#Çin kültürü
Explore tagged Tumblr posts
Text
Beş Bin Yıllık Mezarda Tarihî Keşif: Dawenkou Kültürü ve Antik Eserler
Beş Bin Yıllık Mezarda Tarihî Keşif Son zamanlarda, Çin’in orta kesimindeki Henan eyaletinde bulunan yaklaşık beş bin yıllık bir mezar, tarihçiler ve arkeologlar için büyük bir heyecan kaynağı oldu. Bu keşif, Çin medeniyetinin kökenlerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacak önemli bilgiler sunuyor. Xinhua haber ajansı tarafından yapılan açıklamada, “M27 mezarı, Dawenkou kültürüne ait 17…
#Çin tarihi#antik kalıntılar#Arkeoloji#Dawenkou kültürü#Huayi krallığı#Kültürel Miras#mezar keşfi#Neolitik kültür#Shangqiu#tarih öncesi
0 notes
Text
Üç Cisim Problemi
Üç Cisim Problemi Cixin Liu’nun yazdığı ve Hugo Ödülü’ne layık görülen bilim kurgu romanı dizisidir. Dizi, Güneş’e yakın bir üçlü yıldız sisteminde yer alan Trisolaris adlı gezegende yaşayan Trisolaranların hikayesini anlatır. Trisolaris, kaotik bir yörüngeye sahip olan ve her an Güneş’e çarpma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir gezegendir. Bu durum, Trisolaranların sürekli bir kıyamet tehdidi…
View On WordPress
#Termodinamik#ahlak#astrofizik#astronomi#Bilim Tarihi#Bilim: Fizik#Determinizm#Diğer: Çin kültürü#distopya#dünya#Edebiyat: Bilim kurgu#Einstein&039;ın genel görelilik teorisi#Ek Etiketler: Lagrange noktaları#epik#evrenin gizemleri#Felsefe: Varoluşçuluk#gelecekbilim#Gerilim#iki uygarlık arasındaki iletişimin#insanlık#işbirliği ve rekabet#kaos teorisi#karanlık orman teorisi#Kepler yasaları#Lagrange noktaları#matematik#nanoteknoloji#NETFİLİX#Özgür İrade#savaş ve barış
0 notes
Text
80 yaşındakiler hala çalışıyor,yaşlılara metroda yer verme kültürü yok, ve ramen çin yemeğiymiş aslında
11 notes
·
View notes
Text
2500 YILLIK DÖVME.! Buz prensesi mumyası
1993 yılının yaz döneminde, Güney Sibirya’nın erken yaşam alanlarını incelemek adına oluşturulan bir proje kapsamında, günümüzde Özerk Altay Cumhuriyeti’ne ait Ukok Platosu’nda M.Ö. 5.yüzyılda yaşamış olan İskit-Sibiryalı bir kadının kalıntıları keşfedildi.
Yer altı mezar odalarında, yoğun bir buz tabakası içerisinde bulunan mumya; bu sayede 2500 yıl boyunca zarar görmeden saklanabilmişti. “Sibirya Buz Prensesi” ya da “Ukok Kızı” olarak adlandırılan kadın mumyanın, M.Ö.6-2. yüzyıllar arası Altay Medeniyeti’ne özgü Pazırık kültürünü sembolize ettiği ortaya çıktı.
Pazırık kültürüne göre ölü, kurgana yanında değerli eşyaları ve –varsa- hayvanları ile birlikte gömülürdü. Ek olarak hayvanların ve ölünün başları doğuya doğru çevrilirdi.
Buz Prensesi’nin tabutu içinde de kültüre uygun olarak; iki küçük tahta masa, üstlerinde çeşitli mutfak aletleri (kaşık, çırpıcı vs.) ve ona öbür dünyada eşlik edeceği düşünülen 6 adet atıyla birlikte gömülmüştü. 6 atın ve prensesin başları da doğuyu gösteriyordu.
Prensesin üzerindeki Çin ipeğinden elbise, asil ve varlıklı bir yaşantısı olduğunun göstergesiydi.
Eş zamanlı olarak prensesin cilt dokusundan alınan örnekleri inceleyen diğer bilim insanları da, prensesin yaklaşık olarak 20-30 yaşları arasında gömüldüğünü ve ölüm sebebinin de meme kanseri olduğunu ortaya koydular.
Prenses hakkındaki en şaşırtıcı gerçek, kuşkusuz dövmeleri oldu. Boyun, kol ve bacak bölgesinde yer alan esrarengiz dövmeler tam 2500 yıl bozulmadan bütünlüğünü koruyabilmişti.
Bu dövmelerin her biri fantastik hayvan figürlerini barındırıyordu. Pazırık kültürü, bu tür fantastik hayvanların betimlendiği vücut işlemelerinin, insanları öbür dünyada koruyacakları düşüncesine sahipti. Dövmelerde kullanılan boyaların kaynağının, fazlaca potasyum içeren yanmış bitki parçaları olduğu düşünülüyor.
