#çünkü yılbaşı tatili
Explore tagged Tumblr posts
Text
YOZGATLI
Erdoğan’ın Almanya ziyareti sebebiyle verdiğim bir röportajda “Ülkeni özledin mi?” diye sorulunca cevap vermekte çok zorlandım. Böylesi çok kolay bir soruya çok kolay bir cevap vermek gerekirdi elbette.
Oysa ben hala bu cevabı bulamıyorum. Düşündükçe cevap gözümde büyüyor, kocaman oluyor, üzerime yığılıp beni ezmeye çalışan bir canavara dönüşüyor.
Belki yakın zamanda kaleme aldığım bu hikâyede saklıdır bazı duygularım. Belki daha yaşamadan yazmışımdır hissimi. Belki de cevap yoktur. Bilmiyorum…
Yetvart, o şehri hayatında bir kez olsun görmemiş olsa da sorulduğunda “Yozgatlıyım” demekten garip bir haz alıyordu. Ne de olsa babası Artin orada doğmuş, on üç yaşına kadar Yozgat sokaklarını arşınlamış ardından İstanbul’a gelmişti.
Ve bu kadarı ihtiyacı olana gönül rahatlığıyla “Yozgatlıyım” demek için yeterli veriydi. Ayrıca “Yozgatlıyım” dediğinde gelebilecek pek çok cahilce soruyu önceden kestirip atmış oluyordu.
- Adın Yetvart mı? Ne garip isim yahu. Nesiniz siz?
- Ermeniyim ben.
- E nereden geldiniz bu ülkeye?
Bir defasında dayanamayıp “Nereden geleceğiz ulan, asıl buradan gittik biz be” diye patlayıvermişti de karısı Ağavni akşam evde çok kızmıştı olan bitene. “Buradan gittik biz” meselesi Yetvart için gerçekten de husumetli bir konuydu.
Uğursuz zamanlarda yola çıkarılan Ermeni kafileleri içerisinde olan, Yozgat’tan Suriye çöllerine sürülen sülalesinden sadece babaannesi Takuhi ile küçük oğlu Artin sağ kalmıştı diye biliyordu.
Oysa bir amcasının ölmediğini, Müslüman bir aile tarafından saklandığını, biraz büyüyünce gördüğü kötü muameleden sıtkı sıyrılıp o evden kaçtığını, bin bir badire atlattıktan sonra Beyrut’a ulaştığını, orada bir aile kurduğunu öğreneli daha altı ay bile olmamıştı.
Bu altı ay boyunca her gün telefonla konuşmuşlardı. Amcası, yengesi, amca çocukları, amca çocuklarının çocukları, Yetvart, Takuhi, onların biricik oğulları Tanyel... Keşke babası Artin sağ olaydı da bu hallerini göreydi diye her telefon konuşmasından sonra söylenip duruyordu Yetvart.
Aralarında hep Ermenice konuşuyorlar, Yetvart arada Türkçeye döndüğünde amcası Kapriyel cevap vermez oluyordu. Bunca yıl sonra dili unutmuş olmalı diye düşünmüştü.
Ta ki “Hadi amca topla aileyi gel memlekete. Kalabildiğiniz kadar kalın. Hem bizimle hem memleketle hasret gidermiş olursunuz.” diyene kadar.
Kapriyel amca böğürürcesine, üstelik Türkçe haykırdı:
“Sakın ola. Sakın olaaa. Bir daha ağzından duymayacağım bunu. Atamı, babamı, bacılarımı mezarsız ölüler haline getirenlerin arasına mı geleyim?
Evimizi, huzurumuzu, ailemizi çalanların ortasında mı kalayım? Kapatırım bu telefonu yüzüne bir daha da duyamazsın sesimi oğul. Sakın ola. Sakın olaaa...”
Ne diyeceğini bilememişti Yetvart.
Tanyel’in sömestr tatili geldiğinde Beyrut’a uçak biletleri alınmış, bavullara kıyafetten çok hediye istiflenmiş, aileden kalan tüm fotoğraflar, anı eşyaları toparlanmıştı bile. Beyrut Havaalanı’nda ilk karşılaştıklarında hiç konuşmadan sarılıp neredeyse 25 dakika ağlaştılar desem inanın abartmış olmam.
Karşılamaya Beyrut’taki tüm akrabalarının yanı sıra mahallelerinden dört komşu Ermeni aile daha gelmişti. Eve gitmeleri düğün konvoyu gibiydi. Kornalara basıyorlar, camdan mendillerini sallaya sallaya araba teybinden çalan şarkılara tempo tutuyorlardı.
Eve vardılar. Yılbaşı gecelerini aratmayacak bir sofra kurulmuştu. Biber dolması, plaki, pastırmalı humus, içli bulgur pilavı, pezzik cacığı, helle, çullama, tandır kebabı, şöbiyet. Gece yine acıkırlarsa diye paça çorbası. Bir de 70’lik Lübnan rakısı.
Arada birbirlerine sarılmak için davranmalarını saymazsak neredeyse sabaha kadar hiç kalkmadılar sofradan. Önce ölmüşlerini andılar. Aile üyelerinin akıbetlerini bilmemekle lanetlendikleri kötü büyü bozulmuştu sanki.
Kapriyel amca hem kendi anlatırken hem de anlatılanları dinlerken ağlamayan tek kişi olmuştu masada. Arada tok bir sesle “Mekânları cennet olsun. Çok çektiler çünkü” deyip duruyordu sadece.
Sonra yaşayanları konuştular. Kim ne okudu, ne meslek edindi, kiminle evlendi, kaç çocuğu oldu, çocuk ne okuyor, ne iş yapmak istiyor derken sabahın ilk ışıkları salona düşmeye başlamıştı.
“De hadi yatalım artık. Daha on günümüz var be. Her şeyi bugün konuşursak yarın ne edeceğiz? Hadi bakalım toparlanın. Odalara!”
Yetvart öğlene doğru uyandığında amcası Kapriyel dışardan eve yeni geliyordu. Taze ekmek almaya gitmiş olmalı, diye düşündü.
Ev ahalisi miskin miskin uyuyordu ve pek de kalkacakları yok gibiydi. “Amca hadi bir turlayalım. Mahalleyi göreyim, esnafı göreyim” dedi Yetvart.
Kapı eşiğine geldiğinde, ayakkabılıkta aranmaya başladı ama ayakkabılarını bulamadı. Ağavni’nin, Tanyel’in ayakkabıları oradaydı işte. Tam onların yanında duran gıcır gıcır rugan onun değildi ama. “Aranma oğul, yeni ayakkabı aldım sana. Onu giyiver” dedi Kapriyel amca.
“Yahu amca, niye böyle bir şey yaptın? Rahattı benim ayakkabılarım. Yol yürüyeceğiz, vurur bunlar şimdi ayağımı. Hadi ver de giyeyim benimkileri.”
“Uzatma be oğul. Giy işte bunları. Sordum, en rahatı bu dediler. Giy işte.”
“Ama amca...”
“Uzatma işte” diye bir bağırdı ki Kapriyel amca, ev halkının yarısı uyandı bu sese.
Sonra kıpkırmızı oldu suratı. Alt dudağını neredeyse kanatacaktı ısırmaktan. Kan çanağı halinde gözlerinde daha fazla tutamadı yaşlarını. İki gözünden iki yanağına aynı hizada akmaya başladılar.
“Oğul o ayakkabı vatan toprağına basmıştır. Aldım sakladım onu kendime. Kıymetlimdir. Gayrı sana vermem ben onu. Al giy şu ruganları işte. Uzatma artık.”
Yetvart, Kapriyel amcasının Türkçe konuştuğunu ikinci kez duymuştu...
HAYKO BAĞDAT
0 notes
Text
Annem İstanbul a giderse
#babaannemle halam gelip bizde kalacakmış#ben nuray ı boğarım#Allah ım#gerçekten hani sınanıyorum biliyorum ama aynı ev çok fazla#bir de annem Çarşamba giderse pazartesiye kadar gelmez yani bu demek oluyor ki hafta sonu da kalırlar#ve ben iki gün de evdeyim#çünkü yılbaşı tatili#yılbaşına bunlarla gireceğim bir de#gerçekten ben nereye gideyim ne yapayım bilmiyorum
3 notes
·
View notes
Text
İtalya…
Hepimiz için ibret dolu.
Neleri yanlış yaptılar, neleri eksik yaptılar, şu anda ne yapıyorlar?
Derslerle dolu.
★
(İtalya'yı Türkiye'de en iyi bilen gazeteci kimdir derseniz…
Değerli arkadaşım Korcan Karar'dır.
Orada okudu, orada gazetecilik yaptı, öğrencilik arkadaşları var, meslektaşları var, bağını hiç koparmadığı 40 yıllık dostları var.
Türk-İtalyan ilişkilerine katkılarından ötürü, İtalya cumhurbaşkanı tarafından “onur nişanı”na layık görüldü, “cavaliere” unvanı verildi, basında bu ödüle layık görülen ilk gazeteci oldu.
Korcan'dan rica ettim, İtalya notları derledi.)
★
Virüsün salgına dönüştüğü Lombardiya bölgesi, İtalya'nın en zengin bölgesi… Dünyanın en ünlü moda markalarının merkezi Milano, Ferrari'nin üretildiği Modena, Fiat'ın üretildiği Torino, parmesanın başkenti Parma, hepsi kuzey İtalya'da yeralıyor.
Halbuki, virüs salgınının, güney İtalya'da, nispeten garibanların yaşadığı, nispeten hijyen sorununun yaşandığı Sicilya'da çıkması beklenirdi, Napoli'nin kırılması beklenirdi. Ama öyle olmadı.
Tam tersi oldu.
En zengin bölgede patladı.
Çünkü…
Bu bölgede, 20 bin euroluk çantayı, 10 bin euroluk ayakkabıyı ucuza maletmek için, Çinli işçi çalıştırılıyor, Çin kasabaları var, aileleriyle birlikte onbinlerce Çinli işçi yaşıyor. Bunlar yılbaşı tatili için ülkelerine gittiler, geri döndüler, gelirken virüs taşıdılar.
İşte bu yüzden, İtalya'nın ve hatta Avrupa'nın en zengin bölgelerinden biri olan Lombardiya'da salgın patladı.
★
(Türkiye'de sansürleniyor, haber yapılması engelleniyor ama, Türkiye'de maden, inşaat ve tekstil sektörlerinde 20 binden fazla Çinli işçi çalışıyor. Bunların kaçı yılbaşında Çin'e gidip geldi?)
★
Marcello Ugolini…
Yıllardır devlet televizyonu RAİ1 ve devlet radyosu GR2'de görev yapan, İtalya'nın en tecrübeli, en güvenilir gazetecilerinden biri.
Türkiye'ye ne söylemek istersin diyoruz?
İlk lafı şu oluyor…
“Bu iş çok ciddi, bu işi çok ama çok ciddiye almanız gerekiyor!”
★
Başlarda tıpkı Türkiye'de şu anda olduğu gibi “sokağa çıkmayın” laflarına inanmadıklarını belirterek, anlatıyor…
“Sosyal medyaya bakıyorsunuz, balkonda şarkı söyleyen İtalyanları görüyorsunuz, bomboş yolları filan görüyorsunuz, hastaneleri görmüyorsunuz!
Perde arkasında yaşananlar, yani hastanelerde yaşananlar yayınlanmadığı için, görmüyorsunuz!
Ben size gerçeği söyleyeyim…
İnsanlar komaya girerek ölmüyor, insanlar bilinci açıkken boğularak ölüyor.
Yeterli solunum cihazı yok.
Burada doktorlar mecburen insan seçiyor, yaşlılar yerine gençleri seçmek durumunda kalıyorlar, bu çok zor bir durum, doktorların psikolojisi darmadağın oluyor.
İnsanlar, tek başlarına ölüyor.
Yakınlarını son kez göremeden ölüyor.
İnsanlar cep telefonlarından görüntülü bağlanıp vedalaşıyor.
Lütfen çok ciddi düşünün.
Lütfen çok ciddiye alın.
Lütfen çok ciddi davranın.
Başımıza büyük felaket geldi.
60 milyonluk İtalya, uyarılara kulak asmadığı için böyle oldu.”
★
İtalya'da mezarlıklar gömüye kapatıldı.
Coronavirüs'ten ölenler bu mezarlıklara gömülmüyor.
Virüsten ölenler için ayrı mezarlıklar yapılıyor.
Özel tabutlarla, tören yapılmadan…
Akrabaları, çocukları bile katılamıyor.
Devlet alıyor, götürüyor, gömüyor.
★
Corona hastaneleri kuruluyor.
Roma'da sırf virüs için 1.500 yataklı hastane yaptılar, dün açıldı.
★
Meşhur Milano fuarı, dünyanın en ünlü moda markaları resmi geçit yapardı, dünyanın en ünlü mankenleri defile yapardı… Milano fuarı'nın kapalı alanı 1.600 yataklı hastane haline getirildi.
★
Yine Milano'da San Rafaele hastanesinin bahçesine iki dev çadır kuruldu, kapalı tenis kortları gibi, Corona19 hastanesi adı verildi.
★
(Bizim umrecilere yaptıkları gibi, hiç kimseyi otobüslere doldurup, üniversite yurtlarına filan tıkmıyorlar. Virüs tespit edilen hastaların tamamı hastane ortamında, hekimlerin hemşirelerin gözetiminde tutuluyor.)
★
Bu işin ilacı yok, aşısı yok.
Solunum cihazı gerekiyor.
İtalya'nın en büyük eksiği, işte bu cihaz.
İstersen 100.000 yatak hazırla, solunum cihazı yoksa, hikaye.
Solunum cihazı yoksa, yoğun bakım ünitelerinin, karantinaların hiçbir manası yok.
★
İtalya, Avrupa Birliği'nden yardım istedi.
Kimse vermedi.
Almanya, Fransa, solunum cihazını boşver, maske bile vermedi.
Güya ortaklar.
Herkes kendi derdine düştü, anlı şanlı ortaklığın maskesi düştü!
Sınırlar yok deniyordu.
Sınırlar duvar oldu.
★
ABD'den yardım istediler.
Gelmedi.
★
Çin'den yardım istediler.
Wuhan'dan kalkan uçak, önceki gece Roma Havalimanı'na indi.
Çinli doktorlar, hemşireler, sağlık personeli geldi.
Hemen peşinden, yine Çin'den gelen bir kargo uçağı indi.
Bir kargo uçağı dolusu solunum cihazı ve tıbbi malzeme getirdiler.
Gözyaşlarıyla ve alkışlarla karşılandılar… Virüs Çin'den çıktı ama, şu anda İtalyan halkının en sevdiği, en saygı duyduğu millet, Çinliler.
★
(Türkiye'de kaç adet solunum cihazı var? Üç aydır virüs alarmı yaşanıyor, bu konuda çaba harcandı mı? İğneden ipliğe ithalat yapan, saman bile ithal eden Türkiye, solunum cihazı ithalatı yaptı mı?)
★
İtalya'da, sadece Lombardiya bölgesinde şu anda günlük 300 bin maske gerekiyor. Eczaneden aldığımız eften püften maskelerden değil, doktorların hemşirelerin taktığı maskelerden, her gün 300 bin adet gerekiyor. Ve, yok.
