#çernobil kaza
Explore tagged Tumblr posts
Video
youtube
38 YIL SONRA GÖRDÜKLERİ ŞEY... ÇERNOBİL BİLDİĞİMİZDEN DAHA KORKUNÇ BİR YER!
1 note
·
View note
Text
Yine Erzincan, Yine Siyanür ! Raporu Murat Kurum Onaylamış…
Erzincan ve siyanür…Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu, siyanür madeni hakkında açıklama yaptı. Derneğin açıklaması şöyle, 13 Şubat 2024 Salı günü öğleden sonra yine bir facia haberiyle sarsıldık. Haziran 2022’de Fırat Nehri’ne sızıntı nedeniyle gündeme gelen Anagold Madenciliğe ait Erzincan İliç Çöpler Altın Madeni yine acı bir olayla gündemde. Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, “Madende siyanür ve ağır metallerin bulunduğu toprağın istiflendiği yığında göçük olduğunu, 9 madencinin göçük altında kaldığını üzülerek öğrendik. Maalesef felaket yine geliyorum dedi. Şirketin olması gerekenden daha fazla yığın yapmasının göçük oluşmasına zemin hazırladığı haberler arasında yer alıyor” diye konuştu. Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sebahat Genç ise, daha önce toprak yapısının geçirgenliği, gerekli kontrollerin eksikliğiyle atık barajları çevresinde çeşitli sızıntılar yaşandığını söyledi.
Kazalar Tüm Ekosistemi Etkiliyor
Türkiye’nin ikinci büyük madeni olan Çöpler Madeni, Fırat Nehri’ne 350 metre mesafede ve fay hattı üzerinde olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Aykaç, “Uzmanların uyarılarına, açtıkları davalara rağmen maden yıllardır çalışmaya, kapasite artırmaya devam ediyor. Oluşan göçük nedeniyle siyanür ve kurşun, bakır, çinko, civa ve kadmiyum gibi sağlığa zararlı ağır metaller içeren atıkların (liç) nehre ulaşma tehlikesi vardır. Nehre ulaşmasa bile yağmurlarla havaya, toprağa-yeraltı sularına karışabilir ve tüm canlıların sağlığına zarar verebilir.” diye belirtti. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, açıklamasına şöyle devam etti. “2017’de Çöpler Kompleks Madeni Kapasite Artışı Projesi Nihai ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu ile ilgili olarak, raporda yer alan kimyasallar ve olası sağlık etkileri konusunda derneğimize yapılan başvuruya istinaden hazırlanan görüş raporunda, madende kullanılacak kimyasalların (başta sülfürik asit ve siyanür olmak üzere) hemen hepsinin insan sağlığı ve ekoloji için zararlı olduğu konusunda uyarı yapılmış ve kaza/afet durumunda oluşabilecek olumsuz etkilerin, nehir havzasındaki tüm coğrafyayı ve ekosistemi etkileyebileceği belirtilmiştir. Madencilikte açığa çıkabilecek atıkların kontrolünü sağlamak üzere 15.07.2015 tarihli Resmî Gazete’de "Maden Atıkları Yönetmeliği yayınlanmış, Madde-5 Genel Hükümler başlığı altında, maden atıklarının tanımı, miktarı, bertaraf yöntemleri ve gerekli bütün hükümler açıkça belirtilmiştir. Kullanılan siyanürün ve işlemler sırasında açığa çıkan ağır metallerin bu işletmelerdeki patlatma, deprem, yağmur ve diğer etkilerle sızma veya taşma yoluyla etrafa dağılması doğal ortam için ciddi bir potansiyel tehdittir. 2000 yılında Romanya'da meydana gelen maden kazası sonucunda nehirlere karışan baraj atıkları su canlılarının ölümüne neden olmuş, Çernobil nükleer kazasından sonraki en yıkıcı endüstriyel kazalardan biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ülkemizde de daha önce Kütahya (2011) ve Giresun Şebinkarahisar’da (2021) benzer kazalar yaşanmıştır”
Tüm Canlıların Sağlığı İçin Tehdit Oluşturuyor