0 notes
Text
Guilin Karst Dağları
Çin’in güneyinde, Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi’nde yer alan Guilin, doğanın en güzel harikalarından birine ev sahipliği yapmaktadır: Guilin Karst Dağları. Bu bölge, dünyaca ünlü manzaralarıyla, büyüleyici nehirleri ve etkileyici karstik oluşumlarıyla bilinir. Doğa tutkunları, fotoğrafçılar ve gezginler için adeta bir cennet olan Guilin, aynı zamanda Çin kültürü ve tarihi hakkında derinlemesine…
0 notes
Note
Sorularımı sorayım o zaman ben sana izninle. 1-Amerika'ya gidip gelirken peki pasaport memurları Çin'i görünce napıyor peki ya da tam tersi olunca? 2- Ayrıca orada ne okuyorsun ve Çin dili nasıl bir dil sence öğrenilir mi? Japon dili gibi mi aynı? 3- İleride burada mı olacaksın yoksa Çin'e yerleşirsin? 4- Uzak doğu ülkeleri hoşuma gidiyor dedin ya neden Japonya, Güney Kore değil de Çin? 5- Yemek konusunda neler yapıyorsun? 6- Hiç Çin'de kayboldun mu ve ne gibi olaylar oldu? 7- Ben de yurt dışında okumak istiyorum. Fakat; kafam çok karışık. Acaba gittiğim ülkeye ayak uydurabilir miyim? Ne gibi zorluklar var kafam almıyor.
kendim bir an röportaj yapıyorum sandım kdjfksnd tabi ben sana kendi deneyimlerimi anlatayım sıkıntı yok benim için ha bu arada çine gelirsen ilk olarak batılı uygulamalar whatsapp, tumblr gibi uygulamalara girmen pek zor oluyor baştan söyleyeyim nedeni belli :d
1- ilk amerikaya çinden gittiğim zaman bir memur vardı hiç unutmuyorum ırkçılık yapmıştı niye amerikaya gidiyorsun bok mu var gibiydi yüz ifadesi aynı :d o yüzden o adamı pek tınlamadım çinli insanların bazıları çok iyiyken bazıları böyle olabiliyor x ülkesine gitsen bile aynı kişiden kişiye karakterler değişiyor tabi o yüzden bu konuda için rahat olsun
2- ben çinde mühendislik okuyorum ve okulumda devamsızlık hakkım sadece 4 gün var onun dışında türkiyedeki gibi imza atıp gideyim ya da devamsızlık yapayım kafasında olamıyorsun ve ben mühendislik okuyorum basit ve geleneksel çince var ve hepsi birbirinden çok ama çok zor ben nasıl olsa ingilizce biliyorum orada yaşarım rahat dersen yanılırsın yerel halkın orta yaşlı ya da yaşlı dediğimiz kesim pek ingilizce bilemediği için zorlanırsın türkiye de çince kaynakça kitap bulmak çok zor farkındayım ingilizce ve çince kitapları rahat bulabilirsin ben 2 senedir çindeyim lisemin son senesini çinde okudum ve bir yıl hazırlık okudum diğer yıl ise çince öğrendim tabi herkes benim gibi değil maddi durumu o konuda maalesef bir şey diyemem lise sonda ingilizce bildiğim için insanlarla vakit geçirmem kolay oldu fakat markete ya da herhangi bir toplu taşımada çince gerekiyor sıfırdan bir dil öğrenmek evet çok zor ama çince diğer diller bakımından gerçekten çok zorlayıcı o yüzden bunu iyi düşün taşın derim
3- ileride çinde yaşarım diye söylemem pek mümkün değil evet buradayım memnunum hayatımdan fakat bir bakarsın çin yerine başka uzak doğu ülkesine giderim ama derslerim çince olduğu için büyük ihtimalle biraz burada kalırım birikim yaparım
4- çok spesifik bir soru bu ben kendimi bildim bileli asyalı insanlarla takıldım ama nedense çin kültürü beni daha da çok derine çekti
5- yemek konusunda başlarda çok zorluk çektim hala öyle çektiğim konular oluyor ben de istiyorum yaprak sarması, iskender gibi yemekler yemeği ama bu mutfağa da alıştım zaten çin çok değişik ülke kimisinde baharat çok yaygınken kimisinde öyle değil rahatsın yani ama müslümansan domuz eti olan restoranlar var onlara söylersin sana uygun yemek yaparlar ya da kendi malzemelerini alırsın evde partnerinle ya da kendi kendine yaparsın kasma
6- evet çine geldiğim ilk hafta kayboldum ingilizce bilen pek yoktu derdimi bir şekilde anlatmaya çalıştım o an anksiyetem tavan olmuştu bilmediğim bir ülkedeyim garip hissetmiştim şansıma o gün sonradan hayatıma dahil olacak karşıma birden o çıktı sarhoştu ve beni kurtardı :))
7- ister çine git ister x ülkesine zorluk yaşayacağın zaman evet yasayabiliyorsun önemli olan buradaki senin tutumun kendine hep ben neden buradayım dediğinde kendine emin cevap veriyorsan pek sıkıntı olmuyor için rahat olsun halledersen kendin halledersin hep bunu da unutma yani 如果你来中国 我等着你 🤍
0 notes
Text
#卍TÜRK #卍İNSANININ #卍FENOTİPİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)
#卍DiğeSoruTürklerinTipiHakkındaTürkler çekik gözlü değil, sarışın, kumral, genelde mavi ve yeşil gözlüdür. (Boylara göre elâ ve kahverengi) Beyazdır, Alpen Brakisefal'dir. Uzun Saçlıdır.
