#önce kendi nefsime
Explore tagged Tumblr posts
Text
Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah'a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme.
20 notes
·
View notes
Text
⚘️⚘️⚘️
Her günümüz her vaktimiz hayırlara vesile olsun Rabbim imanımızı Kemale erdirsin bizi doğru yoldan istikametten sırat-ı müstakimden ayırmasın.
Amin
⚘️⚘️⚘️
Îki gün önce eşimle beraber Eğirdir Barla ziyareti yaptık .
Benim için en lüks bir mekandaki lokantadan daha değerli daha kıymetli idi .
Bir şair Bir spiker edasıyla konuşmayı sevmem .Kendim olduğum gibi anlatıyorum bunları.
⚘️⚘️⚘️
💫💫💫Kendinizi ertelemeyin💫💫💫
Söylemek, paylaşmak,
almak, vermek hatta bir kuşla çiçekle konuşmayı bile ertelemeyin Varsın deli desinler . İnsani , helal dairedeki İstediklerinizi geciktirmeyin…
Hayat narindir…
⚘️⚘️⚘️
Arapça osmanlıca öğrenmeyi çok istiyorum .
Fars dilini çok seviyorum [Fars musikilerini de dinlerim].
Tasavvuf ve divan edebiyatı şiirleri
[[Fuzuli ,Nesimi ,Nizami Gencevi, Niyazi Mısri Mevlana Celaleddin Rumi,Yunus Emre ]]
mistik müzikler ilahi tasavvuf müzikleri Türk Sanat Müziği Azerbaycan'a has olarak müğam müziyi]] severim.
Tabi ki bu konularda tam anlamıyla işin "uzmanı" değilim ama araştırmakla kapalı kapıları da açıyorsun.
ALLAH'A (CC) isyana götürmeyen şirke düşürmeyen etkinlikler de bir insanın ihtiyacıdır.
Canlı varlıkların belgeselleri muhakkak izlerim hiç kaçırmam Her akşam muhakkak az bir zaman dilimi de olsa izlerim bu benim için bir Tefekkür yolculuğudur.Bunun için Instagram'da özel sayfa bile açtım
[@Kainatindili ]
Hoş görün hoşça kalın.
Allah resulü aleyhisselatu vesselam buyurdu ki seven sevdiğine onu sevdiğini söylesin. Sevdiklerinizi ertelemeyin kendinizi ertelemeyin.
Alim zatlarından biri buyurdu ki beni bir kedi irşad etti.
Belgesel izlemeyi ihmal etmeyin 🥰
#önce kendi nefsime#hayat yaşamaya değer#kendinisev#ailem#aileolmak#çok mutluyum#iyikivarsınız#sevgiliailem#eşim#kızlarım#oğlum#annekız#babaoğul#gelincik#azerbaycantürkiye#azerbaycan#ustad bediüzzamansaidnursi#köyhayatı#barlacamdağı
5 notes
·
View notes
Text
Kur'an okunan yere erzak koyun !
Müslüman Dr. Aidin Salih hanım; -Kuran okunan yere erzak koyun ! derdi.
Su'ya şifa ayetleri okuyun, Kuran okuyun alın size doğal antibiyotik, canlı hücreli, Anne nefesi değmiş gibi
Çünkü kişi, iman gücünü yükselttikce Manevi mizacı tüm hücrelerine galip olmaya başlar .
Manevi haliniz güçlendikçe; ,geçmişiniz, sıkıntılarınız, bunalımlarınız , siliniyor demektir.. Kaygılarımıza, vesveselerimize takılıp kaldıkça yada o niye öyle dedi bu niye böyle yaptı diye düşündükçe biz farkında olmasakta önce Ruhumuz Sonrasında bedenimiz ve beynimiz hasta oluyor.
Bu sebebledir ki biz davamızda yol alamıyoruz, bırakalım davayı Ailemizde dahi huzuru bulamıyoruz.
Herkes şeker gibi~ Antidepresan tüketir hale gelmiş
neden?
Mevlamız ile aramızı açtığımızdan, Dua etmeyi unuttuğumuzdan,
Mevla'mıza dertlenmeyi bilmediğimizden, Tevbemizi azalttığımızdan..
Sadece ama sadece, bir Besmele'nin manevi gücünü yazsak sayfalar yeter mi?
Hangimiz avuçlarımızın içine dualar,
Felak-Nas okuyup bedenimizi Mesh ediyoruz ? çocuklarımıza bunu yapıyormuyuz?
Biz manevi huzurumuzu kaybettiğimiz AN beden sağlığımızıda kaybetmeye başladık kardeşler.
Bakın bunu misallendirmek istiyorum.
Yakub Aleyhisselam Yusuf'unu kayıb ettiğinde ne yaptı?
•Kaygılandı, vesveselendi , •buhranlara düçar oldu.. Streslendi düşüne düşüne ağlaya ağlaya sonunda bu haller onu hasta etti, Gözleri görmez oldu! Ama ne zaman:ki vazgeçti, manevi unsurunu kuvvetlendirdi, tamamen TESLİM oldu. işte o zaman ALLAH c.c. Yusuf'unu ona geri verdi..
Kaygısı çokken, evinin yakınındaki Kenan kuyusundaki Yusuf'unu görmüyor, hiss etmiyordu. Kaygılarını atınca 10 günlük mesafeden Yusuf'unun kokusunu almaya BAŞLAdı. SubhanALLAH..
Bizde bu misalden çok nasihat çıkarmalıyız kardeşlerim..