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sebahat Genç ise, daha önce toprak yapısının geçirgenliği, gerekli kontrollerin eksikliğiyle atık barajları çevresinde çeşitli sızıntılar yaşandığını hatırlatarak, “Ayrıca açık havuzlardaki siyanürün hidrojen siyanür olarak havaya salınımı da belirli derişimlerde ciddi tehdit oluşturarak hem işletmede çalışanlar hem de atık barajlarına yakın yaşayan her canlı için ciddi bir tehdit oluşturmasına rağmen, baraj etrafında ve belirli yerleşim yerlerinde serbest hidrojen siyanürü izleyen herhangi bir ölçüm ve değerlendirme yönteminin olmayışı, bu etkinin göz ardı edildiğini göstermektedir. Atık suyunun evaporatörlerle havaya verilmesi de havadaki hidrojen siyanür miktarını artırarak solunum yoluyla zehirlenmelere yol açabilir.” dedi. Bölgede akut siyanür zehirlenmesine karşı uyarılarda bulunulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Genç, “Siyanür, solunum ya da ağız yoluyla vücuda girer ve belli değerlerin üzerinde zehirlenme etkileri ortaya çıkar. Akut zehirlenmede solunum zorluğu, hızlı ve derin solunum, sara nöbetleri, bilinç kaybı, öksürük, burunda tıkanıklık, kanama, deride hassasiyet, ağrı, çarpıntı, bulantı-kusma, koma ve ölüm görülebilirken, uzun süreli maruziyete bağlı tiroid hormon bozuklukları, yorgunluk, baş dönmesi, baş ağrısı, kulak çınlaması, davranış bozuklukları, hafıza kaybı, görme bozuklukları, bayılma, kollarda bacaklarda uyuşma gibi şikayetler ortaya çıkabilir.” konuştu.
Raporu Murat Kurum Onaylamış…
“Bölgede hava, su ve toprakta siyanür ölçümlerine ek olarak kurşun, bakır, civa gibi diğer ağır metallerle ilgili gerekli ölçümler de yapılmalı ve halka bilgi verilmelidir.” diyerek uyarıda bulunan Prof. Dr. Sebahat Genç, şöyle devam etti: “Siyanürün uzun etkileri için bölgeden örnekler alınmalı düzey belirlenmeli tüm canlıların maruziyeti için eylem planı oluşturulmalı ve önlem alınmalıdır. Ayrıca siyanür yarılanma ömrü 1-3 yıla kadar uzayabildiği için uzun dönem ölçümleri ve sağlık kontrolleri de yapılmalıdır. Eski Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un onayladığı ÇED raporunda, proje alanında toprak kayması riski bulunmadığı belirtilmiş olması ve ardından bu felaketin ortaya çıkması dikkat çekicidir. Bu durum ÇED raporlarının bilimsel ve kamu yararına alınmadığının bir göstergesi olduğunu düşündürmektedir. Ülkemizde bilimsel, halkı, ekolojiyi ve çevreyi önceleyen ÇED raporları hayata geçirilmeli, ÇED yanında Sağlık Etki Değerlendirme (SED) mutlaka yürürlüğe konulmalıdır. Türk Toraks Derneği, sürdürebilir gelecek ve yaşamı temel hedefe koymaktadır. Kalkınma öncelikli ve çevreyi, doğayı, ekosistemi öncelemeyen yatırımların karşısındadır. Göçük altında kalan işçilerimizden iyi haberler almak yüreğimizi biraz olsun ferahlatacaktır. İnsan hayatına rağmen bir ekonomik faaliyet yapılamaz” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
Haftasonu, Netflix'te yayınlanan "Demiryolu İşçileri-1984 Bhopal Felaketi" isimli mini diziyi izledim. Gerçek bir hikâyeye dayanan dört bölümlük dizi, facianın isimsiz kahramanlarından demiryolu işçilerini merkeze alarak felaket gününü ve yaşananları ele alıyor.
Bilmeyenler için kısaca faciayı hatılatmak gerekirse; olay 3 Aralık 1984 günü Hindistan’ın Bhopal kentinde ABD kökenli Union Carbide firmasının böcek ilacı üretimi yaptığı fabrikadan, 40 ton metil isosiyanat gazının havaya salınması sonucunda gerçekleşmiştir. Havaya salınan toksik gazın solunması sonucunda resmi kaynaklara göre 5.000’in üzerinde, gayri resmi kaynaklara göre ise 15.000’den fazla kişi yaşamını kaybetmiştir. Faciada 150.000'den fazla kişinin ise zehirlenmeye bağlı kalıcı ve geçici sağlık sorunu yaşadığı belirtilmektedir.
