#üzerimde büyü var mı
Explore tagged Tumblr posts
Text
#büyü yapılan kişi ne hisseder#büyü yapıldığını nasıl anlarız#üzerimde büyü var mı#büyü bozan medyum hocalar#dilan polat büyüsü bozuldu
0 notes
Text
Ayırma Büyüsü Nasıl Bozulur
Ayırma Büyüsü Nasıl Bozulur
Ayırma Büyüsü Nasıl Bozulur Sevgilileri birbirinden ayırma eylemi içerisinde olan kişiler sıklıkla büyülere yönelmektedirler. Ayırma Büyüsü Nasıl Bozulur: Çok uzun zamandan beri ayırma büyüleri kullanılmaktadır. Sadece medyumlar tarafından yapılabilen bu çalışmalar isteğe göre veya talebe göre yapılabilmektedir. Sadece sevgilileri değil evli olan kişileri de birbirinden ayırmak için yapılabilmektedir.
Sevgilileri Ayırma Büyüsü Bozma
Sevgililerin en sık yaşadığı sorunlar birbirleri ile anlaşamamaları ve sonrasında ayrılmaları olarak gündeme gelmektedir. Bazı kişiler sizi çekemediği için ya da sevgilinize aşık ola başka birisi sizi ayırmak için medyumlara büyü yaptırabilmektedir. Ayırma büyüsü belirtileri aslında üzerinizde büyü olduğunu gösterebilmektedir. Aranızda anlaşmazlıklar, sevginizin nefrete dönüşmesi, birbirinizden uzaklaşmak istemeniz, tartışmalar, kavgalar derken belirtiler kendisini açıkça ifade ederler. Aynı zamanda evli olan bir adama başka bir kadın eşinden ayrılması için ve sonrasında kendisi ile evlenmesi için büyü yaptırabilmektedir. Tersi olarak da düşünülebilir. Böyle bir büyüye maruz kalmış evli çift ev içerisinde huzursuz olmaya başlarlar. Sürekli tartışmalar beraberinde evden çekip gitmeye kadar ilerler. Üzerimde büyü var mı diye baktıran kişiler genelde büyü olduğunu fark ederler ve bunu bozdurmak için medyumdan destek alırlar. Herhangi birisi size büyü yapmış ise önce bunu kesinleştirmek için bakım yaptırmanız gerekiyor. Rabıta bakımı denilen bu uygulama sadece medyumlar tarafından yapılır. Üzerinizde büyü olup olmadığına siz karar veremezsiniz. Medyum size bildirdikten sonra neler yapılması gerektiği konusunda da bilgi verecektir. Biz büyü yapmayız ve bozmayız bu nedenle sadece paylaşım için merak gidermek adına buradan paylaşmış bulunmaktayız. Read the full article
0 notes
Link
Üzerinizde büyü olup olmadığını nasıl anlarsınız ? sorunun cevabı makalemizde
0 notes
Text
Heavenly Blessing – 111. Bölüm
Mega // Drive
Bölüm 111: Saygınla Dövüşmek, Veliaht Prens Rüzgar Ustasının Yerine Geçiyor
Ancak her ne kadar etrafındaki ağaçların ve dalların şekillerini seçebilse de, ne yaparsa yapsın karanlık gölgenin yüzünü çıkartamıyordu, sanki tüm bedenini saran şeytani siyah bir dumandan bulut var gibiydi.
Rüzgar Ustasının yelpazesi birinci sınıf bir ruhani eşyaydı; kötülüğü üfleyip uzaklaştırabilir ve dünyaya düzen getirebilirdi. Shi Qing Xuan’ın ona söylediği büyülü anahtarı Xie Lian aklından geçirdi ve yelpazeyi salladı. Bir hortum hemen yerden esti, ıslık çalıyor ve etraflarındaki ağaçları sallıyordu, ve hatta birkaç küçük, zayıf fidan köklerinden sökülmüştü, görülmeye değer bir gücü vardı. Ne yazık ki rüzgar esintisi biraz hedefi şaşmıştı ve doğru kişiyi tutturamamıştı.
Ruhani eşyalar kullanılması kolay şeyler değillerdi. Sonuçta Rüzgar Ustasının Yelpazesinin sahibi o değildi, ve doğal olarak Shi Qing Xuan kadar kolay kontrol edemiyordu. Hem açısı hem kullanması gereken güç miktarını ayarlamak güçtü; ya çok güçlü ya çok zayıf kalıyordu, ya ıskalıyor ya arkaya gidiyordu. Bunu fark ettikten sonra Xie Lian tereddütsüz bir şekilde pes etti ve yöntem değiştirdi, yelpazesini kapattı ve delicesine karşısındakinin zayıf noktalarına hamle ederken doğrudan bir saldırı silahı olarak kullanmaya başladı. Ardından bir hışırtı sesiyle, yelpazenin kenarına ruhani bir hale ışıltısı yaydı ve jilet kadar keskin çelik bir bıçağa dönüştürdü, havayı keserken ışıltısı ürpertiyordu.
