-erkekli dalmanın sevincidir. 18  Cumhuriyet karatahtaya yazılan ilk hecenin Türkçe sevincidir. 19  Cumhuriyet “Çok şükür çok şükür bugünleri de gördük” demenin yüz yıldır sevincidir. 20  Cumhuriyet, yolu geleceğe açık, yüreği sevgiye açık, saçları özgürlüğe açık genç kızların taze sevincidir.
21  Cumhuriyet bale yapan mini mini hanımların el ele tutuşmuş sevincidir. 22  Cumhuriyet, ülkenin kurucusunu yitirdiği 10 Kasım 1938’den bu yana, tam 85 yıldır her 10 Kasım sabahı saat 9’u 5 geçe saygıyla ayağa kalkmak ve o büyük devrimciyi özlemle anmaktır. 23  Cumhuriyet eşitliğin sevincidir, sevinci de eşit paylaşmaktır. 24  Cumhuriyet, kadını yok sayan, ikinci sınıf sayan toplumların ne yazık ki bilmediği, duymadığı bir neşenin sevincidir. 25  Cumhuriyet düğününde babasıyla dans eden bir genç kızın sevincidir. 26  Cumhuriyet “Benzemez kimse sana” şarkısına gözleri parlayarak katılmanın sevincidir. 27  Cumhuriyet ilk öpüşmenin unutulmaz sevincidir. 28  Cumhuriyet ilk kitabını imzalayan genç yazarın sevincidir. 29  Cumhuriyet üniversitede okumak için büyük kente gelen genç kızların, delikanlıların özgürlük sevincidir. 30  Cumhuriyet “Kimsesizlerin kimsesi” olmanın sevincidir. 31  Cumhuriyet her çocuğun Ata’sını görmeye Anıt Kabir’e gitmesinin sevincidir. 32  Cumhuriyet dünyanın en güzel kentlerinden birinin denizlerinde yol alan vapurlarda olmanın mavi sevincidir. 33  Cumhuriyet “İzmir’in dağlarında çiçekler” açmasının sevincidir. 34  Cumhuriyet “Sarı saçlım mavi gözlüm nerdesin?” özleminin sevincidir. 35  Cumhuriyet adını taşıyan meyhanede iki kadeh parlatmanın sevincidir. 36  Cumhuriyet, Cumhuriyet Bayramlarında iki dirhem bir çekirdek giyinip kutlamaya gitmenin sevincidir. 37  Cumhuriyet, Cumhuriyet’in yanlışlarını, eksiklerini özgürce tartışma sevincidir. 38  Cumhuriyet, Aydınlanma sevincidir. 39  Cumhuriyet, kızlı-oğlanlı köy çocuklarının onlara hem bilgi hem beceri kazandıran Köy Enstitüleri’nde yetişmesinin sevincidir. 40  Cumhuriyet, zeybek oynamayı erkek tekelinden kurtarıp kadını da katmanın ve adını “Tarcan Zeybeği” koymanın sevincidir. 41  Cumhuriyet, bir zamanlar Bomonti bahçelerinde ailece bira içmenin sevincidir.
42  Cumhuriyet kadın pilotun anonsunu duyunca daha güvenli yolculuk yapacağını hissetmenin sevincidir. 43  Cumhuriyet kadın şairlerin, erkek şairlerden daha iyi şiir yazmasının sevincidir. 44  Cumhuriyet, dinin asla devlet işlerine karıştırılmamasının ve “Türkiye laiktir, laik kalacak” demenin sevincidir. 45  Cumhuriyet İdil Biret’i, Suna Kan’ı, Fazıl Say’ı yetiştirmenin sevincidir. 46  Cumhuriyet Yaşar Kemal’in destansı sevincidir. 47  Cumhuriyet Orhan Pamuk’un Türkçeyi bir edebiyat dili olarak dünyaya tanıtmasının güzel sevincidir. 48  “Cumhuriyet sevinci, insanın kendisine yakışanı giymesidir.” (Düzgün) 49  Cumhuriyet “Annemin aldığı kırmızı rugan ayakkabılarım ve içinde dantelli beyaz çoraplarımla ilk kez dışarı çıkıyor olmanın kız çocuksu heyecanıdır.” (Tuğçe) 50  “Cumhuriyet başının göğe bakmasının sevincidir.” (Şükran) 51  “Cumhuriyet nefes alıp vermek kadar kıymetli ve anlamlı bir sevinç.” (Kıymet) 52  Cumhuriyet sevinci “Bir Cumhuriyet kadını olarak, Cumhuriyet’in bu topraklara kazandırdığı bütün değerlerin yaşatıldığını ve yaşatılacağını iliklerine kadar hissetmektir.” (Hülya) 53  Cumhuriyet sevinci “göklere yazılmış bir