#şeker üretimi
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 4 months ago
Text
Kamuda Tasarruf Söylemleri ve Ereğli Şeker Fabrikası İhalesi
Kamuda Tasarruf Söylemleri ve İhaleler İktidar, kamu kurumlarında tasarruf yapılacağını belirtirken, aynı zamanda alım ihalelerinin hız kesmeden devam ettiğini gözler önüne seriyor. Bu kez, devlete ait bir fabrikada pancarın işlenmesi ve şeker üretim kapasitesinin artırılması için dikkat çekici bir ihale duyurusu yapıldı. İhale kapsamında “danışmanlık hizmeti” alınacak. Türkiye Şeker Fabrikaları…
0 notes
konyapamuksekermakinesi · 8 months ago
Text
pamuk şeker makinesi bayilik şartları, pamuk şeker makinesi bayileri, pamuk şeker makinesi üretimi
pamuk şeker makinesi bayilik şartları, pamuk şeker makinesi bayileri, pamuk şeker makinesi üretimi
0 notes
nesrin-c · 1 year ago
Text
YAŞI 50/75 ARASI OLANLAR MUTLAKA OKUYUN
Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir yazı.
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....
PEKİ KİM BUNLAR?
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..?
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Alıntı
Tumblr media
164 notes · View notes
datcufan-blog · 4 months ago
Text
YAŞI 50 ve 75 ARASI GENÇLER
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesiliz biz…....
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..?
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi ders verecek kadar bilgi sahibi...
Harp görmüş, darp görmüş…
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları,
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğanlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın, Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Onun için1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin.
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır..
Tumblr media
17 notes · View notes
kadir-tr2569 · 4 months ago
Text
Kansızlığa ve hipertansiyona iyi geliyor! Bayburt'ta hasadı başladı: Kanserli hücreleri kapı dışarı ediyor https://www.ntv.com.tr/galeri/n-life/lifestyle/kansizliga-ve-hipertansiyona-iyi-geliyor-bayburtta-hasadi-basladi-kanserli-hucreleri-kapi-disari-ediyor,15zjpuF6_ESzhyuH_J-slg
11 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 11 months ago
Text
Tumblr media
YAŞI 50/75 ARASI OLANLAR MUTLAKA OKUYUN
Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir yazı.
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....
PEKİ KİM BUNLAR?
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..?
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Mutlaka okuyun hiç yalansız dolansız bizim hayatımız.
karekter dediğimiz şey bu insanlarda o kadar çok ki karekter abidesi her biri
13 notes · View notes
tamamsenkazandn · 2 years ago
Text
Çok düşündüm beni ne mutlu eder diye. Bir bahçe; içinde mevsimlik meyve ağaçlarının ekilebileceği, sebzeler yetiştirebileceğim, güzel çiçeklerle süsleyebileceğim bir bahçe. Evin büyük odasının hobi odası olarak kullanıp içerisinde belki kanarya üretimi belki 2m lik bir akvaryum, belki bir çok çeşit canlıları barındıran bir hobi odası. Belki çeşit çeşit ilginç meyvesi olan kaktüs, belki şeker kamışı birazda. Bir motosiklet için garajım ve tarlayı bahçeyi sürebileceğim 4 çeker traktörüm. Bazen bir kaç sinemaya kaçış, bazen müzelerin gezgini olmak. Bazen tarihi bazen geleceği araştırmak. Bunun gibi bir çokk detaylı şey daha. Emekli olmuş meğer benim içim diye düşünürken aslında benim bunlara kısmen sahip olduğum aklıma geldi. Bir kaç eksiklik ki onlarda tamamlanabilecek şeyler olmasına rağmen neden ben bunun özlemini başka şehirde çekiyorum ? Çünkü hayatımızın değerini insanlar para ile belirliyor. Paran kadar insansın, paran kadar kelimelerin güçlü oluyor. İnsansız yaşamayı 7 yıldır gerek mecburiyetten gerek bilinçli olsun denedim. İnsan insana da muhtaç. Velhasıl diyeceğim o ki, insan dosta gönül düşürsün. Dost o ki izinsiz bahçenizi dermeyen, işini kalp ile görendir.
