#çünkü zordur sevgi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Biri bir şey mi kaybetti, bir insanı, bir sevinci ya da mutluluğu örneğin, asla umutsuzluğa kapılmamalıdır; çünkü her şey ileride daha görkemli bir şekilde kendisine dönüp gelecektir.
İlle de elden çıkıp gidecek olan çıkıp gider elden, bizim olan bizde kalır…
RAINER MARIA RILKE
#VAZGEÇMELER USTASI#Günaydın#Aşk#Şiir#Edebiyat#Alıntılar#Çünkü Zordur Sevgi#Rainer Maria Rilke#Black and White#Photography#ART#Photo#Black & White
13 notes
·
View notes
Text
Asla tutmaya çalışmamakla sımsıkı tutuyorum seni.
1 note
·
View note
Text
Bazı insanlar birbirine aittir, hiç kavuşamasalar bile çünkü aşk, mesafelerle sınırlandırılamayacak kadar güçlüdür.
Birbirini seven iki insanın yüreği, aynı gökyüzünün altında atar, aynı yıldızlara bakar, aynı rüzgarla savrulur. Sevgi, ne zamana ne de mekana sığar kilometrelerce uzakta bile olsa bağın gücü hiç eksilmez, tam tersine özlemle ve cabayla büyür.
Kavuşamamak, aynı anda aynı yerde olamamak zordur elbet, ama aşıklar bilirler ki gerçek aşk çaba ister. Birbirine kavuşma umuduyla atılan her adım, sevgiyle beslenen her an, bu aşkı daha da yücelten duygularla doludur. Kavuşmanın hayaliyle yaşayan, özlemin yükünü taşıyan kalpler, o kavuşamama halinde bile birbirine aittir.
Çünkü aşk, sadece yanında olmak değil, kalbinle onun yanında kalabilmektir. Her aninda özlem duyup, sevginin gücüyle o uzaklığı a��abilmektir.
Ve işte bu yüzden, bazı insanlar birbirine hep ait kalır belki elleri hiç buluşmaz, belki gözleri bir daha asla bakışmaz, ama yürekleri hep ayni yerde, ayni sevgide bulusur...
İyi akşamlar dostlar...
30 notes
·
View notes
Text
Şiirden anlayan bir kadını sevmek zordur.
Çünkü O'nun hayata, insanlara bakış açısı farklıdır.
Bazen karmaşık, bazen derindir ama asla basit değildir…
Yüreği sevgiye açık, akıllı ve cesurdur.
Ne zaman bir bulut görse, üstündedir.
Ne zaman bir çiçek görse, yapraklarında kendisini görür.
Ne zaman bir kuş görse, özgürlük onun elçisi olur.
O kuşla birlikte uzak diyarlara, mavi göklere çıkar.
Kadındır zaten şiir, duygusuyla, sevgisiyle, sanatıyla, güzelliğiyle ve derinliğiyle...
Onu tepeden tırnağa, defalarca ama defalarca okumanız gerekir.
Onu her gördüğünüzde, kalbinizin her çarpışında, farklı bir nağme, farklı bir melodi, farklı bir duygu, farklı bir sevgi görürsünüz.
Şiirden anlayan kadını sevmek de zordur, onu terk etmek de…
Çünkü O, en zorlu yolları aşmış, en büyük acıları atlatmış, hayatın çemberinden geçmiş, duygusunu, sevgisini ve nefretini nerede ve ne zaman dile getireceğini bilmiş, kültürlü, bilgili, aklı başında kadındır. Bakmak ile görmek arasındaki farkı onu tanıdığınız zaman anlarsınız.
Gün gelir ışık olur, umut verir kalbinize.
Gün gelir bir şimşek gibi çakar beyninizde söylediği sözler…
Okumayı beceremeyen adam sevemez şiirden anlayan kadını.
Çünkü ne ruhundaki dinginlikten anlar o adam, ne de kadının içinde kopan fırtınalardan...
Göz kapaklarından süzülen hüznü sizden gizlemeye çalışan, kadın gibi kadındır O.
Güzelliği aklında ve ruhundadır...
Aşkttır...
Öykü Öztürk...
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN🍃
63 notes
·
View notes
Text
Sevgiyi yenen tek duygu nefrettir.Nefret öyle güçlü bir duygudur ki,sevgi gibi derin,soluksuz,tek nefes olan bir duyguyu yene biliyor.Ben hep sevdim bu acımasız duyguyu.Nefreti sevdim,saç telimden tırnak uçlarıma kadarda bütün bedenime yansıttım.Nefreti iliklerime kadar tüm bedenime hapsettim.Peki neden sevgiyi seçmedim biliyor musun?Çünkü sevgi yakar,sevgi boğar insanı.Sevgi insanı acıya çeker,acıysa insanı zayıf kılar.Sevgiyi hissetmek ve yansıtmak çok zordur, aynı elde etmek kadar.Ama nefret ermek kolay,ben kolay olanı seçtim.Aynı zamanda insanı güçlü kılanda nefrettir.Sadece güçlü olmak istedim.Kalbimde ve ya tüm bedenimde o saçma sapan duygulara yer vermedim.Nefret ettim,her şeyden,her kesten.En çok da kendimden...