★
Virüsün tespit edilmesi için test yapılması gerekiyor.
Yeterli sayıda test kiti yok.
Kaç kişiye bulaştığını tespit edemezsen, karantina önlemi alabilmen de imkansızlaşıyor, hastanelere kaç kişinin hücum edeceğini kestirebilmen de imkansızlaşıyor.
★
(Türkiye, dünyada en az virüs testi yapan ülkelerden biri… Neden? Türkiye'de neden parmakla gösterilecek kadar az test yapılıyor? Test kiti mi yok? Fiyatları makyajla, enflasyonu düşük göster, işsizleri makyajla, işsizliği düşük göster, test yapma, virüs az çıksın, öyle mi?)
★
İtalya'daki trajedi nedeniyle sadece Avrupa Birliği kavramı değil, “süper güç” algısı da değişti.
Uçak gemim var, nükleer denizaltım var, tanklarım var, bu savaşta hiçbir işe yaramıyor!
“Süper güç” olmak, çok iyi hastanelere, çok işi sağlık ekipmanlarına, yeterli sağlık personeline sahip olman anlamına geliyor.
Kendisini “süper güç” zanneden G8 üyesi İtalya, şu anda zavallılığı yaşıyor.
Silahlı kuvvetler elbette çok önemli ama, sağlık ordun zayıfsa, sağlık orduna gerekli ekipmanı sağlamıyorsan, ülkenin sınırlarını koruyabilmen, vatandaşının canını koruyabilmen, mümkün olmuyor.
★
Diego Alba.
47 yaşındaydı.
Milano'da acil servis ambulanslarında görevli, tıp teknisyeniydi.
Yüzlerce virüs vakasına koştu, fedakarca çalıştı.
Önceki gün virüsten öldü.
★
Elena Pagliarini.
24 saat aralıksız çalışmıştı, suratında maskesiyle bilgisayarının üstüne yığılmış uyuyordu, beraber çalıştığı doktor arkadaşı cep telefonuyla fotoğrafını çekti… Virüsle mücadelenin sembolü oldu.
Devlet televizyonunda kendisiyle röportaj yapıldı.
Açık yüreklilikle anlattı…
“Hazırlıksız yakalandık, ne yapacağımızı bilmiyorduk, hangi hastaya koşacağımı şaşırmıştım, sedyenin kenarından geçerken elimi yakalayıp ‘ne olur beni kurtar' diyorlardı, yardım isteyerek gözlerimin içine bakan o insanlarımızın çaresizliğini ömrümün sonuna kadar unutamayacağım, dedelerimiz ikinci dünya savaşı gibi inanılmaz bir badireyi atlatmayı başarmıştı, biz de torunları olarak bunu atlatacağız, direneceğiz, ama lütfen ciddiye alın, lütfen evlerinizden çıkmayın, lütfen hijyeninize dikkat edin.”
★
Emekli sağlık personelleri göreve çağırıldı.
Doktorluk, hemşirelik gerçekten kutsal meslekler… Yaşı itibariyle en yüksek risk grubunda olan emekli hekimler bile, göreve koştu.
★
İtalya'da anakara ve adaları dahil, her yer kapalı.
Sadece eczaneler, süpermarketler, fırınlar ve benzinciler açık.
Bunun dışında her yer kapalı.
★
İnsanlar sokağa karneyle çıkıyor!
Yanlış okumadınız…
Herkesin bağlı olduğu bir karakol var, sabah o karakola mail atıyorsunuz veya cep telefonunuzdan mesaj atıyorsunuz, “şu sokakta şu evde oturuyorum, ismim şu, çıkıp ekmek alacağım” diyorsunuz, az sonra size geri dönüyorlar, “şu saatte çıkabilirsiniz” diyorlar, siz o mail'i print yapıp cebinize koyuyorsunuz, veya cep telefonunuza yolluyorlar, anca öyle çıkıyorsunuz.
Kapıdan çıkar çıkmaz illa ki polis durduruyor, izin kağıdınızı soruyor, gösteremezsen, derhal evine dön diyorlar.
★
İtalya'da ömür uzun.
Nüfusun önemli bölümü 80'in üzerinde.
Yaşlıların ihtiyaçları, valilikler ve belediyeler tarafından karşılanıyor.
Hergün kapılarının önüne gerekli yiyecekleri ve ilaçları bırakılıyor, temas yok, kapının önüne bırakıp, zili çalıyorlar, teslim aldığı görene kadar bekliyorlar, yarın sabah tekrar geliyorlar.
★
(Bilim kurgu filmi değil.
Türk halkına anlatılmayan gerçekler bunlar.)
★
Nakit para kullanılmıyor.
Sadece kredi kartı kullanılıyor.
Marketlerde yağma filan yaşanmıyor, çünkü içeriye tek tek alınıyor.
Marketlerin kapısının önünde sarı çizgi var, herkes o sarı çizginin arkasında en az birer metre arayla sırada bekliyor, içerden bir kişi çıkıyor, bir kişi giriyor.
★
Cebimde nakit bulunsun desen, bankamatiğe gidiyorsun, para yok.
Bankalar kapalı.
Bankamatiğe para koyacak olan personel işe gelmiyor.
Şimdilik herkes kredi kartından idare ediyor, bir ay sonra kredi kartları şişecek, kenarda paran yoksa nasıl ödenecek, kimse bilmiyor.
★
İtalyan şehirlerindeki evler, sefertası gibi, metrekareleri küçücük evler… Hayatı gece gündüz sokakta yaşamaya alışık olan İtalyan halkının, eve kapanmaktan psikolojisi bozuldu.
Sağlık bakanlığı özel telefon hattı kurdu, arıyorlar, uzmanlardan psikolojik destek alıyorlar.
★
Herkes çoluk çocuk evde olduğu için, İtalyan televizyonları izlenme rekorları kırıyor.
Ünlülerle telefon bağlantıları yapılıyor.
Özellikle, toplumun sevdiği saydığı sanatçılar ekranlarda konuşturuluyor, herkes gibi evde olduklarını, vakit geçirmek için neler yaptıklarını anlatıyorlar, sağlık bakanlığının uyarılarını tekrar ediyorlar, bu yöntem, toplumun uyarılara kulak vermesi açısından daha etkili oluyor.
★
Televizyonlardaki yiyecek içecek reklamlarında patlama var.
Tarihte görülmemiş sürede reklam veriliyor.
Ama, ürünlerin fiyatları değişmiyor.
Kriz ortamını tanıtım fırsatı olarak görüyorlar…
Zam fırsatı olarak görmüyorlar.
★
Bütün kiliseler kapatıldı.
Vatikan tarihinde böyle bir hadisenin örneği yok.
Papa Francis, bomboş Roma caddelerinde, İtalya halkı adına tek başına yürüdü, Via del Corso'daki San Marcello Kilisesi'ne gitti, insanlığın bu felaketten kurtulması için tek başına dua etti, tek kişilik ayin yaptı.
★
İtalya şu anda ölüyor ama…
Aslında yepyeni bir ruhla ayağa kalkıyor.
★
Her akşam saat 18'de balkonlara pencerelere çıkıyorlar, İtalyan milli marşını söylüyorlar.
“İtalyan kardeşliği” diye başlayan milli marşla, birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, birbirlerine kenetleniyorlar.
★
İtalyan basını, kelimenin tam manasıyla “basın ahlakı dersi” veriyor.
Gerçekleri gizlemiyorlar.
Hiçbir gelişmeyi saklamıyorlar, sansürlemiyorlar, örtmüyorlar.
Bütün çıplaklığıyla anlatıyorlar.
★
Goygoyla, yalanla, moral vermeye çalışmıyorlar.
Bilgiyle, öğreterek, mücadele gücü veriyorlar.
★
Utanmadan yalakalık yapan yok mesela… Şu ana kadar televizyona çıkıp “sağlık bakanımıza teşekkür ederiz, hükümetimiz süreci çok iyi yönetiyor” diyen, ahlaksız bir gazeteci görülmedi.
★
Hükümetten de kimse çıkıp “halkı korkutuyorsunuz, paniğe sevkediyorsunuz” diyerek, tutuklama tehdidi savurmadı.
★
İtalya derslerle dolu.
Zararın neresinden dönersek misali, acilen ibret almamız gerekiyor.
★
İtalya'nın bu fotoğrafı, maalesef on gün sonraki vesikalığımız olabilir.
★
Bu iş çok ama çok ciddi.
Ciddiyetine inanmayarak bu hale geldiklerini asla unutmamamız gerekiyor.
Yılmaz Özdil
63 notes
·
View notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bayram-tatili-icin-tuketiciye-uyari.html
Bayram tatili için tüketiciye uyarı
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Başkanı Aydın Ağaoğlu, 13 Temmuz Çarşamba ve 14 Temmuz Perşembe günlerinin resmi tatil olmadığını, son tarihi bugüne denk gelen, fatura, kredi kartı, tüketici kredisi taksiti ve senetli borçlara ilişkin hukuki işlemlerle ilgili tüketicilerin dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Tüketici Kanunu’nun pek çok alışveriş türünde tüketicilere koşulsuz cayma hakkı tanıdığını belirten Ağaoğlu şunları söyledi: “Örneğin internet üzerinden yapılan alışverişler, kapıdan satışlar, tüketici kredileri, devre mülk ve devre tatil sözleşmelerinde 14 gün, taksitli satış sözleşmelerinde 7 gün içinde tüketiciler hiçbir gerekçe göstermeden ve ceza ödemeden cayma hakları bulunmaktadır. Ancak cayma bildiriminin son gününün 13 Temmuz Çarşamba veya 14 Temmuz Perşembe gününe rastlaması halinde bu tarihte cayma bildirimini göndermeyip, tatilin sona erdiğini düşündüğü 18 Temmuz Pazartesi tarihine erteleyenler bu haklarını kaybetmiş olacaklardır. Garanti süresi o tarihlerde sona eren arızalı ürünlerin de mutlaka aynı gün servise verilmesi veya arızanın bildirilmesi gerekmektedir. Çünkü Pazartesi günü servise verildiğinde garantisi dolmuş olduğundan karşılarına onarım ücreti çıkartılabilir” diye konuştu.
Tükonfed Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan ise İcra Dairelerinden gelen icra ve ödeme emirlerine, kredi kartı ve borç senetlerinin son ödeme tarihlerine dikkat edilmezse tüketiciler için geri dönülmesi imkansız zararlar ortaya çıkabilir. Son günü Resmi Bayram tatiline denk gelen işlemler, otomatik olarak 13 Temmuz Çarşamba günü mesai saati bitimine kadar uzar. Resmi tatil ilan edilebilmesi ancak kanunla mümkündür. ve böyle bir düzenleme yapılsaydı, tatilin uzaması Türkiye’deki kamu ve özel sektörde tüm çalışanları kapsayacaktı ama idari izin sadece kamu kurum ve kuruluşlarındaki bir kısım çalışan memurları, devlet dairelerinde, kurumlarında çalışanların bir bölümünü kapsıyor. Bir kısım kamu çalışanlarını diyoruz çünkü idari tatil tüm kamu çalışanlarını kapsamıyor. Yani bir kısım kamu görelisi idari izinli sayılırken, bir kısmı deyim yerindeyse nöbetçi olarak kamu görevlerini yürütecekler. Resmi tatil günleri, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Hakkında Kanun ve ayrıca Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiştir. İdari tatil günleri bu Kanun hükümlerine göre resmi tatil değildir. Ayrıca hafta sonu, bayram günleri ve yılbaşı dışında kalan günlerin resmi tatil yapılması ancak kanunla mümkündür. Bu bakımdan idari tatil günlerinde kamu kurum ve kuruluşlarında işlerin sürdürülmesi için yeterli sayıda personel nöbetçi bırakılıyor” dedi.
Sözlerini, “Mahkemelerdeki uygulamaya göre, resmi tatil günleri süreye dahildir” diye sürdüren Doğan, tüketicilerin hukuki açıdan mağduriyet yaşamamaları için dikkatli olmalarını belirterek, “Bu duruma göre bayram tatili içinde süresi sona eren dava açma, davaya cevap verme, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme süreleri, ihtara cevap verme, delil gösterme süreleri ve ayrıca yargıcın ara kararı ile verdiği süre bayram tatili içinde sona ermiş ise, süre resmi tatili takip eden ilk iş günü çalışma mesai sonunda biter. Burada önemli olan son günü 13 veya 14 Temmuz gününe gelecek sürelerin ne olacağı. Hafta sonu tatili, bayram tatili ve adli tatil sonrasında uzayan süreler, idari tatil günlerinde uzamaz” şeklinde konuştu. – İSTANBUL
İhlas Haber Ajansı / Yerel
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bayram-tatili-icin-tuketiciye-uyari.html
Bayram tatili için tüketiciye uyarı
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Başkanı Aydın Ağaoğlu, 13 Temmuz Çarşamba ve 14 Temmuz Perşembe günlerinin resmi tatil olmadığını, son tarihi bugüne denk gelen, fatura, kredi kartı, tüketici kredisi taksiti ve senetli borçlara ilişkin hukuki işlemlerle ilgili tüketicilerin dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Tüketici Kanunu’nun pek çok alışveriş türünde tüketicilere koşulsuz cayma hakkı tanıdığını belirten Ağaoğlu şunları söyledi: “Örneğin internet üzerinden yapılan alışverişler, kapıdan satışlar, tüketici kredileri, devre mülk ve devre tatil sözleşmelerinde 14 gün, taksitli satış sözleşmelerinde 7 gün içinde tüketiciler hiçbir gerekçe göstermeden ve ceza ödemeden cayma hakları bulunmaktadır. Ancak cayma bildiriminin son gününün 13 Temmuz Çarşamba veya 14 Temmuz Perşembe gününe rastlaması halinde bu tarihte cayma bildirimini göndermeyip, tatilin sona erdiğini düşündüğü 18 Temmuz Pazartesi tarihine erteleyenler bu haklarını kaybetmiş olacaklardır. Garanti süresi o tarihlerde sona eren arızalı ürünlerin de mutlaka aynı gün servise verilmesi veya arızanın bildirilmesi gerekmektedir. Çünkü Pazartesi günü servise verildiğinde garantisi dolmuş olduğundan karşılarına onarım ücreti çıkartılabilir” diye konuştu.