İçine düştüğümüz buhranlardan sağlıklı düşünemiyor ,neticesinde sağlıklı kararlar alamıyor ve son olarak beden sağlığımızı da kaybediyoruz.
Sonrasında, Antidepresan Ağına düşüyor kendi ellerimizle kendimizi delirtiyoruz.
Oysa ALLAH c.c bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi ?
N E D E N Yahudi' nin KORTiZON ilacına inandıkta
İSLAM'ın her derde deva çörekotunu şifadan saymadık?
Biz iyileşmek için şifayı temiz yollardan aramadık ki.
Keyfimize göre zarurettir zaruret dedik ve her türlü şeyi nefsimize helal saydık.
Oysa ALLAH c,c Haram kıldığı hiçbirşeyin içine şifa koymamıştır!
Gelin evvela manevi olarak ISLAM mizacımızı kuvvetlendirelim.
Size en tatlı reçeteyi yazıyorum;
Vaktinde kılınan namaz,
Allaha yalvarırcasına okunan bir cüz Kur'an,
içine dua okunup içilen bir bardak su,
gözyaşlarıyla ıslanmış bir elbise;
Emiin olun ki Ruh ve Beden sağlığınız için en şifalısıdır.
Hemde hiç yan etkisi ve komplikasyonu yok.
Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed
51 notes
·
View notes
Note
İmanını nasıl güzelleştirdin? Hem dünya hem ahiret dengesini nasıl kurabildin? Ben dünyamı iyi etsem ahireti düzeltemiyorum, ahirete baksam dünyam durmuyor. İkisine birden bakmak, dengeyi bulmak nasıl oluyor? Bir yardım etsen
Esselam, bunu ne üzere dediniz bilmiyorum ama Rabbim beni hüsnüzannınıza layık kılsın hatta sandığınızdan daha hayrlı kılsın, teşekkür ederim 🌻
Bunları önce kendi nefsime söylüyorum, imanı güzelleştirmek, arttırmak ile dünya ahiret dengesini sağlamak birbiri ile bağlantılı şeyler ve ikisinin de ilk yolu Allah ile irtibatını canlı, taptaze, sıkı tutmak bunu yapabilmek için de namazına ihtimam göstermek gerek bence. Bakın nafileleri geçtim beş vakit namazını hakkıyla eda eden birisini düşünelim. Gününün en yoğun vakitlerinde Allah için secdeye gidiyor ve namazdan sonra duasında o vakit namazına kadar ne yaptıysa bir iki dk gözden geçiriyor eğer yaptıkları Allah'ı razı etmeyecek bir şeyse hemen tevbe ediyor yok razı edecek bir şeyse de hamd edip daim olmasını istiyor ve bunu her namazda yapıyor daha sonra yatsı namazını kıldıktan sonra bi 10 dk gününü analiz ediyor, nefsini sorguluyor, yanlışlarını doğrularını tartıyor yani nefis muhasebesi yapıyor, Allah ile bu şekilde irtibat halinde olan bir insan dünya ahiret konusunda sıkıntı yaşar mı? Belli zamanlarda evet çünkü melek değil insanız ama genel itibariyle hayır. Hasan el Benna rahimehullah için gündüz Mücahid gece abid derler, onun hayatına baktığımızda bu övgü daha bir güzel oturuyor zihnimizde. Gündüz mesleğini icra ederek öğretmenlik yapıyor, akşam o çocukların babalarına İslamı tebliğ edip gece de zikir ve ibadet ile geçiriyor. Ben bunu ilk okuduğumda, subhanallah çok şaşırmıştım ve gerçekten gıpta etmiştim ama sonradan anladım ki Gündüz Mücahid olabilmek için gece abid olmak zorunda. Gününün belli bir kısmında kendi içine çekilip yaptıklarını sorgulamayan, gününü tefekkür etmeyen insan elbette dünyaya bağlanır çünkü onu durduran engelleyen güç ile bağlantısı zayıf. Bakın bizzat kendi hayatımda tecrübe ettiğim bir durum bu, hayatın yoğunluğuna dalıp kendime vakit ayırmadığım zamanlar imanımın azaldığını, namazlarımın ağırlaştığını hissediyorum ama ne olursa olsun günlük muhasebe yaptığım zamanlarda ise imanımın arttığını hissediyorum. Velhasıl, kendi hiramıza çekilmeyi, hayatımızda ne olursa olsun Rabbimize yönelmeyi öğrenmemiz gerek.. Selametle
9 notes
·
View notes
Text
Her durum ve şartta yerine getirmekten aciz kalsakta, nefsimize yenik düşüp yaşayamasakta İslam’ın her hükmünü baştacı ederiz. Eğip bükmeyiz. Kafire yaranmak için dinimize operasyon yapmayız. Dinimizi birileri sevsin diye yontmaya çalışmayız. Çünkü biz Müslümanız!
Günahlarımızın olduğunu bilir, Rabbimizden af dileriz. Ama kimsenin bizi aşikar günah işlerken görmesine fırsat vermeyiz. Günahlarımızla övünmeyiz, ballandıra ballandıra anlatmayız, turşusunu kurmayız, utanırız, sıkılırız, yapmamak için söz veririz. Çünkü biz Müslümanız!
Kimseyi put edinmeyiz. Herkesin yanlışı ve doğrusu olduğunu biliriz. İtidali elden bırakmayız. Şahıslarla değil, fikirlerle uğraşırız. Müslümanı sever, kafirden nefret ederiz. Ama ne sevgimizin ne de nefretimizin bizi adaletsiz yapmasına müsade etmeyiz. Çünkü biz Müslümanız!