#nefret#gece#geceyenot#geceyemuhtacbirisi#geceye dair#geceninbeklentisi#gecenin karanlığı#gecenin hüznü#gecelerintutkusu#uykusuz geceler#çocukluğun soğuk geceleri#gececiler#güvensizlik#ay da benim gece de#gece kadar özgür#içimdeki karanlık#gece kadar karanlık#teselliyi birak sigara ver#umut bitti sigara ver#yak bi sigara#yarım kalan sigara#sigaraverlabidal#ölümle yaşam arasında#içimde ölen biri var#ölüme fısıldayan adam#yaşarken ölmek#ölüm#ölmüş hisler ve geriye kalan bir mezar#kitap alıntıları#kitaplar
11 notes
·
View notes
Text
İzin vermiştim, şımarmasına, naz yapmasına, kırılgan olmasına, memnuniyetsiz olmak için sebepler bulmasına ve yüreğimde bir daha eski haline dönemeyecek yaralar açmasına. Böyledir işte bu zamanlar. Zaman geçsin yarın olsun diye yaşarsın, zaman geçmez yarın olmaz. Her gün öyle aynıdır ki takvimler boşunadır. Kahvaltılar boşunadır, uykular boşunadır hele o gülüşler en boş yalanlardır. Avuturuz kendimizi, kendi kendimize. Fayda etmez boş verler, unut onular, değmez onalar. Konduramaz kişi, ruhunda böylesine değişim yaratan birine bu lafları. Değer işte en çok ona değer. En çok o hatırlanır ve en çok o boş verilemez. Çünkü ona verilir yüreğin herkesten uzak ulaşılmaz köşesi. Çünkü ona verilir gençliğin ilk duyguları ve son arzuları. Çünkü ona verilir kişinin, şahsına ait odaları. Çünkü kişi artık kendi bedeninde onu besler, onu yaşatır ve onu taşır. Bir bedende iki kişidir. İçinde yaşatması zordur. Çünkü sıva tutmaz ruhun dökülen duvarları. Mevsimlerden bir sonbahar ve unutulur yaz. Saçılan yapraklar gibi saçılır duygular ve hepsi birbirine karışır; nefret, sevgi, kin, huzur, aşk, öfke... Her ayrılık biraz böyledir işte. Biraz devrik, çokça eksik. Bundan sonra tek kalır kişi. Tek başına. Yalnız. Yapayalnız. Çokça hüzün. Yeni arayışlar. Kendini bulma. Ve sahte gülüşler.
7 notes
·
View notes
Text
Birbirini çok sevdiği halde aynı dili konuşamayan insanların zamanla birbirini tüketmesine çok kez şahit oluruz. Bu tükenişler durup dururken yaşanmaz elbette. Tartışmanın en alevli yerinde, "Eşimi çok seviyorum aslında, biraz alttan alayım" diyebilen insan sayısı çok azdır. Çünkü tartışma anında sevgi, yerini hak mücadelesine çoktan bırakmıştır ve kabul edelim, eşimizi kendimizden daha fazla sevdiğimiz o heyecanlı cicim ayları birkaç yıl geride kalmıştır.Evlilikte tartışmalar, düğüm noktalarının çözümü adına gereklidir. Usulünce yapılan münakaşalar evliliğe güç katar. Aşılan her sorun evliliği bir adım öteye taşımak demektir çünkü. Ancak pek çoğumuz için böyle fırtınalı dönemleri aklıselim değerlendirmek zordur. Zira işin bir ucunda biz varız, diğer ucunca eşimiz... Benliğimizin dahil olduğu meselelere objektif yaklaşmamız pek kolay olmaz. Bu nedenle nasıl tartışacağımızı bilmemiz önemlidir.
Tartışma mı Mücadele mi?Tartışmalarımızın birbirimizi anlama yahut meseleyi çözme amacından çıkıp cedelleşmeye vardığında yaşadığımız ruh halini İmam Gazâlî [kuddise sırruhû] şöyle anlatıyor: "Mücadele başkasını susturmaktan ibarettir. Bu da konuşmasını kötüleyerek onun aciz ve noksan olduğunu ifade etmek, onu kusurlu ve o konuda cahil olarak tanıtarak küçük düşürmektir. Mücadelenin alameti bir yandan hakkı beyan eder gibi yapıp diğer yandan karşı çıktığı kimseyi küçük düşürmektir. Bu sayede kişi karşıdakinin noksanlığını açığa vurarak kendi nefsini üstün göstermek gayretindedir."
Bir bakıma karakter savaşına döndürdüğümüz münakaşalarımız, yukarıda bahsettiğimiz gibi evliliğimize basamak atlatmak yerine yıkıcı bir etmene dönüşür. Eşimizin kişiliği veya zaafları üzerinden yürüttüğümüz her tartışma onunla aramızdaki köprüleri atmak için bir darbe gibidir. Mücadelenin yıkıcı etkilerini yine İmam Gazâlî'den [kuddise sırruhůj okuyalım: "Bu mücadele muhatabına eziyet verir, öfkeyi artırır, hak ya da bâtıl ayırt etmeden muhatabı konuştuğunu savunmaya sevk eder, söz sahibini her ne şekilde olursa olsun kötülemeyi hedefler, karşılıklı kavga ve sürtüşmeye sebep olur. Birbiriyle mücadele eden iki kişi karşıdakine düşmanlığın en ileri derecesindeki kötü sözlerle karşılık verir, arkadaşını susturmak ve engel olmak için kuvvetli çıkışlar yapar."
7 notes
·
View notes
Text
Bizlere gereken yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. "Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak."
Rainer Maria Rilke | Çünkü Zordur Sevgi
11 notes
·
View notes
Text
Hani bir soru var ya
"Gidene mı zor, kalana mı zor" , diye.
Hani herkes de ne gidene ne kalana zor sevene zor der.
Hayır ne gidene ne kalana ne de sevene zordur vedalar.
Peki neden?
Giden bir sebep uğruna gider.
Kalan gidecek yeri olmadığından kalır sevdiğinden değil.
Seven ise hata yapmıştır onu bırakacak birini severek bu yüzden hak etmiştir.
Peki kime zor vedalar.
İşte hiç kimseye zor değildir vedalar.
