#çok denk geliş değil belki ama
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şey🥺bu anı burda paylaşmak istedim sevgilerle🥹🥹🫶🏼🫶🏼🫶🏼🫶🏼
75 notes
·
View notes
Text
Hani göğsüne yatıyorum, nefes alıp verirken beni de hareket ettiriyorsun. İşte kalbim sakince biraz geri biraz ileri ve bir beşikte salınır gibi huzurla yatıyor. Düşünüyorum da, en rahat yatağın adı bile geçmez senin kollarının arasında yatarken. Sonra, biliyorsun, ben çok şarkı dinledim ve çok sessizlikte de bekledim. Ama hiçbiri senin gülüşün kadar dingin değil. Bir de beni gözlerimden anlaman var ya, en etkileyici büyün o senin. Ve sen konuşmadan bana bakarken, sesini duyabilmem en büyük lütfum benim. Yine sessiziz. Ne düşünüyorum hiç farkında değilsin. Sevgi bize öğrettikleri gibi kalpte olmaktan çok ruhumuzun içinde. Aşk dedikleri şey de, her şeyden önce kocaman bir minnet duygusu barındırıyor içinde. Hiçbir şey değilse bile, varlığına minnet. Bolca sevgi, bolca saygı, bolca da tutku karışıyor o minnet havuzunun içine. Sonrasında olan şeyse, şans kıvılcımıyla doğan ve büyüyen, belki milyonda bir bi denk geliş. Yani işte, biz. Gözlerimi kapattım ve her şeyden uzağım artık, bir sana yakın. Sense şimdi telefonla oyalanıyorsun, benim aklımdan neler geçiyor, hiç bilmiyorsun. Sen beni öyle güzel seviyorsun ki, tekrar tekrar güvenmeyi, kaygıyı unutmayı ve şımarmayı öğretiyorsun. Ben seni öyle çok seviyorum ki, aşkın tadını dudaklarımdan, dilini şiirlerimden öğreniyorsun. Gerçekten doğru mu acaba, insanlar birbiri için miymiş? Çünkü eğer öyleyse, biz birbirimiz içinmişiz, onu da birlikte öğreniyoruz.
0 notes
Link
0 notes
Text
92 senesinin bahar aylarının akşamüstlerine ait anlardan sadece bir tanesi. Kocaman bir park, akşamları salıncakta Ay'ın doğumuna doğru sallandıkça, " aydede"ye ulaşmaya çalışıyor, Jules Verne'den henüz haberimin olmadığı bu 5 yaşımın ortalarında Ay'a ilk seyahatimi zihnimde canlandırıyorum.
Annemin yanımda olduğu anlar çocukluğuma denk geliyor genelde( hatta belki de tamamen) , ya pazara çıkarken, ya evde, ya da parkta. Elimde haşlanmış bir mısır, süt dişlerimle kemirmeye çalıştığım bir koçan mısırın heyecanına, babannemin pencereden bizi izleyişi, babamın işten geliş saatinin yaklaşmakta olması heyecanı ekleniyor...
Babam caddenin bitiminde görünmek üzere, tek ve kocaman bir farkla, bir arabayla yanaşıyor parkın kaldırımının yanına. Beyaz bir Lada Tavria. Sovyetler Birliğinin tamamen yıkımına devrimci bir ağıtla ,sanki babamın alacağı bir Rus arabasıyla komünizm yıkılmayacak gibi, o mekik parkın kenarına iniş yapıyor, babannemin " komünist işi araba bu" diye hayıflanmalarıyla. Babam o sene bir adet kamera da alıyor ama Ruslar yerine Japonları tercih edip, komünizme sağ gösterip sol vuran bir liberalizmle babannemi yine hayıflandırıyor " şeytan icadı mı nedir bu, çek şunu gözümün önünden". Babannemin şeytan icadı olarak görmesi acaba Japonların allahsız bir toplum olması yüzünden mi yoksa bizim mi kamera sahibi oluşumuz tam olarak kestiremiyorum, dedemin taş gibi çalışır halde olan Demokratik Alman malı kamerasının çürümeye atılması da belki gelişmeye ve güzelliğe olan bir tepki sanırım. O çürüyen kamerayla 70lerin tamamı çöpe giderken, aynı kaderi, bu sefer rutubetin, umursamazlığın ve takip eden günlerde bozulmaların tamirine ayırabilecek bütçenin olmayışı nedeniyle kocaman 90larımız çöpe gidiyor.
Beyaz Lada Tavria altımızda, bize İstanbul'u gezdiriyor, şehirlerarası yolculuklar yaptırıyor, tarlaları, otobanları, gecenin sessizliğini, yağmurun sesine karışan motor sesinin trans etkisi gösteren efektlerini bu yolculuklarda ediniyorum. Hedef Ay, belki Lada beni oraya da götürür diye hayaller içinde yüzerken, o Lada ile işsizlik, kırılan hayaller, dönülen şehirler, yokluk ve depresyon beliriyor. Türkiye cehennemin içine düşerken, yıkılan tüm eski sosyalist cumhuriyetler bağımsızlığını ilan ediiyor, biz aile olarak işgale uğramış bir muz cumhuriyeti misali oradan oraya savruluyoruz, takvimler 95 yılının ortalarını gösterirken. Uzay mekiğimiz Lada bolca su kaynatarak cebimize üç beş kuruş olarak dönen buharlaşan su gibi yok olup gidiyor ikinci el araç satan bir ilanda.
Ailemiz ne ekonomik ne de huzur bakımından bir türlü belini doğrultamazken, ben ilkokul sınıfımda kabanların, montların asıldığı askılığın içine giriyor, teneffüslerde kendimi uzayın boşluğuna bırakmış gibi oradan oraya savurmaya devam ederek oyunlar oynuyorum. Aile ülke gibidir. Ailemiz bu buhranlı dönemde dine sarılıyor, şanstan medet umuyor, cılız tepki sesleri çıkarıyor, iç kutuplaşmayı ve şiddeti sonuna kadar yaşarken bürokratik sosyalizmin sahip olmadığın şeye sahipmişsin hissinin ve sömürüsünün illüzyonuna kapılıyor. Hiçbir şey bize ait değil ama onu bize aitmiş gibi korumalıyız(!) Kapımızda artık yine beyaz ama sevimsiz, kasası kereste ve makine yağları kokan Renault marka bir kamyonet duruyor. Bizim olmayan, bizimmiş gibi muamele etmemiz gereken bir kamyonet... Bu kamyonet de bizi İstanbul'un girdabına çok gez sokup, çıkarıyor. Kimi zaman kamyonetin kasasında bir taburenin üstünde annem, kimi zaman ben oturarak, sevimsiz bir karanlık ve arka kapının küçücük camlarından dışarıyı görme çabasının içinde karanlığa daha fazla gömülüyoruz.
Son kez o aracın arka kasasında seyahat ederken kendimi bir askeri aracın tutuklu bölmesinde hissediyor, ergenliğimi uzayın karanlığına ve Ay'ın ışığına gömüyorum, fonda 10 senelik heavy metal kasetlerinden gelen gitar melodileri ile.
Bir milli maç sonrasında sevinç gösterileri nedeniyle o kamyonetin sallanması ve kasasında sallanırken yaşanan deprem hissi, tüm hayatın geri kalanına yayılıyor. Sabah günün doğumuna bakarken sodalı etil alkolü kaldırıyorum pencereden dışarı, sırtımı ve göğsümü saran yaraya dönmüş çıbanlarla. Bir zamanlar bizim de arabamız vardı, tahakküm altına alınan gelecek gibi, sahip olamadığımız, olsak da elimizden su buharı gibi uçup giden. Şerefe Ay! Yarın gece yine gel...