Herkesten önce kendimize bakarız. Düzelemezsek de düzeltemezsek de bozulmayız. Teneşir taşının tek kişilik olduğunu unutmayız. Doyana kadar uyumaz, şişene kadar yemeyiz. Kör olacak kadar kimseyi sevmeyiz. Müslümanım diyen birini küfürle itham etmeyiz. Çünkü biz Müslümanız!
Allah’ın inzibat memuru gibi davranmayız. Cennetlikler ve cehennemliklerin listesi elimizdeymiş gibi yargı dağıtmayız. Zinaya yaklaşmaz, faizden kaçar, söz verince tutar, yalakalık yapmaz, söz gezdirmez ve ölü eti yemek olan gıybeti yapmayız. Çünkü biz Müslümanız!
Güncel meselelere bağlı bir hayat yaşamayız. Muhabbetlerimiz televizyondan fırlamış adamların muhabbeti gibi olmaz. İyilik ve güzelliği hakim kılmak için uğraşırız. Hor görülsek bile hoş görmesini biliriz. Sınırlarımızı Kur’an ve Sünnet belirler. Çünkü biz Müslümanız!
Sebeplere sarılır, Allah’a tevekkül eder, kadere rıza gösteririz. Tedbirin tevekküle engel olmadığını biliriz. Ama ne kadar tedbir alırsak alalım takdirin önüne geçemeyeceğimizin de farkında oluruz. Yazılanı yaşayacağız ama yazılanı bilmeden. Çünkü biz Müslümanız!
Kaz gelecek yerden tavuk esirgememenin bir fedakarlık değil, kurnazlık olduğunu biliriz. Bizim fedakarlığımız beklentisiz olur. Kazı da tavuğu da vermesini biliriz. Cömertliğin cepteki parayla değil, yürekteki duyguyla alakalı olduğunu unutmayız. Çünkü biz Müslümanız!
Allah’ın dininin utanılacak hiçbir hükmü olmadığına iman ederiz. Utanması gerekenlerin Allah’tan utanmayanların olduğunu söyleriz. İslam’ın hükümlerinden dünyada yüzü kızaranın, ahirette de yüzünü ateşle kızartılar. Müslümanlık tamdır, bölünmez. Çünkü biz Müslümanız!
Çeyrek ekmek olur ama çeyrek müslümanlık olmaz. Müslümanlık teslim olmaktır. Ama Kur’an’a ve Sünnete. Müslüman, İslam’ı teslim almaya çalışmaz. Kendi çağına uydurmaz. Akidesine kirletmez. Rızık ve ecel endişesi taşımaz. Yolunu yürür, duasını yapar. Çünkü biz Müslümanız!
Allah bizlere Müslümanca yaşayıp, müslümanca ölmeyi nasip eylesin. Müslümanım deyince her şeyin bittiğini değil, başladığı idrak etmeyi ihsan eylesin. “Haram ama” değil, “ama haram” diyecek şuuru nasip etsin. İslam’dan ayırmasın. Ayaklarımızı dininde sabit kılsın.
7 notes
·
View notes
Note
Merhabalar Nur soruya nasıl gireceğimi bilemedim bende senin gibi kapanmayı çok düşünüyorum ama nefsimi o diğer güzel kıyafetlerden nasıl çekebilirim başarabilir miyim bilmiyorum. Sen nasıl bu şekilde kapanmaya karar verdin yani zor gelmedi mi ailen nasıl karşıladı özel günlerde de böyle giyinmek hem seni hem de aileni hem de çevrenin tepkisini nasıl çekiyor. Ben bu şekilde kapanırsam ya nefsime yenik düşerim ya da ailem bu gün önemli bir yere gideceğiz şunu giy bunu yap gibi şeylerle beni etkiler gibi geliyor. Don olarak çok mu özele girdim bilmiyorum ama mesela evlilik gelinlik vs nasıl yapmayı düşünüyorsun. Şimdiden çok teşekkürler💓🌸
Merhaba Anonim 👋🏻 Ben nasıl karar verdim üniversiteyi kazandım beni şehre bıraktılar. İlk başta çevre ve şartlar değişti. Dini olarak liseye göre yozlaşmaya başlayacaktım çünkü çok farklı romanlar okumaya başladım, namaz hassasiyetim düştüğü an zaten kendime diyorum kızım sen değişiyorsun. Üni okuduğum şehire bir arkadaşım ziyarete geldi evime. Bana Nur sen böyle değildin dedi. Hani biraz kendini topla gibisine. Sonra ben eskisine göre bıraktığım dini kitap okuma ve iman hakikatleri okumaya devam ettim. Bir gece ansızın başörtü nasıl bağlanır diye araştırdım kendi kendime topuz yaparak bağlıyordum. Yavaş yavaş topuzumu indirdim. Sonra renkli uzun eşarp taktım. Omuzumu kapatam. Sonra bir