#Çirkin kral
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk.. Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili.. Ne güzeldir bilmedi��in birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili… Sevinerek, severek, sevilerek düşünerek… ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın…
18 notes
·
View notes
Text
Heaven Official's Blessing ▪︎
245. BÖLÜM - Fenerler & Bilmeceler - Yuanxiao'nun tadı, yeniden bir araya gelmenin tadı -
Yuanxiao (fener) festivali, gün batımından bu yana güzel bir gece.
Baharın başlangıcı sayılmasına rağmen, kış hala buralardaydı ve rüzgar ısırıcı bir soğuklukta esiyordu.
Xie Lian yolun kenarında yavaş adımlarla yürürken kocaman bir çuvalı kaldırıyordu, yüzü rüzgardan soluk kırmızıya dönmüştü.
Çuval, topladığı karmaşık hurdalardan oluşuyordu. Kullanılabilirler mi bilmiyordu ama kullanılıp kullanılmayacağını gözetilmeksizin bundan sonra onun tek geçim kaynağı bu olacaktı.
Çok geçmeden caddesinin kenarında bir standa denk geldi.
Bu standa ‘heji xiaoshi’ denirdi, bazı küçük atıştırmalıklar satılırdı. Tezgah sahibinin üç kişilik ailesinin şeride doğru yerleştirilen küçük masada oturduğu ortaya çıktı. İnce yapılı ve oldukça güzel bir kadın sıra sıra dizilmiş masaların arasında koşuşturuyordu; kendisine koşuşturmayı bırakıp masaya oturması için seslenen tezgâh sahibine kulak asmadı, onun yerine sadece "Birazdan orada olurum" demekle yetindi. Sesi bir sarı asma kuşunun çağrısı gibiydi.
Müşteriler diğer masalarda ikişerli ve üçerli olarak otursa da hepsi de bir süre sonra evlerine gitmeden önce oturup sohbet eden genç bayanlar için orada bulunuyor gibiydi. Ne de olsa bugün Yuanxiao festivaliydi.
Tezgâhın önünde küçük bir çömlek duruyordu. Tencerenin içindekiler - beyaz, yuvarlak, pırıl pırıl küçük nesneler, fokur fokur kaynıyordu - adımlarını yavaşlatmasına neden oldular.
Xie Lian içinden "Ah, bugün yuanxiao" diye geçirdi.
Küçükken her Yuanxioa festivalinde Xianle'nin kral ve kraliçesi onunla birlikte yuanxiao yerdi. Xie Lian son derece seçici bir yiyiciydi ve yuanxiao'yu sevmezdi. Ünlü şefler tarafından yapılan ve kendisine altın ve yeşim taşından tabaklarda sunulan küçük lezzetler bile onun hoşuna gitmezdi. Çok tatlı olmalarından, yerken dişlerini tuhaf hissettirmelerinden hoşlanmazdı; ne o dolguyu ne de bu dolguyu yerdi; birkaç ısırık alırdı ve bırakırdı.
Daha sonra, biraz büyüdüğünde ve Taicang dağında xiulian uygulamaya başladığında, sadece ara sıra yuanxiao festivali için eve giderdi ve sonuçta sadece birkaç öğün yemek yerdi. Şimdi düşününce, Xie Lian yuanxiao'nun tadının neye benzediğini tam olarak hatırlayamadığını fark etti.
Xie Lian tezgâhın yanından dikkatle birkaç bakış fırlattı, kocaman, çirkin bir çuvalı dikkatle omzundan aşağı indirdi ve sonunda temkinli adımlarla tezgâha doğru ilerledi.
Hasır şapkasını çıkardı ve elinde tutarak şöyle dedi; Merhaba, bir kase yuanxiao alabilir miyim? Burada hiç var mı?
Tezgâh sahibi oldukça yaşlıydı ve Xie Lian'a bir bakış attı, ancak o cevap vermeden önce, zayıf genç hanım gülümseyerek cevap verdi, "Evet, önce buyurun oturun!" bununla birlikte, bir kase hazırlamak için acele etti. Xie Lian, tezgâh sahibinin başını salladığını gördü. Bunu tuhaf buldu ve kirli göründüğü için mi böyle davrandığını merak etti, bu yüzden hiç hoşuna gitmedi ve kıyafetlerini incelemek için kasıtlı olarak aşağı baktı. Kirli olmadığından emin olduktan sonra biraz rahatlamış hissetti ve "Ne oldu?" diye sordu.
Tezgâhtar çuvalı içeri sokmasından hoşlanmadıysa, çuvalı dışarıya koyabileceğini düşündü. Ama tezgâhtar ona bir kez daha baktı ve başını sallayarak "Yazık, ne kadar yazık" dedi.
Xie Lian “Ah, ne dediniz?” dedi.
Tezgâhtar, "Yuanxiao festivalinde, tek bir kişinin soğukta dışarıdaki bir tezgâhta oturup yianxuao yemesi çok acınası, kesinlikle" dedi.
"..." Xie Lian dedi ki, "Böyle yapma. Sen iş yapmıyor musun..."
Tezgâh sahibi onunla daha fazla konuşmadı ama kâseleri toplamaya başladı. Bir süre oturduktan sonra Xie Lian etrafındaki insanların onu incelediğini, daha doğrusu onu ve arkasındaki olağanüstü ve beklenmedik büyüklükteki çuvalı incelediğini hissetti.
Dükkân sahibinin kızı sinsice yaklaştı, içindeki iri parçaların ne olduğunu merak ediyormuş gibi çuvalı kurcalamak için çömeldi. Ancak annesi birkaç kez seslendikten sonra geri döndü. Şu anda Xie Lian, gelecekte sahip olacağı, bıçakların ve mızrakların bile delip geçemeyeceği vurdumduymaz bir kişiliğini geliştirmemişti.
