#1 rakam çalışması
Explore tagged Tumblr posts
Text
Okul Öncesi - 1 Rakamı Çalışma sayfaları
#okul öncesi#okul öncesi etkinlikleri#kolay çizimler#1 rakamı#1 rakam çalışması#1 çizgi çalışması#çizgi çalışması
1 note
·
View note
Text
Tescilli Ata tohumları Koop Market'te
https://pazaryerigundem.com/haber/210721/tescilli-ata-tohumlari-koop-markette/ -
Tescilli Ata tohumları Koop Market'te

Türkiye’de kullanılan 100 birim tohumdan 97’si bu topraklarda üretilen ata tohumları, Türkiye’deki 300 Tarım Kredi Kooperatifi marketinde ata tohumlarını satışa çıkarıldı. Binlerce tohum dünyanın en büyük 3. tohum gen bankası Türkiye Tohum Gen Bankası’nda koruma altına alan Bakanlık, yerel tohumları tescillendirme çalışmaları sürüyor.
ANKARA (İGFA) – Türkiye’nin tohumculukta dünyanın önde gelen ülkelerden biri olduğunu belirten Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde ‘Mirasımız Yerel Tohum’ projesi başlatıldığını ve Anadolu’nun pek çok farklı yöresinden 1000’e yakın ata tohumu, yerel tohum toplandığına dikkati çekti.
Tescili, analizi ve diğer hususları gerçekleştirilen 37 ata tohumunun halihazırda tescil edilmiş durumda olduğun ve bu rakam 2025 yılı sonu itibarıyla, birkaç ayın içinde 49’a çıkmış olacağını duyuran Bakan Yumaklı, “Amacımız peyderpey Anadolu’nun kadim topraklarında tarımsal üretim için son derece önemli tohumlarımızı Türk çiftçisinin ve merak eden bunu irili ufaklı yerlerde üretimde kullanacak vatandaşlarımızın hizmetine sunmak istedik.” dedi. Birkaç ay önce söz verdikleri gibi Tarım Kredi Kooperatiflerinde ata tohumlarını, yerel tohumları satışa sunacakları söylediklerini anımsatan Bakan Yumaklı, “Bu sözümüz üzerine Türkiye’deki 300 Tarım Kredi Kooperatifi marketinde ata tohumlarımızı satışa çıkardık.” dedi.
???? Tohumlarımızı geçmişin emeği, bugünün umudu ve yarının mirası olarak görüyoruz.
▫️Saygıdeğer @EmineErdogan Hanımefendi’nin himayelerinde başlatılan “Mirasımız Yerel Tohum Projesi”yle bereketli topraklarımızın, binlerce yıllık tarım birikimimizin ve zengin çeşitliliğimizin… pic.twitter.com/00PxH0FA2P
— İbrahim Yumaklı (@ibrahimyumakli) March 1, 2025
Konuyla ilgili sosyal medya hesabından da bilgilendirici paylaşımda bulunan Bakan Yumaklı, uygulamanın son derece önemli olduğunu belirterek, tohum konusunda dünyada ve Türkiye’de hassasiyetin en üst düzeye çıktığı bir dönemde, Türkiye’nin topraklarından çıkmış tohumların, üretim içine alınmasının Tarım Kredi Kooperatifleri vasıtasıyla yapılacağını söyledi.
Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünün çalışması sonucu tescillenen yerel tohumların tescillendirme çalışmaları devam ettiği öğrenildi.

0 notes
Text
7 Rakamı Çalışması - 1. Sınıf Doğal Sayılar 7 rakamı çalışması ile öğrencilerimiz 1. sınıf matematik dersinde sayıları öğrenecekler. Bu rakamlar matematikteki doğal sayılardır. Matematik dersinde işlemleri yapabilmek için doğal sayıları öğrenmek çok önemlidir. 7 rakamı etkinlikleri ile doğal sayıları öğrenmek artık çok kolay. Doğal sayıları öğrendikten sonra matematikte diğer tüm konuları kolaylık ile yapabiliriz. Doğal sayılar : Sıfırdan dokuza kadar olan sayıların hepsine doğal sayılar denir; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 0. 7 rakamı çalışmasını öğretmek ve öğrencilerimizin öğrenirken eğlenmesini sağlamak amacıyla özgün çalışmalarla h... https://ilkokulum.com.tr/7-rakami-calismasi-1-sinif 📚 Özgün İlkokul 1, 2, 3 ve 4. Sınıf Etkinlikleri 🔐 İçeriklerimizi Pdf olarak web sitemizden ÜCRETSİZ bir şekilde indirebilirsiniz. #ilkokul #ilkokuletkinlik #uzaktaneğitim #matematik #türkçe #hayatbilgisi #1sınıf #etkinlik #5n1k #toplama #okumaetkinliği #boyama #eğitim #ögrenci #2sınıftürkçe #3sınıfmatematik #okumayazma #bilsem
0 notes
Text
88 Mahalle İçin İhaleler Yapıldı

Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, “Malatya’nın 88 lokasyonunda ihaleler yapıldı.Konutlar yapılmaya başlandı.
Akçadağ’da da 46 lokasyonda ihaleler yapıldı ve köy evleri yapılmaya başladı. 1697 tanesine başlandı. 2 bin 300 tanesinin de ihalesi yapıldı. İnşallah onlarda en kısa zamanda yapılacaktır.” dedi. AK Parti Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri çalışması kapsamında Akçadağ ilçesinin Aydınlar ve Ören Mahallelerini ziyaret ettiler.

-Aydınlar Mahallesi Ziyareti Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, Aydınlar Mahallesinde vatandaşlarla yaptığı sohbette deprem sonrası yürütülen çalışmalar hakkında bilgi vererek, “Akçadağ’da 46 lokasyonda toplam 2 bin 300 konut yapılacak. 1697 konutun ihalesi de başladı, Aydınlar Mahallesi’nde olduğu gibi. Netice itibari ile devletimiz güçlüdür. Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz, bakanlarımız, milletvekillerimiz, belediyelerimiz ve yerelde de bizler, vatandaşlarımızın aç ve açıkta bırakmaması noktasında vatandaşlarımıza gerekli hizmetlerin yapılarak normal hayatlarına dönmeleri noktasında şehrimizin her tarafında yoğun bir çalışma içerisindeyiz.” dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Gürkan şu şekilde konuştu; “Malatya’nın 88 lokasyonunda ihaleler yapıldı. Konutlar yapılmaya başlandı. Akçadağ’da da 46 lokasyonda ihaleler yapıldı ve köy evleri yapılmaya başladı. 1697 tanesine başlandı. 2 bin 300 tanesinin de ihalesi yapıldı. İnşallah onlarda en kısa zamanda yapılacaktır. Vatandaşlarımızın şu anda mutazarrır olmasına gerek yok. Aydınlar Mahallesi Muhtarımız ile yaptığımız görüşmede 101 evin ağır hasarlı, yıkık olduğunu ama 51 konutunda inşasına başladığını söyledi. Tabii bu rakam 1. Etabı kapsıyor. Vatandaşlarımızı aç ve açıkta bırakmayacağımızı ifade etmek istiyorum. Evleri enkaz olan yıkılan, ağır hasarlı olan vatandaşlarımızın da evleri en kısa zamanda yapılıp, teslim edilecek. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Malatya’da olduğu gibi 11 ilde yoğun bir çalışma hamlesi başlattı. Bir taraftan köy konutları yapılırken bir taraftan kalıcı konutlar anlamında şehirlere uydu kentler yapılıyor. Diğer taraftan da Belediyemiz ve AFAD tarafından geçici işyerleri ve konutlar için konteyner yoğun çalışma içerisindeyken aynı zamanda kalıcı konut ve işyerleri için yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Aydınlar Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlarımıza kalıcı konutlarının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Allah hayırlı uğurlu etsin.” -Ören Mahallesi Ziyareti Ören Mahallesine yapılan ziyarette vatandaşlarla bir araya gelerek, sorun ve taleplerini dinleyen Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, “İlk çarşıyı Akçadağ ilçemizde açtık, faaliyete geçirdik. Burada 50 iş yeri yapıldı. Büyükşehir Belediyemizce altyapısı da yapılarak hizmete açıldı. Ören’de de buna benzer bir sıkıntımız vardı. 25 iş yeri de burada yapılması planlandı ve şu anda büyük bir kısmı yapıldı, asfalt ve altyapısı yapılıyor. Burada 142 konteyner merkezi yaptık. 172 kalıcı konut noktasında ihale süreci hazır ihaleleri yapıldı. İnşallah hem kalıcı konutlar açısından, hem kalıcı işyerleri açısından vatandaşlarımızın normal rutin yaşam standartlarına döndürülmesi noktasında Büyükşehir Belediyesi olarak hükümetimiz olarak Cumhurbaşkanımız olarak büyük gayret gösteriyoruz. Milletvekillerimizde sahada bizimle birlikte bu işlerin hızlı ve çabuk yürütülmesi noktasında neticeye hızlı bir şekilde müessir olma noktasında vatandaşların hizmetlerini hızlı bir şekilde görme noktasında bizimle birlikte sahanın her yerinde, her an, gece gündüz demeden Cumartesi-Pazar demeden haftanın yedi günü 24 saat yoğun bir çalışma içerisindeyiz. İkinci depremde burada enkaz altında kalan vatandaşlarımız ve can kayıplarımız var. Enkaz altında kalanlara acil şifalar diliyorum. Rahmeti Rahmana kavuşmuşlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı temenni ediyorum. Allah sabırlar versin. Hepimize geçmiş olsun. Bu çalışmalar da milletimize ve hemşerilerimize hayırlı olsun.” Read the full article
0 notes
Text
SEO Uyumlu İçerik Nasıl Yazılır?

SEO uyumlu içerik, web sitelerin adeta bel kemiğidir. Arama motorlarında üst sıralara çıkmak için yapılan en önemli çalışmalardan biridir. Peki, SEO uyumlu içerik nasıl yazılır, nelere dikkat edilmelidir? Sizler için tüm detayları hazırladık. Şimdi hiç vakit kaybetmeden ayrıntılara geçelim. Herkesin bildiği üzere en popüler arama motoru Google’dır. Hemen peşinden Yandex ve Bing gelir. Bu arama motorlarının algoritmaları benzer özelliklere sahiptir. Geçmiş senelerde web sitelerin üst sıralara çıkması için teknik kısım büyük önem arz ediyordu. Ancak gün geçtikçe bu durum değişti. Artık tüm arama motorları kullanıcılar için en yararlı içerikleri sunan siteleri üst sıralara çıkarıyor. İşte tam da bu noktada SEO uyumlu içerikler devreye giriyor.
SEO Uyumlu İçeriklerin kelime sayısı
SEO Uyumlu İçeriklerin kelime sayısı Blog içerikleri Min. 600 kelime olmalıdır. Fakat haber içeriklerinde yetersiz kaynak nedeniyle bu rakam 150-200 kelimeye kadar düşebilir. Bahsettiğimiz kelime sayıları ideal olanlardır, ancak kelime sayıları müşterilerinizin isteğine göre farklılık gösterir.
SEO Uyumlu İçerik Başlığı
SEO Uyumlu İçerik Başlığı Anahtar kelimemiz mutlaka başlıkta geçmelidir. Aynı zamanda anahtar kelime içeriğin ilk paragrafında ve en başında mutlaka geçirilmelidir. 600 Kelimelik bir içerikte anahtar kelimenin 5 defa kullanılması idealdir. 300 kelime de ise 3-4 defa önerilir. Bu dağılım düzenli olmalıdır. Örnek verecek olursak; içeriğin başında, ortasında ve sonunda gibi.
Diğer
Alt başlık: Minimum 2 alt başlık kullanılmalıdır. Cümle yapısı: Uzun cümlelerden kaçınılmalıdır. Max. 18-22 kelime. Paragraf yapışı: Uzun paragraflardan kaçınılmalıdır. Her paragrafa 50-75 kelime civarını aşmamaya özen gösterilmelidir. Ekstralar: Mümkün olduğunda içeriklerde numaralandırma ve listelemelere yer verilmesi gerekir. Örnek: - Xxx - Xxxxxx - Xxxx - Xxxxx Örnek: - Xxx - Xxxxxx - Xxxx - Xxxxx
SEO Uyumlu İçerik Örneği
Ana anahtar kelime: Bitcoin nedir Alt başlıklar: Bitcoin avantajları, Bitcoin dezavantajları Lider Kripto Para Birimi Bitcoin Nedir, Ne İşe Yarar? Bitcoin nedir sorusu son dönemlerde kripto para tutkunları tarafından çok sık araştırılmaya başlandı. 2008 senesinde küresel çapta Mortgage krizi meydana gelmişti. Bu krizin ardından Satoshi Nakamato takma adını kullanan kişi ya da grup, Bitcoin’e dair teknik yazı (Whitepaper) yayınladı. Bitcoin blok zinciri, 2009 yılının ocak ayında gerçekleştirilen ilk transfer ile adını duyurmaya başladı. Kısa sürede elde ettiği yüksek popülarite ile “1. nesil blockchain” olarak adlandırılmaya başlandı. Bitcoin, içerisinde barındırdığı merkeziyetsiz ve şeffaf yapısı ile kısa sürede geleneksel finans düzenine karşı yükselişe geçti. Kullanımının her geçen gün artması ve arzının sınırlı olmasıyla pek çok yatırımcı için cazip bir yatırım seçeneği haline geldi. Bitcoin Avantajları Bitcoin nedir sorusunu kavradığımıza göre Bitcoin avantajları konusuna geçebiliriz. Piyasa değeri açısından en değerli kripto para birimi olan BTC’nin başlıca avantajları şunlardır: - Merkezi olmayan bir yapıya sahiptir. - Dışarıdan müdahaleye kapalıdır. - Geleneksel finans sistemine kıyasla çok daha ucuz ve hızlıdır. - Gıda, sanayi, turizm ve alışveriş gibi pek çok alanda kullanılır. Bitcoin Dezavantajları Finans alanında risk her zaman vardır. Ancak Bitcoin dezavantajları, diğer token projelerine kıyasla daha az risk barındırıyor. - Fiyat oynaklığı yüksektir. - Yatırım riski geleneksel finans sistemindeki varlıklara göre daha fazladır. - İşlem hızı altcoinlere göre daha düşüktür. - Bitcoin blok zincirinin çalışması için yüksek enerji gerekir. Satoshi Nakamoto Kimdir? Gizemli mucit Satoshi Nakamoto’nun bir kişi mi yoksa grup mu olduğu hala netlik kazanmadı. Yaşayıp yaşamadığına dair bir bulguya da rastlanmış değil. Ancak her ne olursa olsun dünyaya büyük bir miras bıraktığı söylenebilir. Geçmişten günümüze kendisini Satoshi Nakamoto ilan eden pek çok kişi oldu. Fakat hepsinin asılsız iddia olduğu tespit edildi. Bitcoin Hangi Borsalarda Var? Lider kripto para birimi Bitcoin, yerli ve yabancı sayısız borsada listelenmektedir. Bu borsalardan bazıları şunlardır: - Binance - Coinbase - KuCoin - Huobi - Gate.io - Bitfinex Yukarıdakilere ek olarak daha pek çok borsada alım-satım işlemine açıktır. Aynı zamanda yerli borsalarında tamamında mevcuttur. Böylece Bitcoin nedir, ne işe yarar, avantajları ve dezavantajları gibi detaylara değinmiş olduk. Lider kripto para birimi BTC’nin kullanım alanı her geçen gün genişlemeye devam ediyor. 2022 kısmen sönük geçse de 2023 yılında büyük bir sürprizle karşılaşabiliriz.
Örnek Makale Sonucu
Örnek Makale Sonucu Yukarıdaki örnek 350 kelimelik bir makaledir. Sadece kullanım örneği amaçlıdır. Paragraflar kısa tutulmuş Cümleler kısa tutulmuş Minimum 3-4 alt başlık kullanılmış. Ana anahtar kelime başlıkta geçiyor. Ana anahtar kelime ilk paragrafın en başında geçiyor. Alt anahtar kelimeler alt başlık halinde kullanılmış. Ana anahtar kelime içeriğin başında, ortasında ve sonunda olmak üzere toplamda 3 kez kullanılarak düzenli bir dağılım yapılmış. (Kelime sayısı az olduğu için 3 defa yer verilmiş.) Alta anahtar kelimelerde kendi paragrafında kullanılmış. Listelemeye yer verilmiş.
SEO Uyumlu Makaleler Web Sitelere Nasıl Girilmelidir?
SEO Uyumlu Makaleler Web Sitelere Nasıl Girilmelidir İçerikleri hazırladınız ve artık siteye girilmesi gerekiyor. Bu konuda dikkat etmeniz gerekenler aşağıdaki gibidir: 1 ana resim ve mutlaka yazı içi resim kullanın. Hem ana resim hem de yazı içi resim boyutu 50kb'dan az olmalıdır. Etiketlerde anahtar kelime kullanın. Konuyla ilgili iç link ve dış link kullanın. Mümkünse konuyla ilgili video ekleyin. Paragrafları kısa tutun. İçeriğinizi mümkün olduğunda 600 kelime üzerinde hazırlayın. Başlıklarınızı önem sırasına göre H2, H3 olarak düzenleyin. İçeriğinizin sonunda benzer bir konuya yönlendirin. Örneğin; ''Xxxxx'' içeriği de ilginizi çekebilir. İçeriğin URL'sinde anahtar kelimenizi geçirin ve kısa tutmaya çalışın. İçerisinde anahtar kelimenin olduğu bir meta açıklama hazırlayın. Tüm gereklilikler karşılandıktan sonra ön izleme yaparak ziyaretçi gözüyle tarafsız bir şekilde okuyun. İçerikteki tüm unsurlar karşılandıktan sonra direkt olarak yayına almamalısınız. Ön izleme yaparak tarafsız bir gözle içeriği baştan sona okumak hatalarınızı ya da eksiklerinizi görmenizi sağlayacaktır.
