#özgür sanat
Explore tagged Tumblr posts
aresaturnsblog · 4 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
26 notes · View notes
sillage-p · 8 months ago
Text
Sanat ruhtur. Edebiyat sanatın en muazzam hallederinden biri. Edebiyat insandır. (Konusunu insandan alır demiyorum.) Edebiyat insanın ta kendisidir. Eğer hâlâ bir ruhun varsa, eğer hâlâ hissedebiliyorsan insansın. Sürünün bir parçası değilsen sistemin kölesi olmamışsan doğru yolda olmana gerek olmadığını bilmelisin. 'Carpe Diem' der ki; gerektiğinde hiç düşünmeden bir uçurumdan aşağı atlayabilmelisin.
9 notes · View notes
haberolacom · 2 years ago
Video
youtube
Mozaik Müzesi sapasağlam ayakta, hiçbir sıkıntı yok
2 notes · View notes
ncdtgrsy · 3 months ago
Text
1 note · View note
hbkultursanat · 11 months ago
Text
Tumblr media
Kültür sanat programımız Karalama Defteri’nin bu haftaki konuğu Gazeteci / Yazar #ÖzgürTopsakal olacak. Birlikte yaşamı, yayınlanmış olan 'DUVARLAR' öykü kitabı ve edebiyat çalışmaları üzerine konuşacağız. Tüm dostlarımızı söyleşimize Mardef TV’ye bekliyoruz… TARİH : 14 Şubat 2024 Çarşamba Avrupa⏰19.00 Türkiye⏰21.00 MARDEF TV Ekranlarında CANLI YAYIN linkleri : www.facebook.com/mardeftv www.youtube.com/c/mardeftv www.twitter.com/mardef2019 www.youtube.com/@hbedebiyatsanat ▶️🚺🚺◀️ SOSYAL MEDYA : ☮️🌈☮️ ÖZGÜR TOPSAKAL : YOUTUBE 🔴 www.youtube.com/@ozgurtopsakal6539 FACEBOOK 🔷 https://www.facebook.com/ozgurtopsakal ⚫🔴🔵 Sosyal medya hesaplarımıza abone olalım, birbirimizi takip edip dayanışalım, sosyal medya hesaplarımızı güçlendirelim. ⤵️⤵️⤵️ MARDEF TV yayınlarımız; 🟥 #GÖÇ_HİKAYELERİ, 🟦 #İNSANA_DAİR, 🟪 #KADININ_RENGİ, ⬛ #KARALAMA_DEFTERİ ⚫🔴🔵 YOUTUBE 🔴 Hasan Bulut İle Karalama Defteri / @HBedebiyatsanat. FACEBOOK 🔷 Hasan Bulut İle Karalama Defteri ▶️🚺🚺◀️ Teşekkürler. İyi seyirler… PROGRAMLARIMIZI SAKIN KAÇIRMAYIN! YAYINLARIMIZI İZLEYELİM, SAHİPLENELİM, PAYLAŞALIM, TAKİPTE KALIP DAYANIŞMA İÇİNDE OLALIM! Dayanışma inceliği gösteren dostlara şimdiden çok teşekkür ediyorum…
0 notes
dipnotski · 2 years ago
Text
Kolektif – Kültür-Sanat ve Sermaye-İktidar (2023)
Kültür ve sanat eğer arkasında yeterli iktisadi ve siyasi güç yoksa uzun süre ayakta kalamıyor, görünür olamıyor. Kültür ve sanatın ya da kültürel ve sanatsal ürünün-eserin üretimi, takipçisine ulaştırılması iktisadi ve siyasi kurumların, yapıların varlığını gerekli kılar. Hem piyasa mekanizması hem de devlet müdahalesi sanatçılar arasındaki gelir dağılımından, sanatın propaganda ya da kapitalist…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
burakkislioglu · 2 years ago
Text
Herkesleş
Kalbini açtı, dünyalar doldu. Dualar ile insanları selamladı. Hayatın içindeki fazlalığı hissettikçe kendinden eksildi. Basitleşti, herkesleştiği günün akşamında. Elinden gelmiyordu artık farklılaşmak. Kendini hayatın derinliklerine bıraktı, öylece. Dertlendiği her şeyi ceplerine sıkıştırdı, elleri serbestti artık.
