#üşüme nedenleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Üşüme Neden Olur? Üşümeye İyi Gelen Çözümler
Üşüme, vücut sıcaklığının düşmesi veya sağlık sorunlarından kaynaklanabilir. Soğuk hava, yetersiz beslenme, hipotiroid, anemi, hipoglisemi gibi nedenler bu duruma yol açabilir. Ayrıca enfeksiyonlar, virüsler ve panik atak gibi durumlar da üşümeye neden olabilir. Üşümeyi önlemek için dengeli beslenmek, yeterli sıvı tüketmek ve ortam sıcaklığını uygun seviyede tutmak önemlidir. Şikâyetler devam…
#anemi ve üşüme#üşüme nedenleri#üşümeye ne iyi gelir#Dr. Ali Güngör#Dr. Ayşe Yılmaz#Dr. Canan Demir#Dr. Elif Kaya#enfeksiyon ve vücut ısısı#hipoglisemi belirtileri#hipotiroid etkileri#panik atak ve üşüme#Prof. Mehmet Öztürk#sağlıklı beslenme önerileri#soğuk hava hastalıkları#sıtma tedavisi
0 notes
Text
BİLİNÇ BOZUKLUKLARINDA İLK YARDIM
Beynin normal faaliyetlerindeki bir aksama nedeni ile bilincin kısmen ya da tamamen kaybolması halidir. Bilinç bozukluğu/bilinç kaybı, bayılma ve koma durumu olarak görülmektedir.
Bilinç Bozukluğu/ Bilinç Kaybı Nedir?
Beynin normal faaliyetlerindeki bir aksama nedeni ile uyku halinden başlayarak (bilinç bozukluğu), hiçbir uyarıya cevap vermeme haline kadar giden (bilinç kaybı) bilincin kısmen ya da tamamen kaybolması halidir.
Bayılma (Senkop): Kısa süreli, yüzeysel ve geçici bilinç kaybıdır. Beyne giden kan akışının azalması sonucu oluşur.
Koma: Yutkunma ve öksür��k gibi reflekslerin ve dışarıdan gelen uyarılara karşı tepkinin azalması ya da yok olması ile ortaya çıkan uzun süreli bilinç kaybıdır.
Bilinç Kaybı Nedenleri ve Belirtileri Nelerdir?
Bayılma nedenleri:
Korku, aşırı heyecan,
Sıcak, yorgunluk,
Kapalı ortam, kirli hava,
Aniden ayağa kalkma,
Kan şekerinin düşmesi,
Şiddetli enfeksiyonlar.
Bayılma (Senkop) Belirtileri:
Baş dönmesi, baygınlık, yere düşme
Bacaklarda uyuşma
Bilinçte bulanıklık
Yüzde solgunluk
Üşüme, terleme
Hızlı ve zayıf nabız
Koma nedenleri:
Düşme veya şiddetli darbe,
Özellikle kafa travmaları,
Zehirlenmeler,
Aşırı alkol, uyuşturucu kullanımı,
Şeker hastalığı,
Karaciğer hastalıkları,
Havale gibi ateşli hastalıklar.
Koma belirtileri:
Yutkunma, öksürük gibi tepkilerin kaybolması,
Sesli ve ağrılı dürtülere tepki olmaması,
İdrar ve gaita kaçırma.
Bilinç Bozukluğu Durumunda İlk Yardım Nasıl Olmalıdır?
Kişi başının döneceğini hissederse;
Sırt üstü yatırılır, ayakları 30 cm. kaldırılır,
Sıkan giysiler gevşetilir,
Kendini iyi hissedinceye kadar dinlenmesi sağlanır.
Eğer kişi bayıldıysa;
Sırt üstü yatırılarak ayakları 30 cm kaldırılır,
Solunum yolu açıklığı kontrol edilir ve açıklığın korunması sağlanır,
Sıkan giysiler gevşetilir,
Kusma varsa yan pozisyonda tutulur,
Solunum kontrol edilir,
Etraftaki meraklılar uzaklaştırılır.
Bilinç kapalı ise:
Hasta/yaralının yaşam bulguları değerlendirilir (ABC),
Hasta/yaralıya koma pozisyonu verilir,
Yardım çağrılır (112),
Sık sık solunum ve nabız kontrol edilir,
Yardım gelinceye kadar yanında beklenir.
Koma Pozisyonu (Yarı Yüzükoyun-Yan Pozisyon) Nasıl Verilir?
Sesli veya omzundan hafif sarsarak, uyarı verilerek bilinç kontrol edilir,
Sıkan giysiler gevşetilir,
Ağız içinde yabancı cisim olup olmadığı kontrol edilir,
Bak, dinle, hisset yöntemi ile solunum kontrol edilir,
Şah damarından nabız kontrol edilir,
Hasta/yaralının döndürüleceği tarafa diz çökülür,
Hasta/yaralının karşı tarafta kalan kolu karşı omzunun üzerine konur,
Karşı taraftaki bacağı dik açı yapacak şekilde kıvrılır,
İlkyardımcıya yakın kolu baş hizasında omuzdan yukarı uzatılır,
Karşı taraf omuz ve kalçasından tutularak bir hamlede çevrilir,
Üstteki bacak kalça ve dizden bükülerek öne doğru destek yapılır,
Alttaki bacak hafif dizden bükülerek arkaya destek yapılır,
Başı uzatılan kolun üzerine yan pozisyonda hafif öne eğik konur,
Tıbbi yardım (112) gelinceye kadar bu pozisyonda tutulur,
3–5 dakika ara ile solunum ve nabız kontrol edilir.
4 notes
·
View notes
Text
Prostat iltihabı, tıbbi literatürde prostatit olarak adlandırılan ve erkek üreme sisteminin önemli bir parçası olan prostat bezinin iltihaplanmasıyla karakterize edilen bir rahatsızlıktır. Prostat bezi, üretra adı verilen idrar kanalının hemen altında, mesanenin çıkış noktasına yakın bir konumda bulunur. Meninin sıvı kısmını oluşturan salgıları üretmekle sorumlu olan bu bez, üreme sağlığı açısından büyük önem taşır. İltihaplandığında ise hastalarda ağrı, idrar yapma güçlüğü, cinsel fonksiyon bozuklukları ve genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilecek çeşitli semptomlara yol açabilir. Prostatit, dünya genelinde erkekler arasında sıkça görülen bir sağlık sorunu olarak dikkat çeker ve yaşamın hemen her evresinde ortaya çıkabilmesine rağmen, çoğunlukla genç ve orta yaş erkekleri etkiler. Prostatit: Prostat İltihabının 7 Belirtisi Ve Tedavisi Prostatit; akut, kronik bakteriyel ve kronik non-bakteriyel (kronik pelvik ağrı sendromu) olmak üzere farklı türlerde incelenir. Akut prostatit genellikle şiddetli semptomlarla kendini gösterirken, yüksek ateş, üşüme, titreme ve şiddetli pelvik ağrılar gibi belirtilerle karakterizedir. Buna karşılık kronik prostat iltihabı, daha sinsi seyredebilir ve uzun süreli hafif veya orta şiddette ağrı, idrar yapmada zorluk, sık idrara çıkma, bel ve kasık bölgesinde rahatsızlık gibi semptomlarla öne çıkar. Kronik non-bakteriyel prostatit ise en yaygın form olarak bilinir ve tanısı diğer nedenlerin dışlanmasıyla konulur. Önemli olan, her tipte prostat iltihabında semptomların değerlendirilmesi ve uygun tanı-tedavi yaklaşımının yapılmasıdır. Prostat iltihabının tanı ve tedavi süreci çoğu zaman zorluklar barındırabilir. Bunun temel nedenleri arasında, prostat bezinin yerleşim yeri ve dokusal özelliklerinin tanı yöntemlerini zorlaştırması, semptomların benzer rahatsızlıklarla (örneğin idrar yolu enfeksiyonları, üretrit, mesane sorunları) karıştırılabilmesi sayılabilir. Özellikle kronik pelvik ağrı sendromunda, belirgin bir patojenin varlığı sıklıkla tespit edilemediğinden, hastaların doktor doktor gezerek tanı konmasını beklemeleri olasıdır. Bu süreç, hem hasta hem de doktor açısından zaman ve emek gerektirir. Prostat iltihabı söz konusu olduğunda, hastalara genellikle kan tahlilleri, idrar testleri, üretral sürüntü testleri, prostat masajı sonrasında elde edilen sıvının incelenmesi veya bazı durumlarda prostat biyopsisi gibi yöntemlerle daha kapsamlı bir değerlendirme yapılır. Bu makalede, prostat iltihabının farklı türlerini ve bu türlerin ortaya çıkma nedenlerini detaylı bir biçimde ele alacağız. Ardından, en sık görülen belirtilerle birlikte tanı, tedavi ve önleme yöntemlerine de yer vereceğiz. Son dönemde geliştirilen tıbbi teknolojilerin ve ilaçların, prostatit tedavisindeki rolü de gözden geçirilecektir. Yaşam tarzı değişikliklerinin, özellikle beslenme düzeninin ve egzersiz alışkanlıklarının, bu hastalığın yönetiminde nasıl önemli bir yardımcı unsur olduğu da değinilecek konular arasında yer alır. Böylece prostatit hakkında kapsamlı bir bakış açısı sunarak, hem rahatsızlıkla henüz tanışmamış kişilerin bilinçlenmesine hem de halihazırda prostatit sorunu yaşayanların tedavi süreçlerini daha iyi anlamalarına katkı sağlayacağız. Prostatit Nedir? Prostat bezi, yaklaşık ceviz büyüklüğünde bir organdır ve erkek üreme sağlığında büyük rol oynar. Özellikle semen sıvısının önemli bir bölümünü oluşturan sıvıyı salgılar. Bu sıvı, spermlerin hareketliliğini artırarak döllenmeyi kolaylaştırır. Prostatın sağlıklı olması, dolaylı olarak erkek fertilitesine ve cinsel fonksiyonun kalitesine etki eder. Bu bezin iltihaplanması yalnızca üreme fonksiyonlarını olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda hastanın günlük yaşamını, idrar fonksiyonlarını ve hatta psikolojik durumunu da etkileyebilir. Prostat İltihabı Prostatit Türleri Prostat iltihabı, tıp literatüründe "prostatit" olarak adlandırılır ve farklı türleri ile bilinir. Prostatit, prostat bezinde enfeksiyona veya iltihaba yol açan bir durumdur ve genellikle semptomların şiddetine, süresine ve altta yatan nedenlere bağlı olarak sınıflandırılır. Prostat iltihabı türleri dört ana kategoriye ayrılır: akut bakteriyel prostatit, kronik bakteriyel prostatit, kronik pelvik ağrı sendromu (kronik prostatit) ve asemptomatik inflamatuar prostatit. Aşağıda bu türlerin detaylı bir incelemesi yer almaktadır. 1. Akut Bakteriyel Prostatit Bu, prostat iltihabının en ani ve şiddetli şekilde ortaya çıkan türüdür. Genellikle bakteri kaynaklı bir enfeksiyon sonucu oluşur. İdrar yollarında yaygın olarak görülen bakteriler (örneğin, Escherichia coli), prostat bezine ulaşarak enfeksiyona neden olabilir. - Belirtiler: Ani başlayan yüksek ateş, üşüme, titreme, kasık bölgesinde şiddetli ağrı, sık idrara çıkma isteği, idrarda yanma ve zorluk, idrarda kan görülmesi. - Tedavi: Hızlı bir şekilde antibiyotik tedavisine başlanır. Hastanın durumu ağırsa hastaneye yatış gerekebilir. İdrar akışında tıkanıklık varsa kateter kullanımı gerekebilir. - Risk Faktörleri: Zayıflamış bağışıklık sistemi, idrar yolları enfeksiyonları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve prostat ameliyatları sonrası enfeksiyon. 2. Kronik Bakteriyel Prostatit Kronik bakteriyel prostatit, daha az şiddetli ancak uzun süreli bir enfeksiyon durumudur. Belirtiler genellikle hafif olur ancak enfeksiyon sık sık nükseder. - Belirtiler: Aralıklı olarak ortaya çıkan idrar yolları enfeksiyonu, kasık ve bel bölgesinde sürekli rahatsızlık hissi, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma ve mesanenin tam boşalmama hissi. - Tedavi: Uzun süreli antibiyotik tedavisi uygulanır. Tedaviye rağmen enfeksiyonun tekrarlama riski bulunur. - Komplikasyonlar: Tedavi edilmediğinde enfeksiyon böbreklere kadar yayılabilir veya kronikleşmiş ağrıya neden olabilir. 3. Kronik Pelvik Ağrı Sendromu (Kronik Prostatit) Bu tür, prostatit vakalarının en yaygın ancak en karmaşık olanıdır. Bakteriyel bir enfeksiyon olmaksızın prostatta ya da çevresinde kronik iltihaplanma görülür. - Belirtiler: Alt karın, kasık, bel ve genital bölgede ağrı, idrara çıkma güçlüğü, ereksiyon problemleri, cinsel ilişki sırasında veya sonrasında ağrı. - Alt Türleri: - Enflamatuar Tip: Prostat sıvısında iltihap hücreleri tespit edilir ancak enfeksiyon yoktur. - Non-enflamatuar Tip: Hiçbir iltihap belirtisi bulunmaz ancak hastalar benzer semptomlardan şikayet eder. - Tedavi: Tam bir tedavi yöntemi yoktur; semptomları hafifletmeye yönelik ağrı kesiciler, alfa blokerler ve fizyoterapi uygulanabilir. Stres yönetimi de önemlidir. - Etkileyen Faktörler: Stres, yaşam tarzı, nörolojik faktörler ve geçmiş enfeksiyonlar. 