#ışıklı davul
Explore tagged Tumblr posts
Video
Işıklı Müzikli Sensörlü Bebek Davulu Çalan Eren #BebekOyuncakları
0 notes
Text
ATEŞİN VE GÜNEŞİN ÇOCUKLARI – 4
Dağlar renk çoşkusuyla Nehirler köpük soluğuyla süslenir Medya bir imparatorluktur artık Sofrasında milyonlar beslenir Bir ilayda fışkırdı karın altından Güneşi dudağından öptü Gökyüzünü en mavi alnından Bin yıl sonra “kardelen” dediler Aynı anad Asur dilinde Medler Kahraman anlamında “kardu” bilindiler Sığmaz oldular kendi coşkularına Süzülüp aktılar iki nehir arasından Birinin kıyılarına gönül verdiler Ey yedi kollu çılgın ve güzel nehir Özgürlüğü dört yüz yıl türküleyen nehir Sevinçlerde yaşamı halaylaştıran Ölümlerde ağıtlaştıran nehir Her kolun fırtınalar yorgunu bir destan Kasırgalar yorgunu bir baştır senin Basnav kolunda Bacnavi başın Hazb suyunda Hazbani başın Bazan ışıl ışıl – bazan kan revan Akar – akar da coşkun şarkılı suların Bir türlü tükenmez mi gözyaşların Canların sevda sevda beslenir Cibal’da Bir kıyında Şadancan ezgileri Bir kıyında Madancan türküleri Halaylanıp durur davul gümbürtülerinde Saz tellerinde – zılgıt seslerinde Ya Mazdanakanların – Barisanların Her birinde bir başka gençleşir yaşın Ve ejderhalar kralı ey Haftan-Boht Yedi baş içinde Yedi burca dikilmiş bir bayraktır başın Bir yanın Cudi dağlarıdır Ki doruklarda şafaklar yıldızlaşır Şamaş’a yükselen bir zigurrat diliyle Bin yanında serpilip gelişen Ceziret Medya içinde akan bir seliyle Pınar olup süzülür yedi baştan ayrı ayrı Yel olup eser yedi gökten Nehirlerde açılıp solan köpük gülüyle Ey orman gözlü – rüzgar saçlı nehir Suların ki zamanın sonsuz nabzında Asuridir – İranidir – Goranidir atıp duran Özgürlükte köpürüp kabarandır Tutsaklıkta başını taştan taşa vurandır Dört yüz yıl boyunca bütün yurtlarda Uygarlık bahçelerine doğru koşandır Ve yüklenip acıların en taşınmazını Güzellik denizlerini arayıp sorandır O megler ki birer birer sana geldiler Hepsi de aynı dilden geleceği bildiler Saltanatlar bir gün çöker dediler Yüksektekiler bir gün düşer dediler Sonra geldikleri gibi gittiler Ki onlar Hepsi de nehir sözlü birer şairdiler Ve her biri sönmeyen bir güneş Yalım yalım yükselen bir ateştiler Onlar söyleyip sözlerini çekip gittiler Tam dört yüz yıl sonra Persler Onların ateşten sözleriyle geldiler Yolunu yoldaş – dilini soydaş bildiler Yedi başlı nehrini katıp kendi nehirlerine Korkuyu gözlerinden süpürüp sildiler Arzumanın kalmıştı Arşipel boylarında Yolun artık Ninsun yoluydu senin O denizden yapmıştı yolculuğunu bin yılda Sen otuz yılda karadan varacaktın Havva’nın ardından geçip Anadolu’yu Ligya’da Ninsun’u yeniden soracaktın Kararmış bir güneş altında Ve korkunçu bir savaşın tam ortasında Ateşi ilk kez barışın rengiyle tanıyacaktın Sonra Heredot tarihinin en ışıklı yerinde Kendi geçmişinin bir sanığı olacaktın Açamayacaktın doğanın hiçbir kapısını Baharsız bir leylak gibi şaşırıp kalacaktın Ve Yunan olimposlarında bayram ateşleriyle Zağros doruklarına selamlar salacaktın Sen geçerken Anadolu’yu boydan boya Bir adam vardı Camgöbeği bir denizin kıyısında Miletli Tales derlerdi adına Masmavi öpücükler kondururdu yıldızlara Büyülü bir söz söylemişti bir gece Ki senin hiç duymadığın ve anlamadığın O sözden tam üç ay sora tek başına Ve senin şaşkın tanıklığında Tanrıça Ninsun’u yeniden vermişti