daha baktım bunun doğrusu nasıl yani renk ve şekil bakımından dikkat çekmeyen bir şey olması lazım. En uygun ne buna karar kıldım. Hatta bunu satın almaya gideceğim şeytan öyle bir dürtüyor. Sabaha erkenden dükkanın açılmasını bekledim. Dükkan açıldı. İlk müşteri benim dedim böyle böyle kıyafeti gösterdiler. Biraz çok az topuzum vardı. Onu da orda indirdim. Dedim ki bu kıyafet üstümde ben parayı ödesem. Nefsime hiç güvenmiyorum çünkü. Poşete üstümden çıkanı koydum. Parayı ödedim eve geldim. Tek doğru tesettür bu diyemem. Benim haricinde örtü örtünmek de dini hassasiyete uyarak uygundur. Yavaş yavaş uygulamalı geçtim şak diye buna geçmedim ama çok uzun sürmedi bu geçiş üni bu kıyafetle bitti. Beni diğer halimle okulda pek hatırlayan yoktur. Ailemde tek ben böyleyim. Haremlik selamlık bir ailem yok açık konuşayım. Bu yüzden kalabalık, misafir evin içinde dış kıyafetim olmayan yerde bol kıyafetler giyerek kendimi kapatıyorum. Ben bunu takmak istiyorum dediğimde karşı çıkmadılar ya benim aile bize karışmama noktasında modern ama seküler de olmayan değişik rahat bir ailem var :D Akrabalar abartı buldu yazık sana dediler okuyup öğretmen olacaksın iş sahibi yapmaz kimse seni deliler. Normal pardesü kapansan ne farkı var. Kpss çalışacaksın devlet dairelerine giremezsin dediler. Hatta benim ortanca erkek kardeşim renkli giyin ne var bunda dedi. Mdkxkfkx o biraz seküler bir hayat taraftarı neyse ben bunların hepsine kulağımı tıkayarak devam ettim. Yani açık söyleyeyim anonim ben bunu çıkarınca rızkıma kimse kefil değil. Yiyeceğim ekmek yine gelecek bana. Allah'a dayandım. Dış faktör etki konusuna gelirsek bunu kendi içinde evvela bitirmen lazım ya. Vesveseye düşüp yok ya ben bunu yapamam değil ama sana gelebilecek şeyleri az çok tahmin edersin. O yüzden benim bunlara karşı tavrım daha nasıl olacak diye bir tartıp kendi içinde kendine cevap verirsen iyi oluyor. Ben buna girmeden önce kendi içimde her şeyin cevabını kendime yedirdim ve öyle başladım. Düğün, bayram ne bileyim özel günlerde şıkır şıkır bir hanım olmuyorum kadın erkek karışık dışarı yerlerde hep böyleyimdir Allah'ın izniyle. Ama ev içinde haremlik ve selamlık bir aile yapım olmadığı için biri geldiğinde vucudumu belli etmeyen şeyler giymeye gayret ediyorum. Öyle ailen varsa yani uygulabileceğin çok büyük nimet. Benim gittiğim yerlerde de mesela haremlik selamlık yok. O yüzden olabildiğince sade dikkat çekmeyen bir şeyle takılırım. Gelinlik için üstüne tamamen kapatıcı pelerin diktiren var. Sonra aynı bunu giyen var. Pelerin diktirmeyi düşünüyorum. Birde bak bana yaklaşık 8 yıl oldu yani bunu giyeli hâlâ anneannem güzelliğini örtüyorsun der. Teyzem sana bilmem kaç paraya pardesü alayım bunu giyme bak bu kadar emek veriyorsun der. Annem bile yeri geldiğinde bu kadar okul okudun işte bu kadar emek veriyorsun garanti maksatlı pardesü mü giysen der. Yani bu yolda imtihan hiç bitmiyor açık konuşayım hele ki bu konuda dikkatli bir ailen yoksa :d Ama Allah her şeyin yardımcısıdır. Umutsuzluğa sürüklenme de nasip edecekse ediyor. Benlik bir durum değil ya Allah nasip etti ben de giydim.
4 notes
·
View notes
Text
Başkalarına nasihat etmek kolaydır, nefsin de hoşuna gider çoğu zaman. Fakat her şeyden önce yapmamız gereken; kendi nefsimize nasihat etmek ve söz geçirebilmektir...
3 notes
·
View notes
Text
İYİLİK VS KÖTÜLÜK
Başlamadan önce tüm depremzedeler adına çok üzgünüm sizin acınız bizim acımızdır. Kaybettiklerinizi ya da şehrinizi geri getiremeyiz ama yanınızda olduğumuzu unutmayın.. Neyse başlayalım.