4. Asemptomatik İnflamatuar Prostatit Bu tür, herhangi bir belirti göstermemesine rağmen prostatta iltihaplanma olmasıyla karakterizedir. Genellikle başka bir durum için yapılan testler sırasında keşfedilir. - Belirtiler: Belirti göstermez. - Tanı: Genellikle prostat sıvısının veya biyopsinin incelenmesiyle konulur. - Tedavi: Semptom olmadığı için genellikle tedavi gerektirmez. Ancak, bu durum prostat kanseri gibi diğer ciddi durumların teşhisi sırasında karışıklığa yol açabilir. Genel Değerlendirme Prostat iltihabının türüne bağlı olarak tedavi yaklaşımı ve prognoz değişir. Akut türler hızlı müdahale gerektirirken, kronik türler uzun vadeli yönetim stratejileri ve yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınabilir. Prostat iltihabı, hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceği için doğru tanı ve kişiselleştirilmiş tedavi büyük önem taşır. Prostat İltihabı Prostatit Nedenleri Prostat iltihabı (prostatit), prostat bezinde enfeksiyon veya iltihaplanma sonucunda ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Bu durum, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve nedenler, hastalığın türüne ve seyrine göre değişkenlik gösterebilir. İşte prostat iltihabının başlıca nedenleri: 1. Bakteriyel Enfeksiyonlar Prostat iltihabının en yaygın nedenlerinden biri bakteriyel enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonlar genellikle idrar yolundan prostat bezine ulaşan bakteriler tarafından tetiklenir. Bakteriyel prostatit, akut veya kronik olarak iki şekilde görülebilir: - Akut Bakteriyel Prostatit: Genellikle Escherichia coli (E. coli) gibi bağırsak bakterilerinin neden olduğu ani ve şiddetli bir enfeksiyondur. Bu durum, idrar yolu enfeksiyonları veya kateter kullanımı sonrası gelişebilir. - Kronik Bakteriyel Prostatit: Akut enfeksiyonların tam olarak tedavi edilememesi durumunda ortaya çıkar. Daha hafif semptomlarla seyredebilir ancak uzun süreli tedavi gerektirir. 2. Non-Bakteriyel (Bakteri Kaynaklı Olmayan) Nedenler Bakteriyel enfeksiyon olmadan da prostat iltihabı gelişebilir. Bu durum genellikle “kronik pelvik ağrı sendromu” olarak da adlandırılır. Non-bakteriyel nedenler arasında: - Bağışıklık Sistemi Tepkileri: Prostat dokusuna karşı gelişen bağışıklık sistemi tepkileri, iltihaplanmaya yol açabilir. - Kas Gerginliği ve Stresi: Pelvik taban kaslarının aşırı kasılması veya uzun süreli stres, prostatta ağrıya ve iltihaba neden olabilir. - Kimyasal Tahriş: İdrar içindeki bazı kimyasalların prostat bezini tahriş etmesi de non-bakteriyel prostatitin nedenleri arasında yer alır. 3. Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Bazı cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar da prostat iltihabına yol açabilir. Özellikle klamidya, gonore (bel soğukluğu) ve trichomonas gibi mikroorganizmalar, prostat enfeksiyonu riskini artırır. Bu tür enfeksiyonlar genellikle korunmasız cinsel ilişkiyle bulaşır. 4. İdrar Yolundan Geri Akış (Reflü) Prostat iltihabının bir başka nedeni de mesaneden prostat bezine doğru idrarın geri akışıdır. Bu durum, mesane ve prostat arasında normalde bulunması gereken bariyerin zayıflamasıyla ortaya çıkabilir. Geri akış, prostat bezini enfekte ederek iltihaplanmaya neden olabilir. 5. Travmalar ve Fiziksel Yaralanmalar Pelvik bölgeye alınan darbeler veya bisiklet, motosiklet gibi araçlarla uzun süreli sürüş, prostat bezini etkileyerek iltihaplanmaya yol açabilir. Ayrıca, travmalar nedeniyle prostat bezinin savunma mekanizmaları zayıflayabilir ve enfeksiyona açık hale gelebilir. 6. Hormonal Dengesizlikler Prostat bezindeki hormonal değişiklikler, özellikle testosteron seviyesindeki dalgalanmalar, prostat dokusunda iltihaplanmayı tetikleyebilir. Bu durum genellikle yaşa bağlı olarak değişen hormonal profille ilişkilidir. 7. Diğer Risk Faktörleri Bazı kişilerde prostat iltihabına zemin hazırlayan ek risk faktörleri şunlardır: - Zayıf Bağışıklık Sistemi: Bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler enfeksiyonlara daha yatkındır. - Kateter Kullanımı: Uzun süreli idrar kateteri kullanımı, bakterilerin prostat bezine ulaşmasını kolaylaştırır. - Genetik Yatkınlık: Ailede prostat iltihabı öyküsü olan bireyler, bu duruma daha yatkın olabilir. Prostat iltihabının nedenleri, tedavi planlamasında kritik bir rol oynar. Bu nedenle, doğru bir tanı koyulması ve nedenin belirlenmesi, etkili bir tedavi için esastır. Prostat İltihabı Prostatit Belirtileri Prostat iltihabı, genellikle farklı belirtilerle kendini gösteren ve bazı durumlarda hayat kalitesini olumsuz etkileyen bir sağlık sorunudur. Bu belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve prostatit türüne bağlı olarak hafif ya da şiddetli seyredebilir. İşte prostat iltihabının en yaygın belirtileri: 1. İdrar Yaparken Zorluk ve Ağrı - Prostat iltihabı olan hastalarda, idrar yaparken yanma, batma veya ağrı gibi rahatsızlıklar sık görülür. - İdrar akışında zayıflama veya kesik kesik idrar yapma gibi sorunlar yaşanabilir. - Bazı hastalarda sık sık idrara çıkma hissi oluşurken, özellikle geceleri bu durum daha belirgin hale gelir (nokturnal poliüri). 2. Kasık ve Pelvik Bölge Ağrısı - Prostatın konumu gereği, iltihaplanma pelvik bölgede yoğun bir ağrıya yol açabilir. - Ağrı, alt karın, bel bölgesi, kasıklar ve hatta testislere yayılabilir. - Uzun süre oturma veya fiziksel aktivite sonrasında ağrıda artış görülebilir. 3. Cinsel Fonksiyonlarda Bozulma - Prostat iltihabı, ereksiyon problemlerine ve erken boşalmaya neden olabilir. - Ejakülasyon sırasında ağrı yaşanması, prostatit hastalarında yaygın bir şikayettir. - Cinsel istekte azalma da prostat iltihabının psikolojik etkileri arasında yer alabilir. 4. Genel Yorgunluk ve Halsizlik - Kronik prostatit türlerinde, vücut sürekli bir inflamasyonla mücadele ettiği için hastalar kendilerini genellikle yorgun ve halsiz hisseder. - Bu durum, sosyal ve iş yaşamını olumsuz etkileyebilir. 5. Ateş ve Titreme - Akut prostatit durumlarında yüksek ateş, titreme ve terleme gibi enfeksiyon belirtileri sıklıkla görülür. - Bu belirtiler, ciddi bir enfeksiyonun habercisi olabilir ve genellikle acil tıbbi müdahale gerektirir. 6. Bağırsak ve Sindirim Sistemi Rahatsızlıkları - Prostat iltihabı olan bazı hastalar, bağırsak hareketlerinde değişiklikler yaşayabilir. - Kabızlık veya bağırsak hareketleri sırasında ağrı şikayetleri prostatın rektum ile olan anatomik ilişkisi nedeniyle ortaya çıkabilir. 7. Psikolojik Etkiler - Prostat iltihabı, uzun süre tedavi edilmediğinde veya tekrarlayan bir hal aldığında, hastalarda stres, depresyon ve kaygıya yol açabilir. - Kronik ağrılar ve uyku problemleri, psikolojik belirtileri daha da kötüleştirebilir. Belirtiler Nasıl Yönetilir? Prostat iltihabının belirtileri, uygun tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile büyük ölçüde hafifletilebilir. Belirtilerin şiddeti ve türü, tedavi planını şekillendirir. Bu nedenle, bu belirtileri yaşayan kişilerin en kısa sürede bir üroloji uzmanına başvurması önemlidir. Prostatit belirtilerini anlamak, doğru teşhis ve tedavi için ilk adımdır. Unutulmamalıdır ki, bu belirtiler başka hastalıkların göstergesi de olabilir. Bu yüzden uzman kontrolü, kesin teşhis ve uygun tedavi için gereklidir. Prostat İltihabı Prostatit Tanısı Prostat iltihabının (prostatit) tanısı, hastanın tıbbi geçmişinin değerlendirilmesi, fizik muayene ve bir dizi laboratuvar testi ile konur. Prostatit tanısında dikkat edilmesi gereken önemli noktalar, hastanın semptomları, bu semptomların ne kadar süredir devam ettiği ve hangi tür prostatit türünün söz konusu olduğunun belirlenmesidir. Prostatit, farklı alt türleri (akut bakteriyel prostatit, kronik bakteriyel prostatit, kronik pelvik ağrı sendromu ve asemptomatik inflamatuar prostatit) ile ortaya çıkabilir ve her biri farklı tanı süreçleri gerektirir. 1. Hastanın Şikayetlerinin ve Tıbbi Geçmişinin Değerlendirilmesi Prostatit tanısı için ilk adım, hastanın ayrıntılı bir şekilde öyküsünün alınmasıdır. Şu noktalar değerlendirilir: - İdrar yaparken yanma, ağrı veya zorlanma gibi semptomlar. - Alt karın, kasık veya perine bölgesinde ağrı hissi. - Ejakülasyon sırasında ağrı veya rahatsızlık. - Ateş, titreme, halsizlik gibi sistemik belirtiler (genellikle akut bakteriyel prostatitte). - Daha önce geçirilen idrar yolu enfeksiyonları veya prostatla ilgili hastalıklar. - Cinsel ilişki öyküsü ve cinsel yolla bulaşan hastalık risk faktörleri. 2. Fizik Muayene Prostat muayenesi genellikle rektal yoldan yapılır ve buna dijital rektal muayene (DRM) denir. Muayene sırasında şu değerlendirmeler yapılır: - Prostatın boyutu, şekli ve hassasiyeti. - Ağrı veya şişlik belirtileri (akut bakteriyel prostatitte prostat genellikle hassas ve şişkin olabilir). - Kronik prostatit vakalarında genellikle prostatın normalden farklı bir kıvamda olduğu görülebilir. 3. Laboratuvar Testleri Prostat iltihabını doğrulamak ve türünü belirlemek için çeşitli laboratuvar testleri yapılabilir: - İdrar Testleri: İlk ve orta akım idrar örnekleri alınarak enfeksiyon veya iltihap belirtileri araştırılır. İdrarda beyaz kan hücreleri ve bakteriler tespit edilebilir. - Kan Testleri: C-reaktif protein (CRP) düzeyi ve tam kan sayımı enfeksiyonun ciddiyetini değerlendirmek için kullanılır. Akut durumlarda genellikle beyaz kan hücrelerinde artış görülebilir. - Prostat Masajı Sonrası İdrar ve Sıvı Testi (Meares-Stamey Testi): Prostat sıvısı alınarak mikroskop altında incelenir ve bakteri üremesi aranır. Bu test özellikle kronik bakteriyel prostatitte faydalıdır. - PSA (Prostat Spesifik Antijen): Prostat iltihabında PSA seviyesi yükselebilir, ancak PSA testi genellikle prostat kanseri ile ilgili taramalarda kullanılır. 4. Görüntüleme Yöntemleri Bazı durumlarda görüntüleme yöntemleri de tanıya yardımcı olabilir: - Ultrasonografi: Prostatın boyutunu ve yapısını değerlendirmek için transrektal ultrasonografi (TRUS) yapılabilir. - MRI: Özellikle komplikasyon şüphesi varsa veya diğer yöntemlerle tanı kesinleştirilemiyorsa manyetik rezonans görüntüleme tercih edilebilir. 5. Ayırıcı Tanı Prostat iltihabı, idrar yolu enfeksiyonları, benign prostat hiperplazisi (BPH) ve prostat kanseri gibi diğer hastalıklarla karışabilir. Bu nedenle, ayırıcı tanıda dikkatli bir şekilde değerlendirme yapılmalıdır. Özellikle kronik pelvik ağrı sendromu, bakteriyel olmayan bir durum olduğu için enfeksiyon veya bakteriyel belirtiler olmadan da benzer semptomlara yol açabilir. 6. Prostatit Türünün Belirlenmesi Prostatit dört ana alt gruba ayrıldığı için doğru teşhisi koymak tedavi planını doğrudan etkiler: - Akut Bakteriyel Prostatit: Ani başlayan, şiddetli semptomlar ve genellikle sistemik belirtilerle seyreden bir enfeksiyon. - Kronik Bakteriyel Prostatit: Daha hafif semptomlarla seyreden ancak tekrarlayan enfeksiyonlarla karakterize bir durum. - Kronik Pelvik Ağrı Sendromu: İltihaplı veya iltihapsız olabilir; sebebi genellikle net değildir. - Asemptomatik İltihaplı Prostatit: Semptomlar olmadan sadece testlerde iltihap bulgularının görüldüğü durum. Prostat iltihabının tanısı, doğru tedaviyi belirlemek için çok önemlidir. Özellikle doğru alt türün teşhis edilmesi, hastanın yaşam kalitesini etkileyebilecek olan yanlış veya eksik tedaviye karşı önlem alınmasını sağlar. Tanı koyma sürecinde multidisipliner bir yaklaşımın benimsenmesi, hastaların uzun vadede daha iyi sonuçlar almasını sağlayabilir. Prostat İltihabı Prostatit Tedavisi Prostat iltihabı (prostatit), erkeklerde oldukça yaygın görülen bir sağlık sorunudur. Tedavi süreci, iltihabın türüne, şiddetine ve altta yatan nedenlere göre değişiklik gösterebilir. Prostatit, genellikle bakteriyel veya bakteriyel olmayan olarak sınıflandırılır ve her tür için farklı yaklaşımlar gerekebilir. İşte prostat iltihabının tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgiler: 1. Medikal Tedavi Prostat iltihabının tedavisinde ilaç kullanımı genellikle ilk adımdır. Tedavi planı şu şekilde ilerleyebilir: a) Antibiyotikler - Bakteriyel prostatit: Akut veya kronik bakteriyel prostatit vakalarında antibiyotikler temel tedavi yöntemidir. Tedavi genellikle 4-6 hafta sürebilir. Şiddetli durumlarda intravenöz antibiyotik tedavisi gerekebilir. - Antibiyotik seçimi: Kullanılan antibiyotikler genellikle geniş spektrumlu olup, enfeksiyona neden olan bakterilere karşı etkili olanlar tercih edilir (örneğin, kinolonlar, doksisiklin). b) Ağrı Kesiciler ve Anti-inflamatuar İlaçlar - Prostat iltihabına bağlı ağrıyı ve iltihabı hafifletmek için ağrı kesiciler (örneğin ibuprofen) ve steroid olmayan anti-enflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) reçete edilebilir. c) Alfa Blokerler - Prostat kaslarını ve mesane boynunu gevşeterek idrar akışını iyileştiren bu ilaçlar, özellikle kronik prostatit ve pelvik ağrı sendromunda kullanılır. d) Diğer İlaçlar - Kas gevşeticiler: Pelvik bölgedeki kas spazmlarını azaltmaya yardımcı olabilir. - Antidepresanlar: Kronik prostatit ile ilişkili stres ve depresyon belirtilerini yönetmek için kullanılabilir. 2. Yaşam Tarzı Değişiklikleri Tedavi sürecini desteklemek ve semptomları hafifletmek için bazı yaşam tarzı değişiklikleri önerilebilir: - Sıvı alımı: Gün boyunca yeterli miktarda sıvı tüketmek, idrar yolu enfeksiyonlarını önlemeye yardımcı olur. Read the full article
