Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
COVID-19: Daha az öldürücü, daha çok bulaşıcı
Mehmet Yayla
Belirsizliklerle dolu bir salgının başlangıcında, en kötü senaryonun öngörülüp radikal önlemlerin alınması doğru bir tepki. Virüs tam olarak tanımlanmamış, yayılma ve ölüm olayı bilinemezken agresif önlem almak paranayokça değil. İşin aslı, Çin, Kore, Vietnam gibi ülkeler bu konuda başarı gösterirlerken, batı dünyası (Batı Avrupa ile Kuzey Amerika) bu belirsizliğe karşı önlem almakta büyük gecikme ve karmaşa yaşadı.
Bu saptamayla başladıktan sonra, gelinen aşamada, tehlikenin boyutunun tekrar gözden geçirilmesi ve yeni bir çözüm stratejisi geliştirilmesi gerekiyor. Şu ana kadar uygulanan “sulandırılmış karantina”yı ilelebet uygulamak mümkün ve kabul edilebilir değil. Aşı konusunda gelişmeler olsa da, yakın zamanda uygulanmaya başlanacak bir aşı henüz elde yok.
Aralık ayından beri geçen süreçte hastalığa yolaçan virüs, hastalığın seyri, tedavisi ve pandeminin yayılması konusunda önemli bir bilgi birikimi elde edildi. Ancak kamuoyu ve sosyal medyada dolaşan, hastalığın bulaşıcılığı ve hayati tehlikesi ile ilgili algı halen Ocak ayının istatistiklerine dayanıyor. Kamuoyunda varolan tehlike algısının eldeki veriler ışığında, gerçekçi bir şekilde güncellenmesi, COVID-19 hakkında medyada genel-geçer doğru kabul edilen bir çok veri ve istatistiğin tekrar ele alınması gerekiyor.
Dolaşan bilgi kargaşası sonucunda hastalığın tehlikesi bazen olduğundan daha az, bazen de daha fazlaymış gibi aktarılıp ve algılanabiliyor. Şimdiye kadarki önyargısal hatalar (bias?) genelini -hataların bilinçli mi bilinçsiz mi yapıldığı tartışmasına girmeden- son çalışmalarda elde edilen verilere göre incelediğimizde şu iki sonuca varabiliriz :
1) Hastalığın ölüm oranı ilk açıklanandan çok daha düşük (yine de mevsimsel gripten daha yüksek)
2) Hastalığın bulaşıcılığı ilk hesaplanandan daha yüksek.
Aslında bu iki sonuç sayısal olarak biribirine bağlı ve temel olarak, şimdiye kadar yapılan bir algı hatasını, ölüm oranı ve bulaşıcılığın neye göre hesaplandığının ayırdedilmemesini gösteriyor (1).
Tutarsızlığın nedeni, ölüm oranını hesaplamak için genellikle farklı parametreler kullanılması. Örneğin Vaka Ölüm Oranı, ölüm sayısının kaydedilen enfeksiyon sayısına bölünmesidir. Bu rakam, test ve kayıt sayısına bağlıdır, büyük ölçüde hatalı olabilir. Enfeksiyon Ölüm Oranı ya da Gerçek Ölüm Oranı ise toplam ölüm sayısının yine toplam enfeksiyon sayısına bölünmesiyle hesaplanır. Toplam sayı ise ancak çıkarımlanabilir: kaydedilen veya edilmeyen -ama öngörülen sayıların toplamını kapsar.
Örneğin, virüsün 100 kişiyi enfekte ettiğini düşünün; 70'i asemptomatik ve enfeksiyonlarından habersizdir. 30'u hastalanır ve teşhis edilir ve bu 30 kişiden 1'i ölür.
Bu örnekte Enfeksiyon /Gerçek Ölüm Oranı % 1'dir (1/100), ancak Vaka Ölüm Oranı % 3,3'tür (1/30).