Shi Qing Xuan muhtemelen neler olduğunu anlamıştı ve çaresizlik içerisinde haykırdı. “EKSELANSLARI SENİN NEYİN VAR! O BENİM RUHANİ EŞYAM! BİR SAVAŞ SİLAHI OLARAK KULLANDIĞINA İNANAMIYORUM! TANRININ LÜTFUNU NASIL HARCAMAK BU BÖYLE!!!”
Savaş Tanrılarının hepsinde olan sorunlu alışkanlık buydu işte. Bir yandan meşgulken Xie Lian bir anını ayırarak düz bir şekilde söyledi. “Hepsi aynı. Hiçbir farkı yok!”
Hua Cheng’in sesi sert bir hal aldı. “Gege!”
Xie Lian onun ne için seslendiğini biliyordu ve savaşırken hızlı bir şekilde etrafını taradı. Dağlar ve nehirler vardı, kuleler ve köşkler, dikkat çeken hiçbir şey yoktu ve sahiden nerede olduğunu çıkartamıyordu. Boş Lafların Saygın Efendisi hareketlerini fark etmişti ve muhtemelen amacını anlamıştı. “Sen Shi Qing Xuan değilsin.”
Xie Lian’ın saldırıları hiç duraksamadı ama aklı hızla çalışıyordu, Normalde Ruh Değiştirme Büyüsünün yapıldığını bu kadar çabuk fark etmemeliydi, nasıl hemen Shi Qing Xuan olmadığımı nasıl anlayabildi? Pekala. Devam edelim!
Savaşma tarzı umursamaz ve duygusuzdu; Boş Lafların Saygın Efendisi de artık daha fazla dayak yemeye dayanamıyor gibiydi ve konuşmaya başladı. “Hemen şimdi düşeceksin!”
Sahiden de doğrudan Xie Lian hakkında lanetli kehanetlerde bulunmaya başlamıştı. Ancak sanki Xie Lian hiçbir şey duymamış gibiydi ve sadece daha güçlü saldırdı. Boş Lafların Saygın Efendisi tekrar konuştu. “Bu savaşta yenileceksin!”
Xie Lian kahkaha attı. “Sekiz yüz yıl önce zaten yenilmiştim, birkaç tur daha kaybetmek benim için bir hiç. Daha ne kadar yenilebilirim? Pes et! Söylediğin hiçbir şey üzerimde işe yaramayacak.”
“Gege,” Hua Cheng seslendi. “Eğer nerede olduğunu belirleyemezsen, o zaman Rüzgar Ustasının yelpazesiyle yerden yükseliver ve nerede olduğunu anlarsın!”
Ne tesadüf. Xie Lian da tam olarak aynı şeyi düşünüyordu. “Pekala!” ve tam elini kaldırmak üzereyken aniden Boş Lafların Saygın Efendisi tüyler ürpertici bir kahkaha attı. “Birisi mi geliyor?”
Xie Lian nedense irkilmişti ve sahiden de yaratık sözlerine devam etti. “Merak etme, seni bulmak için gelen kişinin gözlerin önünde ölümünü açık bir şekilde seyredeceksin!”
Bunu duyunca Xie Lian daha fazla gülemedi. Kalbi sanki yere atılmıştı ve nefes alış verişi bile bir an için durdu.
Bir an sonra ise yüksek sesle bağırdı. “KAPA ÇENENİ!”
Anında elli ağır tekme Boş Lafların Saygın Efendisinin üzerine inmişti, her biri başını hedef almıştı ve saldırısı nedeniyle yaratık zar zor konuşabiliyordu, ama yine iç çekti. Tatmin dolu bir iç çekişti, sanki muazzam bir tat almıştı ve soğuk bir kahkaha attı. Yanlışlıkla gardını indiren Xie Lian onun istediğine ulaşmasına izin vermişti.
Ancak Xie Lian’ın hiçbir şeyi fark edecek hali yoktu, yaratığın sözleri sahiden kalbini hedef alan vahşi bir saldırıydı. Hua Cheng’in ‘önünde ölme’ ihtimalinin yaratığın söylediği kadar kolay olmadığını bilse de, Hua Cheng çoktan ölmüş olsa da, yine de derinlerde, kontrol edilemez bir korku kök salmıştı. Böyle bir şeyi duymaya bile tahammül edemediğini fark etti.
Her ne kadar iletişim rünündekiler herhangi bir şey fark etmemiş olsalar da, Hua Cheng sanki telepati kurmuş ve irkilmişti. “Gege? Sana bir şey mi söylüyor?”
Xie Lian cevapladı. “Saçmalıyor… Hayır! Hiçbir şey söylemedi.”
Hua Cheng hemen anlamıştı ve lanetledi. “Canına susamış! Bana nerede olduğunu söyle hemen geleyim!”
Xie Lian hemen. “Gerek yok, buraya gelme. Kesinlikle buraya gelme!”