0 notes
Text
Panik Atak Belirtileri ve Tedavisi
Panik atak, beklenmedik ve şiddetli bir korku ya da rahatsızlık hissiyle aniden başlar ve genellikle 10 dakika içinde zirveye ulaşır. Bu durumlar sırasında kişiler, kalp krizi geçiriyor olabileceklerini ya da kontrolü kaybedeceklerini düşünebilirler. Panik atak belirtileri arasında şunlar bulunmaktadır: hızlı ve düzensiz kalp atışı, terleme, titreme ya da sarsılma, nefes almada zorluk, boğulma hissi, göğüs ağrısı ya da rahatsızlık, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sıcak basması ya da üşüme, uyuşma ya da karıncalanma hissi, gerçeklikten kopma ya da kendini yabancılaşmış hissetme ve ölüm korkusu. Panik Atak Tedavisi Panik atak tedavisi, bireyin yaşadığı semptomların şiddetine ve sıklığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi konuşma terapilerini ve/veya ilaç tedavisini içerir. Bilişsel davranışçı terapi, bireyin panik atak sırasında yaşadığı düşünce ve davranışları tanımasına ve değiştirmesine yardımcı olabilir. İlaç tedavisinde ise genellikle antidepresanlar ve benzodiazepinler gibi anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Ancak, tedaviye başlamadan önce bir uzmana danışmak ve bireysel ihtiyaçları değerlendirmek önemlidir.
Panik Atak Nedir?
Panik atak, beklenmedik anlarda ortaya çıkan yoğun korku ve endişe dalgalarıyla karakterize edilen bir durumdur. Bu ataklar, genellikle birkaç dakika içinde zirveye ulaşır ve 10 dakika ila bir saat arasında sürebilir. Panik ataklar, bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve sosyal izolasyona, depresyona veya diğer anksiyete bozukluklarına yol açabilir. Panik Atak Belirtileri Panik atak sırasında birçok fiziksel ve duygusal belirti yaşanabilir. Bu belirtiler şunlardır: - Hızlı ve düzensiz kalp atışı - Terleme - Titreme veya sarsılma - Nefes almada zorluk - Boğulma hissi - Göğüs ağrısı - Mide bulantısı - Baş dönmesi - Sıcak veya soğuk basmaları - Uyuşma veya karıncalanma - Gerçeklikten kopma hissi - Kontrolü kaybetme korkusu - Ölüm korkusu
Panik Atak Nedenleri Panik atakların kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonu olarak ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. Stres, travmatik olaylar, hormonal değişiklikler veya bazı ilaçların yan etkileri panik atakları tetikleyebilir.
Panik Atak Tedavisi
Panik atak tedavisi, bireyin yaşadığı semptomların şiddetine ve sıklığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve/veya ilaç tedavisini içerir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) BDT, panik atak sırasında yaşanan düşünce ve davranışları tanımak ve değiştirmek için kullanılır. Bu terapi, bireyin panik atakla ilişkilendirdiği korkuları ve endişeleri anlamasına ve bu korkularla başa çıkmasına yardımcı olabilir. İlaç Tedavisi Panik atak tedavisinde genellikle antidepresanlar ve benzodiazepinler gibi anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek panik atak belirtilerini hafifletebilir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri Düzenli egzersiz, dengeli beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi tekniklerinin öğrenilmesi panik atak belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.
Panik Atakla Başa Çıkma Yöntemleri
Panik atak sırasında veya sonrasında başa çıkma yöntemleri, bireyin rahatlamasına ve kontrolü yeniden kazanmasına yardımcı olabilir. Derin nefes alma, meditasyon, zihinsel imgeleme ve ilerici kas gevşetme gibi teknikler, panik atak sırasında kullanılabilir.
Panik Atak ve Komplikasyonlar
Eğer tedavi edilmezse, panik ataklar komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar arasında depresyon, alkol veya madde bağımlılığı, intihar düşünceleri veya eylemleri, sosyal izolasyon ve finansal problemler bulunabilir. Panik atak, tedavi edilebilir bir durumdur. Eğer panik atak belirtileri yaşanıyorsa, bir uzmana başvurmak ve tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir. Uygun tedavi ve destekle, panik atak belirtileri yönetilebilir ve bireyin yaşam kalitesi artırılabilir.
Panik Atak ve Tedavisi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Panik atak nedir?Panik atak, beklenmedik anlarda yoğun korku ve endişe dalgalarıyla karakterize edilen ani bir durumdur.Panik atak belirtileri nelerdir?Panik atak belirtileri arasında hızlı kalp atışı, terleme, titreme, nefes almada zorluk ve ölüm korkusu bulunmaktadır.Panik ataklarının nedeni nedir?Panik atakların kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin kombinasyonu olarak ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.Panik atak tedavisi var mıdır?Evet, panik atak tedavisi için bilişsel davranışçı terapi ve ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılmaktadır.Panik atak anında ne yapmalıyım?Panik atak anında derin nefes almak, sakin bir ortamda oturmak ve odaklanmaya çalışmak yardımcı olabilir.Panik ataklar tehlikeli midir?Panik ataklar genellikle fiziksel olarak tehlikeli değildir, ancak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.Panik ataklarını tetikleyen faktörler nelerdir?Stres, travmatik olaylar, hormonal değişiklikler ve bazı ilaçların yan etkileri panik atakları tetikleyebilir.Panik ataklarını önlemek için ne yapabilirim?Düzenli egzersiz, dengeli beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi, panik atakları önlemeye yardımcı olabilir.Panik atak ve anksiyete bozukluğu aynı şey midir?Hayır, panik atak belirli bir anı ifade ederken, anksiyete bozukluğu sürekli bir durumu tanımlar.Panik atak geçiren birine nasıl yardımcı olabilirim?Panik atak geçiren birine sakin kalmalarını hatırlatarak, onları rahat bir yere yönlendirerek ve destekleyici bir şekilde yanlarında durarak yardımcı olabilirsiniz. İlginizi çekebilecek diğer yazılar; - Manipülasyon (manipüle) Ne Demek? - Şizofreni Belirtileri ve Tedavisi - Demans Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Read the full article
0 notes
Text
Panik Atak Nedir?
Panik Atak Nedir?
Toplumda 100 kişiden 3-4’ünün panik atak hastalığını ya daha önce geçirmiş ya da halen yaşıyor olduğu biliniyor. Panik atak geçirme süresi sadece 10 dakika. Bu 10 dakikada kişi büyük bir ölüm korkusu yaşıyor. ‘Bir atak gelirse ve kontrol edilemeyecek sonuçlara neden olursam’ korkusu ise panik bozukluk olarak tanımlanıyor. Son yıllarda görülme sıklığı artan panik atak, genellikle ilk kez 20-35 yaşları arasında görülüyor. Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat fazla rastlanıyor. Hal böyle olunca hastalığı tanımak şart oluyor. Panik atak hastalığını tanımlar mısınız? Panik atak, aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Çoğu zaman kriz olarak adlandırılır. Aniden başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika devam ettikten sonra kendiliğinden geçer. Panik bozukluk ise, ataklar arasındaki zamanlarda başka panik atakların daha olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma, panik atakların ‘kalp krizi geçirip ölme’,‘kontrolünü yitirip çıldırma’ya da‘felç geçirme’gibi kötü sonuçlara yol açabileceği inancıyla sürekli üzüntü duyma ya da ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem olarak bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlık. Bu önlemlerin arasında işe gitmeme, spor ve ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma yer alıyor. Panik atağı son yıllarda neden daha fazla konuşmaya başladık? Toplum içinde 100 kişinin yaklaşık 3-4’ü bu hastalığı ya daha önce geçirmiş ya da halen bu hastalığı yaşıyor. Son dönemde daha çok konuşmaya başlamamızın nedenleri olarak, son dönemde psikiyatriye bakış açısındaki değişimler, günümüz yaşam koşullarının insanları strese daha açık hale getirmesi ve kişilik özelliği olarak telaşlı, heyecanlı yapıdaki kişilerin toplumda panik atak olarak değerlendirilmesi gibi faktörler olabilir. Ataklar kişinin günlük hayatı nasıl etkiliyor? Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir atağın geleceğini beklemeye başlıyor. Bu endişeli bekleyişe ‘beklenti anksiyetesi’adı veriliyor. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok artırıyor. Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten, kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan korkuyor. Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları felaketlere karşı bazı önlemler almaya başlıyorlar ve ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden kaçınıyorlar. Ataklara karşı evden çıkarken alkol, madde, ilaç kullanabiliyorlar. Böylece ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alıyorlar. Panik bozukluk neden oluşuyor? Biyolojik görüşe göre panik bozukluk, beynimizde nöron ad�� verilen sinir hücrelerinden salgılanan, heyecan ve duygusal yaşantılarımızı düzenleyen bazı beyin hormonlarının anormal çalışması sonucu oluşuyor. Diğer bir görüşe göreyse panik bozukluk, günlük yaşantımızda yaptığımız bazı davranışlarımızın sonucunda ortaya çıkan ve tamamen doğal ve zararsız olan çarpıntı, terleme, nefes sıkışıklığı ya da baş dönmesi gibi bedensel belirtilerin, hasta tarafından kötü bir hastalığın belirtileri olarak değerlendirilmesi ve yanlış yorumlanması ile oluşuyor. Ataklar sırasında neler yaşanıyor? - Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma - Çarpıntı, kalbin kuvvetli ya da hızlı çarpması - Terleme - Titreme ya da sarsılma - Nefes darlığı ya da boğulur gibi olma - Soluğun kesilmesi - Baş dönmesi, sersemlik, düşecek ya da bayılacak gibi olma - Uyuşma ya da karıncalanma - Üşüme, ürperme ya da ateş basması - Bulantı ya da karın ağrısı - Kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme - Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma korkusu - Ölüm korkusu
0 notes
Text
Panik atak nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Hemen her insan belli zamanlarda ya da tehlike anlarında endişe ve panik hissine kapılır. Bu tamamen içgüdüsel ve doğal bir tepkidir. Panik atak bu anlarda hissedilen duygu yoğunluğu veya fazlasının ne zaman olacağı tahmin edilemeyen ve de tekrarlayan atakların tanımıdır. Endişe veya stres yoğunluğuna bağlı gelişen her kriz bir çeşit panik atak olarak değerlendirilmemelidir. Dolayısıyla “panik atak nedir?” sorusu yalnızca ne olduğu ile ilgili değil, ne olmadığı ile de ilgilidir. Bu yazımızda panik atak üzerine yaptığımız araştırmalardan edindiğimiz bilgilere yer verdik. Ve dolu dolu yanıtlamak üzere aynı soruyu tekrar sorduk;
Panik atak nedir?