Ölüm oranları:
Güncel bir örnek olarak New York kentinde COVID-19 kaynaklı ölüm oranının kamuoyuna yansıtılmasını inceleyelim. 1 Mayıs 2020 tarihinde NY yerel yönetimi, testleri pozitif çıkan kayıtlı(2) 13.156 ölüme 5.126 adet semptom görülen, ama test uygulanmayan ölümü ve geçen yılların kayıtlarının ortalamasına göre fazla gelen nedeni belirlenmemiş 5.148 'fazladan ölümün' tümünü ekleyerek(3), New York kentinde hayatını COVID-19 nedeniyle kaybetmiş insan sayısını 23430 olarak belirledi(4).
Bu hesaplamanın ne kadar gerçekçi olduğunu şimdilik bir yana bırakıp, ölüm oranlarının bu 23430 sayısından yola çıkarak, kamuoyuna nasıl yansıtıldığına bakalım:
1) Bazı medya kuruluşları ve bazı sosyal medya kullanıcıları, ölüm sayısı olan 23430'u kayıtlı pozitif test sonucu olan 166883 sayısına bölerek ölüm oranını %14 buldular (4). (Kayıtlı vaka ölüm oranı)
2) New York Eyaleti ise yaptığı antikor testlerinin yaklaşık %20'sinin antikor taşıdığını buldu. Bu oran ve kayıtlı pozitif test sonucunu kullanarak şimdiye kadar 1.671.351 kişiye virüs bulaştığını öngördüler. Ölüm sayısı olan 23430'u da 1.671.351 sayısına bölerek “enfeksiyon ölüm oranı” olarak % 1.4 buldular.(4)
3) Tam bu arada, NY kenti yerel yönetimi %0.28 crude mortality rate (kaba ölüm hızı) şeklinde bir rakam açıklayarak kafaları iyice karıştırdı. Bu rakam ölüm sayısını kentte kayıtlı toplam nüfusa bölerek elde ediliyordu ki, hem zaman içinde değişkendi, hem de hastalığın bulaşma durumundaki ölüm tehlikesi hakkında bilgi vermiyordu.(4)
4) New York eyalet valisi Andrew M. Cuomo açıklama yaparak ölüm oranının beklenenden daha düşük, % 0.5 civarında olduğunu ilan etti. Columbia Universitesinden epidemiolojist (salgın hastalıklar uzmanı) Jeffrey Shaman ise tüm ABD için ölüm oranını %0.6 civarında hesaplamıştı.(5)
5) En iyimser tahmin, Kaliforniya'daki bir grubun ölüm oranını % 0.12-% 0.2 arasında hesaplayan istatistik çalışması -ki bu oran bile mevsimsel grip kaynaklı ölüm oranının biraz üzerinde(6). Çalışma, antikor testi yapılan katılımcıların bir kısmının Facebook üzerinden, istekliler arasından seçilmesi yüzünden eleştirildi, ancak yazarlar, virüsün bulaşma oranının sosyal medya kullanan/kullanmayan arasında fazla dağılım farkı göstermediği argümanıyla çalışmalarını savundular.(7)(8)
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, ABD'de mevsimsel grip kaynaklı ölüm oranı % 0.1 olarak kabul ediliyor.
Speküle edilen bu oranların en iyimseri ile en kötümseri arasında 100 kattan fazla fark var. Bu son derece ciddi bir rakam, ziya eğer %0.12 rakamı doğru olsa, uygulanan tüm karantina, hayatı durdurma vb. önlemler aşırı önlemler olacak ve Dünya Sağlık Örgütü'nün inandırıcılığı, daha önce A-H1N1 fiyaskosunda(9)olduğundan daha ağır bir şekilde sarsılacak. Yok eğer %14 rakamı doğruysa, alınan önlemler yetersiz ve derhal, katı bir karantina başlatılmalı.(10)(Şu ana kadar uygulanan kilitlenme gerçek bir karantina değil, ancak salgını yavaşlatmaya yönelik.)
%14... %1.4... %0,6... %0,28... %0,12... Şimdi, bu rakamlardan hangisine güvenelim?