Saçların siyaha dönüşmesi evrim nedeniyledir. Yörüklerde, Muhacir dediğimiz (Konya ve Tokat civarından Balkanlara giden Yörüklerde saçlar sarıdır.
#卍Türkler
“rüzgar gibi atlar üstünde, uzun saçları, mızrak ve yayları At üzerinde dönerek ok atmaları ile”
düşmanlar üzerinde müthiş tesirliydi.
Tarih Boyunca Türk Ordusuna Ait Tasvirler, (#卍Türk Kültürü, sayı 22, s. 81) #卍Türk kumandanlarının uzun saçlı olduğu görülüyor.
Doğu Türkistan, Turfan, Hoço, Bezeklik minyatür ve heykellerindeki kadın saçları ise, örgüden ziyade omuzlar üzerine bırakılmıştır.
Göz şekline gelince; Türk tipinin gözü ne çok çekik, ne de pek iri olan, orta bir biçimdedir. Nisbeten küçük ve dar olan göz yarığı vardır.
Realist Türk fresk ve resimleri, heykeller (mesela Kültiğin heykeli) bu tasvirin doğruluğunu ortaya koymaktadırlar.
Bu göz şekli, Dede Korkut hikayelerinde (M. Ergin, Dede Korkut Kitabı, s. 17) “kıyma göz” olarak geçer.
Dede Korkut Kitabı - Prof.Dr. Muharrem Ergin
"Burunla dudak arasındaki çizik derindir. Çene ufak ve kuvvetli, kulak küçük ve yapışıktır." Minyatürlerde sakal unsuruna pek rastlanmıyor.
Dede Korkut’un kahramanlarından Kara Göne ise “bıyığını ensesinde yedi yerde” düğümlemektedir. Eski heykellerde sakal ve bıyığa rastlanmıyor.
Destanlar ne kadar muhayyile mahsulü olurlarsa olsunlar, onlarda dile gelen, eski Türk tipidir. Dede Korkut bu tipler resmi geçidi gibidir.
24 Oğuz Boyu ve Tamgaları Hakkında Detaylı Bilgi
Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un vücud yapısı hakkında:
“Ayakları öküz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omuzu, göğsü ayı göğsü gibi idi”
Hayvan benzetmelerinin yer aldığı bu tasvirde bize eski Oğuz tipinin vücud yapısı hakkında sağlam bir fikir verilmiştir. Bu tariften eski Türk tipinin geniş göğüslü (D. Korkut’ta “gin göğüs” tabiri), çevik bacaklı, ince belli olduğunu anlıyoruz.
Yine Dede Korkut’ta Oğuz kadınlarından bahsedilirken “kaza benzer kadın, kız” tabiri geçiyor. Bu gün yadırgadığımız bu benzetmenin beyaz tenli, uzun boyunlu, iki tarafa salınarak yürüyen bir kadını pek güzel bir şekilde canlandırdığı görülmektedir.
Bamsı Beyrek hikayesinde (s. 40), kızkardeşi Beyrek’i
“apul apul yörüyüşünden, aslan gibi turuşından, kanrıluban bakışından” tanır.
Bu bakışla ilgili Gözler kısılınca aldığı şekil Oğuz Türkleri genel olarak geniş gözlü geniş alınlı elmacık kemikleri çıkıktır.
Bu fevkalade tasvir sayesinde eski Türk “alp” ının davranışlarını çok müşahhas bir şekilde tahayyül etmemek mümkün değildir.
Netice olarak, antropolji, tarih ve sanat eserlerinin ışığı altında, eski Türk tipinin; uzuna kaçan orta boylu, beyaz tenli, hafif çekik boylara göre mavi, ela veya kahverengi gözlü, mutedil burunlu, uzun saçlı ve sağlam vücutlu olduğunu söylemek mümkündür.
Fakat bir türlü harekete geçemez. Çünkü eline kargısını, ok ve yayını vermeyi unutmuştuk.