0 notes
Text
öylesine
kırımlı bir mülteci bize şunları aktarıyor: gel zaman git saman tükettiğimiz olasılıklar bize daim olmuştu da vaizi veren müsteşarın son kullanma tarihi konusunda hiçbir dayanağa sahip değildik. sebebi onun sözlerinin sonsuz olmasıydıysa da kalkabilen bir ölü görmemiştim etrafta ve sanrılarımız el etek çektiğinde açığa çıkan manzara bizi hayrete sürükledi. söz konusu ihbarlar asılsız çıktıysa da elde avuçta kalan bir Nedim, bir Serdar bir de bendik. size hikayenin aslını anlatmama izin verin. uçsuz bucaksız vadilerin yavaş yavaş söküldüğü o yerin insanları kah entarilerini giyer kah çıplak gezerdi. dinini imanını sormadan yaşadıkları bu yer edinburg’un az kuzeyiydi. sahaftan çıktıktan sonra onların bir avuç tezgahtara dönüştüğünü haber aldım. kitle imha silahlarına çocuk oyuncağı gibi bakar ve sahiden de onlarla oynamasını iyi bilirlerdi. ne var ki edimlerinden pek çoğunu kaybetmişler ve seslerini duyuracakları mecraları artık kestiremez olmuşlardı. bu yüzden akın akın anadoluya geldiler ve onlara biz ev sahipliği yaptık. son vasıl da indiğinde, kimi bunun bir cinayet olduğunu söyledi. kimine göre bu erken dönem kazı çalışmalarında bulunabilecek bir madenin simgesel tasviriydi. bana kalırsa en erken davranan silahı kapacaktı ama bunun kim olduğunu kestiremiyordum. hikayenin totaline dayanan bir paylaştırma vardı ve herkes işini iyi yapıyordu. gizlenmiş sözcükleri bulmak kadar heyecan veren bir şey varsa o da gizlenmiş olanın ayan beyanlığıydı. bu kör talihin sonarlarını açtı ve solar sistemde büyük yankı buldu.
deryanın kalbi elbette ki engizisyonun akıbetinden geçiyordu ancak engizisyon dediysek de bahsi geçen onların kitle imha silahları değildi. yalnızca adı sanı duyulmuş bazı çakalların girebildiği bi yeraltı şehrinde dönen değirmenlerin çıkardığı su ile yıkanmış olanlar hayatta kalacaktı ve işte biz de bu kutsal yolculukta onlara yardım ettiğimiz için burada bulunabilirdik. böylesine sahtekarca ve böylesine ikiyüzlü bir oluşum, hiçbir anlam yüklemeksizin yüklerimizin hepsinden kurtulmamıza sebep oldu. ikiyüzlü dediysem, sahiden de ikiyüzlü ancak sahtekar dediysem, bu bir nevi parolaydı. eşini benzerini bulamayanlara derman olan yeraltı şehri, gelişe gelişe sosyal bir topluluk halini aldı. kırımın çocukları da bu topluluğun atar damarlarıydı. bu serzeniş bizi biraz ürküttü çünkü geçmişimizde böyle bir şey yazılı olduğunu ne bilmiş ne de sezmiştik. yine de ayak diremek yersizdi ve öğrenmiştik ki bu yurt her yersizliğin başkenti olacaktı.
çekilişe katılan ilk on altı kişi adını hızlıca yazdırarak sırasını savdı ancak onlardan sonra gelen yüz kırk altı kişilik topluluk ellerinde avuçlarında ne varsa hibe etmişti. bu hibelerin gittiği mecralar komütenin yetkisi altındaydı ve komüte, olan bitenden haberdar gözüküyordu. bunu sonradan daha iyi anlayacaktık. hibe edilen mezarlar en çok uskumruların işine yaradı. neden diye soracak olursanız uskumru o dönemin önde gelen balıklarındandı ve eti kadar tavrı da içler açısıydı. sonra sonra açılarının toplamının yedi yüz yirmi sekize denk geldiği anlaşılınca -ve tabii hibe edilmiş mezarların süsleri de buna etken- uskumrular bir anda sarayların bahçelerinde kuşanmadan gezinir olmuştu. söz konusu uskumru olduğunda şunu da eklememe izin verin, eğer bir kardeşiniz sizi kendinden daha çok seviyorsa, ona demeniz gereken şey; kendini sevmedikçe bu denizlerin tüm balıklarını benden daha çok sevebilirsin, olmalı. eşeğin kulağına su kaçıran rabbim, onu sağır etmiyor sonuçta. dikine çizilen hayatların eninde sonunda sonsuza bağlanabileceği fikriyle iç geçiren değirmenci, elindeki asayı kırıyor ve yoluna bir yenisini katıyor. aklı selim her dervişin yapacağı gibi bir buhranı demliyor ve sözüm ona siper ettiği kuşağını bir ağaca bağlıyor. demek ki diyordum bu değirmenin suyunu bu derviş dökmüyor ama belli ki bu derviş de bu değirmen kadar yalnız gözüküyor. öyle olmasa burada işi ne. işte böyle. en son hatırladığım bizi sandallara aldıkları ve dönen bu çarkın başına oturttukları. çark dediysem, feleğin çarkı değil bu onu da diyeyim. ama belki keleğin yanlışlamasına müsade eden bir yazılımın hırpalayan ısrarı. buna ne denir, işte dersin ki; esrarına sinek kaydı bi traş, aman efendim kimliğine koşulsuz inanç, aman efendim vız mı geldi tırıs mı gitti sana duyulan bu kıvanç. ya da dersin ki söz söz olsaydı köz közde kalır mıydı. avlunun selameti adına döşendiğin bu kuyu evinin konumunu bulur muydu? bu bir soru değil bu bir konu. ve tabii iki dirhem bir çekirdek dedikleri de senin aklının hileli oyunu. yoksa fısıldasan soruyu üflesen boruna, çok geçmeden varacak edinburgdan buraya. buraya dediğim sol kapakçığın az altı. edinburg dediğim, bir hilebazın saltanatı.
dipnot: klarnetini çalar göğe bakar çingene. sözünü atar, atar tutar hergele. az bekle. sesinin selameti de geçecek bu köyden ve dönecek her eve. kimden aldın geldin bunu. kırımın açısı da uskumrular kadar dikte. dön bak kendine eline tutuşturduğun kelile ve dimne.
-meseleyi mesele etmemek ve ancak meseli görmek
2 notes
·
View notes
Text
Dursun Ali Erzincanlı’nın 40 yaşındasın şiiri sözleri
Dursun Ali Erzincanlı’nın peygamber efendimizin hayatını anlatan 40 Yaşındasın Şiirinin Sözleri Rahmetini umarak,Günahkar bir dille,Allah azze ve celle Ya rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni. İşte Bir yaşındasın, Beni sa’d yurdundasın Sana süt anne olmadı kadınlar Bu yüzden dargın bulutlar Bir damla yağmur indirmiyor Kıtlık hüküm sürüyor beni sa’d yurdunda Minicik bir bulut var gökyüzünde Sana aşık… Ayrılmıyor başucundan Ve insanlar yağmur duasında… Hz.halime kucağına alıyor seni Yeryüzünde bir gölgelik…seni güneşten korumak için Oysa minicik bulut gökyüzünde Sana meftun, sana kilitli… Ve dua eden rahibin kucağındasın Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da Ama sen unutmuyorsun Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun O minicik bulut ilişiyor bakışlarına Büyüyor, büyüyor… Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini Çoğusu bilmiyor seni… Altı yaşındasın Medine-i münevvere yolundasın Yanında aziz annen ve ümmü eymen Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında Sonra yolda, ebva’da öksüzlük karşılıyor seni Mekke’ye annesiz giriyorsun Abdulmuttalip bir başka seviyor seni Ebu talip bir başka seviyor Ya rasulallah Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında Onlar anne deyince sen yere mi bakardın Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı ebva’ya Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize Senin yerine de baba dedik Yirmi beş yaşındasın Ve bambaşkasın Kimse sana denk değil Şefkat yayıyor kokun Güven veriyor sesin Sen muhammed-ül emin’ sin Otuz üç yaşındasın Dalga dalga rahmet var Otuz beş yaşındasın Hadi gel bekletme yar İniltiler çalıyor kapısını göklerin Hadi gel bekletme yar Sinesi çatlayacak rasul bekleyenlerin… Hadi gel ey yâr! Nurdağına davet var İşte Kırk yaşındasın Hira nur dağındasın Cibril iniyor göklerden Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ” ah! ” sın Karanlık gecelerimize sabahsın Sen nebiyullahsın Sen habibullahsın Sen rasulullahsın Niye incittilerki seni sultanım Niye işkence yaptılarki sana Ebu talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar Himayesiz kaldın diye mi Kabe’deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne ” amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ” diyişin Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza Başına pislikler saçılıyor Başlar feda o mübarek başına Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar Biri koşuyor mekke sokaklarından sana doğru Biri koşuyor ama sanki yere inmiş arş-ı Âla ” bu koşan kimdir ” diye bir soru dolaşıyor boşlukta Bu koşan kim? Ve cevap veriyor biri: Muhammed’ in kızı fatımatüz-zehra Velilerin anası… Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın Sana yeryüzünde en çok benzeyen Gülmesi sen, ağlaması sen ” ağlama kızım ” diyişin geliyor aklımıza Niye çıkardılar ki yurdundan seni Himayesiz kaldın diye mi Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni Seni yetim bulup barındıranı Seni alemlere rahmet kılanı Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun “seni bizim elimizden kim kurtaracak” diyorlardı Sen, Sen allah! diyordun Allah azze ve celle Semayı haşyet kaplıyordu Sen allah! diyordun Arş-ı Âla titriyordu Bedir’ de allah! diyordun Üç bin melek iniyordu alaca atlarda Yüz yirmi beş bin sahabi : anam babam sana feda olsun diyordu Ya rasulallah Medine-i münevvere sokaklarında yürüyordun Neccar oğulları’nın küçük kızları seni görünce Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi beni seviyor musunuz diye sormuştun onlara seni çok seviyoruz ya habiballah demişlerdi Sen de: allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum” demiştin Bu gün yaşayan gençler var Neccar oğulları’nın kızları diğil belki Ama seni onlar da çok seviyor Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar Senden başka kimseleri yok Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun Altmış üç yaşındasın Refik-i Âla duasındasın Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu Kenarları beyazdı Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın Ve mübarek ellerini dizine vurarak görüyor musunuz ne kadar güzel demiştin Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti anam babam sana feda olsun ya rasulallah, onu bana ver Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile İstendiğinde katiyyen hayır demediğini bile bile peki dedin o zata Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı Haberler uçurmuştun ebu hureyre’ nin diliyle benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler Ve hz. enes ile paylaşmıştın özlemini beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim Sultanım! Ey medine minberinde ümmeti, ümmeti diye hüznü giyen sevgili Ey mekke mihrabında alemler hesabına allah! diyen sevgili Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey’ at ettik Rabbinden bize ne getirdi isen amenna Duyduk, itaat ettik Ya rasulallah Sen hâlâ kırk yaşındasın Ve hâlâ ümmetinin başındasın…
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
0 notes
Text
Alanya Teleferik fiyat tartışması büyüyor!