Tükonfed Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan ise İcra Dairelerinden gelen icra ve ödeme emirlerine, kredi kartı ve borç senetlerinin son ödeme tarihlerine dikkat edilmezse tüketiciler için geri dönülmesi imkansız zararlar ortaya çıkabilir. Son günü Resmi Bayram tatiline denk gelen işlemler, otomatik olarak 13 Temmuz Çarşamba günü mesai saati bitimine kadar uzar. Resmi tatil ilan edilebilmesi ancak kanunla mümkündür. ve böyle bir düzenleme yapılsaydı, tatilin uzaması Türkiye’deki kamu ve özel sektörde tüm çalışanları kapsayacaktı ama idari izin sadece kamu kurum ve kuruluşlarındaki bir kısım çalışan memurları, devlet dairelerinde, kurumlarında çalışanların bir bölümünü kapsıyor. Bir kısım kamu çalışanlarını diyoruz çünkü idari tatil tüm kamu çalışanlarını kapsamıyor. Yani bir kısım kamu görelisi idari izinli sayılırken, bir kısmı deyim yerindeyse nöbetçi olarak kamu görevlerini yürütecekler. Resmi tatil günleri, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Hakkında Kanun ve ayrıca Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiştir. İdari tatil günleri bu Kanun hükümlerine göre resmi tatil değildir. Ayrıca hafta sonu, bayram günleri ve yılbaşı dışında kalan günlerin resmi tatil yapılması ancak kanunla mümkündür. Bu bakımdan idari tatil günlerinde kamu kurum ve kuruluşlarında işlerin sürdürülmesi için yeterli sayıda personel nöbetçi bırakılıyor” dedi.
Sözlerini, “Mahkemelerdeki uygulamaya göre, resmi tatil günleri süreye dahildir” diye sürdüren Doğan, tüketicilerin hukuki açıdan mağduriyet yaşamamaları için dikkatli olmalarını belirterek, “Bu duruma göre bayram tatili içinde süresi sona eren dava açma, davaya cevap verme, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme süreleri, ihtara cevap verme, delil gösterme süreleri ve ayrıca yargıcın ara kararı ile verdiği süre bayram tatili içinde sona ermiş ise, süre resmi tatili takip eden ilk iş günü çalışma mesai sonunda biter. Burada önemli olan son günü 13 veya 14 Temmuz gününe gelecek sürelerin ne olacağı. Hafta sonu tatili, bayram tatili ve adli tatil sonrasında uzayan süreler, idari tatil günlerinde uzamaz” şeklinde konuştu. – İSTANBUL
İhlas Haber Ajansı / Yerel
0 notes
Text
Bayram tatili için tüketiciye uyarı - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bayram-tatili-icin-tuketiciye-uyari.html
Bayram tatili için tüketiciye uyarı
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Başkanı Aydın Ağaoğlu, 13 Temmuz Çarşamba ve 14 Temmuz Perşembe günlerinin resmi tatil olmadığını, son tarihi bugüne denk gelen, fatura, kredi kartı, tüketici kredisi taksiti ve senetli borçlara ilişkin hukuki işlemlerle ilgili tüketicilerin dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Tüketici Kanunu’nun pek çok alışveriş türünde tüketicilere koşulsuz cayma hakkı tanıdığını belirten Ağaoğlu şunları söyledi: “Örneğin internet üzerinden yapılan alışverişler, kapıdan satışlar, tüketici kredileri, devre mülk ve devre tatil sözleşmelerinde 14 gün, taksitli satış sözleşmelerinde 7 gün içinde tüketiciler hiçbir gerekçe göstermeden ve ceza ödemeden cayma hakları bulunmaktadır. Ancak cayma bildiriminin son gününün 13 Temmuz Çarşamba veya 14 Temmuz Perşembe gününe rastlaması halinde bu tarihte cayma bildirimini göndermeyip, tatilin sona erdiğini düşündüğü 18 Temmuz Pazartesi tarihine erteleyenler bu haklarını kaybetmiş olacaklardır. Garanti süresi o tarihlerde sona eren arızalı ürünlerin de mutlaka aynı gün servise verilmesi veya arızanın bildirilmesi gerekmektedir. Çünkü Pazartesi günü servise verildiğinde garantisi dolmuş olduğundan karşılarına onarım ücreti çıkartılabilir” diye konuştu.
Tükonfed Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan ise İcra Dairelerinden gelen icra ve ödeme emirlerine, kredi kartı ve borç senetlerinin son ödeme tarihlerine dikkat edilmezse tüketiciler için geri dönülmesi imkansız zararlar ortaya çıkabilir. Son günü Resmi Bayram tatiline denk gelen işlemler, otomatik olarak 13 Temmuz Çarşamba günü mesai saati bitimine kadar uzar. Resmi tatil ilan edilebilmesi ancak kanunla mümkündür. ve böyle bir düzenleme yapılsaydı, tatilin uzaması Türkiye’deki kamu ve özel sektörde tüm çalışanları kapsayacaktı ama idari izin sadece kamu kurum ve kuruluşlarındaki bir kısım çalışan memurları, devlet dairelerinde, kurumlarında çalışanların bir bölümünü kapsıyor. Bir kısım kamu çalışanlarını diyoruz çünkü idari tatil tüm kamu çalışanlarını kapsamıyor. Yani bir kısım kamu görelisi idari izinli sayılırken, bir kısmı deyim yerindeyse nöbetçi olarak kamu görevlerini yürütecekler. Resmi tatil günleri, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Hakkında Kanun ve ayrıca Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiştir. İdari tatil günleri bu Kanun hükümlerine göre resmi tatil değildir. Ayrıca hafta sonu, bayram günleri ve yılbaşı dışında kalan günlerin resmi tatil yapılması ancak kanunla mümkündür. Bu bakımdan idari tatil günlerinde kamu kurum ve kuruluşlarında işlerin sürdürülmesi için yeterli sayıda personel nöbetçi bırakılıyor” dedi.
Sözlerini, “Mahkemelerdeki uygulamaya göre, resmi tatil günleri süreye dahildir” diye sürdüren Doğan, tüketicilerin hukuki açıdan mağduriyet yaşamamaları için dikkatli olmalarını belirterek, “Bu duruma göre bayram tatili içinde süresi sona eren dava açma, davaya cevap verme, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme süreleri, ihtara cevap verme, delil gösterme süreleri ve ayrıca yargıcın ara kararı ile verdiği süre bayram tatili içinde sona ermiş ise, süre resmi tatili takip eden ilk iş günü çalışma mesai sonunda biter. Burada önemli olan son günü 13 veya 14 Temmuz gününe gelecek sürelerin ne olacağı. Hafta sonu tatili, bayram tatili ve adli tatil sonrasında uzayan süreler, idari tatil günlerinde uzamaz” şeklinde konuştu. – İSTANBUL
İhlas Haber Ajansı / Yerel
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bayram-tatili-icin-tuketiciye-uyari.html
Bayram tatili için tüketiciye uyarı
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Başkanı Aydın Ağaoğlu, 13 Temmuz Çarşamba ve 14 Temmuz Perşembe günlerinin resmi tatil olmadığını, son tarihi bugüne denk gelen, fatura, kredi kartı, tüketici kredisi taksiti ve senetli borçlara ilişkin hukuki işlemlerle ilgili tüketicilerin dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Tüketici Kanunu’nun pek çok alışveriş türünde tüketicilere koşulsuz cayma hakkı tanıdığını belirten Ağaoğlu şunları söyledi: “Örneğin internet üzerinden yapılan alışverişler, kapıdan satışlar, tüketici kredileri, devre mülk ve devre tatil sözleşmelerinde 14 gün, taksitli satış sözleşmelerinde 7 gün içinde tüketiciler hiçbir gerekçe göstermeden ve ceza ödemeden cayma hakları bulunmaktadır. Ancak cayma bildiriminin son gününün 13 Temmuz Çarşamba veya 14 Temmuz Perşembe gününe rastlaması halinde bu tarihte cayma bildirimini göndermeyip, tatilin sona erdiğini düşündüğü 18 Temmuz Pazartesi tarihine erteleyenler bu haklarını kaybetmiş olacaklardır. Garanti süresi o tarihlerde sona eren arızalı ürünlerin de mutlaka aynı gün servise verilmesi veya arızanın bildirilmesi gerekmektedir. Çünkü Pazartesi günü servise verildiğinde garantisi dolmuş olduğundan karşılarına onarım ücreti çıkartılabilir” diye konuştu.
Tükonfed Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan ise İcra Dairelerinden gelen icra ve ödeme emirlerine, kredi kartı ve borç senetlerinin son ödeme tarihlerine dikkat edilmezse tüketiciler için geri dönülmesi imkansız zararlar ortaya çıkabilir. Son günü Resmi Bayram tatiline denk gelen işlemler, otomatik olarak 13 Temmuz Çarşamba günü mesai saati bitimine kadar uzar. Resmi tatil ilan edilebilmesi ancak kanunla mümkündür. ve böyle bir düzenleme yapılsaydı, tatilin uzaması Türkiye’deki kamu ve özel sektörde tüm çalışanları kapsayacaktı ama idari izin sadece kamu kurum ve kuruluşlarındaki bir kısım çalışan memurları, devlet dairelerinde, kurumlarında çalışanların bir bölümünü kapsıyor. Bir kısım kamu çalışanlarını diyoruz çünkü idari tatil tüm kamu çalışanlarını kapsamıyor. Yani bir kısım kamu görelisi idari izinli sayılırken, bir kısmı deyim yerindeyse nöbetçi olarak kamu görevlerini yürütecekler. Resmi tatil günleri, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Hakkında Kanun ve ayrıca Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiştir. İdari tatil günleri bu Kanun hükümlerine göre resmi tatil değildir. Ayrıca hafta sonu, bayram günleri ve yılbaşı dışında kalan günlerin resmi tatil yapılması ancak kanunla mümkündür. Bu bakımdan idari tatil günlerinde kamu kurum ve kuruluşlarında işlerin sürdürülmesi için yeterli sayıda personel nöbetçi bırakılıyor” dedi.
Sözlerini, “Mahkemelerdeki uygulamaya göre, resmi tatil günleri süreye dahildir” diye sürdüren Doğan, tüketicilerin hukuki açıdan mağduriyet yaşamamaları için dikkatli olmalarını belirterek, “Bu duruma göre bayram tatili içinde süresi sona eren dava açma, davaya cevap verme, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme süreleri, ihtara cevap verme, delil gösterme süreleri ve ayrıca yargıcın ara kararı ile verdiği süre bayram tatili içinde sona ermiş ise, süre resmi tatili takip eden ilk iş günü çalışma mesai sonunda biter. Burada önemli olan son günü 13 veya 14 Temmuz gününe gelecek sürelerin ne olacağı. Hafta sonu tatili, bayram tatili ve adli tatil sonrasında uzayan süreler, idari tatil günlerinde uzamaz” şeklinde konuştu. – İSTANBUL
İhlas Haber Ajansı / Yerel
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bayram-tatili-icin-tuketiciye-uyari.html
Bayram tatili için tüketiciye uyarı
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Başkanı Aydın Ağaoğlu, 13 Temmuz Çarşamba ve 14 Temmuz Perşembe günlerinin resmi tatil olmadığını, son tarihi bugüne denk gelen, fatura, kredi kartı, tüketici kredisi taksiti ve senetli borçlara ilişkin hukuki işlemlerle ilgili tüketicilerin dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Tüketici Kanunu’nun pek çok alışveriş türünde tüketicilere koşulsuz cayma hakkı tanıdığını belirten Ağaoğlu şunları söyledi: “Örneğin internet üzerinden yapılan alışverişler, kapıdan satışlar, tüketici kredileri, devre mülk ve devre tatil sözleşmelerinde 14 gün, taksitli satış sözleşmelerinde 7 gün içinde tüketiciler hiçbir gerekçe göstermeden ve ceza ödemeden cayma hakları bulunmaktadır. Ancak cayma bildiriminin son gününün 13 Temmuz Çarşamba veya 14 Temmuz Perşembe gününe rastlaması halinde bu tarihte cayma bildirimini göndermeyip, tatilin sona erdiğini düşündüğü 18 Temmuz Pazartesi tarihine erteleyenler bu haklarını kaybetmiş olacaklardır. Garanti süresi o tarihlerde sona eren arızalı ürünlerin de mutlaka aynı gün servise verilmesi veya arızanın bildirilmesi gerekmektedir. Çünkü Pazartesi günü servise verildiğinde garantisi dolmuş olduğundan karşılarına onarım ücreti çıkartılabilir” diye konuştu.
Tükonfed Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan ise İcra Dairelerinden gelen icra ve ödeme emirlerine, kredi kartı ve borç senetlerinin son ödeme tarihlerine dikkat edilmezse tüketiciler için geri dönülmesi imkansız zararlar ortaya çıkabilir. Son günü Resmi Bayram tatiline denk gelen işlemler, otomatik olarak 13 Temmuz Çarşamba günü mesai saati bitimine kadar uzar. Resmi tatil ilan edilebilmesi ancak kanunla mümkündür. ve böyle bir düzenleme yapılsaydı, tatilin uzaması Türkiye’deki kamu ve özel sektörde tüm çalışanları kapsayacaktı ama idari izin sadece kamu kurum ve kuruluşlarındaki bir kısım çalışan memurları, devlet dairelerinde, kurumlarında çalışanların bir bölümünü kapsıyor. Bir kısım kamu çalışanlarını diyoruz çünkü idari tatil tüm kamu çalışanlarını kapsamıyor. Yani bir kısım kamu görelisi idari izinli sayılırken, bir kısmı deyim yerindeyse nöbetçi olarak kamu görevlerini yürütecekler. Resmi tatil günleri, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Hakkında Kanun ve ayrıca Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiştir. İdari tatil günleri bu Kanun hükümlerine göre resmi tatil değildir. Ayrıca hafta sonu, bayram günleri ve yılbaşı dışında kalan günlerin resmi tatil yapılması ancak kanunla mümkündür. Bu bakımdan idari tatil günlerinde kamu kurum ve kuruluşlarında işlerin sürdürülmesi için yeterli sayıda personel nöbetçi bırakılıyor” dedi.
Sözlerini, “Mahkemelerdeki uygulamaya göre, resmi tatil günleri süreye dahildir” diye sürdüren Doğan, tüketicilerin hukuki açıdan mağduriyet yaşamamaları için dikkatli olmalarını belirterek, “Bu duruma göre bayram tatili içinde süresi sona eren dava açma, davaya cevap verme, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme süreleri, ihtara cevap verme, delil gösterme süreleri ve ayrıca yargıcın ara kararı ile verdiği süre bayram tatili içinde sona ermiş ise, süre resmi tatili takip eden ilk iş günü çalışma mesai sonunda biter. Burada önemli olan son günü 13 veya 14 Temmuz gününe gelecek sürelerin ne olacağı. Hafta sonu tatili, bayram tatili ve adli tatil sonrasında uzayan süreler, idari tatil günlerinde uzamaz” şeklinde konuştu. – İSTANBUL
İhlas Haber Ajansı / Yerel
0 notes
Text
Kapadokya! Hafta Sonu için Tatil Tercihiniz
Yılın her mevsimi yerli ve yabancı turistleri ağırlayan ve dünyada benzersiz bir doğal yapıya sahip olan Kapadokya, Nevşehir’de bulunmaktadır. Ayrıca Kayseri, Niğde, Kırşehir ve Aksaray illerinin de kesiştiği noktadadır. Doğal güzelliklerin harmanlanarak ortaya çıktığı Kapadokya, yer altı ve yer üstünde farklı yapıları bir araya getirmiştir. Halen yeni yer altı şehirlerinin keşfedildiği Kapadokya’da peri bacalarının heybetli görünümüne şahit olabilirsiniz. Elbette Kapadokya tanıtım konusunda birbirinden farklı gezilecek yerlerin olduğu unutulmamalıdır.