SEO Uyumlu Makale Kaç Kelime Olmalıdır?

SEO Uyumlu Makale Kaç Kelime Olmalıdır Aslında bu sorunun cevabı sitenizin otoritesine ve konseptine göre değişiklik gösteriyor. Sizlere yol göstermek amacı ile ideal kelime sayılarını derledik. 300-400 Kelime: Genellikle otoriter haber siteleri için önerilir. Popüler bloglar tarafından da tercih edilebilir. Arama motorlarındaki otoriteleri yüksek olduğu için bu kelime sayıları yeterli olarak kabul edilir. Ancak konunun kapsamına göre kelime sayısı artırılabilir. 600-700 Kelime: Orta seviye siteler için önerilmektedir. Minimum 1 senedir düzenli içerik girişi yapılan sitelere tavsiye edilmektedir. Daha düşük kelime sayıları arama motorlarında üst sıralara çıkma şansını düşürebilir. 1000-1200 Kelime: 1-12 aylık siteler için tavsiye edilmektedir. Otoriteleri düşük olduğu için aranma hacmi düşük anahtar kelimeler ile uzun kelime sayılarına sahip içeriklerin yayınlanması önerilmektedir. Aranma hacmi yüksek anahtar kelimelere odaklanmak zaman ve emek kaybına neden olacaktır.
Makalede Özgünlüğün Önemi
Makalenizi yukarıdaki kriterlere göre layıkıyla hazırladınız. Peki, bu yeterli mi? Hayır. Kontrol etmeniz gereken son bir faktör daha var. O da: Özgünlük. İçerik özgün olmadığı sürece 5000 kelime olsa dahi hiç bir anlam ifade etmez. Benzersizlik oranı min. oranında olmalıdır. Makaleyi kendinizin yazması o içeriğin özgün olduğu anlamına gelmez. Çünkü farkında olmadan farklı bir sitedeki makaleye ait cümleleri oluşturmuş olabilirsiniz. Yani sizin cümleleriniz halihazırda farklı bir sitede çoktan yayınlanmış olabilir. O nedenle ister kendiniz yazın, isterseniz de başkasına yazdırın mutlaka özgünlük kontrolün geçirmelisiniz. Örneğin; Duplichecker.com platformundan içeriğinizin özgünlük oranını saniyeler içerisinde öğrenebilirsiniz. Bahsi geçen platformu kullanmak ücretsizdir. Özgünlük kontrolünü alışkanlık haline getirmeniz yararınıza olacaktır. SEO uyumlu içerikler, web siteler için olmazsa olmaz niteliktedir. Farkınızı göstereceğiniz en önemli kısımdır. İçerik hazırlamak, Google’dan kaynakları bulup içerisinden bazı kelimeleri veya bazı cümleleri değiştirmek anlamına gelmez. Metin, baştan sona düzenlenmelidir. Scan the codeDesteğimi İhtiyacın Var? Read the full article
#SEOMakaleNasılYazılır#SEOUyumluİçerikNasılYazılır#SEOUyumluİçerikNeİşeYarar#SEOUyumluİçerikNedir#SEOUyumluMakaleNeİşeYarar#SEOUyumluMakaleNedir
1 note
·
View note
Text
Yoga ve Beslenme / Melda Nacar
YOGA VE BESLENME
DERLEYEN: MELDA NAÇAR
SUNUŞ
Medeniyet geliştikçe maalesef dünyamız da kirlendi. Modern hayat bize GDO’lu sebzeler, hazır yiyecekler ile dolu marketler, yarım metre kare alanda yaşayıp şişirilmiş hayvanlar, klorlu içme suyu, florürlü diş macunları ve bol bol ilaç verdi. Havamız, suyumuz, besinlerimiz kirlenirken bedenlerimiz de kirlendi. Bu çevresel faktörler, yanlış beslenme ve yaşam şeklimizde bedenlerde toksinlerin artmasına ve aşırı asidik olmasına yol açtı. Bu da sağlığımızı olumsuz etkiledi. Gezegenimizde çevre kirliliği hususunda radikal kararlar alınmadığı sürece bireysel olarak sadece kendi bedenimizi arındırarak, sağlığımızı korumak konusunda bilinçlenerek çaba harcayabiliriz. Yoga, fiziksel bedenin geliştirilmesi ve arındırılması ile başlar; elimizdeki bu kadim bilgilerin ışığında beslenmemize de özen göstererek beden, zihin ve ruh bütünlüğünü, sağlığını sağlayabiliriz. Bu atölye çalışmamızda kısaca sindirim sistemimiz, duyarlı besinler, alkali vücut, vejetaryen beslenme gibi konuları ele alacağız. Tüm yaşamımız boyunca bedenimizle, diğer canlılarla uyum içinde olduğumuz zaman sağlık, huzur ve dünyaya sevgi gelecektir.
Fotoğraf:https://www.samyakyoga.org/yogic-food-during-yoga-teacher-training/
1) Sindirim Sistemi Nedir?
Aldığımız gıdaların vücut hücrelerini beslemesi, lenf ve kan dolaşım sistemine karışması için en küçük parçalara ayrılması işlemine sindirim denir. Bu olayı gerçekleştiren sisteme de sindirim sistemi adı verilir. Sindirim sistemi besinlerdeki yağ, su, protein, karbonhidrat gibi molekülleri ayrıştırır. Sindirim ilk önce ağızda başlar tükürük salgısı ile. Yutak sayesinde yemek borusundan mideye ulaşır. Mide hem kasılıp gevşeyerek mekanik sindirim yapar hem de salgıladığı özsu ile besinleri kimyasal olarak parçalayarak sindirimi gerçekleştirir. Daha sonra ince bağırsağa geçen besinlerin burada karbonhidrat, yağlar ve proteinleri iyice sindirerek kana karışması sağlanır. Kalan posa kalın bağırsağa ulaşır burada su ve mineraller emilir. Son kalan posa vücut tarafından artık kullanılmayan kısım anüsten dışarı atılır. Burada tabi ki sindirime destek olan karaciğer ve pankreas da çok önemlidir. Pankreasın sindirim enzimleri dışındaki diğer görevlerinden en önemlisi; kan şekerinin hücreler tarafından alınmasını sağlayan insülin hormonunu üretmektir. Karaciğer ise salgıladığı safra ile yağların emilebilmesini sağlar. Ayrıca karaciğerin diğer görevleri;
- Yağların kanda taşınmasını sağlayan lipoproteinleri üretir
- Kanın pıhtılaşmasını sağlar
- Hücre duvarlarının ve pek çok hormonun yapısında bulunan kolesterolü üretir
- Kanın, kan damarları içerisinde kalmasını sağlayan albumin adındaki proteini üretir
- Ayrıca birçok ilacın parçalanması ve vücuttan atılmasını sağlar.
2)Alkali Vücut – Asitlenme
İnsan bedeni milyarlarca hücrenin bir araya gelmesinden oluşmuş benzersiz bir organizmadır. Bu organizmanın sağlıklı kalması hücrelerimizin alkalik olmasına bağlıdır. Beslenme şeklimiz vücut alkalisini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Hücre içindeki asit artıkların arındırılması gerekmektedir. Vücutta asitlenme başladıysa sağlık sirenleri de çalmaya başlamıştır.
Hastalıklardaki ortak nokta, vücudun toksikasyonu yani asitlenmesidir. Asitler alkali ile yok olur kısaca alkali olmak için alkali – duyarlı besinlerle beslenmemiz gerekli.
Vücuttaki asitlenme nasıl meydana geliyor?
Bedenimizdeki hücrelerin enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji oksijenden ve yiyeceklerden gelir. Hücrede bir tür yanma işlemi ile enerji oluşur. Bu yanmanın sonunda ortaya kül artık çıkar bunlar asit artıklardır. Temizlenmezler ise beden asitlenmeye başlar.
Peki, vücuda fazla asit girerse bunu dengelemek için vücut ne yapar? Vücut kanın asitli olmasına asla izin vermez. Ya böbrekler bu dengeyi sağlamak için çok çalışır ya da böbreklerin yetişemediği noktada fazla asit yağ hücrelerinde saklanır. Vücut arıtamadığı asidi ( ter-idrar-nefes );
- Yağ hücresi olarak depolar bu da şişmanlayan ve yağlanan bir beden oluşturur.
- Kolestrol olarak saklanabilir, damarları tıkayabilir.
- Ürik asit olarak eklemlerde birikebilir.
- Böbrek taşı olarak böbreklere yerleşebilir.
1 Bardak kolanın vücuttan arındırılması için, içilen 32 bardak su boşa gitmiş olur.
Aslında bedenimiz kendisine zararlı olan toksinleri böbrekler, karaciğer, bağırsaklar, solunum yolu ve ter ile atarak temizler. Fakat artan toksinler, bedenin aşırı asitlenmesi sebebi ile vücudumuz artık kendi kendini temizleyemez duruma gelmiştir.
PH Skalası
Ph, sıvıdaki hidrojen ve iyon miktarını gösterir. Her sıvının bir Ph değeri vardır, asit veya alkali derecesi ölçülebilir. Alkali sıvılarda Ph 7-14 arasındadır. Rakam büyüdükçe alkalidir, 7’nin altına düştükçe asidiktir. 7 ise nötrdür.
Vücudumuzdaki tüm sıvıların Ph değerleri vardır. Kanın ideal Ph’ı 7.35 -7.45 arasındadır. Kanın Ph’ı vücut tarafından pek değişmez, esas değişken olan idrar, ter ve tükürük sıvılarıdır. Vücut hayati önemi olan kanın Ph’ını sabit tutmak için diğer sıvıların asit oranını arttırır.
Vücudumuzda hormonların çalışması, hücrelerin enerji ihtiyacı, besinlerin sindirimi, saçların tırnakların uzaması gibi tüm metabolik olaylar için her dakika, her saniye vücut asit atıklar üretir. Duyarlı besinler ile beslenerek, aldığımız nefes, içtiğimiz su ile de atıkları atabiliriz. Bu sebeple alkali beslenme ve suyumuzu alkalik içmek burada çok önem taşımaktadır, bedenin bu doğal döngüsünü fazla yormayacak duyarlı gıdalar alınmalıdır.
Bedenin Asitlenmesi Sonucu Oluşan Hastalıklar:
- Kanser: Bedende yüksek asitlenme sonucunda oksijen azalır. Hücreler de besin ve oksijen ile yaşayabildiği için hücrelerde bozulma başlar. Ölen hücreler önemli değildir. Yerine yenisi üretilebilir fakat bazı hücreler ölmek yerine adaptasyona uğrar. Bu değişen, oksijensiz hücreler çoğalarak kanser hücresini oluşturur. Maalesef bu hücrenin hasar görmesine yol çan kendimiziz, o hücre sadece diğerlerinden daha akıllıdır hepsi bu.
Kanser hücreleri yüksek asit, düşük oksijene bayılır.
- Kolesterol: Eğer kanımız asitlenmeye başlarsa PH bölümünde gördüğümüz gibi beden buna hemen önlem almaya ve kanın asitlenmesini engellemeye başlar. Fazla asit kan damarlarındaki çepere zarar verir. Bu yüzden karaciğer hemen kolesterol üretir (vücut için gerekli olandan fazlasını), ve zarar gören damarlara yama yapmak için de yanına kalsiyumu alır. Bu sefer kalsiyum da damarlarda plak yaparak tıkanmalara sebep olur. Sonuç olarak tansiyon, damar tıkanıklığı gibi hastalıklar ortaya çıkar.
- Osteoporoz: Vücutta fazla asitlenme olunca bunları yok etmek için beden kalsiyum mineralini çok kullanır. Kalsiyum ve magnezyum en çok kemiklerde bulunduğu için, zaman içinde kemikler sünger gibi olur. Bize süt ve süt ürünlerinin iyi bir kalsiyum kaynağı olduğu öğretildi. Gelişmiş ülkelerde bu tüketimin artmasına rağmen osteoporoz da artmıştır. Çünkü süt asitlenmeyi arttırdığı için vücut o asidi eritmek için kemikteki kalsiyumu kullanır.
- Diş Çürümeleri: Tükürükteki asitlenme diş çürümelerini arttırır. Özellikle çok şeker tüketilmesi hızlı çürümeye yol açar.
- Eklemler ve Cilt Esnekliği Kaybı: Asitlenme sebebi ile ciltte hızlı yaşlanma olur.
- Enfeksiyonlar: Oksijensiz, asidik ortam sebebi ile vücutta mantar ve bakteri enfeksiyonu artar.
- Uykusuzluk, Depresyon, Hafıza Kaybı
- Böbrek Taşı: Yüksek asit idrar yolu enfeksiyonu ve böbrek taşına sebep olur.
- Sindirim sorunları, kanıksanmış kronik ağrılar vb.
Peki, besinler fizik bedenimizi ve psikolojimizi nasıl etkiliyor?
LENFATİK SİSTEM:
Lenfatik sistem dolaşım sistemimizin bir parçasıdır, hücreler arası sıvı taşır ve bedeni bir ağ gibi kaplar, inanılmaz derecede kompleks bir yapısı vardır. Aldığımız besinler ile sindirimdeki ilk süreç tamamlanınca kalan maddeler lenf sistemine gider. Vücudumuzdaki toksinleri, hücrelerdeki atık maddeleri, ölen hücreleri, fazla proteinleri, yabancı maddeleri, zararlı bakterileri hep lenf sistemi tarafından arındırılır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Beyin, kemik iliği, timus, dalak ve lenf bezleri lenf sisteminin direk çalıştığı organlardır. Lenf sisteminin tıkanma sebepleri;
- Hareketsiz yaşam
- Yeterli oksijen alamamak
- Hayvansal gıdalar, kaba, durağan gıdalar (aşırı asidik ortamlı beden)
- Yapay tatlandırıcılar
- Şeker
- İşlenmiş tuz
- Hazır gıdalar
Salgı bezleri salgıladıkları hormonlar ile psikolojik yapımızı, duygularımızı direk etkiler. Lenf sistemi salgı bezlerini beslemede büyük önem taşır. Lenf sistemi sağlıklı olmaz ise öncelikle psikolojimiz doğrudan etkilenir, fiziksel bedende de çeşitli rahatsızlıklar meydana çıkar. Lenf üretiminde gerekli ana maddelerden biri klorofildir. Klorofil lenfin oluşumunda büyük önem taşır. Bu nedenle yeşil yapraklı sebzelerden bol miktarda tüketmek gereklidir. Vejeteryan beslenenlerde beyne taşınan lenfin kalitesi, et ile beslenenlere göre çok farklıdır. Ağırlıklı hayvansal gıda tüketenlerde lenf yetersiz kalır.
3) Yoga Ve Beslenme
Yoga beden, zihin, ruh bütünlüğüdür. Bedenimiz bizi Brahmana götürecek araçtır. Yoga bilimi; bedenimizi nefes, asanalar ve beslenme ile geliştirip sağlığını korumada bize yol gösterir. Hatha yogaya göre beden saflaşmadıkça zihin de saflaşmaz.
Ne yersek o’yuz. Aldığımız besinler fizik bedenimizi etkilediği gibi düşünce biçimimizi de etkiler. Binlerce yıl önce yogiler evrenin sadece titreşimden oluştuğunun bilincindeydiler oysa modern çağda bunu kısa zaman önce Einstein söylemiştir. Besinlerin de titreşimleri frekansları vardır. Bu titreşimler o besini yiyen kişinin bedenini, zihnini doğrudan etkiler. Duyarlı, durağan ve değişken besinler vardır.
Duyarlı Enerji (Satvik)İçeren Besinler: Duyarlı kuvvet, duyarlı enerji bedenimizde etkin olduğu zaman zihnimiz sakinleşir, zihnimiz açılır, kendimizi huzurlu, gevşemiş ve zinde hissederiz. Sevgi, barış, saflık, mutluluk sadece duyarlı enerji ile yükselir. Duyarlı beslenme bilincin yüksek katmanlarına yöneltir. Kısaca duyarlı ürünlerden oluşan beslenme, duyarlı bir beden oluşturur. Duyarlı besinler; tüm meyve ve sebzeler, tüm baklagiller ve tahıllardır.
Değişken Enerji (Rajasik) İçeren Besinler: Değişken enerji bedenimizde baskın olduğu zaman uyarılmış, gergin, sakinleşemeyen, gevşeyemeyen bir durum oluşur. Değişken besinler bedeni, zihni uyarır. Bazı değişken besinler beden için faydalı olup zihin için faydalı olmayabilir. Bu besinlerden mümkün olduğunca az alınmalıdır. Değişken besinler; çay, kahve, kakao, keskin baharatlar, sarımsak, soğan.
Durağan Enerji (Tamasik) İçeren Besinler: Bu frekans kabalığın, sabitliğin, ölümün durağanlığıdır. Durağan enerji bedende baskın olduğunda asitlenme, zihinde uyku ve uyuşukluk hali, isteksizlik, enerji düşüklüğü görülür. Durağan besinler hem zihin hem bedende asitlenmeyi arttırdığı için zararlıdır. Durağan besinler; alkol, et, tavuk, balık, yumurta, mantar.
GUNA
Patanjali; Guna’lara büyük önem verilmesi gerektiğinden bahseder. 4. Bölüm 33. Sutrada şöyle ifade eder; “ Kurtuluşa ulaşıldığı zaman Guna’lar amaçlarını yerine getirmiştir.”