Son dakika haberleri Alanya'nın en hızlı internet haber sitesi Alanya Express'te http://www.alanyaexpress.com/alanya-teleferik-fiyat-tartismasi-buyuyor/
Alanya Teleferik fiyat tartışması büyüyor!
Alanya Teleferik fiyat tartışması büyüyor! Damlataş Plajı’ndan yaklaşık 300 rakımdaki Alanya Kalesi’nin içerisinde bulunan Ehmedek bölgesine çıkışı sağlanan Alanya Teleferik ücretine ilişkin tartışma dinmek bilmiyor. 900 metre hat uzunluğuna sahip Alanya Teleferik için belirlenen 20 TL ücretinin yüksek olduğu savunulurken, alternatif kullanılabilecek kimi araçların daha düşük ücrete gelebileceği belirtiliyor.
Yorum yapanların önemli bir bölümü, belirlenen ücretin yüksek olduğu görüşünde.
Alanya Belediyesi Çözüm Masası Facebook grubunda konunun gündeme gelmesiyle yapılan açıklama şöyle; Teleferik fiyatları Belediye Meclisince şehir içi otobüs fiyatlarına endeksli olarak belirlenmiştir. Teşekkür eder, iyi günler dileriz.
İŞTE ALANYA ÇÖZÜM MASASINA GELEN ALANYA TELEFERİK ÜCRETİYLE İLGİLİ YORUMLAR
Şuayp Yeni Soyuyorsunuz milleti millet de öküz ya verecek nasıl olsa çok yazık onun amacı trafik i rahatlatmak olsa gerek ama bu fiyata ancak boş gider boş göner
Hatice Sert Mustafa Akgedik bey demek istiyorsunuz ki parası olmayan her türlü zevkten mahrum kalsın Yazıklar olsun size
Hilmi Kömeç Aynen öyle garibanin zevki hayatı yok mantığa bak sana .
Hatice Sert Böyle düşünenler var olduğu sürece bu toplum hiçbir zaman eşit olamaz ekmek bulamıyorsan pasta ye mantığı
Serpil Bayankuş Evet çok pahalı tek kişi için normal ama beş kişilik bir aile için değil kişi için değilde teleferik için bu fiyat olmalıydı.
Şuayp Yeni Ben pahalı
Hatice Sert Evet Fiyat çok fazla ama gene de ben fiyat eleştirme dedim sadece Sizin düşünceniz eleştirdim çok bencilce bir tavır ve düşünce
Yasin Yılmaz 20₺ normal hizmet için gereksiz yere bi sürü harcama yapılıyor.
Hilmi Kömeç Bu hizmeti sadece Alanya belediyesi mi veriyor sanki ilk burda görülmüş .
Hatice Sert Pek çok şehirde aynı teleferik hizmet verilmektedir Hiçbiri bu kadar pahalı değildir
Mehtap Merve Uslu Orduda teleferik 8 lira Alanyanın 2 katı mesafe var…Alanyada herkes yolmaya yer arıyor…Turizm bittiği gün bu zihniyet halkına zamanında yaptığı enayi muamelesinin bedelini öder…
Mustafa Akgedik Turizm zaten bitmiş durumda alanya turizmde sonuncu
Mehtap Merve Uslu Nerden ne yolarim tarzı esnaf ve sonu…Bu gidişle daha da dibe batar Alanya…
Mustafa Akgedik Uçak biletleride pahalı gariban otobüsle gidiyor bende otobüsle 13 saat yolculuk ile istanbula gidiyorum uçağa binemiyorum benim hakkım degilmi uçağa binmek o kadar çok örnek veririmki aklınız almaz gerçeklere bakalım Hatice Sert bu fiyat ideal çok diyen kalabalık olan taksi tutar yada dolmuşa biner benim otobüse bindigim gibi.
Ersin Orcan Keçiören Teleferik Fiyat Bilgileri
Şuayp Yeni Bu yanlış ben daha bir hafta olmadı 1 tl
Fatma Zeynep Benli Yani bir de insanların aklıyla dalga geçer gibi otobüs fiyatlarına endeksli açıklaması yapmıyorlar mı , o zaman otobüse gelen zammında açıklaması olarak bunu sunsaydınız insanlar bu sayfada paylaşımlar yaparken ”Teleferik fiyatlarını yüksek tutmak içi…Daha Fazlasını Gör
Hatice Sert Mustafa Bey uçak biletleri takip ederseniz otobüsten Bazen çok daha ucuza denk geliyor
Julia Jung Mevsimine bağlı. Kışın 150 liraya ben+ bebeğim almanyaya gittik şuan gitsem en az bi 800,900
Mustafa Akgedik 6 ay önce alırsan kış olursa falan bunlar göstermelik oda her uçakta 10 koltuk yakalayabilirsen
Hatice Sert Halka hizmet adına halk için yapılan halkı sömüren bir anlayış bir zihniyet
Mustafa Akgedik Arkadaşlar gidip orduda keçiörende binebilirsiniz teleferiğe uçakta biletide ucuzmus nasıl olsa. Hatice Sert hanım akşam gidiş yarında dönüş yapacağım otobüs bileti fiyatına bana bilet bulurmusunuz uçak bileti bekliyorum.
Mehtap Merve Uslu Zaten Orduda biniyoruz…Enayamiyiz…Ayrıca Diğer teleferiklerde elektirikle çalışıyor…Belediye yanlış yapmıştır demek bu kadar zor olmasa gerek…Teleferik zevk için değil kale yolunu rahatlatmak için yapıldı..Hatta bir ara komple araç trafiğine kapatalım düşüncesindeydiler…Bu tamamen ayıptır…
Mustafa Akgedik Suyun ton fiyatı 4 misli artti kimseden tık yok tutturmuşsunuz teleferik fiyatı diye boş işleri bırakın her ay ödediğimiz faturalara isyan edin yüreğiniz varsa
Meral Yildiz Bencede işine gelmeyen binmesin çok mu önemli teleferiğe binmek
Hilmi Kömeç Mustafa Akgedik abi Alanya belediyesi seni avukat mi tuttu 😀
Mustafa Akgedik Bu güne kadar bir çay bile ısmarlamadılar kızıyorum onlarada 😂😂😂😂
Hilmi Kömeç Abi o zaman halkın yanında ol boşver onları 😀
Fatma Zeynep Benli Beyefendi paylaşım konusu teleferik bunun altına neden durduk yere faturalarla ilgili yorum yapalım.
Mustafa Akgedik Pahalıya biri zevk işi biri her ay giren niye her ay ödediğiniz normal bu nornal değil bırakın binen biner binmeyen dolmuşla gider ben yürüyerek gidiyorum kaleye
Volkan Erkurt Ankara’da bile 5 lira binmeyeni dövüyorlar 🙂
Hatice Sert Mustafa Bey ben faturaları da eleştiriyorum onlar içinde bağırıyorum, uçak bileti talep etmişsiniz benden ama yanlış adres ben Hava Yolları bilet firmasında çalışmıyorum lütfen uçak havayolu firmaları arayını internetten araştırın hatta bir zahmet
Hatice Sert Siz yürümeye devam Mustafa Bey sizin gibi düşüncedeki bir toplum yürümeye mahkumdur hep
Alparslan Erşahan Bir baba düşünün asgari ücretle çalışan 3 çoçugu var bir hafta sonu ailesi ile gezmeye çıktı çoçukları dedi baba teleferike binelim.. 3 çoçuk 30 lira eşiyle kendisi 40 lira =70 lira bu babaya o gün zehir olur.. Böyle insanların ahını almaktansa yol yakınken bir an önce bu soygundan dönülmeli.. turistlere gene yapın istedigini fiyatı ama bizin ülkemizin insanına yapmayın..