Burak Kışlıoğlu
0 notes
anayio · 10 months ago
Text
FORUMDA - GOLD
Tumblr media
Forumda.org: Genel Forum Deneyimi
Forumda.org, genel forum konseptini benimseyerek, kullanıcıların geniş bir konu yelpazesinde bilgi alışverişi yapabileceği, sorular sorabileceği ve fikirlerini paylaşabileceği bir platform sunmaktadır. Genel forum siteleri arasında önemli bir yere sahip olan Forumda.org, kullanıcı dostu arayüzü ve geniş içerik skalası ile dikkat çekmektedir.
Forumda.org, kullanıcılarına geniş bir konu yelpazesi sunmaktadır. Teknoloji, sağlık, eğitim, hobi, spor, kültür-sanat gibi birçok kategoride binlerce konu başlığına erişim imkanı sağlayan forum sitesi, herkesin ilgi alanına uygun bir tartışma veya bilgi paylaşımı ortamı sunmayı hedeflemektedir.
Genel forum siteleri önemli özelliklerinden biri, kullanıcıların fikirlerini özgürce paylaşabilecekleri bir platform sunmalarıdır. Forumda.org da bu özelliği en iyi şekilde sunarak, her türlü düşünceye ve fikre saygı duyulduğu bir ortam yaratmaktadır. Bu sayede, kullanıcılar istedikleri konuda fikir alışverişi yapabilir ve görüşlerini özgürce ifade edebilirler.
Forumda.org'un kullanıcı dostu arayüzü, siteyi kolayca kullanılabilir kılarak, kullanıcıların istedikleri konuları hızlıca bulmalarına olanak tanır. Ayrıca, siteye kolayca üye olabilir ve katılım sağlayabilirsiniz.
Genel forum siteleri arasında kendine önemli bir yer edinen Forumda.org, geniş konu yelpazesi, kullanıcı dostu arayüzü ve özgür düşünce ortamıyla herkesin ilgisini çekebilecek bir platform sunmaktadır.
Daha fazla bilgi ve forum deneyimi için https://www.forumda.org/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
498 notes · View notes
nykszeus · 3 months ago
Text
08 - yeni ziyaretçi
~ Komutan Poi'nin Odası ~
"Bana neden haber vermedin? Bunu bilmek benim en doğal hakkımdı!"
"Sakin ol Carl, sana söylemedim çünkü gerek yoktu. Askerim de zaten her zaman etrafta dolaşmıyor, birkaç kez öyle gözüküyormuş gibi taklit yapıyor o kadar."
Prens Carlisle onu takip eden kişinin kim olduğunu ve aldığı emri öğrendiğinde sinirden küplere binmişti adeta. Yine de Komutan Poi'ye güveniyordu, diğer ailesi gibi gördüğü krallıkta onun sırrını bilen yalnızca oydu çünkü ve güvenmekte de haklıydı. Derin bir nefes vererek diğer koltuğa kendini attı, masada endişe ile kendisine bakan silüetten gözlerini ayırmadı. Başına ağrılar girmişti resmen.
"Peki ne yapacağız şimdi?"
"Aynı oyuna devam edeceğiz, öğrenmiş olman daha çok işimize yarayacak gibi gözüküyor."
"Siktiğimin oyunuymuş, hah."
Durumla alayını ettikten sonra gözü Komutan Poi'nin masasındaki demir şekile kaydığında gülümsemişti, Prens Carlisle ona imalı bakışlar atarken Komutan Poi ise gözlerini devirdi ve gülmemek için kendini tuttu.
~ İbadet Odası ~
Prens Zolita yavaş adımlarla içeri girdi. Derin nefesler alıp veriyordu çünkü zor bir gün geçirmişti, kalbini Tanrı'ya açmak iyi bir seçenek diye düşündü içinden. En öndeki orta boylu mihrapta bulunan haç önünde dizlerinin üzerine çöktü, sağındaki kürsünün kenarına tutunuyordu.
"Ne yapacağım böyle..? Neden böyle büyük bir sınav ile sınanıyorum Tanrı'm? Elimden geleni yapıyorum ben..."
"Tabii ki yapıyorsun."