Patanjali, tüm nesneler Guna’lardan oluşmuştur der. Guna’lar görülebilir, elle tutulabilir. Gıdalarımızda, duygularımızda Guna’lar mevcuttur.
Öncelikle Guna’nın kelime anlamı hal demektir, bu maddi enerjinin 3 hali yani 3 Guna mevcuttur;
1- Sattva: İdeal, dingin, saf olan her şeyi temsil eder. İlham, karşılıksız sevgi, erdemlik, sessiz neşe, derin bir sakinliktir. Kişi sattvada kalbiyle bağlantıdadır, yaratıcı ve huzurlu bir zihne sahiptir.
2- Rajas: Hareket ve şiddettedir. Öfke patlamaları, ihtiras hali, şiddetli arzular, huzursuzluk, tatminsizliktir. Aynı zamanda yapıcı faaliyetlerimize enerji veren şevk veren fiziksel cesarettir. Kişi Rajas da değişkendir, eleştirel yaklaşımı vardır, inatçı ve kavgacı bile olabilir.
3- Tamas: Tek başınalık, direnç, atalettir. Hayatımızda Rajas ve Sattva olmadığı zaman içine girdiğimiz zihinsel bataklıktır. Tembellik, aptallık, karamsarlık, çaresizlik, umutsuzluktur. Kişi tamasda çok karamsardır ve depresif olabilir, yeniliklere kapalıdır.
Bu üç Guna birbiri ile her zaman etkileşim halindedir. Bir insanın yapması gerektiği tek şey bu 3 Guna’ya hakim olmaktır onları dengede tutmaktır. Öfke hissettiğimiz zaman onu fark etmek ve her şeye sevgi ile, sükunet ile yaklaşabilmeyi öğrenmektir Sattva hali. Kişinin kendisini gözlemleyebilmesi gerekmektedir. Yoga ile sürekli Sattva halinde kalınmak hedeflenir. Günün farklı zaman dilimleri bu 3 Guna’nın etkisi altındadır. Sabah saatleri Sattva, öğlen saatleri Rajas, akşam saatleri Tamastır. Spritüel anlamda ilerlemek istiyorsak sattvik alan içine girebilmek için, tamasik tüm duygu, düşünce, beslenme vb. alışkanlıkların bırakılması gereklidir.
Yediğimiz gıdalar dengeleyici olanlar sattvik besin, uyarıcı olanlar rajasik, çürüyen gıdalar tamasik gıdadır.
Sattvik Besin: Yediğimiz gıdaların beden üzerindeki etkisi büyüktür. Yogada zihni kontrol etmek nihai amaç olduğundan sattvik beslenmeye önem gösterilir. Vegan beslenme türü sattviktir ve yogik yaşam tarzı için gereklidir.
Rajasik Besin: Çok baharatlı besinler, yumurta, acı, alkol, şeker rajasik besinlerdir. Soğan ve sarımsak rajasik besindir, az miktarı fizik bedene iyi gelir fakat zihin için uygun bir besin değildir.
Tamasik Besin: Et ve tüm hayvansal gıdalar, kızartılmış gıdalar. Bu tür bir beslenme bedeni hastalıklardan kolay etkilenir hale getirirken zihinsel olarak da tembelliğe iter. Bu tür beslenme yüksek düşünce ve anlama yeteneğinden zihni uzaklaştırır.
Sadece beslenme olarak bakmayalım Guna’lara. Hızlı yemek yemek de, yediğiniz her ne olursa tamasik beslenme olur. Yukarıda gördüğümüz gibi sindirim, insan bedeninde ilk ağızda başlar. Salgılanan tükürük ile karbonhidratlar ilk ağızda ayrışmaya başlar. Hızlı yutulan gıda etoburlarda vardır ve onların sindirimi midede başlar.
Duyarlı enerji içeren besinler = Satvik Besin = Alkali Besin
Değişken Enerji İçeren Besinler = Rajasik Besin = Orta Alkali Besin
Durağan Enerji İçeren Besinler = Tamasik Besin = Asitli Besin
Doğadan doğan değerler olan Sattva, Rajas ve Tamas; ölümsüz ruhu bedene bağlar.
(Bhagavad Gita XIV.5)
AHİMSA VE VEGANLIK
Yoga deyince akla hemen asanalar gelir. Veganlık ile yoganın ya da asanaların ne ilgisi var denilebilir. Yoga birleştirmektir, bireysel öz ile kozmik özün birleşmesidir, onunla bağ kurmaktır, ilişki demektir. İlişki karşılıklıdır, peki hayvan kardeşlerimizi yerken bu ilişki nasıl kurulacak; sorgulamalıyız.
İyengar, yoganın ahlaki, bedensel, zihinsel ve manevi tutumunun benimsenmesi ile gerçekleşebileceğini söyler. Bu yüzden yoganın basamakları vardır. Yoganın derinliklerini anlamadan hakikate ulaşmak mümkün değildir. Patanjali, kadim yazılarında sekiz adımlık özgürleşme yolu sunuyor. Bu atölyede değineceğimiz tek adım Yama’dır ve beş maddeden oluşur;
YAMA: Beş sosyal bölümden oluşur. Kişinin dış dünya ile ilişkisini anlatır, düzenler.
a) AHİMSA: Zarar vermemek. Kasıtlı olarak kendisine, başkalarına ve diğer canlılara; söz, düşünce ya da eylem ile zarar vermemektir.
b) SATYA: Doğruyu söylemektir. Sözcüklerin bile iyilik amaçlı kullanılmasıdır.
C) ASTEYA: Çalmamaktır. Hem fiziksel hem de fikirsel anlamda çalmamaktır.
d) APARİGRAHA: Lüzumsuz lükse kapılmamaktır. Yaşam için gerekli olana sahip olduktan sonra fazlası zihinsel durağanlığa sebep olur.
e) BRAHMACARYA: Nefsi, şehveti kontrol etmektir. Her yaratılmış şey karşısında yaratanı hatırlamaktır.
Sharon Gannon; Patanjali’nin henüz birinci basamağı olan Yama’nın tam manası ile hala kavranamadığını savunmakta. Yama kişinin dış dünya ile olan ilişkisidir. İlki, Ahimsa yani şiddetsizliktir. Bu dünya da şiddet azalırsa acılar da azalacaktır. Patanjali’nin Ahimsa ilkesini yogiler olarak ne kadarını içselleştirebildik düşünmek gerekir. Milyarlarca hayvan sırf insanlar beslensin diye korkunç şekilde yaşatılmakta ve korkunç şekilde öldürülmekte. Ya da inekler süt alabilmek için yavrularından ayrılmakta. Ayrıca et, balık, tavuk ve süt ürünlerinin tüketimi eko sistem bakımından da doğada yıkıcı etkileri büyüktür. Hem başka canlıların ve duyguları, hisleri olan canlıların yaşam hakkını elinden alıp hem de kendi gezenimizi kirleten bir tür olduğumuzu düşünüyorum. Dünya gezegenine yapışmış, gezegenin tüm dengesini bozmuş, doğaya uyum sağlayamamış bir tür insanlık; bana kalırsa. Sadece asana yaparak, sadece bedenimize iyi bakarak, sadece kendi türümüze iyi davranarak karmadan kurtulamayız. Merhametimizi hayvanları da kapsayacak şekilde genişletirsek karmamızı temizleyebiliriz.
Birçok din ve ruhsal öğretiler yaşayan tüm canlıların kutsallığından bahseder ve vejeteryan beslenmeyi önerir. Gerçek insan; hayvanları kendisine köle ve yiyecek olarak görmez.
Dünya global bir krizin içinde. Bu krizi biz yarattık ve birçoğumuz ne yapılabilir konusunu düşünmekteyiz. Bütün kadim bilgilerin son yıllarda ortaya çıkması tesadüf değil diye düşünüyorum. Eski şaman gelenekleri şimdi atölyelerde öğretiliyor, Sümerlerin kadim tarihi ortaya seriliyor, yoga gizli öğreti olmaktan çıkıyor insanlığa sunuluyor. Nedeni dünyamızın gerçekten şifalanmaya ihtiyacı olmasıdır. Eğer dünyamızda yanlış gittiğini düşündüğümüz şeyler varsa önce kendimizi değiştirmekle başlamalıyız.
Patanjali'nin Yama ilkesine (5 madde) Sharon Gannon’un vegan gözü ile bakarsak;
1- Ahimsa: Zarar vermeme: Tabağımıza koyduğumuz hayvana zarar verdik mi?
2- Satya: Doğruluk: Tabağımıza koyduğumuz hayvanı kandırdık mı? Deney hayvanları üzerinde yapılan gereksiz çalışmalar ile onları kandırdık mı?
3- Astaya: Çalmamak: İçtiğimiz sütü ineğin bebeğinden çalıyor muyuz? Isınmak için ya da moda için bir hayvanın kürkünü çalıyor muyuz?
4- Brahmacharya: Kendini kontrol etme: Hayvanları cinsel olarak istismar ediyor muyuz? Endüstriyel çiftliklerde yapay döllenerek sürekli hamile bırakılan hayvanlara zorla tecavüz edilmiş olunmuyor mu?
5- Aparigraha: Açgözlü olmamak: Açgözlülük, aşırı tüketim yüzünden hayvanları güçsüzleştiriyor muyuz? Aşırı tüketim yüzünden endüstriyel hayvancılık gelişti mi?
“Dünya her insanı doyurabilir ama her insanın açgözlülüğünü doyuramaz.” (Mahatma Gandi)
Vegan beslenmenin faydalarına şimdide bilimsel olarak kısaca bakalım. Güzin Yasemin Tuncayson’un doktora tezine göre vegan ve vejetaryen beslenen bireylerin sağlığı et yiyen bireylere göre daha iyi durumda. Bu bireylerin kan kolesterol düzeyleri daha düşük, kalp-damar hastalıkları, obezite, şeker hastalığı, damar sertliği, hipertansiyon gibi hastalıklar neredeyse hiç görülmemekte. Karaciğer ve safra kesesi rahattır. Vegan beslenme kandaki asit oranını düşürür ve hastalıklardan uzak sağlıklı hücreler üretir. Ayrıca veganlar; kuru baklagiller, ceviz, meyve, sebze ve tahıl çok tükettiği için kansere yakalanma olasılıkları çok azdır. Vegan beslenme seçildiğinde beden için gerekli vitamin, protein ve minerallerin bilinçli alınması bir planlama yapılması gereklidir. Besinler bilinçli olarak tüketildiğinde bütün yaş grupları rahatlıkla veganlığı hayatına geçirebilir.
Asanalar herkes için olabilir ama yoga herkes için değildir, özgürleşmek isteyenler için bir yoldur yoga. Birçok insan esir olduğunun farkında bile değildir bu yüzden başka canlıların özgürlüğü ve yaşam hakkı konusunda fikir sahibi olamayabilirler. Et yiyen insanlar kötü, vegan insanlar iyidir gibi bir sonuç da tamamen yanlıştır. Birçok insan geçmiş karmaları yüzünden kısıtlanmış bir haldedir. Dünyada hissettiğimiz acıların nedeni başka insanlara ve canlılara çektirdiğimiz acılar ve esarettir. Doğaya saygılı olduğumuzda, hayvanları esir almayı bıraktığımızda esas kendi karmamızı kendi esaretimizi özgürleştirmiş olacağız.
Et Yemenin Zararları;
- Zehirlenme; kesim evinde diğer hayvanların ümitsizce öldürüldüğünü gören, duyan hayvanlar yüksek düzeyde adrenalin hormonu salgılar. Bu et besin olarak alındığında bedeni direk zehirlediği gibi, hormonlar aracılığı ile tamasik duygulara da sebep verir.
- Kanser; et yiyenler kansere daha fazla yakalanır. Et kesildikten hemen sonra çürüme başlar, fakat et endüstrisi nitrat gibi pek çok koruyucu kullanarak çürümeyi engeller, bu kimyasallarda bedenimizde kansere yol açar.
- Kimyasallar; et endüstrisi eti sütü ve yumurtası için beslenen hayvanların hızlı gelişmelerini sağlamak için hormonlar, antibiyotikler enjekte edilmektedir. Bu kimyasallar hayvanlar için olduğu gibi insanlar içinde kanserojen yapıcı işlemlerdir.
- Hayvan hastalıkları; bu yoğun kimyasallar sebebi ile pek çok besi hayvanı maalesef hastalıklıdır. Kesimhanede hayvanın hastalıklı, tümörlü tarafı kesilerek sucuk-sosis yapımında kullanılır ya da balık yemi olarak kullanılır.
- Kalp Hastalıkları; ABD., Kanada ve Avrupa gibi et tüketiminin fazla olduğu ülkelerde kalp rahatsızlıkları da yüksektir.
- Kokuşma; et insan sindirim sisteminden çok yavaş geçer. Etin insan vücudunu tamamen terk etmesi 5 gün sürer. Vegan besinle 1 ya da ½ gün sürer. Sonuçta et ile beslenme tüm vücutta asitlenmeye, zehirlenmeye yol açar ve birçok insan kronik kabızlık çeker.
- Ürik Asit; 450 gr ette 14 gram ürik asit mevcuttur. Böbrekler bunu temizlemek için kapasitesinden 3 kat daha fazla çalışır. İnsan gençliğinde bu yükü kaldırabilir fakat ileri yaşlarda böbrek hastalığı, gut, artirit ortaya çıkar.
4- BESİNLER
SATVİK BESİNLER (ALKALİ)
RAJASİK BESİNLER (ORTA ALKALİ)
TAMASİK BESİNLER (ASİTLİ)
Proteinler
Pek çok insanda vejeteryan beslenirsem yeterince protein alabilecek miyim kuşkusu oluşur. Ancak et yersek proteini tam olarak alırız şeklinde şartlandırılmışız. Oysa fazla protein bedende karbonhidratlara çevrilir ve yağ olarak depolanır. Bu yüzden Amerikalılarda % 50’sinin kilo fazlası ve tansiyon ile kalp hastalığı vardır.
100 gr besin Protein ( gr )
Soya 41.8
Yer Fıstığı 31.4
Bakliyat 24.7
Biftek 20.3
Tavuk 18.6
Kuzu 16.8
Besinlerdeki proteini tam alabilmek için aşağıdaki bileşimleri uygulamamız gerekli;
Bakliyat ile; Pirinç ya da bulgur pilavı ya da kuruyemiş ve mısır tüketilmeli.
Sebzeler ile; Pirinç pilavı ya da başka bir tahıl tüketilmeli.
Soya Fasulyesi ile; Buğday, mısır tüketilmeli.
Süt ile: ( mutlu hayvanın sütü ) Bakliyat, pirinç pilavı, buğday, patates tüketilmeli.
UYGULAMALAR
ORUÇ
Bütün sindirim sitemi zehirli atıklar ile dolu iken onların arındırılması en kolay ve kesin yöntemi oruçtur. Aracınızın motor filtresini temizleyerek uzun ömürlü ve sağlıklı çalışmasını sağlıyorsanız aynı işlem beden içinde gereklidir. Oruç; sürekli besin akışını durdurup bedene kendisini temizleme fırsatı verir. Oruç tutmanın faydaları;
- Tüm sistemin (kalp, mide, bağırsak, ciğer, böbrek, karaciğer vb.) dinlenmesini ve güç kazanmasını sağlar.
- Zihni temizler, hafızayı kuvvetlendirir.
- Hormonların dengeli salgı yapmasında yardımcı olur.
- Hücreler gençleşir, yaşlanma süreci yavaşlar.
- Bedendeki toksinlerin atılımını sağlar.
- Derideki gözeneklerin aşırı yağlı ve toksin artıkları temizleyerek parlak görünmesini sağlar.
- İçsel enerjiyi koruduğu için daha derin meditasyon sağlar.
- Sigara ve alkol alışkanlığını yenmeye yardımcı olur.
Oruç Doğanın Sakinleştiricisidir.
Oruç ile içsel enerji yükselir, bu enerjiyi boşa harcamamak ve bilinici daha yüksek tabakalara taşımak için meditasyon yapılmalıdır. Hindistan’da oruç tutmanın karşılığı Upavasa’dır, “ Yüce bilincin yanında kalma” anlamındadır. Yogiler çok eski zamanlardan beri hem fiziksel beden hem de zihinsel güçler için uzun oruçlar tutmuşlardır. Oruç saf ve temiz kanın beyne ulaşması ile kişinin ruhsal aşamalarına yardımcı olur.
Nasıl Oruç Tutmalıyız?
Günümüzün yaşam şartları çok farklı. Bu sebeple bedeni ve zihni zorlamayan kısa oruçlar (12 saat) tutulması tavsiye edilir. 1 günlük oruç (iki gün doğumu arasında) ayda 2 veya 4 şekilde uygulanabilir. Oruç boyunca su dahil hiçbir gıda tüketilmeyecektir. Oruç tutarken bol oksijen almak hafif yürüyüş yapmak bedendeki toksinlerin daha hızlı atılımını sağlar. İlk zamanlarda güçsüzlük hissedilebilir fakat beden alışıp atıklar atılmaya başlandığında bedenin enerjisi yükselecek daha sonraki oruçlar kolaylaşacaktır. Oruç tutmak için en uygun zaman yeni ay ve dolunaydan 3 gün öncesidir. Ayın çekim kuvveti, %70’i sudan oluşan insan bedenini de etkiler.
Orucu bozarken aşırı yemek yememeliyiz, yavaş ve hafif besinler ile başlamalıyız. Önce 1 bardak ılık suya yarım limon suyu ile bozulması tavsiye edilir. Bu alkalik içecek son kalan atıkların temizlenmesinde yararlı olacaktır. 10 dakika kadar sonra 1 muz ve yarım saat sonrada hafif kahvaltı yapılabilir. Gün boyu az ve hafif lifli sebzeler alınmalıdır.