“Araya girdiğim için üzgünüm.” Shi Qing Xuan konuştu. “Bence, siz ikiniz sahiden birbirinizin sözel parolalarınızı biliyorsunuz değil mi? Ekselansları fark etmedin mi? Yanlış ründesin, yanlış rün!”
Xie Lian ancak o söyleyince Ruh Değiştirme Büyüsünü kullandığından beri Hua Cheng’in ona söylediği her sözün kişisel rünlerinden geldiğini, ama o dövüşmeye odaklandığı ve bir de zihni karmakarışık olduğu için fark etmemiş ve doğrudan ana ruhani iletişim rünlerini kullanmıştı. Şimdi, birbirleriyle özel bir şekilde iletişim kurdukları apaçık ifşa olmuştu.
Ancak utanmaya vakit yoktu, Xie Lian tekrar konuştu. “Önemli bir şey değil. Bana bir iki dakika verin, bu şeyle işim biter!” Sonrasında tekrar kulaklarını tıkadı ve saldırıları daha da vahşi bir hal aldı, sadece Boş Lafların Saygın Efendisini yok etmeye odaklanmıştı. Ancak Fu Gu kasabasında, Hua Cheng’in onun sözlerini duyduktan sonra elini kaldırdığından ve vurarak Ming Yi’yi yerin üç kat altına gömdüğünden bihaberdi. Ardından hemen Xie Lian’ın bedeninde olan Shi Qing Xuan’a dönmüştü. “Bedenine geri dön.”
Shi Qing Xuan zaten çoktan geri dönmeyi planlamıştı, ama önündeki manzarayı görünce aceleyle lafa girdi. “Çiçeğe Uzanan Kan Yağmuru, sen ne yapıyorsun! Hemen geri döneceğim. Ekselansları bana yardım ediyor, bu nedenle bana vurman daha mantıklı olurdu, neden Ming-Xiong’a vuruyorsun!” Ama kelimeler ağzından çıktığı anda aslında Xie Lian’ın bedeninde olduğunu fark etti, elbette Hua Cheng ona vurmazdı. Eğer birisine vurmak istiyorsa, bu kişi sadece Ming Yi olabilirdi.
Diğer yandan Xie Lian savaşa dalmıştı, ama aniden Shi Qing Xuan’ın iletişim rününden bağırdığını duydu. “Ekselansları, lütfen kulakları daha sıkı tıkayıp biraz daha uzaklaşır mısın? Bedenime geri dönüyorum!”
Xie Lian sordu. “Rüzgar Ustası, emin misin?”
Shi Qing Xuan cevapladı. “Dövüşemem ama yine de kaçabilirim.”
Böylece Xie Lian Boş Lafların Saygın Efendisine son bir tekme attı, yaratığın metrelerce uzağa gitmesine neden olmuştu, ardından tüm hızıyla kaçtı ama bir an sonra durdu. “Bir dakika, kaçmana gerek yok! Senin için bir koruyucu rün hazırlayayım! Rüzgar Ustası üzerinde herhangi bir ruhani koruma eşyası bulunur mu? Eğer yoksa, değerli taşlar ve hazineler de işe yarar!”
Onu duyunca Shi Qing Xuan hemen cevapladı. “Hazine mi? Var. Boynumu yokla, orada bir uzun yaşam madalyonu var, o olur mu?”
Xie Lian yokladı ve sahiden Shi Qing Xuan’ın uzun altın bir uzun yaşam madalyonu taktığını fark etti, altın ışıltısı zarif ve gösterişliydi. Xie Lian sevinmişti. “Evet. Bu ender bir hazine, harika!”
“Sahi mi?” Shi Qing Xuan. “Dahası da var: belimdeki yeşim kemer, parmağımdaki kantaşı yüzük, botlarımda da biraz inci var, fırçamın sandal ağacı sapı da senden eskidir, ah, ve fırçanın tüyleri de nadir şeylerdi sanki, bir tür ruhani yaratıktan yolmuşlardı…” Bir nefeste yedi sekiz tane nesne söylemişti, ardından devam etti. “Her neyse, Ekselansları bir baksın ve üzerimde kullanılabilecek bir şey var mı karar versin.”
“…”
Evet kullanılabilirlerdi. Ve hepsi son derece nadide parçalardı!
Xie Lian şok olmuştu; Zenginlik Tanrısından da bu beklenirdi, Su Ustasının küçük kardeşinden de bu beklenirdi! Konuştu. “Hepsi kullanılabilir. Rünü işlemek için yakınlarda bir ev bulacağım. Geri döndüğün zaman kulak tıkaçlarını çıkartma ve dışarıya bakma. Evde kal, dışarıya çıkma ve bizim gelmemizi bekle!”
Shi Qing Xuan hıçkırıklara boğulacaktı. “EKSELANSLARI NE KADAR GÜVENİLİRSİN BÖYLE!!! TEŞEKKÜR EDERİM! Bugünden itibaren en yakın ikinci arkadaşımsın. Şu andan itibaren bu Rüzgar Ustası hiçbir iyiliğini unutmayacak!”