Fatma Zeynep Benli Hakkı değilse turiste de o fiyata olmamalı zaten bu düşünce bitme noktasına getirmedi mi turizmi
Alparslan Erşahan Fatma Zeynep Benli turizimm mi var sanki .. benim vatandaşımı soyacagına turistin soysun.. hem dedigim gibi onlara dokunmaz
Mustafa Akgedik Bir baba düşünün Alparslan Erşahan asgari ücret 1400 lira. Ev kirası 700 lira aylik tel. elekt. Su. Faturaları 400 lira. Tüp. Ve market 400 lira. Etti 1500 lira çocuk hasta veya elbise alamayacak para bitti bunu anlayalım önce sonra teleferiği tartışırız.
Alparslan Erşahan Ben istisnaden yazdım mustafa akgedik.. Senden ricam böyle herkese muhalefet olma sanal ortamlar fazla tekin degil başına bela alırsın.. her yerde görüyürum seni daldan dala atlıyorsun.. Bence yapma bırak boş muhalefef işlerini dertsiz başını derde sokma..
Ersin Orcan Aynen aynen suan teleferik tartisiyoruz sen giriyorsun siyasete ekmek asgeri ücret cart curt ozman 1990 2000 yıllarında ki ülkeyi ne çabuk unuttunuz niyazi bey derler birileri sana sabahtan aksama ilaç kuyruklari flaan. Öyuzden detaylara inmeyin bence. Bende sizi çok görüyorum sosyal medyada boşverin 2 yorum yapın çekilin boş muhabbetde yapmayin. Herkez kendi bildigi gibi yaşar
Dilek Yıldırım Yazar Antalyadaki teleferik buranın 2 belki de 3 katı mesafe belki daha fazla tek kişi 15 TL çift olursa kişi başı 10 TL çocuklardan para alınmıyor… yolunacak başka kaz bulun başkasının projesini kendi projesi gibi reklam yapmasını biliyosa fiyata da bi ayar çeksin…
Hatice Sert Ne oldu birden döndünüz Mustafa Bey Şuana kadar bencilce düşüncelerinizi paylaşıyordunuz, şimdi bırakın teleferik fiyatını diyorsunuz
Volkan Erkurt Senin tuzun kuru ozaman hacı abi bi zahmet bizede sponsor olda bizde binelim
Mustafa Akgedik Ayıpsın kardeşim buyur binelim mirasçıya 20 lira eksik kalsın 😂😂😂😂😂
Hatice Sert Artık hırs yaptınız Mustafa Bey teleferiğe binmeyi hak ettiniz ,😂😂😂😂
Muhittin Alp BEN BI COK AVRUPA ULKESI VE TURKIYEDE TELEFERIKGE BINDIM AVRUPADA ORTALAMA 3 EURO TURKIYEDE 5-8 TL ARASI STANDART DISI BI FIYAT YERLILERDE DUSUNULMELI OTOPARK UCRETINDEN ZATEN BELIMIZI BUKEN BELEDIYE BARE TELEFELIGE INDIRIM YAPIP VATANDASA HIZMET YAPSIN
Hatice Sert Ha bu arada lütfen Mustafa Bey teleferikte bir resim çekin yollayın paylaşın Herkes nasıl pahalı yerlerde selfie çekip paylaşıyor Siz neden eksik kalacaksınız böyle paylaşımlardan Biz gariban edebiyatı yapanlar da resimlerle avunsun Hiç değilse😂😂😂😂😂😂😂😂😂
Mustafa Akgedik Aynen haklısın bu güne kadar hep çay resmi paylaştım bugün zenginler gibi teleferikten resim atayım 😂😂😂😂
Aydın Yılmaz Yapmayın Allah Aşkına Hem diyoruz Alanya Dünyanın En güzel şehri Hem pahalı diyoruz…Daha Fazlasını Gör
Mustafa Akgedik Aydın Yılmaz çok iyi anlattın .
İbrahim Keskin Kimse binmek zorunda değil binmezsiniz olur biter
Ozgur Mulazimoglu Çok kazık. Tam alanya klasiği.
Erdal Aslancan Çok pahalı
Erdal Aslancan Gidiş dönüş 20 tl ama sadece gidiş ve sadece geliş te 20 tl
Erdal Aslancan Kaleye çıkan donmek zorunda değil
Dilek Yıldırım Yazar Hizmet kişiye özel değildir kitlelere yapılır eğer kitle birşeylerden memnun değilse yöneticilerin bu durumu araştırıp düzeltmeleri gerekir. Yönetmek hizmet vermek bunu gerektirir.. pahalı bulan binmesin demek çözüm değildir.
Belli ki herkes memnun ilk günden taşınan kişi sayısı 3 bin. Bence fiyatı tartışmak mantıklı değil belediye belli bir kritere göre belirlemiş fiyatı. Sürekli bu şekilde binen olursa fiyat azalmaz
Ali Rüzgar Adamlar zaten demiş getirisi büyük olucak diye😀👍 haberi önceden vermiş .Aklıma şu söz geldi ✨ Halk aç efendim ekmek yok,Ekmek yoksa pasta yesinler.= paran yoksa binme .ne ala memleket..
Kerim Taşçı Altta binmek zorunludur diye not yok !!!
Cengiz Nur Adam insan ehli olsan böyle konuşmazsın peki herkez istediği gibi hareket etme sıfatını nerden aldın
Kerim Taşçı Her gün oraya binip aşağı yukarı kimse çıkmaz,ay da yılda 1 kere belki de hiç binilmeyecek,Ama işin diğer tarafına baktığın zaman o kadar Alanya nın tanıtımını yapsın, kale nin tarihi dokusuna dokunmadan sana oraya telefirik kursun, o güzel manzarayı sana havadan izletsin sonrada otobüs parasına fiyat koysun olay bu mu ?
Rasim Erdoğan Elektirik paralarindaki soygunu yazin buna isteyen biner istemeyen binmez
Mustafa Akgedik Kültür bakanlığının iç kale ve ehmedek gezileri için aldığı ücreti eleştiren hiç yok. Girişte bakanlığa ait büfede soda 3 lira küçük su 3 lira elestiren hiç yok….
Özgen Savaş Yağan Yalnız o büfe bakanlığa ait degil bakanlık dan ihale ile satın aldılar
Adem Tunç Mustafa Akgedik Abi sanarsın ki teleferiğe binmek bizim atasporumuz olmuşta bizim haberimiz Yok galiba Herşeyi bıraktı millet teleferik pahalımı ucuz mu ??? Kalede ehmedeğe giriş kaç para bilen var mı ???…
Mustafa Akgedik Yukarda bir şeyler sordum eletrik su telefon faturalarındaki vergiler falan cevap veremediler . Konu teleferik diyorlar 😂😂😂😂
Adem Tunç Tamam bende teleferiğin ulaştıracağı noktanın giril ücretini sordum Konuyla tam alakalı
Rasim Erdoğan 5 senede 1 kez bineceginiz belkide hic binmeyeceginiz telefirigin fiyatina taktiniz
Aytac Keskin ya adamlar turisti soyacak bizimle alakasi yok.. kaleye tur otobuslerini yasakladilar yani turist mecbur binicek klasik alanya turizm kafasi iste:)
Şuayp Yeni Seninle aramızda ne fark var Ankara’da bir tl
TC Murat Gökbel Başkasının projesi dediğin yasal olarak bitmişti anıtlar tarafından imkansız denilmişti ulan bi şeyede sağ olun ALLAH RAZI OLSUN BAŞKANA deyin demezsiniz ama sonrada işiniz düştüğünde ŞEYYYY BAŞKANIM bizde size OY verdik zaten demesini en iyide siz b…Daha Fazlasını Gör
Hatice Sert Amaç teleferiğe binip binmiyecegimiz değil veya kaç yılda bir kez bineceğimiz değil tartışma konusu buradaki sömürgeci zihniyet
Ramazan Say Belediye ne yapsa suç buyur kardeşim 1tl olsun
TC Murat Gökbel Sömürgeci zihniyet evet evet suyun tonu #asat tan önce 1 tl idi şimdi 3.5 TL 📌 vatandaşı düşünüyorsak eğer öncelikli olarak telefirikmi sumu bence zaruri olan ihtiyaç SU…
Ramazan Say Sen yazın kaleye tür otobüsleri çıkarken hiç ciktinmi
Ramazan Say Şimdi ne guzel
TC Murat Gökbel Bazıları için farketmez ramazan onlar kaleye 30 tl benzin yakarlar sonra vatandaşı düşünür gibi yapıp telefirik pahalı derler siyaseten…!!!
Ersin Orcan Murat gökbel hersehirde 3 tl 10 tl 5 tl iken neden alanyada 20 tl pahalı degilmi sence onu söyle sen boşver suyu güneşi topraga. işin içine başka girersen cikamazsin.