Elinde olmadan bacaklarını kullanarak kocaman çuvalı masanın altına tekmeledi ve yoldan geçenlerin göremeyeceği bir yere koymayı umdu. Ne yazık ki, tezgâh küçüktü ve masaları, sandalyeleri ve bankları da küçüktü, öyle ki böyle bir şeyi saklamak imkânsızdı.
Xie Lian'ın hafifçe öksürmekten ve etrafındaki insanların bakışlarını görmezden gelmek için elinden geleni yapmaktan başka çaresi yoktu. Buna alışacaktı. Önemli bir şey değildi.
Birden aklına bir şey geldi ve aceleyle ellerini cübbesinin göğüs kısmına sokup etrafı yokladı. İfadesi değişti ve şöyle düşündü: "Şimdi bu daha da acınası! Yuanxiao festivalinde, soğukta açık havada bir tezgahta tek başıma oturup yuanxioa yemekle kalmıyorum, yeterli param bile yok!!!"
Aceleyle kaçmaya niyetlenmişti ama tam o sırada tezgâh sahibi elinde büyük bir porselen kâseyle geldi ve "Beş kuruş para" diyerek kâseyi masaya bıraktı.
"..."
Xie Lian, "Ah... ben..." derken sanki nefes alamıyormuş gibi hissetti.
Birkaç kez öksürdü, yumruğunu ağzının önüne kaldırdı ve tezgah sahibinin "Yoksa yok mu?" dediğini duydu.
Xie Lian tam tüm utanmazlığını sahiplenip ayağa kalkmak üzereydi ki, büyük porselen kâsenin bir gümbürtüyle önündeki masaya konduğunu gördü.
Dondu kaldı ve tezgah sahibinin "Unut gitsin. Ne kadar zavallı olduğunu görünce sana bir kâse vereceğim. Bunu bitirdikten sonra tezgahı kapatmam gerekecek, o yüzden acele et ve geri dön. Bugün yuanxiao festivali, ailenle birlikte olmalısın!"
"..."
Xie Lian tekrar oturdu ve kendi kendine bu yuanxiao kâsesini bitirdikten sonra geri dönecek hiçbir yeri olmadığını söylemese de yumuşak bir sesle "Teşekkür ederim" dedi.
Tezgâh sahibi de, "Dışarısı da çok geç oldu, yuanxiao festivalinde bu kadar geç saatte geri dönmek çok acımasızca!" dedi.
Karısı, "O da çok çalışmış gibi görünüyor ve yakında ayrılacak, bu arada onu azarlamayı bırak. Miao-er, Miao-er, koşuşturmayı bırak. Sürekli yardıma geliyorsun, bu bizi kötü hissettiriyor. Buraya gel ve bizimle ye."
Genç kadın, "Etrafta koşuşturmuyorum!" diyerek son masayı da kaldırdı ve onlarla birlikte oturup bir porsiyon yuanxiao yemek için yanlarına gitti.
Dört kişi bir yandan konuşup bir yandan gülerken bir yandan da başka birinin gelip aralarına katılmasını bekliyor gibiydi. Xie Lian onlara baktı, kâsesini yukarı kaldırdı, ağzına bir parça attı ve tatlı çorbadan bir yudum içti.
Ama hâlâ tadının ne olduğunu bilmiyordu.
"Gege, Gege?"
Xie Lian ancak o zaman dikkatini topladı. Hua Cheng yanı başındaydı ve ona bakıyordu. Kırmızı cübbesinin içinde Hua Cheng'in kaşları ve gözleri daha da parlaktı ve fenerlerin ışığı solgun yüzüne yumuşak bir renk katıyordu. Xie Lian bakarken biraz dikkati dağıldı ve "Ne?" dedi.
Hua Cheng, "Gege yorgun mu? Yoksa yürüyemiyor mu?"
Xie Lian fazla düşünmeden başını salladı. Hua Cheng, "Üzgünüm. Dün gece biraz fazla abarttım." dedi.
Ancak bir süre sonra Xie Lian onun söylediklerine tepki verdi ve aceleyle ellerini sallayarak, "… Ne diyorsun sen? Öyle bir şey değil! Bunun onunla hiçbir ilgisi yok!"
Hua Cheng kaşlarını kaldırarak, "Eğer bunun onunla bir ilgisi yoksa, demek ki aşırıya kaçmamışım? Yani, ben şey yapabilirim...?"
Xie Lian aniden hâlâ Hayalet ��ehrin ana caddesinin ortasında olduklarını hatırladı ve etrafına ürkek ve temkinli bir bakış attı. Gerçekten de bilinmeyen bir zamanda, etrafları şekilsiz ve tuhaf yaratıklardan oluşan büyük bir kalabalık tarafından sarılmıştı; kulakları uzun olanlar kulaklarını uzatıyor, kulakları kısa olanlar boyunlarını uzatıyor ve görünüşe göre hepsinin gözleri bakır bir çan kadar açılmış, ikisine sert bir şekilde bakıyorlardı. Xie Lian o kadar şaşırmıştı ki, bir an için ne diyeceğini bilemedi. Sonunda haykırdı, “San Lang ah!”
Hua Cheng hafifçe gülümseyerek ellerini arkasına sakladı, “Pekala, pekala. Benim hatam, daha fazla bahsetmeyeceğim.”
Xie Lian da bakışlarını çoktan sokağın kenarındaki yuanxiao yaratığının tezgahından çekmişti. Hayalet şehrin ana caddesinin her iki tarafında da çok sayıda parlak kırmızı fener asılıydı ve fenerler bilmecelerle kaplıydı. Hayalet kalabalığı haykırdı, “Bir bilmece tahmin edin! Bir bilmece tahmin edin! Bilirseniz ödül bile var! hem de bir sürü ödül!”
Hua Cheng Xie Lian’a “Gege, denemek ister misin? Ödül de var.” dedi.
Xie Lian yürüyerek, “Bir denerim o zaman.” Dedi.
Hayalet kalabalığı heyecanlanarak birbirlerini itmeye başladılar; “şşt, şşt, Büyük amca bir tahminde bulunacak! Büyük amca bir tahminde bulunacak!!!”