Şamaş’a Ey Medya’nın Pers’e karışmış yiğit neferi Ne olur anlasaydın o büyülü sözleri Zamanın bin yıl gerisinde Ve insanın bilimle tanışma arifesinde Güneş tutulmasına tanrıların gazabı değil Şamaş’ın oğluyla buluşması deseydin İnsanın doğaya ilk seslenişiydi o gün Ey doğa sen kimsin –diye soruşturuyordu Ve doğanın kahkahalar savurup Ben senin ananım – diye yanıt verişiydi Ah Medya – işte o gün kaçırdın miladı Tam altı yüz elli yıl sonra Milat diye boynunda buldun celladı Ne Ninsun kaldı ne Şamaş ne Kibele Bir gözünde huriler soyunda çırılçıplak Bir gözünde kutsal bakire Meryem Bohtan’da Yakubi’ye dönüşürken adın Başına gelenleri şimdi nasıl söylesem Gözyaşından dereler aktı Cudi’nin Eğilip de bir yudum içemedin Curkan olup kestin bütün yolları Cabarki olduğun için geçemedin Dostunu düşmanından Sevincini pişmanlığından Medya Dinsel bir hiç uğruna seçemedin Serden geçtin de her gün kan içinde O kanlı yalanlardan geçemedin
Adnan Yücel
Petros Giannakouris
Robert McCabe
1 note
·
View note
Link
DENİZLİ’de evinin bodrum katında kurduğu 18 metrekarelik atölyede 6 yıldır ‘Davulcu Baba’ markasıyla asmalı davul imalatı yapan belediye bandosundan emekli Halil Çoban’ın (60) bilhassa bölgesel davulları alaka görüyor. Teknolojinin gelişmesiyle yenilikler katarak tokmak sensörlü davul da yapan Çoban’a ABD, Kanada, İngiltere, İtalya, Hollanda ve Almanya’dan da sipariş geliyor.
Yenişehir Mahallesi’nde yaşamış Halil Çoban, belediye bandosundan emekli olduktan sonradan evinin bodrum katını atölyeye çevirdi. Günde 2 davul imal eden Çoban, Türkiye’nin her yöresinin davulunu istenen ölçüye ve renge göre yapabiliyor. Çocuk davulu da yapan Çoban, atölyesinde vurmalı çalgıların her türlüsünü de siparişe kadar imal ediyor. Bölgesel davulların yanında led ışıklı ve uzakta kumandalı şeffaf davullar da üreten Çoban, en büyük ilgiyi ışıklandırılmış olanların gördüğünü söyledi. Çoban, davulların iç bölümüne döşediği led ışıkların pille çalıştığını belirterek, uzakta kumandanın davullarda da kullanılabileceğini gösterdi. Davulun içine döşenen led ışık sisteminin, kumandadan istenen renge ve ‘sürekli yanan’, veya ‘yanıp sönen’ tercihlerine kadar ayarlanabildiğini bildiren Çoban, bunların özellikle gece yapılan düğün törenlerinde ve gösteri mekanlarında kullanıldığını ifade etti. Çoğunlukla presbant malzemeden, tercihe tarafından keçi derisinden de yaptığı davullara ABD, Kanada, İngiltere, İtalya, Hollanda ve Almanya gibi ülkelere de istek geliyor.
Halil Çoban, emekli olduktan sonra müzisyen olduğu için davul yapımına başladığını belirterek, şunları söyledi:
“Ben bu işi kendi atölyemde profesyonel olarak yapıyorum. Sıfırdan bir şey üretmek çok güzel bir duygu. Bir günde 2 davulu özenerek yapıyorum. Aralıksız davul siparişi alıyorum. Derhal de led ışıklandırılmış davullar büyük ilgi görmeye başladı. Led ışıklandırılmış davullarının yanı sıra uzakta kumandalı davullar da imal ediyorum. Tokmağı sensörlü davul da yaptım. Tokmağı davula vurunca led ışıkları yanıyor. Türkiye’nin her yöresinin davul özeliği farklıdır. Ben de istenen yöreye tarafından ve ölçülere kadar davulu imal ediyorum.”
Çoban, keza takımlar için taraftar davulu da yaptığını sözlerine ekledi. – Denizli
Bu yazı ilk defa Davulcu Baba’dan, Bölgesel Davul sitesinde yayınlanmıştır.
#Denizlihaber
0 notes