Bhopal faciası, çevresel etkileri bakımından Çernobil kazasından bile korkunçtur. Günümüzde Dünya’nın en büyük endüstriyel faciası olarak değerlendirilmektedir.
Bhopal faciasının üzerinden neredeyse 40 yıl geçti. Facianın sosyal etkileri ise halen devam ediyor…
Bu zamana kadar facianın farklı boyutlarını ele alan birçok film ve belgesel yapıldı. Bu yapımların eleştirilebilecek birçok yanı olsa da tarihsel belleğimizi güncel tutmak için faydalı olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan, birbirlerinden farklı endüstriyel kazalar olsalar da diziyi izlerken yakın zamanda çekilen HBO dizisi olan Chernobly ile ister istemez karşılaştırdım. Açıkcası, prodüksiyon, senaryo ve oyunculuk bakımından Chernobly çok daha etkileyiciydi.
Yine de dizide, Union Carbide yönetiminin güvenlik zafiyetlerini gizlemeye çalıştığının gösterilmesi, Hindistan hükümetinin panzehir şişelerinin Bhopal'a ulaşmasını önlemek için mümkün olan her türlü çabayı göstermesi, istasyonda çalışmayan iletişim sisteminden kaynaklanan zorluklar, demiryolu işçilerinin yardımları engelleyen bürokrasiyi aşmak için gösterdiği özveri ve felaket sonrası toplumsal yaşamda oluşan travmalar acı bir ders niteliğindeydi.
Kaza araştırmalarına ilgi duyan, proses güvenliğinde görev alanların izlemesini öneririm.
Şimdiden iyi seyirler.
1 note
·
View note
Text
Çernobil’in yıldönümünde nükleer yakıt müjdesi - Bayazıt İlhan
Kulağa tuhaf geliyor, değil mi? Dünya tarihinin gördüğü en büyük nükleer kaza olan Çernobil faciasının 37’nci yıl dönümü. Ölen, hastalanan, göç etmek zorunda kalan yüzbinlerce insan oldu, doğaya sayısız zararları hala devam ediyor. Bu günlerde Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaatına Rusya’dan gelen “taze” yakıtın müjdesini alıyoruz. Üstelik süreç her yönüyle tartışmalı açıklamalar eşliğinde…
View On WordPress
0 notes
Text
Çernobil'de Vahşi Yaşam Yaralarını Sarıyor
Çernobil’de Vahşi Yaşam Yaralarını Sarıyor
26 Nisan 1986’da yapılan teknik test sırasında Çernobil Nükleer Santrali’nin dört numaralı reaktöründe bir patlama yaşandı.Kazanın sonucu olarak, Sovyetler Birliği’nde, 1945’te Hiroşima’ya (Japonya) atılan atom bombasında 400 kat daha fazla radyasyon yayılmıştı. Çevreye yayılan radyasyon bakımından Çernobildeki kaza tarihin en büyük nükleer kazası olmaya devam ediyor.