Duyduğu ses ile irkilerek başını çevirdi Prens Zolita. Yanında onunla birlikte diz çöken Prens Andie gülümsüyordu. Uzun zamandır başka krallıkta eğitim gördüğü için uzaklarda kalan kardeşi Prens Andie tam da yanında duruyor ve elini tutuyordu.
Kardeşini görmesiyle sarılması bir olan Prens Zolita ise ağlamaya başlamıştı, hem kardeşini görmenin sevinci hem de üzerindeki yükün ağırlığını kaldıramamanın hüznü ile dökülüyordu gözyaşları.
Küçük kardeşi ağabeyinin sırtını ovalayarak ona teselli olurken iç çekti. Prens Zolita eğer böyle ağlamaya devam ederse kendisi de ağlayabilirdi her an.
"Sakin ol Zoli, her şeyin yoluna gireceğinden emin olabilirsin. Hem biraz daha ağlarsan ailenin karşısına kızarık ve şiş gözlerle çıkacaksın ki bunu istemediğini ikimiz de biliyoruz."
"Haklısın..."
~ Saklı Oda ~
Kral Suji ve Kral Ash yine beraber satranç oynamak ile meşguldü. İkisi de baş başa bir mücadele sürdürürlerken Prens Mavi içeri girmişti. Krallara selam verdikten sonra direkt konuya girdi.
"Ben birkaç saat boyunca sanat atölyesinde olacağım, beni ararsanız diye haber vermek istedim."
Kral Suji belli ki bu durumdan memnun değildi, oğlunun kendi düzeyine göre aşırı kalan özgür ruhunu dizginlemek her zaman onun için zor olmuştu. Hobi olarak sanatla ilgilenseydi kesinlikle desteklerdi ama o bir prensti ve önceliği kraliyet olmalıydı.
"Sana kaç kez aynı şeyi söyledim Mavi, ne zaman beni dinleyeceksin?"
"Sen beni anlamaya başladığında tabii ki de kral babacığım. Ah bu arada..."
Prens Mavi Kral Ash'in taşlarından birini oynatmış ve tek hamlede şah mat yapmayı başarmıştı. Ardından hiç beklemeden oradan ayrılarak arkasında şaşkın iki silüet bırakmıştı. Kral Suji aldığı iki türlü yenilgi üzerine moralini bozmamaya çalışsa da başaramazken Kral Ash gülmekle yetinmiş ve omzuna vurmuştu hafifçe.
"Dert etme böyle şeyleri. Hem kral olacak kişi o değil sonuçta, öyle değil mi? Ayrıca o daha çok genç Suji, bırak özgür yıllarını yaşasın. Eninde sonunda yine kraliyete göre hareket etmek zorunda kalacak."
~ Sanat Atölyesi ~
Dediği gibi Prens Mavi zamanını orada geçirecekti. Prens Soul ve Prens Rudy de onun becerilerine hayranlık duyduğu için eşlik etmek istemişti. İçeri adım attığı an iki prens de büyülenirken Prens Mavi yalnızca gururlu bir şekilde gülümsüyordu.
"Beğendiniz mi? Bakın, şu soldaki kısımda bulunan resimler ve portreler bana ait. Bir de yanındaki şu minik heykel..."
"Vay canına, yeteneğini hep takdir etmiştim ama bunlar beklediğimden de harika gözüküyor."
"Evet, kesinlikle! Soul ve bana nasıl yaptığını gösterir misin? Lütfeeeeen!"
"Pekâlâ, ama dikkatimi dağıtmamalısınız."
İki prens sevinçle bir köşeden bulduğu taburelere oturmuş merakla bekliyordu. Prens Mavi ise çoktan setini hazırlamış ve yarım kalmış resmini tamamlamaya başlamıştı.
~ Büyük Koridor ~
Kraliçe Ryo, Prenses Naomi ile çay içmek üzere odasından ayrılmışken koridorda ilerliyodu. Yanından bir anda geçen silüet hissi ile irkildiğinde arkasını döndü ve geriye bakındı. Her ne kadar birini göremese de yerdeki uzun ve siyah pelerini fark etmesiyle endişelenmesi bir olmuştu.
Uzun süre düşünmesinin ardından pelerini eline aldı ve bahçeye inmek için yoluna devam etti. Bir şeyler döndüğü hissi onu kapladığından tetikte davranıyordu ki bir anda karşısına çıkan düşes ile irkildi.