Kapadokya’ya Nasıl Gidilir?
Havayolunu tercih etmek isteyenler Nevşehir için ucuz uçak bileti rezervasyonu yaptırabilir. En az 6 ay önceden alacağınız bilet sayesinde ekonomik uçuşlardan yararlanabilirsiniz. Aslında bu bölgeye gelmek için en mantıklı ulaşımın havayolu olduğu belirtilmektedir. Ya da Kayseri’ye uçakla gelerek daha sonra Kapadokya’ya doğru yola çıkabilirsiniz. Nevşehir’den Kapadokya’ya nasıl gidilir konusunda, yaz tarifeleri için her gün İzmir, Antalya ve İstanbul’dan Nevşehir’e uçak seferleri düzenlenmektedir. Nevşehir Havalimanına iniş yaptıktan sonra 30 km’lik bir yolculuğun ardından Nevşehir merkeze ulaşabilirsiniz. Ancak merkeze ulaşım için herhangi bir otobüs seferi bulunmamaktadır. Bu yüzden tercih edeceğiniz havayolu şirketinin servislerini kullanarak şehir merkezine ya da Kapadokya’ya ulaşabilirsiniz. Araçla Kapadokya’ya gitmek isteyenler için çok daha güzel seçenekler vardır. Çünkü yol boyunca rahat bir şekilde ilerlerken birbirinden farklı tarihi ve doğal güzellikleri ziyaret edebilirsiniz. Kayseri Nevşehir arası araçla 80 km’dir. Diğer illere olan uzaklıklar ise; - İstanbul – Nevşehir arası 725 km - İzmir – Nevşehir arası 760 km - Ankara – Nevşehir arası 295 km - Bursa – Nevşehir arası 630 km’dir. Nevşehir Kapadokya arası 30 km’dir. Aracınızla 40 dakika gibi bir sürede bölgeye ulaşabilirsiniz.
Kapadokya Gezilecek Yerler
Bölgedeki yanardağların patlaması sonucunda milyonlarca yıl önce oluşan Kapadokya’da, patlamalarla beraber ortaya çıkan yumuşak kayalar çevrede yer kaplamış. Devam eden patlamalar ise bazaltın oluşturduğu sert kayaları meydana getirmiş. Rüzgar ve yağmur nedeniyle bazalt tabakası erozyona uğramış ve yeni bir tüf tabakası ortaya çıkmış. Bu tabaka kazılmaya uygun olduğundan bölgede yaşayan Pagan halkı, kendini korumak amacıyla tabakayı oyarak yer altında yeni alanlar inşa etmiştir. Milyonlarca yıldır kendini muhafaza eden bölge için Kapadokya gezilecek yerler; - Ihlara vadisi - Göreme açık hava müzesi - Üç Güzeller - Paşabağ - Asmalı Konak - Derinkuyu Yer Altı Şehri - Hacı Bektaş Veli Külliyesi - Güvercinlik Vadisi - Kaymaklı Yer Altı Şehri - Ortahisar Kalesi
Güvercinlik Vadisi
Nazar ağaçlarıyla ünlü olan Güvercinlik Vadisi, adını bölgede çok sayıda olan güvercinlerden almıştır. Yerel halk burada güvercinleri sürekli beslemiş ve gübrelerini topraklarda kullanmıştır. İlk Hristiyanlar ise buradaki güvercinlerin kabuk ve yumurtalarını kiliselerde kullanmıştır. Güvercinlik Vadisinde çok sayıda küçük oyuk bulunmaktadır. Doğal olarak yerli ve yabancı turistler buraya gelerek çok sayıda fotoğraf çekmektedir. Ayrıca kuru ağaçlara takılan nazar boncukları da çok güzel bir görüntü ortaya çıkarmaktadır. Vadinin uzunluğu 4 km olmakla beraber hala güvercinlerin burada yaşadığını söylemek mümkündür.
Kaymaklı Yer Altı Şehri
Sekiz katlı bir yer altı şehri olan Kaymaklı, Kapadokya’da görülmesi gereken yerler arasındadır. Tarihi, milattan önce 3000 yılına kadar uzanan bu şehrin Hitit dönemine ait olduğu bilinmektedir. Ayrıca Bizans ve Roma imparatorlukları da yer altı şehrini kullanmış ve genişletmiştir. Yer altı şehrinde mutfaklar, şarap mahzenleri, su depoları, salonlar ve çok sayıda kiler bulunmaktadır.
Hacı Bektaş Veli Külliyesi
Kapadokya gezilmesi gereken yerler arasında olan bu külliyede dönemin önemli eserlerini ziyaret edebilirsiniz. Külliyede ayrıca yemekhaneler, ilim odaları ve dergaha ait olarak kullanılan eserler bulunmaktadır. Elbette o dönemde kullanılan kıyafetler de sergilenmektedir.
Asmalı Konak
Ürgüp’te bulunan Asmalı Konak, bölgede en çok ziyaret edilen yerler arasındadır. Ünlü dizi Asmalı Konak’ın çekildiği yer olarak bilinen bu yapı müze olarak kullanılmaktadır.
Derinkuyu Yer Altı Şehri
Yer altı şehirleri bakımından ünlü olan Kapadokya görülmesi gereken yerler arasında Derinkuyu Yer Altı şehrini de mutlaka ziyaret etmelisiniz. Turistik gezilerin vazgeçilmezi olan bu alana girmek isteyen kişiler için bazı uyarılar da yapılmaktadır. Çünkü oldukça basık ve derin olan bu alan, panik atak, kalp, fıtık, bel ve boyun hastalıkları olanlar için uygun değildir. Derinkuyu olarak adlandırılan alanda vaftiz havuzu ve günah çıkartma kuyusu yer almaktadır. Ayrıca 8 katlı bir yer altı şehri olması nedeniyle, tüm ihtiyaçların karşılanmasına uygun yerler inşa edilmiştir. Bölgeye ilk yerleşenlerin ise Asurlular olduğu düşünülüyor.
Üç Güzeller
Uçurum kenarında 3 peribacasının olduğu yerdir. Çevrede buna benzer pek çok oluşum vardır ancak muhteşem bir manzaraya sahip olan Üç Güzeller, en çok dikkat çeken yapılar arasındadır. Aslında buranın turistik gezilerde ön plana çıkmasının bazı nedenleri vardır. Efsaneye göre eski dönemde bölgede yaşayan kralın güzel bir kızı vardır. Bu kız bir çobana aşık olur. Kral bu durumu fark edince karşı çıkar. Çoban ve prenses kaçmaya karar verir ve bir süre saklanırlar. Çocukları olan prenses ve çoban bu durumu krala söylemek ister. Ancak kral çok daha fazla kin besler ve ölüm emrini verir. Bunu duyan prenses Allah’a yalvarır ve kendilerini kurtarması için dua eder. Aynı anda çocuk, prenses ve çoban bir taşa dönüşür ve efsane bu şekilde son bulur.
Paşabağ
Kapadokya’daki en büyük peribacalarının olduğu Paşabağ’a giderken tozlu ve kumlu yollar arasından geçmeniz gerekiyor. Bölgeye ulaştıktan sonra birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Ancak küçük kum fırtınalarına hazırlıklı olmanız tavsiye edilir. Peribacalarının en güzel göründüğü yerlerden olan Paşabağ aynı zamanda Kapadokya tanıtım konusunda önemli bir yere sahiptir. Çünkü eski peribacaları bu bölgeden çok daha güzel görünürken oluşum aşamasında olanları da inceleme şansı sunmaktadır.
Ihlara Vadisi
Ihlara Vadisini balon turu yaparak ya da yürüyerek gezebilirsiniz. Yürüyerek çok daha yorucu olan bu vadiye inen merdivenler bulunmaktadır. Ayrıca vadiye ulaşınca görsel anlamda sizi şaşırtacak güzellikte olan evler bulunmaktadır. Ayrıca yeşillikler arasında akan suları da görebilirsiniz. Genelde uçurum kısmına giden yerli ve yabancı turistler, bölgedeki kiliseleri de görme şansına sahip olur.
Göreme Açık Hava Müzesi
Türkiye’nin en önemli açık hava müzelerinden olan Göreme Açık Hava Müzesi, Kapadokya tanıtım sürecinde rehberlerin tavsiye ettiği yerlerdendir. Burada kaya içine oyulan yerleşim yerleri ile beraber ibadethaneler bulunmaktadır. Ayrıca kiler, oturma alanları, ev ve yemekhaneleri de ziyaret edebilirsiniz. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1985 yılında alınan açık hava müzesinde bulunan kilisede İncil’deki olayları betimleyen ve Hz. İsa’nın hayatını anlatan çok sayıda süsleme bulunmaktadır.
Kapadokya Otelleri
Kapadokya’da konaklamak için çok sayıda otel bulunmaktadır. Her bütçeye uygun olan otel fiyatlarını elbette araştırdıktan sonra rezervasyon yapmanız daha mantıklıdır. Genelde 150 TL ile 900 TL arasında olan fiyatlar 1500 TL’ye kadar çıkabilmektedir. Ancak bölgedeki 5 yıldızlı otellerle beraber apart otellerin de olduğunu unutmayın. Eğer ekonomik bir tatil istiyorsanız butik oteller ya da pansiyonları tercih edebilirsiniz.
Kapadokya Gece Hayatı
Kapadokya’ya gelen turistler için genelde turların düzenlediği Türk geceleri vardır. Batılı eğlence anlayışı ise yabancı turistlerin konakladığı otel veya gece kulüplerinde yaşatılmaktadır. Geleneksel tarzdaki eğlencelerin yapıldığı tarihi dokulu mekanların yanı sıra gece boyu eğlencelerin yaşandığını söylemek mümkün. Haliyle Kapadokya’da gece hayatı nasıl şeklinde bir araştırma yapıldığı zaman, bölgeyi disko ve barların çokça işgal etmediğini dile getirmek doğru olacaktır.
Kapadokya’da Alışveriş
Bölgeye giden turistlerin çok sayıda hediyelik eşya satan dükkan ile karşılaşacağını söyleyebiliriz. Magnetler, hediyelik balonlar, peribacası figürleri, seramik, çömlek, çanak ve çini sanatıyla yapılan ürünlerin sergilendiği Kapadokya’da alışveriş yaparken halı ve kilim dokumacılığıyla üretilen eserleri de görebilirsiniz. Ayrıca yörenin değerli taşlarından yapılan çok sayıda takı da satılmaktadır.
Kapadokya’ya Ne Zaman Gidilir?
Karasal iklimin yaşandığı Kapadokya’ya ne zaman gidilir sorusunun yanıtı, sonbahar ve ilkbahar aylarıdır. Çünkü bu dönemler havanın aşırı soğuk ya da sıcak olmadığı zamanlardır. Fakat ilkbahardaki ziyaretlerinizde buzlanmaya karşı bazı tedbirler almanızda yarar var. Son zamanlarda genelde yılbaşı tatili için tercih edilen Kapadokya, sevenlerini yılın her mevsimi ağırlamaya devam etmektedir. Bizi takip edin. GezGör Read the full article
0 notes
Text
"Nihayet, 2021". Kazakistan'da Yeni Yıl nerede ve nasıl kutlanır?
Yeni Yıl, çoğu yetişkin ve çocuğun en gözde bayramıdır, çünkü 31 Aralık - 1 Ocak gecesi (ve çoğu ülkede yılın başlangıcı bu tarihlere denk gelir) gerçek mucizeler olur!
Sabırsızlık, heyecan ve neşe içinde insanlar bu kutsal gecenin başlangıcını beklerler. Tatil için hazırlıklar önceden başlıyor ve Aralık ayının sonunda şehir sokakları zaten ışıklarla parlıyor ve her evde süslenmiş bir Noel ağacı var.Her yerde şenlikli bir atmosfer hüküm sürüyor: evlerde, mağazalarda, restoranlarda.Hoş bir Yeni Yıl koşuşturması istisnasız herkesi kapsar. İnsanlar arkadaşları ve aileleri için hediye aramak için alışverişe gider, en güzel kıyafetleri seçer ve şenlikli masa menüsünü düşünür.
2020 çok zor ve olaylarla dolu geçti. Birçoğu hayatlarında dramatik değişiklikler geçirdi. Ve çoğu, 2021'in hazırladığı "sürprizleri" dört gözle bekliyor. Ama kimse bayram havasını iptal etmedi. Bugün size Kazakistanlıların Yeni Yılı nerede kutlayabileceklerini anlatacağım.
Hemen söylemeliyim ki Kazakistan'daki epidemiyolojik durum her geçen gün değişiyor. Her bölgenin işletmeler ve tatil köyleri için kendi işletim modu vardır.
Kazakistan Laponyası
Endişelerden uzak bir Yeni Yıl tatili için en iyi seçenek Borovoe tatil köyü olacaktır. Burada zaten misafirlerle tanışmaya hazırlanıyorlar. Doğru, ziyafetler ve havai fişekler planlanmadı. Ancak Yeni Yılı otelde kutlayabilir ve ertesi sabah Borovoye'nin doğasının tadını çıkarabilirsiniz. Bir gecelik fiyatlar 15 bin tenge'den başlıyor. Göllerin en temiz havası, en güzel aynaya benzeyen yüzeyi, iğne yapraklı ormanların tarifsiz manzaraları sizleri bekliyor. Metropol sakinleri durumdaki değişikliği hemen fark edecek, doğada geçirilen günler canlılık ve enerji yükü verecektir. Ve kimse kayak merkezlerini ve yerel buz patenlerini iptal etmedi.
Abılay ve Kenesarı hanlarının gözde mekanı- "Kazakistan Laponyası".
Borovoye İşte Ayaz-Ata'nın ikametgahıdir. Turistler, onlara rehberli bir tur veren elfler ve cüceler tarafından karşılanır. Tatillerin ana karakteri ile fotoğraf çekebilir ve ondan kişisel tebrikler alabilirsiniz. Etkinlikler arasında ren geyiği kızağı, kar motosikleti ve binicilik sayılabilir. İkamet bölgesinde yaşayan dış yapraklarla da sohbet edebilirsiniz. Sıra dışı bir macera, bir davulun ritmik sesleriyle sizi "büyüleyecek" şamanın kulübesini ziyaret etmek olacaktır. Rezidans arazisine bir buz kasabası da inşa edildi. Hediyelik eşya dükkanına uğramayı unutmayın.
Elbette Nur-Sultan'ın kendisi de Yeni Yılda keyif alabileceğiniz yerler açısından zengindir. Bu yıl, Kazakistan'ın başkenti Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi'nden (WTTC) "Güvenli Seyahatler" mührünü aldı ve bu da onu dünyanın dört bir yanındaki turistler için tavsiye edilen bir yer haline getirdi. "Bayterek", "Nur Alem" küresi, eşsiz tropikal havuzuyla "Han Şatir", "Hazret Sultan" camisi gezilebilecek yerlerin sadece küçük bir listesi. Eşsiz tasarımıyla dikkat çeken dönme dolap ve Atirau Kopürü yaya köprüsünün en güzel setini olduğunu unutmayalım.