Ali Demirel Anladığm kadarı ile 15 tl kaleye giriş, 5 tl ulaşım. Toplam 20 tl …
Yakup Oktay Bu bilgiyi nerden aldınız .yanlış
TC Murat Gökbel 3 tl olan şehri öğrenelim ADEM BAŞKANA rica edelim 100 gr döner. 20 tl ise telefirik bedava milyonlarca dolarlık yatırım var orada gerçi Alanya belediyesi BEDAVA yapsa birileri kalkar devletin parasını belediye vatandaşa peşkeş çekti derler…
Ersin Karakuş Arkadaş açıklamış ama okuma alışkanlığınız yok galiba zaten teleferik 5 lira normalde kaleye girmek isterseniz 15 lira giriş ücreti var 20 lira içinde kaleye giriş ücreti de varmış bu durumda teleferik 5 lira olur. Hemde gidiş dönüş 5 lira yani Keçiörenden daha ucuz
TC Murat Gökbel Evet keçiörende izleyeceğiniz kocaman bir beton yığını olmuş bir şehir var Alanyada ise DENİZ SAHİL KUM KALE KULE İSKELE bu güzelliği izlemeye 20 tl az bile birde bu taraftan baksak yıllar önce ankarada bir alışveriş merkezinin cafesinde içtiğim carrefourun kasası manzaralı ! çaya 3.5 tl ödemişken iskelede çay deniz kale kule manzaralı çay 1 tl idi halada 1 tl
Ersin Orcan Bedavada yapmasin kardeşim. 10 yapsin 20 tl nedir. El insafdir
TC Murat Gökbel Adem Başkan halk adamıdır fiyatta indirim yapılacaksa gereğini yapar ilk günden yaygara koparmanın bir anlamı yoktur burada ben ve arkadaşlarımın bir çoğunun söylenmek istediği budur…
Ersin Orcan Yaaa herkez bildigini okur herkez çok.biliyor zaten bizim TÜRK milletinin mayasindir bu. Ne haliniz varsa görün. 1 ay sonra tasiniyorum zaten alanyadan yiyin birbirinizi
Adem Tuncer Şehir içi otobüs fiyatı bile 3 tl 50 tl yapmadıklarına dua et sen Ersin Orcan
TC Murat Gökbel Isa Akar kardeşim bunların hepsi olacaktır biliyorsun sende Adem Başkan gerekirse Julia Jung Gidiş dönüş mü 20 yoksa sadece bi turu mu 20?
Erdal Aslancan Bir tur da 20 tl ama aynı bilet ile geri gelmek istersen de kullana bilirsin
Julia Jung Ee tamam o zaman niye sıkıntıya giriyosunuz ki zaten kaleye giriş ücretide içindeymiş. Tarihi yer görmüş oluyorsunuz hem yerli turist hem yabancı turist için güzel birşey bu
Süleyman Akbuz #adem #başkan tebrikler ve 20 tl fazlada değil zaten araba 20 tl yi yakıyor
Taner Yilmaz Ben sıkıldım bu hayattan bana dönüşü olmayan tek gidişlik bilet lazım hacı
Süleyman Akbuz Kiskanan lar çatlasin kimsenin yapamadığını güler yüzlü genç ve halk başkanı #ADEM #Başkan yaptı herkes konuşur adem başkan yapar
Cengiz Nur Halledilir diyen yok o ona taş atıyo o ötekine taş atıyo bi orta yolu yokmuki riyakarların olduğu yerde çözūm olmaz doğru söylenmiyo hep taraf tutma oluyo
TC Murat Gökbel Halledilir diyen bir çok kişi var burada okursanız görürsünüz daha ilk resmi iş günü Başkanımız kamuoyunun düşüncelerini önemser dikkate alır partili partisiz bu gün ilk resmi çalışmaya başladığı gündür telefiriğin bende sizin düşündüğünüzün tam tersini düşünüyorum…
Dilek Yıldırım Yazar Sorun ne biliyor musunuz tabandan tavana seçtiğimiz yöneticilerin yaptığı işleri lutfetmiş gibi göstermeleri biz onları seçerken bizlere hizmet etmeleri için seçiyoruz. Onların görevi bize hizmet etmek. Hep daha iyisini yapmak. Takdiri halka bırakmak…..Daha Fazlasını Gör
Mustafa Akgedik Ikinci gün ikiye katlandığına göre demekki fiyat yüksek değilmiş. Belediyeyi kötülemek için uğraş veren birileri var anlaşılan ayrıca alanya bekediyesi çözüm masasını tebrik ederim her şeyi iyi kötü demeden yayınlıyor.
Mehtap Merve Uslu Bayramdan sonra görürüz kaça katladigini 😉😉 Dışardan gelenler gidecek elbet 6 ay kendi kendine döner artık
Erdal Aslancan Sanki belediyenin veya devletin kasasına pata giriyor
Erdal Aslancan Madem fiyat iyi yarısı Alanyaspor a gitsin
Mustafa Akgedik Erdal Aslancan bütün otopark gelirleri alanyaspora gidiyor onada kızıyor bu millet otopark parası pahalı diye sende bunu bilmen lazım
Erdal Aslancan İyi ama mesela gidiş 10 geliş 10 tl değil sadece gidiş 20 tl ama isteyen o bile ile dönüş yapabiliyor ve hiç mantıklı değil normalde 20 çok değil ben bşr kere bindim dağa da binmem gerek yok binecek turist te 5 Euro versin ama mantıksız sadece demek istediğim hem pahalımı Ever pahalı vergi yok muhasebe yok ve Alanya belediyesinin kasasına giren bir kuruş yok
Mustafa Akgedik Bilmediğin konular hakkında yorum yapmak kolay o paradan yüzde 18 kdv ödeniyor. Ayrıca gelir vergisi ödeniyor. Ayrica yüzde kaç bilmiyorum 20 mi 30 mu belediye kendine alıyor. Öyle avrasya tünelinde olduğu gibi garanti binici sayısı da verilmemiş geçmeyen araba için bile vergimizden para ödeniyor bu itirazlarınızı orası içinde yapınız lutfen.
TC Murat Gökbel Alanyada yapılan işleri lütfetmiş gibi gösteren bir belediye yönetimi yok Adem başkanı biz onu yaptık bunu yaptık diye böbürlenirken gören duyan kimse yoktur diye düşünüyorum yapılan hizmet bilboardlarda mütevazi bir şekilde var takdiri halk veriyor za…Daha Fazlasını Gör
Ilknur Doğan Çetin Kesinlikle cok pahali bu ne ya . Ailecek dusunsenize 2+2 olarak 60tl 1haftalik pazar parasi ya . Daha uygun fiyat olabilir suan binen insanlar zaten maddi sikintisi olmayan kisiler ilerleyen zamanlarda bu sayilarada ulasilmayacaktir diye.dusunuyorum bi…Daha Fazlasını Gör
TC Murat Gökbel Bu gün damlataşta denizdeydim kabinleri izledim sıkıntı yok dolu dolu gidip geliyor Şuayp Yeni Demek ki keriz mal cok
TC Murat Gökbel 20 tl ye bira içipte sonra telefiriğe pahalı diyenler ne olabilir onu düşünmekteyim…
Davut Uysal Yap islet devret teleferik fiyati yuklenici firma belirlerdi
Mahmut Öktem Binmeyiniz efendim
Eftal Demirlioglu Pahalımı bilmem ama gidiş dönüş satılması yersiz adam belki dünüşte yürüyecek yap 10 lira dönerse bi 10 daha versin
Volkan Polat 10 TL motora benzin atar 20 kere çıkıp inerim
Kaynak: http://www.alanyaexpress.com/alanya-teleferik-fiyat-tartismasi-buyuyor/
#20 TL#Adem Tunç#Adem Tuncer#Alanya Belediyesi#Alanya Çözüm Masası#alanya kalesi#ALANYA TELEFERİK#ALANYA TELEFERİK ÜCRETİ#Ali Demirel#Ali Rüzgar#Alparslan Erşahan#Aydın Yılmaz#Aytac Keskin#Cengiz Nur#Çözüm Masası#Damlataş Plajı#Davut Uysal#Dilek Yıldırım#Dilek Yıldırım Yazar#Eftal Demirlioglu#Ehmedek#Erdal Aslancan#Ersin Karakuş#Ersin Orcan#Fatma Zeynep Benli#Hatice Sert#Hilmi Kömeç#İbrahim Keskin#Ilknur Doğan Çetin#Isa Akar
0 notes
Text
Giden 2016 ve Geçen Hayat
(Yazıya bayağı bir ekleme ihtiyacı hissettiğimden güncelledim yazıyı) Uzun bir aradan sonra milletin muzdarip olduğu, uzunluğunun korkuttuğu, birçok kişinin okumamasına rağmen şikayetçi olduğu ve kimi zaman da garip yorumlar almama neden olan bir yazıyla sizlerleyim. Normalde böyle bir giriş yapmam ama bazen öyle yorumlar(?) geliyor ki böyle bir giriş yapma ihtiyacı hissettim.
Ayrıca yine uzun bir aradan sonra ben merkezli bir yazı yazacağım. Zira geçen sene yine benzer bir kafayla yazdığım "GİDEN 2015 ve GEÇEN HAYAT"tan bu yana bu tarz bir yazı yazmadım. Dört tanesi kapatılan üniversitelere ilişkin toplam altı eleştirel(ya da giydirdiğim) yazı yazmışım.