Xie Lian gülse mi ağlasa mı bilemiyordu ve nazikçe cevapladı. “Teşekkür ederim!”
Konuşmaları sırasında Boş Lafların Saygın Efendisi uzaklarda kalmıştı. Etrafına bakan Xie Lian yakınlarda küçük bir köşk buldu içeriye girdi, elini sallamasıyla tüm kapıları ve pencereleri kapattı ve kilitledi. Altın uzun ömür madalyonunu kapının mandalına sardı, büyü için parmağını deldi ardından hazinelerin hepsini belli bir düzende koyarak kanlı rünü çizmeye başladı. Tüm bunların hepsi çok kısa bir sürede tamamlanmıştı ve en sonunda odanın ortasına oturdu, gözlerini kapattı. “Bir, iki, üç. RUH DEĞİŞTİRME BÜYÜSÜ – GERİ DÖN!”
Sanki birden tekrar gökyüzüne atılmış ve ardından derinlere batmıştı. Bir çalkalanma dalgası ardından Xie Lian bir kez daha ayaklarının yere değdiğini hissetti. Dengesini sağlayamadı, düşmek üzereydi, ama düşmeden bir çift el onu yakaladı ve destek oldu. Gözlerini açtı ve başının üzerinden Hua Cheng’in sesini duydu, karanlık ve kasvetliydi. “Gege, bence yaptıklarını açıklasan iyi olur.”
Xie Lian koluna tutundu ve dengesini sağladı. Tam konuşmak üzereydi ki aniden bir eksiklik olduğunu fark etti ve sordu. “Toprak Ustası nerede?”
Hua Cheng. “Kim bilir.”
Xie Lian şaşırmıştı. “Kim bilir mi?” Ardından diğer tarafa baktı ve yerde insan şeklinde bir çukur gördü, Ming Yi yavaşta o çukurdan tırmanmaktaydı.
Konuşmayı bıraktı, bir an için nutku tutulmuştu. Ruhani iletişim rününden Shi Qing Xuan’ın sesi duyuldu. “Ne?”
Xie Lian gerildi. “Geldi mi?”
Shi Qing Xuan’ın onca değerli eşyasını ründe kullanarak, savunmasının yıkılmaz olduğundan emin olmuştu, Boş Lafların Saygın Efendisi içeriye girememeliydi. Çok güçlü olsa bile, yine de zaman almalıydı. Ancak Shi Qing Xuan. “Hayır hayır hayır. Ekselansları rünün sahiden çok etkileyici, dağlar kadar sağlam, güvende hissettiriyor. Bence o yaratık üç gün üç gecede içeriye giremez. Sadece… Bu yere inanamıyorum.”
Xie Lian sordu. “Neresi? Tanıdın mı?”
“Elbette tanıdım.” Shi Qing Xuan cevapladı. “Burası Basamaklı Şarap Terası. Benim yükseldiğim yer.”
Xie Lian şaşırmıştı, Basamaklı Şarap Terası mı?
Shi Qing Xuan görünüşe göre odada bir tur atmıştı ve tekrar kati bir şekilde söyledi. “Evet öyle. Birkaç on yılda bir buraya gelirim hep. Yanılmıyorum.”
Boş Lafların Saygın Efendisinin hemen bedenin içindekinin gerçek Shi Qing Xuan olmadığını anlamasına şaşmamalıydı. Eğer kendisi olsaydı tek bir bakışla Basamaklı Şarap Terasında olduğunu anlardı ve emin olmak için etrafına bakması gerekmezdi.
Ming Yi ise çukurdan çıktığından beri yere oturmuş ve çömelerek rün çizmeye başlamıştı. Birkaç çizgi daha ekledikten sonra ise, aniden elini kaldırdı ve rünü tümden yok etti. Hua Cheng’in gözleri hemen buz kesti, Xie Lian da şaşırmıştı. “Toprak Ustası ne yapıyorsun?”
Ming Yi tekrar ayaklandı. “Mesafe Kısaltma Rünü artık işe yaramıyor. Yürümemiz gerek.”
Xie Lian feryat etti. “Ne demek artık işe yaramıyor?”
“Anlamı şu, birisi ya da bir şey Basamaklı Şarap Terasının yakınlarındaki tüm Mesafe Kısaltma Rünü bağlantı noktalarını yok etti. Hayır, tüm bölgenin bağlantı noktaları yok edildi.”
Kısa bir süre önce Shi Qing Xuan açıkça Mesafe Kısaltma Rünü sayesinde Basamaklı Şarap Terasına getirilmişti, ama görünüşe göre Shi Qing Xuan kendisini köşkün içine kapattığı anda Boş Lafların Saygın Efendisi hemen tepki vermiş ve onları yavaşlatmak amacıyla bir şeyler yapmıştı. Bunun dağı geçmek için kullanılan patikaları yok etmekten hiçbir farkı yoktu. Şu anda hiç kimse Basamaklı Şarap Terasına yaklaşmak için Mesafe Kısaltma Rünü kullanamazdı.