7 notes · View notes
aynodndr · 2 years ago
Text
YAŞI 50/75 ARASI OLANLAR MUTLAKA OKUYUN
Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir yazı.
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....
PEKİ KİM BUNLAR?
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..?
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Alıntı
6 notes · View notes
baskilipecetemm · 2 years ago
Text
Diyaroğlu - Islak Mendil - Baskılı Peçete - Stick Şeker
Baskılı ıslak mendil, baskılı peçete, stick şeker, baharat çeşitleri, kese kağıdı, yemek ve ikram seti, ambalaj malzemeleri, tek kullanımlık ürün üretimi.
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 23 hours ago
Text
Kayseri Biyogaz Tesisi 5 bin 300 haneye elektrik
https://pazaryerigundem.com/haber/206590/kayseri-biyogaz-tesisi-5-bin-300-haneye-elektrik/ -
Kayseri Biyogaz Tesisi 5 bin 300 haneye elektrik
Tumblr media
Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen yenilenebilir ve çevreci enerji üretiminin hedeflendiği kurulu gücü 4,5 megavatlık Kayseri Biyogaz Tesisi’nde 1 yılda 5 bin 300 hanenin ihtiyacını karşılayacak 19 milyon KW elektrik üretildi.
KAYSERİ (İGFA) – Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç’ın özel önem verdiği sürdürülebilir enerji üretimi konusunda hizmetlerini sürdürerek, çevreci projeleriyle Türkiye’ye örnek olmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Beydeğirmeni Biyogaz Tesisi, Türkiye’deki en büyük üçüncü biyogaz tesisi olma özelliği taşıyor ve hayvansal atıklardan elde edilen biyogazla her gün elektrik üretiyor. Bu tesis sayesinde, çevreye katkı sağlarken, aynı zamanda enerji üretiminde de kayda değer bir başarı elde ediliyor.
2024 yılı itibarıyla, Beydeğirmeni Biyogaz Tesisi toplamda 19 milyon kWh elektrik üreterek, 5 bin 300 hanenin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayacak kadar enerji sağladı. Bu başarı, sadece elektrik üretmekle kalmayıp, aynı zamanda çevre kirliliğini de önemli ölçüde azaltıyor. Hayvansal atıkların biyometanizasyon yöntemiyle işlenmesi, metan gazının enerjiye dönüştürülmesi ve elde edilen enerjinin kullanılması, çevre dostu bir enerji üretim sürecini ortaya koyuyor.
Beydeğirmeni Tesisi’nde kullanılan organik atıklar arasında büyükbaş ve kanatlı hayvan gübresi, şeker pancarı, mısır silajı ve bitkisel atıklar yer alıyor. Bu sayede hem enerji üretiliyor, hem de atıkların çevreye zarar vermesi engelleniyor.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, çevre dostu projeleriyle hem yerel ekonomiye hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlamaya devam ediyor. Beydeğirmeni Biyogaz Tesisi, bu alandaki en büyük adımlardan biri olarak, geleceğe yatırım yapıyor ve Kayseri’yi çevre dostu enerji üretiminde öncü bir şehir haline getiriyor.
Tumblr media
0 notes
rayhaber · 4 months ago
Text
Elbistan Ovası'nda Şeker Pancarı Hasadı Başladı
Elbistan Ovası’nda bu yıl yaklaşık 2 bin çiftçinin mart ve nisan aylarında toprakla buluşturduğu şeker pancarı tohumlarının büyümesi ile hasat dönemi resmen başladı. Makinelerle gerçekleştirilen hasat işlemleri, hasat edilen pancarların kamyon ve traktörlerle şeker fabrikasına taşınmasıyla devam ediyor. Makinelerin giremediği dar alanlarda ise çiftçiler, geleneksel tarım aletleri olan ‘Dirgen’…
0 notes
saglikestetikdis · 3 days ago
Text
Dil Üzerindeki Sarı Tabaka Neden Olur, Nasıl Geçer?