Her zaman olduğu gibi yine kısa olmayan bir giriş yaptım(ki hala devam ediyor). Günün konusu başlıktan da belli zaten. Geçen seneki ilgili yazıya benzer ama belli farklılıkları olacak(galiba). Bunun nedeni genelde yaşadığım belli şeyleri anlatıp sonuca varmam. Geçen sene yazıyı yazarken beynimi yakmıştım finalde.
Yazılarımı normalde de çok okunsun kafasıyla yazmam. Okunup okunmaması umurumda değil açıkçası(Ancak güzel yorumlar gelince hoşuma gidiyor şimdi). Ama bu tip genelde kendimi anlattığım yazıların okunmaması daha da umurumda değil. Okunmasa da olur yani diyorum çoğu zaman. Bu biraz da bu yazıların kısmen otobiyografik yapı taşımasından kaynaklı. İnsanlar size paylaştığınız bir şeyle ilgili soru sorar ve şekilden şekle girersiniz ya, benimki de öyle bir şey. Sonunda bir sonuca ulaşsam bile.
Aslında yine sadece tek bir yılı konu alarak yazmak istiyordum ama geçen seferki yazıda olduğu gibi yine geç kalmayı başardım. Ortaya istemsizce bu seri çıktı gibi. Sen de serilere iyi bağladın demeyin, yazma bahanesi oluyor bana da. Şimdi böyle ülke adına kritik bir dönemde niye böyle abidik kubidik bir yazı yazıyorsun diye düşünenler olabilir. Açıkça söyleyeyim, bu tip yazılar benim için çoğu zaman kafa dağıtıp stres atma aracı oluyor. Sadece boş boş yazmış olmuyorum yani.
Girişe ilişkin son olarak, esprili girdiğime bakmayın. Öyle über süper mutlu değilim ben de. Şartları değerlendirince zaten anormal olurdu. Zaten az çok değineceğim için yazıda, çok da uzatmanın alemi yok burada. 2016... Birçok kişi için sövülesi bir yıl oldu desem yeridir. Benim için öncesinde 2014 vardı en sövülen yıl listemde tepede ama 2016 açık ara farkla aldı bu unvanı. 2017 de bu açıdan çok da parlak başlamadı. Nasıl olacak bunu zaman gösterecek.
(Yazının önceki kısmını çok daha önce yazdım. Bundan sonraki kısmı öğlenden beri yazıyorum).
Aslında 2016 o kadar da berbat başlamadı benim için. Ya da 2017'yi görünce böyle düşünmeye başladım. Geçen seneki yazıda birazını anlattım zaten. 2016'yı iki yarıya ayırsak ilk ve ikinci yarısı arasında ne kadar fark olduğu anlaşılır. Aslında bu iki yarıyı kendi içlerinde benim için ve genel olarak diye ikiye ayırmakta fayda var zira ülke gündemi açısından 2016 hayırlı bir sene değildi. Anlatacaklarım daha çok benim ile ilgili olacak. O yüzden yazdıklarımı okurken bunu da değerlendirmekte fayda var.
Eğer 2016'yı bir cümle ile özetlemem gerekseydi bu cümle kesinlikle "Yoruldum." olurdu. Gerçekten zorlandım. Geçen seneki yazıdan da çoktu. Yine o yazıda dediğim gibi belki çok büyük şeyler değiller(bazıları hariç) ama her şey tepetaklak olunca zorlandım. Ülke gündemine bakınca, haberleri açıp birçok şeyi görünce daha kötü oması cabası. Yazıya dönersem kronolojik gitmeye çalışacağım. O yüzden konudan konuya atlayabilirim veya geri dönebilirim.
Geçen sene Amerikan Futbolu ya da resmi adıyla Korumalı Futbol oynadığımı anlatmıştım. Güzel bir grup sürecinden sonra Çeyrek Final'de işler pek istediğimiz gibi gitmeyince elendik ve sezon benim için bitti. Yalan yok işime geldi, zira sonraki maçlar sınav dönemime denk geliyordu. Bayağı sıkıntılı olacaktı benim için. Ama bu içime oturduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sezon bittikten sonra ise takımı bıraktım. Şu an en büyük sportif faaliyetim okula gidiş-gelişteki yürüme(1 saaten fazla sürüyor gidiş geliş küçümsemeyin) ve düzensiz halı sahalar. Her uzun ara sonrası vücudumda et kesmesi olması cabası. Maç öncesi iyi ısınmasam ne olur Allah bilir? Teşekkürler Amerikan futbolu. Harbiden ısınmak nedir orada öğrendim.
Neden böyle yaptın ne güzel oynuyordun derseniz cevabı basit. Yapmak istediğim farklı şeyler var. Benim için farklı şeyler yapmak her daim güzel olmuştur. Zaten lisedeyken birçok farklı etkinliğin altında olmamın bir nedeni bu diyebilirim. Bu yüzden takımı sevsem de benim için böyle daha iyi olacağına karar verdim. Şu anda her şeyi biraz ağırdan alsam da yapıyorum bir şeyler. Neler olduğunu ve nedenlerini ileri kısımlarda yazmış olacağım.
Onun dışında ilk kez vizelere girdim tabi okulda. Parlak geçmedi ama berbat da değildi. Zaten ikinci dönem toparladım rahatlıkla. Yıllık(mutlak) sistemin böyle bir sempatik yönü var. İlk sene böyle sorunsuz güzel bitti. Finallerde birçok kişiyi muaf olduğu için görememek üzdü. Neyse ki sınav sonrası sabit kadro vardı da o kadar kötü geçmedi. Sınav demişken arada 2016 YGS-LYS sorularını çözdüm evde kendim. Mat-2 bitmiş bende ama geri kalanı güzelce yaptım bir sene kitap açmamama rağmen. O yüzden bu sene canıma susayıp direkt sınavın kendisine giriyorum.
Okuldan ve sınavlardan söz açılmışken anlatmazsam olmaz, langırtta bayağı master yapma imkanını yakaladım yıl içinde. Başlarda berbat oynayıp milletin içten içe küfür etmesine neden olduktan sonra sert vurmanın verdiği güzel his vazgeçilmezdi. Ama yılın bitmesiyle langırt ile olan seviyeli ilişkim son buldu. Bina değişince de bayağıdır oynamıyor oldum. Bina değişmesi kısmına daha var ona da geleceğim.
Okula, arkadaşlara, ortama bir şekilde alıştık(sınıf kalabalık ama bir şekilde ortam sağlanıyor tabi). Sonra sınavlar, sonuçlar derken okul bitti ve senenin ilk yarısı kapandı. Şimdi e bu senenin iyi yarısı hani iyiydi derseniz cevabım şu olur. Birincisi iyi demedim, o kadar da berbat değil dedim. İkincisi bazen bir şeyle ilgili kötü şeyler hatırlamamak da iyidir bence. Ülkede olanları düşününce tabi ki kötü olaylar oldu. Ama yukarıda yazdığımı hatırlatmama gerek yok sanırım.
Aslında senenin ilk yarısı dedim ama işler Haziran'dan sonra kötüye sardı desem yeridir. Az kalsın yine doğum günümde sınava giriyordum(öncesinde 10. sınıfta 2 sınava girmek suretiyle olmuştu). Ayrıca doğum günümde oruçluydum ilk defa 2016'da. Doğum gününü pasta nedeniyle seven adamım ben. O açıdan üzücüydü. Ama işin şakası bir yana asıl sinir bozucu olan İstanbul Vezneciler'deki patlamaydı. O gün bayağı sinir bozucuydu kesinlikle. 2015'teki seçim sinirimi bozmuştu. Bu sene bu patlama çökertti beni. Ama devam eden sınavlar vardı. Bir şekilde girmek zorundayız. O dönem sınavlara oruçlu girmek beni zorlar diye düşünüyordum ama şaşırtıcı şekilde zorlamadı.
Son sınavıma 24 Haziran'da girdim. Son sınav sonucum 1 Temmuz'da açıklandı. Yani tatile kafa olarak bayağı geç girdim. Aslında girdiğim söylenemez çünkü "Oh bitti her şey" diye tam saldım kafa dinleyecekken ülkede darbe girişimi oldu. Olsa olsa kafa tatilim 14 gün yani. Sonrası zaten ayrı bir olay. 15 Temmuz ile ilgili bana en ilginç gelen şey o günkü Cuma Hutbesi sonrası imamın bayağı bir süre cami cemaatinin sorunlarını beklenmedik bir dille anlatması. Belliydi o gün bir yamukluk olacağı. Geçen Cuma da elektirk sürekli gidiyordu, bir an iç karartmadım değil.