Öncelikle ne konuda bilgi istendiğini anlamamız, ve hangi konuda bilgi verdiğimizi anlatmamız lazım. Örneğin halkın cevap aradığı soru “hastalık bulaşan kişilerin iyileşememe, hayatını kaybetme oranı nedir?” ise, vereceğimiz rakamı tam olarak ifade etmemiz gerek: “virüs bulaşan her 100 kişiden kaçı öldü” Bu da kayıtlara geçmiş veya geçmemis toplam sayıların öngörülmesi ve ölüm sayısının bulaşma sayısına bölünmesi ile elde edilir, yani Gerçek Ölüm Oranı. Yukarıdaki şıklardan 1 ve 3 farklı parametreleri, Vaka Ölüm Oranı ve Kaba Ölüm Oranlarını ölçer, aradığımız bilgiyi vermez. 2, 4 ve 5 teorik olarak aradığımız bilginin farklı yöntemlerle ekstrapole edilerek (çıkarımlanarak) öngörülmesidir. Aralarındaki nicel farklılık ise çıkarım yöntemlerindeki farklılıklardan kaynaklanır. Henüz mart ayı sonunda, gerçek ölüm oranının %1'in altında olabileceği yayımlanmıştı.(1) Şu anki araştırmalar %0.5 - %0.6 civarını gösteriyor. Bu oran, halen mevsimsel gribe göre yüksek olsa da, daha önce açıklananlardan daha rahatlatıcı bir oran gibi görünüyor. Ancak aritmetik olarak bu düzeltme, bulaşma oranının sanılandan daha yüksek olduğu gerçeğiyle birlikte geliyor.
Buraya kadar geldiğimiz nokta “enfeksiyon sayısının gerçekte daha yüksek olduğunun bulunması” sonucunda dolaylı olarak ölüm oranının daha düşük bir değere düzeltilmesinden bahsediyor. Buna ek olarak, ölüm ve vaka sayılarının zaman içinde değişimini inceleyerek son haftalarda ölüm oranında gerçek bir düşüş olduğu görülebilir(11). Küresel verilere göre mayıs ayı sonunda ölümlerin artış hızı, yeni vaka sayısının artış hızına göre biraz yavaşlamış görünüyor:
Bu yavaşlama -bir olasılıkla- hastalık tedavisindeki gelişmelere, özellikle de yanlış tedavi protokollerinin belirlenip bırakılması (örneğin invaziv vantilasyon/entübasyonun azaltılması) sayesinde ölüm oranının doğrudan düşürülmüş olmasına bağlanabilir. 21 Nisan'da yayımlanan bir çalışmaya göre, solunum aygıtlarının kullanımında gidilecek bir değişiklikle, ağır vakaların ölüm oranlarında %50'ye varan bir azalma sağlanabiliyordu.(12)
Aritmetiksel olarak, grafikte gözlemlenen yavaşlamayı açıklayabilecek diğer bir olasılık da: ölüm oranının değişmeyip, gerçek vaka sayısının azalmış, ancak yapılan test sayısının artmış olması. Bu durumda da yukarıdaki grafiklere benzer bir eğilim görülebilir. Dünyada yapılan test sayısının artıp artmadığı, ülkelerden alınan bilgilerden bulunabilir, ancak bir diğer değişken de günlük yapılan testlerin rasgele mi, yoksa semptom gösterenlerin çoğunlukta olduğu bir popülasyona mı uygulandığı. Bu da işleri karıştırıyor.
Bulaşıcılık katsayıları
Antikor testlerine göre, koronavirüs bulaşma rakamlarının resmi rakamların çok üzerinde olduğunu,(7) bunun da aslında bir anlamda iyi haber olduğunu, çünkü hastalığın ölüm oranının aslında ilk açıklananlardan çok daha düşük olduğunu gösterdiğini gördük. Ancak madalyonun diğer yüzü: bu durumda enfeksiyon sayısı ilk açıklanandan çok daha fazla. Yani hastalık şimdiye kadar öngörülenden daha bulaşıcı, tıbbi terimiyle: bulaşma katsayısı daha yüksek. Bu durum, kilitlenmeden sonra bile virüsün yayılmasını ya da alınan en katı önlemlere rağmen Çin'de bile yeni vaka görülmeye devam etmesini açıklıyor.