Tumblr media
Dil Üzerindeki Sarı Tabaka Neden Olur, Nasıl Geçer?
Dil üzerindeki sarı tabaka, genellikle bir sağlık durumunun belirtisi olarak ortaya çıkar ve çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu durum, dilin yüzeyinde oluşan ve genellikle hoş olmayan bir görünüm yaratan bir tabaka şeklinde kendini gösterir. Sarı tabakanın en yaygın nedenlerinden biri, ağızda ve dilde biriken bakteri, ölü hücreler ve yemek artıklarıdır. Bu birikim, dilin normal renginin kaybolmasına ve sarı bir görünüm almasına yol açar.
Sarı tabakanın bir diğer yaygın nedeni, yetersiz ağız hijyenidir. Dişleri ve dili düzenli olarak fırçalamamak, ağızda bakterilerin çoğalmasına ve dilin sararmasına neden olabilir. Bu durum, özellikle sabahları daha belirgin hale gelir çünkü gece boyunca tükürük üretimi azalır ve ağızda bakteri birikimi artar. Ağız hijyeninin ihmal edilmesi, dildeki sarı tabakanın kalıcı hale gelmesine yol açabilir.
Bağışıklık sistemi ile ilgili sorunlar da sarı tabakanın oluşumuna katkıda bulunabilir. Vücudun savunma mekanizmaları zayıfladığında, ağızda enfeksiyon riski artar. Örneğin, oral kandidiyazis (pamukçuk) gibi mantar enfeksiyonları, dilin sarı görünmesine neden olabilir. Bu durumda, dilin üzerinde beyazımsı veya sarı bir tabaka oluşur ve genellikle kaşıntı ve rahatsızlık hissi ile birlikte gelir.
Beslenme alışkanlıkları da dildeki sarı tabakanın oluşumunda önemli bir rol oynar. Aşırı miktarda şeker, alkol veya kafein tüketimi, ağızda bakterilerin artmasına ve dilin sararmasına neden olabilir. Özellikle sigara içen bireylerde, dilin sarılaşması sıkça gözlemlenir. Sigara dumanı, dilin yüzeyinde birikmeye neden olan kimyasallar içerir.
Sarı tabakadan kurtulmak için öncelikle ağız hijyenine dikkat edilmelidir. Dişlerin günde en az iki kez fırçalanması ve dilin de fırçalanması önerilir. Dil fırçaları, dilin yüzeyindeki birikintileri temizlemek için özel olarak tasarlanmıştır ve kullanımı oldukça etkilidir. Ayrıca, düzenli olarak ağız gargarası kullanmak, ağızda bakterilerin azalmasına yardımcı olabilir.
Yeterli su tüketimi de önemlidir. Su, ağız kuruluğunu önler ve tükürük üretimini artırarak ağızda bulunan bakterilerin temizlenmesini sağlar. Özellikle sıcak hava koşullarında veya egzersiz sırasında su alımına dikkat edilmelidir. Bunun yanı sıra, sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak, sarı tabakanın oluşumunu azaltabilir. Taze meyve ve sebzeler, yeterli vitamin ve mineral alımını sağlarken, bağışıklık sistemini de güçlendirir.
Eğer dildeki sarı tabaka geçmiyorsa veya rahatsızlık hissi, ağrı veya kanama gibi belirtiler eşlik ediyorsa, bir sağlık uzmanına başvurmak önemlidir. Doktor, durumu değerlendirebilir ve gerekli tedavi yöntemlerini önerebilir. Sarı tabakanın altında yatan sağlık sorunlarını belirlemek, uygun bir tedavi yolunun seçilmesinde kritik öneme sahiptir.