Öncelikle, hayatın gerçekten kısa olduğunu son depremde gördük. O yüzden hayatınızı iyi bir insan olmaya adayın. Bakın, iyi diyorum enayi değil çünkü ben iyi olduğumu sanarken aslında enayi olduğumu fark ettim. Aynı hataya sizin de düşmenizi istemem. Bilirsiniz, dünya kötü ve dünyayı kötüleştiren kendileriyle barışamayan insanlar o yüzden tüm yaralarınızı her şeyden önce öpün ve kabullenin. Kötülük ve iyilik cennet ve cehennem gibidir. Doğdumuzda neyin ne olduğunu bilemeyiz ve zamanla yaptıklarımızın birikimi olarak bir tarafımız baskın olur. Bazen çok iyi birisi yaşadıklarından dolayı en kötüsü olmaya yemin eder ama marifet kötü olmakta değil, nefsimize sahip çıkıp iyi birisi olmaktır. Evet gerçekten kötü insanlar bu dediklerimi umursamazlar. Açık konuşmak gerekirse kitlemin kötülerden oluşmasını istemem o yüzden bu durum işime gelir. Öz eleştiri çok önemlidir, bu nasıl bir insan olduğumuzu anlamamıza yol açar. Kötüden iyiye dönmek toplumumuzu geliştirir ama iyiden kötüye dönmek kendimiz dahil kimseye bir şey katmaz aksine her şeyi daha da berbatlaştırıp toplumumuzu leker. Her bakış açısını düşünüp ele alıyorum konuyu. Bilmelisiniz ki, her beyin aynı işlemez o yüzden yeterince objektif yaklaşımlar yapmak için çabalıyorum. Hayatta iyi olmak demek toz pembe hayaller kurmak değildir. Aksine realist ve sağlam hayaller kurup bunların peşinden gitmektir. Zaten iyi olan insan sanılanın aksine sürekli pozitivizmi destekleyip toz pembe hayaller kurmaz. Kendini olabildiğince eğitmeye çalışır ve bunu yaparken bir yandan kendini tanır. Hep söyleyeceğim şey şu olacak ‘’Kendinizi gerçekten tanıyıp ona göre yolunuzu çizmelisiniz’’ Zaten bir insanla bir yola çıkmadan önce onu tanımak isteriz. Başından sonuna kadar kendinizle bir yoldasınız. İyi insanlarda kötülük yaparlar. Evet biraz çelişkili oldu ama 20 soruluk sınavın sorularını ve konularını tam bilmeden tam puan alabilmek imkansıza yakındır. Bu hayatta karşımıza nelerin çıkacağını bilemeyiz ve bundan ötürü bazen kötülük yapmak zorunda kalırız. Belki hayatınızı değiştirirken herkese çok kibar davranırken bu huyunuzdan bir anda vazgeçmeniz ya da günlük rutinlerinizden vazgeçmeniz (herkesi memnun etmek gibi) sizi kötülük yapıyor gibi hissettirebilir ama bunlar değişimdir ve değişirken sancılar çekeriz. Konfor alanından çıkmak kolay değil ama çıktığınızda çok daha güçlü bir insan olacağınızın garantisini verebilirim. Bunların dışında da herhangi bir kötülük yapmış olabilirsiniz. Bu tıpkı birinin a kişisini öldürmeye çalıştığını görmek ve o birine engel olurken onu öldürmek gibidir. Yanlışlıkla kötülük yapabilirsiniz. Önemli olan bundan ders almış olmanızdır, hayat felsefesi haline getirmemektir. Hiçbirimiz yüzde yüz masum değiliz ama içimizde kalan masumiyeti sıfıra düşürecek kadar da aptal olmamalıyız. Aklımızı başımıza alıp değişime başlamalıyız. O kötülükle iyiliği ayıran çizgide adeta bir cambaz olmalıyız. Böyle olursak daha az acı çekeriz. Hepimiz bencilizdir ama bazılarımız bu bencilliği başkaları uğruna yok etmiştir. Ya kendi hayatının baş rolü olamayan insanlar ya da gerçekten hayatı diğer insanları mutlu etmekten ibaret olan insanlar, ayağa kalkmaya başlasanız iyi olur çünkü bu bencilliğin dozunu kaçırmadıkça muhteşem hissedeceksiniz.
4 notes
·
View notes
Text
Çağımızın Fitnesi: Kadının Değişimi
İnsanlığın yaradılışından bugüne kadar kadın-erkek rollerinin dağılımına göz atmak istersek oldukça inişli çıkışlı bir seyir izlediğini görürüz. Bu konuya İslam’dan önce ve İslam’dan sonra olarak göz atmak daha yerinde olsa gerek. İslam’dan önce baskıcı bir ataerkil yapının hakim olduğu ve kadınların insandan sayılıp sayılmayacağı tartışılagelmiştir. Eziyetlerin, horlanmaların ardından İslam tohumlarının atıldığı beldelerde kadına hürmet ve merhamet gelmiş; bir çağ devrilmiş, insanlığa güneş doğmuştur.
İslam dininin şeriat üzerine yaşandığı her dönem kadına verilen değer gözle görülür şekilde aydınlıktır. Ne zaman ki şeriat yaşanmamaya başlandı, Batı hayranlığı üzerinden alafranga yaşama geçiş yapıldı o zaman zulmet çöktü ülkelere… Kadın kendi eliyle kendi değerini çökertti, Avrupa’yı tanımayı heves etti. İşte her şey böyle başladı. Vaktini değerlendirdiğini düşünürken zayi eden kadınlar türedi. Hayattaki en önemli gayesi dini, ahireti olan kadınlardan sosyalleşme tiryakisi kadınlar baş gösterdi. Ne demek oluyor peki tüm bunlar nedir anlatmak istediğimiz? Sözüm evvelce kendi nefsime sonrada şöhret arzusu taşıyan Müslüman genç hanımlaradır.