Halk arasında panik bozukluk adı ile de bilinen panik atak, gerçek bir tehlike veya elle tutulur bir neden olmamasına rağmen şiddetli fiziksel belirtiler ile kendini belli eden yoğun bir korku atağıdır. Şiddetine göre kişinin gerçekten korkmasına neden olabilecek hislere neden olabilir. Örneğin, şiddetli bir panik anında kişi kalp krizi geçirdiğini veya öleceğini sanabilir. Bu, pek çok insanın hayatında bir kez olsun yaşadığı ve duygu yoğunluğuna bağlı meydana gelen bir çeşit duygu seli tepkimesi gibi görünebilir. Panik atağın en ayırt edilebilir özelliği ise tam da bu nokta ile ilgilidir. Panik bozukluk veya panik atak, bir tetikleyicisi olmadan tekrarlayan ve ne zaman gerçekleşeceği tahmin edilemeyen ataklar ile karakterizedir. Yaşamı tehdit edici bir durum değildir ancak tedavi edilmedikçe belirtileri daha şiddetli olabilir. Dolayısıyla da kişinin zamanla daha kötü ataklar yaşamasına ya da yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olabilir. Ek olarak, Mental Bozuklukların Tanısal ve istatiksel Kılavuzunda (The Diagnostic and Statistical Manual of Mantal Disorders, kısaca DSM) panik atak, ani başlayan ve dakikalar içerisinde zirveye ulaşan yoğun korku ve rahatsızlık hissi olarak tanımlanmıştır.
Panik atak belirtileri nelerdir?
Panik atak, sempatik sinir sistemi tetikleyici etkileri gösteri bir durumdur. Sempatik sinir sistemi, vücudu gerilime hazırlayan, stresli bir durum ile etkinleşen veya bir tetikleme ile vücutta meydana “savaş ya da kaç” sisteminin tanımıdır. Panik atak, atağın şiddetine ve yükseliş seyrine göre stres duygusunun yanı sıra çeşitli zihinsel ve fiziksel semptomları beraberinde getirir. Yaygın panik atak belirtileri şunlardır;
Üşüme
Terleme
Karın ağrısı
Nefes darlığı
Göğüs ağrısı
Baş dönmesi
Ateş basması
Genel titreme
Ağız kuruluğu
Mide bulantısı
Boğulma hissi
Baygınlık hissetme
Kulaklarda çınlama
Ölüme yakın olma hissi
Çok hızlı nefes alıp verme
Parmaklarda karıncalanma
Uyuşma veya iğne batması hissi
Dehşet hissi ya da ölüm korkusu
Gerçeklikten kopma (derealizasyon)
Kendinden kopma (depersonlizasyon)
Tipik olarak ataklar 10-20 dakika arası sürme eğilimindedir. Ancak bazı uç vakalarda bu süre 60 dakikayı bulabilir. Panik atak belirtilerinin genellikle erişkinlik dönemindeki (25 yaş civarı) bireylerde ortaya çıktığı gözlemlenir. 14 yaşın altındaki kişilerde nadiren karşılaşılır. Her insan panik atağı farklı şekilde yaşayabilir dolayısıyla belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterme eğilimindedir. Bazı ataklar kişide yeni bir atağın gelmesine karşı aşırı derecede korku ve endişe hissinin oluşmasına neden olabilir. Bu hisler panik atak gelişimine dair tetikleyici olabilir. Tedavi en çok da bu noktada önemlidir. Bir atağın, diğer atak için tetikleyici olması kişide ve atakların meydana gelişinde bir döngüye neden olabilir. Bu atakların meydana geliş süresi açısından olumsuz etkileri olan bir faktördür.
Aynı zamanda panik atak, kalp krizi gibi önemli sağlık sorunları ile benzer özelliklere sahip olabilir. Kişinin panik atak mı yoksa kalp krizi mi geçirdiğini tam olarak anlayıp, ayırt edebilmesi oldukça düşük bir ihtimaldir. Yani panik atak yaşadığını sanan biri aslında kalp krizi geçiriyor olabilir veya tam tersi kişi kalp krizi geçirdiğini sanırken aslında panik atak geçiriyor olabilir. Dolayısıyla özellikle de önemli sağlık problemleri ile benzer belirtileri olan panik ataklar göz önünde bulundurulduğunda, teşhis ve tedavinin panik atak için farklı açılardan da faydası olduğunu söyleyebiliriz.
Panik atak için risk faktörleri nelerdir?
Panik atak, her insanda hayat boyunca ortaya çıkma ihtimali olan psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Kişide panik atağın ortaya çıkma olasılığı çeşitli faktörler ile ilişkilidir. Panik atak için en yaygın risk faktörleri şunlardır;
Boşanma.
Cinsel saldırı altında kalmak.
Çocuk yaşlarda istismara uğramak.
Bazı ilaçlar ve bazı antidepresan ilaçlar.
Çok sevilen birinin kaybı gibi ağır duygusal travmalar.
Sakinleştirici ilaçların aniden bırakılması panik atağı tetikleyebilir.
Kafein, sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerin kullanımı panik atak sıklığını artırabilir.
Beyinde bulunan GABA, serotonin, noradrenalin gibi maddelerdeki dengesizlikler panik atak nedenleri arasındadır. Tedavisinde ya da psikiyatride kullanılan ilaçlar bu maddelerdeki dengeyi sağlar.
Çeşitli anatomik bozukluklar panik atak gelişimini kolaylaştırabilir. Örneğin, beyin sapında bulunan mavi nokta (lokus ceruleus) olarak adlandırılan bölgenin görevini tam olarak yapmaması sürekli korku hali yaşanmasına neden olabilir.
Kişilik yapısı özellikleri de panik atak nedenleri arasındadır. Çekingen, histerik, borderline ve obsesif kompülsif kişilik özelliklerine sahip insanlarda panik atak görülme ihtimali daha yüksektir.
Panik atak nasıl tedavi edilir?
Panik atak tedavisinde genellijle hem psikoterapi uygulamalarına hem de ilaç tedavisi yöntemlerine başvurulur. Bilişsel davranış terapi (BDT), psikolojik müdahalelerin başında yer alır. Bilişsek davranış terapi uygulamaları ile temel olarak kişinin kendi deneyimlerinden öğrenmesi hedeflenerek panik atak belirtilerinin farkındalığı sağlanır. BDT uygulamalarının başarılı seyretmesi sonucunda kişi panik atak sırasında kendisini daha rahat hissedebilir. Tedavi öncesi kendisini sakındığı ortam ve davranışlar konusunda daha rahat davranabilir. İlaç tedavisi ise panik atak belirtileri ve kişinin genel sağlık durumuna göre reçete edilen ilaçların uygulanması durumudur. Bazı durumlarda doktor tarafından birden fazla ilaç kombinasyonu ile tedavi yöntemine gidilerek etkinliklerinin artırılması sağlanabilir. İlaçların etkinliği genellikle kullanılmaya başlandıktan sonraki birkaç hafta içerisinde ortaya çıkar. Birçok ilaçta olduğu gibi panik atak tedavisinde kullanılabilecek ilaçlar da bir takım yan etkiler için risk taşır. Dolayısıyla kullanıma başlamadan ve kullanımı sonlandırmadan önce kesinlikle bir uzman desteği alınması önemlidir.
Ek olarak, panik atak için uygulanacak tedavilerin yanı sıra gevşeme ya da solunum egzersizleri de oldukça faydalıdır. Panik atak esnasında meydana gelen nefes alışverişlerin yüzeyselleşmesi ve sıklaşması (hiperventilasyon), atak ile ilişkişi korku ve endişe hislerinin kötüleşmesine neden olur. Kişinin solunum veya gevşeme egzersizlerine hakim olması veya atak esnasında derin nefes alıp verme tekniklerini uygulaması meydana gelen belirtilerin kontrol altına alınması konusunda fazlasıyla etkili olabilir. Derin nefes egzersizlerine ek olarak kas gevşetme egzersizleri de atak esnasında vücutta oluşan tepkilerin kontrol altında tutulması açısından faydalı olabilir.
Velhasıl
Panik atak karşısında dimdik durabilmek için gerekli olan en doğal güç kaynağı, düzenli egzersizdir. Egzersiz yapılan esnada beyindeki kimyasal maddeler arasında denge sağlanır ve endorfin miktarı artış gösterir. En basitinden yürüme veya yüzme gibi hafif egzersizler ile salgılanan endorfinler bile duygu durumunuzu olumlu yönde etkileyebilir. Psikoterapi, panik atak tedavisinde son derece önemli bir yere sahiptir. Ancak uygulanacak terapi yönteminin verimliliği açısından da, kişinin kendisini tedavi oldukça yani zamanla değil de daha en başından güçlü hissetmesi açısından da asıl önemli olanın şu olduğunu düşünüyorum; esas şifa, kendimiz için severek yapabileceklerimizde gizlidir. Bana kalırsa, tedaviyi geciktirip aksatmamak olumlu bir seyir halindeyken kişisel olarak bazı girişimlerde bulunup her bir derin nefes alışı ile biraz daha iyi hissetmek bahsettiğim gizli şifanın bir musluğu olabilir. Velhasıl, önce gerçekten iyi olmayı istemeli sevgili okur. Sağlıcakla kalın.
Panik atak nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? yazısı ilk önce Canım Dünya üzerinde ortaya çıktı.
from Canım Dünya https://ift.tt/3hdGMWR
0 notes
Text
Yorgunluk Belirtileri Nelerdir?
Yorgunluk genellikle altta yatan nedeni olan bir semptomdur. Fiziksel ve zihinsel yorgunluk farklıdır, ancak sıklıkla birlikte ortaya çıkarlar. Uzun süreli fiziksel tükenme de zihinsel yorgunluğa yol açabilir. Yorgunluk, genel olarak enerji eksikliğini hissetmek için kullanılan bir terimdir. Sadece uykusuz hissetmekle aynı şey değildir. Bazı yorgunluk belirtileri (hem zihinsel hem de fiziksel) zayıflık, enerji eksikliği, sürekli yorgun veya bitkin hissetme, motivasyon eksikliği, konsantre olma zorluğu içerebilir.
Yorgunluk, şiddeti hafif veya ciddi arasında değişen birçok tıbbi durumun yaygın bir belirtisidir. Ayrıca egzersiz eksikliği veya zayıf beslenme gibi bazı yaşam tarzı seçimlerinin doğal bir sonucudur.
Yorgunluğunuz uygun dinlenme ve beslenme ile çözülmezse veya bunun bir fiziksel veya zihinsel sağlık durumundan kaynaklandığından şüpheleniyorsanız, doktorunuza danışın. Yorgunluğunuzun nedenini teşhis etmeye yardımcı olabilir ve tedavi etmek için sizinle birlikte çalışabilirler.