Dil üzerindeki sarı tabaka, genellikle ağız hijyenine bağlı bir durumdur ancak beslenme alışkanlıkları ve sağlık sorunları da etkili olabilir. Ağız bakımı, yeterli su tüketimi ve sağlıklı beslenme ile bu durumun önlenmesi mümkündür. Eğer belirtiler devam ederse, bir sağlık uzmanına danışmak en doğru adım olacaktır.
Ayrıntılı bilgi için: Dil Üzerindeki Sarı Tabaka Nasıl Geçer?
0 notes
sifatipmerkezi · 11 days ago
Text
Evde İnsülin Direnci Nasıl Ölçülür?
İnsülin direnci, vücudun insüline karşı duyarlılığının azalmasıyla ortaya çıkan bir metabolik sorundur. Normalde pankreas, kandaki şeker seviyesini düzenlemek için insülin hormonu üretir. Ancak, insülin direnci geliştiğinde, hücreler bu hormona gerektiği gibi yanıt veremez ve pankreas daha fazla insülin salgılamaya başlar. Bu durum, zamanla kan şekeri seviyelerinde dengesizliklere yol açarak tip 2 diyabet gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Fazla kilo, kötü beslenme, hareketsizlik ve genetik yatkınlık, insülin direncinin başlıca nedenleri arasında yer almaktadır.
Tumblr media
İnsülin direncinin kesin teşhisi için laboratuvar testleri gereklidir, ancak bazı belirtiler bu durum hakkında fikir verebilir. Sık sık açlık hissi, özellikle karbonhidrat ağırlıklı yiyeceklerden sonra aşırı yorgunluk, kilo vermekte zorlanma, ciltte koyu lekeler (akantozis nigrikans) ve bel çevresinde artan yağlanma gibi durumlar insülin direncinin göstergesi olabilir. Bununla birlikte, bu belirtiler tek başına kesin bir teşhis koymak için yeterli değildir. Kan şekeri ölçümleri ve HOMA-IR testi gibi yöntemlerle insülin direnci daha net bir şekilde belirlenebilir.
Evde insülin direnci nasıl ölçülür sorusuna yanıt olarak, doğrudan bir ölçüm yöntemi bulunmamaktadır. Ancak, açlık kan şekeri ve insülin düzeylerinin belirlenmesi için kan şekeri ölçüm cihazları kullanılabilir. Sabah aç karnına yapılan kan şekeri ölçümleri, vücudun insülin yanıtı hakkında bazı ipuçları verebilir. Ayrıca, belirli bir karbonhidrat tüketiminden sonra kan şekeri seviyelerini takip etmek de insülin duyarlılığı konusunda bilgi sağlayabilir. Ancak, evde yapılan bu ölçümler kesin sonuç vermez ve doğru teşhis için bir sağlık uzmanına danışmak gereklidir.
İnsülin Direnci Nedir?
İnsülin direnci, hücrelerin insüline yeterince yanıt vermemesi nedeniyle kan şekerinin düzenlenememesi durumudur. Normal şartlarda, insülin hormonu kandaki glikozun hücrelere taşınmasını sağlar ve böylece enerji üretimi gerçekleşir.
Ancak insülin direnci geliştiğinde, hücreler bu hormonu etkili bir şekilde kullanamaz ve pankreas, daha fazla insülin üretmek zorunda kalır. Zaman içinde insülin seviyeleri yükselirken, kan şekeri dengesi bozulur ve diyabet riski artar.
İnsülin direncinin gelişiminde birçok faktör rol oynar. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, özellikle yüksek şeker ve rafine karbonhidrat tüketimi, insülinin etkinliğini azaltabilir. Ayrıca, fiziksel aktivitenin az olması, kasların glikozu verimli bir şekilde kullanamamasına neden olarak insülin direncini artırabilir. Obezite ve genetik yatkınlık da bu durumu tetikleyen diğer önemli faktörler arasındadır.