destanın aydınlık yüzünü gururla okşamaktır.” (Ecem Fulya) 54  “Evlatlarımızın geleceğe umutla bakması, yitirdiklerimizin toprağa huzurla kavuşmasıdır Cumhuriyet sevinci.” (Mehtap) 55  “Bağımsızlığın ilk adımının, hayalinin peşinden koşmak olduğunu hissetmektir Cumhuriyet sevinci.” (Muhammet) 56  “Sevgilinin aşkına karşılık vermesidir Cumhuriyet sevinci.” (Hilal) 57  “Umut ekilen toprağı kucaklayan güneştir Cumhuriyet sevinci.” (Sema) 58  “Cumhuriyet sevinci, insanın kendi kaderine terk edilmemesi demek.” (Esin) 59  “Cumhuriyet, özgürlüğü için bedel ödemiş bu milletin şölenidir.” (Gönül / Sevda) 60  “Hür doğdum hür yaşarım/ kime ne kime ne/ köle miyim sana ben/ sana ne sana ne?” şarkısını söylemenin sevincidir. 61  Bir köylü çocuğunun devletin okullarında parasız okuyup önce mühendis, ardından başbakan ve cumhurbaşkanı olup, kendine yakıştırdığı Çoban Sülü lakabıyla gurur duymasıdır. 62  Defterine kırık dökük harflerle “Ali, Ayşe’yi seviyo” yazan Ali’nin sevincidir. 63  Yazlıklarda, sitelerde yaşanan ilk yaz aşklarıdır.
64  Kasaba meydanındaki Atatürk’ün önünden geçerken onun sana gülümsediğini hissetmektir. 65  Başöğretmenin Atatürk olduğunu hiç unutmadan, önünden her geçişte durup selam vermenin çocuk sevincidir Cumhuriyet. 66  Uzak kasabalara, dağ köylerine atanan gencecik öğretmen kızların kendilerini Çalıkuşu gibi hissetmesidir Cumhuriyet. 67  Aziz Sancar’la Nobel, Nuri Bilge Ceylan’la Altın Aslan, Semih Kaplanoğlu’yla Altın Ayı kazanmanın sevincidir Cumhuriyet. 68  Kadınların toplum içinde yüksek sesle gülmesinin ayıp olduğunu söyleyen gericilere inat, ağız dolusu kahkahayla gülmenin sevincidir Cumhuriyet. 69  “’Gök yakut bulutun karnında/ ebemkuşağı direnişidir’ Cumhuriyet sevinci.” (Dilek) 70  Ülkenin bağımsızlığını her şeyin üstünde gören iki şairi, Mehmet Âkif Ersoy ve Tevfik Fikret’i farklılıklarıyla sevmek, saygıyla anmaktır Cumhuriyet. 71  Mehmet Âkif Ersoy’un bağımsızlığa ve özgürlüğe armağan ettiği “İstiklal Marşı”mızda, “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım/ hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” dizelerini hiç unutmamak ve “kadının yeri evidir” diyen zihniyetin yüzüne çarpmaktır Cumhuriyet. 72  Dünyanın sadece insanlara değil, hayvanlara da ait olduğunu bilmenin sevincidir Cumhuriyet. Kedilere, köpeklere, kuşlara bir parça yiyeceği, bir kap suyu çok görmemektir. 73  Halide Edip Adıvar’ın, nam-ı diğer Halide Onbaşı’nın bu ülkenin kadın yazarlarının direniş öncüsü olduğunu bilmenin ve kadınlara bu cesaretin ondan geldiğini anlamanın sevincidir Cumhuriyet. 74  Suat Derviş, Sevim Burak, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Tomris Uyar, Füruzan, Sevgi Soysal, Tezer Özlü, Pınar Kür, Sevinç Çokum, Ayşe Kulin, İnci Aral, Ayla Kutlu, Erendiz Atasü, Buket Uzuner, Latife Tekin ve daha pek çok kadın yazarın varlığından onur duymaktır Cumhuriyet. 75  62 yıllık ömrünün 22,5 yılını hapishanelerde geçirmesine karşın “Memleketimi seviyorum, hapisanelerinde yattım” diyen Nâzım Hikmet gibi bir şairimiz olmasının sevincidir Cumhuriyet. 76  Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Sait Faik, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Peyami Safa, Aziz Nesin, Tarık Buğra, Fakir Baykurt, Oğuz Atay, Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener gibi dünya yazarlarını Türkçe okuyabilmenin sevincidir Cumhuriyet. 