Günümüzde herkesin hoca olduğu ve aklının yettiği yetmediği her konuna fetva vermekte olduğu zaten aşikar, ancak bu konuya başka bir noktasından daha sonra değinelim. Asıl konu kadının değişimidir, riya bataklığıdır, sokak sevdasıdır! Evli bir hanımın evinin her karesi –hatta yatak odası- gün içinde ne içip ne yediği, gece evladı uyumadığı için çok yorgun olduğu ve bugün kendini iyi hissetmediği, arkadaşları ile adı bilinen kahveci dükkanlarında nasılda sohbeti köpürttükleri, akşam olunca eşiyle nasıl vakit geçirdiklerine kadar cümle alem olarak haberdarız. Birincisi biz bu hale hangi ara geldik? İkincisi gerçekten herkes bunlardan haberdar olmak istiyor mu? Hocalık, din bilimcisi olma konusuna gelecek olursak, ilim almış almamış herkesin kendine kitap kolik bir profil oluşturup dindar, haya timsali kimliği kazanmaya çalışması üst seviyelerde trajiktir. Kabul, gençler nerede ise oradan damarı bulmalıyız, sosyal medyada gençler nerede çok aktif ise oraya sızmalıyız, kabul. Ancak İmam Gazali’nin bir sözü bu paragrafta anlatmak istediğime yardımcı olacaktır; ‘’Başkası için ilim okuyan sefihtir.’’ Şerhine geçecek olursak, kendi iç bünyesini toparlamadan bir diploma için, meslek için, başkalarına öğretme gayesi adına ilim alanlar; sefihtir. Sosyal medya fetvacılarının kalabalığının içinde kendi yer etmiş bir takım kadınlar, kadınlarımız. Sırf şöhret arzusuna kitap yazıp, imza günleri düzenleyen ve bu vesile ile tesettüründen taviz veren kadınlar. Sosyal medyada bir beğeni daha fazla alayım arzusuna bir mekânını kitap, defter, kahve ile donatan, dışarda tesettürlü olan ancak bu gönderilerde ev içindeki kıyafetlerini göstermekten ve sesini duyurmaktan sakınmadan paylaşan, işi bittikten sonra içindekilerden bihaber hepsini rafına kaldıran, henüz kendi karakteri ile tanışmamış kendini inkar eden kadınlar. Tecvit, ilmihal ilmine sahip olmayıp kendini kürsüde hisseden kadınlar, bünyenizi toparlamalısınız. Mahrem, aile, haya, takva kelimeleri üzerine derinlemesine inceleme yapmalı ve bunlar üzerinde toplumca tekrar düşünmeliyiz zira bir yerlerde kaçırdığımız bir şeyler var (!)
Özümüzden koptuğumuz, evde iffeti, benliğimizi muhafaza ettiğimiz vakitlerden sokak sevdasına düştüğüm her an ziyandayız. Elimizdeki telefon da bir sokaktır, özgürce dünyaya açılmaktır. Teknolojiyi kullanamıyorsak vazgeçmek hicretimiz olmalıdır. Apartmandan dairene, dairenden bir odanın içine; küçülttükçe küçült alanını. Görünüşün, güzelliğin ile değil zekanla, fikirlerinle var ol. Bu fikirler ile odanın içinde hapsolmuş keşfedilmeyi bekleyen biri olduğunu düşünme. Milyarlarca yıl önce seni insan olarak yaratıp senin değerini biçmiş bir Rabbin var, unutma. Durduğun yeri küçümseme, kendini hakir görme dışarıda nurundan çalmak isteyecekler. İslam’dan sonra kadına göz atmak işine yarayacak, özün olan unuttuğun seni sana kavuşturacaktır…
1 note
·
View note
Text
KASAS SÛRESİ MEALİ
Sûre Hakkında
Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur. 85. âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55. âyetlerinin ise Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiştir. 88 (seksensekiz) âyettir. "Kasas", olaylar, hikâyeler demektir. İsmini 25. âyetinden almıştır. Sûrenin başlıca konularını, Hz. Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid ehlinnin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teşkil etmektedir.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1. Tâ-Sîn-Mîm.(1)
(1) Bu harflerle ilgili olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız.
2. Bunlar apaçık Kitab'ın âyetleridir.
3. İman eden bir kavm için Mûsâ ile Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek olarak anlatacağız.
4. Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı.
5. Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım.
6. Yeryüzünde onları kudret sahibi kılalım ve onların eliyle Firavun'a, Hâmân'a ve ordularına, çekinegeldikleri şeyleri gösterelim.
7. Mûsâ'nın annesine, "Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil'e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız" diye ilham ettik.
8. Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı.
9. Firavun'un karısı şöyle dedi: "Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz." Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi.
10. Mûsâ'nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı.
11. Annesi, Mûsâ'nın kız kardeşine, "Onu takip et" dedi. O da Mûsâ'yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi.
12. Biz, daha önce onun, sütanalarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, "Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?" dedi.
13. Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah'ın va'dinin hak olduğunu bilsin diye onu anasına geri döndürdük. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler.
14. Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz, iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız.
15. Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, "Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır" dedi.(2)
(2) Konu ile ilgili olarak ayrıca bakınız: Şu'arâ sûresi, âyet, 19-20.
16. Mûsâ, "Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet" dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
17. "Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım" dedi.
18. Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen yine feryat ederek ondan yardım istiyordu. Mûsâ da ona, "Belli ki sen azgın bir kimsesin" dedi.
19. Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, "Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun" dedi.
20. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. "Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim" dedi.
21. Mûsâ, korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve "Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar" dedi.
22. (Şehirden çıkıp) Medyen'e doğru yöneldiğinde, "Umarım Rabbim beni doğru yola iletir" dedi.
23. Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, "(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?" dedi. Onlar, "Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır" dediler.
24. Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, "Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım" dedi.
25. Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona gelip, "Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor" dedi. Mûsâ, onun (Şu'ayb'ın) yanına gelip başından geçenleri ona anlatınca Şu'ayb, "Korkma, o zalim kavimden kurtuldun" dedi.
26. Kızlardan biri, "Babacığım, onu ücretle tut. Herhâlde ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır" dedi.
27. Şu'ayb, "Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. Ben seni zora koşmak da istemiyorum. İnşaallah beni salih kimselerden bulacaksın" dedi.
28. Mûsâ, şöyle dedi: "Bu, seninle benim aramda bir iş. İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir husûmet yok. Allah, söylediklerimize vekildir."
29. Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, "Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm"(3) dedi.
(3) Hz.Mûsâ'nın Mısır yolculuğu sırasında yaşadığı olaylar için ayrıca bakınız: Tâ-Hâ sûresi, âyet, 9-48.
30. Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ım."