Birdenbire ikinci bir atlı gelip yanında durur; bu eski Türk kadınının sembolüdür.
Korkut’ta Selcen Hatun ve Banu Çiçek tipleri ile temsil edilen bu genç kadın, erkeğe silahlarını uzatır.
“Güz elmasına benzeyen al yanakları, savaşa gidişin heyecanı ile bir kat daha kızarmıştır.”
Atıyla birlikte sabırsızlanan yiğitin gözlerinde kıvılcımlar yanıp sönmektedir. Bir işaretle ok gibi ileri fırlarlar.
Kaşgarlı Mahmud'un misal olarak Divan”ına dercettiği eski şiir parçaları içinde İslamiyet’ten ve belki de Milattan evvelki Türk tipinin hususiyetine ait şöyle bir beyit vardır (C, I, s. 346)
"Ardı seni kız bodhu anın tal,"
"Yaylır anın artucu burnu takı kıval”
Yani:
“O fidan boylu kız seni harap etti: onun ardıç gibi boyu narinliğinden eğilir, burnunun biçimi de düz ve çekmedir”
Gene Çin vesikalarına göre Türk Tipi ;
Göz rengi – Yeşil,Mavi
Yüz rengi – Beyaz;
Saç rengi – Sarı,kumral
Kaş rengi – Kumral,
Boy – Uzun
M.Ö ve ilk yıllarında Asya’da (Vusun) (Ting-Ling) ve (kian-kuen)isimleri verilen tamimiyle sarışın ve kumral bir takım boy ve budunlar vardı.
Çin kaynaklarına göre bunların menşeleri Çin’in kuzeyindeydi bu Beyaz tenli Sarışın ve kumral budunların konuştukları dil de Türkçe idi:
Türklerin Beyaz olarak nitelendirdiğimiz (Beyaz ve Buğday tenli tipi) Moğol ve Çinlilerin Sarı ırk özellikleri ile ayrılıklarını gösterir.
(Türkler ve Kökeni -Kazım Mirşan Araştırmaları 12 Bölüm)
1937-39'da yabancı uzmanların eşliğinde onbinlerce denek üzerinde antropolojik araştırma yapıldı %95 Alpen Brakisefal Türk çıktı.
Türkiyede 1937-39 yıllarında binlerce denek üzerinde yapılan incelemede çıkan sonuç Halkın %95'inin Alpen Brakisefal Beyaz olduğu %5 kısmında aykırı özellik yerine çok az farklılık arz ettiği otaya çıkmıştır. Bu tespitlerin yapılması Avrupayı susturmak içindir.
1937-1939 yılları arasında yapılan araştırma sonuçları Belleten'de yayınlanmıştır. Batılı uzmanların yaptığı bu araştırma ile ilgili kaynak
Dr. Afet Uzmay İnan -Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri Büyük Anket ve Umumi Neticeleri- Belleten 1940 Cilt:IV Sayı: 13 Sayfa:51
Prof. Dr. İsmail Hami Danişmend, Antropoloji ve Lengoistik Vesikalarına Göre, Türkler C1, 1935, S. 282
Ayla Doğan, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Mart 1965, Eski Türk Tipi Hakkında, Cilt: III Sayı: 29 Sayfa: 301
Büyük bir milletten bahsediyoruz bu kadar büyük bir coğrafyada hakimiyet tesis etmiş olmamıza rağmen tipimizi muhafaza etmişiz.
İklim ve bir çok tesir esmerleşmeye yol açmaktadır Türkler buna rağmen aşırı koyulaşmamıştır.
Mesela Ruslar çok az miktarda değişik unsurların bulunduğu Türklerin üzerine bina edilmiş bir millettir Tipleri soğuk mevsim nedeniyledir.
1870'lerden itibaren Türklerin Mongoloid veya çinli karışımı sarı ırka mensup olduğu bu coğrafyadan çıkarılmaları gerektiği iddiası vardı.
İddialar
Değerli Arkadaşlarım bu arada Avrupalıların Türk tarihini yok saymak için uydurduğu İndo germen Hint Avrupalı konusunu cevaplıyoruz.
Avrupalıların Türk tarihinin milattan önceki yıllarınıyok saymak için kullandıkları araç, Hint Avrupa İndo Germen Aryani Ari nazariyesidir.
Avrupalı tarihçiler M.Ö. 2000'lerle, 1700'lerde Türkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavmin varlığının iddiasındadır.
Batılı tarihçiler 19YY sonları ve 20yüzyıl başlarında ortaya attıkları iddiaya göre bu kavimlar 1000 yılın sonlarına doğru geriye dönmüşler.
Erken dönem tarihimizde Türk'e ait ne varsa bunların Hint Avrupalı kavimlere ait olduğunu ispat için yıllardır uğraş vermektedirler.
Ari'lerin mevcudiyetinden bahsedilmediği devirlerde Türkistan ve Asya'nın muhtelif yerleri Türk kültür ve medeniyetinin izleriyle doludur.
