#şiir seyyidan kömürcü sena
Explore tagged Tumblr posts
merzangus-blog · 8 years ago
Text
“ben biraz günde beş vakit hiçbir şey yapmayan biri ben biraz üzgün baharatlara fena meyilli”
nasıl büyük yalanlar doldurmuşsunuz tarihe. biz koca bir gerçeği efsunlu rivayetlere tercih ettiğimizden beri bakın ne haldeyiz. kusurlu ve yarım hikayemiz ellerimiz bile çirkin. hiç bir şey oturmuyor yerine.
kafiyeyi bıraksak yeridir. elim ayağım nedir onu bile bilmiyorum. tutunduğum ve tutunulması gerekenin ne olduğundan hiç haberim yok inan hangi sapakta neyi nereye taşıyorum? ’ ‘nereye bu gidiş’ diye sorarız kendimize tamda böyle zamanlarda ve seni hatırlarız. unutmak diye bir şey yoktur insan unutmaz hatırlayamaz olur sadece. üstünü örter bu yalnızlığın kaldıramaz ya da silemez. hatırlamak ruhun yara almasını sağlamakla eş değer. fakat ancak ağladığımda hissediyorum ruhumun varlığını gülerken değil ağlarken inanıyorum kendime.
yine kalbimin dönüp durduğu gecelerden biriydi bir yanı ateşten daha harlı bir yanı aklı selim kalbim. hızla atıyordu bana sormadan o ezgiyi ilk duyduğum gece. önce hiç bir şey yokmuş gibi başlıyor sonra bütün doğu rüzgarlarını önüne katarak gelip ciğerlerime doluyordu. bu nasıl bir hatırlatmadır kalbim. “ahvâk” ammicede seviyorum anlamına geliyormuş. sevmek hafızayla bir bütün. hafızanın kanunu aşkın kanunudur. insan ancak sevdiğini öğrenir diyordu üstad. sevmek birazda hiç görmediklerimize duyulan hasret. sevmek kurak iklimlerde ve şiirde gezinen.
artık her şeyi onunla yazıyorum. sana bundan bahsetmek isterdim ancak 'bahis fiili bunun için yeterli dirayette değildi. ben de değilim. kalemim bu kadar büyümedi henüz. ne kadar büyüsekte geçmişi hatırlayacağımızdan ve büyüdüğümüzü farkedemeyeceğimizden yakınıyoruz biz. bu nasıl bir yılgınlık kalbim. oysa sen bir nehirde atıyordun. merhamet salacaktık okyanuslara. ne oldu yumruğunu hiç gevşetmeden yüreyecek o küçük kıza? “daha yolun başındasın” diyenleri de mi duymadın gürültüden? hatta öyle gürültüyle doldun ki önce menzilini unuttun sonra suyun çekildiğini sandın. zannın çoğundan kaçacaktın.
ben küçükken de böyleydim. yaz mevsimine yenilirdim.
sana kalbimden ve kaderden de bahsetmek isterdim ancak bahis fiili bunun için yeterli dirayette değildi. ben de değilim. bizi bu şarkılar hep yerin dibine geçirdi. ahmet kaya şarkısının en çok bu kısmını içten söylüyordu “benim sonum dünden belli” ve en acı olan kısmı “hep sonradan gelir….” aklım başımda değil. aklım kaderimin en ince dallarını dahi kolluyor/sorguluyor. her sapağın en başında bir hasret ve sonunda o yarım kalmışlık hissiyle devam ediyor yoluna. yolun sonunda daralması bir ilizyon bunun farkında. yolda çürük meyveleri bile dolduruyor heybesine bıkmadan. ne ağır bir azlık Allahım diyor sonra. bu bir yenilginin ifadesidir bak. yenilgi acele etmekten. beklemek ince ve vakarlı. ey şehir ne oldu sana ne hafif bir kalabalık bu? sana adını veren bu nehir kaç destana şahit ve dilimize türkü oldu? o akıyor bense utancımdan çıkamıyorum yokuşu. benim sonum dünden belli.
utanıyorum çünkü kalbim kırdığı her hayalden sonra geçmişten af diliyor. kurmuyor sanki artık kırıyor. yeni bir hayatın koynunda geleceği kolluyorum. ben hiç bakamadım zaten şimdiki zamanın yüzüne. kalbim ne vardı geçmişi içimde bu kadar büyütecek? bir yarımı bütünden hoş görecek ne vardı? babam “birini bir şeyi sevdiğini sanmak ham bir meyveyi dalından koparmak gibidir…. ” derdi. evet babacım öyledir. ve dalına geri takamayacığımızı bilmek ham bir meyveden daha acıdır.
sana meyvelerden bahsetmek isterdim ancak bahis fiili ham bir meyve için biraz ağır kaçıyor. Âmine oğluna babasını anlatmıştı hatırlar mısın bilmem “onu ilk gördüğümde o en tepedeki meyve gibiydi. al yanaklı yakışıklı. en olgun. sonra Allah Âmine nin duasını kabul etti. ama çok kısa süren bir vuslattı bu. rüya gibi.” bu nası hikaye anne! hiç mi aldanmadın? ben belki de hiç ulaşamayacağım meyvelerin en güzeline bilmiyorum anne. güzellik gerçekle eştir ben rüyayla sandım. zannın çoğundan kaçacaktım. ben uyanınca da devam ettim o rüyaya bilmiyorsunuz. nasıl büyük yalanlar doldurmuşlar tarihe biz nasıl inandık onlara anne?
ben küçükken de böyleydim.
bu yol hep böyle gidecek ve hiç bırakmayacak eteklerimizi bu yarım kalmışlık hissi. hayır hayır “bu benimki sevda değil” ne zaman içimde ölecek olsa bir şeyler bu mısraları söyler. sen de biliyorsun duanın ve davanın heyecanı kursağımızda kalacak öldüğümüzde ama kimse hatırlamayacak bizi. ölümse şunu hatırlatacak: güzellik gerçektedir ve tam olmaklık cennettedir. ve “hoşumuza değil boşumuza gittiği için severiz şiiri” der şair. şiir bu yüzden umudun ifadesi. öyleyse oku bana dünya lekesini de avunsun kalbim….
“ne kadar ağırıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler yarım dalgın ve kusurla geldim ben buraya”
Ekim, 2016, Sakarya.
i
0 notes