Bir insan sevdiyse bırakmaz. Çünkü sevgi sürekli değişecek birşey değildir tıpkı aşk gibi Bir insan sadece bir kişiye aşık olur. Diğerlerine olduğunu sanar. Kime aşık olduğunuz ise beyinde değil kalpte saklıdır...🥀
#ağlamak istiyorum#Dayanmakzorundayım#Tekbaşımayım#Kimsemyok#ruhun yalnızlığı#Ölmek istiyorum#belki bir gün özlersin
2 notes
·
View notes
Text
İnsana yakın olan yalnızca kendi iç dünyasıdır; başka her şey uzağındadır onun.
Çünkü Zordur Sevgi, Rainer Maria Rilke
29 notes
·
View notes
Text
Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme.
Yalnızlık, adam olmayanın vereceği sevgiden, saygıdan yeğdir.
Akılsız, yüzü güzele ; Akıllı, gönlü güzele tâlip olur . Zaman yüz güzelliğini tüketir ama gönül güzelliğini artırır.
Eğer Rabbim seni bana yazmışsa, Benden kaçışın yok..! Lakin kader seni benden almışsa, Ağlamaya lüzum yok...
Herkes dışını süslerken, sen içini,kalbini süsle. Herkes başkasının ayıbını araştırırken,sen kendi ayıplarınla meşgul ol!
Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başına tâc olmaktan iyidir.
Gerek yok her sözü laf ile beyana, Bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana.
Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene ; Çünkü cahil ne gelirse söyler diline.
Ey Gönül! En acı ilaç ayrılıktır; zira onun içinde Aşk gibi bir şifâ saklıdır.
Düşüncen konuşmana, Konuşman hareketine, Hareketin kaderine yansır, Güzel düşün. güzel yaşa..!
Her olayı hayır bil, her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil.
Emek ver , Kulak ver , Bilgi ver Ama Sakın Boşverme.
Ey gönlümün sol yarısı. Aklıma koydum seni, AKLIM almadı. Yüreğime bıraktım, Sana doymadı..!
Her Yerde Olmak Gibi Bir Duan Varsa, Gönüllere Gir; Çünkü Sevenler, Sevdiklerini Gönüllerinde Taşırlar.
İki alem vardır: İlki varlık alemi, ikincisi manâ alemi. Varlık alemi gündüz gibidir, olanı biteni açıkça görürsün, kendini kolayca ele verir. Manâ alemi ise gece gibidir, onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.
Kişi gülüşüyle terbiyesini, güldüğü şey ile seviyesini gösterir.
Mecnun Değilim Dost; Lakin Çağırırsan Çöllere Gelirim !
Hak kuldan intikam kul ile alır, dini irfan bilmeyen bunu kul etti sanır.
Dünya pazarının sermayesi altındır. Öte alemin sermayesi ise; aşk ve daim nemli iki göz. Gönlüm bağdır, gözüm bulut. Bulut ağladı mı bağ yeşerir. Mum gibi yaş dök ki gönül evin aydınlansın.
Ey Gönül! Sevdiğini hiç gitmeyecekmiş gibi seversen, gittiğinde de hep gelecekmiş gibi beklersin.
Seni bağrıma değil, bağrımı ve başımı ayağının altına bastım. Gözüm toprak olacak, ama gönlüm daima aşk kokacak.
Fani Aşk Yoktur, Aşkların Hepsi Baki Olanadır. Tek Fark Şudur Ki; Kimi Sanatı Gôrür, Kimi Sanatçıyı...
Ey gönül Utanıyorum senden: yanında Bülbülün varken gargalardan gül sorarsın... eyvah!
Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur...!
Bizi bilen bilir, bilmeyende kendisi gibi bilir !
İnsanoğlu dünyayı zapt eder, ama ağzını zapt edemez.
Geçer dediklerimi gecirdim Biter dediklerimi bitirdim.! Nefret ettiklerimi sildim,... silkindim yeter dedim.! Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana.! Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz..!
Ey gönül, gönlümüzün dumanı, sevdamızın alametidir.
Dost; acı söyleyen değildir Acıyı tatlı söyleyebilendir.
Şu, içinde bulunduğun tek anlık ömrünü fırsat bil. Ve onunla meşgul ol. Ne geçmişle üzül, Ne gelecekten kork.!
Neden duasız bırakıyorsun dilini? Kapıyı çalmadan, açılmasını bekleyenlerden misin yoksa?
Kapı açılır, Sen yeterki Vurmayı bil! Ne zaman? Bilemem! Yeterki o kapıda durmayı biL!
Bu dünya tuzaktır, tanesi de arzular.
Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden, dertler şifa bulur. Sevgiden, ölüler dirilir. Sevgiden, padişahlar kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.
Güzel günler sana gelmez. Sen onlara yürüyeceksin.
Allah'ın defineleri yıkık gönüldedir... Yıkık yerlerde pek çok defineler gömülüdür. Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönülü yapmak, Allah'a Hac'tan da yeğdir, Umre'den de.
Asalet; Boyda Değil, Soyda İncelik; Belde Değil, Dilde Doğruluk; Sözde Değil, Özde Güzellik; Yüzde Değil, Yürekte Olur !
aşka yanmalı can dediğin...ya canan olmalı; ya da canını almalı 'yar 'diyemezsin ki herkese; içindeki yaran olmalı...herkesin de bir yüreği vardır amma yürek dediğin bir başka yanmalı...!
İnsanları tanımak denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur.
Sabret Can ; üzülme sevmeyen gitsin. Niçin ağlarsın? Dua et Rabbim seni terketmesin. İşte O terkederse gerçekten bitersin. . .!
Gül bahçesinde geçen sırrı, gizli şeyi bir gül bilir, Bir de hazin hazin ağlayan, feryat eden bülbül bilir.
Gönül kazanmak istiyorsan, sevgi tohumu ek. Cenneti kazanmak istiyorsan, yollara diken serpmekten vazgeç.!