Kazadan hemen sonra…
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
Bilim Tarihinde Bugün : En Parlak Süpernova Gerçekleşti
Bilim Tarihinde Bugün : En Parlak Süpernova Gerçekleşti
30 Nisan, Miladi takvime göre yılın 120. (artık yıllarda 121.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan gün sayısı 245. Bilim Tarihinde Bugün 30 Nisan 1006 – Tarihte kayıtlara geçirilmiş en parlak Süpernova olan SN 1006, Kurt takımyıldızı içerisinde gözlemlendi. 30 Nisan 1986 – Çernobil reaktör kazası sonucu meydana gelen nükleer kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı tüm…
View On WordPress
0 notes
Text
Çernobil’in 36. Yılında Gaziemir 15 Yıldır Nükleer Atıklar İle Yaşıyor
Çernobil’in 36. Yılında Gaziemir 15 Yıldır Nükleer Atıklar İle Yaşıyor
26 Nisan 1986’da, Sovyetler Birliğinde Kiev’e 110 Km uzaklıkta bulunan Çernobil Nükleer Santralinde meydana gelen kaza ve patlama sonucu dünyanın en büyük nükleer felaketinin üzerinden 36 yıl geçti. Felaketin üzerinden 36 yıl geçmesine rağmen, meydana gelen kazanın sonuçları günümüzde de hissediliyor. Santral alanında atık havuzu ve diğer depolama alanlarında kullanılmış yakıt ve birçok…
View On WordPress
0 notes
Text
Çernobil’in 36. Yılında Gaziemir 15 Yıldır Nükleer Atıklar İle Yaşıyor
Çernobil’in 36. Yılında Gaziemir 15 Yıldır Nükleer Atıklar İle Yaşıyor
26 Nisan 1986’da, Sovyetler Birliğinde Kiev’e 110 Km uzaklıkta bulunan Çernobil Nükleer Santralinde meydana gelen kaza ve patlama sonucu dünyanın en büyük nükleer felaketinin üzerinden 36 yıl geçti. Felaketin üzerinden 36 yıl geçmesine rağmen, meydana gelen kazanın sonuçları günümüzde de hissediliyor. Santral alanında atık havuzu ve diğer depolama alanlarında kullanılmış yakıt ve birçok…
View On WordPress
0 notes
Photo
Çernobil Faciası, 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği'ne bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali'nin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşen nükleer kazadır. Çernobil Faciası Chernobyl Disaster.jpg Facia sonrasında nükleer reaktörün durumu. Reaktör 4 (ortada). Türbin binası (sol altta). Reaktör 3 (sağ ortada). Tarih 26 Nisan 1986 Saat 01:23 (Moskova Saati UTC+3) Konum Pripyat, Ukrayna SSC, Sovyetler Birliği Neden Elektrik kesilmesi deneyinin ardından, reaktörün acil kapatılması sırasında çekirdeğin kazara patlaması. Can kaybı 31 (değiştirilmeden resmi rapora geçirilen sayı) Kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeği'ne göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kazalardan biridir. Çernobil felaketi, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğinde en yüksek sınıflandırma oranı olan 7 ile ölçeklendirilmiştir. Bu sınıfta ölçeklendirilen yalnızca iki nükleer felaket bulunmaktadır. Bunlardan birisi Çernobil felaketi, diğeri ise 2011 yılında meydana gelen Fukuşima I Nükleer Santrali kazalarıdır.[1] Felaket maliyeti ve kayıpları açısından tarihin en kötü iki nükleer felaketinden birisidir. Kaza sonrası 600.000'den fazla işçi nükleer faciaya müdahalede bulunmuş ve birçoğu radyasyona maruz kalmıştır.[kaynak belirtilmeli] Tahmini olarak yapılan masraf ise 18 milyar ruble olmuştur. Meydana gelen kaza esnasında ölen kişilerin sayısı 4.000-93.000 kişi civarında olmuştur.[kaynak belirtilmeli] (Niyazi Türkmenoğlu Anadolu Lisesi) https://www.instagram.com/p/Ccyeg4irt2o/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Çernobil'de Felaketten Evvel 2 Kaza Yaşanmış
Çernobil’de Felaketten Evvel 2 Kaza Yaşanmış
Yerkürenin en büyük felaketlerinden biri kabul edilen Çernobil Nükleer Santrali kazası, bundan tam 36 yıl evvel gerçekleşti. Kentte mekan alan reaktörlerden 4 numaralı reaktörün patlaması sonucu ortaya çıkan yüksek radyasyon, milyonlarca insanın vefatına neden olmuştu.
Çernobil Nükleer Santrali’nin eski çalışanlarından Pyotr Şavrey, bu felaket yaşanmadan evvel santralde iki kazanın daha…
View On WordPress
0 notes
Photo
Çernobil’de yangın çıktı, bölgedeki radyasyon seviyesi 16 kat attı Ukrayna'da bulunan ve 34 sene önce yaşanan kaza sonrası büyük bir çevre felaketine yol açan Çernobil Nükleer Santrali'nin etrafında çıkan orman yangını sebebiyle bölgedeki radyasyon oranının 16 kat arttığı belirtildi.
0 notes
Text
Bir Gecede Boşaltılan Hayalet Şehir: Pripyat
Çernobil faciası ile bir gecede boşaltılan hayalet şehir Pripyat, geçtiğimiz yıla damgasını vuran 'Çernobil' dizisi sayesinde yeniden gündeme gelen şehirde hala radyasyon seviyesi çok yüksek. Şehirden gelen görüntü hala görenleri ürpertmeye yetiyor. Çok az sayıda insansa büyük riske rağmen burada yaşamaya devam ediyor.