ALKALİ SU
Alkali su içmek sağlık için yapılacak en basit çözümdür. 1 lt. suya 1 çay kaşığı karbonat eklemek suyun PH seviyesini 8 ve üzerine taşır. Bu alkali suyu her gün içmek bedendeki asitlenmenin azaltılmasına yardımcı olur, yağ hücresinde ki fazla şekerin atılımını kolaylaştırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kilo vermeyi kolaylaştırır.
Alkali Suyu İçerken Dikkat Edilecek Hususlar;
- Suyu 1-2 saatte bir içmek, gün içinde yayarak içilmesi tavsiye edilir.
- Her gün 1 çay kaşığı karbonat içilmelidir.
- Su, yemekler ile içilmemelidir. Su mide asidini azalttığı için sindirimi engeller. Yemeklerden yarım saat önce içilirse açlığı azaltır. Yemekten 2 saat sonra su içilmelidir.
- Suyu oda sıcaklığında içmek tavsiye edilir.
- Sabah kalkınca ilk iş limonlu ve karbonatlı su içmek çok faydalıdır.
KABIZLIK
Kabızlık bağırsakların zehirli atıklar ile tıkanmasıdır ve birçok hastalığın temel nedenidir. Asla kabız olmayınız. Sürekli kabız olmak bağırsağın iç duvarında kalınlaşma yaratır, bu sertleşmiş iç duvar hastalıklara sebep olmak ile birlikte besinlerin doğru emilmesini de engeller. Müshillerin sık kullanılması bağırsak yapısını daha da zorlar, bu sebeple doğal yöntemlerin tercih edilmesi tavsiye edilir.
Öneri;
Sabah aç karnına 1 bardak ılık tuzlu (doğal tuz ) su içilir 5 dakika aşağıdaki pozlar yapılır, sonra 1 bardak daha ılık tuzlu su içilir ve 10 dakika daha bu pozlar yapılır. Sabah bu işlemler bağırsak meridyeninin çalışma saati olan 05.00 ile 07.00 arası yapılması önerilir.
Not: Kalp ve yüksek tansiyon hastalarına tuz kullanılmamalıdır.
Pozlar;
KATI CHAKRASANA
(Bel Büküm pozu)
Katı : Bel - Chakra: Tekerlek , dönüş - Asana: Poz yani belin rotasyonu demektir.
1-Tadasana da ayaklar kalça genişliğinde açılır
2- Omurga dik, dizler rahat
3- Kollar avuç içleri birbirine bakacak şekilde omuz hizasında kaldırılır
4- Nefes alın ve verirken sağ tarafa doğru belden arkaya doğru dönün, sağ kol geriye açılırken sol kol sağ omuz başına değecek dirsek açık
5-Baş sağ kolu takip edecek ve geriye bakın
6-Bu pozisyonda 4-5 nefes alarak merkeze başlangıç pozisyonuna gelin ve diğer yön ile tekrar edin.
ARDHA KATİ CHAKRASANA
(Yarım Bel Büküm Pozu )
1- Tadasana duruşunda ayaklar bir araya getirilir, omurga dik, dizler rahat
2- Nefes alırken sağ el dikey olarak yükseltilmeli ve uzatılmalı
3- Nefes verirken vücut belden sola doğru bükülmeli
4- Sol el aşağıda serbest
5- Bu pozda 4-5 nefes alıp vererek kalın sonra merkeze gelerek sağ kol nazikçe indirilir
6- Diğer kol ve yön aynı şekilde tekrar edilir.
UTTANASANA
(Ayakta Bacaklara Kapanma Pozu )
1- Tadasana duruşuna girin
2- Nefes alırken kollar yukarı uzar ve nefes verirken kalçadan öne bükülmeye başlanır, bedenin izin verdiği son noktaya kadar gidin
3- Kollar önde serbest ve rahat, omuzlar ve boyun rahatça öne doğru düşmeli
4- Bu pozda 4-5 nefes alıp verin
5- Nefes verirken sırtınızı kambur yapmadan düz bir şekilde kalkın.
Asanalardan sonra karın bölgesine masaj uygulanır. Sırt üstü uzanarak ya da ayakta yapılabilinir. Avuç içlerini göbek deliğinin üzerine koyarak gevşeyin. Daha sonra merkezden başlayarak saat yönünde friksiyon uygulayın. Önce küçük daireler çizin ve direyi gittikçe genişletin, içinizden 1 den 18’e kadar saymanız süre için yeterlidir. Bu birinci evre bittiğinde el avuçları göğsün altında kalacak ve bu sefer dıştan içe doğru, saat yönünün tersine daire çizerek başlangıç noktası göbek deliğine geri gelinir, hareket bitirilir. 2-3 dakika yapılması tavsiye edilir. Kuvvetli bası uygulamayın hafifçe baskı uygulanması yeterlidir. Bu masajı vaktiniz olduğunca günün farklı saatlerinde de uygulayabilirsiniz. Vücut büyük bir enerji alanı ile doludur, bu bölgede yapılan çalışmanın
1.Bölümü ( saat yönü ) ile iç organları toksinlerden temizlemiş olursunuz, bağırsakların çalışmasını ve sindirimi hızlandırırsınız. Ayrıca her gün düzenli yapılırsa karın bölgesinde ki yağlanmada giderilir.
2.Bölümde ( saat yönü tersine) ise ince bağırsak dengelenir. İnce bağırsak aşırı çalışıyorsa besinlerdeki tüm sıvıyı alarak kalın bağırsak da aşırı katı atık bırakır, kabızlığın bir sebebi de budur. Bu çalışma ile ince bağırsağı sağım faaliyeti uyarılır ve emilim dengeye gelir.
YOGA ÖĞRENCİSİNİN İZLEMESİ GEREKEN YOLLAR
Yoga bir metottur ve bu metot da yaşam tarzını değiştirmek, bu tarzı ruhsal öğreti içinde eritmektir. Yoga öğrencisi içe ve dışa dönük yaklaşımları aynı anda yaşar. İçsel olarak prana hayat enerjisi, çakralar, zihinsel (Vritti ) eğilimler yaşar. Dışsal olarak aldığımız besinler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, gün ışığı, uyku düzeni, doğru yaşam şekli ile korunur.
Yoga; bireysel bilinci yükseltirken bizim de fiziksel, zihinsel ve ruhsal alanlar arasında bağ ve paralellik kurmamız gereklidir. Varlığımızın tüm katmanları uyum içinde olduğunda sağlık ve sonsuz mutluluğa ulaşabiliriz. Satvik beslenmeyi ve orucu düzenli olarak deneyin ve bedeninizde, zihninizde, ruhunuzda ki değişimi kendiniz deneyimleyin.
- Sabah erken kalkın dil temizliği ve Neti burun temizliği yapılır. Ardından ılık, alkali, limonlu 1 bardak su ile güne başlanır.
- Mutlaka banyo yapın, yapamıyorsanız yarım banyo alın.
- Meditasyon ve yoga pratiklerinizi (Pranayama –Asana ) yapın. Doğru nefes alış veriş ile sabah yürüyüşü de yapılabilinir.
- Hafif bir kahvaltı yapın.
- Günde takriben 3-4 Lt. su için ( bunun 1 Lt.’si karbonatlı olabilir ).
- Öğlen ve akşamları satvik besinler tüketin. Et ve hayvansal ürünler yemekten vazgeçilemiyorsa mutlaka tüketim miktarını azaltın.
- Akşam yemeğini erken yiyin. Öğünler arası en az 4 saat ara olmalı.
- Çalışma hayatınız bedenen değilse akşam da mutlaka yoga pratikleri yapın.
- Erken yatıp kalkın. Bu bedeni sağlıklı tutar, zihni zeki yapar.
- Ayda en az iki sefer oruç tutun.
Sonuç;
En uzun yolculuklar bile aslında tek bir adımla başlar. Sağlığımız için vücudu arındırmak adına birkaç öneri dışında asıl olan hayvansal gıdaların tamamen çıkarılmasıdır. Hayvansal proteinler bağırsak duvarında yarattığı yapışkan, artık toksik yağlar kanserin oluşumu için ideal bir ortamdır. Dış çevremizde maalesef kirlilik artarken, içsel kirlenmeyi de kendimiz önleyebiliriz. Yanı başımızda duran güçlü bir yol arkadaşımız yogayı içselleştirdikçe beden, zihin, ruh bütünlüğünü yaşayacağımıza inanıyorum, yeter ki bu yolda korkmadan cesaretle adımları atabilelim.
NOT :
Bu atölye çalışmasında verilen fikirler, bilgiler modern tıp değildir. Bu atölye de verilen tavsiyeleri doğru kabul edip uygulamaya başlamadan önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederim.
Kaynakça
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Meditasyon ve Vejeteryan Beslenme
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Yoga Sağlığın Yolu
Dr.Ayşegül Çoruhlu – Alkali Diyet
Dr.Stephen T.Chang – Tedaviye Yönelik Taocu Rejim
Dr.Vedaçarya David Frawley – Yoga ve Ayurveda
Güzin Yasemin Tunçayson –Biyoetik Çerçevesinde Vegan ve Vejetaryenlik (T.C. Ankara Üni., Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim dalı, Doktora Tezi)
Patanjali nin Yoga Sutraları - Swami Prabhavananda – Christopher İsherwood
Prof.Dr. Hülya Uzunismail – Artık Hastalığımla Baş Edebiliyorum, Kocatepe Tıp Dergisi Kocatepe Medical Journal 2014;15(3): 365-70 (Sindirim)
Sharon Gannon – Yoga ve Vejetaryenlik (Paloma Yayınevi)
Yrd.Dç.Dr. Aslı Sade Memişoğlu –Hayvanlarda Sindirim Sistemi (kisi.dev.edu.tr/asli.memisoglu )
https://tvd.org.tr/2015/10/karsilastirmali-anatomi/
1 note
·
View note
Photo



24-36 Ay Evde Öğreniyorum Kit Set /Doku Aes
https://www.dokuaes.com/urun/24-36-ay-egitim-kiti
TIPIŞ TIPIŞ
Montessori ve Reggio Emilia eğitim yaklaşımları ile Scamper eğitim metodunun kullanılmasıyla hazırlanan Tıpış Tıpış Eğitim Seti,
2-3 yaş grubunun gelişim düzeyine paralel renklerin, şekillerin, rakamların, kavramların, temaların ve mevsimlerin sarmal eğitimle anlatıldığı multimedya eğitim setidir.
Tıpış Tıpış Eğitim Seti; 3 adet kitap, 1 adet aile katılımı ve 1 adet etkinlik kitabı olmak üzere toplamda 5 kitaptan oluşmaktadır.
196 Kitap Uygulama Sayfası
62 Adet İnteraktif Uygulama Sayfası
35 Adet İnteraktif Oyun
36 Adet Tema
32 Adet Çizgi Çalışması
73 Adet Video
73 Adet Türkçe Dil Etkinliği
46 Adet Sanat Etkinliği
42 Adet Müzik Etkinliği
46 Adet Oyun Etkinliği
9 Adet Drama Etkinliği
38 Adet Kavram
5 Adet Rakam
3 Adet Renk
3 Adet Şekil
6 Adet Değerler Eğitimi
8 Adet Meslek
0 notes
Text
Sakarya Hendek'te havai fişek fabrikasında patlama: 4 can kaybı, 3 kayıp

Sakarya'nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında patlama meydana geldi. Olayda 4 kişi hayatını kaybetti, 114 kişi yaralandı. Kayıp 3 kişiyi arama çalışmaları ise sürüyor. Sakarya'da havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada 4 kişi hayatını kaybetti, 114 kişi de yaralandı. Hastaneye kaldırılan 114 kişiden 92’si taburcu oldu, 22’sinin tedavisi sürüyor. Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisindeki Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında saat 11.15 sıralarında patlama oldu. İddiaya göre torpil paketleyen makinede sıkışma oldu. Paketlenen torpiller kıvılcımdan alev aldı ve bu alevler diğer yerlere sıçradı. Ardından büyük bir gürültüyle patlama meydana geldi. İçeride 110 ton patlayıcı olduğu öğrenildi. Ana depo korunaklı olduğu için etkilenmedi ama diğer bölümlerdeki patlamalar saatlerce sürdü. Patlama sonrası bölgeye olay yerine 85 ambulans, 2 helikopter ambulans, 11 UMKE ekibi gönderildi. AFAD da bölgede 713 personel, 182 araç, 2 arama köpeği, 2 ambulans helikopter, 2 söndürme helikopteri ve 1 söndürme uçağının görevlendirildiğini bildirdi. Hava destekli müdahale ile yangın kontrol altına alındı, soğutma çalışmaları devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk bölgeye gitti. 3 bakan bölgedeki incelemelerinin ardından kameralar karşısına geçti. BAKAN SOYLU: 7 KİŞİLİK KAYBIMIZ VAR, 4’Ü VEFAT, 3’ÜNÜ ARAMA ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYORUZ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Sakarya’nın Hendek ilçesinde patlamanın yaşandığı fabrikada incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk önemli açıklamalarda bulunarak 3 kişinin arama çalışmalarının devam ettiğini açıkladı. 4 kişinin vefat ettiğinin, 3 kişinin de bulunması için çalışmaların sürdüğünü belirten Soylu, “2 vatandaşımızın kimlik tespitinin yapıldığını belirttim adli tıpta. Böylece 7 kişilik bir kaybımız var. 4’ü vefat, 3’ünün de arama tarama çalışmalarını gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Tekrar hem geçmiş olsun diyorum, hem de başımız sağ olsun. Allah bir daha böyle bir felaketle karşılaştırmasın. Yaptığımız tespit listeler üzerine. Fabrikada çalışanların listesi üzerinden yapılan bir tespit. Dışarıdan gelme ya da listede olmayanlar üzerine tespit yapılabilir. Elbette ki bunların tamamı arama çalışması sonrasında ortaya çıkacaktır. İşin esası şu anda bizim elimizdeki toplam rakam 7, 4’ü vefat. Bir kısmını adli tıpa ulaştırdık. Bir kısmının da kimliği belli oldu. Bu alana geldiğimiz andan itibaren hem Genel Başkan Yardımcımız hem Büyükşehir Belediye Başkanımız hem Milliyetçi Harekat Partisi Grup Başkanvekilimiz, milletvekillerimiz, Hendek Belediye Başkanımız, herkes elinden geldiğince bu meselenin yönetilmesinde büyük bir emek ortaya koydular” dedi. BAKAN KOCA: 60 YARALININ TEDAVİSİ SÜRÜYOR Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sakarya'nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasındaki patlamaya ilişkin, hastaneye kaldırılan 108 kişiden 48'inin taburcu edildiğini, 60 yaralının tedavisinin sürdüğünü bildirdi. Koca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile patlamanın meydana geldiği havai fişek fabrikasındaki incelemenin ardından yaptığı açıklamada, 84 ambulans, 2 helikopter ambulans, 16 UMKE timi, AFAD ve 112 Acil Servis ekiplerinin sağlık hizmetini erken dönemde hızla vermeye başladığını söyledi. Yaralıların tedavisine ilişkin bilgi veren Koca, "Şu ana kadar hastanelerimize 108 kişiyi ulaştırdık, 48 kişiyi taburcu ettik. 60 kişinin hastanede tedavisi devam ediyor. 4 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, 3 vatandaşımızla ilgili durum tespiti, tarama çalışmaları devam ediyor. 3 kişiyle ilgili kurtarma çalışmaları önümüzdeki saatlerde genel durum netleşmiş olur. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Rabbim böyle acı felaketler milletimize tekrar yaşatmasın.'' diye konuştu. BAKAN SELÇUK: SGK KAYITLARINA GÖRE 186 ÇALIŞANIMIZ BULUNUYOR Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk da patlama haberini alır almaz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla bölgeye intikal ettiklerini aktardı. "Bizdeki SGK kayıtlarına göre 186 çalışanımız bulunuyor." diyen Bakan Selçuk, şöyle devam etti: "Biz de 186 çalışanımızın ailelerine teker teker ulaşmaya başladık. Onun dışında denildiği gibi ziyaretçiler olabilir. Dolayısıyla rakamlar değişebilir. Bakanlarımızla beraber o ziyaretçilerin tespitlerini yapmaya çalışıyoruz. Vefat eden kardeşlerimize rahmet diliyorum. Geride kalan tüm yaralılarımıza şifa diliyorum. İnşallah arama yapılan kardeşlerimize de yakın zamanda ulaşacağımıza inanıyorum.'' Bakan Selçuk, bir basın gazetecinin "Patlamanın meydana geldiği fabrikada en son denetim ne zaman yapıldı?" sorusuna da "Senelik rutin denetimlerimiz var." yanıtını verdi. "MASKE TAKIN, DIŞARI ÇIKMAYIN" Bakan Koca öncesinde yaptığı açıklamada ise yakın bölge için ilk 12 saatinin önemli olduğunu söyledi. Koca, "Bu anlamda maskeli olunmasını, mümkün mertebe dışarı çıkılmamasını, ev, kapı ve pencerelerin biraz daha kontrollü açılmasını öneriyoruz" ifadelerini kullandı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN AÇIKLAMA Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Erdoğan, şunları kaydetti: "Her türlü tedbir alınmış vaziyette. AFAD, UMKE, itfaiye şu anda koruma altına almış durumdalar. Koruma altına aldıkları bu söndürme çalışmaları havadan helikopter ve uçak vasıtasıyla devam ediyor. Konuyla ilgili şu anda 3 bakanım orada. Ben işyeri sahibiyle de birkaç kez görüşme yaptık. Kendileri de olay yerinde ilgili arkadaşlarla çalışmaları sürdürüyor. Ölen kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum." Read the full article
0 notes
Text
COVID-19: Daha az öldürücü, daha çok bulaşıcı
Mehmet Yayla
Belirsizliklerle dolu bir salgının başlangıcında, en kötü senaryonun öngörülüp radikal önlemlerin alınması doğru bir tepki. Virüs tam olarak tanımlanmamış, yayılma ve ölüm olayı bilinemezken agresif önlem almak paranayokça değil. İşin aslı, Çin, Kore, Vietnam gibi ülkeler bu konuda başarı gösterirlerken, batı dünyası (Batı Avrupa ile Kuzey Amerika) bu belirsizliğe karşı önlem almakta büyük gecikme ve karmaşa yaşadı.