"Aman tanrım... Iryna, beni korkuttun!"
"Sen de korkacak yer arıyormuşsun, sadece acele etmen için haber vermeye gelmiştim. Bugün duyduğuma göre özel bir günmüş. Bekle, o elindeki pelerin nereden çıktı?"
"Bilmiyorum, öğreneceğiz."
Bunu duyan düşes Iryna yalnızca omuz silkmiş ve umursamazcasına önden gitmişti. Tepki olarak ise Kraliçe Ryo yalnızca gözlerini devirebilmişti çünkü biricik ablası atlı kovalıyor gibi oradan ayrılmıştı. Bahçeye inene kadar elindeki pelerini inceledi ve düşündü.
4 notes · View notes
morisgraygercekleri · 5 months ago
Text
Biraz da gerçekleri konuşalım mı..
Morisgray kullanıcısından senelerde yazılar okudunuz, öyküler dinlediniz. Kimi zaman ağladı zırladı kimi zaman aşık oldu. Şimdilerde size aşk hayatını ve cinsel yaşamını anlatıyor. ama ne hayat çok özendik. Hatta bazan şöyle tehditler savurdu: "Uzuvlara bakıp, banal ahlakçılıklarını yüzümüze kusan, bu sanat, bu değil, sen bunu yapamazsın, sen bunu nasıl yaparsın gibi sorularla midemizi kaldıranlara da bir güncelleme geçelim, tüm çokluğumla geliyorum. Arkasına gizlendiğiniz anonim "kimlik"lerinizi patlatmak üzere geliyorum." Kendini "otantik, özgür, kendilik deneyimini arşta yaşayan bir kimlik" olarak nitelendiriyor. Peki kendisi hangi kimlikler ardına saklandı biliyor musunuz? Buralarda neler yaptı ne yalanlar söyledi biliyor musunuz? İnsanlara hakkında söylenen şeyler karşısında ne yalanlar söyledi biliyor musunuz? Hadi gelsin bu sorulara yanıt versin.. Birinci sorum Burdabaşka bloglarla kocan M. K. Ş.'yu aldattın mı? Evet ya da hayır basit bir soru.. ne kadar özgürsün hadi göster bize @morisgray Güleser Ekşioğlu
3 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
🗣️ Günümüz İnsanı Yaşamıyor
Sürekli tüketmek için alışveriş yapıyor, önüne ne koyarlarsa onu yiyor, içiyor, geziyor, uyuyor, eğleniyor, üretmiyor, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye hiç bir kaygı duymuyor, sorgulamıyor, eğitilemiyor, ne de kendini eğitiyor, meraksız ve fikirsiz boy veriyor, sürekli borçlanıyor ve hazır istiyor. Kendini aldatanlara güç ve destek veriyor.
Direnmeyi ve mücadele etmeyi bilmiyor.
Dinini, dilini, kültürünü, tarihi geçmişini bilmiyor. Sanat, edebiyat, tiyatro, resim, heykel ve aydınlanmanın tüm araçları ile köşeyi dönme fırsatı sunmuyor diye arasında ki bu ilişkiyi sıfırlıyor.
Fırsatını bulan ülkesini terk etmek istiyor. Gittiği yerde kendisini kızımızı halı sererek karşılanmayacağını ikinci sınıf insan muamelesi göreceğini bilmiyor.
Gençlere kötü örnek olan ve onlara özgür ve tam bağımsız yaşamayı öğretmeyen daha doğrusu böyle bir ülke bırakma ülküsünden yan gelip yattığı için uzaklaşan büyükler suçlarını kabul ederek kendileri ile yüzleşmiyor.
Önemli biri olmayı değerli biri olmaya değerin ne olduğunu unuttuğu için tercih etmiyor.
Sembol, slogan, reklam, marka, medya, ideolojiler, siyasi partiler, tarikat ve cemaatler ve sayamadığım diğer sömürücü yöntemler ile kendini besliyor.
Şarlatanları ve işbirliçileri aydın sanıyor.
Saygıyı, sevgiyi ve özverili olmayı sahip olduğu ne varsa hepsinin bedelini geçmişte birilerinin canı ile ödediğini hiç düşünmediği için kaybettiğini bile bilmiyor.