Bu durum başlangıçta herhangi bir belirti göstermeyebilir, ancak zamanla vücutta bazı değişimler fark edilebilir. Aşırı yorgunluk, ani açlık hissi, odaklanma güçlüğü ve özellikle karın bölgesinde yağlanma insülin direncinin erken belirtileri arasında yer alabilir. İnsülin direnci uzun vadede diyabet, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği için erken teşhis ve müdahale önemlidir.
İnsülin Direnci Olup Olmadığını Nasıl Anlarım?
İnsülin direncinin varlığını anlamak için bazı belirtileri takip etmek mümkündür. Özellikle yemeklerden sonra aşırı yorgunluk hissedilmesi, sık sık tatlı yeme isteği ve kilo vermekte zorlanma gibi belirtiler insülin direncinin işaretleri olabilir. Ayrıca, sabahları zor uyanma, gün içinde enerji düşüklüğü ve gece açlık hissi de bu duruma işaret edebilir. Ancak bu semptomlar tek başına kesin bir teşhis koymak için yeterli değildir.
Vücutta görülebilen bazı fiziksel değişiklikler de insülin direncine dair ipuçları sunabilir. Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde koyu renkli lekeler oluşması (akantozis nigrikans), insülin seviyelerinin yüksek olduğunu gösterebilir. Bunun dışında, karın çevresinde belirgin bir yağlanma, yüksek tansiyon ve sürekli açlık hissi de insülin direnci belirtileri arasında sayılabilir.
İnsülin direncinin kesin olarak anlaşılması için kan testleri gereklidir. Açlık insülin testi ve HOMA-IR indeksi, insülin direncinin belirlenmesinde en yaygın kullanılan yöntemlerdir. Bu testler sayesinde insülin ve kan şekeri seviyeleri ölçülerek insülin direncinin derecesi belirlenebilir. Erken tanı konulduğunda, yaşam tarzı değişiklikleri ile bu durumun olumsuz etkileri azaltılabilir.
Evde İnsülin Direnci Nasıl Düşürülür?
İnsülin direncini azaltmanın en etkili yollarından biri sağlıklı bir beslenme düzenine geçmektir. İşlenmiş gıdalardan, rafine şekerden ve aşırı karbonhidrattan kaçınarak insülin seviyelerini dengelemek mümkündür. Lif açısından zengin gıdalar, sağlıklı yağlar ve protein kaynakları insülin duyarlılığını artırabilir. Ayrıca, düzenli ve dengeli öğünler tüketmek kan şekerinin ani yükselmelerini önleyerek insülinin daha stabil çalışmasını sağlayabilir.
Fiziksel aktivitenin artırılması da insülin direncini azaltmada önemli bir rol oynar. Haftada en az 150 dakika tempolu yürüyüş, koşu veya direnç egzersizleri yapmak insülinin vücutta daha verimli çalışmasına yardımcı olabilir. Özellikle kasları güçlendiren egzersizler, insülinin hücreler tarafından daha iyi kullanılmasını destekleyerek kan şekerinin dengelenmesine katkıda bulunur.
Stres yönetimi ve uyku düzenine dikkat etmek de insülin direncini azaltmada etkilidir. Yüksek stres seviyeleri, kortizol hormonunun artmasına ve insülin duyarlılığının azalmasına yol açabilir. Yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri gibi teknikler, stresin kontrol altına alınmasını sağlayarak insülin seviyelerinin dengede kalmasına yardımcı olabilir. Aynı şekilde, düzenli ve yeterli uyku almak vücudun hormonal dengesini koruyarak insülin duyarlılığını artırabilir.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi’nin Hizmetleri
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi, insülin direnci ve metabolik hastalıkların teşhis ve tedavisinde uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşudur. Modern tıbbi cihazlar ve deneyimli doktor kadrosu ile hastalarına kapsamlı sağlık hizmetleri sunmaktadır. İnsülin direnci teşhisi için gerekli olan açlık kan şekeri ve insülin testleri, merkez bünyesinde güvenilir bir şekilde yapılmaktadır.