"..." Sanki dans etmesini bekliyorlarmış gibi kalabalığın ezici yaygarası karşısında Xie Lian gülse mi ağlasa mı bilemedi. Tam rastgele bir bilmece seçmeyi düşünürken, kim bilir nereden gelen bir dokunaç onu bekledi ve ona bir fener uzatarak "Lütfen! Lütfen!" dedi.
Xie Lian’a göre, herhangi gibi olurdu. Ona verilen feneri aldı ve bir baktı. Bilmeceli fenerin kenarında yalnızca üç kelime yazılıydı; “Beyaz kafalıyı buldum.”
Bilmece; 我到白头
我到 buldum.
白 beyaz.
头 kafa.
Cevap; 白’in başından丿karakteri çıkartın. Ve 我 karakterinin üstüne koyun. Ve böylece 我 elde edersiniz.
Xie Lian’ın cevabı verirken düşünmesine gerek bile yoktu; “Benim.”
Hua Cheng överek alkışladı, “Gege, harikasın.”
Etrafını saran hayalet kalabalığı da onunla birlikte alkış tuttu, çığlık attı ve uludu; hatta belli belirsiz, simsiyah bir şekil tezahürat yaparken havada taklalar bile attı ki bu biraz fazla geldi.
Xie Lian utandığını hissederek “Aslında, bu… oldukça kolaydı.” dedi.
Dokunaç ona ikinci feneri verirken yine “Lütfen, Lütfen!” diyordu.
Xie Lian feneri aldı ve bu seferi bilmeceyi okudu; “Bahar Festivalinde bir gün.”
Bilmece; 春节一日
春 bahar.
节 festival.
一 bir.
日 gün.
Cevap; 一 ve 日karakteri 春’in yarısından çıkartın. Böylece 夫(koca) elde edersiniz.
Aynı şekilde düşünmeye bile gerek olmadan Xie Lian cevabı söyledi, “Eş (koca).”
Hua Cheng yine ellerini kaldırdı ve alkışladı. Xie Lian, “Gerek yok. Bu da kolaydı.” Dedi.
Hua Cheng ona gülerek şöyle dedi, “Cidden mi? Ama, ben Gege’nin harika olduğunu içtenlikle düşündüm.”
Xie Lian içten içte “Şaçmalık, saçmalık. Eğer sen kendin bilmece feneri ile gelseydin ve ben onu çözseydim, işte o zaman harika olurdu…” diye düşündü.
O sırada dokunaç şarkı söyleyerek tekrardan üçüncü bir feneri uzattı, “Lütfen! lütfen!”
Xie Lian baktı ve kaşları biraz çatıldı. Kalabalık da haykırdı, “Waa! Bu seferki zor geldi!”
Xie Lian kafasını salladı. Cidden, bu bilmece tek bir bakışla çözülemezdi; “Hayranlığını ifade etmek için utançla başını eğmek.”
Ama, çok da zor değildi. Bir süre sonra, Xie Lian “ ‘utançla’ kelimesi küstüm çiçeğine atıf yapıyor. Bitki için olan kısmı çıkarınca; ‘başını eğmek’, ‘eğmek’ kelimesinin başını al; ‘hayranlığını ifade etmek’, ‘dökmek’ kelimesinin başını al. Üçünü bir araya getir ve sonuç… ‘Hua’” dedi. Bilmecenin cevabı ‘Hua’.
Beklendiği gibi, bilmecenin cevabını verdiğinde, etraflarındaki hayaletler herhangi bir kısıtlama veya edep olmaksızın, neredeyse mide bulandırıcı bir şekilde çılgınca dans etmeye başladılar. Hua Cheng ona bakarak gülümsedi ve "Gege, bu sefer, cidden harikaydın." dedi.
Dokunaç bir kez daha fenerini kaldırdı ve belli belirsiz uzattı. Xie Lian kendi gülümsemesiyle, "Aklımda daha da şaşırtıcı bir şey var. Bu sefer bilmeceye bakmadan bile cevabı tahmin edebileceğimi söylesem bana inanır mısınız?"
Hua Cheng gözlerini açtı ve "Ah, gerçekten mi? Gege'nin böyle özel bir hareketi mi var?" dedi.
Xie Lian feneri aldı ve "Tahmin ediyorum, bu sefer cevap 'Cheng'. 'Hua Cheng'deki 'Cheng', değil mi?"
Feneri kaldırıp baktı, gerçekten de "hançerin sapı ve bıçağı hareket ettiğinde Güney yönüne doğru sabitlenirler." dedi Xie Lian, "'Hançer ve sapı hareket ettiğinde', 'sap' kelimesini ters çevirin, 'toprak' kelimesini elde edersiniz; 'bıçak' kelimesini koruyun; 'Güney yönüne doğru sabitlenir', 'yön' kelimesini Güney kısmı olarak alın ve 'toprak' ve 'bıçak' kelimelerini merkezde sabitleyin, 'Cheng' olur. Bu en zor bilmece olabilirdi, ne yazık...”
Ne yazık, oyunun kurallarını baştan tahmin etmişti. Dört cevabı bir araya getir ve ne elde ettiğine bak! ‘Benim Kocam Hua Cheng.’
Xie Lian onların hilesini anladığından, hayalet kalabalığı tezahürat yapmaya cesaret edemedi, bunun yerine her biri gökyüzüne doğru bakarak öksürmeye başladı. Hua Cheng'in bakışları yavaşça üzerlerinde gezindiğinde, sanki çok korkmuş gibi görünüyorlardı, bazıları fenerlere daldı, bazıları yere daldı, her biri başlarına sarıldı ve "Chengzhu, kızma!!! Benim fikrim değildi!!!" diye ağladı.
“Benim de değildi!!”
"Saçmalık! en yüksek sesle kabul eden sendin!!!"
Hua Cheng yumuşak bir sesle "Dağılın." dedi.