O dönem Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Ukrayna'nın kuzeyinde bulunan bu reaktör, enerji üretimi açısından büyük öneme sahipti. 26 Nisan'ın ilk saatlerinde Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen bir kaza sadece Pripyat değil, baştan Ukrayna olmak üzere Karadeniz kıyıları ve Balkanları etkileyecek büyük bir sızıntıya dönüştü.
Nükleer kaza sonrası Çernobil'in hemen yanı başında bulunan Pripyat sakinleri apar topar kentten tahliye edilmeye başladı. Kenti tahliye işlemi o kadar ani ve çabuk gerçekleştirildi ki Pripyat'ın pek çok yerinde 26 Nisan 1986'da tarih durdu. Kentin pek çok yerinde her şey olduğu gibi bırakıldı, insanlar bölgeyi terk etti.
Pripyat aradan geçen 33 yılın ardından günümüzde o terk edilmiş halini muhafaza etse de kimi fotoğrafçılar ve turistler bölgeyi ziyaret etmeye başlamış durumda. Hayalet şehre gitmek isterseniz, Reaktörün çevresinde bulunan 30 km çapındaki alan yasak bölge olarak geçiyor, girmek için gereken işlemleri kendiniz yapabiliyorsunuz ya da gerekli belgeleri gönderirseniz tur düzenleyen firmalar sizin adınıza yapabiliyor.
Ölümü bekleyen az sayıda köylü ve radyasyon sebebi ile ayda sadece 4 gün çalışan işçiler dışında bu bölgede kimse yaşamadığı şehre girdiğiniz anda kendinizi korku filminde gibi hissedeceğiniz bir şehir. Read the full article
0 notes
Text
Çernobil Faciası
Çernobil reaktör kazası veya Çernobil faciası, 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği’ne bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali’ndeki 4 numaralı reaktörde gerçekleşen kazadır.
Kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğine göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kazalardan biridir. Çernobil felaketi, Uluslararası Nükleer…
View On WordPress
0 notes
Text
Çernobil Reaktör Faciası
Çernobil faciası ya da Çernobil reaktör kazası, 26 Nisan 1986 yılında Sovyetler Birliğine bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinde gerçekleşmiştir. Kaza, Çernobil Nükleer Santralinde bulunan dördüncü reaktörde gerçekleşmiştir ve birçok insanın ölümüne sebep olmuştur. İnsani facianın yanı sıra Çernobil toprakları ve çevresi hatta Türkiye toprakları bu faciadan etkilenmiştir.
Gerçekleşen kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeği'ne (INES) göre bu zamana kadar gerçekleşen en büyük facialardan biridir. Çernobil faciası, INES tarafından en yüksek sınıflandırma ölçeği olarak kabul edilen 7 ile değerlendirilmiştir. Bu değerde olan yanlızca iki adet facia vardır: Biri Çernobil Reaktör Kazası diğeri ise 2011 yılında gerçeklemiş olan Fukuşima I. Nükleer Santrali kazalarıdır. Bu felaketler maliyet ve kaybedilen kayıplar açısından en büyük iki faciadır. Kaza gerçekleştikten sonra 500.000 işçi kazaya müdahale etmiştir. Müdahalede bulunan işçiler çok yüksek bir radyasyona maruz kalmışlardır. Kazanın maddi olarak maliyeti ise 18 milyar ruble olmuştur. Kazada 31 kişi hayatını kaybetmiştir fakat sonuçlarının ilerleyen zamanda daha ağır olduğu anlaşılmıştır.
Kaza 26 Nisan 1986 tarihinde 4. reaktörde gerçekleşen test esnasında gerçekleşmiştir. Reaktör Pripyat kentinde bulunmaktaydı. Test esnasında bir anda ve hızlı bir şekilde beklenmedik bir güç dalgası oluşmuştu. Bunun fark edilmesiyle beraber acil durum butonuna basıldı fakat butona basılmasına rağmen işe yaramamıştı. Güç çıkışı daha da büyüyerek son noktaya gelince buhar basıncıyla beraber bir dizi tepkime meydana gelmişti. Tüm bu olaylar moderatör nötron ile hava arasındaki grafitin birleşmesine neden olarak reaktörün tutuşmasını sağladı. Tutuşma ile çıkan yangın atmosfere yayıldı. Başta Pripyat olmak üzere geniş bir coğrafyaya yüksek oranda radyasyon yayıldı.