“Eğer şimdi çıkarsak, oraya varmamız ne kadar sürecek?” Xie Lian sordu.
Ming Yi ise çoktan dönmüş ve yürümeye başlamıştı. “Bir saat!”
Xie Lian iletişim rününden seslendi. “Rüzgar Ustası, şimdi yola çıkıyoruz. Gelmemizi bekle yeter. Eğer kapını birisi, kesinlikle açma.”
“Tamam tamam tamam. Elbette.” Shi Qing Xuan. “Söylemesen de açmazdım zaten. Beni üç yaşında, kapıyı her gelene açacak bir çocuk sanma. Şimdi Beyler, lütfen acele edin, olur mu?!”
Şanslarına Fu Gu kasabası ve Basamaklı Şarap Terası dünyanın öbür ucu değildi ve kabul edilebilir bir mesafedeydiler. Eğer acele ederlerse zamanında yetişirlerdi. Üçü hemen yola çıktılar. Yolda, Xie Lian ruhani güçlerini kontrol etti ve Ruh Değiştirme Büyüsünün sahiden büyük bir kısmını yaktığını fark etti, Hua Cheng’in ona verdiği gücün yarısından çoğunu tüketmişti.
Hua Cheng hareketlerini fark etti ve sordu. “Gege, biraz daha mı lazım?”
Xie Lian hemen başını iki yana salladı. “Hayır. Öncesindeki cömertliğin için sahiden çok teşekkür ederim San Lang.”
“Bir şey değil.” Hua Cheng. “Daha önce de söyledim, istediğin kadar verebilirim.” Bir an durduktan sonra yarı şaka yapar halde ekledi. “Ama gege borcunu öderken, payımı ilgi olarak geri alabilir miyim?”
Xie Lian nazikçe boğazını temizledi, muhtemelen asla geri ödeyemeyecek olmasıyla ilgili bir mesele olduğunu düşünüyordu, ama elbette sözleri yine arsızdı. “Evet… tabi.”
Her ne kadar bir saat sürmesi gerekse de, üçü de ölümlü değillerdi ve acil bir durum söz konusuydu, bu nedenle doğal olarak daha hızlı gitmişlerdi. Basamaklı Şarap Terasına geldiklerinde, Xie Lian etrafına baktı ve sahiden de biraz öncesiyle aynı yerde olduğunu fark etti. Etrafları Rüzgar Ustasının yelpazesini yanlış kullanmasının yarattığı kaotik dağınıklıkla çevriliydi; yelpaze onu kontrolünü reddetmiş ve ağaçlara, dallara esmişti, Xie Lian biraz utanmaya başladı.
“Ekselansları, rünü hangi binaya kurmuştun? Hatırlıyor musun?” Ming Yi sormuştu.
Elbette Xie Lian hatırlıyordu ve kendisi de dikkatli bir şekilde aramaktaydı. Kısa bir süre sonra gözleri ışıldadı ve işaret etti. “Şuradaki küçük köşk.”
Üçü küçük köşke doğru ilerlediler; yaklaştıkça daha da rahatlıyorlardı, sanki bir umut ışığı görmüşlerdi. Ancak yaklaştıkları gibi Xie Lian’ın gözleri ardına dek açıldı.
Küçük köşkün kapıları açıktı, dondurucu gecede bir geri bir ileri sallanırken ürpertici bir şekilde gıcırdıyorlardı.
Çevirmen: Nynaeve
155 notes
·
View notes
Link
0 notes
Text
gerçekten üzerimde büyü mü var bu kadar mı ters gider herşey
Ya benim moralim niye düzelmiyo üzerimde nazarmı var kurşun mu döktüreyim hayatıma komple napayım artık cidden bıktım ya
232 notes
·
View notes
Link
#izmir büyü yapan güvenilir hocalar#izmir aşk büyüsü yapan en iyi hocalar#izmir bağlama büyüsü yapan en iyi hocalar#izmir geri getirme büyüsü yapan en iyi hocalar#izmir ayırma büyüsü yapan en iyi hocalar
0 notes
Text
Cemal Süreya Sözleri
Cemal Süreya Sözleri, Cemal Süreya Sözleri Twitter, Cemal Süreya Sözleri Facebook, Cemal Süreya Sözleri 2017, En iyi Cemal Süreya Sözleri;
Sonunda sen bir gün gelirsin diye, çok şeyin adı küçük yazıldı.
Aşktın sen, gidişinden bildim seni…
Çocuk olsam yeniden.. Bir tek düştüğüm için acısa içim, Ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece ..
Biliyorsun, ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası. Ve yine sevgili çocuk, biliyorsun, kişi tutkularıyla yalnızlığını adlandırıyor o kadar.
Önce sevdiğiniz terk eder sizi,ardından uykunuz.Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz.