Bir anda Sokaktaki tüm insanlar ve hayaletler rüzgârla savrulan bulutlar gibi yok oldu ve geride kimse kalmadı. Xie Lian feneri tekrar askısına astı ve gülümseyerek şöyle dedi, “Hadi geri dönelim.”
İkisi birlikte omuz omuza Qiandeng tapınağına doğru yürüdüler. Onlar yürürken, Hua Cheng ciddi bir bakışla, "Gege, lütfen bana öyle bakma. Bunu yapmalarına gerçekten ben izin vermedim."
Xie Lian gülümseyerek, "Biliyorum. Eğer sen olsaydın, bilmeceler kesinlikle bu şekilde tasarlanmazdı."
Hua Cheng, "Öyle mi? O zaman Gege benim bilmeceleri nasıl tasarlayacağımı düşündü?"
Xie Lian umursamaz bir tavırla, "Elbette 'Benim kocam San Lang' olurdu..." dedi.
Xie Lian ancak bu noktaya kadar konuştuktan sonra, söylememesi gereken bir şey söylediğini fark etti ve aceleyle ağzını kapattı. Ancak artık çok geçti. Hua Cheng yüksek sesle gülmeye başladı ve "Gege, yakaladım seni! Çok güzel!"
"... sinsi, sinsi..."
Tam o anda, ikisi birlikte Qiandeng tapınağına geri döndüler. Büyük salona girdiklerinde, Xie Lian beklenmedik bir şekilde yeşim platformun üzerine bir masa dolusu eşya yerleştirildiğini fark etti. Şaşkınlıkla yukarı çıkıp bir göz attı. Bunlar iki kase yuanxiao idi.
Arkasına baktı. Hua Cheng platformda ona katılmıştı ve şöyle diyordu: "Gege'nin biz dışarıdayken baktığı şey buydu, değil mi?"
Xie Lian başını salladı.
Hua Cheng, "Otur ve benimle birlikte ye, Gege."
"..."
Ancak Xie Lian oturmak yerine kendini Hua Cheng'e doğru attı ve başını onun göğsüne gömdü. Kollarını Hua Cheng'e sıkıca sardı ve bırakmayı reddetti.
Buna karşılık Hua Cheng de ona sarıldı.
Yıllar sonra nihayet yuanxiao'nun tadının ne olduğunu bir kez daha hatırladı.
#tian guan ci fu#ling wen#feng xin#jian lan#jun wu#xie lian#hualian#hua cheng#heaven official's blessing#heavenlyblessing#pei su#pei ming#yushi huang#ban yue#shi wudu#shi qingxuan#hexuan#mei nianqing#xuan zhen#mu qing#nan yang#yin yu#quan yizhen#bai wuxiang#wu ming#lang qianqiu
17 notes
·
View notes
Text
İnsanlar birbirini sevmelidirler. Ama bize yanlış öğretmişler her şeyi. Siz çocuğunuza doğruyu öğretin. Kinin kavganın sonu olmadığını anladım.
Çirkin Kral (1966), Yılmaz Atadeniz
11 notes
·
View notes
Text
Hiç Kimse Bu
Dünyadan Canlı
Çıkmıyor..!!
Ne Kral.!
Ne Köle.!
Ne Zengin.!
Ne Fakir.!
Ne Güzel.!
Ne Çirkin.!
__// Servetlerinize bu kadar aşık olmayın😊Sakin olalım ve insan gibi yaşayalım...
.....başlayacağımı bir güne uyanmak dileğiyle
___/// Hayırlı Geceler ...
13 notes
·
View notes
Text
youtube
"Bize vermiş olduğunuz acıları sizden borç aldık, hesabımıza yazın. Bir gün mutlaka ödeyeceğiz sakın unutmayın..."
Yılmaz Güney
1 Nisan 1937
İyi ki doğdun Çirkin Kral...❤️
7 notes
·
View notes
Text
“Yalakalıkla elde ettiğin servet,
Kaybettiğin şerefe değmez.”
~Çirkin Kral
6 notes
·
View notes
Text
Ona neden çirkin kral demişler biliyormusunuz..çünkü kalbi militan..öyle bir militanki her kadın ona vurulmuş..adammı sandınız yoksa simetrik vücutları..boy pos herkeste vardır..ama adamlık yürekte varolan bir şey..ha aramayın bu arada sevgili kadınlar..bulamazsınız yüzü çirkin ama yüreği güzel böyle kralları..🐞
6 notes
·
View notes
Text
Western Türünü Sevenlere Tavsiye Filmler
1-) Jeremiah Johnson 1972
Jeremiah Johnson, Batılı bir yalnızdır. Güçlü bir dağ savaşçısı ve zorlu yaşam koşulları. Dağlarda yaşamayı seçen ve bir dağlı tarafından eğitilen Johnson, arzuladığı münzevi hayatı kuramaz ve medeniyetin sert tavırlarından kurtulamaz. Sydney Pollack ve Robert Redford arasındaki işbirliği mükemmel. Her ikisinin de kahramanın ruhunu çok iyi anladığını ve unutulmaz bir portre yarattığını söylemeliyim. Jeremiah Johnson, her zaman uzakta olan ve hoş karşılanan bir arkadaş gibidir. Bir kereden fazla tekrar ziyaret etmeye değer bir sinema şaheseri.
2-) Ben istersem Yaşarsın (1970)
Sığır baronu John Chisum, Lincoln’deki büyük malikanesinde sığır yetiştiriyor. Lawrence Murphy (Forrest Tucker) topraklarına ve hayvanlarına el koymak istiyor. John Chisum, Murphy’yi ele geçirmek için Billy the Kid (Jeffrey Dewell) ve Pat Garrett (Glenn Corbett) ile birlikte çalışır.