Bunun yanı sıra, Pendik Şifa Tıp Merkezi’nde beslenme danışmanlığı hizmeti de verilmektedir. Diyetisyenler, kişiye özel beslenme programları oluşturarak insülin direncinin kontrol altına alınmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, düzenli sağlık kontrolleri ile hastaların genel sağlık durumları takip edilerek olası komplikasyonlar önlenmektedir.
Merkezde sunulan diğer hizmetler arasında diyabet takibi, endokrinoloji muayeneleri ve kilo yönetimi programları yer almaktadır. Pendik Şifa Tıp Merkezi, insülin direnci ile mücadele eden hastalara en iyi sağlık hizmetlerini sunarak, daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmayı hedeflemektedir.
0 notes
darkyayincilik · 2 months ago
Text
Bayrak: 2 TL’ye aldıkları şeker pancarının posasını 1500 TL’ye geri satıyorlar
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Aralık Ayı Olağan Meclis Toplantısında söz alan 4. Meslek Komitesi (Tarım Ürünleri Üretimi ve Ticareti) Meclis Üyesi Ahmet BAYRAK, son zamanlarda üyelerden Adapazarı şeker fabrikasında hayvanlar için satılan pancar küspesi fiyatının diğer illere göre %100 fazla olduğu konusunda şikayetler aldıklarını dile getirdi. SATSO 4. Meslek Komitesi Meclis Üyesi Ahmet BAYRAK…
0 notes
hgbelgelendirme · 2 months ago
Photo
Tumblr media
BAL İHRACATI VE İTHALATI YAPMADAN ÖNCE BİLMEN GEREKENLER NELER? Bal Hakkında Genel Bilgiler Bal, bal arılarının çiçek nektarlarını veya bitkisel salgıları toplayarak enzimlerle işlediği doğal bir besindir. Temel bileşeni karbonhidratlar olup, az miktarda vitamin, mineral, amino asit ve antioksidanlar içerir. Balın rengi, tadı ve kokusu, nektarın kaynağına göre farklılık gösterir. Taklit ve Tağşiş Bal, taklit ve tağşiş riskine açık gıdalar arasında ilk sırada yer alır. Şeker şurubu gibi katkılarla sahte bal üretimi yapılabilir. Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği, balda kalite standartlarını belirlemektedir. Çeşitleri Kaynağına Göre: Çiçek Balı Salgı Balı Çam Balı Üretim ve Sunum Şekline Göre: Petekli Bal Doğal Petekli Bal Karakovan Balı Süzme Bal Sızma Bal Balın Özellikleri Nelerdir? • Fruktoz ve glukoz olmak üzere farklı şekerlerden, organik bileşiklerden, enzimlerden ve polenlerden oluşur. • Balda kesinlikle katkı maddesi bulunmaz. • Bal rengi su beyazından amber renge kadar değişebilir. • Balın kıvamı akışkan, viskoz ve kristalize olabilir. • Filtre edilmiş ballar dışında ballara 0.1 mm’nin altında filtre uygulanmaz. • Balın tat ve kokusu kaynağına, üretildiği bitkinin türüne göre farklılık göstermektedir. Laboratuvar Hizmetleri TÜRKAK akreditasyonuna sahip laboratuvarlarla danışmanlığımız eşliğinde, Türk Gıda Kodeksi’ne uygun analizlerle balda taklit ve tağşiş tespiti yapılmaktadır. Başlıca analizler: Diastaz Tayini Prolin Analizi Naftalin Tayini Antibiyotik Tayini HMF ve pH Tayini 🌟 #DoğalBal 🍯 #GerçekBal 🧪 #BalAnalizi 🌺 #ArılarınMucizesi 🇹🇷 #TürkBalı 💡 #BaldaKalite #hgbelgelendirme #balithalatı #balihracatı #honeyexport
0 notes
ziyaboztass · 3 months ago
Text
Sürdürülebilir Beslenme Alışkanlıkları: Geleceğimizi Korumanın Anahtarı
Günümüzde beslenme alışkanlıklarımız, sadece sağlığımızı değil, aynı zamanda çevremizi ve gezegenimizi de etkiliyor. Artan dünya nüfusu, sanayileşme ve modern yaşam tarzı, gıda üretimi ve tüketimini sürdürülemez bir noktaya taşımıştır. Tarım ve gıda sektöründeki üretim yöntemleri, su kaynaklarını tüketme, ormanları yok etme, sera gazı salınımını artırma gibi çevresel sorunlara yol açmaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları, sadece bireysel sağlık açısından değil, gezegenimizin geleceği için de büyük önem taşır. Bu makalede, sürdürülebilir beslenmenin ne olduğu, neden önemli olduğu ve sürdürülebilir beslenme alışkanlıklarını nasıl benimseyebileceğimiz ele alınacaktır.