Bu durum salgının seyrini nasıl etkiler? Medyada sürekli olarak “ikinci dalganın sonbaharda geleceği” ifade ediliyor. Yani yaz mevsiminde en azından bir duraklama olacağı beklentisi var. Bu beklenti, grip ve soğuk algınlığı salgınlarının ilkbahar sonu ve yazın bitmesinden kaynaklanıyor. Yazın salgınların bitişi ve nedenleri literatürde sıkça işlenmiş bir konu :
1) Yazın sıcaklığın ve nemin artması sayesinde virüsler vücut dışında daha çabuk bozuluyor.(13, 14)
2) Güneşin ultraviyole (UV, morötesi) ışınları virüsü daha çabuk etkisiz hale getiriyor. Güneşlenme süresinin artması sonucu, yine dışarıda virüsün stabilitesi düşüyor.(15, 16)
3) Yine UV ışınları sayesinde yazın insanlarda D vitamini eksikliğinin azalması sonucu bağışıklık sistemi kuvvetleniyor, virüsün patojenliği dolaylı olarak düşüyor.(17, 18, 19)
Güneş ışığı ve virüs bozulması konusunda 2005'te yapılan kapsamlı bir çalışmada koronavirüs ve diğer virüslerin güneş altında etkinlik kaybetme süreleri incelenmiş(20). Koronavirüslerin nispeten güneşin UV ışığına duyarlı olması iyimserliğimizi artırabilir. 2003 yılındaki ilk SARS salgını da yazın durmuş, hastalığa yol açan virüs (SARS-CoV-1 ) ise 2004 yılında şaşırtıcı bir şekilde tamamen ortadan kaybolmuş,(21) hatta bu yüzden aşı çalışmaları bile durdurulmuştu.(22) Ancak 2002-2003 dönemindeki korona virüsünün bulaşma kaysayısı, şu anda COVID-19'a yol açan SARS-CoV-2 virüsüne göre daha düşüktü :
Bu yılki virüsün, SARS-CoV-2'in bulaşıcılığının yüksek olması nedeniyle salgının yazın da devam etme olasılığı var. Ayrıca, Kuzey Yarıkürede yaz sıcaklıkları ve güneşlenme süresinin uzunluğu sayesinde belirgin bir şekilde yavaşlasa bile, kış mevsimini yaşayan Güney Yarıkürede devam etme olasılığı yüksek. Haziran-Eylül ayları arasında kış mevsimini yaşayan Arjantin, Şili, Uruguay, Brezilya, G. Afrika, Y.Zelanda ve Avustralya gibi güney yarıküre ülkelerinde salgın artarak devam edebilir. Bu durumda, kuzeydeki duraklama sürecinden sonra sonbahar'da güneşlenme süresi ve sıcaklıklar azalınca salgının ikinci dalga olarak tabir edildiği şekilde geri dönme olasılığı çok yükselir. Yani, 2003 SARS salgınındaki gibi yazın kendiliğinden tamamen kaybolacağı beklentisi, bulaşma katsayısı daha yüksek olan COVID-19 için biraz fazla iyimser bir beklenti.
Ancak eldeki “resmi” rakamları gözönüne alırsak, COVID-19′un öldürücülüğü, yılın ilk aylarında açıklanana ve özellikle de halkın şu anki algısına göre çok daha düşük.