3-)Kahramanın Sonu (1962)
The Man Who Shot Liberty Valance 1962 Film Senatör Rancy Stoddard, arkadaşı Tom Doniphon’un cenazesi için Vahşi Batı kasabası Shinbone’a döner. Senatörün Shinbon’da ne yaptığını merak eden bir muhabire, “Liberty Valance’ı vuran adam” olarak kariyerinin nasıl başladığını anlatıyor. Silahların hukukun üstünlüğünün yerini aldığı Shinbon’a, Batı’da hukuku tesis etmek amacıyla bir avukat olarak gelir. Posta arabası yasadışı bir şekilde kaçırıldığında Rancy, Liberty Valance tarafından ciddi şekilde dövülür. Valance’ı adalete teslim etmenin bir yolunu bulma girişiminde bulunan Rance, Shinbon halkına okuma yazma da öğretir. Sonunda silahı alır ve Valance’ın önünde durur. Liberty Valance’ı vuran adam; Kültür, tarih ve estetik açıdan önemli olduğu için 2007 yılında Ulusal Film Bürosu’nun koruması altına alındı.
4-)İntikam Kanunu (1955)
Kardeşinin ölümüyle ilgili gerçeği ararken, Will Lockhart (Stewart) kendini kör ve sevgili oğlu (Alex Nichol) sadist eğilimler sergileyen zengin bir çiftçi (Donald Crisp) olan Kral Learvari’nin aile ilişkilerine karışmış halde bulur. Nicol’ün adamlarına Stuart’ı yakalayıp yaraya bir diyet olarak kahramanı yakın mesafeden kolundan vurmalarını emrettiği sahne, o dönemin izleyicilerini şok etti. Butler Vic Hansbrough (Arthur Kennedy), erkeklik açısından başkahramanın neredeyse eşdeğeridir (Mann’ın 1952 western filmi The Bend of the River – The Bouncer Caravan’da olduğu gibi), ancak asi Apaçilere tüfek satma gibi kirli bir işi yürütürken bir yandan da çiftliklerini yönetir. Asla miras alamayacağı bir ailenin küskünlüğü yüzünden düşmanı olur. Unutulmaz müziğiyle (“Batı, silahında bu kadar çok çentik olan bir adamı asla görmeyecek”) ve “insanların birbirleriyle ne kadar umutsuz ve takıntılı bir ilişki kurduğunu ve aşırı psikolojik durumlarını vurgulayan tehlikeli bir atmosfer” ile “The Law of Revenge”, ayırt edici bir Manna oldu. Gergin ve trajik bir hikaye.
5-)İyi, Kötü ve Çirkin (1966)
The Good, the Bad and the Ugly 1966 Film Sergio Leone’un yönetmenliğini yaptığı başyapıt serinin son filmi olan İyi, Kötü ve Çirkin filmi 15 Aralık 1966 tarihi ile vizyona girmiş ve 426.557 kişilik IMDB oylaması ile 8,9 değerinde bir puana sahip olmuştur. Başrolde serinin tamamında yer alan Clint Eastwood dahil olmak üzere Eli Wallach ve Lee Van Cleef gibi isimler yer almaktadır. 13 Ocak 1969 tarihinde Türkiye’de vizyona giren Aksiyon ve Western türdeki The Good, the Bad and the Ugly filmi 2 saat 41 dakikalık süresiyle serinin en uzun filmi olma ünvanını da almıştır. Ortak amaca hizmet eden 3 silah ve yol arkadaşının kaderleri açısından yolları bir şekilde kesişmiş, isimleri ise İyi, Kötü ve Çirkin olmuştur. O dönemde Amerika’nın İç Savaş’la uğraşması tüm yaşananlar için bir araç olarak kabul edilmekteydi. İyi ve Çirkin çok riskli işlere girişmekte fakat çokta iyi para kazanmaktaydı. Çirkin çok zaman geçmeden en çok aranan azılı suçlular listesine girer ve İyi onu adalete teslim ederek ödünü alır. Fakat Çirkin’i darağacından tehlikeli bir yöntem uygulayarak kurtarır. Günün birinde gizli bir hazine ortaya çıkar ve iki dostun arası bozulur. İkili kavga ederken birden bire ortaya üçüncü bir hazine avcısı çıkar ve onun adı da Kötü’dür. Artık her şey başka türlü yaşanacaktır…
6-)Yabandan Gelen Adam
Giù la testa 1971 Film Film, Meksika Devrimi sırasında geçiyor. Film, elinde patlayıcılar olan İrlandalı bir asker ile yeteneklerini banka soymak için kullanmak isteyen başka bir paralı askerin hikayesini anlatıyor. Bir grup siyasi mahkumun kurtarılmasına yardım eden Sean Mallory, birdenbire bir halk kahramanı olur. Tek amacı çok para ve biraz ün kazanmak olmasına rağmen, devrimci kahramanlığını pek beklemiyordu. Bir süre sonra kontrolünü kaybeder ve yaydan ok çıkar. Read the full article
0 notes
Text
aerys targaryen, ned stark'ın ağabeyi brandon ve babası rickard'ı öldürürken ve yine aynı şekilde aerys karısına tecavüz ederken ses çıkaran tek kral muhafızı o olmuştur. rhaegar'ın karısı elia ve iki çocuğunu korkunç kaderlerinden kurtaramadığı için hala vicdan azabı çekmektedir. vicdan azabı çektiği bir başka şey tysha olayındaki rolüdür.
aerys, tywin'i varisinden mahrum bırakmak için jaime'yi kral muhafızı ilan etmiştir. jaime ise hem muhteşem bir şövalye olmak hem cersei ile yakın olabilmek için kral muhafızı olmuştur.
rhaegar'a savaşa kendisini götürmesi için yalvarmış ama aerys onu yanında tywin'e karşı koz olarak tutmuştur. isyan sırasında babası ile savaşmak zorunda bırakılmış içinde fırtınalar kopmuştur.
başta şövalyeliğe inanan, onurlu bir kahraman olma hayali kuran bir çocuktu. ama ailesinin ve hizmet ettiği insanların inandığı değerlerle alay ettiğini gördü. idollerinin, doğru olanı yapmak yerine yeminlerini ve kanunlarını kendilerine kalkan ettiğini gördü. bu yüzden şövalyeliğe olan inancı kırıldı ama yinede doğru olanı yaptı ve nasıl tepki vereceklerini bile bile insanları kurtarmak için aerys targaryen'ı öldürdü.