77  Daha 1940’larda irticaya dikkat çeken ve “Tehlikenin farkında mısınız?” diye uyaran Orhan Veli gibi Garip bir şairimiz olmasının uzun sevincidir Cumhuriyet. 78  Türkmen ulusu Yunus Emre’nin izinde ve Türkçesinin güzelliğinde şiir yazmaya özenmektir Cumhuriyet. 79  Yahya Kemal, Ahmet Hâşim, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Ahmed Arif, Rıfat Ilgaz, İlhan Berk, Cahit Külebi, Ece Ayhan, Dağlarca, Can Yücel, Gülten Akın, Behçet Necatigil, Âsaf Hâlet Çelebi, Metin Eloğlu, Özdemir Asaf, Sennur Sezer, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Ceyhun Atuf Kansu, Hasan Hüseyin, Cahit Zarifoğlu, Metin Altıok, Arkadaş Z. Özger, Sina Akyol, Nilgün Marmara, Didem Madak, Ahmet Erhan, Behçet Aysan, küçük İskender, Ergin Günçe’yi Türkçe okumanın sevincidir Cumhuriyet. 80  İlhan Berk’in “Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi” dizesini sevinçle parlatıp teşekkür etmektir Cumhuriyet. 81  Çoksesli, çok renkli bir toplum yaratma düşü için çabalama sevincidir Cumhuriyet. 82  Can Yücel’in demesiyle Rengahenk bir ülkenin gökkuşağı sevincidir Cumhuriyet: Mavidir, kırmızıdır, turuncudur, yeşildir, mordur, sarıdır, eflatundur, beyazdır... 83  Ege’deyken Anadolu’yu, Anadolu’da Rumeli’yi, Rumeli’de Akdeniz’i, Akdeniz’de Güneydoğu’yu, Güneydoğu’da Karadeniz’i özlemektir Cumhuriyet.
84  Kimsenin milliyetinden, dilinden, dininden, mezhebinden, renginden, cinsiyetinden ötürü ötekileştirilmemesinin adıdır Cumhuriyet. 85  Ormanlarını, zeytinliklerini, sularını, ağaçlarını, meralarını, bağlarını bahçelerini, ovalarını yaylalarını korumak için öne atılan köylü kadınların direnişidir Cumhuriyet. 86  Her köşesinden bambaşka şarkılar, türküler duyulan, semaların, semahların dönüldüğü, horon tepildiği, kadın-erkek el ele gönül gönüle omuz omuza halayların çekildiği bir şölen sevincidir Cumhuriyet. 87  Üç yanı denizle, dört yanı iyilikle, her yanı özgürlükle çevrili bir ütopyadır Cumhuriyet. 88  “Güneş ufuktan şimdi doğar” demeden, güneş daha doğmadan güneş gibi doğandır Cumhuriyet. 89  Yasaklanan festivallere, dinletilere inat hep bir ağızdan söylenen bir itiraz şarkısıdır Cumhuriyet. 90  Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine dönüştürmek, yurttaşlık bilincinin yerine kulluğu getirmek, Cumhuriyeti dinsel bir yönetime çevirmek isteyenlere biat etmemek, boyun eğmemektir Cumhuriyet. 91  Hep oğlanlar kızlara mı söyleyecek, kızların da oğlanlara “seni seviyorum” demesidir Cumhuriyet. 92  İkinci yüz yılında tam demokrasiyle, özgürlüklerle, devrimci ve halkçı bir buluşmaya hazırlanmaktır Cumhuriyet. 93  Her sabah otobüs şoförünü, tanıdığın tanımadığın herkesi, hayvanları, ağaçları, yeryüzünü “günaydın” diye selamlamanın sevincidir Cumhuriyet. 94  Cumhuriyet şeker fabrikalarıdır, Sümerbank’tır, Beykoz Kundura Fabrikası’dır, Paşabahçe fabrikalarıdır. 95  Cumhuriyet 23 Nisan’dır, 19 Mayıs’tır, 30 Ağustos’tur, 29 Ekim’dir, Cumhuriyet bir bayram sevincidir. 96  Cumhuriyet eleştiridir, özeleştiridir, “Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak/ nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diyebilmektir. 97  Cumhuriyet tüm yurttaşların farklılıklarıyla, özgünlükleriyle, barış içinde, özgürce bir arada yaşamasının sevincidir. 98  Değerlerini, erdemlerini en az on kuşaktır paylaşan yurttaşların özgüvenidir Cumhuriyet. 