Kaderde sevmek var ama kavuşmak yok ise şayet, Olsun!.. Vuslata aşık gönül susmayada razı.
Sen benim; bügünüme şükür ve yarınıma dua edişim,azla yetinişim,çoğa göz dikmeyişimsin.
Ey Gönül ..! Sen sen ol , kimsenin gönlünü yıkma . Dikenin ucuna çıkta , Edep çizgisinden çıkma ..!
Dua ve ibadet Allah ile olmaktır. Allah ile olan kimse için ölüm de ömür de hoştur.
Vesveseli düşüncelerden sakın. İnsanın kalbi, sazlık ve orman gibidir. Orada aslan gibi de, yaban eşeği gibi de fikirler bulunur.
Ey Gafil! Sen kendi şehvetine Aşk adını koymuşsun. Şu halinle o namusu ekberi soymuşsun. Aşkın asıl manasının altını oymuşsun. Bir bilebilsen küstahlığa nasıl doymuşsun...
Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.
Gözünün gördüğünü gönlünün gördüğüne değişirsen EYVALLAH. Gönlünün gördüğünü gözünün gördüğüne değişirsen EYVAH EYVAH.
Yaşadığın dünyaya bak; Yüce Tanrı, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin?
Sevgi ve acıma, insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvetse, hayvanlık vasfı.
Bize Gözün Değil , Gönlün Gördüğü Yürek Gerek. Düşlerdeki Tabir Değil , Gerçeğe Vuslat Gerek.
Kadınlar, Aklı Olanlara, Gönül Sahiplerine Pek üstün Olurlar. Cahillere Gelince, Onlar, Kadına üstündür. çünkü Tabiatlarında Hayvanlık Vardır. Sevgi Ve Acımak, Insanlık Vasıflarıdır. Hiddet Ve şehvet Ise Hayvanlık Vasıfları.
İstedikde vermedi deme... İstemeyi bilmedin bari yalan söyleme...
Yol kesenler olmadıkça, lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça, sabırlılar, gerçek erler, yoksulları doyuranlar nasıl belirir, anlaşılır?
Adalet nedir? Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti yerine koymaktır.; her su çeken tohumu sulamak değildir. Zulüm nedir? Bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yerde kullanmaktır.
Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. Ama unutma ki, rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.
Eğer tamamıyla zorluklara daldınsa, daralıp kaldınsa, sabret; çünkü sabır genişliğin anahtarıdır.
Ey diken arayan kimse! Cennete girsen bile, orada senden başka diken bulunmaz.
Yazık ki akşam oldu biz yine yalnız kaldık... Bir kıyısı görünmez denize daldık.. Bir gemiye binmişiz bulanık bir gecede... Allah'ın denizinde Allah'tan uzak kaldık...
Bir gün kızsan bana, alsan başını, yüz bin yıllık yere gitsen, dönüp kavuşacağın yer ben’im demedim mi?
Geminin yüzmesi için suya ihtiyaç vardır! Ama su geminin içine girerse onu batırır! Gemi için su ne ise mümin için dünya o dur!
Ey Gönül! Bir sürü dostlarının yanında, elbet ki düşmanların da olacak; Ama imtihan ya bu, onca düşmanın var iken seni dostun vuracak.
İnsanlar elbiseleri ile karşılanır sohbetleri ile uğurlanırlar.
Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır. Gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.
Ey Gönül! Sana deli desinler, divane, mecnun desinler; sana mağlup desinler, yenilginin zillet içindeki çocuğu desinler. Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler. Sana, 'kalbini kıramadı' demesinler. Ey gönül, haydi yenilgini mübarek kıl. Kır kalbini ve 'gönül' ol. Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden.
12 notes
·
View notes
Text
Yine uğradığımız bir taciz olayı daha... Adada gençlik merkezi diye bir yerde kalıyorduk. Dört kız bir odada, Arca'yla Başar'da farklı odalarda kalıyordu. Bu sayede arkadaşlarımız gelip gittikçe erkeklerin odasında kalabiliyordu. Fakat yine bir taciz olayı loading tabii ki. Yan tarafımızda dört polis vardı. TDK tanımına göre polis; kentte kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlamakla görevli kişi. Fakat bu adamlar huzursuzluk çıkarmak için doğmuslar. Body shaming yapmak istemiyorum ama hepsi de öküz gibiler. Her akşam içip içip sürekli ayyaş gibi geziyorlar ortalıkta. Yanlarından her geçmem de ısrarla selam veriyorlardı ve ben ısrarla sesimi çıkartmıyordum. Bizim kızları kenara çekip evli misin, müslüman mısın gibi sorular sorup; çok güzelsin, seksisin gibi ithamlar da bulunuyorlamış. Hatta arkadaşlarımıza bakire olup olmadığımızı bile sormuşlar. Gel de öldürme. Ben zaten bu söylediklerini duyduğum zaman inanılmaz öfkelendim ve kaldığımız yeri değistirmelerini talep ettim. Onlar düşünüyor ki beni seçebilirler, istedikleri kadını elde edebilirler. Hayır abi. Sen beni seçemezsin, fiziksel veya sözlü taciz edemezsin, kişisel alanıma müdahale edemezsin, o erkeklik nefsini benim vücudumla ben istemediğim müddetçe doyuramazsın. Ayy yazarken bile sinirlendim. Allah'ın belaları. O yüzden burda hep gittiğimiz raid cafe diye bir yer var. Oranın sahipleri ve çalışanları inanılmaz tatlı insanlar. Sahibinin kızı Lina'yla da arkadaş olduk. Kafelerinin üstü otel olarak kullanılıyor. Sağolsunlar durumu anladıktan sonra bizim gençlik merkezine yalnız dönmemize izin bile vermediler ve eşyalarımızı toplayıp otele geçiş yaptık.