Kaplıcalar ve karlı dağlar
Kazakistan'ın en büyük metropolü Almatı'da da Yılbaşı tatili için geniş bir seçim var. Konuklar, Zailiyskiy Alatau dağlarındaki Kolsai göllerindeki Turgen geçidindeki otellere davetlidir. Fiyatlar 35 bin tenge'den başlıyor. Almatı bölgesinde sağlığı iyileştirici rekreasyona yönelik çok sayıda sanatoryum bulunmaktadır. Konuklar ayrıca radon sularıyla ünlü Çundci kaplıcalarında da karşılanır. Burada fiyatlar 33 bin tenge'den başlıyor.
Megalopolisler hakkında konuşmaya başladığımızdan beri, en güneydeki olanı - Çimkent'i unutmayalım. Çok uzak olmayan, kaplıcalarıyla da ünlü olan Saryagash tatil beldesi. Bu yerlerin bir zamanlar Kazakistan'ın potansiyel petrol başkenti olarak kabul edilmesi dikkat çekicidir. Jeologlar burada çok çalıştılar, ancak "siyah altın" yerine benzersiz maden suları keşfettiler.
Saryagaş maden suyu düşük mineralli olup kandaki karbonat eksikliğini telafi eden hidrokarbonat içerir, kandaki alkali rezervini artırır. Aynı zamanda etkisi ile vücuttaki şeker içeriğini azaltabilen vanadyum içerir. Fiyatlar 12.500 tenge'den başlıyor.
Aktif dinlenmeyi sevenler için Tau Samalı kayak üssü her zaman açıktır. Burada turistler için kayak, snowboard, kızak ve buz kızağı mevcuttur. Öğle yemeğinden sonra, yerel rehberler pitoresk Dongıztau geçidine küçük bir dağ yürüyüşüne çıkmayı teklif edecekler.
Yılbaşı hafta sonunu şehirde geçirmeyi planlıyorsanız, meşhur Çimkent barbekü evlerini ziyaret etmenizi ve güncellenmiş metropolün sokaklarında dolaşmanızı öneririz. Muhteşem bir arbat parkı veya şehir arbat, "yağları sallayabileceğiniz" harika bir yer olacak.
Üçüncü metropol için 2020'nin BDT ülkelerinin kültür başkentinin imzası altında yapıldığını, bu nedenle kültürel Yeni Yıl etkinliklerinin çoğunun, eski nesiller için çeşitli performanslar sunacak çok sayıda şehir tiyatrosunda planlandığını hatırlatmakta fayda var.
Altay'ın kar masalı
Konuklar ayrıca Altay'ın Kazak kesiminde de bekleniyor. Akla gelen ilk şey pantoterapidir. Bu bir geleneksel tıp yöntemidir, bir maralın kanının siyatik, mide ülseri, ekstremite aterosklerozu, romatizma, distoni, cinsel güçsüzlükten hastaları iyileştirebileceğine, vücudu temizlediğine ve diğer hastalıklara yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Katon-Karagay bölgesinde bulunan kliniklerde fiyatlar 30 bin tenge'den başlıyor.
Burada, çevresinde pek çok efsanenin bulunduğu Beluha Dağı'nın eteğinde, radon yaylarıyla tanınan "Rahmanovskiye Klüçi" sanatoryum var. Kendi topraklarında Kazakistan'ın en yüksek camisi - "Al-Kuddus" bulunur. Beluha Zirvesi, kilometrelerce boyunca açıkça görülebilir. Bulutların ve dağ zirvelerinin muhteşem manzarasını sunmaktadır. Dağ, dünyadaki her şeyi unutmanıza ve uzay enerjisiyle doldurmanıza izin veren bir güç yeri olarak kabul edilir. Yerel kayak pistlerini ve kar motosikleti alanlarını unutmayın. Ayrıca yakın zamanda Ust-Kamenogorsk'ta ilginç bir cazibe merkezinin açıldığını da not ediyoruz - uçurumun üzerinde "yüzen" bir yatak, yerel Kartal Dağı'na yerleştirildi.
Yeni Yılı kutlamak başka nerede ilginç olabilir?
Karlı bir Yeni Yıl sizin için olmazsa olmazsa, o zaman dikkatinizi Kazakistan'ın batısındaki manzaralara verebilirsiniz. Mangistau bölgesinde benzersiz bir "Kaleler Vadisi" var. Görünüşe göre yerel dağlar, kuleleri, kuleleri, sütunları ve kale duvarlarıyla masal saraylarını andırıyor. Bu, bilimde Airaktı-Şomanay olarak adlandırılan küçük kalıntı dağlardan oluşan bir sistemdir. Ustürt platosunun batı kesimindeki Boshira yoluna da hayran kalabilirsiniz. Alanı çok büyük ve açılış manzarası bizi bilinmeyen bir gezegende fantastik bir filme götürüyor gibi görünüyor.
Aktobe bölgesinde, kayaların satranç taşlarını andırdığı Aktolagay yaylası, ayaklarının altına deniz kabukları ve kalıntılarından oluşan bir halı serilir. Buraya devler için satranç masası deniyor. Dağların burada kendi kendini açıklayan isimleri var - Titanik, Colossus, Sfenks, Erkek ve Kadın.
1 note
·
View note
Text
Ucuz Uçak Bileti Nasıl Bulunur?
Sizler de sık sık gezen bir gezgin iseniz Ucuz Uçak Bileti temin etmek isteyebilirsiniz. Elbette ki ekonomik uçak bileti bulmak, seyahatlerinizi daha keyifli hale getirecektir. Çünkü gitmiş olduğunuz ülkelerde daha fazla ekonomik imkana sahip olarak, tanımak istediğiniz kültürü çok yönlü olarak görebilmek imkanı elde edersiniz. Her insan seyahate çıkmayı sever. Ancak uçak biletleri seyahatlerin en önemli kısmını kapsamaktadır. Bu nedenle her gezgin uygun uçak bileti bulma yeteneğini geliştirmelidir. Böylece hem seyahat bütçesini hafifletecek, hem de tatil ve eğlence gibi aktiviletere daha çok bütçe ayırma imkanı elde edebileceksiniz. Peki ucuza uçak bileti nasıl bulunur? Uçak bileti satın alırken nelere dikkat etmeniz gerekiyor? İşte detaylar... Ucuz Uçak Bileti Nasıl Bulunur? Seyahat Tarihlerinizi Olabildiğince Esnek Tutmalısınız! Bilindiği gibi uçak bileti fiyatları seyahate çıkalacak olan tarihe göre değişkenlik göstermektedir. İnsanlar özellikle de yılbaşı, doğum günü ve sevgililer günü vb. gibi özel günlerde seyahatlerini gerçekleştirmeye özen göstermektedirler. Hele ki yaz tatili döneminin başladığı Haziran ve Ağustos aylarında uçak biletlerine olan ilgi daha da artmaktadır. Bu da seyahat edilmek istenilen bölgeye gidecek uçakların dolu olmasına neden olur. Özellikle de Haziran ve Ağustos aylarında uçak biletlerinin çok yüksek fiyatlarla satışa sunulması kaçınılmazdır. Fakat seyahat esnekliğiniz varsa, çok daha uygun fiyatlarla bilet bulma ihtimaliniz de yüksek olacaktır. Seyahat esnekliğinin bulunmadığı zamanlarda da uçak bileti kampanyalarını yakından takip etmekte fayda vardır. Genellikle erken ve çok geç saatlerdeki uçuşlar daha uygun fiyatlı olacaktır. Kampanyalı Dönemlerde Ucuz Uçak Bileti Satın Alın! Uçak biletlerinin fiyatları uçuşun gerçekleşeceği güne göre bile farklılık gösterebilir. İnsanlar genellikle hafta sonu uçuşlarına daha çok ilgi gösterir. Bu nedenle de hafta içi olan uçak biletlerinin fiyatı, hafta sonu gerçekleşecek olan uçuşların fiyatlarına göre çok daha ucuzdur. Eğer en uygun bileti bulmak istiyorsanız, planlamanızı da hafta içine göre ayarlamanız fayda olacaktır. Özellikle de çarşamca ve Perşembe günlerinin öğle sonralarında daha uygun rakamlarla bilet bulmak mümkündür. Ayrıca biletinizi seyahatinizden 21 gün önce alırsanız, fiyatlarda yine belirli oranda düşüş gözlemlenecektir. Ucuz Uçak Bileti Fiyatlarını Farklı Platformlardan Karşılaştırın! Bilindiği gibi günümüzde birbirinden farklı havayolu firmalarının uçak biletlerini aynı sayfada gösteren bir çok web sitesi bulunmaktadır. Bu tarz hizmet veren sayfalar üzerinden uçak bileti fiyatlarını karşılaştırarak daha ekonomik bir alışveriş gerçekleştirmek de kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca tek tek havayolu şirketlerinin sayfalarında uçak bileti araştırma yapmak büyük bir zaman alacaktır. Tek bir sayfa üzerinden tüm havayollarının biletlerini görmek ve değerlendirmek zamanda da tasarruf etmenizi sağlar! Bu siteler üzerinden aynı zamanda otel rezervasyonu yaptırmak da mümkün olacağından, ekonomik olarak büyük bir avantaj elde etmek de kaçınılmaz olacaktır. Ucuz Uçak Bileti'nizi Erken Alın! Ucuz Uçak Bileti Nasıl Bulunur sorusunun cevaplarından biri de erken rezervasyondur. Uçak biletlerinde ekonomik fiyatlarla satın alımı gerçekleştirmek için 21 günlük bir süreç vardır. Sık sık seyahat eden kişiler aslına bakıldığında bu kuralı çok iyi bilirler. Uçak biletini ne kadar erken alırsanız o kadar uygun fiyatla uçmanız mümkün olacaktır. En geç 21 gün öncesinden uçak biletinizi alarak ekonomik uçuş gerçekleştirebileceksiniz. Fakat daha uzun süreç öncesinden uçak biletinizi satın almışsanız muhtemelen çok daha ucuza uçmuş olmanız da kaçınılmaz olacak! Kontrollü Olarak Biletinizi Geç Alın! Bu aslına bakıldığında büyük bir risktir. Ancak bazı durumlarda uçak koltukları yeteri kadar ilgi olmamasından dolayı boş kalabilmektedir. Elbette ki her havayolu şirketi boş koltuklarını doldurarak kara geçmek ister. Böyle durumlarda da normal uçak biletlerine nazaran, geç alınan uçak biletlerinde büyük bir indirim söz konusu olacaktır. Eğer seyahat edeceğiniz rota çok yoğun talep görmüyorsa, kontrollü olaral uçak bilerinizi geç de alarak ucuza uçabilirsiniz. Alternatif Havayolu Firmalarını Değerlendirin! Uçak bileti fiyatları genellikle tercih edilen havayolu şirketine göre de değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle seyahat edeceğiniz rotaya hangi uçakların gittiğini araştırmanızda fayda olacaktır. Öyle ki günümüzde büyük şehir özelliği taşıtan her ilde neredeyse 2 tane havalimanı var. Buralarda faaliyet gösteren düşük bütçeli havayolu şirketlerinin uçak bileti fiyatları da oldukça uygun olabilmektedir. Alternatif havayolu firmalarını değerlendirerek, çok daha ucuza uçalabilirsiniz. Ucuz Uçak Bileti adlı yazımızı sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederiz. Diğer Faydalı Bilgiler için kategorimize göz atabilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
2020’den 2021’e: Temel ve İskelet
Sevgililer,
Öfkeli, korkulu ve kırılgan hissetmeniz olası. Buna ihtiyacınız olduğu için değil, fakat benliğiniz öyle hızla değişiyor ki, bir zamanlar bildiğiniz şeylere tutunma ihtiyacı hissediyorsunuz – buna yılbaşı ve bayram kutlamaları da dahil.
Bu yılbaşı dönemini 3D’de yapmış olduğunuz gibi kutlayacak olsaydınız, yabancı hissederdiniz. Sözcükleriniz karışık ve davranışlarınız diğerlerinin beklediği gibi olmazdı.
Büyük bir hızla evrimleşmekte olduğunuzu tanımakta zorluk çekiyorsunuz, bir zamanlar olan artık öyle değil. Şimdiye kadar geçirmiş olduğunuz en neşeli yılbaşı dönemini tam olarak kopyalayacak olsanız da, beklentilerinizi tam olarak karşılayamazdı.
Siz artık siz değilsiniz. Arkadaşlarınız ve akrabalarınız da artık bir zamanlar oldukları kişi değiller. O rahatsız hisse siyaset, Covid, ya da benliğinizin dışındaki herhangi bir şey etiketi yapıştırabilirsiniz. Ama gerçek şu ki, siz farklısınız. Yılbaşını ya da bayramı sekiz yaşındaki bir çocuk olarak kutlamayla, bir yetişkin olarak kutlamayı karşılaştırın. Farklı neşe-keyif-coşkular, farklı deneyimler, farklı aktiviteler. İşte sizin için de böyledir. Artık 3D olmadığınız için herhangi bir 3D deneyimi tekrar yaratamıyor veya tam olarak tadını çıkaramıyorsunuz.
Gerçekte, pek çoklarınız Hollywood’un yılbaşı tatili versiyonuna özlem duyuyorsunuz, hiç deneyimlememiş olsanız bile.
İşte 3D hayatlarınız da öyleydi. Tam ve bütün olarak karşılanamayan, hep bir yerden eksik kalan 3D beklentileriniz vardı. Belki de birkaç yeryüzü varlığının beklentisi tam olarak karşılanmıştı. Fakat onlar bile acı çektiler veya sosyal kurallara uygun tepki verdiler. Bitkin olduğunuz halde, yılbaşında şunu yap. Doğum gününde onu yap veya bir başka özel olduğu tayin edilmiş günde bunu yap. Bu tabii ki gelecekte farklı olacak.
Yeni hayatınızın neşe-keyif-coşkusu, yepyeni şeyler yaratabilmenizdir. Peki, Hollywood yılbaşı tatil hikayelerinin teması da bu değil midir, sevgi ve neşe-keyif-coşku?
Pek çoklarınız nasıl değiştiğinizi ve neyin neşe-keyif-coşku getirdiğini bilmek istiyorsunuz. Yine yanıt ve yönlendirmeler için dışarıya bakıyorsunuz. Bu 3D yoldur ancak yanıt 3D ötesindeki herhangi bir boyutta da bilinmemektedir. Çünkü siz kendinizin efendisi ve ustasısınız.
2020 durup davranış ve ilgilerinizi yeniden değerlendirmenizi sağladı.
Bu seneden önce pek çoklarınız o duraklamanın bir anda olup biteceği beklentisindeydi. Eve kapalı kalacağınızı ya da 3D hayatınızı sürdürmekte belli kısıntılar yaşayacağınızı bilmek sizi üzer veya sinirlendirirdi – artık 3D olmasanız bile. Bu, dünyanızı durdurmak için sizler tarafından kitlesel olarak hazırlanmış ve bilinçli olarak onay vermeyeceğiniz büyük bir plandı. Bu sene ve ötesindeki aylar pek çoklarının beklediği büyük uyanış ve yükselişi getirdi.