Hava bulutu Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya'nın birçok bölgesi başta olmak üzere Batı'da Avrupa'ya yayılmıştır. Karadeniz üzerinden ise Türkiye'ye ulaşarak yüksek oranlarda radyasyon yayılmasına sebep olmuştur. Rusya'nın resmi verilerine göre radyasyondan en fazla etkilenen %60 oranında büyük bir oranla Beyaz Rusya olmuştur.
Kazadan sonra birçok insan kansere yakalanarak hayatını kaybetmiştir. Topraktan çıkan meyve ve sebzeler radyasyonlu olduğundan ötürü toprak verim kaybetmiştir. Bundan dolayı doğada yaşayan birçok canlı hayatını kaybetmiştir. Çernobil Nükleer Santrali, sıradışı bir mühendislik yöntemiyle 2016 yılında çelik kalkan ile kapatıldı. Çelik kalkan reaktörü örtecek şekilde inşaa edildikten sonra 5 günde kaydırmayla yöntemiyle reaktörün üzeri kapatıldı. Çelik kalkanın radyoaktif sızıntıyı 100 yıl önlemesi beklenmekte. Read the full article
0 notes
Text
Prof. Dr. Eser: Troit kanseri kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha sık görülüyor
31 Ekim 2019, Perşembe 10:25
İstanbul
İSTANBUL, (DHA) – AİLE içerisinde tiroit kanseri bulunan kişilerde, bu kansere yakalanma oranının daha yüksek olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Eser, troit kanserinin kadınlarda, erkeklere göre 3 kat daha sık görüldüğünü kaydetti. Prof. Dr. Eser, “Kanser çok ileri bir evrede değilse genellikle bir şikayete neden olmuyor. Fakat boyunda şişlik, yutkunma ve ses şikayetleri, boyunda lenf bezesinin ele gelmesi tiroit kanserinin belirtileri arasında yer alıyor” dedi.
Tiroit kanseri türleri ve risk grupları hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Eser, iyot eksikliği olan bölgelerde tiroit kanserinin daha sık görüldüğünü söyledi. VM Medical Park Pendik Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Eser, “Boyunda şişlik, yutkunma ve ses şikayetleri, boyunda lenf bezesinin ele gelmesi tiroit kanserinin belirtileri arasında yer alıyor. Bunun yanında herhangi bir nedenle yapılan radyolojik tetkiklerde de saptanan şüpheli tiroit nodüllerinin ileri incelemeleri sonucu teşhis konulabiliyor” dedi.
KARADENİZ BÖLGESİNDE SIK GÖRÜLÜYOR
Türkiye’de tiroit nodülü olan hastalarda tiroit kanseri sıklığının yüzde 6,5 olarak tespit edildiğini kaydeden Prof. Dr. Eser, “Kadınlarda görülme sıklığı yüzde 6,8 iken erkeklerde yüzde 4,9 olarak belirlenmiştir. Ülkemizde bazı bölgelerde; özellikle Karadeniz ve İç Anadolu’da tiroit kanserinin daha sık görüldüğü söylenebilir. Tiroit bezinde saptanan tek nodülün kanser olma olasılığı yüzde 55 iken, çok sayıda nodülün geliştiği multi nodüler guatr hastalığında yüzde 1 kanser saptanmaktadır” diye konuştu.
ZEKA GELİŞİMİNİ DE ETKİLİYOR
Tiroit bezinin yapısını tanımlayan Prof. Dr. Eser, “Tiroit bezi, nefes borusunun iki yanında yer alan iki parçadan ve bu iki parçayı birleştiren isthmus adlı bir parçadan oluşur. Kelebek şeklinde bir organdır. Bir de doğuştan bir kalıntı olan, uzunluğu kişiden kişiye değişen ve dil köküne doğru uzanım gösteren piramidal lob adı verilen parçası mevcuttur. Tiroit bezinin salgıladığı hormonlar, vücuttaki diğer hücrelerin enerji metabolizmasında önemli rol oynamaktadır. Çocukluk çağında tiroit bezinin az çalıştığı durumlarda büyüme gelişme ve zeka gelişimi geri kalmaktadır. Tiroidin iyi diferansiye kanserleri diye adlandırılan, papiller ve foliküler olmak üzere iki tip kanseri, tüm tiroit kanserlerinin yüzde 95’ini oluşturur. Medüller ve anaplastik tiroit kanserleri ise daha kötü gidişlidir ve daha az sıklıkla rastlanır” dedi.
KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Papiller tiroit kanserinin, tiroit kanserlerinin en sık rastlanan tipi olduğunu belirten Prof. Dr. Eser, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tüm tiroit kanserlerinin yüzde 80’ini oluşturan papiller tiroit kanserleri, genellikle 20 – 50 yaş arasında ortaya çıkıyor. Kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha sık görülüyor. Metastaz yapma şekli lenf yollarıyla oluyor. Genellikle çok yavaş büyüme ve geç yayılmaya meyilli kanserlerdir. Papiller tiroit kanserleri hastalarda boyun lenflerine yayılım olsa dahi genellikle tedavi sonuçları gayet iyi.
Foliküler tiroit kanserleri ise tiroit kanserleri arasında ikinci sık rastlanan kanser tipidir. Tüm tiroit kanserlerinin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturur. Daha çok 40 – 60 yaş arası kadınlarda görülür. İnce iğne biyopsileri ve frozen ile tanısı mümkün olmayan, ameliyat öncesi en zor tanı konulan kanser tipidir. Lenf nodlarına yayılım yapabilir. Akciğer ve kemik metastazı başta olmak üzere uzak organ yayılımı foliküler kanserli hastalarda papiller kanserlere göre daha sık gelişir.”
AİLEDE TİROİT KANSERİ OLANLAR RİSK ALTINDA
Prof. Dr. Eser, tiroit kanserinin çok ileri bir evrede değilse genellikle bir şikayete neden olmadığını belirtti. Eser, “Sık olarak kişinin kendi boynunda fark ettiği bir nodülün veya doktor tarafından klinik muayenede ya da başka nedenlerle yapılan radyolojik görüntülemelerde tespit edilen şüpheli nodüllerin ileri tetkiki sonucu tiroit kanseri tanısı konur. Nadir görülen tip olan anaplastik tiroit kanseri, boyunda hızlı büyüyen kitle, ses kısıklığı, yutma güçlüğü gibi şikayetlere daha sık neden olabilirken, papiller, foliküler ve medüller tiroit kanseri tiplerinde bu şikayetler çok daha az sıklıkla görülebilir” dedi.
Tiroit kanserlerinin, ailesinde tiroit kanseri olan kişilerde ve 40 yaşın üzerinde daha sık görüldüğünü de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Eser, “Nükleer kazalarda olduğu gibi yüksek radyoaktiviteye maruz kalan çocuklar başta olmak üzere tüm bireylerde tiroit kanseri gelişme riski artar. Bu risk artışı kişide 40 yıl boyunca etkisini sürdürebilmektedir. Çernobil faciası sonrası yüksek radyasyona maruz kalan bölgelerde tiroit kanseri artışı görülmüştür. Ülkemiz genelinde ve özellikle Karadeniz bölgesindeki tiroit kanseri vakalarının artışından bu kaza sorumlu olabilir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Prof. Dr. Eser: Troit kanseri kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha sık görülüyor adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/prof-dr-eser-troit-kanseri-kadinlarda-erkeklere-oranla-3-kat-daha-sik-goruluyor/
0 notes
Text
İnternet Üzerinden Kripto Madenciliğinin Çevreye Zararı
Kaspersky tarafından, internetten kripto madenciliğin çevreye etkisi üzerine yapılan araştırmaya göre, kullanıcıların tarayıcısında çalışmakta olan ve kripto para üreten madenci uygulamalar 2018 senesinde 18,8 gigawatt elektrik harcadı. Bu miktar, bir yıl içerisinde Polonya kadar elektrik harcandığı manasına geliyor. İnternet üstünden kripto madenciliğin çevreye etkisi ise senede 800 ton CO2 emisyonu oldu. İnternet üstünden kripto madencilik ya da tarayıcı tabanlı gizli madencilik, pek çok kullanıcının farkında olmadan maruz kalabileceği bir tehdit. Bu tehdit ancak bir web sayfasının kaynak kodu incelendiğinde ya da tarayıcı açıldığında