Yorgunluğa Ne Sebep Olur?
Yorgunluğa neden olan faktörler
Yaşam tarzı faktörleri
Fiziksel sağlık koşulları
Zihinsel sağlık sorunları
1- Yaşam Tarzı Faktörleri
Yorgunluk yaşıyorsanız, faaliyetleriniz ve diğer yaşam tarzı seçimleriniz temel neden olabilir.
Fiziksel aktivite eksikliği, hareketsiz olmak, sağlıklı kişilerde olduğu gibi kronik yorgunluk sendromu veya diğer sağlık sorunları olanlarda yorgunluğa yol açabilir. Daha aktif olmak enerji seviyelerini yükseltmeye yardımcı olabilir.
Uykusuzluk, yetersiz veya kalitesiz uyku, yorgunluğun yaygın bir nedenidir. Birkaç saat kesintisiz uyku, vücudunuzun ve beyninizin yeniden şarj olmasını sağlar ve gün boyunca enerjik hissetmenizi sağlar. Amerikan Uyku Tıbbı ve Uyku Araştırmaları Derneği’ne göre, yetişkinler optimal sağlık için gecelik ortalama yedi saat uyumaya ihtiyaç duyarlar. Uyku bozuklukları, rahatsız uyku çekmenize neden olur. Gürültülü komşular, geceleri uyanan küçük çocuklar, horlama veya havasız yatak odası gibi rahatsız edici bir uyku ortamı gibi çeşitli nedenlerle uyku bozukluğu ortaya çıkabilir.
Aşırı Kilo, fazla kilolu olmak da yorgunluğa neden olabilir. Vücudunuzda, ne kadar fazla ağırlık taşırsanız, günlük görevleri ve yaşamsal faaliyetleri tamamlamakta zorluk yaşarsınız. Bu durum hareketsiz bir yaşamın olduğu anlamına gelir. Hareketsizlik zamanla tembelliğe neden olabilir. Bu sebepler size devamlı yorgunluk hissiyatı yaşamanıza neden olabilir. Kilo vermek ve enerji seviyenizi yükseltmek için bir çalışma planı yapabilirsiniz. Yürüme veya yüzme gibi hafif etkinliklerle başlayın ve dayanıklılığınızın izin verdiği ölçüde yoğunluğu kademeli olarak artırın. Ayrıca, daha fazla taze sebze, meyve ve tam tahıllı besinler tüketin. Şeker, abur cubur ve yağlı yiyecek alımını mümkün olduğunca azaltın.
Duygusal stres dönemleri, aşırı uzun süreli stres fiziksel ve duygusal tükenmeye ve hastalığa yol açabilir. Fiziksel aktivite önemli bir stres gidericidir ve iyi hissettiren endorfin salgılar. Stresin arttığını hissediyorsanız, yürüyüşe çıkın, köpeğinizi çıkarın, hatta odanın etrafında biraz müzik ve dans yapmanız bile rahatlatıcı aktivitelerdir.
Can sıkıntısı ve Kaygı, endişeli hissetmek bazen tamamen normaldir. Ancak bazı insanlar sürekli kontrol edilemeyen kaygı duygularına sahiptir ve bu kadar güçlüdür ki günlük yaşamlarını etkilerler. Doktorlar buna genel anksiyete bozukluğu (YAB) adını verir. Bu, erkeklerden biraz daha fazla kadını etkileyen yaygın bir durumdur. Endişeli ve sinirli hissetmenin yanı sıra, GAD’li insanlar genellikle yorgun hisseder.
Depresyon, Depresyon sizi çok üzücü hissettirmenin yanı sıra enerjinizi tükenmiş hissetmenizi de sağlayabilir. Uykuya dalmanızı engelleyebilir veya sabah erken kalkmanıza neden olabilir, bu da gün boyunca kendinizi daha yorgun hissetmenizi sağlar
Alkol ve uyuşturucu, alkol, sinir sistemini yavaşlatan ve normal uyku düzenini bozan depresan bir maddedir. Sigara ve kafein gibi diğer ürünler sinir sistemini uyarır ve uykusuzluğa neden olabilir.
Fazla kafein tüketimi, öğleden sonra kafeinli içecek tüketmemeye çalışın. Kafeinin uyarıcı etkileri, alımdan sonra uzun saatler sürebilir ve uykuyu başlatma ile ilgili sorunlara neden olabilir. Egzersiz yapmıyorsanız ve Aktif bir yaşam süreciniz yoksa çok fazla kafein tüketimine dikkat etmenizde fayda vardır.
Kötü Beslenme, doğru miktarda kalori tüketin . Çok fazla veya çok az yemek, halsiz hissetmenizi sağlayabilir. Şeker size hızlı bir enerji akışı sağlayabilir, ancak hızlı bir şekilde tükenir ve kendinizi daha yorgun hissetmenize neden olabilir. Çok fazla şeker içeren yiyecek ve içeceklerden kaçının. Günde en az üç öğün yiyip sağlıksız atıştırmalıkları sınırlandırarak enerji seviyenizi koruyun.
Antidepresanlar ve Yatıştırıcılar, antidepresan kullanımının uyku sorunlarına yol açtığı gibi, halsizlik ve yorgunluk nedeni olabileceği, kilo almayı kolaylaştırıp tatlı krizlerine sebep olabildiği, cinsel gücü azaltabildiği bilinmektedir. Yorgunluğun bir yan etki olup olmadığını görmek için ilaç etiketlerini dikkatlice kontrol edin. Eğer öyleyse, doktorunuzla konuşun. Başka bir ilaç tavsiye edebilir veya dozajınızı azaltabilirler.
Vitamin Eksikliği, her zaman yorgun olduğunuzu hissetmek, vitamin eksikliğinin bir işareti olabilir. Bu durum düşük seviyelerde D vitamini, B-12 vitamini, demir, magnezyum veya potasyum eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Yapılacak bir kan testi eksikliğin belirlenmesine yardımcı olabilir. Eksiklik durumunda doktorunuz takviye almanızı önerebilir. Ayrıca, doğal olarak bir eksikliği gidermek için belirli yiyeceklerin alımını artırabilirsiniz.
yorgunluk nedenleri
2- Fiziksel Sağlık Koşulları
Yorgunluk Belirtisi Olan Hastalıklar
Huzursuz Bacak Sendromu, bacaklarda ürperme hissi ve istenmeyen, aniden oluşan bacak hareketleri ile karakterize nörolojik bir bozukluktur. Semptomlar genellikle dinlenme sırasında, özellikle akşam ve gece ortaya çıkarak rahat bir uykuya engel olur. Bu da gün içinde yorgunluk hissine neden olabilir.
Anemi, sürekli tükendiğini hissetmenin en yaygın tıbbi nedenlerinden biri demir eksikliği anemisidir. Anemi hastalarında hareket kapasitesinde azalma, erken belirti olarak ortaya çıkar. Kansızlığın aşırı olduğu durumlarda dinlenme halinde bile halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, çarpıntı ve nefes darlığı belirtileri görülebilir.
Romatoid Artrit, kıkırdak, kemik ve eklem yapılarına zarar veren, eklem iltihabının sık görülen şeklidir. Eklemlerin içinde bulunan zarda veya diğer iç organlarda iltihaba yol açar. Eklem hattını kalınlaştırır ve eklemde ısı artışı, şişme ve ağrıya yol açabilir. Romatoid artrit, akut döneminde kendinizi hasta ve kötü hissetmenizi sağlayabilir. İştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı ve ateşe neden olabilir.
Fibromiyalji, genel kas ağrısı ve vücuttaki belirli noktalarda oluşan kronik ağrı ile karakterize bir yumuşak doku romatizmasıdır. Hastalığa yorgunluk, depresyon, uykusuzluk gibi çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtiler de eşlik eder
Kronik yorgunluk sendromu, Nedeni belli olmayan kronik yorgunluk sendromu, kişinin sürekli olarak kendini mutsuz ve bitkin hissetmesi anlamına gelir. Kişinin dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunları ortaya çıkan bir durumdur. Yorgunluk sendromu bazı hastalarda zamanla şiddetlenerek iş yaşamını ve günlük yaşantının sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesini önleyecek boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle yoğun şekilde kronik yorgunluk sendromu yaşayan kişilerde psikolojik ve fizyolojik tedavi gerekliliği söz konusudur. Bu hastalık genellikle 30-50 yaş aralığında gözükmektedir. Sendroma yakalanan kişilerin büyük bir çoğunluğunda en az 6 ay devam eden kas ve eklem ağrıları ile sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği hissi görülmektedir.
Hipertiroidizm, Tiroit bezinin normalden daha fazla çalışması anlamına gelen hipertiroidizm, tiroid bezinin aşırı hormon üretmesiyle ortaya çıkan bir hastalık türüdür. Bu hormonlar aşırı üretildiğinde, vücudun birçok işlevinde hızlanma olur. Hipertiroid, vücudunuzun metabolizmasını hızlandırabilir, istenmeyen ve ani kilo kaybına, hızlı veya düzensiz kalp atışına ve saç dökülmesine, yorgunluk ve uyku problemlerine neden olabilir.
Hipotiroidi, tiroit bezinin az çalışması anlamına gelen hipotiroidi, yaygın belirtileri arasında yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlüğü, çabuk üşüme, kabızlık ve soğuğa tahammülsüzlük görülür.
Uyku Apnesi, boğazınızın uyku sırasında daraldığı ve bu duruma bağlı olarak uyku esnasında solunumun durması, kesilmesi anlamına gelir. Bu, yüksek horlama ve kanınızın oksijen seviyelerinde düşüş ile sonuçlanır. Nefes almadaki zorluk, gece sık sık uyanmanız ve ertesi gün bitkin hissetmenize neden olur. En çok kilolu orta yaşlı erkeklerde görülür. Alkol ve sigara içmek bu durumu daha da kötüleştirir.
Anoreksiya, Aşırı ve hızlı kilo kaybı, uyku bozukluğu, yorgunluk, baş dönmesi, düzensiz kalp ritmi ve bayılma gibi belirtileri olan anoreksiya psikolojik bir rahatsızlıktır. Yeme bozukluğuyla ortaya çıkan hastalık türüdür. Hastalar, kiloları normal olsa bile vücutlarının tamamını veya bazı bölgelerini fazla kilolu zanneder. Kilo vermek için aşırı diyet ve egzersiz uygulamaya başlar. Diyetini daha da kısar ve egzersizleri artırır. Böylece vücutlarında fizyolojik durum bozukluğu oluşarak ciddi problemlere neden olur.
Otoimmün bozukluklar, bağışıklık sisteminin düzgün bir şekilde çalışmayarak, kişinin kendi hücrelerine saldırarak zarar verdiği tıbbi bir durumdur. Yorgunluk, kas ağrısı, düşük vücut ısısı, dikkat dağınıklığı, ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, saç dökülmesi, cilt döküntüleri, eklemler ve diğer dokularda şişme gibi durumlar otoimmün hastalığın erken belirtileri arasındadır.
Konjestif kalp yetmezliği, kalbin vücut ihtiyacını sağlayacak kadar kanı pompalayamaması sonucu akciğerler ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimiyle seyreden ciddi bir durumdur. Doku ve organlara yeterli kan gönderilmemesine bağlı olarak yorgunluk, halsizlik, efor kapasitesinde azalma ve kalbin kendine gelen kanı çevirememesine bağlı olarak da akciğerde ve vücutta sıvı birikimi sonucu nefes darlığı, bacaklarda ve karın bölgesinde şişme gibi yakınmalar ortaya çıkar. Kalp kanı daha az pompaladığı için kas ve dokulara gereğinden az kan ulaşması sonucu yorgunluk ve bitkinlik oluşur.
Kanser, yorgunluk kanser hastalarında sık görülen ve hastaları en çok rahatsız eden durumlardan biridir. Bazı kanser türleri yorgunluğa neden olduğu düşünülen sitokin adı verilen maddeyi salgılar. Hızlıca ilerleyen kanserli hücreler, dokuları ciddi ölçüde yıpratarak, tahrip eder ve organları kısa sürede işgal eder. Ayrıca kanserli hastalarda görülen ağrılar, potasyum, magnezyum eksiklikleri, demir ve vitamin eksiklikleri, sürüp giden bulantılar, iştahsızlık hali, daha da önemlisi ruhsal çökkünlük durumu yorgunluk nedeni olabilir.