99  Cumhuriyet bugün benim doğum günüm demektir. Cumhuriyet’te doğdu, Cumhuriyet’te yaşadı denilsin sevincidir. 100  Cumhuriyet, Nâzım Hikmet’in “Davet”idir. “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...” - Haydar Ergülen, Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle (100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi) - Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1925, Ankara'da düzenlenen Cumhuriyet kutlamaları (Cemal Işıksel)
19 notes · View notes
yeniyeniseyler · 4 days ago
Text
Star - Haftalık Yayın Akışı (4 - 10 Kasım) (Özel)
Star TV‘nin haftalık yayın akışını (4 – 10 Kasım 2024) haberimizde bulabilirsiniz. * Yayın akışında değişiklikler olduğu an başlığımız güncellenecektir. Star TV – Haftalık Yayın Akışı (4 – 10 Kasım 2024)
0 notes
aktuelbul · 1 year ago
Text
0 notes
sertsiken0606 · 3 months ago
Text
Slm arkadaşlar biz Almanya dan 2 sevgiliyiz aslında 2 mizde evliyiz ben Ceyda 2011 yılında evlendim Almanya ya gelin olarak geldim kocam iş delisi para manyağı işten paradan başka hiçbir umrunda olmayan birisi şuan 47 yaşında ben 31 yaşımdayım aramızda 16 yaş fark var. Oldukça seksi bir kadınım dışarıda gören dönüp tekrar bakıyor o derece güzelim yani sevgilim aslında kocamın kuzeni aynı yaştayız 1 gün arayla doğmuşuz ben 14 kasım sevgilim cesur 15 kasım evlenip Almanya ya gittiğim günden beri cesur benimle birlikteydi eşim Almanya ya döner dönmez işe başladı o günden sonra cesur hep benim yanımda durdu bir yere gideceğim zaman cesur götürdü getirdi. Aradan geçen 5 yıl içinde kocamla en fazla 4 bilemedim 5 kez seks yapmıştım evlendiğimiz gece gerdekte 4 kez sikmişti ama gördüğüm göreceğim en uzun seks olmuştu cesur un bana ilgisini 7 . evlilik yıldönümümde anladım kaybolan kirli iç çamaşırımı cesurun ceketinin cebinde buldum o günden sonra cesuru düşünerek mastürbasyon yapıyordum bir kaç gün sonra cesura frikik verdim artık sikilmek istiyordum yanımda öküz gibi yatan bir koca istemiyordum . Günlerden cumaydı cesur abdest almış cuma namazı kılmaya gidecekti hava çok güzeldi Almanya da bu hava çok zor bulunur cesur cumadan sonra beni beni gezdir canım sıkılıyor dedim tamam dedi çıktı 1 saat sonra geldi ben iç çamaşırı giymeden mini minnacık bir etek ve üzerime dar bir bady giyindim cesur geldiğinde şok olmuştu bir süre dondu kaldı gülerek tokat attım hadi bakalım beni nereye götüreceksin dedim m50 dediği bir BMW arabası vardı siyah camlı lüks bir arabaydı arabaya binip yola çıktık gittiğimiz yer AVM ydi ben AVM de ne yapayım cesur şöyle güzel bir günde avmye mi gidilir diye kızdım hemen çıktık oradan 2 saat hiç konuşmadan yol gittik bu arada cesur a doğru dönüp bacaklarımı ikiye ayırıp çamaşır giymediğimi gösterdim elini uzattı amıma dokundu ormanlık alanın ortalarında arabayı durdurup el frenini çekti dudaklarıma yapıştı elleri boş durmuyor biriyle memelerimi okşuyor diğer eli amımı oynuyordu arka koltuğa geçirdi beni amımı yalamaya başladı ilk defa bir erkek amımı yalıyordu zevkten inliyordum bende cesur un sikini ağzıma aldım kocamın sikinden daha uzun daha kalındı kocam amımı hiç yalamadı ama sikini ağzıma çok soktu zorla emdirdi ama cesur un sikini kendi isteğimle aldım ağzıma o bana tatmadığım duyguları tattırıyordu ben daha önce orgazm olmadım nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum sizler belki yalan söylediğimi düşünürsünüz ama gerçekten hiç orgazm olmamıştım cesur emdikçe dilini bir yerime değdiriyor çok acayip bir haz veriyordu bana titreme geliyordu içimden cesur geliyorum yenge bırak sikimi yalama boşalacağım dedi . İlk regl dönemlerimde arkadaşım dilek abisinin porno dergilerini getirir oradaki anıları okurduk aklıma geldi sikini ağzımdan çıkartmadan saksoya devam ettim birden başımı tuttu boşalıyorum yut hepsini benim fahişe yengem yala yut hepsini diyerek bağırıyordu . Bütün döllerini yuttum tuzsuz tatsız jelatin gibi bir şeydi ufalmamıştı bacaklarımı koltukların üzerine koydu arasına girdi sikini amıma dayadı birden soktu sert bir şekilde girip çıkıyordu memelerimi badiden çıkarıp emmeye dişlemeye başladı ben kopmuştum zevk denizinde değil okyanusta kaybolmuştum tatmadığım ne kadar duygu varsa cesur bana bir bir tattırdı o gün ben ne kadar boşaldım bilmiyorum cesur beni eve götürdü banyoya soktu birlikte duşumuzu aldık giyindik artık evde rahmet rahat seks yapabilirdik mal bir kocam var çünkü sikemiyenin karısını sikerler o günden sonra cesur ile adet günlerimde anal ve sakso ile diğer günlerde normal seksimizi yapıyoruz mal kocamdan habersiz 3 kez bebek aldırdım artık çok mutluyum iyi ki cesur ile birlikte olmuşum . Hasan bey yayınlarsanız sevinirim isimler değiştirilmiştir merak etmeyin Türkiye ye geldiğimizde sizi tanımak isterim .
73 notes · View notes
sefkattuyu · 6 days ago
Text
2 Kasım 2024
"Aşkım zahmet etme beklerim yirmi dakika ne olacak!"
"Ama benim seni göresim var..."
"Ha bahane arıyorsun yani." Mırıldanarak devam ediyor cümlesine:
"O zaman bir şey diyemem."
"Tamam geliyorumm."
Hıphızlı sürüyorum arabayı. Yanına varabileceğim en kısa yolu düşünerek gidiyorum. Sonra onu görüyorum. Elindeki sigarayı yere atıp yanıma ilerliyor. Simsiyah giyinmiş, gözlükleri çekmiş. Şiir gibi görünüyor sevgilim.
Yanıma gelince hemen gülümsüyor. Sarılıyoruz.
Elini başımın arkasına koyup yol boyu saçlarımı okşuyor. Kırmızı ışıklarda öpüşüyoruz.
Eve vardığımızda son bir öpücük konduruyor dudaklarıma. Bu defa masumca değil...
"Bugün seninle kötü şeyler mi yapsak?"
"Hım... Senin aklın dünden beri orada zaten galiba?"
"Senin değil mi?"
"Bilmem! Ben hâlimden memnunum."
"İyi, peki..." diyor hafif dalga geçerek. Zar zor vedalaşıp ayrılıyoruz.
Eve döndüğümde aptal aptal sırıtırken buluyorum kendimi. Bir süre sonra rahatsızlanınca öğleden sonraya kadar çıkamıyorum yataktan. O sıra Bora müşterisinin dövmesini bitirmiş oluyor.
"Aşkım şu an çok mızmızım gelsen de azıcık sevsen beni."
"Yerim seniiiii, geleyim aşkım. Şimdi bitti işim."
Gerçekten hemen geliyor. Dün pek vakit geçiremedik diye çok özlemiş hissediyorum. Sarılmalara doyamıyorum. Epeyce gülüyoruz. Sohbet ediyoruz. Öpüşüp sarılıyoruz. Bir ara dayanamıyorum korkularıma:
"Aşkım..."
"Hım?"
"Hani sen dedin ya sevgilim olmayan ilişkilerim de oldu diye..."
"Eee?"
"Ama ben öyle değilim değil mi?"
"Sen sevgilimsin. Ayrıca öyle insanlar arkadaşlarımla tanışmazlar."
"Değil mi? Ben de öyle düşündüm."
Çok üstünde durmadan kapatıyoruz konuyu. Ardından telefona bakarken önümüze yemek videoları çıkmaya başladığında acıktığımızı fark ediyoruz. Bora'nın önüne çıkan yemek videoları benimkilere tezat tamamen sağlıksızdı. Sonunda biz de yemek sipariş ediyoruz.