Kimden mi bahsediyorum?
Biat ve itaat eden bir toplum haline getirilmiş kompredore edilmiş günümüz insanından bahsediyorum.
Komprador burjuvazinin sömürge düzenini ayakta tutmayı yaşamak sanıyor.
Ne hakkını biliyor ne de o hakkı nasıl koruyacağını!
Nefes alıyor, yalnız yaşamadığını bilmiyor.
Yaşadığını sanıyor.
Türk ulusu en korkunç sömürgeleştirme sistemi olan beyinlerin işgal edilmesi yoluyla elinde avucunda ne varsa onu kaybetirme oyununa getirildi.
] Önder KARAÇAY [
8 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years ago
Text
Bir adam yağmalanmış bir şehrin ganimetlerinden eşi bulunmaz bir halıyı satmaya çalışıyordu. 
-“Bu halı için kim yüz altın verir? diye bağırarak tüm kenti dolaştı. 
Satış tamamlandıktan sonra birisi satıcıya yanaşarak, 
-“Bu paha biçilmez halı için niye daha fazla istemedin?” diye sordu. 
Satıcı karşılık verdi: 
-“Yüzden büyük sayı var mı?” 
Bu hikayede halı satıcısına güler geçeriz, Oysa çok da farklı değiliz..20. yüzyıl insanı, çağa egemen olan teknoloji dininin tutsağıdır. Teknoloji dini maksimum üretim, sınırsız kar ve bencillik üzerine kurulan kapitalist kültürün gerçek adıdır. Teknoloji dini ruhsuz ve sevgisizdir. Bir anne gibi şefkat ve ilgi göstermese de, yavrularının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Gerçekte bu anne yavrularının kanıyla beslenen bir vampirden farksızdır. İşin ilginç yanı bu insanlar, “ne kadar tüketirsen o kadar insansın” anlayışının egemenliği altında kendi varlıklarına yabancılaşmaktadır. Bu tür insanlar derin bir varoluşsal boşlukta yaşarlar. Nasıl oluyor da insan içinde bulunduğu, gördüğü, dokunduğu, hissettiği “gerçekliğe” ve onun aşkın boyutuna yabancılaşır?
Nasıl olur da bütün dinlerde Tanrı’nın yeryüzünde temsilcisi olmak üzere donatılmış varlığını tümüyle tüketime, bedensel hazlara adar? Nasıl olur da en görkemli sanat eserlerini oluşturacak; en anlaşılmaz olayların, olguların yasalarını çözebilecek yeteneklerle donatılmışken hayatını ucuz gösterilerin nesnesi haline getirir? Evrenle, onun tüm sırlarıyla uyum sağlayacak bilgelik araçlarıyla donatılmış beyni salt günübirlik hayata uyum sağlama aracına dönüştürülebilir? O sadece bir tek dil biliyor: “daha fazla”. O her zaman boş, o her zaman bir dilenci. Belki burada Irvin D. Yalom’un tespitlerini paylaşmam gerekli: Hayatın düzenleri içinde dişe dokunur bir gaye bulabilme yönünde sürüp giden arayışımız, çoğu durumda bunalıma sürükler bizi. Hayatta bir gayeye sahip olma konusundaki kaygılarından dolayı terapiye başvuran insanların sayısı, genellikle terapistlerin sandığından daha fazladır. Söz gelimi Jung’un tahminine göre hastaların üçte biri ona bu nedenle gelmekteydi; “Ama şikayetleri çok farklı biçimlere bürünmüş olabilir. Mesela “Hayatımda bütünlük, tutarlılık yok”, “Hiçbir şeye istek duymuyorum”, “Neden yaşıyorum ben? Ne için? Hayatın daha derin anlamı olmalı mutlaka”, “Büyük bir boşluk içindeyim. Her akşam TV izleye izleye kendimi çok anlamsız, işe yaramaz hisseder oldum”, “Elli yaşıma geldim, büyüyünce ne olmak istediğimi hala bilmiyorum.” Bilmek zorundayız. Kendi varlığı ve çevresinde olup bitenler üzerine düşünebilen tek canlı biziz. Yalom bir konferansında