Bu saptamayla başladıktan sonra, gelinen aşamada, tehlikenin boyutunun tekrar gözden geçirilmesi ve yeni bir çözüm stratejisi geliştirilmesi gerekiyor. Şu ana kadar uygulanan “sulandırılmış karantina”yı ilelebet uygulamak mümkün ve kabul edilebilir değil. Aşı konusunda gelişmeler olsa da, yakın zamanda uygulanmaya başlanacak bir aşı henüz elde yok.
Aralık ayından beri geçen süreçte hastalığa yolaçan virüs, hastalığın seyri, tedavisi ve pandeminin yayılması konusunda önemli bir bilgi birikimi elde edildi. Ancak kamuoyu ve sosyal medyada dolaşan, hastalığın bulaşıcılığı ve hayati tehlikesi ile ilgili algı halen Ocak ayının istatistiklerine dayanıyor. Kamuoyunda varolan tehlike algısının eldeki veriler ışığında, gerçekçi bir şekilde güncellenmesi, COVID-19 hakkında medyada genel-geçer doğru kabul edilen bir çok veri ve istatistiğin tekrar ele alınması gerekiyor.
Dolaşan bilgi kargaşası sonucunda hastalığın tehlikesi bazen olduğundan daha az, bazen de daha fazlaymış gibi aktarılıp ve algılanabiliyor. Şimdiye kadarki önyargısal hatalar (bias?) genelini -hataların bilinçli mi bilinçsiz mi yapıldığı tartışmasına girmeden- son çalışmalarda elde edilen verilere göre incelediğimizde şu iki sonuca varabiliriz :
1) Hastalığın ölüm oranı ilk açıklanandan çok daha düşük (yine de mevsimsel gripten daha yüksek)
2) Hastalığın bulaşıcılığı ilk hesaplanandan daha yüksek.
Aslında bu iki sonuç sayısal olarak biribirine bağlı ve temel olarak, şimdiye kadar yapılan bir algı hatasını, ölüm oranı ve bulaşıcılığın neye göre hesaplandığının ayırdedilmemesini gösteriyor (1).
Tutarsızlığın nedeni, ölüm oranını hesaplamak için genellikle farklı parametreler kullanılması. Örneğin Vaka Ölüm Oranı, ölüm sayısının kaydedilen enfeksiyon sayısına bölünmesidir. Bu rakam, test ve kayıt sayısına bağlıdır, büyük ölçüde hatalı olabilir. Enfeksiyon Ölüm Oranı ya da Gerçek Ölüm Oranı ise toplam ölüm sayısının yine toplam enfeksiyon sayısına bölünmesiyle hesaplanır. Toplam sayı ise ancak çıkarımlanabilir: kaydedilen veya edilmeyen -ama öngörülen sayıların toplamını kapsar.
Örneğin, virüsün 100 kişiyi enfekte ettiğini düşünün; 70'i asemptomatik ve enfeksiyonlarından habersizdir. 30'u hastalanır ve teşhis edilir ve bu 30 kişiden 1'i ölür.
Bu örnekte Enfeksiyon /Gerçek Ölüm Oranı % 1'dir (1/100), ancak Vaka Ölüm Oranı % 3,3'tür (1/30).
Ölüm oranları:
Güncel bir örnek olarak New York kentinde COVID-19 kaynaklı ölüm oranının kamuoyuna yansıtılmasını inceleyelim. 1 Mayıs 2020 tarihinde NY yerel yönetimi, testleri pozitif çıkan kayıtlı(2) 13.156 ölüme 5.126 adet semptom görülen, ama test uygulanmayan ölümü ve geçen yılların kayıtlarının ortalamasına göre fazla gelen nedeni belirlenmemiş 5.148 'fazladan ölümün' tümünü ekleyerek(3), New York kentinde hayatını COVID-19 nedeniyle kaybetmiş insan sayısını 23430 olarak belirledi(4).
Bu hesaplamanın ne kadar gerçekçi olduğunu şimdilik bir yana bırakıp, ölüm oranlarının bu 23430 sayısından yola çıkarak, kamuoyuna nasıl yansıtıldığına bakalım:
1) Bazı medya kuruluşları ve bazı sosyal medya kullanıcıları, ölüm sayısı olan 23430'u kayıtlı pozitif test sonucu olan 166883 sayısına bölerek ölüm oranını %14 buldular (4). (Kayıtlı vaka ölüm oranı)
2) New York Eyaleti ise yaptığı antikor testlerinin yaklaşık %20'sinin antikor taşıdığını buldu. Bu oran ve kayıtlı pozitif test sonucunu kullanarak şimdiye kadar 1.671.351 kişiye virüs bulaştığını öngördüler. Ölüm sayısı olan 23430'u da 1.671.351 sayısına bölerek “enfeksiyon ölüm oranı” olarak % 1.4 buldular.(4)
3) Tam bu arada, NY kenti yerel yönetimi %0.28 crude mortality rate (kaba ölüm hızı) şeklinde bir rakam açıklayarak kafaları iyice karıştırdı. Bu rakam ölüm sayısını kentte kayıtlı toplam nüfusa bölerek elde ediliyordu ki, hem zaman içinde değişkendi, hem de hastalığın bulaşma durumundaki ölüm tehlikesi hakkında bilgi vermiyordu.(4)
4) New York eyalet valisi Andrew M. Cuomo açıklama yaparak ölüm oranının beklenenden daha düşük, % 0.5 civarında olduğunu ilan etti. Columbia Universitesinden epidemiolojist (salgın hastalıklar uzmanı) Jeffrey Shaman ise tüm ABD için ölüm oranını %0.6 civarında hesaplamıştı.(5)
5) En iyimser tahmin, Kaliforniya'daki bir grubun ölüm oranını % 0.12-% 0.2 arasında hesaplayan istatistik çalışması -ki bu oran bile mevsimsel grip kaynaklı ölüm oranının biraz üzerinde(6). Çalışma, antikor testi yapılan katılımcıların bir kısmının Facebook üzerinden, istekliler arasından seçilmesi yüzünden eleştirildi, ancak yazarlar, virüsün bulaşma oranının sosyal medya kullanan/kullanmayan arasında fazla dağılım farkı göstermediği argümanıyla çalışmalarını savundular.(7)(8)
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, ABD'de mevsimsel grip kaynaklı ölüm oranı % 0.1 olarak kabul ediliyor.
Speküle edilen bu oranların en iyimseri ile en kötümseri arasında 100 kattan fazla fark var. Bu son derece ciddi bir rakam, ziya eğer %0.12 rakamı doğru olsa, uygulanan tüm karantina, hayatı durdurma vb. önlemler aşırı önlemler olacak ve Dünya Sağlık Örgütü'nün inandırıcılığı, daha önce A-H1N1 fiyaskosunda(9)olduğundan daha ağır bir şekilde sarsılacak. Yok eğer %14 rakamı doğruysa, alınan önlemler yetersiz ve derhal, katı bir karantina başlatılmalı.(10)(Şu ana kadar uygulanan kilitlenme gerçek bir karantina değil, ancak salgını yavaşlatmaya yönelik.)
%14... %1.4... %0,6... %0,28... %0,12... Şimdi, bu rakamlardan hangisine güvenelim?
Öncelikle ne konuda bilgi istendiğini anlamamız, ve hangi konuda bilgi verdiğimizi anlatmamız lazım. Örneğin halkın cevap aradığı soru “hastalık bulaşan kişilerin iyileşememe, hayatını kaybetme oranı nedir?” ise, vereceğimiz rakamı tam olarak ifade etmemiz gerek: “virüs bulaşan her 100 kişiden kaçı öldü” Bu da kayıtlara geçmiş veya geçmemis toplam sayıların öngörülmesi ve ölüm sayısının bulaşma sayısına bölünmesi ile elde edilir, yani Gerçek Ölüm Oranı. Yukarıdaki şıklardan 1 ve 3 farklı parametreleri, Vaka Ölüm Oranı ve Kaba Ölüm Oranlarını ölçer, aradığımız bilgiyi vermez. 2, 4 ve 5 teorik olarak aradığımız bilginin farklı yöntemlerle ekstrapole edilerek (çıkarımlanarak) öngörülmesidir. Aralarındaki nicel farklılık ise çıkarım yöntemlerindeki farklılıklardan kaynaklanır. Henüz mart ayı sonunda, gerçek ölüm oranının %1'in altında olabileceği yayımlanmıştı.(1) Şu anki araştırmalar %0.5 - %0.6 civarını gösteriyor. Bu oran, halen mevsimsel gribe göre yüksek olsa da, daha önce açıklananlardan daha rahatlatıcı bir oran gibi görünüyor. Ancak aritmetik olarak bu düzeltme, bulaşma oranının sanılandan daha yüksek olduğu gerçeğiyle birlikte geliyor.
Buraya kadar geldiğimiz nokta “enfeksiyon sayısının gerçekte daha yüksek olduğunun bulunması” sonucunda dolaylı olarak ölüm oranının daha düşük bir değere düzeltilmesinden bahsediyor. Buna ek olarak, ölüm ve vaka sayılarının zaman içinde değişimini inceleyerek son haftalarda ölüm oranında gerçek bir düşüş olduğu görülebilir(11). Küresel verilere göre mayıs ayı sonunda ölümlerin artış hızı, yeni vaka sayısının artış hızına göre biraz yavaşlamış görünüyor:
Bu yavaşlama -bir olasılıkla- hastalık tedavisindeki gelişmelere, özellikle de yanlış tedavi protokollerinin belirlenip bırakılması (örneğin invaziv vantilasyon/entübasyonun azaltılması) sayesinde ölüm oranının doğrudan düşürülmüş olmasına bağlanabilir. 21 Nisan'da yayımlanan bir çalışmaya göre, solunum aygıtlarının kullanımında gidilecek bir değişiklikle, ağır vakaların ölüm oranlarında %50'ye varan bir azalma sağlanabiliyordu.(12)
Aritmetiksel olarak, grafikte gözlemlenen yavaşlamayı açıklayabilecek diğer bir olasılık da: ölüm oranının değişmeyip, gerçek vaka sayısının azalmış, ancak yapılan test sayısının artmış olması. Bu durumda da yukarıdaki grafiklere benzer bir eğilim görülebilir. Dünyada yapılan test sayısının artıp artmadığı, ülkelerden alınan bilgilerden bulunabilir, ancak bir diğer değişken de günlük yapılan testlerin rasgele mi, yoksa semptom gösterenlerin çoğunlukta olduğu bir popülasyona mı uygulandığı. Bu da işleri karıştırıyor.
Bulaşıcılık katsayıları
Antikor testlerine göre, koronavirüs bulaşma rakamlarının resmi rakamların çok üzerinde olduğunu,(7) bunun da aslında bir anlamda iyi haber olduğunu, çünkü hastalığın ölüm oranının aslında ilk açıklananlardan çok daha düşük olduğunu gösterdiğini gördük. Ancak madalyonun diğer yüzü: bu durumda enfeksiyon sayısı ilk açıklanandan çok daha fazla. Yani hastalık şimdiye kadar öngörülenden daha bulaşıcı, tıbbi terimiyle: bulaşma katsayısı daha yüksek. Bu durum, kilitlenmeden sonra bile virüsün yayılmasını ya da alınan en katı önlemlere rağmen Çin'de bile yeni vaka görülmeye devam etmesini açıklıyor.
Bu durum salgının seyrini nasıl etkiler? Medyada sürekli olarak “ikinci dalganın sonbaharda geleceği” ifade ediliyor. Yani yaz mevsiminde en azından bir duraklama olacağı beklentisi var. Bu beklenti, grip ve soğuk algınlığı salgınlarının ilkbahar sonu ve yazın bitmesinden kaynaklanıyor. Yazın salgınların bitişi ve nedenleri literatürde sıkça işlenmiş bir konu :
1) Yazın sıcaklığın ve nemin artması sayesinde virüsler vücut dışında daha çabuk bozuluyor.(13, 14)
2) Güneşin ultraviyole (UV, morötesi) ışınları virüsü daha çabuk etkisiz hale getiriyor. Güneşlenme süresinin artması sonucu, yine dışarıda virüsün stabilitesi düşüyor.(15, 16)
3) Yine UV ışınları sayesinde yazın insanlarda D vitamini eksikliğinin azalması sonucu bağışıklık sistemi kuvvetleniyor, virüsün patojenliği dolaylı olarak düşüyor.(17, 18, 19)
Güneş ışığı ve virüs bozulması konusunda 2005'te yapılan kapsamlı bir çalışmada koronavirüs ve diğer virüslerin güneş altında etkinlik kaybetme süreleri incelenmiş(20). Koronavirüslerin nispeten güneşin UV ışığına duyarlı olması iyimserliğimizi artırabilir. 2003 yılındaki ilk SARS salgını da yazın durmuş, hastalığa yol açan virüs (SARS-CoV-1 ) ise 2004 yılında şaşırtıcı bir şekilde tamamen ortadan kaybolmuş,(21) hatta bu yüzden aşı çalışmaları bile durdurulmuştu.(22) Ancak 2002-2003 dönemindeki korona virüsünün bulaşma kaysayısı, şu anda COVID-19'a yol açan SARS-CoV-2 virüsüne göre daha düşüktü :
Bu yılki virüsün, SARS-CoV-2'in bulaşıcılığının yüksek olması nedeniyle salgının yazın da devam etme olasılığı var. Ayrıca, Kuzey Yarıkürede yaz sıcaklıkları ve güneşlenme süresinin uzunluğu sayesinde belirgin bir şekilde yavaşlasa bile, kış mevsimini yaşayan Güney Yarıkürede devam etme olasılığı yüksek. Haziran-Eylül ayları arasında kış mevsimini yaşayan Arjantin, Şili, Uruguay, Brezilya, G. Afrika, Y.Zelanda ve Avustralya gibi güney yarıküre ülkelerinde salgın artarak devam edebilir. Bu durumda, kuzeydeki duraklama sürecinden sonra sonbahar'da güneşlenme süresi ve sıcaklıklar azalınca salgının ikinci dalga olarak tabir edildiği şekilde geri dönme olasılığı çok yükselir. Yani, 2003 SARS salgınındaki gibi yazın kendiliğinden tamamen kaybolacağı beklentisi, bulaşma katsayısı daha yüksek olan COVID-19 için biraz fazla iyimser bir beklenti.
Ancak eldeki “resmi” rakamları gözönüne alırsak, COVID-19′un öldürücülüğü, yılın ilk aylarında açıklanana ve özellikle de halkın şu anki algısına göre çok daha düşük.