Hayatımı başka hiçbir hayatla değiştirmek istemediğime göre, demek ki mutsuz değilim
Özlem kapıda yine, zarf zarf akıyor kapımın altından,gülümsemen bırakmıyor gözlerimi,üzerimde olacakların rehaveti,nasıl oldu…? bilmiyorum… bilen var mı???
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ”sevda” da boğulur…
Evet, gün geliyor bıkıyorum senden, ama İstanbul’dan bıkmak gibi bir şey bu..
Öyle bir sihirbazdın ki beni bile kaybettin!..
Yokluğunu yazmak cenaze arabalarını süslemek gibidir.
BiIiyorsun, ben hangi şehirdeysem yaInızIığın başkenti orası. Ve yine sevgiIi çocuk, biIiyorsun, kişi tutkuIarıyIa yaInızIığını adIandırıyor o kadar…
Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biIiyorum ki herkesIe dost oIunmaz. Aşka geIince bir kere sevdim işte, bir daha işim oImaz…
Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan, ‘Ve bunu sormasınIar diye güIümsemekten yoruIdum…
Annesinden dayak yediği haIde, yine ‘Anne’ diye ağIayan bir çocuktur aşk…
MutIu oImanın yoIunu, karşıdakini mutIu etmek sanıyorduk. YanıIdık! Çünkü ne kadar mutIu ettiysek, o kadar yaInız kaIdık…
Kimseyi suçIama, SuçIanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi, Sen ise ona herşeyini verdin.
Annem gözyaşIarı için ekmek kırıntısı gibi değerIidir derdi. Üstüne basıp geçenIerin çarpıIışını görmek için bekIiyorum seni…
Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninIe göz göze geImek…
Acı çektikçe insan oIgunIaşırmış… yaIan be! İIk önce kaIbin kırIır, sonra çürümeye başIarsın.
Hayatta gözyaşIarımı hakedecek bir insan görmedim. Ya benim gözyaşIarm gereksiz,Yada uğruna gözyaşı döktüğüm insanIar değersiz.
Şimdi sen kaIkıp gidiyorsun. Git GözIerin durur mu onIar da gidiyorIar. GitsinIer. Oysa ben senin gözIerinsiz edemem biIirsin.
Sana seni seviyorum dediğim kadar, Anneme peki anneciğim deseydim; Hazırdı cennetteki yerim…
Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözIerine ! Dönüp doIaşıp değmesinIer gözIerime…
Keşke şöyIe yapsaydım beIki severdi deme. O senin için ne yaptı da sevdin sanki ? AkıI işi değiI, gönüI sevdimi gerisi bahane.
AsIında ayrıIıkIar değiIde, Gidenin sevmediği haIde ‘ Seviyorum ‘ demesi en çok koyuyor insana…
Unutsun beni demişsin, bu bana imkansız geIiyor. Çünkü unutmam için önce seni hatırIamam gerekiyor…
Çok yoruIdum sevgiIi; daha fazIa yorma beni. Ben fazIasıyIa ödedim zaten, uğrunda kaybettikIerimin bedeIini…
Düşenin dostu oImaz’ derIer kimiIeri. Sanki ayakta oIanın dostu çokmuş gibi…
Cevap veriyorum ZamanIa herşey geçer diyen akıIIıIara; “Geçen tek şey zamandır anIayan, anIatsın anIamayanIara…
GüzeIsin sevgiIim. Ama çok yakından…
BiIiyorum Sana Giden YoIIar KapaIı.
ÖyIesine sevdim ki seni,öyIesine sensin ki!KuşIar gibi cıvıIdar,tatdırdığın acıIar…
Bir gün ayrıIdık ve seviImekten eskimiş bir renk gibi hissettim kendimi…
Oyuncağın kırıIdı diye üzüIme çocuk… Büyüyünce kaIbin paramparça oIacak.
AşkIarda bakım istiyor, öğrenemedin gitti.
İkinci bir parıItı var senin bakışIarında.Keşke yaInız bunun için sevseydim seni…
Ne kadar güzeI oIsada öIüm taşır!
O Beni Herhalde Sevmiş! Oysa Ben Onu Her Halde Sevmiştim.
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata.. Varsın yara içinde kalsın dizlerim, Yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Bazen öyle yorar ki aşk insanı, bıktırır hayattan.. Ve kapayınca gözlerini birdaha açmak istemez insan.
Uzaktan seviyorum seni.. Kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan.. Sadece seviyorum.
Kalbinde katarakt mı var be sevdiğim,söylemeden de göremiyor musun bendeki bu aşkı
Hiç durmadı aşk dursa bile dünya,insanlar sevdiler hep bazı insanları….
Parmak uçlarıma hapsettim seni,dokunduğum heryerde seni hissediyorum,canım yanıyor..
Ben atımı böyle dört nala sürüyorum ya, Yetişmek için mi, Bilmem, Kaçmak için mi? Ya sen? Neden sende tehlike anlarına bunca hazırlıksız olma özeni? Bir şey var, Ancak makilerin orda söyleyebilirim, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni…
En olmayacak günde geldin tazeledin ortalığı alıp kaldırdın bu kutsal ekmeği düştüğü yerden..