ikinci kralına da aşk için ihanet etti. zaten her zaman aerys'i öldürmesine rağmen bir targaryen sadığı olmuştur ve robert'ı kral olarak görmez. robert'ı çok kez öldürmek istemiştir. cersei, robert'ın çocuğuna hamile kaldığında kadının isteğiyle düşük yaptırdı. cersei ve jaime bir nevi lancelot and guinevere gibidir. lakin daha toksik bir ilişkileri var. kraliçeye üç çocuk vererek iç savaşa neden olup tarihin seyrini değiştirdi.
idolleri rhaegar targaryen, brynden tully, gerold hightower, arthur dayne, oswell whent, barristan selmy, lewyn martell, jonothor darry ve brienne of tarth...
brienne ile tanışmasıyla dünya ne kadar kötü bir yer olursa olsun iyiliğe ve güzelliğe inanmanın mümkün olabileceğini görüp önceliklerini kral muhafızlığına verdi.
zeki, komik, badass, himbo, bencil, küstah, sadık, merhametli ve aynı şekilde acımasız, pervasız, dürüst, cesur, fedakar, çoğunlukla adil olmaya çalışan, güç ve entrikadan nefret eden, çabuk öfkelenen, inatçı, hayattaki tek motivasyonu sevdiklerini güvende tutmak olan, feminist bir şahıstır.
babasına saygıda kusur etmez ama nasıl biri olduğunu bilir. bu yüzden cenazesinde içten içe ölmeyi hak ettiğini bilerek göz yaşı dökmemiştir. kardeşlerini her şeyden çok sever.
bran'i sadist olduğundan değil ailesini korumak için öldürmeye çalışmıştır. onu öldürmeye çalışırken aslında küçük kendini öldürmüştür.
tyrion için ned stark'a saldırmıştır.
savaşı kaybettiğini anladığında cesurca düşman komutanı öldürmek için hamle yapmıştır.
loras tyrell ile harika bir abi kardeş ilişkileri var.
kendini beğenmişliğinin ve çok bilmişliğinin nedeni yakışıklı, zengin, soylu olması değil yetenekli olmasıdır. haliyle elini kaybetmesiyle kibrini kaybetmiş, kimlik karmaşasına girmiş ve gözleri açılmıştır. kaybettiği eli aynı zamanda bran'i öldürmeye çalışan ve doğarken cersei'nin topuğunu tutan eliydi. arya ile joffrey arasındaki olaydan sonra cersei için arya'nın elini kesmeyi ya da onu öldürmeyi düşünüyordu. elinin kesilmesinin böyle sembolik yanları var.
brienne'i tecavüzden ve ayıdan, kardeşini idamdan kurtarmıştır. freylere ve leydi spicer'e gereken ayarı vermiştir. pia ve jeyne westerling'i korumuştur. kuzeni joy'u savunmuştur.
annesini küçük yaşta kaybetmiş bir çocuktur ama ailesinin geri kalanının aksine tyrion'u annesini öldüren çirkin bir cüce olarak görmez tersine onun mirası olarak görür.
o kadar yakışıklı olmasına rağmen aşkına hep sadık olmuştur.
sevdiği kadının aslında onu hiçbir zaman sevmediğini, ömrü boyunca kullanıldığını anlayınca bütün o insanlık dışı hareketlerinin bir hiç uğruna olduğunu görmüş ve bu manipulatif ilişkiye bir son vermiştir.
artık myrcella ve tommen'a babalık yapmak istemektedir.
catelyn stark'a verdiği sözleri sonuna kadar tutmuştur. robb stark'a saygı duymaktadır.
kargaların ziyafetindeki akrabaları genna, kevan, lancel ve daven ile muhabbetleri çok iyidir. edmure ile konuşmasında kendi ününü kullanarak blöf yapmış ve başarılı olmuştur.
aslında gerçekten iyi bir komutandır.
her zaman ailesinin birleştirici gücü olmuştur.
kısacası en muhteşem kurgusal karakterdir.