şöyle bir karikatürden söz eder; birkaç kareden oluşuyordu, her karesinde bir canlı türü yer alıyordu. Solucan, balık, kuş, yılan, inek gibi. Her karedeki yaratık aynı nakaratı tekrarlıyordu: “Ye, iç, yaşa, üre. Ye, iç, yaşa, üre”. Son karede ise Rodin’in Düşünen Adam’ı pozunda bir insan vardı. Ve o da şöyle söylenip duruyordu: “Bütün bunların anlamı  ne? Bütün bunların anlamı ne?” Öyle görünüyor ki bütün canlılar meselenin özünü kavramış ama biz insanların bir türlü aklı almıyor. Aklımızın alacağı bir noktaya geldik. Yazının girişinde W. James’ten alıntılayarak işaret ettiğim büyük devrim; insanların zihinlerinin içlerini değiştirerek hayatlarının da değişebileceği gerçeğinin keşfedilmesidir. Bu keşif bize hangi kapıları açıyor? Bunun üzerinde düşünmeliyiz. İnsana onun hayatta kalmasını sağlayacak bir zekâ verilmiştir. Fakat hayatta kalması garantilenmemiştir. Beden verilmiştir fakat bedenin beslenmesini devam ettirme verilmemiştir. Ona akıl verilmiştir aklının içeriği verilmemiştir. Başka bir deyişle insan iradeye dayalı bilinçli bir varlıktır. Aklı otomatik olarak çalışmaz; düşünme mekanik bir işlem değildir, mantık bağlantıları içgüdüyle yapılmaz. Kendi dönüşüm araçlarını kendi içinde taşımayan olumsuz süreç yoktur, gerçeğini bugün görmenin tam zamanı. Modernleşme bizi bir başka noktaya daha getirdi. Kapitalist kültür bir taraftan insan aklını tutsak ederken diğer yandan da özgür bilim adamlarının yetişmesine, özgür üniversitelerin kurulmasına yol açtı. Özgür bilim adamları ve özgür kurumlar da bir çoğumuzun haberdar olmadığı bir gerçeği gün yüzüne çıkardılar:” İnsanlar zihinlerinin içini,  içeriğini değiştirerek hayatlarını değiştirebilirler.” Bu gerçeği çok iyi kullanan medya ve sermaye arzu ettikleri insan tipini; bu insan tipinin neleri sevmesi gerektiğine, nelere karşı olacağına, hangi ürünleri tüketeceğine, nasıl yaşayacağına, neye inanacağına da karar verdiler. Başka bir deyişle insanı ve onun hayatının belirleyicisi olacak temel soruların cevabını doğrudan ya da dolaylı biçimde oluşturdular. Doğrudan ya da dolaylı bir şekilde insanlık koşullandırıldı. Bugün Amerikan emperyalizminin dünyada egemenlik kurmasının öncülerinin kültür araçları olduğunu hepimiz biliyoruz.
11 notes · View notes
rayhaber · 3 months ago
Text
Chaplin Tiyatro Oyunu: Unutulmaz Bir Deneyim
Chaplin Tiyatro Oyunu “Chaplin” adlı muhteşem tiyatro oyunu, 14 Ekim’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahne’de sanatseverlerle buluşacak. Bu etkileyici yapım, Aksel Bonfil tarafından kaleme alındı ve Saim Güveloğlu tarafından sahneye uyarlanarak yönetildi. Yapımcılığını ise Mert Siliv üstleniyor. Geçen sezon prömiyerini yapan “Chaplin”, yeni sezon oyunlarına heyecanla merhaba diyor. Oyun, Charlie…
0 notes
kemikkadin · 1 year ago
Text
🎧 Soko - We Might Be Dead By Tomorrow
.
Yeni yılın ilk gönderisi bu. Sağlığımızın yerinde olduğu bir yıl olsun, iyi olalım. En çok sağlık diliyorum hepimize.
.
Uzun bir paltoyla şehir içinde koşturmayı seviyorum. Hayatımızın sürprizlerle dolu olması bazen beni tedirgin edebiliyor yine de yaşamı ilginç kılan bu. Üretim ve yaratım hakkında düşünürken, bir şeyler okumak bana kapılar açıyor.
.