Diyabet, Vücudunuz yeterli seviyede insülin üretmediği zaman çeşitli belirtilerle size sinyal verir. Belirtileri; Aşırı yorgunluk, susuzluk ve açlık, idrara çıkma isteği, olağan dışı kilo kaybı olan diyabet, kan şekerinin yükselmesi kalp ve damar sağlığını olumsuz yönde etkilerken, inmeye ve kalp krizine sebep olabilir. Diyabet hastalarında kalp rahatsızlığı veya felç riski daha fazladır.
Böbrek yetmezliği, Kronik böbrek yetmezliği genellikle erken evrelerde sessiz bir şekilde ilerler ve hiçbir şekilde belirti vermeyebilir. Belirtiler genellikle böbrek fonksiyonlarını kaybetmeye başlandığı, ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır. Kronik böbrek yetmezliğinin belirtileri her hastada aynı şekilde gözükmeyebilir. Belirtileri arasında yorgunluk, baş ağrısı, kusma, bulantı, uyku problemleri, nefes darlığı, konsantrasyon bozukluğu ve erkeklerde ereksiyon sorunları gibi belirtiler göstermektedir.
Karaciğer hastalığı, sürekli yorgun hissetmek karaciğerde bir hasarın belirtisi olabilir. Gün içerisinde gerekli enerjiyi veren organ karaciğerdir. Enerji azalması ve yorgunluk, karaciğerde oluşan bir problemin işareti olabilir.
KOAH, kronik obstrüktif akciğer hastalığı anlamına gelmektedir. Bronşların kronik olarak tıkanması demektir. Bu tıkanma, hafif ya da ağır düzeydedir. Halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, çarpıntı, terleme, cinsel güçsüzlük, aşırı sinirlenme, hazımsızlık, kabızlık, parmak uçlarında morarma, ilerlemiş KOAH hastalarında dile getirilen belirtilerdir.
Amfizem, nefes darlığına sebep olan kronik bir akciğer hastalığıdır. Genellikle sigara içenlerde ya da zehirli gaz solumasına maruz kalanlarda görülür. Amfizem başlangıçta sessiz ilerlemesine rağmen belirtileri arasında yorgunluk, kilo kaybı, balgamlı öksürük, hırıltı, depresyon ve nefes darlığı görülür.
3- Zihinsel Sağlık Sorunları
Zihinsel tükenme, uzun süreli stres yaşayan herkeste olabilir. Kendini bunalmış ve duygusal olarak çöküntü içinde hissetmenizi sağlar. Sorumlulukların ve sorunların üstesinden gelmek sizin için imkansız görünebilir. Bu durum karşısında, kendi içinizde sıkışıp kalmış gibi hissedebilirsiniz ancak biraz yardımla zihinsel yorgunluğun üstesinden gelebilirsiniz.
Zihinsel tükenme genellikle uzun süreli stresin sonucudur. Vücudunuzun stres tepkisini aktive eden şeylerle sürekli uğraşırken, kortizol seviyeleriniz yüksek kalır . Sonunda, bu sindirim, uyku ve bağışıklık sisteminiz gibi normal vücut fonksiyonlarına müdahale etmeye başlar. Bu durumda zihinsel sağlık durumları ortaya çıkmış olur.
Yorgunluk Tedavisi
Yorgunluk tedavisi nedene bağlıdır. Yorgunluğa neden olan durumlar için bazı tedaviler arasında ilaçlar, antibiyotikler, vitaminler ve egzersizler yer alır. Yorgunluğun tıbbi tedavisi, altta yatan nedenin durumuna bağlıdır. Yorgunluğun birçok nedeni ve tedavisi vardır. Örneğin anemi için demir takviyeleri, uyku apnesine yardımcı olan ilaçlar, kan şekerini kontrol eden haplar, tiroid fonksiyonunu düzenleyen ilaçlar, enfeksiyonu tedavi etmek için antibiyotikler, vitaminler ve beslenme değişiklikleri için diyet önerileri ve mantıklı bir egzersiz programı. Altta yatan nedenlerin durumuna göre yorgunluk belirtisi tedavi çeşitleri uygulanmaktadır.
Zihinsel Yorgunluktan Nasıl Kurtulurum?
Kendinize vakit ayırın ve Yeterince dinlenmeye önem verin
Doğada zaman geçirin
Zihni işgal eden geçmişte yaşadığınız sorunları unutmaya çalışın
Düzenli egzersizler yapın
Sıkıntı ve stres yaşatacak durumlardan ve kişilerden uzak durun
Yeni hobiler edinin
Kitap okumak veya müzik dinlemek gibi beyni dinlendirecek aktiviteler yapın.
Yüzmek rahatlatıcı bir egzersiz olduğundan ruh ve sinir sağlığına oldukça etkilidir. Yüzme egzersizleri yaparak beden sağlığınızı ve ruhsal sağlınıza fayda sağlayabilirsiniz.
Yorgunluk Belirtileri Nelerdir?
0 notes
Photo
"Ateş üşüme ve titreme nedenleri nelerdir?" https://yoogbe.com/gribal-enfeksiyonlar/ates-usume-ve-titreme-nedenleri-nelerdir/
0 notes
Text
New Post has been published on Kadın Sağlığı Rehberi
New Post has been published on http://saglikdoping.com/soguk-terleme-nedenleri/
Soğuk terleme nedenleri
“Soğuk soğuk terliyorum nedeni ne olabilir?” gibi sorularla kafasını meşgul edenleri bilgilendirmek ve soğuk terlemenin neden kaynakladığı açıklamak için bu makaleyi hazırlamaya lüzum duyduk. Çoğunlukla havanın sıcaklığının artmasında ya da…
“Soğuk soğuk terliyorum nedeni ne olabilir?” gibi sorularla kafasını meşgul edenleri bilgilendirmek ve soğuk terlemenin neden kaynakladığı izah etmek için bu makaleyi hazırlamaya gerek duyduk. Genel Olarak havanın sıcaklığının artmasında veya o an ki psikolojik durumumuzun etkisinden nedeniyle buram buram terleriz. Oysa soğuk terleme bildiğimiz terlemelere benzememesinin yanı sıra kalp krizi gibi önemli sorunların belirtisi olabilir.
Soğuk havalarda nasıl fakat üşüyüp titriyorsak, sıcak havalarda da gövde ısımızın artmasından nedeniyle terleme yaşarız. Terlemek epeyce doğal bir olaydır; ancak soğuk terleme için benzer şeyi söylememizin olası değildir. Uzmanlar soğuk terleme probleminin ciddiye alınmasını ve baş dönmesi, mide bulantısı, halsizlik, nefes darlığı, üşüme, göğüs ağrısı gibi şikayetlerle kombine olarak ortaya çıkması durumunda acilen bir hekime başvurulmasını önermekteler.
Soğuk terlemenin nedenleri
Her soğuk terleme ciddi bir sorun olmayabilir, ancak yukarıda bahsettiğimiz şikayetlerle birlikte görülüyor ise ciddi bir sorun olduğu söylenebilir. Hem koltukaltı, avuç içleri ve ayaklarda görülen soğuk terlemeler yürek krizinin belirtisi olabileceği için dikkat etmek gerekir.
Soğuk terleme nedenlerinden biri de toksik şok sendromudur ve sıcak çarpmasıdır. Sıcakların etkisi ile ortaya çıkan bu sorunlar uzmanlar kadar doğal karşılanmakta hatta toksinlerden daha tez kurtulmanın yolu olduğu için gerekli olduğu söylenmektedir. Tansiyon düşmesi, bakteri enfeksiyonu nedeniyle tampon kullanma da soğuk terlemenin nedenleri arasındadır.
#bebeklerde soğuk terleme uzmantv#soğuk terleme nedenleri uzman tv#soğuk terleme ve nefes darlığı#soğuk terleme ve üşüme#terleme halsizlik yorgunluk
0 notes
Text
Kansızlığa İyi Gelen Bitkiler
Vücutta yeterince sağlıklı alyuvar olmadığında ya da hemoglobin eksikliğinde anemi yani kansızlık meydana gelir. Demir eksikliği kansızlığın başlıca nedenleri arasındadır. Kansızlığın ten renginde solukluk, baş dönmesi, saç dökülmesi, tırnaklarda zayıflık, dikkat eksikliği, iştah kaybı, üşüme gibi pek çok belirtileri vardır. Kullanılan ilaçların yanında bazı bitkilerde kansızlıkla ve demir eksikliğiyle mücadelede yardımcı olmaktadır. Sebzeler: Koyu yeşil […] - https://www.tumkadinlar.com/kansizliga-iyi-gelen-bitkiler.html
0 notes
Text
Elleri ve Ayakları Etkileyen Sendrom: Polinöropati
Elleri ve Ayakları Etkileyen Sendrom: Polinöropati
Ellerinizde ve ayaklarınızda özellikle geceleri ortaya çıkan yanma, üşüme, uyuşma ve hatta kramp gibi şikayetleriniz varsa, sinir liflerindeki bir soruna bağlı olarak oluşan polinöropati sendromundan şüphelenebilirsiniz. Polinöropati, çok sayıda periferik sinirin çeşitli nedenlerle hasarlanması sonucu ortaya çıkan ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artan bir tablo. Periferik sinir sistemi, beyin ve omurilik gibi merkezi sinir sistemi haricinde, uzuvlarımıza ve organlarımıza uyarıları taşıyan sinir ağının adı. Bu sistem; her birinin kendine ait fonksiyonu olan üç çeşit sinir lifinden oluşuyor. Duyusal lifler dokunma ve ağrı gibi duyuların merkezi sinir sistemine iletimini sağlarken, motor lifler merkezden gelen uyarıları kaslarımıza ileterek hareketimizi sağlıyor. Otonom lifler ise kan basıncı, bağırsak hareketleri gibi doku ve organların fonksiyonlarını düzenliyor. Polinöropatinin periferik sinirleri etkileyen durumlardan en sık rastlanılanı olduğunu ve ilk olarak en uzun sinirleri etkilediğini söylüyor. Bu nedenle de belirtiler başlangıçta ayaklarda görülüyor. Polinöropatide etkilenen sinir lifine göre belirtiler farklılaşıyor. En sık görülen belirtiler; el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma veya üşüme ile saplanıcı, keskin ağrılar, denge ve koordinasyon kaybı, özellikle ayaklarda güçsüzlük oluyor. Kramplar da yaşanabiliyor. Otonom liflerde etkilenme olduğunda da kabızlık, ishal atakları, idrar kesesinin kontrolünde zorluk, empotans (sertleşme sorunu), kalp ritminde değişiklikler, ortostatik hipotansiyon (ayağa kalkıncı oluşan düşük tansiyon), terlemede azalma ve ısı değişikliklerini algılamada zorluk görülebiliyor. Diyabet hastaları ilk sırada Belirtiler ilk olarak ayaklarda, özellikle ayak tabanı ve parmak uçlarında başlıyor. Polinöropati ilerledikçe ellere ve bacağa doğru yayılıyor. Belirtiler genellikle sürekli oluyor fakat dalgalanma gösterebiliyor, özellikle akşam saatlerinde artış gösteriyor. Akut polinöropatiler enfeksiyöz ve toksik nedenlerle ortaya çıkarken, kronik polinöropatiler daha sık görülüyor.Görülme sıklığı 1000’de 24 ila 80 arasında değişiyor ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyor. Elli beş yaş ve üzerinde her 10 kişiden birinde farklı düzeyde polinöropati olduğu düşünülüyor. Uzun süredir şeker hastası olanların yaklaşık yarısında da polinöropati görülebiliyor. İlerlemesi önlenebilir Polinöropatinin tanısı erken konulursa sinir hasarına sebep olan etken saptanıp kontrol altına alınabiliyor ve böylece sinir hasarının ilerlemesi önlenip, oluşabilecek diğer belirtilerden korunmuş olunuyor. Polinöropatinin varlığı EMG (elektromiyografi) tetkiki ile saptanıyor. EMG bize hangi periferik sinirlerin ve hangi liflerinin etkilendiğini, sinirin gövdesinde mi yoksa etrafını saran ve sinirin hızlı iletmesini sağlayan kılıfta mı hasar olduğunun bilgisini veriyor. EMG bulgularına göre akut bir süreç mi yoksa kronik bir polinöropati mi anlaşılmaya çalışılıyor. Yine EMG ve klinik bulgular eşliğinde genetik geçişli olup olmadığı tespit edilmeye çalışılıyor. Polinöropati tanısı konulduktan sonra ise buna sebep olabilecek hastalıklar araştırılıyor. Bunun için öncelikle kan tetkikleri yapılıyor. Eğer gerek görülürse elektroforez, akciğer grafisi, batın ultrasonu, tümör belirteçleri gibi daha ileri tetkikler isteniliyor. Nedenleri Polinöropatide en sık görülen neden diyabet yani şeker hastalığı. Ayrıca hipotiroidi, alkol kullanımı, kemoterapi ilaçları, kanser, enfeksiyonlar, karaciğer veya böbrek yetmezliği,vitamin B1 veya B12 eksikliği, ağır metal zehirlenmeleri gibi çok çeşitli sebepler görülebiliyor. Nedene bağlı tedavi Uzun soluklu ilaç tedavisi
0 notes
Text
Bebeklerde Soğuk Terleme
Bebeklerde soğuk terleme, sıcak havada veya çeşitli etkinliklerden kaynaklanabilir. Şayet bebek herhangi bir hastalık geçirmiyor ve genel sağlık durumu stabil ise yaptığı aktivitelere bağlı olarak soğuk terleme görülebilir.