---
Kaynaklar:
1) https://theconversation.com/the-coronavirus-looks-less-deadly-than-first-reported-but-its-definitely-not-just-a-flu-133526
2) https://www1.nyc.gov/assets/doh/downloads/pdf/imm/covid-19-deaths-confirmed-probable-daily-05022020.pdf
3) https://www.cdc.gov/mmwr/volumes/69/wr/mm6919e5.htm?s_cid=mm6919e5_Xc
4) https://www.worldometers.info/coronavirus/coronavirus-death-rate/
5) https://www.washingtonpost.com/health/antibody-tests-support-whats-been-obvious-covid-19-is-much-more-lethal-than-flu/2020/04/28/2fc215d8-87f7-11ea-ac8a-fe9b8088e101_story.html
6) https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.04.14.20062463v1.full.pdf
7) https://www.nature.com/articles/d41586-020-01095-0
8) https://www.the-scientist.com/news-opinion/how-not-to-do-an-antibody-survey-for-sars-cov-2-67488
9) https://academic.oup.com/eurpub/article/22/1/7/489927
10) https://newseu.cgtn.com/news/2020-03-23/-Lock-it-down-and-stay-at-home-How-an-Italian-town-beat-COVID-19-P4AiPD0QbS/index.html
11) https://www.worldometers.info/coronavirus
12) https://www.ajtmh.org/content/journals/10.4269/ajtmh.20-0283 (bu konuda aynı doğrultuda çok kaynak var)
13) https://www.advisory.com/daily-briefing/2020/03/26/covid-summer
14) https://www.accuweather.com/en/health-wellness/new-study-says-high-temperature-and-high-relative-humidity-significantly-reduce-spread-of-covid-19/703418
15) https://www.accuweather.com/en/health-wellness/uv-radiation-from-the-sun-increases-by-a-factor-of-10-by-summer-and-could-be-key-in-slowing-covid-19/703393
16) https://www.journalofhospitalinfection.com/article/S0195-6701(13)00154-0/fulltext
17) https://medium.com/@ra.hobday/coronavirus-and-the-sun-a-lesson-from-the-1918-influenza-pandemic-509151dc8065
18) https://evrimagaci.org/covid19-ile-mucadelede-d-vitamini-kritik-bir-rol-oynuyor-olabilir-8701
19) https://www.ctvnews.ca/health/coronavirus/vitamin-d-deficiency-may-be-linked-to-more-severe-cases-of-covid-19-studies-suggest-1.4937535
20) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1280232
21) http://somatosphere.net/2016/where-has-sars-gone-the-strange-case-of-the-disappearing-coronavirus.html/
22) https://theconversation.com/the-mysterious-disappearance-of-the-first-sars-virus-and-why-we-need-a-vaccine-for-the-current-one-but-didnt-for-the-other-137583
0 notes
Text
Hızır, İlyas ve Korona
Balkan Romanlarının halk şarkısı Ederlezi...
Goran Bregoviç’in uyarlamasıyla ve tabii “Çingeneler Zamanı” filmiyle tanındı. Ben ise filmden değil, ODTÜ’nün dağcılık kolu ile trenlerde-otobüslerde etkinliğe giderken, o uzun yollarda walkmen kulaklıklarını paylaşan arkadaşlar sayesinde tanımıştım şarkıyı. Geçen binyılın sonlarına doğruydu, Ankara’daki öğrenci evlerinde arkadaşlarla içilen çayın, biranın ve hatta rakının* yanında dinlenebilirdi. Sözlerini kimse söyleyemezdi tabi :
“Naaa.. Edelrezi.. Edelreezii... na na na naaa naaaaaa...”
Henüz Google olmayan zamanlarda** hepimiz için gizemli bir şarkıydı. “Kim bilir tercümesi ne?” idi, “Ederlezi ne garip bir kelime, ne demek” idi, neden bahsederdi?
youtube
20-25 yıldır bu şarkıyı zaman zaman dinlerim. “Ederlezi de ne demek?” sorusuna yanıt bulmak için harekete geçmem ise ancak 2020′nin karantina günlerine denk gelebildi. İnternette iki-üç tıklama ve sonuç: Ederlezi, bildiğimiz Hıdrellez demekmiş!