---
Kaynaklar:
1) https://theconversation.com/the-coronavirus-looks-less-deadly-than-first-reported-but-its-definitely-not-just-a-flu-133526
2) https://www1.nyc.gov/assets/doh/downloads/pdf/imm/covid-19-deaths-confirmed-probable-daily-05022020.pdf
3) https://www.cdc.gov/mmwr/volumes/69/wr/mm6919e5.htm?s_cid=mm6919e5_Xc
4) https://www.worldometers.info/coronavirus/coronavirus-death-rate/
5) https://www.washingtonpost.com/health/antibody-tests-support-whats-been-obvious-covid-19-is-much-more-lethal-than-flu/2020/04/28/2fc215d8-87f7-11ea-ac8a-fe9b8088e101_story.html
6) https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.04.14.20062463v1.full.pdf
7) https://www.nature.com/articles/d41586-020-01095-0
8) https://www.the-scientist.com/news-opinion/how-not-to-do-an-antibody-survey-for-sars-cov-2-67488
9) https://academic.oup.com/eurpub/article/22/1/7/489927
10) https://newseu.cgtn.com/news/2020-03-23/-Lock-it-down-and-stay-at-home-How-an-Italian-town-beat-COVID-19-P4AiPD0QbS/index.html
11) https://www.worldometers.info/coronavirus
12) https://www.ajtmh.org/content/journals/10.4269/ajtmh.20-0283 (bu konuda aynı doğrultuda çok kaynak var)
13) https://www.advisory.com/daily-briefing/2020/03/26/covid-summer
14) https://www.accuweather.com/en/health-wellness/new-study-says-high-temperature-and-high-relative-humidity-significantly-reduce-spread-of-covid-19/703418
15) https://www.accuweather.com/en/health-wellness/uv-radiation-from-the-sun-increases-by-a-factor-of-10-by-summer-and-could-be-key-in-slowing-covid-19/703393
16) https://www.journalofhospitalinfection.com/article/S0195-6701(13)00154-0/fulltext
17) https://medium.com/@ra.hobday/coronavirus-and-the-sun-a-lesson-from-the-1918-influenza-pandemic-509151dc8065
18) https://evrimagaci.org/covid19-ile-mucadelede-d-vitamini-kritik-bir-rol-oynuyor-olabilir-8701
19) https://www.ctvnews.ca/health/coronavirus/vitamin-d-deficiency-may-be-linked-to-more-severe-cases-of-covid-19-studies-suggest-1.4937535
20) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1280232
21) http://somatosphere.net/2016/where-has-sars-gone-the-strange-case-of-the-disappearing-coronavirus.html/
22) https://theconversation.com/the-mysterious-disappearance-of-the-first-sars-virus-and-why-we-need-a-vaccine-for-the-current-one-but-didnt-for-the-other-137583
0 notes
Text
0 notes
Text
0 Rakamı Çalışması - 1. Sınıf Doğal Sayılar 0 rakamı çalışması ile öğrencilerimiz 1. sınıf matematik dersinde sayıları öğrenecekler. Bu rakamlar matematikteki doğal sayılardır. Matematik dersinde işlemleri yapabilmek için doğal sayıları öğrenmek çok önemlidir. 0 rakamı etkinlikleri ile doğal sayıları öğrenmek artık çok kolay. Doğal sayıları öğrendikten sonra matematikte diğer tüm konuları kolaylık ile yapabiliriz. Doğal sayılar : Sıfırdan dokuza kadar olan sayıların hepsine doğal sayılar denir; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 0. 0 rakamı çalışmasını öğretmek ve öğrencilerimizin öğrenirken eğlenmesini sağlamak amacıyla özgün çalışmalarla h... https://ilkokulum.com.tr/0-rakami-calismasi-1-sinif 📚 Özgün İlkokul 1, 2, 3 ve 4. Sınıf Etkinlikleri 🔐 İçeriklerimizi Pdf olarak web sitemizden ÜCRETSİZ bir şekilde indirebilirsiniz. #ilkokul #ilkokuletkinlik #uzaktaneğitim #matematik #türkçe #hayatbilgisi #1sınıf #etkinlik #5n1k #toplama #okumaetkinliği #boyama #eğitim #ögrenci #2sınıftürkçe #3sınıfmatematik #okumayazma #bilsem
0 notes
Text
UTİKAD İKİ ÖNEMLİ RAPORU BASIN MENSUPLARI İLE PAYLAŞTI https://ift.tt/2TmGRMf
Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği UTİKAD, 9 Ocak Perşembe günü basın mensupları ile bir araya geldi. InterContinental İstanbul Otel’de düzenlenen basın toplantısına UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener, Başkan Yardımcıları Turgut Erkeskin ve Cihan Yusufi, Sayman Üye Serkan Eren, Yönetim Kurulu Üyeleri Ayşem Ulusoy, Barış Dillioğlu, Berna Akyıldız, Cihan Özkal, Ekin Tırman, Nil Tunaşar, Genel Müdür Cavit Uğur ve UTİKAD İcra Kurulu katıldı.
Basın toplantısı kapsamında Türk Lojistik sektörüne dair gündem maddeleri UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener tarafından değerlendirilirken, sektöre yön verecek iki rapor da basına sunuldu. UTİKAD Sektörel İlişkiler Müdürü Alperen Güler tarafından hazırlanan UTİKAD Lojistik Sektörü Raporu 2019’un yanı sıra UTİKAD ile Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tuna ve ekibinin iş birliğiyle hazırlanan Lojistik Eğilimler ve Beklentiler Araştırması 2019-2020 çalışması basın mensuplarından büyük ilgi gördü.
UTİKAD Geleneksel Basın Toplantısı, UTİKAD Başkanı Emre Eldener’in lojistik sektörüne dair değerlendirmelerinin yer aldığı sunumuyla başladı. 2019 yılındaki sektörel gelişmeleri katılımcılarla paylaşan Başkan Emre Eldener, sözlerine geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği’ne ilişkin eleştirilerini paylaşarak başladı. 1 Temmuz 2019 tarihinde yürürlüğe giren TİO Yönetmeliği’ne bağlı olarak TİO Yetki Belgesi bedelinin yeniden değerleme oranıyla 183.800 liraya yükseldiğini belirten Eldener, “TİO Yönetmeliği’nin hazırlanması sürecinde her zaman aynı fikri savunduk. UTİKAD olarak yetki belge sayısında sadeleştirme yapılması ve aynı şekilde sembolik belge ücretleri alınması gerektiğini de söyledik. Ancak son noktada ne yazık ki kamu TİO Yetki belgesi için 150 bin TL gibi bir ücret belirledi. Yeniden değerleme oranıyla belge ücreti 183 bin TL’yi geçti. Yani bir firma ben Taşıma İşleri Organizatörlüğü yapmak istiyorum diyor ise devlete 183 bin 800 TL ödeyip bu belgeyi almalı ki, Taşıma İşleri Organizatörlüğünü yasal olarak yapabilsin. Şu anda bu belgeyi alan yaklaşık 420 civarında firma olduğunu biliyoruz. Ama sektörün geneli bu yüksek yetki belgesi ücretini ödeyemeyecek, nitekim faaliyetlerini durdurmaya başlayan üyelerimiz oldu. Biz bu konuda Bakanlıkla sürekli irtibat halindeyiz ve bu rakam sembolik hale gelene kadar konuyu dile getirmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.
“U-ETDS İLE İLGİLİ BAZI EKSİKLİKLER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ”
Geçtiğimiz aylarda uygulanmaya başlanan UETD-S ile ilgili görüşlerini de paylaşan Başkan Eldener, “Bildiğiniz üzere bu sistemin temel amacı yük hareketlerinin elektronik olarak gerçek zamanlı takibi, değerlendirilmesi ve denetimidir. Ancak biz bu sistemin AB’de uygulanan sisteme paralel bir şekilde kurgulanması gerektiğinin belirtmiştik. Çünkü sistem bu haliyle YOİKK maliyet ve TKKK kolaylaştırma hedefleriyle uyumsuzluk gösteriyor. Bununla beraber müşteri tarafından verilen yük bilgilerindeki eksiklikler, taşıma fiyatı, bilinmezliği, değişkenliği ve gizliliği gibi birtakım sıkıntılar yaşanabiliyor. Nitekim Bakanlığımız da sorunları gördü ve önümüzdeki Haziran ayının sonuna uyarma müeyyidesinin uygulanmaması kararı alındı. Umuyoruz ki bu 6 aylık süreçte sistemde gerekli revizyon yapılır” dedi. Basın toplantısından sonraki gün uygulamanın 1 Ocak 2021’e ertelendiği Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından duyurulmuştur.
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener, İstanbul Havalimanı’na geçişin ardından yaşanan sorunları da değerlendirdi. UTİKAD’ın taşınma ve taşınmanın ardından yaşanan süreçlerde DHMİ, İGA ve THY yetkilileri ile görüşmelerini sürdürdüğünü belirten Eldener, “Geçiş sonrası yaşanan operasyonel sorunların çözümü noktasında UTİKAD olarak aktif rol oynadık. İstanbul Havalimanı’nda gerçekleşen mal kabul süreçlerinin yeknesaklaştırılması, kargo terminalinde çalışanların çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve görevli personellere sosyal alanların oluşturulması konusunda çalışmalarımızı da sürdürüyoruz” diye konuştu.
UTİKAD’ın lojistik eğitimin geliştirilmesi konusunda önemli bir iş birliğine de imza attığını belirten Eldener, “Kurulduğumuz günden bu yana lojistik eğitime büyük önem verdik. 2019 yılında bu konuda yine önemli bir adım attık. T.C İstanbul Valiliği İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile ‘Okul-Sanayi İş Birliği İstanbul Modeli’ protokolünü imzalandık. Bu çerçevede İstanbul ilinde mesleki ve teknik eğitim okullarının lojistik sektörüne yönelik eğitsel gereksinimlerinin giderilmesi ve sektörlerde ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücünün Okul-Sanayi İş Birliği İstanbul Modeli ile en üst düzeyde sağlanması konusunda görev üstlendik. Bununla beraber UTİKAD ‘Eğiticinin Eğitiminden Sorumlu Kuruluş’ oldu” dedi.
UTİKAD’IN DEVAM EDEN ÇALIŞMALARI DA PAYLAŞILDI
UTİKAD Başkanı Emre Eldener, UTİKAD 2020’de de sürecek çalışmaları ile ilgili bilgi verdi. Eldener; “Devam eden çalışmalarımızdan bir tanesi transit taşımacılık. Gerçekten çok önem verdiğimiz bir konu çünkü doğrudan iş hacmi yaratmaya ve bunu kısa sürede yapma imkanına sahibiz. Baktığımız zaman biz Asya ile Avrupa arasında çok özel bir taşımacılık koridoruna sahibiz. Bu potansiyelin de hepimiz farkındayız. Eğer ki biz transit taşımacılığı geliştirebilirsek kimler bundan faydalanır? Limanlar, gümrük müşavirleri, nakliye firmaları, antrepolar, Türk plakalı karayolu taşıma filosu, taşıma işleri organizatörleri, sanayiciler ve ihracatçılar. Sonuç olarak bu herkesin kesinlikle fayda sağlayabileceği bir iş. Ancak bu aktarmaların hızlı, pratik ve en düşük maliyetle yapılması gerekiyor. Biz transit taşımacılıkla ilgili olarak UTİKAD bünyesinde “Transit Taşımacılık Odak Grubu” kurduk. Bu konuda Ticaret Bakanlığı yetkilileri ile Dubai’de bir organizasyon düzenledik. Dubai’de bu işin nasıl yapıldığını yetkililere anlatabilirsek bir fayda sağlayabiliriz, diye düşündük. Bu konuda Yönetim Kurulu üyelerinizden Berna Akyıldız çok ciddi bir şekilde çalıştı, teşekkür ediyorum kendilerine burada bir kez daha. Şimdi Hollanda’ya yapacağımız bir seyahat daha planlıyoruz. Ticaret Bakanlığı’ndan iki yetkili de bu ziyarette bize eşlik edecek. Böylece süreçlerin nasıl işlediğini ve liman operasyonlarının nasıl gerçekleştiğini yerinde göreceğiz. Belki de bu uygulamaların ülkemizde de gerçekleştirilmesi konusunda aksiyon alabilme imkanı bulacağız” sözleriyle fikirlerini paylaştı.
“KAPIKULE EYLEM PLANI’NA GÖRE KAPASİTE ARTIŞI OCAK SONUNDA TAMAMLANACAK”
Konuşmasında kapsamında Kapıkule Eylem Planı’na da değinen Eldener; görüşleri şu şekilde ifade etti: “Hepimizin bildiği gibi Kapıkule’de ciddi bir TIR kuyruğu problemi yaşıyoruz. UTİKAD, bu konuda çok aktif çalıştı. Aslına bakarsanız bu problem sadece bizim ihracatımızı değil, Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımı da etkiliyor. Bu konu ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan tutun Bakanlarımıza kadar hemen herkesle görüştük. Bu durumun çözülmesi gerektiğini defalarca anlattık. Bu konuda bize söylenen şey şuydu; ‘Problem Bulgar tarafında.’ Biz de önce kendi tarafımızın toparlanması gerektiğini çünkü çözüm bekleyen birtakım sıkıntılar olduğunu belirttik. Bu konuda sorunu belirlemek için gerekli tespit ve analizleri çalıştık ve bir rapor halinde kamuya ilettik. Sonuç olarak şu an hem Kapıkule’de hem de Hamzabeyli’de kapasite artırma çalışmaları yapılıyor, bu ayın sonunda biteceği söylendi. Hala kuyruklar oluşuyor ama Ocak ayı sonu itibari ile iki tarafta da bu çalışmaların biteceğini umuyoruz.”
“TKKK’DA İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİNİ ARAŞTIRIYORUZ”
UTİKAD’ın Ticaretin Kolaylaştırılması Koordinasyon Komitesi’ndeki görevlerine de değinen Emre Eldener, “Ticaretin Kolaylaştırılması Koordinasyon Komitesi’nin amacı hem iç koordinasyonu hem de Türkiye’nin de imzası olduğu Ticaretin Kolaylaştırılması anlaşması hükümlerinin yerine getirilmesini sağlamak. Ticaretin Kolaylaştırılması anlaşması yalnızca Türkiye’yi etkileyen bir oluşum değil. Bu noktada Bakanlıklar kuran ülkeler bile mevcut. Gerek Kapıkule’de yaşananlar gerekse diğer konularda sorunların çözülmesi ve iyi örneklerin araştırılması konusunda aktif görev alıyoruz. Bunlardan bir tanesi geçen aylarda ilk defa pilot uygulamasını gördüğümüz deniz ithalat konteynerlerinin limanlara gelmeden önce gümrükleme işleminin başlaması konusuydu. Her şey usulüne uygunsa ve evraklar düzgünse; konteyner gemide iken yani limana ulaşmadan evrakların gümrüğe ibrazı ve kağıt üzerinde yapılacak işlemlerin bitirilmesi sağlanacak. Böylece konteyner limana geldiğinde ithalatçı firma zaman kaybı olmadan yükünü teslim alabilecek. Bu çalışmaların pilot uygulamaları başladı ve devam edecek” dedi.
“YEŞİL PASAPORTUN KOŞULLARI OLUMLU YÖNDE DEĞİŞTİ”
UTİKAD’ın TİM bünyesinde kurulan Hizmet İhracatçıları Birliği’nde de aktif görev aldığını belirten Eldener, “Konuya devlet yani kamu çok önem veriyor. Biz de UTİKAD olarak iki farklı amaçla birlikte yer alıyoruz; sektöre olan teşviklerin artırılması ve hizmet ihracatı ile ilgili karşılaşılan problemlerin azaltılması. Örneğin ihracatçılara verilen yeşil pasaport gündemimizde yer alıyordu. Bu yeşil pasaport uygulaması yalnızca mal ihracatçıları için geçerliydi. Sonra hizmet ihracatçılar için de kabul edildi ancak son üç yıl boyunca yurtdışına en az 1 milyon dolarlık fatura kesilmesi ve pasaportun geçerlilik süresinin iki yıl olması gibi zor şartlar sunuldu. Biz buna itiraz ettik. Birtakım itirazlarda bulunduk ve sonuçta bu yılın başında yeni kanun çıktı. Bunun sonucunda 1 milyon dolarlık limit 500 bin $’a indi. Yani 3 yıl boyunca yurtdışına 500 bin $ hizmet gerçekleştirmiş firmalar yeşil pasaport alabilir dendi ve pasaportun geçerlilik süresi iki yıldan dört yıla çıkartıldı” diye konuştu.
SEKTÖRÜN 2020 BEKLENTİLERİ
UTİKAD Başkanı Emre Eldener, sunumunun sonunda sektörün ‘2020 Beklentileri’ne de verdi:
Mevzuat Beklentilerimiz:
U-ETDS için AB’nin uyguladığı sistemin benimsenmesi
Bilgilerin gönderilmesi yerine bilgilerin kamu idaresi erişimine açık hale getirilmesi
TİO Yetki Belgesi ücretinin düşürülmesi, yetki belgesi sayılarında sadeleşmeye gidilmesi
Kombine Yük Taşımacılığı Yönetmeliği’nin karayolu taşımacılığı yerine doğrudan Kombine Taşımacılığı artırmaya yönelik düzenlenmesi ve Kombine Taşımacılığa teşvik verilmesi
Posta ve hızlı kargo taşımacılığında gönderi tasnifine ilişkin olarak otomatik barkod okuyucu ve bant sistemine geçiş sürecinin yeniden değerlendirilmesi
Yeni Gümrük Kanunu’nun gümrük süreçlerini hızlandıracak ve bürokrasiyi azaltacak şekilde yasalaşması
Yüksek demuraj ücretleri sebebiyle yurtdışına yapılan döviz transferlerinin uygulama ve mevzuat iyileştirmeleri ile azaltılması
Sektörel Beklentilerimiz:
Lojistik Master Planı’nın kamu liderliğinde hayata geçirilmesi ve sektör ile paylaşılması
Marmaray’dan yük geçişinin aktif hale gelmesi
İstanbul Havalimanı’nda hizmet veren kargo personellerinin çalışma ve sosyal koşullarının iyileştirilmesi
Kapıkule ve gümrük çıkış noktalarında insani çalışma şartlarının sağlanması
11. Kalkınma Planı’nın ulaştırma ve lojistik sektörü için pozitif ivme sağlaması
Okul-sektör iş birliğinin geliştirilmesi, donanımlı eleman sayısının artırılması
E- Ticaret Alanındaki Beklentilerimiz:
E-ticaret ve e-ihracatın gelişmesi
Endüstri 4.0 ve Blockchain teknolojisinin getirdiği olanakların sektöre adaptasyonun sağlanması, dijital dünya için farkındalığın geliştirilmesi
E-ihracat ilgili tüm sürecin tek bir mevzuat altında toplanmasının sağlanması
E-ihracat işlemlerinde aynı gün çıkışın sağlanması, iade süreçlerinin kısaltılması, farklı ülkelerden iadelerin kabulünün sağlanması
UTİKAD SEKTÖREL İKİ RAPORA İMZA ATTI
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener’in sunumunun tamamlanmasının ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Durmuş Ali Deveci, UTİKAD ve DEU Denizcilik Fakültesi iş birliği ile hazırlanan “Lojistik Eğilimler ve Beklentiler Araştırması” ile ilgili bir konuşma yaptı. Dekan Prof. Dr. Durmuş Ali Deveci’den sonra kürsüde yerini alan Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Lojistik Yönetimi Bölümü Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Okan Tuna’nın ‘’Lojistik Eğilimler ve Beklentiler Araştırması”nın sunumunu gerçekleştirdi.
UTİKAD’ın sektöre yönelik ikinci raporu “UTİKAD Lojistik Sektörü Raporu-2019”un sunumunu ise raporu hazırlayan UTİKAD Sektörel İlişkiler Müdürü Alperen Güler yaptı. Küresel Lojistik ve Türk Lojistik Sektörü konusunda detaylı bilgilerin yer aldığı rapor, basın mensuplarından büyük ilgi gördü.