1. Sürdürülebilir Beslenme Nedir?
Sürdürülebilir beslenme, çevreye olan etkileri en aza indirirken, sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu, daha az kaynak tüketimi, daha düşük karbon ayak izi ve biyolojik çeşitliliği koruma anlamına gelir. Sürdürülebilir bir beslenme düzeni, sadece bireylerin sağlığını iyileştirmeyi hedeflemez; aynı zamanda tarımda kullanılan toprak, su ve enerji kaynaklarının korunmasına da yardımcı olur. Bu şekilde, beslenme alışkanlıkları çevreye duyarlı hale gelir ve gelecekteki nesillerin ihtiyaçları için daha sağlıklı bir gezegen bırakılabilir.
2. Sürdürülebilir Beslenmenin Çevresel Faydaları
Sürdürülebilir beslenme alışkanlıklarının en önemli çevresel faydalarından biri, tarım ve gıda üretimi sırasında çevreye verilen zararın azalmasıdır. Tarım sektörü, küresel sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmından sorumludur. Bu emisyonlar, fosil yakıtların kullanımından, hayvancılıkla ilgili faaliyetlerden ve aşırı su kullanımından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, endüstriyel tarımın yol açtığı toprak erozyonu ve kimyasal gübre kullanımı, ekosistemleri tahrip etmektedir.
Sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları, gıda üretiminin çevreye olan bu zararlarını azaltmak için şu yollarla katkıda bulunur:
Daha az et tüketimi: Et üretimi, özellikle sığır eti, büyük miktarda su, yem ve enerji gerektirir. Ayrıca büyük miktarda metan gazı salınımına yol açar. Daha fazla bitkisel beslenme, çevre üzerindeki bu baskıyı azaltır.
Yerel ve mevsimsel ürünlerin tercih edilmesi: Yerel olarak üretilen gıdalar, uzun mesafeler kat etmek zorunda kalmaz, bu da taşıma sırasında oluşan karbon salınımını azaltır. Ayrıca mevsimsel ürünlerin tüketilmesi, seralarda aşırı enerji tüketimini engeller.
Organik tarım: Kimyasal gübreler ve pestisitler yerine, doğal gübreler ve biyolojik çeşitlilikle yapılan organik tarım, toprak sağlığını korur ve biyolojik çeşitliliği artırır.
3. Sürdürülebilir Beslenme ve Bireysel Sağlık
Sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları, çevreye olduğu kadar bireysel sağlığa da katkıda bulunur. Modern beslenme alışkanlıkları genellikle işlenmiş gıdalar, aşırı şeker ve doymuş yağlar içerir, bu da obezite, kalp hastalıkları ve diyabet gibi sağlık sorunlarına yol açar. Sürdürülebilir beslenme, genellikle daha az işlenmiş, doğal ve taze gıdalara dayanır. Bu tür beslenme alışkanlıkları, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve lifleri sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir ve uzun vadeli sağlık sorunlarının riskini azaltır.