Bazılarınız bu zamanı en iyi şekillerde değerlendiremediğinizden endişeleniyorsunuz. Her şeye rağmen, 3D aktivitelerinize ve belki de 3D düşüncelerinize devam ettiniz. Böyle kaygılar şaşırtıcı değil, ne de olsa 3D negatif öz-yargı 3D hayatlarınız boyunca dal budak sarmıştı. Bu materyali okumaya olan ilginiz, size yeni hayatınızda şimdi inandığınızdan çok daha ileri düzeyde olduğunuzu göstermeli. Milyonlarca diğerleri de öyle. Ve 2021’in başında hepiniz düşünce ve davranışta daha da ileri düzeyde olacaksınız.
3D tasarımın çok ötesinde yapılandığınızı bilerek, kendinize 2020’de başarmayı dilediklerinizi başarmış olmanızın neşe-keyif-coşkusunu hissetme izni verin. Ve 2021’in o yapıyı ilgi ve neşe-keyif-coşkularınıza bağlı olarak geliştireceğini de bilin. Sizin için en önemli şeyi yaratmaktasınız ya da çok yakında yaratacaksınız, aile ve arkadaşları etkilemek için değil, bu size memnuniyet, tatmin ve neşe-keyif-coşku vereceği için.
Bazılarınız artık yapmayı istemediğiniz şeyleri buldunuz. Belki artık evden çalışmak istemiyorsunuz. Belki yeni bir iş modeli buldunuz, belki bir şekilde kendinizle ilgilenme veya diğerlerine yardım etme ihtiyacınızı keşfettiniz. Ne olduğu önemli değil. Artık doğru cevaplar yok – sadece sizin cevaplarınız var. Pek çoklarınız için zor bir kavram. Çünkü yanıtlarınızın neler olduğu konusunda çok da emin değilsiniz. 3D’nin neşelerini tekrar oynamak istiyorsunuz, ama bu artık olası değil. Kişisel bir boşluktasınız, büyük ihtimalle aylardır – hem kendinizin hem de diğerlerinin aklını karıştırarak.
Bilin ki, 2020 sonunda sizin, uyanmış veya uyanmakta olanların berraklığınız daha ölçülebilir olacak. Çünkü 2021 yapınıza katkıda bulunmakla ilgili olacak. Bu sene, 2020, ise 3D yapıların imhası ve yeni hayatınızın temelini kazmakla alakalıydı.
2021’de yeni yaşamınızın ve yeni dünyanızın iskeletini yaratacaksınız. Öyle de oldu. Âmin.
Brenda Hoffman ve kanallığını yaptığı Işık Varlıklarına çok teşekkürler. (LifeTapestryCreations.com)
0 notes
Text
Yalanlar...
Günbegün yalanlarla günü kurtarmaya çalışan ol erk, muktedir, iktidarın elinde kalakaldı iş bu saha. Bir sahnede var edilmesi gereken hakikat meselinin artık eksiksiz yıkıldığı ve olabildiğince kesintisiz bir biçimde çürüten, heder eden yalanlara yol / rota belirlenen bir güzergah bugün yeni denilen ülkenin halini / temsilini bildiriyor. Bir biçimde yalanlarla o yalanlara destek çıkmak için atılan tutulanlarla, bir fasit döngünü ortasında hayatın hemen hemen kesintisiz hiç kılınmasına devam olunandır. Bir memleket tahayyülünün altının bir biçimde oyulması / yıkımın kıyısına taşınmasına zemin bağlaç olarak yalanlardan derman aranır. Böyle bir halden, böyle bir toplamdan bir ülkeye mi varılır, sahiden de düşünüyor musunuz?
Baş Amirin şablonları, baş faşist ile birlikte kotardıkları birinin ileri sürüp, berikinin tam da o arafta bekleyerek hamlesini gerçekleştirdiği bir zeminde doğrunun esamesi artık bu sahada okunmamaktadır. Nefret, hiddet ve şiddet üçlüsünün üstüne eklenmiş her yepyeni tahakküm ögesi ve tüm o yalanlar bir ülke bahsinin çürümesini de aralıksız kılar. Afaki, yalın ve kesintisiz bir biçimde yaşatmaktan özellikle imtina olunan bir zeminde vuku bula gelen, var edilen tescilli bir biyopolitik hamleler toplamıdır. Pandemi sürecinde birinci pik olgusunu bir türlü var edememiş bir menzilin, dünyanın ikinci dalganın en üst seviye noktalarını arşınladığı bir sırada suna geldiği cerahatli haldir mesele. Yurttaşın haklarına göz dikilerek, ona tek bir gün güvence vermeyerek, bir gıdım olsun yardımı sadaka değil sahiden var etmeyerek ama gel gelelim hep bir şeyler icat edip, biraz daha biraz daha biraz daha diye diye sömürerek hayatın mahvına meyil eden bir ülke hakikatidir mesele.
Baş Amir geçtiğimiz Pazartesi akşamı Covid19 pandemi sürecinde, Haziran’dan bu yana aralıksız tahrif edilmiş rakamlar, her yerin kendi haline terk olunması ardından çıkagelen o yıkım karşısında bir dizi düzen ve sermayenin kıyasıya pazarlığıyla kotarılan bir tedbir ve ön alma paketini paylaşır. BirGün Gazetesi’nden aktaralım: “Vaka sayılarının 30 bine dayanmış olması hepimizin çok daha dikkatli ve sabırlı davranması gerektiğini gösteriyor" diyen Erdoğan, "Salgının olumsuz etkisini azaltmak için insan hareketliliğini en aza indirmeyi amaçlayan bu tür tedbirler dışına bir çare bulunmuyor. Öncelikle TMM diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına en sıkı şekilde riayet etmelerini istiyoruz. Salgın tedbirlerine de harfiyen uymasını bekliyoruz. Vatandaşlarımızdan salgın tehdit olmaktan çıkana kadar kalabalığa karışmamalarını, evde bile dikkatli davranmalarını istiyoruz" ifadelerine yer verdi.
►Hafta içi her gün gece saat 21:00 ile sabah 05:00 arasında genel sokağa çıkma sınırlaması uygulanacaktır. Bu kısıtlama hafta sonları cuma akşamı 21:00'den pazartesi sabahı 05:00'e kadar kesintisiz devam edecektir. Yani cumartesi-pazar artık evlerimizdeyiz.
►Cenaze namazları 30 kişi ile kılınacak.
►Üretim tedarik lojistik sağlık tarım orman gibi genelgede yer alacak sektörler bu kapsamın dışındadır. Market kasap gibi işletmeler ile eve paket servisi verecek yerler hafta sonu kısıtlamasının dışındadır.
►Ana sınıfı ve benzeri eğitim kurumlarının faaliyetlerine ara verilecektir.
►Cenaze namazları, yakınları dahil en fazla 30 kişiyle kılınacak, nikahlar da bu sayıyı geçemeyecektir.
►Alışveriş merkezlerine girişte HES kodu uygulamasına geçilecektir
►Kalabalık caddeler ile meydanlara girebilecek kişi sayısı, Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararı ile sınırlanabilecektir
►Evlerde gün, mevlit, taziye, yılbaşı kutlaması gibi etkinlikler yapılmayacaktır
►Daha önceki genelgelerde belirtilen istisnalar hariç, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı, toplu taşıma araçlarını kullanamayacak.
►Koronavirüs tedbirleri, İçişleri Bakanlığı genelgesiyle düzenlenecek ve salı gününden itibaren uygulanacak.”
Her gün kalemle çizilmiş gibi bir örnek, benzeş rakamların paylaşıldığı, resmiyetteki açık edilen vaka sayısının pandemi sürecinde ağır hasar almış / almakta olan ülkelere aşı temin önceliği olacağının muştulanması üzerine var edilebildiği bir yerde hayat her ne haldedir? O tedbir olarak bilim kurulunun emir eri, bekalarından başkasını düşünmeyen üyelerinin telkinlerinin doğrultusunda değil, baş amirin kafasına göre şekillendirilmiş bir ön alma hal ve istencinin olduğu ortaya çıkarken, hayat ne haldedir? Yalanlarla sekiz aydan uzun bir süredir bir memleket olarak anılanın pandemiye rehin / yurttaşların yaşam haklarının tastamam ayaklar altına alınıp, sermayenin sırtının sıvazlandığı yerde hayat ne haldedir?
Bütün o gümbürtüyle var edilen açıklamanın sıradan insanların, gündelik kazançla yaşam mücadelesi veren insanların hayatlarına en ufak bir düzeltme / iyileşme veya covid-19’a yakalanmamak için bir şans sunmayacağı ortadadır. Yalansız, hilafsız, dolansız bir kez olsun, sadece bir kerelik olmak üzere 14 ya da 28 günlük tam kapatmayı var edemeyecek kadar ekonomik anlamda çöküşünü yaşayan bir menzilin sunduğu tek şey aralıksız fasit döngüye mahkumiyettir. Bir biçimde yaşamın düzenini muhafaza etmek, sıradan insanlar için endişesiz bir biçimde şu covid-19 pandemisini atlatmak söz konusu edilemeyendir ki kasa tam takırdır! Büyük ülke nidasının dahi yalana çıktığı bir menzilde, pandeminin orta yerinde insanlara umudu değil sistemin çarkları içinde çürümeyi, bir başına eksilmeyi var eden bir düzenin her yanı yeni, her günü muazzam diye seslendirilse ne olacaktır. Hakikat bunca afaki bir biçimde çürümeyi örneklerken, sahiden her neyi!
Önlem diye çıkagelen kısıtlama tahayyülünde hayatları göz ardı olunan emekçilerden bir ses / meram yankılanır, Evrensel Gazetesi’nde, aktaralım: “İzmir Aliağa’da kurulu PETKİM’de çalışan bir işçi, “Bizler işçiye, emekçiye, esnafa, dar gelirliye destek vererek en az 15 gün tam kapanma beklerken, tam tersi oldu. Patronlara para kazandırmak için yine fabrikalara gönderildik” diye konuştu. Kendilerinin ve ailelerinin sağlığının yine görmezden gelindiğini dile getiren işçi şunları söyledi: “Hastalan, ailene bulaştır, öl çok da önemli değil, ölene kadar işime yararsın. Sen gidince yerine geçecek çok nasılsa, diyorlar.”
Çiğli’de bulunan Akar Tekstil’de çalışan bir işçi ise açıklanan önlemleri “Yine her şey üretim için, çarkların dönmesi için” sözleriyle değerlendirdi. İşçi şunları söyledi: “Akraba, dost ziyaretlerine gitmek virüsün dolaşım alanına giriyor ama her gün yüzlerce işçinin çalıştığı fabrikalar es geçiliyor. Bunun anlamı virüs kapacaksan da çarkları döndürürken kap demektir. En azından bir ay evlerimizde tam karantina uygulanması gerekir. Ama bu maliyetli bir iş onlar için. Ucuz olansa bizim hayatımız.”
Bursa’dan Bosch işçisi “Bu yasaklar sadece işçilere yok anlaşılan. Demek ki bize bulaşmıyor bu virüs! Fabrikalar virüsle kaynarken bizleri yasak dışında tutmak işçiye verilen değerin bir göstergesidir. İktidarın da ve patronların da tek düşündükleri ‘Nasıl daha çok kazanırız?” dedi. Fabrikada örgütlü Türk Metal’e de tepki gösteren işçi, şunları söyledi: “Bizim virüsle ölümüne çalışmamıza sessiz kalan Türk Metal ne zaman sesini çıkaracak? Sendikalı olduğumuzu ne zaman anlayacağız? İşçiler ölüyor sendika, hükümet ve patronlar sessiz.”
Türk Metal üyesi TOFAŞ işçisi de “İşten eve dönerken çocuklarımla görüşmüyorum resmen, olur da bende virüs varsa onlara bulaştırmayayım diye. Sağlık Bakanı her fırsatta dillendiriyor Bursa’daki artışları. Virüsün önüne geçmek istiyorsak tam anlamıyla evlere kapanmalıyız. İşçileri muaf tutarak bu iş çözülmez. Benim annem babam, çocuklarım evde kalsa ne olacak, ben her gün fabrikaya gidip geliyorum.”
Renault’da çalışan bir işçi patronların pandemiyi fırsata çevirdiğini belirterek, “İşine nasıl geliyorsa vardiyaları dağıtıyor, kimini ücretsiz izne çıkarıyor, kimini ise 12 saat, 16 saat çalıştırabiliyor. Eskiden hiç olmazsa düzenli bir şekilde çalışabiliyorduk; çalıştığımız saat belliydi, gideceğimiz vardiya belliydi, hafta tatili vardı, her şey ��ok iyi değildi fakat hiç olmasa bir düzenimiz vardı. Şimdi ne gündüzümüz belli ne de gecemiz. Bir gün oluyor patron diyor ki ‘Koronavirüs yüzünden sipariş alamadık, yıllık izindesin.’ Yıllık izni bitiriyoruz, ücretsiz izindesin. Sonra işler yoğunlaşıyor, patron bu sefer diyor ki ‘Koronavirüs sürecindeyiz, bu zamanda işimizi ön plana almalıyız’, ardından aralıksız çalışmaya başlıyoruz. Patronların tek düşündüğü şey kâr elde etmek. İşçilerin sağlığıymış, toplumun sağlığıymış bunlar zerre kadar önemli değil” dedi.
Kocaeli’de çalışan genç bir metal işçisi “Eşim markette çalışıyor. Cuma günü izinli ama Cumhurbaşkanının açıklaması sonrası izni iptal oldu. Çünkü hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilan edersen cuma günü marketlerde izdiham olacak. Hem üretim hem de önlem yan yana olmaz. Alınan kararlara bakınca işverenler düşünülmüş. Yine vatandaş yok” dedi.”
Başka bir metal işçisi şunları söyledi: “İşyerinde çok hasta var. Ben işten eve, evden işe gidiyorum. 6 aylık bebeğim var. Evdekilere bir şey olacak diye çok korkuyorum. Alınan kararlara bakınca vatandaşı ortada bıraktılar.”
Lastik fabrikasında çalışırken virüse yakalanan işçi ise “Fabrikada virüs de var, mesaili üretim de var. Hafta tatilinde bile çalışıyoruz. Hükümet sadece maske mesafe diyor. Evet, lokanta kapalı ama işçi fabrikada dip dibe çalışıyor. 3-4 hafta kapanma olmadan virüsü kontrol altına alamazsınız” diye konuştu. İşçi, bir başka endişesini ise şöyle aktardı: “Pandeminin ilk döneminde yıllık izinler de kullanıldı. Yıllık izinler bitti. Şimdi fabrika kapanacak, maaşlarımız kesilecek diye de korkuyoruz. Borçlar var, krediler var. Psikolojimiz bozuldu.”
Çalıştığı fabrikada virüse yakalanan bir petrokimya işçisi de “Bir kez daha işverenlerin istediği olmuş. Bu kararların hayatta karşılığı yok. Kimsenin dışarıda olmadığı, kimsenin kimseye gitmediği saatlerde ‘Ben tedbir aldım’ görüntüsü veriliyor” dedi.”