Terleme, normal bir beden fonksiyonu olup, ısı dengesinin ideal şekilde sağlanması için gereklidir. Aşırı hareketlilik ve bedenin fazla ısınması nedeniyle, vücut tarafından doğal şekilde salgılanır ve ısı dengesi doğal şekilde sağlanır.
Bebeklerde Terleme Neden Olur?
Bebeklerde soğuk terleme, vücut fonksiyonlarının gelişimine bağlı olarak sağlanır. Bir aylık bebeklerde, terleme fonksiyonu görülmez. Prematüre bebeklerde de terleme işlevi sağlanmaz. Ter bezleri zaman içinde gelişen bebekler, bir aylıktan sonra terleme fonksiyonlarını göstermeye başlar.
Bunun nedeni, vücut ısısını yükseltecek sıcak ortamlarda bulunmasıdır. Bebekleri aşırı kalın giydirilmesi, üzerlerinin fazla sıkı örtülmesi ve ortam ısısının aşırı yüksek olması, terleme nedenleri arasındadır. Bebeklerin vücudu ideal ısısını sağlamak üzere terleme fonksiyonu gösterir. Salgılanan ter, buharlaşır ve serinleterek ısı dengesinin sağlanmasına olanak sunar.
Bebeklerde Soğuk Terleme Neden Olur?
Bebeklerde soğuk terleme nedenleri şu şekilde değerlendirilebilir;
– Burun tıkanıklığı
– Emme fonksiyonu
– Sıcak hava ve sıcak ortamda bulunma
– Aşırı efor sarf etmek
– Aşırı kalın giydirilmesi, örtülmesi
– Enfeksiyon ve hastalıklar
Burun tıkanıklıklarında nefes alıp verme işlevinin daha zor olması, daha çok efor sarf etmesine ve dolayısıyla soğuk terlemesine neden olur. Ayrıca meme emme işlevi de efor gerektirdiği ve bebekler bu esnada ısındıkları için beden soğuk ter salgılayarak, ısı dengesini sağlar. Emme işlem sırasında genellikle baş kısımlarında terleme görülür.
Bebeklerde Soğuk Terleme Nasıl Geçilir?
Çeşitli hastalık veya enfeksiyon kaynaklı soğuk terlemelerde, hastalığa bağlı belirtiler gözlemleniyor ise mutlaka doktora başvurulmalıdır. Yüksek ateşe bağlı olarak görülen soğuk terlemelerde, hastalığın tespit edilerek mutlaka tedavi edilmesi gereklidir. Bebeklerde enfeksiyon kaynaklı yüksek ateş görüldüğünde genellikle üşüme ve titreme olarak belirlenir.
Titreme görülen bebeklerde salgılana soğuk terleme herhangi bir virüsten kaynaklanabilir. Soğuk terleme sonrası beden ısısı sağlanarak yüksek ateş düşebilir. Ancak hastalığın tespit edilmesi için yine de hekim kontrolü gereklidir.
Bebeklerde Soğuk Terleme
0 notes
Text
Kalp Romatizması Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri
https://bilmisler.com/kalp-romatizmasi-nedir-nedenleri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri/
Kalp Romatizması Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri
Halk arasında kalp romatizması olarak adlandırılan rahatsızlık akut romatizmal ateş hastalığıdır. Çocukluk ve erişkinlik dönemlerde görülen kalp rahatsızlıkarının sık olarak sebebi kalp romatizması olarak bilinmektedir. Bu nedenle yazımızda Kalp Romatizması Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri hakkında detaylar paylaşacağız.
Kalp Romatizması Nedir?
Romatizmal ateş sonucunda ortaya çıkan romatizmal kalp hastalığı uzun süreli (kronik) veya kısa süreli (akut) kalp rahatsızlıkları grubunu tamamlar. Romatizmal ateş sonucunda yaygın olarak kalp kapak hasarı görülebilir.
Romatizmal Ateş
Vücudun bir çok bağ dokusunu etkileyen ve bunu özellikle cilt, beyin, eklemi kalp bölgelerinde gerçekleştirilen inflamatuar hastalık olarak romatizmal ateşten bahsedilebilir. Hastalık herkeste görülebilir. Fakat çoğunlukla 5 – 15 yaş arasında çocuklarda görülmektedir. Bu hastalığı yakalanan kişilerin yaklaşık olarak % 60 kadarında bir dereceye kadar kalp hastalığı oluştuğu bilinmektedir.
Akut romatizmal ateş nedeniyle ortaya çıkan ihtihap kapakçıklar, iç astar ve dış kese olmak üzere kalbin her parçası zarar görebilir. Romatizmal kalp hastalıkları genellikle mitral kapağı ve kalp kapakçıklarını etkilemektedir. Bu hasarların gelişmesi ve sonrasında semptomların ortaya çıkması için romatizmal ateş döneminin üzerinden 1 – 2 yıl geçmesi gerekebilir. Uzman tavsiyesi ile antibiyotik kullanımı strep boğaz enfeksiyonunun romatizmal ateşe dönüşmesi engellenebilir.
Kalıcı boğaz ağrısı durumu olan çocukların strep enfeksiyonu açısından kontrol edilmesi için boğaz kültürü alınması gerekmektedir. Strep boğazın romatizmal ateşe dönüşmesinin engellenmesi için genellikle antibiyotik ve penisilin yeterli gelecektir.
Koroner Kalp Damar Tıkanıklıkları
Koroner damar tıkanıklarında öncelik olarak amaç göğüs ağrılarının ortadan kaldırılmasıdır. Bu sayede hastanın yaşam kalitesinde artış gözlenecektir. Göğüs ağrılarının ortadan kaldırılması için uygulanacak yöntemlerle hastalığın ilerlemesinin engellenmesi de amaçlanmaktadır.
Kalp Romatizması Belirtileri
Düzensiz kalp ritmi
Nefes darlığı
Ayak bileklerinde şişme
Morarma
Göğüs ağrıları
El ve ayaklarda üşüme
Kan basıncında yükseklik veya düşüklük
Kuru öksürük
Baş dönmesi
Mide bulantısı
Sık soğuk alma
Yorgunluk hissi
Sersemlik hissi
Kalp Romatizması Tedavisi
Kalp romatizması tedavisi için hastalığın erken teşhis edilmesi oldukça önemlidir. Hastalığın akut döneminde tedavi maksatlı kesinlikle uzman önerileri dikkate alınarak iltihap giderici ve antibiyotik ilaçlar kullanılmaktadır. Kişiler bu bilgileri kesinlikle kendisi uygulamamalıdır. Hastalığın kronik kapak döneminde ise genellikle uzman kontrolü sonrasında ameliyat uygun görülmektedir.
0 notes
Text
Demir Eksikliği Belirtileri ve Nedenleri Nelerdir? Doğal Tedavisi
Demir Eksikliği Belirtileri ve Nedenleri Nelerdir? Doğal Tedavisi
Halk arasında çok sık bir şekilde meydana gelen demir eksikliği belirtiler ve nedenleriyle mutlaka bilinmelidir. Özellikle çok üşüme hali ve hafıza konusunda yaşanan problemler bize demir eksikliği konusundaki belirtileri işaret etmektedir. Bununla birlikte daha birçok belirtiden de demir eksikliğişüphesi meydana gelebilir. Cilt yapısında görülen aşırı solgunluk hali, vücutta sürekli olarak…
View On WordPress
0 notes
Text
Grip Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi Hakkında Bilimsel Bilgiler
Grip olmak konusunda endişeli misiniz? Bunu önlemek için bazı yollar öğrenmek ister misiniz? Grip belirtileri ve korunmanın yollarını öğrenin. Gribin ne olduğu, nasıl yayıldığı ve kimin en büyük risk altında olduğu hakkında daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edin. Gribin önlenmesi söz konusu olduğunda bilgi güçtür!
Grip Nedir?
Yaygın şekilde grip olarak bilinen influenza, influenza A veya influenza B virüslerinin neden olduğu aşırı bulaşıcı bir solunum hastalığıdır. Grip en sık kış ve erken ilkbaharda görülür. Grip virüsü vücuda üst ve / veya alt solunum yolundan yayılarak saldırabilir.
Soğuk Algınlığı ve Grip Arasındaki Fak Nedir?
Hem soğuk algınlığı hem de grip bulaşıcı viral bir solunum yolu enfeksiyonudur. İlk başta benzer belirtilere sahip olsalar da grip çok daha kötüdür. Her ikisi de solunum yolu hastalığıdır ve benzer semptomlara neden olabilirler. Ancak farklı virüsler bu iki hastlığa neden olur. Deneyimlediğiniz belirtiler aralarındaki fark hangisi olduğunu söylemenize yardımcı olur. Soğuk Algınlığı ve Grip İçin Ortak Belirtiler Burun akıntısı veya burun tıkanıklığı Hapşırma Vücut ağrıları Genel yorgunluk Önemli Not: Grip belirtileri soğuk algınlığı semptomlarından daha şiddetlidir. İkisi arasındaki diğer bir fark, ne kadar ciddi olduklarıdır. Soğuk algınlığı nadiren diğer sağlık sorunlarına veya semptomlarına neden olur. Ancak grip sinüs ve kulak enfeksiyonlarına, pnömoniye ve sepsise yol açabilir. Belirtilerin soğuktan mı yoksa gripten mi olduğunu belirlemek için doktorunuzu görmeniz gerekir. Doktorunuz, belirtilerin arkasında ne olduğunu belirlemenize yardımcı olabilecek testler yürütecektir. Doktorunuz soğuk algınlığı tanısında bulunduğu takdirde, sadece belirtileri virüsün kendi rotasını kontrol edene kadar tedavi etmeniz gerekir. Bu tedaviler, reçetesiz (OTC) soğuk algınlığı ilaçların kullanımını, nemlendirilmeyi ve bol bol dinlenmeyi içerebilir. Grip ilacını virüsün erken döneminde almak hastalığın şiddetini azaltmaya ve hasta olduğunuz süreyi kısaltmaya yardımcı olabilir. Dinlenme ve hidrasyon da grip olan kişiler için faydalıdır. Soğuk algınlığına çok benzeyen grip, vücudunuzda yayılması için zamana ihtiyaç duyar.
Grip belirtileri nelerdir?
İşte gribin genel belirtilerinden bazıları. Ateş Grip neredeyse her zaman vücut sıcaklığınızda bir artışa neden olur. Bu aynı zamanda ateş olarak da bilinir. Grip ile ilişkili ateş 37.8 ila 40 derece arasında değişir. Her ne kadar endişe verici olsa da, küçük çocukların yetişkinlerden daha yüksek ateşli olmaları nadir değildir. Çocuğunuzun grip olduğundan şüpheleniyorsanız, doktorunuza bakın. Yüksek bir sıcaklığa sahip olduğunuzda ateşli hissedebilirsiniz. Grip belirtileri vücudunuzun yüksek sıcaklığına rağmen üşüme, terleme veya soğuk algınlığı gösterir. Çoğu ateş, bir haftadan az, genellikle üç ila dört gün kadar sürer. Öksürük Grip kuru, kalıcı bir öksürüğe neden olur. Öksürük kötüleşebilir, rahatsız edici ve acı verici olabilir. Bu süre zarfında nefes darlığı veya göğüs rahatsızlığı yaşayabilirsiniz. Grip ile ilgili öksürük yaklaşık iki hafta sürebilir. Kas ağrıları Bu gribe bağlı kas ağrıları en çok boyun, sırt, kol ve bacaklarda görülür. Genellikle ağır olabilirler ve temel görevleri yerine getirmeye çalışırken bile hareket etmeyi zorlaştırırlar. Baş ağrısı İlk grip belirtiniz ciddi bir baş ağrısı olabilir. Bazen ışık ve ses hassasiyeti de dahil olmak üzere göz semptomları baş ağrınızla birlikte gider. Yorgunluk Yorgun hissetmek grip için belirgin olmayan bir semptomdur. Genellikle kendini iyi hissetmemek birçok hastalığın bir işareti olabilir. Bu yorgunluk ve yorgunluk duyguları hızlı bir şekilde ortaya çıkabilir ve üstesinden gelmek zor olabilir. Grip Aşısı: Gerçekleri Bilin İnfluenza, her yıl birçok hastalığa yol açan ciddi bir virüstür. Enfeksiyondan hastalanmak için genç olmanız ya da bağışıklık sisteminizin zayıf olması gerekmez. Sağlıklı insanlar gribe yakalanabilir ve arkadaşları ve ailelerine bulaştırabilir. Bazı durumlarda grip, ölümcül bile olabilir. Griple ilişkili ölümler, 65 yaşın üstündeki kişilerde yaygındır, ancak çocuklarda ve genç erişkinlerde de görülebilir. Gribin ve yayılmasının önlenmesi için en iyi ve en etkili yol bir aşılamadır. Ne kadar çok insan grip aşsı olursa grip o kadar az yayılır. Aşılama, hasta olduğunuz zamanı kısaltmaya yardımcı olabilir ve grip belirtileri azaltılabilir.