Özellikle bitkisel tabanlı beslenme, vücuda daha fazla antioksidan, lif ve sağlıklı yağlar sağlar. Araştırmalar, bitkisel bazlı bir diyeti benimseyen kişilerin kalp hastalıkları, kanser ve diyabet gibi hastalıklarla daha az karşılaştığını göstermektedir.
4. Sürdürülebilir Beslenme Alışkanlıklarını Benimsemek İçin Yöntemler
Sürdürülebilir beslenme alışkanlıklarını benimsemek, küçük adımlarla başlayarak mümkün hale gelir. Aşağıda, bu alışkanlıkları günlük yaşamımıza entegre edebilmek için bazı pratik yöntemler sunulmuştur:
a. Daha Az Et Tüketmek
Et tüketimini azaltmak, sürdürülebilir beslenmenin önemli bir adımıdır. Et, çevresel kaynakları en fazla tüketen ve en büyük karbon ayak izine sahip gıdalardan biridir. Haftada birkaç gün et tüketmemek veya bitkisel protein kaynaklarına yönelmek, çevreye büyük katkı sağlar. Fasulye, mercimek, nohut, tofu ve quinoa gibi besinler, et yerine geçebilecek sağlıklı ve besleyici alternatifler sunar.
b. Mevsimsel ve Yerel Ürünler Tercih Edin
Mevsimsel ve yerel ürünler, daha az enerji ve su tüketerek daha çevre dostu bir seçenek oluşturur. Yerel pazarlardan alışveriş yaparak, gıda taşıma sürecinde oluşan karbon ayak izini azaltabiliriz. Ayrıca, mevsimsel ürünler, daha taze ve besin değeri yüksek olduğundan sağlık açısından da avantaj sağlar.
c. Gıda İsrafını Azaltmak
Gıda israfı, sürdürülebilir beslenmenin karşılaştığı büyük bir sorundur. Her yıl dünya çapında milyonlarca ton gıda çöpe atılmaktadır. Bu hem kaynak israfına hem de çevreye büyük zarar verir. Alışveriş yaparken ihtiyaçlarınızı belirlemek, gıda tedarikini planlamak ve yemekleri doğru saklamak, israfı azaltmanın yollarındandır.
d. Organik ve Doğal Ürünler Tercih Edin
Organik tarım, kimyasal gübreler ve pestisitler kullanmadan yapılan bir üretim şeklidir. Organik ürünler, çevreye daha az zarar verir ve biyolojik çeşitliliği korur. Bu ürünler, ayrıca daha besleyici ve sağlıklıdır. Organik ürünleri tercih etmek, sürdürülebilir beslenme için önemli bir adımdır.
e. Evde Yetiştirilen Gıdalar
Kendi bahçenizde sebze ve meyve yetiştirmek, hem ekonomik hem de çevresel açıdan faydalıdır. Küçük bir balkon bahçesi bile, evde organik sebzeler yetiştirmek için yeterli olabilir. Bu, taze ve kimyasal içermeyen gıdalara erişiminizi artırırken, gıda taşıma ve ambalaj atığını da azaltır.
5. Sonuç
Sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları, yalnızca bireysel sağlık açısından değil, gezegenimizin sağlığı için de kritik bir öneme sahiptir. Tarımın çevresel etkilerini azaltmak, gıda üretimini daha verimli ve doğal hale getirmek, aynı zamanda sağlıklı bir yaşam tarzını desteklemek, geleceğimiz için büyük bir fark yaratabilir. Bu alışkanlıkları günlük yaşamımıza entegre etmek, sadece çevreyi korumakla kalmaz, aynı zamanda daha sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürmemize de yardımcı olur. Sürdürülebilir beslenme, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sorumluluk almayı gerektiren bir yaklaşımdır ve bu sorumluluk, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına önemlidir.
0 notes