Meryem ve Fathi... Tunus'ta aşk başkadır arkadaşlar. Aşkın kendisi direkt bambaşkadır aslında. Ve sizi hiç ummadığınız bir zamanda, hiç ummadığınız bir yerde kıskıvrak yakalayıverir. Meryem ve Fathi burda tanıştılar. Aralarındaki duygunun bu kadar yoğunlaşabileceğini düşünmemiştim. Sadece takılırlar, flört ederler diye düşünmüştüm. Ama şimdi ayrılık vakti yaklaştıkça Fathi'yi de Meryem'i de sürekli ağlarken görüyorum. Hayır aga. Öyle bir şey ki tesellisi de yok bu durumun. Kanser olmuş ölecek bir insana üzülme iyileşirsin demek gibi bir şey bu. Meryem'de benim gibi. En doruk noktalarda yaşıyor her şeyi. Tam seviyor, tam bağlanıyor. Bizim gibiler için daha zordur o yüzden birinden vazgeçebilmek, kendini önceliklendirebilmek, mantığınla hareket edebilmek. Ve bu tip insan ilişkileri öyle bir şeydir ki, her şeyin belki en zalimi... Kurtulmak istemezsin çogu zaman. Kurtulmaya çalışsan da daha çok yakana yapışır. Çünkü öyle ya da böyle, gerçek duyguların yok olduğu bu dünyada herkesin inanılmaz bir sevgi ihtiyacı var. Bunu bulduklarında ise ilişki toksikleşse bile sadece o sevgiyi almaya devam edebilmek için o iliskinin içinde kalıp kendilerine eziyet etmeye devam ediyorlar. Fathi zaten benim burdaki favori adamım, Meryem'i de çok seviyorum. İkisinin hislerine de inanıyorum. Ellerinden gelse birbirleri için ülke değistirecek durumdalar. Fathi'nin ablası gelmiş uzun zaman sonra Fransa'dan. Çocuk hiç sevmediği Kerkennah Adasında günlerdir Meryem için kalıyor ve bırakıp ablasını görmeye gidemiyor. Allahım bir gün şöyle sevilmeyi bana da nasip et nfndmdmddm. Uzun lafın kısası umarım her şey gönüllerince olur.
Zaaim diye bir cafe var burda. Akşam oraya gidelim diye konuşuyoruz. Ben de sandım ki canlı müzik falan var, eğleniriz gideceğimiz yerde. Hâlbuki mekan Koç odeon nero. Millet piyasaya oturmuş orda. Ayy şaka gibiler gerçekten. Kafeye girdiğimizde elli kişilik insan topluluğu dönüp ibne ibne bizi izlemeye başladı. Hayatımda sosyal anksiyetem daha önce çok nadir anlarda bu kadar artmıştır. Assil o kadar meraklı ki kızlara... Adam en köşeye, her yeri rahatlıkla görebilecek bir yere oturup, gelen geçeni dik izlemeye başladı. Hayır bir de asıl rahatsız edici olan, bunlar böyleyse demek ki diğer oturanlar da böyle. Cinnetlikler gerçekten.
Otostop çekmek... Türkiye'de en son başıma gelen olaydan sonra tövbe etmiştim aslında. Keşke o tövbem de kalsaymışım. Otostop çekip ulaşıma para ödeyen tek insanlar olduk sanırım. Bir gün proje yerinden dönüyoruz, taksi bulamadık. Ben de başladım otostop çekmeye. Transporter durdu bir tane. Gideceğimiz gere geldiğimizde; dört kişiden, kişi başı 5 dinar olmak üzere 20 dinar istedi. Lan ben taksiyle gitsem dört kişi toplam 10 dinar ödüyorum. Bu nasıl kazıkçı bir millet. On dinar verip yürüdük daha sonra. Otostopu çektiğimiz çocukta burda Saida diye çok güzel bir kuruvasancı var, orda çalışıyor. Geçen gün Meryem tatlı almış. Normalde tatlıyı koydukları pakete bu zamana kadar hiç para ödememişken, kızdan 1.3 dinar para almış puşt. Bunlar Türkleri de geçmişler artık gerçekten. He bir de otostop demişken, geçen gün hep beraber kastil otele gittik. Çok kalabalıktık ve tek arabamız vardı. Fathi kızları ve Arca'yı alıp gitti. Fedi, ben ve Assil ise Fathi ikinci tura gelene kadar yürümeye başladık. Saat akşam 7 falan. Ben de dedim ki otostop çekelim. Yola durup gelen arabanın bir tanesini durdurdum. Adamlar durduktan sonra çocuklara sadece o gelsin demişler ya inanabiliyor musunuz. Fedi; bunu bir daha yapma yoksa ikinciye kavga etmek zorunda kalırım, bu adamlar gündüzden beri içiyorlar, ben durdursaydım erkek olduğum için saygı gösterip dururlardı ama sen kadın olduğun için sadece onlarla gitmek istediğin için durduruyorsun zannediyorlar dedi. Hayatımda kendimi ve cinsiyetimi bu kadar aşağılayacak bir an daha yaşamamıştım sanırım. Çok üzüldüm. Hödükler abi kısaca. Dünyadaki hırboların yüzde ellisi buraya toplanmış gibi.
3 notes
·
View notes
Text
Serkan Deniz Özdemir'in Blackpill manifestosu hakkında görüşlerim.
Twitter'da şans eseri karşıma çıkan bir manifestoydu. Merak ettim linki açtım 66 sayfalık bir şeyin içinde buldum kendimi. Biraz okuyayım dedim. Eğer okumak isterseniz linki bırakıyorum. https://www.docdroid.net/XFjQNUU/blackpill-manifestosu-3-pdf
Sevgili Serkan, sen ne eziksin ne de üstün zekalısın. Sadece sorgulayan ve genel gruba kendini dahil hissetmeyen birisin. Çoğu insan gibi.