Anadolu, Mezopotamya, Orta Asya, Kırım, Kafkas ve Balkan mitolojilerinde, darda kalanlara karada yardım eden Hızır ile denizde yardım eden İlyas’ın yeryüzünde buluştuğu gün olarak kutlanırmış. Tek tanrılı dinlerden önce varolan bu inanç her kültürde öyle bir yer etmiş ki, sonrasında ortodokslar “AyaYorgi günü“ (Saint-George), müslümanlar “Hz Hıdır ile Hz. İlyas günü” veya “Aid al-Khidr“ şeklinde uyarlayıp devam ettirmişler. Alevi kültüründe Hızır’ın Hz. Ali ile özdeşleştirilmesi dolayısıyla Hıdrellez bayramı daha bir önem kazanmış.
Dinler ne derse desin, ritüellere ve zamanlamaya bakınca bu kutlamaların gayet bilimsel bir gözleme dayandığı ileri sürülebilir: Sıcak-güneşli mevsimin, ilkbahar gündönümünden (21 mart) yaklaşık 45 gün sonra, 6 mayısta kendini hissettirdiği ve sonbahar gündönümünün (22 eylül) yaklaşık 45 gün sonrasına, 4-8 kasıma kadar devam ettiği kabul ediliyor. Bu durumda Hıdrellez adıyla kutlanan gün, ilkbahar mevsiminin tam ortasına denk geliyor.
Günlerin, güneşlenme süresinin uzadığı, havanın hissedilir derecede ısınmaya başladığı Hıdrellez... Aynı zamanda bilimum parçacığın-virüsün havada uzun süre asılı kalamadığı, lipid zarflarının sıcaktan bozuluverdiği, güneşten gelen morötesi ışınlarla genetik yapılarının haşat olduğu dönemin başlangıcına denk geliyor. Yani salgınların, hastalıkların azaldığı, bulaşma katsayısın düştüğü, eğrinin yassılaştığı dönem... Yani diyeceğim o ki:
Haydi Ederlezi, koronadan kurtar bizi :-)
Bu biraz garip oldu, daha yerli ve milli bir kafiye bulalım (mesela biraz şiddet içermeli):
Haydi Hıdrellez, koronanın başını ez ! :-S
Ya da... Neyse... Şarkıya dönecek olursak, o çok merak ettiğim, “kim bilir ne derin, ne hüzünlü anlamı vardır” diye düşündüğüm sözlerin çevirisini de buldum. Derin anlam konusunda -itiraf edeyim- önce biraz hayal kırıklığı yaşasam da, sonra düşününce dedim ki kendime: “Anlam biraz sesin tonunda, biraz müziğin tınısında, biraz satır aralarında, hikayenin anlatılmamış kısmında, en çok da dinleyenin iki kulağı arasında değil midir?”
Sa o Roma babo, e bakren chinen Tüm Romanlar babacım, kuzu kesiyor
A me, chorro, dural beshava Bir ben, gariban, ayrı oturuyorum
Romano dive, amaro dive Roman gününde, bizim günümüzde
Amaro dive, Ederlezi Bizim günümüzde, Hıdrellez’de
Same amala oro kelena Ahbap-dost horon tepiyor,
Oro kelena dive kerena Horon tepiyor, günü kutluyor
Sa o Roma Bütün Romanlar
Sa o Roma, babo, babo Bütün Romanlar, babey babey,
Sa o Roma, o daje Bütün Romanlar, oy anam
Sa o Roma, babo, babo Bütün Romanlar, babey babey,
Ej, Ederlezi Ederlezi Ah Hıdrellez Hıdrellez
Sa o Roma, daje Bütün Romanlar, anacığım
-------------------------------------------------------------------------------------
Sağlıklı, güneşli günler sizinle olsun.
Mehmet Yayla
Notlar:
* 1990′larda da rakı pahalıydı, ama bugünkü gibi öğrencilerin çoğu için ulaşılmaz bir şey değildi. 1-2 hafta masraftan kısınca, 2-3 arkadaş birleşip alınabiliyordu. Sonra da tören gibi içilirdi.
** 1998′de kurulmuş resmi olarak.
1 note
·
View note