Türkistan'dan tarihin muhtelif dönemlerinde Hindistan, Ön Asya ve Anadolu'ya doğru bir göç olduğu tarihin bilinen gerçekleridir.
Avrupa'dan Yüksek kültür ve medeniyete sahip Ari (!) bir ırk gelmiş de Asya'yı medenileştirmiş gibi faraziyelerin bilimsel bir tarafı yoktur.
Bu medeniyet hangi medeniyettir?
Hangi eserlere ve izlere sahiptir?
Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Tarihte hiçbir medeni vasfı bulunmayan bir millet nasıl bir anda ortaya çıkıyor da Asya'ya medeniyet getiriyor?
İndoAvrupa diye özel bir dil olduğunu ilmi bir izaha bağlamakta mümkün görülmemektedir.
Bir takım batılı dillerin temeli olduğu iddia edilen kelimelerin ise Türkçe ile ilgili olduğu bilinen hususların başında gelmektedir.
Batılı kaynaklarla kitap yazılan ülkemizde bizim tarihçilerimiz Türk tarihi ve Medeniyetini Hint Avrupalı diyerek reddi miras etmektedir.
Değerli Arkadaşlarım Avrupalı tarihçiler M.Ö.2000'lerle 1700'lerdeTürkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavimden bahsediyor.
Bu kavim Türkler'in bulunduğu coğrafyaya yayılıyor ve bize ait çoğu kavmin ön atası oluveriyor. Ben bunu çok inceledim.
İndo Germen Hint Avrupalı iddiası bir sömürge iddiasıdır. bu iddia Türk tarihinin ilk defa 16 cilt halinde yazıldığı 1750 yılında yoktur.
Josep Digunes isimli Sinegog Çinde bir ömür geçiriyor ve Çin Tarihini inceliyor sonunda bakıyor ki Çin tarihi diye bir şey yok TÜRK TARİHİ var.
Fransaya dönüyor ve Çin kaynaklarından oldukça ciddi resmi Saray günlüklerine ve resmi gezgin kayıtlarına dayalı Türk tarihi yazıyor.
Bu tarih tüm dünya da bir olay oluyor ve Türklerin gerçekten böyle bir tarihleri olmuş mu? Olmamış mı? düşüncesiyle Asya'ya akın başlıyor.
Çin Hükümetleri tarafından her yıl gönderilen gezginlerin işaret ettikleri yerler kazılıyor ve muazzam bir Türk tarihi ortaya çıkıyor.
1904 yılında Türkistan'ın Aşkabat mıntıkasında Yapılan kazılarda M.Ö.9000 yılına ait önemli şehir buluntuları ortaya çıkıyor.
Anau harabeleri denilen bu yerde üst katmanlarda M.Ö.6000, M.Ö.400 ve M.Ö.3000 yılına ait şehirler bulunmaktadır.
Türklerin bu muhteşem tarihi 1850'lerde Şark meselesi kapsamında ele alınıyor ve Hint Avrupa nazariyesi üretiliyor ancak kimse itibar etmiyor.
Hint Avrupa nazariyesine itibar edilmiyor çünkü 19. YY 'da bilim Kültür San'at gibi konular daha politize edilmemiş bulunmaktadır.
Hint Avrupa nazariyesine Osmanlıyı bir hamlede yok etmek için karar verildiği yıllarda 1910'larda bir anda itibar edilmeye başlanıyor.
Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra Türkiye'de yazılan tarihler hint Avrupa nazariyesi göz önüne alınarak yazılıyor.
Halbuki 1. ve 2. Türk tarih Kongelerinde Yabancı tarihçiler Türk tarihinin derinliklerine iniyor ve Hint Avrupa dikkate alınmıyor.
Atatürk döneminde onun saykanlığında Türk tarih tezi hazırlanıyor ve 80 civarında kıymetli bilim adamı Türk tarihini göz önüne seriyor.
Çok bilmiş ve sömürge ideolojisinin savunuculuğunu yapan sentezci tarihçiler Hint Avrupa iddiasıyla Türk tarihine zarar veriyorlar.
Asyaya gelen medeniyet hangi medeniyettir? Hangi izlere sahiptir. Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Avrupa buzul çağından yeni çıktığında insanlar mağaralardan çıkıp mağara benzeri evler yapmaya başladığında Türkler Modern şehirlerde yaşıyordu.
Mağara insanları Asya'ya bir yolunu bulup gelse bile köle olmanın dışında hangi işe yarayacaklar.
Bir toplumun kavimler göçü yapabilmesi için göç ettiği yerlere nazaran çok daha yüksek bir medeniyet kormuş olması gerekir.
Türkler Modern hukuk yüksek kültür ve medeniyete sahip dev ordular ile fetihler yaparken Mağara adamları ellerinde sopalarla mı fetih yapacak.