31. "Değneğini (yere) at." (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) "Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın."
32. "Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın. Korkudan açılan kolunu kendine çek (toparlan). İşte bunlar, Firavun ve ileri gelen adamlarına (göstermen için) Rabbin tarafından (sana verilen) iki delildir. Çünkü onlar fasık bir kavimdirler."
33. Mûsâ, şöyle dedi: "Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum."
34. "Kardeşim Hârûn'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum."
35. Allah, "Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz de âyetlerimiz sayesinde size (kötü bir amaçla) ulaşamayacaklar. Siz ve size uyanlar, galip gelecek olanlardır" dedi.
36. Mûsâ, onlara delillerimizi apaçık olarak getirince onlar, "Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir. Biz geçmiş atalarımızın zamanında böyle bir şeyin varlığını duymadık" dediler.
37. Mûsâ, "Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun (güzel) sonucunun kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Doğrusu zalimler kurtuluşa eremezler" dedi.
38. Firavun, "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ'nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum" dedi.
39. O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40. Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak!
41. Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir.
42. Bu dünyada onları lânete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır.
43. Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ'ya -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik.
44. (Ey Muhammed!) Mûsâ'ya o emri verdiğimiz zaman sen (vadinin) batı tarafında değildin. (O olayı) görenlerden de değildin.(4)
(4) Âyette geçen "emir" için bakınız: Nâzi'ât sûresi, âyet, 16-19.
45. Fakat biz (Mûsâ'dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar geçti. Sen Medyen halkı arasında yaşıyor değildin, âyetlerimizi onlardan okuyup öğreniyor da değildin. Fakat biz (bu haberi) göndereniz.
46. Yine biz (Mûsâ'ya) seslendiğimiz zaman Tûr'un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar diye uyarman için (o haberleri) sana bildiriyoruz.
47. Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, "Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.
48. Onlara katımızdan gerçek gelince, "Mûsâ'ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi" dediler. Onlar daha önce Mûsâ'ya verilen (mucize)leri inkâr etmemişler miydi? Onlar, "İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor" dediler. "Biz hepsini inkâr ediyoruz" dediler.
49. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur'an'dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım."
50. Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah'tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez.
51. Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur'an âyetlerini) onlara peş peşe ulaştırdık.
52. Bu Kur'an'dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, işte onlar ona da inanırlar.
53. Kur'an kendilerine okunduğu zaman, "Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de müslümandık" derler.
54. İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir.
55. Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selâm olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz" derler.
56. Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. O, doğru yola gelecekleri daha iyi bilir.
57. Onlar, "Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız" dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
58. Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz.
59. Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.
60. (Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?
61. Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse gibi midir?
62. Allah'ın onlara seslenerek, "Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım?" diyeceği günü hatırla!
63. Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, "Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı" diyeceklerdir.
64. Onlara, "Haydi ortaklarınızı çağırın!" denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi.
65. Allah'ın onlara seslenerek, "Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla."
66. O gün onlara karşı bütün haberler kapanmıştır. Artık birbirlerine de soramazlar.
67. Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur.
68. Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.
69. Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir.
70. O, Allah'tır. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O'na mahsustur. Hüküm yalnızca O'nundur. Kesinlikle O'na döndürüleceksiniz.
71. De ki: "Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah'tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?"
72. De ki: "Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah'tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?"
73. Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yarattı.
74. Allah'ın, onlara seslenerek, "Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım"? diyeceği günü hatırla.
75. Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), "Kesin delilinizi getirin" deriz. Onlar da gerçeğin Allah'a ait olduğunu bilirler ve (Allah'a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
76. Şüphesiz Kârûn, Mûsâ'nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: "Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez."
77. "Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez."
78. Kârûn, "Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir" dedi. O, Allah'ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir).
79. Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, "Keşke Kârûn'a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir" dediler.
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, "Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah'ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur" dediler.
81. Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah'a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi!
82. Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, "Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak" demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.
84. Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.
85. Kur'an'ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: "Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir."(5)
(5) Bu âyetin Mekke ile Medine arasında hicret sırasında indiği rivayet edilmiştir. Buna göre Hz. Peygamber'e, müşrikler tarafından çıkarıldığı Mekke'ye tekrar döneceği haber verilmiş olmaktadır. "Dönülecek yer", "ahirette en yüksek makam" şeklinde de yorumlanmıştır.
86. Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma.
87. Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler. Rabbine çağır ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma!
88. Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O'nundur ve kesinlikle O'na döndürüleceksiniz.