Biteviye lafazanlığın ortaya serildiği, yazı akar teklemez, herhangi bir aksaklık olmasa her şeyin sanki olağan akışında ilerliyormuş gibi değerlendirildiği bir ülke tahayyülünün asıl yüzü yukarıdaki tanıklıklardan, yaşamda var edilen hallerden barizdir. Bir ülkedeki o sıradan insanların yaşam haklarının talanı, gasp edilen emeklerinden hala tırtıklanmaya devam edilenlerin var ettiği acı reçeteler diyerek öne sürülenlerin var ettiği eksiltmelerin doğrudan karşılıkları bildirilendir. Bu kadar afaki bir biçimde yaşam istencine karşıtlık, o emeği hakir görmek, pandemi sürecini sermayenin tahayyüllerine göre bir böyle, bir şöyle değiştirmek, yok saymaların sonucundaki bedel hep sıradana ödettirilir. Böyle bir halle bu akıllarla bir ülkenin kökten çürümesi sağlama alınır, daha bırakın aşılanmayı, gündelik bir normalleşme halini Haziran ayından bu yana var edememiş bir ülkenin yönetim katının var ettiği her şey sıradana kasıtla güncellenmektedir, iyi de yol nereye!
Eylem Nazlıer’in Evrensel’deki haberidir: “ Lüks apartmanların dibinde, derme çatma yapılan evin ikinci katında yaşıyorlar. İki göz odanın aylık bedeli 900 lira. İçeride ağır bir rutubet kokusu… Bir çekyat, bir minder, eski bir soba ve duvarda bir televizyonun bulunduğu odada yaşıyorlar. Sobanın içindeki kömür bile borçla alınmış. Evin iç kapıları bulunmuyor. Tuvaletin kapısı olmadığı için bezden perde yapılmış. Ağır bir yoksulluk evin dört yanını kaplamış durumda.
Ümraniye-Dudullu metrosundan çıktıktan sonra 10 dakikalık bir yürüyüşle evlerinin önüne geliyoruz. Kadir ve Elif A. çifti, daha iyi bir yaşam için Kayseri’den İstanbul’a göçmüş… Yaşları 7-5 ve 2 olan üç çocukla yaşam mücadelesi veriyorlar.
Kadir 30 yaşında, Elif ise daha 23’ünde. 8 yıldır evliler. Koronadan önce hayatları bir nebze güzelmiş. Salgınla birlikte Kadir işten çıkarılmış. Çalmadığı kapı kalmamış Kadir’in: “İstanbul’a iş için geldim. Bir iş imkanı vardı, başladım işe, kısa süre sonra koronadan dolayı işten çıkardılar. Şimdi de iş arıyorum, bulamıyorum. Virüsten dolayı hiçbir yer almıyor. Yaklaşık iki-üç ay oldu işsizim. Başvuru yaptığım hiçbir yer dönmedi. ‘Dönüş yaparız’ dediler ama dönen olmadı. Ne iş olursa yaparım, çocuklarım için. Baktım iş bulamayacağım şimdi de çöplerden kağıt topluyorum, hurda falan. Topladıklarımı iki, üç gün biriktiyorum, öyle satıyorum 40-50 TL kazanıyorum.”
Kadir’le konuşmamız esnasında soba tütüyor. Odayı duman kaplıyor. Bu sırada Elif, “Gel buzdolabını gör” diyor. Eskimiş bir buzdolabı, içi boş sayılır. Birkaç domates, salatalık, yeşil zeytin ve yumurta var. Salgından sonra hayatlarının giderek zorlaştığını aktaran Elif yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Peynir bizim için lüks abla. Zor buluyoruz. Eşimin çöpten getirdiklerini yıkıyorum, çocuklarıma yediriyorum. Geçen çöpten mandalina getirdi, kenarları çürüktü, çürük olan kısmı attım, yıkadım, çocuklara yetirdim. Yenmez ama mecburiyetten. Makarnayı suda kaynatıyorum çocuklara yağsız, salçasız veriyorum. Bazen marketlerin kenarına koyulan meyve sebzeyi bazen de akşam pazar toplandıktan sonra gidiyorum, sokağa atılan meyve ve sebzelerden seçiyorum. Çok zoruma gidiyor ama mecburum.”
Kırmızı et alamadığını, kurbanda komşuların getirdiğini söyleyen Elif, “Tavuğu da çöpten alıyorum. Tarihi geçince marketler çöpe atıyor. Bir-iki gün tarihi geçenleri alıyorum. Pişirip çocuklara veriyorum. Korkuyorum bir şey olur diye ama başka çarem yok. Çaresizim. Çocuklar bazen parka gidiyorlar çocukların elinde yiyecek görüyorlar gelip evde istiyorlar ben de alamıyorum. Ağlıyorlar ‘Markete gidelim, çikolata alalım’ diyorlar, yok ki para vereyim” diyor.
İki aydır kirayı ödeyemediklerini söyleyen Elif, “Elektrik, su faturalarını bu ay ödeyemedik. Ev sahibi idare etti, komşular idare ediyor ama nereye kadar. Bende bilmiyorum nasıl olacak. Ekmeği bulamıyoruz, ev sahibim biraz yardım etti. Kömürümüz, odunumuz da yok. Bu kış nasıl geçecek?” diye soruyor.
Elif sözlerine şöyle devam ediyor: “Hep yoklukla geçti, iyi hayatım olmasını isterdim. Evimin güzel olmasını isterdim. Çocuklarıma marketten, temiz yiyecek almak isterdim. İlkokul üçe kadar kadar okudum, yokluktan okuyamadım. Bir gün aç, bir gün tok geçiniyoruz, bizim kaderimiz de bu.”
Yalanlarla süslenmiş süslü püslü ülke masalının, şahlanış, diriliş kuram ve fasaryadan da olsa yinelen büyük / güçlü ülke tahayyüllerinin artık kof olduğunu bildirmeye tek bir ama tek bir haber yeterlidir. Biat, itaat ve ram olmanın ileriye sürüldüğü, gayrı hiçbir tahayyül ve sorguya yer olmadığı bildirilen bir sahada Kadir ve Elif A. çiftinin yaşadıkları şeyin ta kendisidir hakikatte var edilen. Yoksunlaştırma, eksiltme, yarım yamalak kılınmış bir hayat imine rehin kılma gerçektir. Bir pandemi sürecinin daha hangi evresinin kaçıncı pik ya da zirvesini yaptığına dair tek satır doğrulanmış açıklama yapılamazken, insanlar yoksulluğun pençesine terk olunur. Türkiye genelinde 590 bin ailenin doğalgazı, 123 bin ailenin ise elektriği borçları nedeniyle kesik olduğu haberleri var edilir. Bu kadar rahatça birer rakama dönüştürülen, basit birer istatistik ögesi kılınan hayattaki müştereklerimizin meselidir.
Geleceğin bir şimdi dahilinde çalındığı ülke gerçekliğe kavuşur. Hayat tahayyülünü açık, alelacele bir biçimde yerle bir etmek kesintisizdir artık. Diline sakız kıldığı Gezi Direnişi sürecinden bugünlerin karanlığına kararlı atılan her adımla birlikte varıldığı artık öyle ya da böyle değil doğrudan hakikattir. Doğrularını yitirmiş, demokrasi istenci sakatlanmış, gündelik yaşam pratikleri eksiltilmiş, bir fasit döngüye rehin, her günü kurşunu bir griye rehin, emek mücadelesinin sermayeye yem olunduğu, hayatın berhava edildiği bir sahada bir yarın söz konusu mudur? Suyun çürüdüğü, masallara kanın sıçradığı, gerçekliğin açık bir biçimde yağmalandığı, yerine ikame edilenlerin tastamam bir cüruf olduğu bir yerin, yarını söz konusu olur mu? Yalanların örtbas edemediği hakikatlerin sahasında tek bir iyi gün var edilebilir mi? Böyle bir ülke mi olur!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görsel: Gün Batımı – Levent ŞİMŞEK – Pexels.com
#yalan#başka türkiye vardır#çürüme#hayat hakkı#mesele#meram#gerçeklik#çürüten#eksiltmek#yoksulluk#türkiye gerçeği#insan hakları#yaşama istenci#hayatta kalmak#sözcükler#ekonomik#darboğaz#sesler#alt#kırım#tahakküm etme#biyopolitika#sınırlar#pandemi#covid19#türk#devlet nedir#insanlık#yaralar#çözümsüzlük
0 notes
Text
Okullara iki ara tatil geliyor
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Bakanlık Başöğretmen Salonu'nda, "Yeni Eğitim-Öğretim Çalışma Takvimi Modeli"ni açıkladı. 2023 Eğitim Vizyonu çalışmaları doğrultusunda yeni bir çalışma yürüttüklerini bildiren Selçuk, "Bu faaliyet, yeni eğitim öğretim yılımızın çalışma takvimiyle ilgili yeni bir model. Bu model aslında çok uzun süredir tartışılan ve Türkiye'nin eğitim öğretim çalışma takviminin çok uzun yıllardır üzerinde fikir yürütülen ve toplumdaki değişmelere paralel olarak değişmesi beklenen bir takvim denilebilir." değerlendirmesinde bulundu. Yeni takvim çalışmasına neden gereksinim duyulduğuna ilişkin Selçuk, "Aslında biz verimlilik ve denge üzerinden bir çalışma yapıyoruz. Ama bunu sadece çalışma takvimi ile ilgili olarak yapmıyoruz. Öğretmen eğitimi açısından verimlilik, derslerin işlenişi açısından verimlilik, öğretmenlerin sınıftaki yaptığı projeler ve benzeri çalışmalar açısından verimlilik, Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı tüm iş ve işlemler açısından verimlilik. Bunun genel bir parçası olarak yaptığımız şey, çalışma takvimini de bu verimlilik ve denge üzerine oturtmak." diye konuştu. "Temel amaç verimliliği artırmak" Türkiye'de 13 haftalık yaz tatili süresinin bulunduğuna işaret eden Selçuk, "Bizim temel çıkışımız 180 iş günü olan çalışma günlerinin sayısını artırmak değil bizim temel çıkışımız bu günlerin verimliliğini artırmak ve dengesini kolaylaştırmak. Bu maksatla dünyaya baktığımızda 13 haftalık çalışma süresi dışındaki tatil süresinin dünyanın en uzun yaz tatili yapan ülkelerinden biri olduğumuzu gösteriyor. Bu yeni eğitim öğretim çalışma takvimi modelinde tatil ve okul zamanlarının daha dengeli, verimli bir şekilde oturtulması hedefleniyor." bilgisini verdi. Bakan Selçuk, yeni çalışma takvimine ilişkin şunları söyledi: "13 haftalık yaz tatilinin iki haftası, nisan ve kasım aylarında yapılacak birer haftalık ara tatil olarak planlanmış bulunuyor. Bunu yaptığımızda neyi amaçlıyoruz? Bir defa öğrencilerin belirli dönemlerde öğretim faaliyetlerine ara vermelerinin bilimsel araştırmalar da dikkate alındığında daha etkili olduğu ve öğrenmeyi kolaylaştırdığı yaz tatilindeki süre ne kadar uzarsa 'yaz tatili unutması' dediğimiz faktörün ortadan kalkması da söz konusu olabiliyor. Bizim birdenbire yaz tatilini çok uzun bir dönem için kısaltmamız şu anda söz konusu değil. 2 haftalık bir iş günü içerisinde 11 haftaya düşürülmesi yaklaşık yüzde 10'luk bir indirimden söz ediyoruz. Ama bu ara tatillerin de yıl içerisine yedirilmesi söz konusu. "Ara tatillerde yeni bir yapılanma söz konusu" "Öğrencilerin olası öğrenme eksikliklerinin derinleşmeden ve yeni konular eklenmeden telafi edebilmesi için de yine bu ara tatilleri bir fırsat olarak görüyoruz." diyen Bakan Selçuk, ara tatillerde öğretmenlere, okullara kurumsal işleyişe yönelik bir takım öz değerlendirmeler yaparak çeşitli iyileştirmelere de gidebilme fırsatının oluşturulmuş olacağını vurguladı. Ziya Selçuk, "Yapılandırılmış olan ara tatillerde çocuklara ve öğretmenlere dinlenme ve etkinliklere katılma fırsatı da veriliyor." dedi. Öğretmenlerin kesintisiz olarak ders faaliyetlerinin yürütüldüğü bir durumda çok yorulduğunu, bu amaçla öğretmenlere de bir nefes alma süresi tanımayı çok elzem gördüklerini vurgulayan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu doğrultuda ara tatillerde yeni bir yapılanma da söz konusu. Yani bu birer haftalık tatillerin özellikle sadece tatil olarak değerlendirilmemesi, çocukların bazı eğitimsel faaliyetlere katılması, birtakım eğitim çalışmalarının içinde olması da hedefleniyor. Ama ayrıca veli, zümre toplantıları, mesleki gelişim çalışmaları, kişisel ve sosyal gelişim çalışmaları ve bu arada okullarımızın da ara tatillerde bazı fiziki ihtiyaçlarının karşılanması, yenilenmelerinin de hayata geçirilmesi söz konusu olabilecek. Ara tatillerde bir ana temadan söz edeceğiz. Her tatilin bir teması söz konusu olacak. Bilim, kültür, sanat, spor gibi çeşitli faaliyetler bu ara tatillerde tema doğrultusunda yapılacak. Bazı geziler, fuarlar da yine bu ara tatillerin konusu olabilecek. Ara tatiller çocukların toplumsal fayda çalışmaları için de bir fırsat doğuruyor. Huzurevleri ziyareti, bazı yardımlaşma faaliyetleri, aile ziyaretleri, okuldaki bazı kulüp çalışmalarının devamı olan etkinlikler ve benzeri çalışmalar yapmalarına da bu tatiller imkan sağlayacak." Ara tatillerde öğretmenler görevlerine devam edecek Bakan Selçuk, yeni çalışma takvimine yönelik, şöyle konuştu: "Öğretmen arkadaşlarımız açısından okulların açıldığı, eğitim-öğretim yılı başlamadan önceki iki haftanın bir haftalık iş günü 18-22 Kasım 2019 ara tatili olarak 5 iş günü şeklinde planlandı. Bir başka ara tatil ise 6-10 Nisan 2020 ara tatili olarak. Onda da bir 5 iş günümüz var. Ama hepinizin bildiği, 10 iş günlük 20-31 Ocak tarihleri arasındaki ara tatilimiz hem öğretmenler hem öğrencilerimiz için söz konusu. Ama 18-22 Kasım ve 6-10 Nisan'daki ara tatillerde öğretmenlerimiz, okullarda öğrencilerin olmadığı bir durumda görevlerine devam edecekler. Yani yılbaşı ve yıl sonundaki seminer dönemlerindeki birer haftay�� yılın içerisine almış bulunuyoruz. Bunun temel sebebi, verimliliği artırmak, daha etkin çalışmalar yürütebilmek ve bu anlamda da öğretmenlerimizin nefes almasına, çocuklarımızın öğrendiklerini içselleştirmeleri ve bıktırmadan belirli bir süreci yaşayabilmeleri için imkan tanımaktır. Bu çerçevede düşündüğümüzde öğretmen arkadaşlarımızın yaz tatilleri ile ilgili herhangi bir kısıtlama veya azalma, çoğalma söz konusu değil. Yine 1 Temmuz tarihinden itibaren 1 Eylül tarihine kadar öğretmen arkadaşlarımız tatillerinde bir kesinti olmaksızın devam edecekler." "Sadece takvimin değişmesi olarak ele almamakta yarar var" Eğitim sisteminin daha verimli çalışabilmesi, öğretmenlerin daha verimli olabilmesi, çocukların bıkmadan eğitim öğretim süreçlerini yaşayabilmeleri için bir fırsat sağlamaya çalıştıklarının altını çizen Selçuk, şunları kaydetti: "Bunu sadece takvimin değişmesi olarak ele almamakta yarar var. Çünkü bu öğretmen eğitiminin, üniversitelerdeki öğretmenlere yetişmesine ilişkin bazı dolaylı hususların, velilerimizin, öğretmenlerimizin eğitim öğretimin içerisinde çok daha aktif bir biçimde bulunmalarına imkan sağlamakla ilgili. Bu derslerin işleniş biçiminin kalitesiyle de tatillerin daha etkin olarak kullanılmasıyla da ilgili... Yani eğitim sisteminin bütününün bir parçası olarak değerlendirilmesinde yarar var. Özet olarak şunu söyleyebiliriz, bu çalışma takviminin detaylarını çeşitli yönetmelikler ve ihtiyaç duyulduğu takdirde yönergelerle de planlama imkanımız olacak. Zaten konuyla ilgili sıkça sorulan listesi hazırlandı." Milli Eğitim Bakanı Selçuk, çalışma takvimi hazırlanırken öğretmenlerden, okul yöneticilerden görüş alındığını, dünyadaki çalışmaların incelendiğini aktardı. Yaz tatili 11 hafta olacak Milli Eğitim Bakanlığı, tatil ve okul zamanlarının daha dengeli ve verimli hale getirilmesi için yeni bir eğitim-öğretim çalışma takvimi modeli hazırladı. 