Türkler her türlü kültür ve zanaat ürünlerini kervansaraylar ve İpek yollarıyla sevk ederken İlkel Avrupa kavimleri hangi medeniyeti getirmiş?
Sümer ve Elam Medeniyetini kuranların, Gutilerin Kassitlerin ve Hindistan’daki muhtelif medeniyetleri kuranların Türkler olduğu zaten bellidir.
Anau, Andnonov, Afresanov, Karasuk ve birçok öne mli medeniyetin kurucularının Türkler olduğu zaten bellidir Bu Hint Avrupalılar nerededir?
Kaynaklar
Prof. Ş. Günaltay, Türk Tarih tezi hakkındaki intikatların mahiyeti ve tezin kat'i zaferi, Belleten, Temmuz 1938, cilt: 2, sayı: 7/8,
Kamuran Gürün, Türk ve Türk Devletleri Tarihi, S. 87 Doğan Aksan, En Eski Türkçe'nin İzlerinde, s. 16.;
Prof Dr Vicihe Hatipoğlu bkz. 1937 yılı Tarih Kongresi Zabıtları, TTK yayını, s. 105.-106;
Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu, Türkoloji Dergisi, Türk Tarihinin Başlangıcı, Cilt: VIII, Sayfa: 29- 33;
Ahmet Cevat, En Eski Türk Yazısı, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Kasım-Aralık 1985, Sayı: 9-10, Sayfa: 6
Hüseyin Namık Orkun "Türk Tarihi" Cilt I s. 19; Prof. Dr. Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, S. 50.;
Prof. Dr. Flövset Zakir Oğlu Abdullayev, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Temmuz 1993, TürkDilinin Yaşı, Cilt: XXXI, Sayı: 363, s. 423.
Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan Türkili Türkistan Tarihi, s.92; Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihi'ne Giriş, s32-33
Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, Kadim Çin ve Hind, İstanbul 1937, s. 179-182; Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihi,
İsmet Parmaksızoğlu Yaşar Çağlayan Genel Tarih I Eski Çağlar Ve Türk Tarihinin İlk Dönemleri Sayfa: 303,
Cevat Hey'et, Türklerin Tarih ve Kültürüne Bir Bakış, S. 2; Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan Türk Tarihinde Medhal, S. 10-11-24;
Prof. Abdülkadir İnan, Hayat Tarih Mecmuası, Mart 1967, Orta Asya'da Türk Kültürü, Sayı: 2, Sayfa: 16
Prof.Dr. Wilhelm Koppers Giriş Tarihi Etnoloji, İndo-Germanistik İlmi ve Türkoloji Belleten I inci Teşrin 1941 Cilt: V Sayı 20 Sayfa:441
Ahmet Cevat Emre, III Türk Tarih Kongresi, 1943, Dil Davamızın Morfolojik ispatı Üzerine:, Sayfa: 178;
Prof.Dr. Hamid Zübeyr Koşay, Belleten cilt 36 sayfa 71; Prof.Dr. Hamid Zübeyr Koşay, Elam-Türk dil akrabalığı;
H.Z. Koşay bilahare Yurt içi ve dışında sunduğu tebliğlerle Elam Medeniyetinin Türklere ait olduğunu delilleri ile otaya koymuştur.
Ord Prof. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark, Elâm ve Mezopotamya, s. 150-168
Prof. Dr. Arif Müfid Mansel, Eski Doğu ve Ege Tarihinin Ana Hatları, s. 132.
Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu, Türkoloji Dergisi, Türk Tarihinin Başlangıcı, Cilt: VIII, Sayfa: 29-31
Sargon Erdem X.Türk TK. M. Ö. II. Binyıla ait Çiviyazılı Belgelerin ışığında Gutium/Ye'cuc-Me'cuc/Moğollar Turukkum/ Türkler; Sayfa: 898
Dr. Emel Esin Türk Kültür El Kitabı Cilt: II Kısım: Ia 1972 Türk San'atı "Doğu Türkistan ve Kansu'da" Sanat Merkezleri Sayfa: 371
Madeleıne Hallade Türk K. El Kit.Cilt:II Kısım:Ia 1972,Batı Türklerinden Önce Amu - Derya ile Sind Nehirleri Arasında San'at Gelişmesi s:135
Ord. Prof. Hikmet Bayur III. Türk Tarih Kongresi 1948 Kongreye Sunulan Tebliğler Orta Çağ'da Türkler ve Hindistan
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, İslamiyet'ten Önce Türk Kültür Tarihi, Orta Asya Kaynak ve Buluntularına Göre, S. 16-120
Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, Kadim Çin ve Hind, İstanbul 1937, Hun Sanatı Prof.Dr Nejat Diyarbekirli s 4
Prof.Dr. M. Taner Tarhan, VIII. Türk Tarih Kongresi 1976, Eskiçağ'da "Kimmerler Problemi"
Erdem Yücel, İslam Öncesi Türk Sanatı, s. 17;İ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, Sayı: 24, Mart 197
Prof.Dr. Taner Tarhan, Bozkır Medeniyetlerinin Kısa Kronolojisi, Cevat Hey'et, Türklerin Tarih ve Kültürüne Bir Bakış,
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Türk Tarihinin Sosyolojisi, ; Abdülkadir İnan T.K.A.E. Tuva Türkleri Ağustos 1976 Sayı 166 Cilt XIV
Prof. G. Jacopı, II. Türk Tarih Kongresi 1937, Etrüsk Meselesi ve Bunun Şarktaki Vaziyeti S. 1053;
Dr. Phil. Hâmit Zübeyir Koşay Etnoğrafya Folklor Dil Tarih. vd. Konularda Makaleler ve İncelemeler
Prof. Abdülkadir İnan, II. Türk Tarih Kongresi 1937, Altayda Pazırık Hafriyatında Çıkarılan Atların Defin Merasimi Bakımından İzahı
GÖKTÜRK GRUBUTÜRK İNSANININ FENOTİPİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)
Diğer soru Türklerin tipi hakkında Türkler çekik gözlü değil, sarışın, kumral, genelde mavi ve yeşil gözlüdür. (Boylara göre elâ ve kahverengi) Beyazdır, Alpen Brakisefal'dir. Uzun Saçlıdır.
Saçların siyaha dönüşmesi evrim nedeniyledir. Yörüklerde, Muhacir dediğimiz (Konya ve Tokat civarından Balkanlara giden Yörüklerde saçlar sarıdır.
Türkler
“rüzgar gibi atlar üstünde, uzun saçları, mızrak ve yayları At üzerinde dönerek ok atmaları ile”
düşmanlar üzerinde müthiş tesirliydi.
Tarih Boyunca Türk Ordusuna Ait Tasvirler, (Türk Kültürü, sayı 22, s. 81) Türk kumandanlarının uzun saçlı olduğu görülüyor.
Doğu Türkistan, Turfan, Hoço, Bezeklik minyatür ve heykellerindeki kadın saçları ise, örgüden ziyade omuzlar üzerine bırakılmıştır.
Göz şekline gelince; Türk tipinin gözü ne çok çekik, ne de pek iri olan, orta bir biçimdedir. Nisbeten küçük ve dar olan göz yarığı vardır.
Realist Türk fresk ve resimleri, heykeller (mesela Kültiğin heykeli) bu tasvirin doğruluğunu ortaya koymaktadırlar.
Bu göz şekli, Dede Korkut hikayelerinde (M. Ergin, Dede Korkut Kitabı, s. 17) “kıyma göz” olarak geçer.
Dede Korkut Kitabı - Prof.Dr. Muharrem Ergin
"Burunla dudak arasındaki çizik derindir. Çene ufak ve kuvvetli, kulak küçük ve yapışıktır." Minyatürlerde sakal unsuruna pek rastlanmıyor.
Dede Korkut’un kahramanlarından Kara Göne ise “bıyığını ensesinde yedi yerde” düğümlemektedir. Eski heykellerde sakal ve bıyığa rastlanmıyor.
Destanlar ne kadar muhayyile mahsulü olurlarsa olsunlar, onlarda dile gelen, eski Türk tipidir. Dede Korkut bu tipler resmi geçidi gibidir.
24 Oğuz Boyu ve Tamgaları Hakkında Detaylı Bilgi
Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un vücud yapısı hakkında:
“Ayakları öküz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omuzu, göğsü ayı göğsü gibi idi”
Hayvan benzetmelerinin yer aldığı bu tasvirde bize eski Oğuz tipinin vücud yapısı hakkında sağlam bir fikir verilmiştir. Bu tariften eski Türk tipinin geniş göğüslü (D. Korkut’ta “gin göğüs” tabiri), çevik bacaklı, ince belli olduğunu anlıyoruz.
Yine Dede Korkut’ta Oğuz kadınlarından bahsedilirken “kaza benzer kadın, kız” tabiri geçiyor. Bu gün yadırgadığımız bu benzetmenin beyaz tenli, uzun boyunlu, iki tarafa salınarak yürüyen bir kadını pek güzel bir şekilde canlandırdığı görülmektedir.
Bamsı Beyrek hikayesinde (s. 40), kızkardeşi Beyrek’i
“apul apul yörüyüşünden, aslan gibi turuşından, kanrıluban bakışından” tanır.
Bu bakışla ilgili Gözler kısılınca aldığı şekil Oğuz Türkleri genel olarak geniş gözlü geniş alınlı elmacık kemikleri çıkıktır.
Bu fevkalade tasvir sayesinde eski Türk “alp” ının davranışlarını çok müşahhas bir şekilde tahayyül etmemek mümkün değildir.