belirli kaynakların aşırı kullanıldığı anlaşıldığında fark edilebiliyor. İnternet üstünden kripto madencilik, kripto para üretmek için web sayfalarının ziyaretçilerinden yararlanılan bir yöntem. Web sitesi sahipleri, tarayıcı çalışırken kullanıcıların cihazlarındaki kapasiteyi kripto paraya dönüştürebiliyor. Bazı durumlarda web sayfaları, hiçbir reklam ya da üyelik ücreti olmadan para kazanmak için bu yöntemi kullanmak istediklerini kullanıcılara belirtip onların onayını alıyor. İnternet üstünden kripto madencilik genelde, bir miktar enerji harcanan ve büyük para kayıplarına yol açmayan masum bir faaliyet olarak kabul ediliyor. Bu iddianın doğru olup olmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar, internetten kripto madencilik faaliyetlerini engelleyen Kaspersky güvenlik çözümlerinden 2018 boyunca alınan raporları analiz etti. Araştırmada, kişisel kayıplar az olsa da global etkinin şaşırtıcı derecede ciddi olduğu sonucuna varıldı. Yapılan hesaplara göre, internetten kripto madencilik faaliyetleriyle harcanan enerji miktarı, madenciliği başlatan kod engellenmediği takdirde 1670 megawatt saate ulaşabiliyor. Harcanan bu enerji miktarı, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) global ortalama düzeyine göre hesaplandığında yaklaşık 800 ton sera gazının (CO2) 2018’de atmosfere yayıldığı manasına geliyor. Bu kadar fazla enerji için ödenmesi gerekli olan ücretler ülkeye bağlı olarak yüz bin dolardan beş yüz bin dolara kadar değişebiliyor. Bu madencilik yönteminde harcanan enerjiyi karşılamak için, ünlü kaza öncesinde Çernobil nükleer santralinin ürettiğinden üç kat daha fazla enerji gerekiyor. Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Alexey Malanov, “İnternet üstünden kripto madencilik uygulamalarının etkisini azaltmak için çok sayıda hukuki ve teknik girişim yapılıyor. Bunun neticesinde da 2019’da bu tür faaliyetlerde önemli bir azalma kaydedildi. Ancak, kripto madenciliğin ekonomik getirileri bir hayli hiçbir şeyden haberi olmayan kullanıcıların işlemcilerinden faydalanma teşebbüsleri de devam edecek. Belki de daha önemlisi, sık rastlanmayan bu siber tehdidin çevreye çok olumsuz etkilerinin olması. Bu tür operasyonların engellenmesi sadece bir siber güvenlik sorunu değil hemde dolaylı yoldan çevreyi koruyan bir hareket. Bu sonuçların beklenmedik oldukları kesin fakat internetten kripto madenciliğin ne kadar ciddi olduğunu değerlendirirken bunları hatırlamakta yarar var. Bu yüzden herkese, madencilik yapan web sayfalarını araştıran ve durduran bir güvenlik çözümü kullanmalarını öneriyoruz.” dedi. Kaspersky, şahsi cihazlarınızın madencilikte kullanılmasını önleyebilmeniz için şunları öneriyor: Bilgisayarınızın performansına dikkat edin. Bilgisayarınız yavaşlıyor ya da donuyorsa bu zararlı bir aktivitenin belirtisi olabilir. Sisteminizin çok ısınıp ısınmadığını kontrol edin. Bu da işlemcinizin madencilik için kullandığını gösteriyor olabilir. İnternet üstünden kripto madencilik yapan sitelere karşı koruma sağlamakta olan Kaspersky Security Cloud gibi güvenilir bir güvenlik çözümü kullanmaya başlayın. Şirketler ise kurumsal bir siber güvenlik ürününden yararlanabilir. Örneğin, Kaspersky Endpoint Security for Business çözümünde çalışmakta olanların zararlı unsurlar içeren sayfaları ziyaret etmesini önleyen tehdit koruma özelliği bulunuyor. Raporun tamamını Securelist.Com adresinde okuyabilirsiniz. Read the full article
0 notes