0 notes
Text
2023-2024 sezonu tiyatro bakiyesi;
1. Altın Elma, Olası İşler, Bergama Tiyatro Festivali, 11 Ağustos 2. Deli Bayramı, DasDas,
Bergama Tiyatro Festivali, 11 Ağustos
3. Afet & Diana, BGST ,
Bergama Tiyatro Festivali, 12 Ağustos
4. Kral Übü, Sarı Sandalye, Bergama Tiyatro Festivali, 13 Ağustos
5. La Reprise, NtGent, İO Festivali , 9 Eylül
6. Gılgamış, Platform 0090, 15 Eylül, Io Festivali
7. A night with thick&tight, Fringe Festivali, 16 Eylül
8. My favorite person, Fringe Festivali, 18 Eylül
9. On Wednesday We Wear Pink, Fringe Festivali, 20 Eylül
10. Kaçak Çay Performansı, Fringe Festivali,, 23 Eylül
11. Bunker+Vault&Reprise, Fringe Festivali, 23 Eylül
12. Disko Topu, Lemur Company, 30 Eylül
13. Ölümün Tersi Arzudur, Kadıköy Emek Tiyatrosu, 7 Ekim
14. Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz, Art12, 8 Ekim
15. Selmin Zeki Hanım, Moda Sahnesi, 13 Ekim
16. Aşık Shakespeare, 19 Ekim
17. Cafe Müller, İstanbul Tiyatro Festivali, 25 Ekim
18. Geçen Yaz Birdenbire, İstanbul Tiyatro Festivali, 30 Ekim
19. Büyük Zarifi Apartmanı, İstos Sahne, 1 Kasım
20. İO, Terzopoulos, İo Festivali, 3 Kasım
21. Annemden Kalan Gül Ağacı Masa..., Ba Tiyatro, 4 Kasım
22. Ayazmanın Yılanı, Tiyatro Poyraz, 5 Kasım
23. Düğün, İstanbul Tiyatro Festivali, 7 Kasım
24. Kel Diva, Oyun Atölyesi, 8 Kasım
25. Çifte Cinayet, İstanbul Tiyatro Festivali, 14 Kasım
26. Baklava Cumhuriyeti, İstanbul Tiyatro Festivali, 17 Kasım
27. Kabuk, İstanbul Tiyatro Festivali, 19 Kasım
28. Kız Kardeşler, İstanbul Tiyatro Festivali, 21 Kasım
29. Mon Amour, İstanbul Tiyatro Festivali, 26 Kasım
30. Çirkin, Dolkun Production, 2 Aralık
31. Dans Adrenalin, Mdt,
33. Othello, Moda Sahnesi, 4 Ocak
34. Parrhesia 2, Echoes&Kast, 7 Ocak
35. Heybesini Çiğneyen Katır, KadroPa, 8 Ocak
36. Uykusuz Bir Rüya Salim, D22, 15 Ocak
37. Takım Yıldızları, Kaos Sanat, 22 Ocak
38. Geçen Gün, Kundura Sahne 28 Ocak
39. Tarihte Yaşanmamış Olaylar, Kadıköy Boa Sahne, 29 Ocak
40. 39,5 Basamak, Tiyatroadam 8 Şubat
41. Kırmızı Küre, Devlet Tiyatrosu, 18 Şubat
42. On Adımda Unutmak, Studio Oyuncuları, 18 Şubat
43. Treplev, Decolage Art Space, 20 Şubat
44. Sivrisinekler, İBŞT,2 Mart
45. Slava’s Snowshow, 3 Mart
46. Sonbahara Son Güller, Devlet Tiyatrosu, 6 Mart
47. Ben çoktan gidersiniz sanmıştım, 6 Nisan
48. Öbür, Proje Difüzyon, 16 Nisan
49. Gong, gong Sahne, 19 Nisan
50. Kaza, Köpek, Kahvaltı ve Yumurta, NKT, 20 Nisan
51. O Taraf Bu Taraf Şu Taraf, NKT 21 Nisan
52. Dıkşın, Moda Sahnesi, 24 Nisan
53. Tanrıdan Öğrendiğim Şeyler, Moda Sahnesi, 29 Nisan
54. Sortiee, 5 Mayıs, İO Festvali
55. Sendrom, Fact Tiyatro, 8 Mayıs
56. Öteki Venedik Taciri, Kumbaracı50, 12 Mayıs
57. Hatırlarsanız Mahremiyet Demiştik, Artalan Kolektif, 18 Mayıs
58. Cimri, BeReZe, 20 Mayıs
59. Titus Kompleks, DasDas, 31 Mayıs
60. Çarpışma, Devlet Tiyatroları, 4 Haziran
61. Soğuklar, Nomad&Echoes, 10 Haziran
62. Bu Bir Aşk Hikayesi, Mono Vino, 7 Temmuz
1 note
·
View note
Text
Babamın kıskandığı erkek!!! 🤣
Başucumda posteri vardı.
Babam: "Benim resmimi as. Ben daha yakışıklıyım" derdi...
AMERİKAN SİNEMA CAMİASINDA BİR TÜRK
Charles Bronson "Türk olduğum için Tanrı'ma kut kıvançlarım olsun." sözü ile meşhurdu.
Charles Bronson'un asıl adı Charles Buchinsky'dir.
Litvanya kökenli Tatar Türklerindendir.
Ayrıca gerçek "Çirkin Kral" odur.
Bu lakap ona çirkin kral isimli bir kızılderili reisini oynadığı film sonrası söylenmeye başlanmıştı.
1 note
·
View note
Text
+ Çocuk sever misiniz?
- Sevmek, eskiden sevdiğim bazı şeyler vardı galiba. Ama şimdi hayatımın en yabancı kelimesi sevmek.
+ İmkansız sevmek insanevladının vazgeçemediği bir durumdur. Ondan kaçmaya imkan yoktur.
Çirkin Kral (1966), Yılmaz Atadeniz
9 notes
·
View notes
Link
Hayatını kaybeden yönetmen Yılmaz Atadeniz'in ailesinden Zafer Algöz'e sert tepki
0 notes
Text
KINGDOM // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 8,3 Benim puanım: 6
Drama: Kingdom
Hangul: 킹덤
Director: Kim Sung-Hoon, Park Yoo-Young
Writer: Kim Eun-Hee (webcomic & screenplay), Yang Kyung-Il (cartoon)
Date:, 2019-2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Ju Ji-Hoon, Bae Doo-Na, Kim Hye-Jun, Kim Sung-Kyu, Jun Suk-Ho, Gianna Jun
Orta çağ Kore’sinde geçen zombi dizisi olmaz demeyin. Kim Eun-Hee ve Yang Kyung-Il 'nın 2014 yılında yazdığı “Land of the God" adlı webtoon’dan uyarlayıp ekrana getirmişler. Tarihi bir dönem dizisi olmasının yanı sıra vahşet, yozlaşma, siyaset ve "salgın hastalık" gibi konuları bir araya getiriyor. Dizi; ölen annesi cariye olduğu için dışlanmış bir veliaht prens, veliaht prensten küçük bir yeni kraliçe ve ölü bir kral ile başlıyor.
Çiçek hastalığına yakalanan kral, çok uzun süre dayanamıyor ve hastalığa yenik düşüp ölüyor. Hamile kraliçe, babası olan devlet baş konsey üyesiyle kralın öldüğünü herkesten gizliyor, Kralı görmek için ısrar eden Veliaht prensi hain ilan ederek saraydan sürüyorlar. Bebek doğana kadar tahtı kral yönetiyormuş gibi gösterip, bebeği tahta oturtmayı amaçlıyorlar. Veliaht prens ise gizlice girdiği kralın odasında babası yerine bir canavar ile karşılaşıyor. Kralın yanında en son bulunan hekimin yerini öğrendikten sonra yardımcısı ile gizlice saraydan çıkıp hekimi bulmak için yola düşüyor.