Dinlenme mevzusuna dönersem, geçen seneki yazıda yine anlattığım bir şeydi kafamı dinleyemediğim. Bu geçen yaz da oldu. Bu yüzden gün geçtikçe daha gergin, tabiri caizse atarlı ve agresif oluyorum. Ve buna paralel olarak daha çok küfür ediyorum. Bakmayın sosyal medyada küfür kullanmadığıma, gerçekte bayağı küfür ediyorum. Kendimi böyle sevmiyorum ama tutmak zorlaşıyor gün geçtikçe. Bu biraz da ilacın dozunun yetmemesi gibi bir şey. Çözüm kafayı dinlemekte ama çözümü bilip uygulayamamak da bir çeşit gerilme sebebi. O dönem kapatılan üniversiteler, alınan kararlar, kararlara tepkilerim derken hatrı sayılır yoğunlukla geçti. Zaten o kadar yazdım. Öyle ya da böyle bu sorun çözülür. Ki öyle oldu ama bu çözüm olması gerekenden çok daha eziyetli oldu. Yazılarda değindiğim bir başka ayrıntı buydu. Ama bu dönemde benim hayatımda da "taşınmak" kelimesi bir kez daha ortaya çıktı. Bu sefer ikili kombo yaparak hem de.
Önceki paragrafta yazdığımdan anlayacağınız üzere, 2016 benim açımdan taşınmak için mükemmel bir yıl oldu. Okulum taşındı, bu durumu evim kıskanmış olacak ki ailecek taşındık. İkisinin olup bitmesi aynı döneme gelmesi garipti. Okul resmi olarak Ağustos'un başında taşınması tamamlandı açılış yapıldı. Ağustos'un ikinci haftası ben taşındım. Altı kişi ev taşımak berbat bir şeydi. En son kamyonda Güneş'i yemekten harap ve bitap düştüm. Bir kafayı buldum.
Taşınmaya ilişkin olarak sevinmem lazımdı aslında. Evim zaten okula yakındı. 5 dakika daha yaklaşmıştım ama okul benden 15-20 dakika uzaklaşınca pek de bir katkısı kalmadı. Tınaztepe yolları benim için taştan oldu. Neyse ki antrenmanlardan alışkındım. Haftada 5 gün gitmek zevkli oluyor. En azından hareketsiz kalmıyorum. Ama soğukta yürüdükten sonra beynimin açılması için belli bir süre geçmeli.
Taşınmamın en büyük artısı ne derseniz kesinlikle daha düzgün bir internet altyapısı olması. Önceki evde internetin sürekli kesilmesi evde krize neden oluyordu. Ve genelde sorunu ben çözüyordum(ayıptır söylemesi). En kötü yanı da ulaşım. Bir ev ancak bu kadar merkezi ve ulaşım fakiri olabilir. Evimin altından ve üstünden geçen bir otobüs var ama o otobüsü bulmak bir mucize. En rahat yol için de 5 dakika caddeye inmek zorundayım. Ama kesinlikle rahatım bunun dışında.
Okulun taşınmasıyla ilgili şunu söylemeden geçemeyeceğim. O kadar sene ben Tınaztepe'de okumam dememe karşın ne günah işledim, ya da ne yaptım da hayat bana bu lafımı yutturdu merak ediyorum. Onun dışında Tınaztepe'nin girişinde olmak zevkli. Ne kadar yukarıda daha güzel ortam olsa da. Ama soğuk. Ayrıca ne kadar Dokuzçeşmeler'i sevsem de kapasiteyi düşününce taşınmak iyidir. O kadar sene İktisat'ın ek binayı kullanmak böyle sonuçlar doğuruyor. Bir de YÖK sağ olsun. Fütursuzca kapasiteyi arttırınca daha da beter oluyor her şey. Ayrıca yeni binada bilgisayarların kaliteli oluşu ve internetin hızı dibimi düşürdü. Ses sitemi ise bizde seyyar manav gibi. Evet, hala ben ilgileniyorum. Neyse ki bu sene daha rahatım. Bir de dıştaki 6'lı merdivenleri tek hamlede çıkmak zevkli ama hava soğuk, yorgunluk vs. nedeniyle yapamıyorum. Her şey bir yana gördüğüm en güzel merdiven hala çok sevgili lisemde. Aslında daha önceki yazılarımda vedalardan nefret ettiğimi, taşınmanın ne kadar sinir bozucu olduğunu anlatsam da bu sefer öyle olmadı. O yüzden taşınma desem de benim için tam manasıyla taşınma değil. İki taşınma da yakın mesafelere olduğu için hayatımda pek bir şey değiştirmedi. Aksine koşulları biraz daha iyi hale getirdi denebilir. İkisi için de.
İşin taşınma ve gereksiz ayrıntı faslını bir kenara bırakırsam Eylül ayı benim için tam bir kırılma noktası. 2016'nın özellikle ve özellikle en çok kendini sövdüren süreci burada başlıyor. En başında belki en büyük derdim berberin saçımı kötü kesmesiydi ama sonrasında olanlar keşke tek derdim bu olsaydı dedirtti. Okulların açıldığı ilk hafta benim için sinir bozucu sağlam olaylar zincirinin ilk halkası gerçekleşti. Sonu kötü değildi ama insanı endişelendiren bir şeydi. Kimseye anlattığım bir şey değil, anlatmaya da niyetim yok açıkçası. İsteseydim anlatırdım zaten. Bilenler de benden duymadı. Açıkçası yaşadığım kötü şeyleri anlatmak hiçbir zaman yaptığım bir şey değildi. iyidir, kötüdür tartışılır ama bana yaşadığım kötü şeyi başkasına anlatmak garip geliyor. Kişisel bir şey yani. Aslında ucundan kıyısından üstü kapalı bir şekilde değindim üstü kapalı iş yapmayı sevdiğim için göze batmadı. Aslında bu yazının okunmamasını istememin nedeni de bu ve bu tip olaylar biraz da.
Konuya geri dönersem, bir şekilde hiçbir şey yokmuş gibi devam ederken yaklaşık bir ay sonra 2. halka gerçekleşti. Bu şartlar gereği daha az koydu ama bu olayda da süreç söz konusuydu. Ve bu süreci düşününce insanın moralini alt-üst ediyordu. İlk olay bir anda beklenmeyen kritik bir bir olaydı, bu ise bir süreç. Üzücü.
Bunun son halkası ise 2. olay olduktan sonra bir hafta bile bitmemişken oldu. Lisemle ilgili bir olay diyebilirim dolaylı olarak bu olay için.. Biraz araştırırsanız bulabilirsiniz. 2. olay ile 1. olayın karışımıydı bu da. Aslında bir süreçti ama, ben aniden öğrenmiştim. Bu olay o kadar çok sinirimi bozdu ki birkaç gün hayat zindan oldu. İnsan her şeyi sorguluyor bu tip bir olaydan sonra. Olayın kendisinden öte arka planı vurmuştu beni ve birçok kişiyi. İşin garibi yanı bunlar ciddi olaylardı ama gerçekten en sert, en vurucu şeyler değildi. Yani her daim daha beteri vardır mantığına göre düşününce kötü değildi. Biraz da bu yüzden dertlenmemin ne kadar doğruluğunu sorguladım o dönem. Daha kötüsünü de yaşayanlar var sonuçta. Bir çeşit teselli yolu ama bu sefer yordu. Kafanız karıştı biliyorum. Uzun lafın kısası kritik şeyler oldu. Bunu bilmeniz yeter.
Bu üçlü kombodan sonra(ki arada irili ufaklı sinirmi bozan veya yapamadığım şeyler de var) zaten parlak olmayan uyku düzenim iyice berbatlaştı. Hatrı sayılı varlardı zaten daha beter oldular. Daha dağınık bir hale geldi. Hani sakalım düzgün çıksa mağara adamına dönerdim.Girdiğim kafa buydu. Hiçbir şey yapmak istemediğim bir dönemdi. Birçok şeyi bayağı boşlamıştım. Umursamak istemiyordum. Öyle ki, lisede özel durumlar hariç okula geç kalmayan ben geç kalmaya başladım, fazla dağınık olmayan ben bayağı dağınık olmaya başladım. Uykusuz, aksi ve nalet bir herif olmuştum anlayacağınız. Ayrıca o dönem aklımdakileri gerçeğe aktarmada yaşadığım sorunlar canımı bayağı sıktı. Aktarmada sorun ben olsaydım sadece bunu normal karşılardım ama elimde olmayan sorunlar olunca moral bozdu. Bunun önceki sürecini düşününce zaten kafa ufaktan gerginken daha geriliyor insan. Buna paralel olarak unutkanlık da tavan yapıyor bu arada. Ve yine buna paralel olarak gereksiz şeyleri bile dert edinir oldum.
Bu arada bir de köpek mevzusu var. Başımın belası oldu sonrasında. Halı saha sonrası dönüş yolunda benim mallığım yüzünden köpekler(5-6 tane) etrafımı sardı(Havlayan köpeğe dik dik bakmayacaksın). 3-4 defa hafif ısırdı(Fotoğrafı var zaten). Sonra işim yok gücüm yok git hastaneye. Sonra aşı takvimi mevzusu çıktığında içten içe delirdim. Ben hayatıma daha fazla iş almak istemememe rağmen hayat bana iş çıkartıyordu(ve bu son olmayacaktı). Neyse ki o kadar dert bir mesele değildi o dönem germişti beni. Sonrasında hâlâ ve hâlâ esprisinin dönmesi cabası.
