#özgünolmak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kısmen de olsa uzun zaman önce "hiç kimseye yürümeyen erkek" grubuna katıldığımı itiraf etmeliyim. Çok nadir flort ediyorum çünkü kadın egosundan çok sıkıldım. Boyum posum yerinde, yakışıklıyım, eğitimliyim, espriliyim; yani her masaya koyacak bir şeyim var. Ama sürekli birilerinin onayını beklemek, gövde gösterisi yapmak birilerini etkilemek için üretim bandından çıkmış gibi performans sergilemek bana göre değil. Kendimi bir şeyler kanıtlamak zorunda hissetmek, olduğum kişiye haksızlık gibi geliyor. O yüzden kendi sahnemde, kendi kurallarımla ilerliyorum. Discovery Channel'a malzeme olacak belgesel hikâyelere ihtiyacım yok.
Sürekli bir şeyler ispat etme çabası, insanı küçültmekten başka bir şey yapmıyor. Hayatın merkezine birilerinin beğenisini koyanlar, hep eksik hissedecek. Oysa ben eksik değilim, tamamlanmak gibi bir derdim de yok. Yeri geldiğinde konuşurum, yeri geldiğinde susarım. Sessiz bir özgüven, gürültüyle inşa edilmiş sahte bir özgüvenden her zaman daha etkileyicidir. Kendimi dans eden kuş gibi göstermek yerine, bulunduğum yerde kalıp değerimi korumayı tercih ederim. Benim için mesele, kendi içinde güçlü kalmak. Başkalarının onayını almak için olmadığım birine dönüşmek, benim kitabımda yazmaz.
Hayat bir oyun sahnesi değil; gösterişle değil, duruşla kazanılır. Gereksiz yere enerjimi harcamak yerine, kendimi geliştirmeye ve hayattan gerçekten keyif alabileceğim şeylere odaklanıyorum. Eğer biri bu duruşu anlayamıyorsa, onların dünyasına dahil olmak gibi bir çabam olmayacak. Kendi değerini bilen bir insan, kimseye bir şey ispat etme ihtiyacı duymaz. Ben de öyle yapıyorum. Kendimi kanıtlamak yerine, sadece olduğum gibi var oluyorum. Çünkü değer, başkalarının gözünde değil, insanın kendi içinde saklıdır.
0 notes
Text
En uzun ve keyifli yolculuğum ;
Her yolculuk öncesinde hissettiğim gibi mutlu, heyecanlı ve telaşlı bir halde 3 yıl önce çıktım yola. Biraz da endişeliydim tabi çünkü daha önce bu yolculuğu yapan birini hiç gözlemleyememiştim kaldı ki bu deneyimlemeden anlayabileceğim bir yolculuk da değildi.
İnsanın kendini anlama ve gerçekleştirme çabası bir ömür sürebilecek kadar uzun bir yolculuk. “Ben gerçekten kimim, ne severim/sevmem, neden severim/sevmem, hayatın içerisinde nerede var olmak isterim, var olmak istediğim yer için harekete geçmeye nereden başlayabilirim gibi nicesi…” ile başladı yolcuğum. Önce kendime dürüst olacağıma dair kendim ile bir anlaşma yapmam gerekti. Daha sonra ise yola tek çıkmaktan korktum açıkcası, en azından yolun başlarında yolun tarifi, kuralları, yolda karşıma çıkabilecek sapakları, çukurları, çakılları, mıcırları sağlıkla atlatıp yoldan U dönüşü yapmamam adına güvendiğim, beni anlayıp yargılamayacak, yolda eğlenip öğrenebileceğim, işinde profesyonel, cesaretli bir rehber ile yol arkadaşlığı yapmak istedim. İyi ki … Çünkü yolun başlangıç kilometreleri sancılıydı. Korkularım, kaygılarım, iç sesimin olumsuz yargı ve yorumları ile doluydu. Her şeye rağmen yolda kalmaya devam ettikçe bir süre sonra beni rahatsız eden bu duygular karşısında tepkiselliğimin azaldığını ve daha çok içlerinde kalıp anlama, anlamlandırma yetisi geliştirdiğimi farkettiğimde, cesaretlendim. Hislerime, akışa, sezgilerime bıraktım kendimi yolun keyfini çıkararak anı doya doya yaşamaya niyetliyim.
Amacım bir yere varmak değil yolda olmak. Tıpkı motosiklet ile yaptığım yolculuklar gibi. Rüzgarı hissediyorum, sesini duyuyorum, ona gösterdiğim direnci farkediyorum, yolda karşıma çıkanları görüyorum, havayı kokluyorum. Molalarımda yolda benimle benzer yolculuk içerisinde olan kişilerle karşılaşıyorum sohbet ediyorum onların yolculuklarını dinliyorum. Yolda denk gelirsem korna ve selektörle sıcacık selamlaşıyorum. :)
Yol açık, yola çık…
1 note
·
View note