Veliahttın aradığı hekim ise, kralın üzerinde diriliş çiçeği uygulamıştır. Bu uygulama sonucu kral dirilmiş dirilmesine ama bir canavara dönüşmüştür. Bizim anlayacağımız şekilde, zombi olmuş. Odasında rahatsız olduğu için dinlendiğini söyleyip, kralı zincirlerler. Ama bir kaza sonucu hizmetçilerden birine saldırır. Hizmetçiyi köyüne götürüp gömmeleri için teslim ederler. Şimdi bunu bu kısımda neden yaptıklarına dair hiçbir fikrimiz yok. Kralın ısırdığı kişiler zombide olmuyor, orada da bir sorun yok.
Bu sırada saray halkı normal bir hayat sürerken, dışarıda insanlar açlıktan kırılmaktadır. Saray dışındaki halk bir lokma ekmek bulamaz ve avlanması da yasaktır. Köydeki bir sivri zeka çıkıp getirdikleri zombi didiklemiş cesetten çorba yapıyor. Ve açlıktan ölmek üzere olan küçük yerleşkedeki herkese yediriyor. Ne hikmetse kendisi yemiyor. Bununda nedenini bilmiyoruz. Hekimin yardımcısı da koşturmaktan yemeğe fırsat bulamıyor. O kadar açken nasıl bulamıyor bilmiyoruz. Akşamına bu ikisi hariç bütün köy zombi olarak uyanmasın mı! Bunca senedir zombi dizisi izlerim. İlk defa bir zombi salgını, zombiler insanı ısırdığı için değil, insanlar zombiyi yediği için patlak verdi.
Dizinin prodüksiyonu şahane, sinematografisine söyleyecek laf yok. Hele o zombiyi oynayan Koreliler aman Allah’ım! adete zombi rolü yapmak için doğmuşlar. Ama NEDEN! bir kraliçe doğmamış çocuğum tahta geçecek diye bütün ülkeyi zombi etti. Senaryosu çok iyi olup kötü çekilen dizi izledim ama konusu bu kadar kötü başka diziye rastlamamıştım. Adeta dizide her şey ters hissiyatta ilerliyor. Spoiler verecek bir şey yok zaten ama olanı da vermeyeyim diye detaya girmiyorum.
Dizi reytingleri, diziye yapılan yorumlar ve tepkiler inanılmaz. Ben bir şeyleri kaçırdığımı düşünmeden edemiyorum. Kendi adıma ben diziden hiç keyif almadım. Alamadım. Oyuncular arasında 2 kişiyi daha önce izlemiştim. Neredeyse tanıdık yüz yoktu. Bae Doo-Na daha önce Sense8 de oynamıştı. Oradan tanıyorum. Dizi de de sanırım en aklı başındaki karakter olabilir. Birkaç sahnede koca ülkede bir kişinin mi kafası çalışıyor diye sorguladım. Birde Jun Suk-Ho’u bir çok dizide yan rollerde izlemiştim. Buradaki karakteri beni çok eğlendirdi. Çirkin şansı mı diyeyim, şeytan tüyü mü diyeyim bilmiyorum.
Konuya dönecek olursam, 6+6 toplam 12 bölümden oluşan 2 sezonluk bir diziydi. Sonrasında 1saat 40 dk lık devam filmi çekilmiş. 3. Sezon içinde anlaşma yapılmış. Hala aklım almıyor, o ayrı. Kraliçe rolündeki Kim Hye-Jun, tam dayaklıktı. Bu arada bence birçok şey mantıksızdı. Nedenini açıklamadıkları çok fazla açık bıraktılar. Zombilerin nasıl bir menzili var, ne kadar uzaktan gelebiliyorlar. Kokumu alıyorlar, sese mi duyarlılar? All of us are dead dizisindeki zombiler ile baya bir benzerlik taşıyorlardı. İkisi de ısırıp bırakıyordu. Hiçbir mantığı olmayan davranışlar. Koşa koşa gelip bir diş alıyorlar. Zombi olma mantığını enteresan bir matematiğe oturttular. Yaptıkları o açıklamayı beğendim.
İki sezon dizi ve bir film bitirdim. En başta o Young-Shin (Kim Sung-Kyu) neden cesetten çorba yaptı, neden kendisi içmedi çözemedim. Filme gelirsek; diziden bağımsız yorumlamak lazım. Kesinlikle dizideki anlamsız sahne çekimleri yoktu. Tutarlı, kararlı ve düz bir hikayeydi. Filmini beğendim. 3.sezon bu çizgide gelecekse izlenir. Aksi takdirde hiç alakası olmadığı halde zombinin önüne atlayıp sonra da ondan kaçmaya çalıştıkları sahneler doğallıktan çok uzaktı.
Toparlarsak; görsellik, oyunculuk, prodüksiyon, çekimler çok başarılıydı. Senaryo ve hikaye kurgusu bence çok başarısızdı. Tavsiye eder miyim, asla etmem. O kadar başarılı dizi varken bunu tavsiye edemem.
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Kingdom#yorum#kdrama#inceleme#eleştiri#Ju Ji-Hoon#Bae Doo-Na#Kim Hye-Jun#Kim Sung-Kyu#Jun Suk-Ho#Gianna Jun
0 notes
Text
Çirkin Kral Yılmaz Güney üzerinden hazırlanan ve Türkiye'de ender olan #Adana Sinema Müzesi'ni gezdik.
Bence her Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü okuyan / okumuş kişinin gelip görmesi gerektiğine inandığım ender müzelerden biri.
Anadolu
Link: https://youtu.be/h9PGIW7TkQs
0 notes
Text
Sahip olduklarına inanmayanlar,kaybettiklerinde peşlerinden koşarlar..🐞 #çirkin kral
5 notes
·
View notes