0 notes
Text
İşlerin Rast Gitmesi İçin Dua
İŞLERİN YOLUNDA GİTMESİ İÇİN OKUNACAK DUA... Hepimiz hemen hemen bir şeylerler yaptığımız zaman işlerin rast gitmesi için dua ederiz. Lakin işlerin hayırlı gitmesi için dua‘dan önce hayırlı sonuçlanmasını istemek için; mutlaka temiz olunmalı, mümkünse abdestli durulmalı ve her an Allah’ı zikretmeliyiz. İşlerin yolunda gitmesi için duayı okuduğumuz zaman ve yeride önemlidir. Şimdi bana nasıl diyeceksiniz.? Öncelikle İşlerin iyi gitmesi için dua edeceğiniz zaman teheccüd namazından sonraki dua daha faziletli ve inşaallah kabule daha yakındır. Bunu dikkate alarak işlerin bozulmaması için dua ederseniz bu daha isabetli olacaktır inşaallah. Aşağıda hazırladımız dualardan hepsini veya istediğinizi okuyabilirsiniz Yüce Allah Azze ve Celle şimdiden kabul eylesin. Öncelikle size Kur’anı Kerim’den bir dua vermek isterim hem çok kısa hem ezberlemesi kolay. Tahâ sûresi 25-26 ayeti.. Okunuşu: Kale rabbişrah li sadri Ve yessir li emri Anlamı: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.” Ve bana işimi kolaylaştır. Okunuşu: Rabbe-nâ âti-nâ min ledun-ke rahmeten ve heyyi’ lenâ min emri-nâ reşeden Anlamı: Rabbımız; bize katından rahmet ver, işlerimizde başarılı kıl, Bazen yolunda gitmeyen şeyler olunca hemen sıkılır karamsarlığa kapılırız. Böyle durumlarda Allah’ın daima bizimle olduğunu, bizi koruyup, kolladığını asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Öncelikle şu duayı okumalıyız ki Enes b. Malik (Radıyallahu anh)den rivayet edildiğine göre, bir kere Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Fatıma annemize: “Sabahladığında ve akşamladığında, benim sana okumanı tavsiye edeceğim şu duayı dinlemekten seni ne engelledi?” buyurdu. O dua da şudur: “Ey Hayy ve kayyum olan Allah’ım! Ancak senin rahmetine sığınırım. Benim bütün işlerimi düzelt ve beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) asla nefsime (nefsimin eline) bırakma.” Meali: “Yâ Hayyü, yâ Gayyûm! Bi rahmetike esteğîsü fe eSlıh lî şe’nî küllehü ve lâ tekilnî ilâ nefsî Tarfete aynin” Bir Diğer dua ise Okunuşu: Allahümme hır li uehter U.Vela teklini ala ihtiyari. Anlamı: Allah’ım! Bu işi bana hayırlı kıl ve bu işi bana nasip eyle! Allah’ım beni kendi başıma bırakma.(Tirmizi,De’avat,90) HERHANGİ BİR İŞTE BAŞARI VE SEBAT DUASI Okunuşu: Allahümme inni es’elüke’s-sebate fi’l-emri ue’l-azlmete ‘ale’r-ruşdi. Ve es’elüke şükra ni’metike ve hüsne ‘ıbadeüke.Ve es’elüke Usanen sadikan ve kalben sellmen.Ve e’uzü bike min şerri ma ta’lemü.Ve es’elüke min Hayri ma ta’lemü.Ve estağfiruke mimma ta’lemü. Anlamı: Allah’ım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi ve doğruluğa azmetmeyi istiyorum. Nimetine şükretmeyi ve sana güzel bir şekilde ibadet edebilmeyi istiyorum. Doğruyu konuşan bir dil ve eğriliklerden uzak bir kalp diliyorum. Allah’ım! Senin bildiğin her çeşit serden sana sığmıyorum. Bildiğin bütün hayırları senden istiyorum. Bildiğin günahlarımdan dolayı senden bağış diliyorum. (Tirmizi,De’avat,22) İşlerin Rast Gitmesi İçin Dua Nihat Hatipoğlu Allah'ım Bütün işlerimin sonucunu güzel eyle, Beni dünyada rezil olmaktan ve ahiret azabından koru.. Read the full article
1 note
·
View note
Text
“Niyet, Allah rızası için olursa ameller makbul olur, değilse olmaz.” 🌹
4 notes
·
View notes
Text
biraz önce Ebubekir Ertem'in "bebek odası israftır" adlı yazısına denk geldim. bebek odasının neden israf olacağını gerekçeleriyle açıklanmış yazı da. fakat biri yorum da büyük harflerle "israf değildir isteyen alır isteyen almaz size neee" yazmış. işte çoğumuzun yenildiği noktalardan biri de bu. israf edip, etmemek gücü yetenin alıp, gücü yetmeyenin alamaması değildir ya da keyfiyete bağlı davranmak değildir. Israf sözlükte “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” gibi anlamlara gelen seref kökünden türetilmiş olup genel olarak inanç, söz ve davranışta dinin, akıl veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları meşrû olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder (Lisânü'l-ʿArab, “srf” md.) Bu tanıma bakarak yorum yapacak olursak gereksiz istekler, harcamalar, tüketimler savurganlıktır ve israftır. Hayatınıza herhangi bir şeyi dahil ederken o şeye gerçekten ihtiyacımız olup olmadığına bakmak lazımdır. Doğru olan budur diye düşünüyorum.
Abdullah b. Amr anlatıyor: Bir gün Sa"d (b. Ebû Vakkâs) abdest alırken Resûlullah (sav) onun yanına uğramıştı. “Bu ne israf?” buyurdu. Sa"d, “Abdestte de mi israf olur?” diye sorunca, Resûlullah (sav), “Evet, akan bir nehirde(n) bile (abdest alıyor) olsan (israf olur).” diye cevap verdi.
(İM425 İbn Mâce, Tahâret, 48)
***
Muğîre b. Şu"be"nin naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah, annelere hürmetsizlik etmeyi, kız çocukları diri diri gömmeyi ve (vermeniz gereken şeyleri) vermeyip (hakkınız olmayan şeyleri) almayı size haram kılmıştır. Dedikodu etmeyi, (anlamsız) çok soru sormayı ve malı israf etmeyi ise sizin için hoş karşılamamıştır.”
(B2408 Buhârî, İstikrâz, 19)
***
Amr b. Şuayb"ın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kibre düşmeden ve israfa kaçmadan (dilediğiniz gibi) yiyin, sadaka verin/harcayın ve giyinin!”
(N2560 Nesâî, Zekât, 66)
60 notes
·
View notes