Çağdaş Sanat temalı kitaplar okumaya çalışıyorum, hikayenin neresinde yer aldığımı anlamak için. Hatice Utkan Özden'in kitabını Storytel üzerinden buldum. Kitap, çeşitli sanatçıların ve ürettiklerinin sunulduğu birçok metinden oluşuyor. Şükran Moral, Halil Altındere, Elif Uras, Ferhat Özgür ve daha pek çok sanatçıdan ve yaratım süreçlerinden söz ediyor. Gazetede yer alan sanat eki sayfalarındaki yazıların bir araya gelmesiyle oluşmuş. Dinlerken, yanımda hep bir defter ve kalem bulundurdum. Not almak istediğim eser ve sergi isimleri oldu ve sonrasında araştırmaktan keyif aldım.
.
Çağdaş sanata ve bu alanda üreten sanatçılara ilginiz varsa, okumanızı tavsiye ederim. Kitabın güncel baskısı bulunmuyor. Bu sebeple sizi eski baskılar için, ikinci el kitap sitelerine yönlendirebilirim veyahut sesli kitap dinlemeyi seviyorsanız, storytel üzerinden kitabı dinleyebilirsiniz.
.
Reklam değil, öneridir.
.
#kitap #kitaptavsiyesi #kitapönerisi #bookworm #booklover #storytel #çağdaşsanat #modernart #book #kitapyorumu
instagram
6 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years ago
Text
“Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. ‘Tavuk toplum’, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.”
-Charles Darwin
17 notes · View notes
haziranzede · 2 years ago
Text
köyden indim şehire
dar alanlarda çok nüfüsün yaşadığı şehirler, geniş alanda dar nüfüsün yaşadığı köyler.
geniş alanda istediğini yapmakda özgür olan, yaptıklarından başka insanların rahatsız olmadı, görmediği alanlarda yaşayan insanlar dar alanlarda yaşamaya başlayınca köydeki geniş alanlarındaki kültürlerini geniş alanda da devam ettiriyorlar.
veya ilk geldiklerinde gece konduda yaşıyorlar, gece konduda alt üst komşu olmadığı için rahat davrananlar apartmana taşınınca komşularını yok sayarak, kendi isteği ve konforunu merkeze alarak davranmaya devam ediyor. toplu yaşama kültüründen uzaklar.
şehirde traktör kullanır gibi araba kullanıyorlar. köy kahvesinde davrandıkları gibi devlet dairelerinde, toplu alanlarda davranıyorlar. zorbalıkla, kavgayla, kurnazlıkla, hak ihlalleri ile işlerini yapmaya çalışıyorlar.
sürekli para bırıktırerek, borclanarak mülk edinmeye çalışıyorlar, mülkiyet üzerinden kimliklerini inşa ediyorlar.
şehrin getirdiklerini bilmeyen, tanımayan ve gereksiz gören bu insanlar yanlızca para biriktirmek için yaşarlar. hatta çoğu zaman yaşamazlar. bazı ömrü boyunca giyinmez, yemez, içmez sadece biriktirir. yoksul sandıgınız insnaalrıj aslında bitmeyen borcları oldugunu öğrenirsiniz..
belediyelerin ücretsiz kültür sanat hizmetlerinden yararlanmazlar, kütüphanede yararlanmazlar. yılda 20 25 gün ulaşım bedava ondan da yararlanmak akıllarına gelmez. şehrin sundugu nimetlerden yararlanmazlar, yararlanmak akıllarına gelmez, yararlanmayı bilmezler.
şehre uyum sağlayamayan, şehrin imkanlarından istifade edemeyen, para ile napacağınk bilmeyen bu insanlar şehrin kendilerini dönüştürmesi ne asla izin vermezler.
daha iyi bir evde oturmakdansa ikinci ev alma fikri onlara daha cazip gelir.
para bir şekilde kazanılıyor. ama parayı harçama bilgisi ve görgüsüne sahip olmak için para ile uzun yıllar tanışık olmak ve değişime açık olmak gerekiyor. malesef ki bir çok insan para ile yeni tanıştı ve para ile ne yapılacağının görgüsüne sahip değiller.
lütfen şehirleşmiş köylü kardeşler bende köylüyüm ama köylü olmak için direnmiyorum. şehir beni görgüsü yapmadı. amaçım şehirin hakkıjı vererek yaşamak. hele köylülerle iç içe dura dura daha da bu konuda farkındalık sahibi oldum
4 notes · View notes