Kim istemez ki mutlu olmayı ? Ama mutsuzluğa da var mısın?
Ama kadınlar, Tanrım… Öyle sevdim ki onları, gelecek sefer dünyaya Kadın olarak gelirsem, eşcinsel olurum.
S’onsuzluk istemiştim ben aslında; ama S’yi biraz sessiz söylemişim galiba.
Her ölüm erken ölümdür.
Göz göze gelebilirseniz, ipi kopmuş bir uçurtma, hızla uzaklaşır bakışlarından.
Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde ‘ölüden değil, diriden kork’ demişti. Zamanla anladım ki; annem yine haklıydı.
Kimse benimle oynamıyor diye ağlayan çocuk ! Sen büyü hele, Bak ne oyunlar oynayacaklar seninle.
Gölgene bak, beni anlamak istiyorsan; O kadar yakın, ama sana asla dokunamayan.
Uğraşamayı bırak artık dünle ve dünündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.
Ne olmuş her fırsatta kendimle konuşuyorsam? Bakma sen yanlış demiş eskiler, Kendi kendine konuşana deli değil, yalnız derler.
Önce öp sonra doğur beni.
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Belkide.. Evet belkide sen, hiç haketmemiştin beni. Oysa ben; Her halinle kabullenmiştm seni.
Karşıdan karşıya geçer gibi sev beni: Önce bana, sonra bana sonra yine bana bak.
Ben ne kadar öbür çiçekleri denesem. Seninki gül oluyor aralarında..
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet; “can” kenarı olsun.
Aklıma bile gelmiyorsun artık.. O kadar kalbimdesin ki.
Küçükken aldığım dışı güzel, İçi hep çürük çıkan elmalı şekerler gibisin. Aranızdaki tek fark; O elmalı, Sen ise el’malı.
Her gece onu düşünmekten saatim ilerlemez oldu. Kim sorarsa saat kaç diye,cevabım hep aynı; O’na doğru.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar; keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Ki, Karaköy köprüsüne yağmur yağarken bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti çünkü iki kişiydik.
Özgürlüğün geldiği gün, O gün ölmek yasak!
Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın,karanlık her sokaktaydın,gizli her köşedeydin..
Sana rastladığım gün susuzdum, yalnızdım.Bir çırpıda içtim gözlerini.
Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, kırk yılın hatrına “sen” kalayım.
Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa. Dörtnala sevişmek lazım.
Bir daha beni sevdiğini söyleme ! Neden biliyor musun ? Çünkü yine inanırım.
Üzülme değmez sözünü duymaktan sıkıldım. Değmeyenlere zaten üzülmem. Üzüldüğüm şey; Değmeyenlere… yüreğimin değmiş olması.
Güvenebileceğiniz ve sırtınızı dayayabileceğiniz sadece bir kişi vardır. Bu kişi annenizin kocasıdır ve çok ‘baba’ bir adamdır.
Yeter, aklından çıkar artık onu diyor kimileri. Siz de aklınızla değil de, yüreğinizle sevseydiniz anlardınız beni.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi birşey.
Saat 12?den sonra her içki şaraptır.
Niye mi koşarsın böyle ufka doğru. Pir Sultan mı ısmarladı seni, kızılırmaktan öte Sivas’a doğru.
Kehanet adlı kısacık bir şiir buldum. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Ben nerde bir çift göz gördümse, tuttum onu güzelce sana tamamladım, sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu.
Ne demiş uçurumda açan çiçek,Yurdumsun ey uçurum!..
Unutma ki İnsanlarımız gibi aşkımız da,kazılarla bulacak kendi güneşini..
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor,nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini..
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,sensizliğin bir adı olur,bir anlamı olur belki..
En koyu yalnızlık bile bir tanığa ihtiyaç duyar…
1 note
·
View note
Text
Üzerimde Büyü Var Mı Testi
Üzerinizde büyü var mı diye merak ettiğinizi ve şüphe içerisinde olduğunuzu biliyorum. Bunu anlamanın bir çok yolu olsa da, en yaygınlarından olan üzerimde büyü var mı testidir. Bu test sayesinde kısa bir ritüel ile üzerinizde büyü olup olmadığından emin olamasanız bile, yine de şüphelerinizi destekleyecek kanıtlara ulaşabilirsiniz. Yine de tam olarak üzerinizde büyü var mı yok mu emin olmak için uzman bir hocaya başvurmanız sizin için faydalı olabilir.
Bu yazı ilginizi çekebilir -> Güvenilir Medyum Bulmanın Püf Noktaları
Bende büyü olup olmadığını nasıl anlarım?
Bende büyü var mı yok mu bunu nasıl anlarım diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Siz hiç merak etmeyin bu yazımız yine bir rehber niteliği taşımaktadır ve kısa bir ritüel ile merakınızı dindireceğiz. Her şeyden önce şüphe duymanıza sebep olan belirtileri incelemekte fayda var. Çünkü bilinçli olarak art niyetli kişiler tarafından yapılmış olsun veya iyi niyetle sizin veya başkasının size yapılan işlemin ters tepmesi sonucu olsun, üzerinizde büyü olduğunda bazı belirtiler göstermektedir.