Öpüşüp koklaşmaktan yavaştan Bora'nın ayarlarının bozulmasına sebep oluyorum. Zar zor tutuyor kendini. Yemeğin gelmesini beklerken kıvranışına gülüyorum çokça.
Ardından yemeğimizi yiyoruz birlikte. Yemekten sonra ayağa kalkmış çöp kovalarındaki poşetleri değiştirmeye niyetleniyorum ki Bora arkamdan gelip boynuma gömülüyor. Art arda öpücüklerini sıralarken bütün dikkatimi ona çevirmeme sebep oluyor.
Odama gidiyoruz sonra. Bu akşam çok farklı. Çok daha hırçın, çok daha tutkulu... Canımı yakmamaya dikkat etse de epey sert oynuyor. Boğazıma yapışan elleri... Saçlarıma dolanan parmakları... Ve bir sürü şey... Canımı yakmadığı için hoşuma gidiyor.
İçime girip çıkarken arada durup iyi olup olmadığımı soruyor. Gözlerimden yaşlar gelmesine veya canımın yanmasına hiç kıyamıyor. Yine de onun sevişirkenki bu hırçın hâline bayılıyorum.
En tutkulu anında hiç durmadan komodinin üzerindeki paketten hızlıca bir sigara çekip yakıyor. Bir yandan sigarasını içerken sanki hiç efor sarf etmiyormuş gibi git gellerine devam ediyor.
Durduğumuzda göğsünde yatarken duygusallaşıyorum. İnanamıyorum bu hissin gerçekliğine. Sevilmek... Ne garip geliyor. Gözlerimden yaşlar akmaya başlayınca Bora panikliyor her zamanki gibi:
"Noldu!? Aşkım noldu!? Ağlama lütfen..."
"Bir şey yok... Sadece garip geliyor."
"Aşkım olay sadece sex olsa..."
"Öyle düşünm��yorum. O değil mesele. Dedim ya... Ben daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım. O yüzden her an gidecekmişsin gibi geliyor. Gerçek oluşuna inanamıyorum. Geçen sene bu zamanlar çok kötüydü."
"Bunları düşünme nolur. Hiçbir yere gitmiyorum. Hem geçen seneyi de düşünme. Bak geçti. Şimdi iyisin."
"Evet. Ona ağlıyorum zaten. Geçti ya, içimde biriken her şey gitti sanki bir anda. Rahatlamış hissediyorum. Ondan ağlıyorum."
Sakinleştikten sonra neşem tekrar yerine geliyor. Bora da gülümsüyor.
Ona doyamayıp ikinci defa tenimde hissettikten sonra tekrar sarılıp gülüşme faslımıza dönüyoruz.
"Canını yaktım değil mi?"
"Yok canım."
"Yalancı..."
"Azıcık..."
"Neden bu kadar acıyor ki?"
"Aşkım... Büyüksün..."
"O kadar da değil aslında."
"Kalın..."
O da kendi kendine şaşırıyor. Kıkırdıyoruz, birbirimizle dalga geçiyoruz. Sonra salona geçiyoruz yine.
Sigara içerken yine ara sıra yaptığı gibi gözleri uzaklarda tamamen içinden geçenleri söylüyor.
"Beni hep kullandılar. Kızları anlamıyorum mesela bu konuda."
İçim gidiyor o an ona. Çenesinden öpüyorum.
"Ben severim seni."
"Zamanla göreceğiz."
İtiraz edemiyorum. Birbirimizden emin olmak için henüz çok yeniyiz. İkimizin de korkuları var. Anlıyorum. Ancak ona göstermek istiyorum, onu ne çok seveceğimi.
Kitaplığımı kurcalıyor sonra. En sevdiğim kitabı alıp altını çizdiğim cümleleri okuyor.
"O bana geliyor, benim içim ona gidiyor ama bir türlü buluşamıyorduk."
Diye son alıntısını okurken kitabı koyuyor masaya.
"Yalan bu! Kimse kimseyi bu kadar çok sevmez."
Susuyorum. İçimden geçenleri söyleyemiyorum. Çünkü ben sevmiştim. Ve onu da öyle güzel sevmek niyetindeydim.
Defterlerimden birini kurcalarken gülüşünü yakaladığım birkaç anın fotoğrafını çekiyorum. Çok güzel kokuyor. Bağımlılık yapıcı... Zar zor gönderiyorum onu yine kapıdan.
Gider gitmez yine fark edip kıkırdıyorum. Yüzümde kalan gülümsemeyi...
7 notes · View notes