Hayat bana iş çıkartıyor demiştim ya, evde sorumluluklarım da sanki buna paralel olarak arttı. Eskiden sadece ekmekçibaşıyken, şu an soba konusunda aktif rol almakla birlikte, alı��veriş konusunda evin en önemli oyuncusu oldum. İzmir'de okuyorum diye ya sen İzmir'desin diyorlar ama anneniz çalışıyorsa siz zaten kısmen öğrenci hayatı yaşıyorsunuz. Kurban Bayramı'nda annemin vakti yok diye evin %60'ının temizliğini yaptım. Bir ay önce girilen evi dip köşe temizlemenin ne kadar mantıksız olduğunu öğrenmem sonrasında üzse de görevimi tamamlamanın verdiği huzur vardı. Tamam çok yüceltmeyeyim kendimi, evi tek başıma çevirmiyorum sonuçta ama eve gelirken bak ev için bu yapılacaktı, şu yapılacaktı diye yaşıyorum artık. Kaç yaşına geldin yap yani diyebilirsiniz ama şartları değerlendirince anormal bir durum bence. Evde en az işi olan kişi olmamama rağmen durum böyle. Babamın üniversite tercihlerim sırasında İzmir'de kal ekmekleri hep ben alacağım sözünü hatırladıkça bu yüzden beni gereksiz bir gülme tutuyor.
Unutkanlık vardı demiştim ya bu arada, telefondaki notlar uygulaması daha da vazgeçilmezim oldu bu yüzden. Arada ona bakmayı unutmak trajik olabiliyor tabi. Son olarak kömürlük balkon altı olması nedeniyle yarım kadar yere sürekli eğilerek girmek sıkıntı. Hayır bir de kova vs. uğraşmak güzel bel ve sırt ağrısı yaratıyor. Kendime iyi baksam neyse ama sürekli iki büklüm duran ben için sıkıntılı.
Belim kadar sorunlu bir yer varsa boynumdur o da. Kafam doluyken yere bakma alışkanlığımı yenmiştim ama geçen seneden beri geri döndü. Bilgisayar ile bu birleşince boyun ağrısına da merhaba diyoruz. Sadece zihinsel olarak değil, fiziksel oalrak da gerim gerim gerilip kasıldığım bir yıl oldu. İşin kötü yanı yere bakmadan yürüme olayını bu sefer yenemiyorum. Nedeni psikolojik değil kesinlikle. Buca'nın yollarından kaynaklı. Yollar o kadar iğrenç ki yere bakmadan yürümek benim gibi sakar biri için büyük tehlike. Sanki Buca'da değil Aslanlı Yol'dayım. Hâlâ nasıl sağlam kalabiliyorum bilmiyorum. Bir kere bu yüzden ayak parmağımı kırıyordum. Kaldırım zaten yok bazı yerlerde, olanları da ne hikmetse yeniliyorlar. Aklımı almıyor artık belediyeleri. Artık kaldırımın köşesinde dengede durmaya çalışmak sıradan bir şey haline geldi hayatımda.
Yukarıda bir yerde kafa dinlemekten bahsetmiştim. Bunun kapsamına artık telefon bildirimi ve alarm duymamak da dahil. Sıfır ses, ve istediğimi yapma rahatlığını arıyorum yani tam olarak. Bu arada doldum ama bu zamana kadar dayanmışsam daha da dayanabilirm gibi geliyor bana. Bu da ayrı bir tezatlık. Zaten bunları kafa dağıtmak için yazıyorum diyorum hep. Yoksa bunlarla yaşamayı öğrendim. Seninki de dert mi diyenler içindi biraz da bu yazdığım. Geçtiğimiz yıl içinde yaşadığım bir şey de bazı konularda hassasiyetimin artması. Eskiden top patlatsan uyanmazdım ama şu an en hafif şeyde uyanabiliyorum. Vakti zamanında denize yakın 4. katta 5.9'luk deprem olurken bana mısın demeyen biriydim, şimdi odaya biri girse uyanıyorum. Bazen sadece reflekslerimle yaşarken bazen onlardan eser olmuyor bir de. Ben de çözemedim.
2016 yılında yaptığım en farklı şey sanırım yurt dışı alışveriş deneyimim oldu(Doğrusu 2017 içinde bitti ama sipariş 2016'da oldu). Ama daha devamı gelmeyecek 30 Euro sınırlamasından sonra. Onun dışında çok bir farklılık yoktu. Bu da belli bir raddeden sonra yormuyor değil. En ama��sızı sanırım 1 yıldan sonra Twitter'da aylık 100 tweet barajını geçmem. Amaçsız demiştim. Ama bunun için özel olarak kasmadım. O kadar da değil.
En garip olay hem bilgisayarın hem de tabletin ağabeyimin elinde bir gün arayla bozulması. Bunları telefonunu bozduktan sonra yaşaması ayrı trajikomikti. Bilgisayarı yaptım ama çok sevgili tabletim sizlere ömür. Eşyalarını seven biri olarak üzüyor. Vakti zamanında kendim bursumla almıştım. 3 sene güzel hizmetleri vardı.
Giden 2016 kısmını bırakıp Geçen Hayat kısmına gelirsem daha da garipleşiyor. Yukarıda anlattığım şeyler birbirine giriyor. Misal Uyku düzenim bozuk ama bu sefer sorun benim dışımda. Gece 4-5 gibi uyanıp yatıyorum bu aralar hep. Erken yatmaya çalışmama rağmen. Bu yüzden belli paylaşımları anca sabah görmek üzüyor ama uyku benim için her daim daha önemli oldu. Sonuç olarak günümün iyi ya da kötü olmasını belirleyen bir şey de uyku. Bunun garip karmaşası var mesela. Bunun gibi daha birçok şey. Ama en sonunda kafayı toplayıp yazıyı yazmayı başarabiliyorum. Geçen sene 1 ay yazamamıştım yazacağım deyip. Bu sene 3 haftaya düştü. Kısmetse 3 seneye yeni yıla girerken yazmayı başaracağım sanırım.
Son dönemde şikayetçiyim kendimden. Umursamazlık vs. yüzünden bayağı verimsiz geçiyor günler. Aklımda o kadar çok şey varken böyle olması delirtiyor. Ama bu sefer de üşengeçlik oluyor. İşin nalet kısmı da buydu.
Şimdi de girdim bu seneki vizelere onların sonucunu bekliyorum. Sistem sağ olsun sömestr dediğimiz kavramı hiç edebilen bir yapıya sahip olduğu için, bekliyoruz sürekli.
Uzun lafın kısası 2016'da hayat bayağı oyunbozan olmuş. 2017'de daha da cozutacak gibi görünüyor şimdiden. Öte yandan yazıyı yazmadan önceki birkaç günün Mor ve Ötesi Oyunbozan ile geçmesi şaşırtıp düşündürmedi değil. Bayağıdır şarkı önermiyordum galiba yazılarda. Bu seferki önerim bu olsun.
Ya amma da kendi muhabbetini yaptın sanki ülkede bir şey olmadı diyorsanız ve buraya kadar okuduysanız, ben yukarıda ne anlattım diye sormak istiyorum. Ama anayasaya ilşikin yorumumu merak ediyorsanız anayasa.gen.tr'de Kemal Gözler'in yazısını okuyun. Onun dışında Twitter'da zaten değiniyorum yaşananlara. 2016 Türkiye için berbat bir yıldı her açıdan. Döviz, borçlar, terör vs. derken gerçek hayatın üstüne bindirme yaptı adeta. Ama bunları konu almak istemedim. Zaten her yerde bunlar varken benim bunları yazmamın çok da bir katkısı yok bence. Saçma da olsa bir farklılık katmış olayım ne olmuş.
Yine uzunlar uzunu, çekilmezler çekilmezi bir yazı yazdım. Ne yazdın be diyebilirsiniz. Her zaman söylerim anlatacak hikaye çok bende. İstesem daha çok şey anlatırım ama bunları anlatmak istiyorum işte(Bu kısmı yazarken bir anda sayfayı fazla kaydırınca yazdıklarım gitti diye korktum). Belki de unuttuklarım vardır. Varsa da güncellerim zaten yazıyı. Okumuşsanız gerçekten tebrik ediyorum. Ve sabrınızın devamını dilerim. Herkesin yapabileceği bir şey değil bu bence. Bir sene daha geçmiş farklında olmadan. Bakalım hayat bizlere daha neler gösterecek bunu hep birlikte göreceğiz.
Ek link:
Kemal Gözler - Elveda Anayasa http://www.anayasa.gen.tr/elveda-anayasa-v2.htm
Mor ve Ötesi-Oyunbozan https://www.youtube.com/watch?v=cTTUj6sXA74
0 notes