13 haftalık yaz tatili süresi, öğrencilerin öğrenme motivasyonlarını kaybedecek kadar okuldan uzaklaşmamaları için 11 hafta olarak düzenlendi. Yaz tatilinden alınan 2 hafta ise nisan ve kasım aylarında birer haftalık ara tatil olarak verilecek. Yeni modele göre artık okullar bir hafta erken açılacak, bir hafta daha geç kapanacak. Ancak bu durum toplam tatil süresini kısaltmayacak. Takvime göre, 2019-2020 eğitim öğretim yılı bir hafta öne çekilerek 9 Eylül 2019'da başlayacak. 18-22 Kasım 2019'da ilk ara tatil yapılacak (Hafta sonu tatilleri ile birlikte 9 gün) Yarıyıl tatili 20-31 Ocak 2020 tarihleri arasında olacak (Hafta sonu tatilleri ile birlikte 16 gün) İkinci yarıyıl eğitim-öğretim dönemi 3 Şubat 2020'de başlayacak. 6-10 Nisan 2020 tarihleri arasında ikinci ara tatil verilecek (Hafta sonu tatilleri ile birlikte 9 gün) 13 Nisan'da başlayacak ikinci dönemin ikinci yarısı ise 19 Haziran’da tamamlanarak 11 haftalık yaz tatiline girilecek. Yeni çalışma takvimi ile öğrenciler, ara tatillerde dinlenme fırsatı elde etmenin yanında, öğrendiklerini kontrol edecek ve öğrenmelerini derinleştirecek. Ara tatiller öğrencilerin olası öğrenme eksikliklerinin derinleşmeden ve yeni konular eklenmeden telafi edilebilmesi için uygun bir zaman olarak planlandı. Öğretmenlerin tatil takviminde ise değişiklik olmayacak. Sadece eğitim yılı kapanışı ve açılışındaki seminer dönemlerinin birer haftası yıl içerisine alınacak. Oryantasyon eğitimleri devam edecek Öğrencilerin tatilde olduğu ara dönemler, öğretmen ve okulların kurumsal işleyişe yönelik ara değerlendirmelerle gerekli iyileştirmeleri yapabilmeleri için de bir fırsat olacak. Ara tatillerde veli toplantıları, zümre toplantıları, mesleki gelişim çalışmaları, kişisel ve sosyal gelişim etkinlikleri, okulların fiziki yenilenmeleri yapılacak. Bunun yanı sıra bir ana tema başlığında; bilim, kültür, sanat ve spor alanında etkinlikler planlanacak. Çocukların ara tatillerde huzurevleri ziyaretleri, yardımlaşma faaliyetleri, aile ziyaretleri, okul kulüp çalışmaları gibi toplumsal fayda çalışmaları yapmalarına imkan tanınacak. Okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf ve ortaöğretim 9. sınıf öğrencilerine uygulanan "oryantasyon eğitimi" okul açılmadan önceki hafta hayata geçirilmeye devam edecek. AA Read the full article
0 notes
Text
UZAKDOĞU’NUN AVRUPA’YA AÇILAN KAPISI YENİDEN TÜRKİYE OLACAK https://ift.tt/2IVNVeT
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre ELDENER’in yazısını paylaşıyoruz.
Geçtiğimiz yılın son aylarında patlak veren Ticaret Savaşları ne yazık ki küresel ekonomide dalgalanmalar yarattı. Çin, yıllardır sürdürdüğü büyüme ivmesini 2018 yılına taşıyamadı.
ABD ve Çin arasındaki gerginlik küresel ticarette ve tabii ki lojistik sektöründe de etkisini gösterdi. Bunun en açık göstergesi Çin Yılbaşı tatili öncesinde lojistik süreçlerde yaşanan yoğunluktaki düşüştü. Her yıl Şubat ayında hava kargoda yaşanan yer problemi ve fiyatlardaki yükseliş bu yıl yaşanmadı. Bu da Çin’in ihracatındaki düşüşü gözler önüne serdi.
Buna karşın resmin geneline baktığımızda Uzakdoğu ile yüzyıllara dayanan ticari ilişkilerimizde dönemsel yavaşlamalar olsa da Türkiye her zaman başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ve Orta Asya ülkeleri tarafından ipek gibi kıymetli ürünlerin Avrupa’ya ulaştırılmasında tercih edilen bir rota olmuştur.
Bunun yanı sıra Türkiye ile Uzakdoğu arasındaki sosyo-ekonomik ilişkiler yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Ülkemizin önümüzdeki dönemlerde hedeflenen dış ticaret ve ihracat rakamlarını yakalaması açısından da Uzakdoğu ülkeleri ile ticaretin geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü uluslararası ticaret yön değiştirmekte ve Doğu her geçen yıl önem kazanmaktadır.
Uzakdoğu ve ülkemiz arasındaki taşımacılık faaliyetlerini gözlemlediğimizde öncelikli olarak denizyolu ve havayolu gelmektedir. Uzakdoğu ile yapılan dış ticaretin çok önemli bir kısmı denizyolu ve konteyner ile taşınmaktadır. Burada en önemli etken maliyetlerin çok daha uygun olmasıdır.
Bir diğer alternatif ise kuşkusuz havayolu olarak karşımıza çıkmaktadır. İstanbul Havalimanı’nın da devreye girmesi ile ülkemizin uluslararası bir aktarma merkezi olma hedefine bir adım daha yaklaştığını söylemek mümkündür. Bu noktada Uzakdoğu ile aramızdaki lojistik akışların daha da kuvvetleneceğini öngörebiliyoruz.
Türk lojistik sektörü açısından İstanbul Havalimanı kadar önemli bir diğer gelişme ise UTİKAD olarak her zaman desteklediğimiz intermodal taşımacılığın gelişmesine de büyük etki sağlayacak olan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının tamamlanmış olmasıdır.
Mart 2015’de Vizyon Belgesi yayınlanan girişim çerçevesinde Çin; Asya, Avrupa ve Orta Doğu‘yu birbirine bağlayan devasa bir altyapı ve ulaşım, yatırım, enerji ve ticaret ağı oluşturmayı amaçlamaktadır.
Türkiye tarafından “Modern İpek Yolu Projesi” olarak da adlandırılan Orta Koridor, Doğu ile Batı arasındaki mevcut hatlarda tamamlayıcı ve güvenli bir güzergâh olarak ön plana çıkmaktadır.
Ülkemizin ulaştırma politikalarının temel ekseni, Çin’den Londra’ya kesintisiz bir taşımacılık hattı sağlamak üzere büyük ölçekli altyapı yatırımları gerçekleştirmektir. Uzak Doğu’dan Avrupa’ya kadar uzanan, yüzyıllar boyunca ticaret kervanlarının güzergâhı olarak yerini almış tarihi İpek Yolu‘nun Orta Koridor‘da geliştirilmesi için hem Anadolu‘da hem de Kafkasya ve Orta Asya‘da demiryolu ağlarının yapılandırılması ve karayollarının entegrasyonu konularında adımlar atılmalıdır.
Bunun yanı sıra ülke sınırlarımız içinde doğu-batı ve kuzey-güney ekseninde demiryolu ağının bir an evvel tamamlanmasını bekliyoruz. Çünkü Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu hattının tam kapasite ile çalışabilmesi ve bu hattın tamamlayıcısı olan yolların bitirilmesi hayati önem taşıyor.
Buradan hareketle kamu tarafından “Orta Koridor” yaklaşımıyla başlatılan Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ne ilişkin aktif girişimlerin sonuçlarının önümüzdeki dönemde etkin sonuçları olacağına ve sektörümüze büyük bir ivme kazandıracağına da inanıyoruz.
Bu koridorun devamı niteliği taşıyan Marmaray Tüp Geçidi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu ve Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, hızlı tren ve yüksek hızlı tren hatları, Kuzey Ege Limanı, Gebze Orhangazi-İzmir Otoyolu, 1915 Çanakkale Köprüsü, İstanbul Yeni Havalimanı gibi projelerin de faaliyete geçmesiyle lojistik anlamda yeniden Uzakdoğu’nun Avrupa’ya açılan kapısı olacağız.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2Hf0I9S via IFTTT
0 notes
Text
E-ticaret Sitesi Kurmak
Özellikle dijital değişimler sonrasında çok hızlı bir şekilde gelişim gösteren e-ticaret gerçekten son zamanların en popüler alışveriş yöntemi olmaktadır. Günümüzde artık birçok marka e-ticaret sitesi kurmak için kolları sıvamış, yine birçok marka da çoktan kurmuş bulunmaktadır. Artık güvenlik sorunlarının da çoğunlukla aşıldığı günümüzde artık kullanıcılar fiziki mağazalardan çok e-ticaret siteleri üzerinden alışveriş yapmaktadırlar.
Bu sektöre girmeyi düşünen birçok girişimci de, sektörün ömrünün ne kadar olacağını, yararlarını, zararlarını merak etmekte ve araştırmaktalar. Hemen her sektörde olduğu gibi muhakkak bu sektörde de olumlu ve olumsuz yönler bulunmaktadır. E-ticaret sitesi kurmak isteyenlere bu yazımızda faydaları e zararları ile ilgili bilgi vermeye çalışacağız.
E-Ticaretin Faydaları Nelerdir?
Öncelikle bir web sitesi açarak elinizdeki ürünleri tezgâh tezgâh dolaşmadan ve kimseyle muhatap olmadan çok daha kolay bir şekilde satabilirsiniz. Böylece hem masraftan hem de beden yorgunluğunda kurtulmuş olursunuz. E-ticaretin faydaları arasında yer alan bir diğer önemli nokta ise, mağazanın tatil günü gibi bir durum ortadan kalkmış olmakta ve haftanın her günü satış yapabilmektesiniz. İnsanlar ürünleri alırken mağaza kapanmadan alayım gibi acele etmeye gerek duymazlar ve rahat rahat alırlar. Bunun yanında satıcılarda yılın 365 günü 24 saat rahatlıkla satış yapabilmektedirler. Bayram tatili, yılbaşı ya da daha başka tatil durumları onları hiçbir şekilde etkilemeyecektir. Özellikle web sitenizin teknik altyapısı oldukça sağlamsa müşterilerinize günün her anı kesintisiz hizmet sunabilirsiniz. Yine Online mağazalar sayesinde mağaza açma ve eleman çalıştırma masraflarından da kurtulmaktasınız. Dünyanın hemen her yerinden müşteri potansiyeline sahip olabilmenizde yine e-ticaretin faydaları arasında yer almaktadır. Yine tüketici açısından da dünyanın her yerinden ürün alma imkânına sahip olabilmektesiniz. Eğer Niş sektörlere ait bir e-ticaret web siteniz var ise, dünyanın her yerinden müşteri bulma olasılığınız çok daha fazla olmaktadır. Bu şekilde sitenizin ayrıca güvenilirliği ve tercih edilme oranı da oldukça artacaktır. Size basit bir örnek verecek olursak bugün eBay sitesini bilmeyen yoktur. Bu sitenin ilk müşterisi site üzerinden bozuk bir lazer almıştır ve neden bozuk lazer aldınız diye sorulduğunda ise, bozuk lazer koleksiyonu yapıyorum demiştir. Yani e-ticaret sayesinde hemen her şeyi satabilmeniz mümkün olmaktadır. Yine tüketiciler açısından da dışarıya çıkıp saatlerce alışveriş için uğraşmamaktadırlar. Kullanıcılar e-ticaretin faydaları sayesinde istedikleri ürünü çok kısa sürede bir sürü seçenek arasından beğenerek almaktadırlar. Yine kullanıcılar e-ticaret sayesinde alacakları ürün hakkına anında bir sürü site üzerinden fiyat araştırması yapabilmektedir.
E-Ticaretin Zararları Nelerdir?
Müşterileriniz ile iletişim sorunu yaşayabilir ve çeşitli aksaklıklar meydana gelebilir. Fiziki mağazalarda olduğu gibi ürün tanıtımını yapma imkânınız olmamaktadır. İnsanlar genellikle alışverişe eş dost ile çıkarlar oysa e-ticaret sitesi alışverişlerini yalnız yaparsınız. Yine aynı şekilde alacağınız ürünleri deneme imkânınız olmamaktadır. Özellikle insanlar ayakkabı ve elbise noktasında e- ticaret sitelerini kullanmak istememektedirler. Çünkü bu gibi ürünleri alırken denemek ve olup olmadığını görmek istemekteler. Bu gibi durumlar e-ticaretin zararları arasında yer almaktadır. Yine kargo bekleme, bazı durumlarda kargo ücreti ve kargoda yaşanılan sıkıntılar insanları e-ticaretten soğutabilmektedir. Her ne kadar güvenlik önlemleri alınmış olsa da bazı haberlerde kart bilgileri çalınan insanlardan bahsedilmesi kullanıcıları e-ticarete karşı mesafeli durmaya itmektedir. Yine internetten alınan ürünlerin yanlış, kırık, bozuk ya da eksik gönderilmesi e-ticaretin zararları arasında gösterilen en önemli problemler olmaktadır.
618Media Dijital Pazarlama Ajansı https://www.618media.com/e-ticaret-sitesi-kurmak/
0 notes