Kadınlar konusunda söylediklerine verecek çok cevabım oldu ve hepsini de verdim. Bazı yerlerde çok zırvalamışsın. Hayata dair söylediğin diğer konuların bazılarında benzer düşünmüşüz. Bazılarında fazla ekstrem düşünmüşsün. Ama bi şey söyleyesim gelmedi.
Bu cevaba da denk gelir misin gelirsen ne işe yarar hiçbir fikrim yok. Sanırım içimde bir şeyler tetiklendi ve cevap vermek istedim.
''Şunu söylemeliyim ki bir erkek olarak her zaman harcanacak ilk insan sensindir. Savaşlarda erkekler savaşır, en zor fiziksel işleri erkekler yapar, en çok zorbalığa uğrayanlar erkeklerdir, çoğu zaman hiçbir konuda ayrıcalıklı olmazlar. (Geri kalmış yerler hariç.) (Bu dediğim son ifade tüm batı toplumları ve türkiye için kesinlikle geçerlidir.) Erkeklerin çoğunun bir karşı cinsten gerçek bir sevgi görmesi imkansızdır. Hayat erkek için çok zordur ve her gün bu zorluk artmaya devam edecektir. Toplum dejenereleştikçe, insanlar atomizeleştirildikçe, uyutuldukça ve köleleştirildikçe bu devam edecek. Kadınlar bir erkeğin hayatının ne kadar zor olduğunu hiçbir zaman anlamaz. Kadınların hayatlarındaki en büyük acılar regl sancıları ve doğum yapmaktır. Doğum ne kadar acı verici olsa da doğumdan sonra kadınlar doğum yaptıkları için hiç pişman olmaz çünkü doğaları buna izin vermez. Çünkü en büyük görevlerini gerçekleştirmişlerdir: Çocuk dünyaya getirmek. Bunun vereceği mutluluğu başka hiçbir şey bir kadına veremez. (Belki bir chadle birlikte olmak yaklaşabilir) Bu yüzden ne kadar acı verici olursa olsun doğum yapmak kadınlar için harika bir şeydir. Zaten doğum sancısı çok kısa süren bir olaydır.''
Erkekler zor işler yapar evet, ama biliyor musun artık kadınlar da fabrikalarda çalışıyor ve erkeklerin yaptığı ağır işleri yapıyor. Erkeklerin oranı çok daha yüksek olabilir evet ama emin ol kadınların da eli armut toplamıyor. Üstelik senin de dediğin gibi kadınla erkek eşit değildir. Kadınlar erkeklerle aynı işi yapıyor, daha az maaş alıyor, daha az saygınlığı oluyor ve kadın olduğu için erkekten daha çok yoruluyor. Üstelik regl olduğu günler daha da çok zorlanıyor. Sonra o kadın eve geliyor. Yemek yemek istiyor çünkü çok yoruldu ve acıktı. Ama o kadın eve geldiğinde kimse ona yemek yapmıyor. Ya da kimse onunla birlikte yemek yapmıyor. Çoğu çalışan kadın evin sorumluluğunu tek başına üstleniyor. Çünkü çoğu erkek bir anneyi bırakıp diğer anneyle evleniyor.
Savaşlarda erkekler ön planda evet (bu yüzyılda savaş kalmadı ama yine de cevaplayayım) Kadın erkek savaştayken oturup keyfini sürmüyor, geride kalan çocuklarıyla yaşam mücadelesi veriyor, ayakta kalmaya ''aile''sini korumaya çalışıyor. Erkeklerin savaşa gitmesine saygı duyuyprum ve bu zorluğu anlıyorum fakat kadınların hiçbir şey çekmediğini sanmanı da düzeltiyorum. Çünkü öyle bir şey yok. Sen bunu ''sanıyorsun''
Kadınların acısını doğum yapmaya ve regl olmaya indirgemene geleyim. Regl basit bir şey olabilir buna indirge tamam. Kabul ettim. Ama doğum başlı başına büyük bir olay. İki acıdı geçti gibi bir şey değil. Bu da senin ''sandığın'' şeylerden bir diğeri. Üstelik çocuğun sorumluluğu da tamamen kadına ait. En başından beri. Erkeğin çocuk üzerinde doğru düzgün bir sorumluluğu yok bile.
Kadınlar nüfuzlu güçlü erkek ister diyorsun aslında bu doğamız gereği böyle. Erkek nasıl çok eşliliğe eğilimliyse bunun belirli evrimsel sebepleri varsa, kadınların güçlü erkek istemesinin de sebepleri var. Kadın güçlü ona ve çocuğuna bakabilecek bir erkek tarafından döllenmek istiyor. Döllenmek de neyse :D
İstatistiksel olarak erkek daha başarılı falan demişsin yüzyıllardan örnekler vermişsin. Ya kadınla erkek eşit haklara sahip olmaya daha yeni başladı farkındaysan? Kusura bakma 100 yıl içinde tüm insanlık tarihindeki erkekler kadar başarılı olamadığımız için. Bu istatistikte nasıl geri kalırız ya tüm şartlarımız eşitti halbuki biz erkekler kadar başarılı nasıl olamamışız hayret.
Bu ülkede ''Baba beni okula gönder.'' diye kampanya yapıldı. Kız çocukları okusun diye. Level bu yani.