Grip Aşısı Nasıl Çalışır?
Aşı yapmak için bilim insanları, grip virüsünün soylarını (ırk, nesil) seçiyorlar, bu da araştırmaların gelecek grip mevsiminde yaygın olacağını gösteriyor. Bu soylarla milyonlarca aşı üretilmekte ve dağıtılmaktadır. Aşı olduğunuzda, vücudunuz virüsün bu soyuna karşı antikor üretmeye başlar. Bu antikorlar virüse karşı koruma sağlar. Daha sonraki bir noktada grip virüsü ile temas ederseniz, bir enfeksiyonu önleyebilirsiniz. Ancak, virüsün farklı bir türüyle temasta olursanız hastalanabilirsiniz. Aş yaptırdığınız için grip belirtileri daha az şiddetli olacaktır.
Grip Aşısının Yan Etkileri
Birçok kişi, her yıl onları hasta edeceği korkusuyla grip aşısından kaçınıyor. Grip aşısının grip geliştirmenize neden olamayacağını anlamak önemlidir. Aşı olmak sizi hasta yapmaz. Grip aşıları ölü grip virüsü içerir. Bu soylar bir hastalığa neden olacak kadar güçlü değildir. Bununla birlikte, grip aşısı bazı yan etkiler yaşayabilirsiniz. Bu yan etkiler genellikle hafiftir ve sadece kısa bir süre geçer. Bir aşının yan etkileri daha sonra bir grip enfeksiyonunun olası semptomlarına ağır basar. Grip aşısının en sık görülen yan etkileri şunlardır: Grip aşısı enjeksiyon bölgesi etrafında ağrı Enjeksiyondan hemen sonraki günlerde düşük dereceli ateş hafif ağrı ve sertlik Oluşan herhangi bir yan etki genellikle sadece bir veya iki gün sürmektedir. Birçok insan herhangi bir yan etki yaşamamaktadır. Nadir durumlarda, bazı insanlar aşılamaya karşı ciddi bir alerjik reaksiyona sahip olabilir. Daha önce herhangi bir aşı veya ilaca karşı alerjik bir reaksiyon geçirdiyseniz, doktorunuzla konuşun.
Grip ne kadar sürer?
Çoğu kişi yaklaşık bir hafta içinde gripten kurtulur. Ancak, normal sağlığınıza geri dönmeniz birkaç gün sürebilir. Grip belirtilerinizin azalmasından birkaç gün sonra yorgun hissetmek olasıdır. En az 24 saat ya da grip temelli ateşten kurtuluncaya kadar evde kalmak önemlidir. Grip olduysanız, belirtilerinizden bir gün önce ve beş ila yedi gün sonra bulaşıcı olursunuz. Bu da çevrenizdeki insanların risk altında olduğunu gösterir.
Grip Tedavisi
Çoğu grip vakası, reçeteli ilaçlar olmadan kendinizi evde tedavi edebilecek kadar hafiftir. Grip semptomlarını ilk fark ettiğinizde evde kalmanız ve diğer insanlarla temastan kaçınmanız önemlidir. Ayrıca şunları da yapmalısınız: Bol sıvı tüketin. Buna su, çorba ve düşük şekerli aromalı içecekler dahildir. OTC ilaçları ile baş ağrısı ve ateş gibi semptomları tedavi edin. Virüsün diğer yüzeylere veya evinizdeki diğer insanlara yayılmasını önlemek için ellerinizi yıkayın. Öksürük ya da hapşırık esnasında ağzınızı kağıt havlu ya da benzeri bir şeyle kapatın. Kullandığınız kağıt havlunun bulaşıcı virüs taşıdığını bilerek atın ya da imha edin. Semptomlar kötüleşirse, doktorunuzu arayın. Antiviral bir ilaç reçete edebilirler. Bu ilacı ne kadar çabuk alırsanız, o kadar etkili olur. Grip belirtileri başlamasından itibaren 48 saat içinde tedaviye başlamalısınız. Griple ilgili komplikasyonlar için yüksek risk altındaysanız belirtiler ortaya çıkar çıkmaz doktorunuza başvurun. Bu yüksek riskli gruplar şunları içerir: Zayıf bağışıklık sistemi olan insanlar Hamile olan kadınlar 65 yaş üstü insanlar 5 yaşın altındaki çocuklar Doktorunuz grip virüsü için hemen test yapabilir. Ayrıca komplikasyonları önlemek için antiviral bir ilaç da reçete edebilirler. Kaynaklar: 1, 2 Read the full article
0 notes
Text
Et zehirlenmesi
Gıda zehirlenmesi genellikle hafif geçirilmekle birlikte ölümcül de olabilen yaygın bir hastalıktır. Kişi bakteriler veya toksinlerle kontamine olmuş yiyecek veya içecekleri tükettiğinde meydana gelir. Çok sık olmamakla birlikte gıda zehirlenmesine kimyasallardan gelen toksinler veya böcek ilaçları da neden olabilir. Bir yiyecek veya içeceğin kontamine olduğunu söylemek zordur çünkü görüntü, koku ve tatta herhangi bir değişiklik meydana gelmemiş olabilir. Gıda zehirlenmesi tek bir kişiyi veya aynı kontamine yiyecekten yemiş bir grup insanı etkileyebilir. Gıda zehirlenmelerinin çoğu bakterilerin ürettiği toksinlerden veya bakteri miktarından kaynaklanır. Bazı bakteriler gerekli nem, beslenme, sıcaklık ve zaman koşulları oluştuğunda milyonlarca üreyebilirler. Ne kadar çok bakteri varsa, enfeksiyon ve hastalık riski de o kadar yüksektir. Enfeksiyona yol açan en yaygın bakteri türleri Kampilobakter, E. Koli ve salmonelladır. Bu bakterilerin en yaygın olduğu gıdalar et ürünleridir. Et ürünlerinde bu bakterilerin neden olduğu zehirlenmeler halk arasında et zehirlenmesi olarak bilinir.
Belirtiler
Her bir gıda zehirlenmesi sebebinde kuluçka süreleri farklıdır. Bazı zehirlenmelerde belirtiler 30 dakika ila bir saat içinde görülürken, gıda zehirlenmelerinin çoğunda belirtiler 12-48 saat içinde meydana gelir. Diğer türlerde ise belirtilerin görünmesi için birkaç gün ila bir haftaya kadar süre geçmesi gerekir. Gıda zehirlenmesi genellikle 1-3 gün sürer ancak bakterinin türüne, enfeksiyonun şiddetine ve genel sağlık durumunuza bağlı olarak bir haftaya kadar devam edebilir. Pek çok insan bir hafta içinde tamamen iyileşir. En yaygın görülen belirtiler sindirim yolunun (mide ve bağırsak) enflamasyonundan kaynaklanan kusma, karın ağrısı ve ishaldir. Sebebe bağlı olarak, belirtiler dâhilinde ateş ve üşüme, kanlı dışkılama, dehidrasyon, kas ağrıları, halsizlik ve bitkinlik de sayılabilir. Nadir olgularda, gıda zehirlenmesi sinir sistemine zarar verecek kadar ciddi olabilmektedir. Ekstrem olgularda felce, hatta ölüme neden olabilir.
Nedenleri
İyi pişmemiş veya pişiren kişinin yiyeceği ya da özellikle gıdayla temas etmeden önce ellerini yıkamadığı yiyecekleri tüketmeniz halinde gıda zehirlenmesi geçirebilirsiniz.
Bakteriler ya çok sayıda oldukları için ya da daha yaygın olarak ürettikleri toksinler nedeniyle gıda zehirlenmesine neden olurlar. Bazı bakteriler çoğaldıklarında toksin üretirler ve pek çok olguda kontamine olmuş yiyeceği yedikten sonra hastalanmanıza neden olanlar da bu toksinlerdir. Gıda zehirlenmesinin en yaygın bakteriyel nedeni çiğ kümes hayvanlarında, pastorize edilmemiş sütte, kırmızı ette ve arıtılmamış suda bulunan Kampilobakter’dir. Salmonella pastorize edilmemiş sütte, yumurta ve çiğ yumurta ürünlerinde, çiğ ette ve kümes hayvanlarında bulunan ikinci en yaygın türdür. Diğer yaygın nedenler arasında listeri, şigella (Gezgin ishali) ve klostridya sayılabilir. Tüm gıda zehirlenmesi olguları GP’niz tarafından yerel organlara (genelde Çevresel Sağlık Ofisine) bildirilmelidir.
Tanı
Hastaneye kaldırıldıysanız, doktor tansiyon, nabız, solunum hızı ve sıcaklık da dahil olmak üzere sizi fizik muayeneden geçirir. Ne kadar dehidrasyona uğradığınız değerlendirilir ve karın bölgeniz de muayene edilebilir. Birkaç kişi aynı yiyecek ve içecekleri tüketmiş ve aynı belirtileri gösteriyorsa, tanı koymak daha kolay olur. Sizden dışkı veya kusmuk örneği alınarak kan ya da mukus içerip içermediğine bakılabilir. Örnek daha sonra gıda zehirlenmesinin nedeninin tam olarak anlaşılabilmesi için laboratuvara gönderilir. Enfeksiyon testi yapmak üzere idrar örneği de alınabilir. Gıda zehirlenmesinden başka bir hastalığınız olduğundan şüphe edilirse, bu durumda karın bölgeniz için bir BT taraması ve röntgen çekilir ve muhtemelen kan tahlili yapılır.
Tedavi
Gıda zehirlenmesi vakalarının çoğu doktora gitmeden birkaç gün içinde geçer. Ancak rahatsızlık birkaç günden fazla sürerse, dışkınızda kan veya sarı ya da yeşil renkli mukus varsa ya da gebeyseniz tıbbi yardım almanız gerekir. Ayrıca gıda zehirlenmesi geçirenin çok yaşlı ya da bebek olması halinde de doktora gidilmelidir. Bazen belirli bakteriyel enfeksiyonlar için size antibiyotik verilebilir. İyileşme zamanı enfeksiyon türüne, yaşınıza, sağlık durumunuza ve başka bir hastalığınızın olup olmamasına bağlıdır. Mideniz bulanıyor veya kusuyorsanız herhangi bir şey yemeyin. Midenizin bulanıyorsa bir saat süreyle midenizi dinlendirin ve ardından küçük yudumlarla su içmeyi deneyin. Düzenli su içtiğinizden emin olun veya eczanelerde satılan dehidrasyon giderici tozlardan satın alın.
Hastalığın başkalarına da geçmesini engellemek için kişisel hijyeninize dikkat edin. Örneğin, tuvalete gitme ve yemek hazırlamanın öncesinde ve sonrasında ellerinizi yıkayın.
Korunma
Gıda zehirlenmesi riski aşağıdaki hijyen ip uçlarıyla en aza indirgenebilir. Soğuk gıdaları alışverişten döner dönmez buzdolabına yerleştirin ve çiğ et ve balığı daima kapalı olarak, buzdolabının en alt kısmında saklayın. Zararlı bakterileri öldürmek için eti doğru şekilde çözüp pişirdiğinizden emin olun ve çiğ ve yemeye hazır gıdalar için farklı kesme tablaları kullanın. Isıtılan yiyeceklerin kaynayana kadar ısındığından emin olun ve yiyecek hazırlama veya yemeye hazır gıdalara dokunmadan önce ellerinizi yıkayın. Sebze ve meyveleri akan suyun altında yıkayın ve pastörize edilmemiş süt, çiğ yumurta ve az pişmiş et tüketmekten kaçının. Çiğ et sularının diğer gıdalarla temas etmesine engel olun ve evcil hayvanları tezgâhlardan ve yiyeceklerden uzak tutun. Yiyecekleri birkaç saatten, sıcak günlerde ise bir saatten fazla dışarıda bırakmayın ve kalan pişmiş yemekleri soğur soğumaz buzdolabına koyun. Yiyeceklere temas etmeden önce elinizde kesik varsa bunları yara bandıyla kapatın.
0 notes