Sunumların ardından Başkan Emre Eldener, UTİKAD Yönetim Kurulu Üyeleri ve Prof. Dr. Okan Tuna, basın mensuplarının sorularına detaylı bir şekilde yanıt verdi.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/36NLK4Q via IFTTT
0 notes
Text
Doğum Borçlanması Başvurusu ve Şartları 2019

Doğum borçlanması, kadınlara doğum yapmadan önce ve doğum yaptıktan sonra, iş göremedikleri süre için tanınan bir haktır. Doğum borçlanması, kadının çalışamadığı zamana ait primleri dışarıdan ödemesi halinde geçen zamanın çalışma süresine eklenebilmesi avantajıdır.
Doğum Borçlanması Talep Edebilenler
Doğum borçlanması isteğinde bulunma hakkı olan kişiler şunlardır: SSK mensubu olup sigortaya bağlı çalışması bulunan kadın çalışanlar, (Bu maddeye en son torba yasa ile 4A, 4B ya da 4C kapsamında çalışan bütün kadın personel dahil edilmiştir.)Kendi adına çalışan ve sigorta kapsamındaki kadın çalışanlar,Kamu görevlisi olarak çalıştığı halde SSK’ya bağlı değerlendirilen kadın çalışanların doğum borçlanması istemeye hakkı vardır.
Doğum Borçlanması Şartları
Doğum borçlanması koşulları şunlardır: Borçlanmak isteyen kadının sigortaya bağlı olduğu tescil edilmiş olmalıdır. Ayrıca kadının adına prim yatırılmış olması da aranan bir koşuldur.Kendi adına çalışan kadınların prim ödemesi olup olmadığı göz önüne alınmaksızın sadece sigortalı olduğunun tescil edilmesi gereklidir.Kamu hizmetinde çalıştığı halde SSK mensubu olan kadının da sigortalı olduğunun tescil edilmiş olması gereklidir.Kadın çalışan doğumdan önce çalışmaya başlamış olmalı ve sigortalılık koşullarını yerine getirmiş olmalıdır.Doğum sonrası kadın çalışan adına prim ödenmemiş olması gereklidir. Yani borçlu durumuna düşme şartı yerine getirilmelidir.Doğum borçlanması yapmak isteyen kadının borçlandığı zaman zarfında çocuğunun yaşıyor olması gereklidir.
Doğum Borçlanması Yasal Süresi
Doğum borçlanma süresi yasalarca belirlenmiştir. Çeşitli durumlarda olabilecek borçlanma süreleri şunlardır: Hamile kadının doğumuna 21 gün ( 3 hafta) kalıncaya kadar evde istirahat ettiği süre ve doğumu takip eden 8 haftalık zamanda dahil olmak üzere borçlanılabilecek en uzun süre 2 yıldır.Kadın sigortalı çalışanlar 2 yıllık borçlanma süresini çalışamadıkları takdirde uzatabilirler. Uzatma en fazla 3 kez olabilir. Yani doğum yapan kadının 6 yıl boyunca borçlanma hakkı vardır.Eğer kadın çalışan doğumdan sonra prim ödedi ise bu durumda sigorta primi ödenen süre doğum borcu içine dahil edilmez. Prim yatan süreler hesaplanır ve 2 yıllık borç hakkından düşülür. Kalan süre 2 yıla tamamlanıncaya kadar borçlanılabilir.Doğumdan bir süre sonra bebek öldüğü takdirde yapılabilecek borçlanma süresi bebeğin ölüm zamanı dikkate alınarak hesaplanır. Bebeğin ölümü ile borçlanma hakkı biter.Sigortalı çalışan kadın ilk doğumunu yaptıktan sonra aradan 2 sene geçmeden tekrar doğum yapabilir. Böyle bir durumda çalışan kadın iki doğum arasındaki süre ve ikinci doğumdan sonra kullanılabilecek 2 yıllık zaman dilimi de dahil olmak üzere bu evrede geçen toplam süresini borçlanabilir.Yeni torba yasa uyarınca doğum borçlanması en fazla 3 çocuk için sınırlandırılmıştır. Buna göre yeni yasada doğum borçlanma süreleri şunlardır: Birinci çocuk için 2 yıl, İkinci çocuk için 4 yıl, Üçüncü çocuk için 6 yıl olmak üzere borçlanma hakkı tanınmıştır.
Doğum Borçlanması İçin Başvuru
Doğum borcu müracaatı yapılabilecek yerler şunlardır: Sigortalı olarak çalışan ve SSK mensubu kadınlar en son çalışmış oldukları şehrin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’ne ya da Sosyal Güvenlik Merkezine başvurabilir.Kamu görevlisi olarak çalışan kadınlar ( Bu sınıfa eski kamu görevlisi kişiler de dahildir.) Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Daire Başkanlığı’na müracaat etmelidir. Bu kurumun adresi Mithat Paşa Caddesi No:7 Sıhhiye / ANKARA olarak geçmektedir. Bu talep yapılırken borçlanma talep dilekçesi ile birlikte başvuru yapılmalıdır. Doğum süresi borçlanması için müracaat edildikten sonra çalışanın amiri/ patronundan herhangi bir evrak getirmesi istenmez. İşlem, kayıtların tetkik edilmesi sonucunda başvurulan kurum tarafından yapılır. İnternet Üzerinden Doğum Borçlanması Başvurusu Online doğum borçlanması müracaatı da yapılabilir. Sosyal Sigorta Kurumuna bağlı çalışan kadınlar müracaatlarını https://www.turkiye.gov.tr/sosyal-guvenlik-4a-doğum-borçlanması-basvurusu adresi üzerinden yapabilirler.BAĞKUR’a bağlı çalışan kadınlar müracaatlarını https://www.turkiye.gov.tr/sosyal-guvenlik-4b-doğum-borçlanması-basvurusu adresi üzerinden yapabilirler.Emekli Sandığına bağlı çalışan kadınlar müracaatlarını https://www.turkiye.gov.tr/sgk-kamu-gorevlisi-kadin-sigortalinin-doğum-sonrasi-primsiz-gecen-sreleri-borclanmabasvurusu-ve-takibi adresi üzerinden yapabilirler.Yukarıda bildirilen adres linklerine tıklandığında ekrandaki sayfadan kimlik doğrulaması yapılabilir.Bütün bu işlemler e-devlet sistemi üzerinden yürütülür. E-devlet sitesine giriş için e-devlet şifresi gereklidir. E-devlet şifresi olmayan başvuru sahipleri herhangi bir PTT şubesinden 2 TL ödeme yapmak suretiyle kendilerine ait şifre edinebilirler. Doğum Borçlanması İçin Ödenmesi Gereken Miktar Doğum borçlanması için gereken tutar bahse konu yılın brüt asgari ücreti üzerinden hesaplanır. Bu hesaplamada dikkate alınan brüt asgari ücretin 1 günlük tutarının % 32’si olarak hesaplanır. Bu tutarın 7.50 ile çarpılması sonucu da günlük olabilecek en yüksek doğum borçlanması için gereken tutardır. Bir başka deyişle tavan prim ödeme miktarıdır. 2019 Yılı için böyle bir hesaplama yapıldığında olabilecek en düşük günlük borçlanma miktarı 27,28 TL ‘dir. Bu rakam aylık hesaplama yapıldığında 820 TL civarında bulunur. Yapılabilecek tavan borçlanması günlük en fazla 204,65 TL olarak belirtilmiştir. Bu rakamlara göre toplam borçlanma hesaplandığında elde edilen değerler şunlardır: Çocuk için 19.648,51 TL ila 147.348,00 TL,Çocuk için 39.297,02TL ila294.696,00 TL,Çocuk için 58.945,53 TL ila 442.044,00 TL olabilir. En Düşük Prim Üzerinden Doğum Borçlanması Minimum prim için doğum borçlanması çeşitli süreler için hesaplandığında ortaya çıkan rakamlar şunlardır: 1 Ay için borçlanılıyorsa ödenecek prim 818,4 TL,2 Ay için borçlanılıyorsa ödenecek prim 1.636,8 TL,3 Ay için borçlanılıyorsa ödenecek prim 2.455,2 TL,6 Ay için borçlanılıyorsa ödenecek prim 4.910,4 TL,1 Yıl için borçlanılıyorsa ödenecek prim 9.820,80 TL,2 Yıl için borçlanılıyorsa ödenecek prim 19.641,60 TL’dir. Doğum Borçlanması Müracaatı Gerekli Evraklar Doğum borçlanması başvurusu belgeleri şunlardır: Kimlik Fotokopisi,Doğum Borçlanması müracaat formu,Doğum borçlanması için istek dilekçesidir. Doğum Borçlanması Avantajları Doğum borçlanmasının faydaları şunlardır: Doğum borçlanma primlerinin ödenmesini erken emeklilik gibi düşünmek yanlış olur. Bu yapılan ödemeler emekli olunduğu takdirde, toplam hizmet yılına eklenecek süredir.Doğum borçlanması emeklilik yaşı süresine etkilidir.Doğum borçlanması sigortalılık süresine etkilidir. Doğum Borçlanması İle Kazanılan Süre Doğum borçlanmasının en önemli avantajı kazanılan süredir. Doğum borçlanması yapıldığında kazanılan süre hesaplandığında, her çocuk için 2 yıl üzerinden 720 günden prim hesabı yapılır. 1 Çocuk için kazanılan süre 720 gün,2 Çocuk için kazanılan süre 1.440 gün,3 Çocuk için kazanılan süre 2.160 gündür. Doğum Borçlanması Taksiti Doğum borçlanması tutarları oldukça yüklü meblağlar olduğu için çalışanlar tarafından taksitlendirilmesi istenir. Fakat SGK bu konuda herhangi bir esneklik göstermemektedir. Borçlanılan tutarın defaten yani tek seferde ödenmesini istemektedir. Başvuruyu takip eden 30 günlük süre zarfında ödeme yapılmasını şart koşmaktadır. Bu süre içinde bütün ödeme tek taksit olarak yapılmazsa başvuru sahibi doğum borçlanması hakkını kaybeder. SGK herhangi bir taksit seçeneği ile ödeme yapılmasını kabul etmemektedir. Doğum borçlanmasını ödemek için çalışanların çoğu banka kredisi çekerek bunu SGK’ ya yatırmaktadır. Doğum Borçlanması Kredisi Veren Bankalar Doğum borçlanması kredisi veren başlıca bankalar şunlardır: Ziraat Bankası,Halkbank,Vakıfbank,İş Bankasıdır. Bu bankalardan doğum borçlanması kredisi alabilmek için çalışanın kredi notunun yeterli düzeyde olması gereklidir. Read the full article
#çocukparası#DoğumBorçlanması#DoğumBorçlanmasıBaşvurusu#DoğumBorçlanmasıŞartları#doğumparası#GerekliEvraklar#Şartları2019#sgk#sigorta#SosyalGüvenlikKurumu
0 notes
Text
Fortune 500 Türkiye'de lider TÜPRAŞ oldu - BLOOMBERG HT

Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ (TÜPRAŞ), Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği Fortune 500'de, 88,6 milyar liralık net satış geliriyle birinci oldu. 12'ncisi gerçekleştirilen ve finansal kurumlar ile holding dışındaki tüm sektörleri kapsayan Fortune 500 Türkiye araştırmasının 2018 sonuçları, Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Şule Laleli, CRIF Türkiye Birim Müdürü Yavuz Arsoy ve Fortune Türkiye Finans Editörü Ayfer Yıldız'ın katılımıyla İstanbul'da açıklandı. Fortune Türkiye, CRIF ve kardeş kuruluşu Dun & Bradstreet Türkiye tarafından hazırlanan araştırmaya göre, Fortune 500 Türkiye'nin ilk sırasında net satışlarını 2018'de önceki yıla göre yüzde 64,1 artırarak 88 milyar 552 milyon liraya çıkaran TÜPRAŞ yer aldı. TÜPRAŞ, geçen yıl da listenin ilk sırasında bulunuyordu. Listede sırasını değiştirmeyen bir diğer şirket de Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) oldu. EPİAŞ, net satışlarını yüzde 55 artırarak 63,8 milyar liralık net satış geliriyle ikinciliğini korudu. Geçen yıl listenin 4'üncü sırasında bulunan Türk Hava Yolları ise (THY) bir basamak yükselerek 3'üncü oldu. THY'nin net satışları yüzde 58 artarak 62,9 milyar liraya çıktı. Önceki yıl 5'inci sırada yer alan Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), 51 milyar 51 milyon liralık net satışla 4'üncü sıraya yükselirken, 3'üncü sırada yer alan Petrol Ofisi ise 49 milyar 933 milyon lirayla 5'inci sıraya geriledi. Listede Opet Petrolcülük AŞ 42 milyar 997 milyon lirayla 6'ncı, Ford Otomotiv 33 milyar 292 milyar lirayla 7'nci, Bim Birleşik Mağazalar AŞ 32 milyar 323 milyon lirayla 8'inci, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları 27 milyar 15 milyon lirayla 9'uncu ve Arçelik 26 milyar 904 milyon lirayla 10'uncu sırada yer aldı. Geçen yıl 12'nci sırada bulunan Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları, bu yıl 9'uncu olurken, 9'uncu sırada bulunan Arçelik ise 10'unculuğa geriledi. Net satış yüzde 31,84 arttı, net kar yüzde 16,63 düştü Listede yer alan 500 şirketin toplam net satışları, yüzde 31,84'lük artışla 1 trilyon 588 milyar 380 milyon liraya yükseldi. Araştırmaya göre, 2018 yılında ÜFE'nin yüzde 33,64 olduğu düşünüldüğünde, reel olarak net satışlarda yüzde 1,35'lik düşüş yaşandı. Listedeki şirketlerin net karları ise 2017 yılına göre yüzde 16,63 düşerek 54 milyar liraya geriledi. Son yıllarda kur ve faizdeki yükselişle bozulan bilanço yapılarını düzeltmek için esas faaliyetlere yönelen şirketler, 2018'de de bu eğilimi sürdürdü. Şirketlerin esas faaliyet karı yüzde 37,52 artarak 131,3 milyar liraya yükseldi. Finansman giderlerindeki yükseliş eğilimi geçen yıl da artarak sürdü. Fortune 500 şirketlerinin toplam finansman giderleri yüzde 125,79 artarak 139,2 milyar liraya çıktı. 2017'de listede yer alan şirketlerin finansman giderlerindeki artış yüzde 22,53 oranındaydı. Sektörel bazda bakıldığında ise finansman giderlerindeki bozulmanın en fazla üretim sektöründe olduğu görülüyor. Üretim şirketlerinin finansman giderleri yüzde 163, inşaat şirketlerinin yüzde 90, hizmet ve ticaret şirketlerinin ise yüzde 83 arttı. İhracat TL bazında yüzde 57, dolar bazında yüzde 19 arttı Fortune 500 şirketleri, geçen yıl ihracatlarını TL bazında yüzde 57 artırarak 450 milyar liraya çıkardı. İhracat, dolar bazında ise yüzde 19,01 artarak 93,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Fortune 500'ün toplam satışlar içinde ihracatın payı 2018'de yüzde 28,33'e çıktı. Bu oran 2017'de yüzde 23,78 olarak gerçekleşmişti. En fazla ihracat yapan şirket, geçmiş yıllarda olduğu gibi yine THY oldu. THY, 54,8 milyar liralık ihracat gerçekleştirdi. THY'yi, 27,3 milyar liralık ihracatla Ford Otomotiv, 17,4 milyar lirayla Arçelik, 16,1 milyar lirayla RC Rönesans İnşaat, 14,4 milyar lirayla Tofaş izledi. En fazla ihracat artışı ise Tosçelik Spiral Boru'dan geldi. Listeki 500'üncü şirketin net satışı 500 milyon lirayı aştı Listedeki ilk 10 firma Fortune 500'ün net satış gelirlerinin yüzde 30,1'ini oluşturdu. Bu rakam, geçen yıl yüzde 27,2 seviyesindeydi. İlk 100 firmanın net satışları ise Fortune 500'ün net satış gelirlerinin yüzde 71,8'ini oluşturdu. 279 şirketin satış geliri 1 milyar lira sınırına yaklaştı. Satış geliri 10 milyar liranın üzerinde olan şirket sayısı ise 29 oldu. Fortune 500'deki 119 şirket zarar açıkladı. Listedeki 500'üncü şirketin net satışı 500 milyon TL'yi aştı. Bu yıl 90 yeni şirketin girdiği listedeki firmaların 271'ini üretim, 118'ini ticaret, 85'ini hizmet, 26'sını ise inşaat kuruluşu oluşturdu. Fortune 500 şirketlerinin geçen yıl GSYH'de yüzde 38 olan payı, bu yıl yüzde 42,9'a yükseldi. Listedeki şirketlerin istihdam oranını her yıl artırdıkları da dikkati çekti. 2018'de tüm olumsuzluklara rağmen listede yer alan şirketlerin istihdam oranı yüzde 8,31 arttı. En fazla istihdam artış oranı yüzde 35,37 ile inşaatta gerçekleşirken, inşaatı, yüzde 10,55 ile üretim sektörü takip etti. Fortune 500 şirketlerinin toplam istihdamı 1 milyon 240 bini aştı. Türkiye'deki toplam istihdamın 28,7 milyonu bulduğu göz önüne alındığında, Fortune 500 şirketlerinin Türkiye'deki toplam istihdamda yüzde 4,32'lik bir paya sahip olduğu görülüyor. Fortune 500, ABD listesine ancak ikinci sıradan girebilir Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Şule Laleli, araştırma sonuçlarının açıklandığı toplantıda yaptığı konuşmada, Fortune 500 şirketlerinin 2018 yılı toplam satışlarının, TCMB'nin 2018 yılı ortalama kur değeri olan 4,81 lira baz alınarak yapılan hesaplamaya göre 329,9 milyar dolar olduğunu söyledi. Laleli, buna göre, Fortune 500 Türkiye şirketlerinin tamamının, Fortune 500 ABD listesine geçen yıl olduğu gibi ikinci sıradan girebildiğini belirterek, şunları kaydetti: "ABD listesinin ilk sırasında bulunan Walmart'ın net satışları 514,4 milyar dolar. Buna göre, 500 şirketin toplam net satışları Walmart'ın yüzde 64'ü ediyor. Türkiye'de imalat, ticaret, hizmet ve inşaat sektörlerini kapsayan Fortune 500 Türkiye çalışması, son 10 yılda olduğu gibi bu yıl da CRIF ve kardeş kuruluşu Dun & Bradstreet Türkiye ile birlikte hazırlandı. Bugün Türkiye'de şirketler üzerine yapılan birçok akademik çalışmada, Fortune 500 Türkiye verilerinin referans olarak alınması, çalışmaya olan güvenin önemli bir göstergesi. Fortune 500 Türkiye listesinde yer almak, şirketler için bir prestij sembolü olarak tanımlanıyor." Fortune 500 listesindeki ilk 10 şirket ve net satışları şöyle: Şirket adı TL Değişim(Yüzde) 1 1 TÜRKİYE PETROL RAFİNERİLERİ AŞ 88.552.170.000 64,1 2 2 ENERJİ PİYASALARI İŞLETME AŞ 63.825.723.003 55,0 3 4 TÜRK HAVA YOLLARI AO 62.853.000.000 58,0 4 5 BOTAŞ BORU HATLARI İLE PETROL TAŞIMA AŞ 51.050.727.266 52,5 5 3 PETROL OFİSİ AŞ 49.933.106.000 30,8 6 6 OPET PETROLCÜLÜK AŞ 42.997.122.000 51,4 7 7 FORD OTOMOTİV SANAYİ AŞ 33.292.030.000 31,4 8 8 BİM BİRLEŞİK MAĞAZALAR AŞ 32.322.987.000 30,4 9 12 EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI TAŞ 27.015.254.000 44,2 10 9 ARÇELİK AŞ 26.904.384.000 29,1 KAYNAK HABER SİTESİ Read the full article