Kadınların aradığı erkek tiplerinden bahsetmişsin. Bence baya güzel kriterler vardı geniş omuz kas para falan. Kim istemez? Herkes ister. Sen de istersin. Ama tüm bu materyallerin yanında karşılıklı oturup konuşabildiğin, hayata benzer pencerelerden bakabildiğin, seni anlayan ve senin de anladığın, birlikte bir yol yürüdüğün, birlikte daha iyi insanlar olabildiğiniz, hoş vakit geçirebildiğiniz biri olmadığı sürece bunlar sadece materyal. Ve sen de bu materyallere takılıp kalan bir kadınla olamayacak birisin. O yüzden o kadınları ele ve önüne bak. Çünkü tüm kadınlar öyle değil. Sen bunu ''sanıyorsun''
Tüm kadınlar senin kriterlerine uyamaz, tüm erkekler de benim kriterlerime uyamaz. Hatta uyabilen bir tanesini bulursan kendini şanslı say.
Kadınların dikkatini hep sorunlu erkeklerin çektiğini söylemişsin ve kendi halinde erkeklerin kadınların dikkatini çekmediğini söylemişsin. Kötü çocuklardan bahsetmişsin.
Bunları seven bir kadın grubu var evet ve bu grubun ergenlikte özellikle çok fazla olduğunu düşünüyorum. Ama bunun yanında daha sakin yapıda olup sürekli yavşak erkeklerin dadandığı, o yavşak erkeklerden sıyrılıp bir türlü kafasına göre birini bulmayan kadın da çok.
Kendimden örnek vereyim. Benim beş yıldır bir sevgilim var. Çok kendi halinde sessiz sakin biri. Çok efendi biri. O bahseddiğin chadlerden de değil incellerden falan da. Dümdüz insan. Ben de aynı şekilde. Ama o da ben de birbirimizi bulana kadar çok saçma sapan insanlar tanıdık. Kimisi çok ''bad boy''du kimisi çok kekoydu kimisi çok ''pick me girl''dü kimisi çok kezoydu. Ama sonunda iki aklı başında insan birbirini bulabildi. Bunu herkes yapabilir demiyorum. Ama arayan bulur. Eğer insanları bu kadar iyi tandığını iddia ediyorsan sen de bulabilirsin.
Kadınlar hayatı minecraftta peaceful oynamak bilmem ne demişsin. Dostum sen tam olarak ne zırvalıyorsun? Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bi ülkede sence bir kız peaceful yetişebilir mi aq? Ben sırf kadın olduğum için ne kadar çok baskı yedim haberin var mı? Benden daha fenalarını ne kada çok kadın yedi farkında mısın? Bu bizim çocukluğumuzda başlıyor. Erkek çocuğu erkek çocuğu olduğu için it gibi dışarı salınıyor. Kız çocuğu da kız olduğu için itler ısırmasın diye fanusun içine koyuluyor. Katı kurallar çerçevesinde boğuluyor. Bazı hard level müslüman ailelerde kızlar kapatılıyor, izole yaşamaları isteniyor. Üstte de dedim. Bu ülkede ''Baba beni okula gönder.'' diye kampanya yapıldı. Level bu. Kız çocuklarının doğurdukları, babası yaşında adamla evlendirildikleri bi ülkede yaşıyorsun. Farkına var bunun. Sen sol gerici cihangir tayfaya fazla bilenmişsin. Türkiye gerçekleri sadece o gruptan ibaret değil. Bunu hatırlamanı tavsiye ederim.
Sevgiler.
2 notes
·
View notes
Text
Güven neydi ?
Herşeyin başı , en büyük dayanaktı güven . Onunla başlar , onun yokluğunda nihayete ererdi herşey .
Güven bir kere yara alırsa, gemiye su dolmaya başlamış demektir . Ya gemiyi terk edeceksiniz , ya onaracaksınız . Onarmak zaman alacak , üstelik ne kadar usta olursanız olun daima izi kalacak .
Bu yaralar sevdiğiniz insanlar tarafından verilmişse size , işler oldukça zordur . Çünkü ancak sevdiklerimiz yakabilir canımızı , onlar derin yaralar açar . Zaman geçirmez , teselliler unutturmaz.
Ne gariptir ki birini sevmek değer vermek eline bir silah vermekten farksız .
Çünkü onlar bizi tanırlar , zayıflıklarımızı görürler . Ve nereden vursalar canımız yanar .
Elbette ki affetmek de bir seçenektir. Unutmak , yaşanmamış saymak sizin elinizdedir . Ama bazen bu bile imkansızdır , çünkü yapılan herşey içinize öyle oturmuş canınızi öyle yakmıştır ki affetmenin kendinize yapılan bir haksızlık olduğunu düşünürsünüz. Kendinize başkalarına verdiğiniz şansları vermediğinizi görürsünüz . Bu acı bir farkındalıktır . Artık çok geçtir , o tren kaçırılmış , o şarkının nakaratı çoktan geçmiş, o sevgi çoktan ziyan olmuştur.
3 notes
·
View notes
Text
Korkudan geberirken git dicen demiş sezen aksu sizce de öyle mi? Aşk gururuna yenik düşmemek demek mi yoksa aşk gururuna yenik düşmek demek mi ?
Bence aşk gururuna yenik düşmemek demek nolursa olsun ne kadar severseniz sevin gururunuzu hiçe saymayın bence. çünkü aşk bile geçici ve ya çoğumuz aşkı yaşamadık sadece sevdik o yüzden geçici olduğunu düşünüyoruz yani en azından ben öyle düşünüyorum hem onsuzluk zordur derler ama alışıyo insan yani ben alıştım onsuzluk zor değil artık onsuzluk benim için hiç bi şey sanki o daha önce var olmamış gibi hissediyorum artık, sadece adını, soyadını bi de bana anlattığı hikayeleri sonra onun gerçek yüzünü, onun gözlerini, onun vücudunu, onun elerini , saçlarını, bakışlarını, gülümseyişini, bana baktığındaki kırgın ama aynı zamanda o kırgın gözlerin altında yatan özlem, sevgi ve küçük çocuğu biliyorum
Aslında biliyo musunuz o beni hala seviyo adım gibi eminim ama bana güvenemiyo çünkü onu öok kırdım ama bi bilse onu nasıl sevdiğimi ve ya onu unutamadığımı ama işte insanın ağzı kilitleniyo bazen öyle duruyosun hiç bi şey diyemiyosun kimseye o yüzden kaybettim zaten
2 notes
·
View notes
Text
.