Bu belirtiler, uysal insanlarda sinirli bir ruh hali, bulunduğu ortamda uzun süre duramama, sıkıntı basması, dikkat bozukluğu, el ve ayaklar gibi uzuvlarda anlamsız terlemeler, halüsinasyon görmek, sürekli biri tarafından izleniyor gibi hissetmek, ansızın ürpertiler, nefeste soğuma ve akabinde nefeste buharlaşma gibi bir çok belirtisi vardır.
Bu sıkıntıların dışında, baş dönmesi, sürekli yorgunluk, isteksizlik ve depresyon ruh halleri de üzerine bir büyünün olduğuna sık sık işaret etmektedir.
Bu belirtilerin dışında internette bir çok işe yaramayan test bulunmaktadır. Tabi ki sitesine ziyaretçi çekmek isteyen başta Onedio ekibi, bilinçsiz ve tecrübesizce sitelerinde bir test yayınlamışlar, kesinlikle buna itibar etmeyin.
Üzerimde büyü var mı testi nasıl yapılır?
Gelelim ritüel yoluyla test nasıl yapılır bunu sizlere anlatmaya. Öncelikle üzerinizdekinin bir büyü mü ? yoksa bir musallat mı olduğunu iyi anlamanız gerekiyor. Çünkü musallat bir varlıktır ve adı üzerinde insanlara musallat olurlar. Benzer belirtiler gösterseler de, canlı varlıklar oldukları için etkileri artarak ve ağırlaşarak devam etmektedir ve belirtiler düzensiz olarak rastgele gözükmektedir. Ayrıca musallatlar kendilerini musallat oldukları kişiye göstermekten hiç çekinmezler. Bu gibi durumlar oldukça ağır sonuçları olmaktadır ve kendi başınıza üstesinden gelmeniz mümkün değildir. Acilen bir güvenilir uzman bir medyum hocaya başvurmanızı önermekteyiz.
Bunun dışında büyüler tek bir amaç doğrultusunda yapılmaktadır ve cansızdırlar. Belirtiler sabittir ve kuvvetlerini yapan kişiden aldıkları için zamanla etkileri azalabilmektedir ancak büyü yapılmış kişiler musallat ve başka varlıkları adeta kan kokusu almış köpek balıkları gibi üzerine çektikleri bilinmektedir. Bu sebeple üzerinizde hem bir musallat hem de bir büyü olabilir.
Üzerinizdekinin büyü olduğundan emin olduktan sonra aşağıda belirtilen malzemeleri tedarik etmeniz gerekir,
Cam kase
İçme suyu
Saman kağıdı ve kurşun kalem
Bir mum ve altına koymak için bir çay tabağı
Mumu yakmak için bir çakmak
Yapılışına geçecek olursak,
Aldığımız saman kağıdı üzerine, adınızı (annenizin size seslendiği isim olması önemli, kimlikteki değil), soyadınızı, doğum tarihinizi yazın.
Cam kase içerisine suyu ve ceviz kabuğunu koyun. Mumu çay tabağına sabitleyin ve mumu yakın. Cam kaseyi ve mumu yan yana koyun. Bilgilerinizi yazdığınız kağıdı, ince bir kibrit çöpü olacak kadar rulo gibi sarın ve sıkıştırın. Sol işaret parmağınızı cam kasenin ağız kısmının etrafında, saat yönünde 5 defa adınızı soyadınızı sesli söyleyerek gezdirin. Ardından sıkıştırdığınız saman kağıdını yaktığınız mumda ucunu tutuşturup, 3 e kadar sayıp cam kasenin içine atın. Mumu üfleyerek söndürün ve kasedeki sudan bir yudum için. Suyun tadı normal ise endişelenecek bir şey, büyük ihtimal üzerinizde herhangi bir büyü yok. Ancak suyun tadı acı ise bir güvenilir gerçek bir medyum hocaya danışmakta fayda görmekteyim.
Sana büyüyü yapan kişiyi nasıl buluruz?
Yukarıda ki çalışmayı yaptıysanız ve artık size büyü yapıldığından eminseniz, aklınıza gelen ilk şey bu büyüyü bana kim neden yaptı olacaktır. Bunu kesin ve net olarak güvenilir gerçek bir medyum hoca bakım yaparak size söyleyebilir.
Ancak maddi durumunuz el vermiyor ve bunu yapanı kendim bulmak istiyorum derseniz, yukarıda bulunan çalışmayı yaparken mumu üflediğinizde genelde aklınızda büyüyü yapan kişinin adı veya yüzü canlanmaktadır. Buna bakarak da fikir edinmeniz mümkün olmaktadır.
https://baglamabuyusu.de/uzerimde-buyu-var-mi-testi/
0 notes