0 notes
Text
Bakan Soylu'dan '3600 ek gösterge' açıklaması

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 3600 ek gösterge beklentisine ilişkin, "Bu sözü Sayın Cumhurbaşkanımız 24 Haziran seçimleri kampanyasında verdi ve biz sözün arkasındayız. Yapabileceğimiz en kısa zamanda bunu gerçekleştireceğiz. Bu bizim sözümüz." dedi. Bakan Soylu, TV100'de katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Terörle mücadelenin sürdüğünü belirten Soylu "Yıl başından bugüne kadar engellenen terör saldırısı 111. Bu az bir rakam değil. 2017'de bu sayı 670 idi." ifadesini kullandı. Yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde alınan tedbirlere değinen Soylu, "İstanbul seçimleri için çok ciddi tedbirler ve önlemler aldık. Propaganda döneminde çok büyük olaylar olmadı. Hem valiliğimizin yürüttüğü hem de seçim kurulunun bizimle ortaklaşa yürüttüğü bölümde olmadı. 51 bin 800 güvenlik görevlimizi o gün görevlendireceğiz." diye konuştu. Suriyelilerin oy kullanacakları iddiası Süleyman Soylu, Suriyelilerle ilgili "oy kullanacaklar" iddiasına ilişkin şunları kaydetti: "İstanbul'da hiçbir Suriyeli oy kullanamayacak. Türkiye vatandaşı olanlar varsa onlar oylarını kullanacaklar. Hepsi bu kadar. O da neye tekabül ediyor özellikle bakmış değilim. Türkiye'de alınanların sayısı 80 bin civarında. İstanbul'da neye tekabül eder bilmiyorum. Onların da büyük bir bölümü çocuk. Seçmen kitlesi açısından çocuğun bir katkısı olmuyor." Göç meselesiyle ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini ve bu yıl 120-122 bin kaçak göçmeni yakaladıklarını aktaran Soylu, şöyle devam etti: "Cebinde ikametgahı olmayan kimseyi görmeyeceğiz. 6 ay içinde bunu sağlayacağız. Arapça tabelalar var. Biz bunu Kilis'te yaptık, Arapça tabelaların yüzde yüzünü kaldırdık. Oradaki usül şudur. Türkçe büyük bir bölüm, altına bir bantla beraber Arapça yazmak istiyorsa yazabilir. Kurallarımız ve standartlarımıza uygun. Gaziantep'te bir bölümünü kaldırdık. Bugün valimizle tekrar konuştum. İyi bir noktası kalktı. Arka sokaklarda olanların tamamı kalmayacak." "3600 ek gösterge hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımızın sözü" İçişleri Bakanı Soylu, 3600 ek gösterge beklentisiyle ilgili şunları söyledi: "3600 ek göstergeyle ilgili hükümetimiz ve Sayın Cumhurbaşkanımızın sözüdür ve biz bunu gerçekleştireceğiz. İhtiyaç da var. Bunu da söyleyeyim. Çünkü çalışma maaşlarıyla emekli maaşları arasında fark var. Bu fark yönetilebilir bir fark değildir. Bunu biliyoruz ve sağlayacağız. Bunun oluşturduğu sıkıntılar da söz konusu. Farkındayız ve biliyoruz. Bu sözü Sayın Cumhurbaşkanımız 24 Haziran seçimleri kampanyasında verdi ve biz sözün arkasındayız. Yapabileceğimiz en kısa zamanda bunu gerçekleştireceğiz. Bu bizim sözümüz." "Zannediyorum yakın bir dönem içinde ceza indirimiyle karşı karşıya kalınacak" Af meselesiyle ilgili Adalet Bakanlığıyla beraber çalıştıklarını anlatan Soylu, şunları kaydetti: "Adalet Bakanlığının daha kapsamlı bir çalışması söz konusu. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın indirim konusunda açık talimatı var. Ona ait bir noktaya geldi. Zannediyorum yakın bir dönem içerisinde böyle bir ceza indirimle karşı karşıya kalınacak. Biraz çalışıldı. Son 1-2 haftada da tekrar bir değerlendirmeler yapıldı. Ancak Adalet Bakanlığı bu konuda hakikaten dört başı mamur, bizim de içinde olduğumuz bir çalışma gerçekleştiriyor. Patronajı Adalet Bakanlığında. İnanıyorum ki yakın bir zamanda ortaya çıkacaktır." "İçişleri Bakanıyım ben çakar kullanmıyorum" Çakarlı arabalarla ilgili mücadelenin sürdüğünü belirten Soylu, kendi arabalarında 6 aydır çakar kullanmadığını ve aslında buradan bir mesaj verdiğini ifade etti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, şöyle konuştu: "23 Haziran sonrası her şey değişecek. Bu konularla ilgili VİP dahil olmak üzere. Öyle bir şey söz konusu değil. Kimsenin orada (VİP) hakkı olmadan oradan birtakım imtiyazlarla geçmesi, gitmesi söz konusu olmayacak. Bu konularda çok sert ve oradaki görevlilerimizle de kimseyi karşı karşıya, inisiyatif alanında bırakmayacak bir olay meydana getireceğiz. Hiçbir vatandaşımız bundan endişe etmesin. İçişleri Bakanıyım, kendi konvoyumdaki arabalara, polis arabaları dahil çakar kullandırmıyorum." Altı ay içerisinde 2 bin 500 çakarlı arabaya ceza kestiklerini ifade eden Soylu, Türkiye'de kanun çıktıktan sonra 22 bin sürücüye makas atmaktan, 2 binin üzerinde sürücüye ise drift yapmaktan ceza yazıldığını dile getirdi. Read the full article
#24haziranseçimleri#3600ekgösterge#çakar#cumhurbaşkanı#içişleribakanı#süleymansoylu#suriyeliler#terörlemücadele
0 notes
Text
Karantinada meskende elektrik tüketimi arttı
18 Nisan 2020, Cumartesi 11:39
İstanbul
BEDAŞ, AEDAŞ ve ÇEDAŞ’ın örneklem üzerinden yaptığı çalışmaya göre yeni tip koronavirüs etkisinden önceki ve sonraki 30 günlük elektrik tüketimleri analiz edildi. 15 Şubat-15 Mart ile 16 Mart-14 Nisan tarihlerindeki tüketimler kıyaslandığında; İstanbul Avrupa Yakası’nda elektrik tüketimi meskende günlük ortalama yüzde 15, Antalya, Isparta ve Burdur’da günlük ortalama yüzde 15,1, Sivas, Tokat ve Yozgat’ta ise günlük ortalama yüzde 11,2 arttı.
Tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkisi altına alan yeni tip koronavirüse karşı mücadelede en etkin yol, kişinin kendini izole ederek ve mümkün olduğunca evde kalması. Türkiye genelinde idari kararla berber, kafe, restoran gibi pek çok ticarethanenin kapalı olduğu, bazı sektörlerde üretimin ciddi anlamda daraldığı bu dönemde toplam elektrik tüketiminde önemli bir düşüş gözleniyor. Ticarethane ve sanayideki elektrik tüketimindeki gerilemeye karşın virüsten korunmak için evde kalan kişilerinin sayısının giderek arttığı bu süreçte mesken abonelerinin elektrik tüketiminde ise artışın olduğu duyuruldu.
KORONAVİRÜSTEN ÖNCEKİ VE SONRAKİ 30 GÜN BAZ ALINDI
İstanbul Avrupa Yakası’nda 5,2 milyon aboneye hizmet veren BEDAŞ, Antalya, Burdur ve Isparta’da 2.2 milyon abonenin elektrik dağıtımı yapan AEDAŞ ile Sivas, Tokat ve Yozgat’ta 1 milyondan fazla aboneye hizmet veren ÇEDAŞ, yeni tip koronovirüsün mesken abonelerinin elektrik tüketimine yansımasını ortaya koymak üzere ortak çalışmaya imza attı. Üç bölgeden elde edilen tüketim verileri ile bir ‘örneklem’ çalışması yapıldı. Örneklemde; İstanbul Avrupa Yakası’nda tüketilen elektriğin yüzde 84’ü, Antalya, Isparta ve Burdur’da tüketilen elektriğin yüzde 92’si ile Sivas, Tokat ve Yozgat’ta tüketilen elektriğin yüzde 64’ünü oluşturan mesken, sanayi ve ticarethane aboneleri baz alındı. 2019 yılının hava koşullarının farklı olması, 2019’un Mart ve Nisan aylarının tüketimiyle 2020’nin aynı dönemini kıyaslamanın koronavirüsün gerçek etkisini göstermeyeceği düşünüldüğünden, analizin dönemi mesken abonelerinin koronavirüs etkisinden önceki ve sonraki 30 günlük zaman dilimi olarak belirlendi.
ELEKTRİKLİ EV ALETLERİNİN YOĞUN KULLANIMI ETKİLİ OLDU
Türkiye’de yeni tip koronavirüsün görüldüğü 11 Mart tarihinden itibaren mesken abonelerinin elektrik tüketimi artış eğilimine geçti. Koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler nedeniyle evden çalışma ve evde kalanların oranlarındaki artışın etkisi ile mesken gruplarında elektrik tüketimindeki artış, mart ayından sonra nisan ayında etkisini göstermeye devam etti.
MESKEN TÜKETİMİ ÜÇ BÖLGEDE DE ARTIŞA GEÇTİ
BEDAŞ’ın hizmet bölgesi olan İstanbul Avrupa Yakası’ndaki örneklemde kullanılan mesken grubunun 15 Şubat-15 Mart tarihleri arasında 175,3 milyon kWh olan tüketiminin, yeni tip koronavirüsün etkisinin hissedilmeye başlandığı 16 Mart-14 Nisan tarihleri arasında 201,7 milyon kWh’ye ulaştığı tespit edildi. Örneklemden hareketle İstanbul Avrupa Yakası’nda elektrik tüketiminin günlük ortalama yüzde 15 arttığını ortaya konuldu. Yapılan analize göre mesken müşterilerinin yüzde 80’inde günlük yüzde 10 ila 20 arasında tüketim artışı olduğu belirlendi.
AEDAŞ’ın hizmeti verdiği Antalya, Isparta ve Burdur’da örneklemde kullanılan mesken grubunun elektrik tüketiminde de koronavirüs nedeniyle evde kalanların artmasının etkisiyle günlük ortalama yüzde 15,1’lik bir artış yaşandığı görüldü. Bölgedeki mesken abonelerine yönelik yapılan örneklem kapsamına giren tüketicilerin 15 Şubat-15 Mart tarihleri arasında 47,6 milyon kWh olan tüketimi 16 Mart-14 Nisan tarihleri arasında 54,8 milyon kWh’ye çıktı. Yapılan analize göre mesken müşterilerinin yüzde 80’inde yüzde 8 ila 18 arasında tüketim artışı olduğu saptandı.
ÇEDAŞ’ın hizmet verdiği Sivas, Tokat ve Yozgat’ta örneklemin yapıldığı mesken grubunun tüketimi 15 Şubat-15 Mart tarihleri arasında 25,8 milyon kWh iken 16 Mart-14 Nisan haftasında bu rakam 28,7 milyon kWh’ye ulaştı. Yani mesken abonelerinin tükettiği elektriğin miktarında günlük ortalama yüzde 11,24’e varan bir artış söz konusu oldu. Yapılan analize göre mesken müşterilerinin yüzde 80’inde yüzde 6 ila 15 arasında tüketim artışı olduğu belirlendi.
KIYASEN FATURA DÜZENLEMESİ BU 3 BÖLGEDE ŞİMDİYE KADAR HİÇ UYGULANMADI
CK Enerji, 3 görevli tedarik şirketi CK Enerji Boğaziçi Elektrik, CK Enerji Akdeniz Elektrik ve CK Enerji Çamlıbel Elektrik’in bu dönemde müşterilerine oluşturacağı faturaları gerçek ölçümler üzerinden yaptığını açıkladı. EPDK’nın geçtiğimiz günlerde uygulamaya koyduğu ‘kıyasen fatura’ düzenlemesinin üç şirket tarafından da şimdiye kadar uygulanmadığı belirtildi. Akdeniz’de 3 bin 49 ve Çamlıbel’de 10 bin 943 müşterinin bulunduğu kırsaldaki karantina bölgelerinde kıyasen fatura yapılmayarak karantina bitiminde gerçek tüketim üzerinden faturalama yapılacağı açıklandı. Üç bölgede de yerinde okuma ve gerçek tüketime göre faturalandırmanın söz konusu olduğu duyuruldu.
KÜÇÜK ÖNLEMLERLE TASARRUF MÜMKÜN
Enerji kaynaklarının verimli kullanılmasında toplumsal farkındalık oluşturmayı hedeflediğini hatırlatan CK Enerji yönetimi, Enerji Okuryazarlığı Projesi ile bu anlamda tüketicilere destek verdiğini dikkat çekerek şu açıklamaya yer verdi:
“Sadece ülkemiz değil; dünya için, gelecek nesillerimiz için bizler enerjimizi tasarruflu kullanmamız çok önemli. Burada hepimize görev düşüyor. Arkadaşlarımız geçtiğimiz yıllarda her evde bulunan elektrikli aletlerin günde, ayda kaç saat kullanıldığını, ne kadar elektrik tükettiğini hesaplamaya yarayan bir uygulama geliştirdi. Ardından da bu aletleri doğru kullanarak kaç TL tasarruf edilebileceğinin hesabını ortaya koydu. 2020 ocak ayı elektrik tarifesini baz alınarak hazırladığımız tabloya göre aylık tüketimi 359,7 kWh olan bir aile, çok kolay uygulanabilecek adımlar atarak 255 TL’lik elektrik faturasını 185 TL’ye düşürebiliyor. Ayda 70 TL’ye varan bir tasarruf için yapılması gerekenler ise oldukça kolay. Örneğin, günde 3 saatlik kullanımla ayda 31 TL harcayan klasik ampulleri, LED ampul ile değiştirerek sağlanacak tasarruf 20 TL’yi buluyor. Yine bulaşık makinesini tam kapasite doldurarak ayda 6 TL, ütüyü işlem bitmeden 5 dakika önce prizden çekip tabanındaki ısıyı kullanarak ayda 4 TL, buzdolabını güneş olmayan noktada, duvara en az 10 cm uzaklıkta koyarak ayda 9 TL tasarruf etmek mümkün.
TÜKETİM HESAPLAMA MODU VE ŞEFFAF FATURA UYGULAMASI VAR
Enerji Okuryazarlığı çerçevesinde; www.ckbogazici.com.tr, www.ckakdeniz.com.tr, www.ckcamlibel.com.tr web sitelerinde yer alan ‘tüketim hesaplama’ uygulaması sayesinde elektrikli ev aletlerinin ortalama kullanımına göre aylık tüketim bedelinin tek tuşla hesaplanması mümkün. Bu uygulamayla tüketiciler, evde en çok kullandıkları elektrikli aletlerin günde, ayda, yılda kaç TL elektrik harcadığını net olarak görebiliyor. Elektrik faturasındaki kalemler konusunda da tüketiciyi bilgilendiren şirketlerimiz, yine web sitesinde yer alan ‘Şeffaf Fatura’ uygulaması ile müşterilerini aydınlatıyor.”
Kaynak: DHA
Bu Yazı Karantinada meskende elektrik tüketimi arttı adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/karantinada-meskende-elektrik-tuketimi-artti/
0 notes