Yalnızdı.
Kalabalıklar içinde, çok sevilirken bile yalnızdı.
Bugün de anısının bir yanı hâlâ yalnız…
Çağlar boyu adının anılıyor olması bu yalnızlığı dindiremiyor…
Ta o günden bugüne bir “bölüğün” sadece onun yolundan gittiğini söylemekte ısrarlı oluşu, zamanında “Andolsun ki, sözünüze inanmadan sabahladım; yardımınızı ummadım, düşmanı sizinle korkutmadım” diye haykırışını unutturamıyor…
Hayır, hayır… Bazen aynı şeye inanmak, aynı yola baş koymak insanları birbirine gerçekten “yakın” kılmaya yetmiyor.
O öyle bir biçimde inanmıştı ki, yapayalnızdı…
“Azim ve irade sahibi kırk kişi bulsaydım hakkımı dilerdim” demişti.
Bulamamıştı.
Kırk kişi…
Binlerce seveni vardı, binlerce sayanı vardı; yüz süreni, omuz vereni vardı. Ama yanında onun gibi saf tutacak kırk kişi bulamamıştı, öyle yalnızdı.
Elbette yalnızlığı, hayatın önüne getirip koyduğu sorumluluklar karşısında sızlanan, mızmızlanan bir yalnızlık değildi.
Onunki dünyaya efendi olmanın getirdiği “kopuş"tu…
Hani Nietzsche diyor ya, "En ıssız çölde, ruh biçim değiştirir, aslan olur.”
O da bir bakıma hem içindeki çölden, hem de kalabalıkların çölünden geçmiş, aslan olmuştu…
Evine biat etmek, ona bağlılıklarını sunmak için insanlar hücum ettiğinde küçük çocuklarının ezilmekten zor kurtulduğu o hengâmeyi şöyle anlatmıştı bir keresinde: “Halkın etrafıma, sırtlanın boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni ezen bir şey olmadı şu hayatımda…”
En kutlu kişi dünyadan ayrıldığında öteki güçlüler iktidar kavgası yaparken o, sevdiğinin naaşını yıkadı. O sırada “Başkasından ayrılsak teselli bulurduk, senden ayrılışa teselli yok” diye gözyaşı dökerken aslında kendi yalnızlığının örgüsünü örüyordu yavaş yavaş…
O sırada dışardaki kızışan iktidar kavgasına dönüp bakmış ve hüzne kapılmıştı: “Bir sudur ki kokmuş; bir lokmadır ki yiyenin boğazında kalmış, kursağına oturmuş… Bir şey söylesem derler ki baş olmaya hırsı var, sussam derler ki ölümden korkar.”
Gözleri sadece bakmazdı onun, görürdü. Kalbi çarpmazdı sadece, hissederdi.
Bu yüzden insanın çağlar aşırı gerçeğini kavramakta hiç güçlük çekmemişti: “Siz Allah'ın ahitlerinin bozulduğunu görüyorsunuz da kızmıyorsunuz; fakat babalarınızın ahitlerinin bozulmasından öfkeleniyorsunuz…”
İşte bu yüzden hâlâ anısı da yalnız…
Çünkü hâlâ yeryüzü aynı bağların kölesi olanlarca kana boğuluyor. Hâlâ babalar ne derse öyle oluyor…
Kırgındı…
Ama hiç gücenmemişti.
Hınç hiç yanına yaklaşmamıştı.
Kırılan hayallerinden düşmanlarına değil, hep kendine pay çıkardı.
“Semerin sırtına, yuların boynuna ey dünya; senin tırnaklarından kurtuldum, yollarından çekildim ben” demekten çekinmemişti.
Peki, hiç mi isyan etmemişti?
Galiba bir gün…
“Bir dağ bile beni sevse musibete uğrar” dediği gün…
Savaşçıydı.
Kılıcıyla tanınırdı.
Ama bütün yiğitler gibi yalnız savaşçıydı.
Savaşta şöyle dua edilmesini isterdi: “Allah'ım, onların da canlarını koru, bizim de. Aramızı uzlaştır.”
Sevilmekten başı dönmeyecek kadar yüce ve bilge olmak zordur, çok zordur.
Ama o böyleydi ve o yüzden sevilmeye karşı bile uyanık olmaya çağırmıştı insanları: “Yakındır, benim yüzümden iki bölük helak olur gider:
Bir bölüğü beni fazlasıyla sevendir, sevgi gerçek olmayan inanca yürütür onu; öbürü bana buğuz edendir, gerçek olmayan yola salar onu.”
İnsan bir yerden başlayıp onu anlatmaya girişince yine onun tarafından durduruluyor. Çünkü demiş ki bir gün kendisini övene: “Ben dediğinden aşağıyım, gönlünde gizlediğinden yukarıdayım.”
O yüzden burada duruyorum.
Zaten tarih de susuyor.
Adının sık anılıp sık çağırılması, sadeliğinden uzak biçimde çileci gösteriler yapılması onun anısının bütün sıcaklığıyla katılmasına yetmiyor…
O unutmayın ki… Bir yanlışla galip gelmektense, doğrulara sırtını vererek uzun bir mağlubiyetin kapısını açmaktan çekinmemiş, bu uğurda şehit olmuştu.
O, Hz. Ali…
Ali Bin Ebu Talip… Büyük yalnız…
6 notes
·
View notes