Netice olarak, antropolji, tarih ve sanat eserlerinin ışığı altında, eski Türk tipinin; uzuna kaçan orta boylu, beyaz tenli, hafif çekik boylara göre mavi, ela veya kahverengi gözlü, mutedil burunlu, uzun saçlı ve sağlam vücutlu olduğunu söylemek mümkündür.
Fakat bir türlü harekete geçemez. Çünkü eline kargısını, ok ve yayını vermeyi unutmuştuk.
Birdenbire ikinci bir atlı gelip yanında durur; bu eski Türk kadınının sembolüdür.
Korkut’ta Selcen Hatun ve Banu Çiçek tipleri ile temsil edilen bu genç kadın, erkeğe silahlarını uzatır.
“Güz elmasına benzeyen al yanakları, savaşa gidişin heyecanı ile bir kat daha kızarmıştır.”
Atıyla birlikte sabırsızlanan yiğitin gözlerinde kıvılcımlar yanıp sönmektedir. Bir işaretle ok gibi ileri fırlarlar.
Kaşgarlı Mahmud'un misal olarak Divan”ına dercettiği eski şiir parçaları içinde İslamiyet’ten ve belki de Milattan evvelki Türk tipinin hususiyetine ait şöyle bir beyit vardır (C, I, s. 346)
"Ardı seni kız bodhu anın tal,"
"Yaylır anın artucu burnu takı kıval”
Yani:
“O fidan boylu kız seni harap etti: onun ardıç gibi boyu narinliğinden eğilir, burnunun biçimi de düz ve çekmedir”
Gene Çin vesikalarına göre Türk Tipi ;
Göz rengi – Yeşil,Mavi
Yüz rengi – Beyaz;
Saç rengi – Sarı,kumral
Kaş rengi – Kumral,
Boy – Uzun
M.Ö ve ilk yıllarında Asya’da (Vusun) (Ting-Ling) ve (kian-kuen)isimleri verilen tamimiyle sarışın ve kumral bir takım boy ve budunlar vardı.
Çin kaynaklarına göre bunların menşeleri Çin’in kuzeyindeydi bu Beyaz tenli Sarışın ve kumral budunların konuştukları dil de Türkçe idi:
Türklerin Beyaz olarak nitelendirdiğimiz (Beyaz ve Buğday tenli tipi) Moğol ve Çinlilerin Sarı ırk özellikleri ile ayrılıklarını gösterir.
(Türkler ve Kökeni -Kazım Mirşan Araştırmaları 12 Bölüm)
1937-39'da yabancı uzmanların eşliğinde onbinlerce denek üzerinde antropolojik araştırma yapıldı %95 Alpen Brakisefal Türk çıktı.
Türkiyede 1937-39 yıllarında binlerce denek üzerinde yapılan incelemede çıkan sonuç Halkın %95'inin Alpen Brakisefal Beyaz olduğu %5 kısmında aykırı özellik yerine çok az farklılık arz ettiği otaya çıkmıştır. Bu tespitlerin yapılması Avrupayı susturmak içindir.
1937-1939 yılları arasında yapılan araştırma sonuçları Belleten'de yayınlanmıştır. Batılı uzmanların yaptığı bu araştırma ile ilgili kaynak
Dr. Afet Uzmay İnan -Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri Büyük Anket ve Umumi Neticeleri- Belleten 1940 Cilt:IV Sayı: 13 Sayfa:51
Prof. Dr. İsmail Hami Danişmend, Antropoloji ve Lengoistik Vesikalarına Göre, Türkler C1, 1935, S. 282
Ayla Doğan, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Mart 1965, Eski Türk Tipi Hakkında, Cilt: III Sayı: 29 Sayfa: 301
Büyük bir milletten bahsediyoruz bu kadar büyük bir coğrafyada hakimiyet tesis etmiş olmamıza rağmen tipimizi muhafaza etmişiz.
İklim ve bir çok tesir esmerleşmeye yol açmaktadır Türkler buna rağmen aşırı koyulaşmamıştır.
Mesela Ruslar çok az miktarda değişik unsurların bulunduğu Türklerin üzerine bina edilmiş bir millettir Tipleri soğuk mevsim nedeniyledir.
1870'lerden itibaren Türklerin Mongoloid veya çinli karışımı sarı ırka mensup olduğu bu coğrafyadan çıkarılmaları gerektiği iddiası vardı.
İddialar
Değerli Arkadaşlarım bu arada Avrupalıların Türk tarihini yok saymak için uydurduğu İndo germen Hint Avrupalı konusunu cevaplıyoruz.
Avrupalıların Türk tarihinin milattan önceki yıllarınıyok saymak için kullandıkları araç, Hint Avrupa İndo Germen Aryani Ari nazariyesidir.
Avrupalı tarihçiler M.Ö. 2000'lerle, 1700'lerde Türkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavmin varlığının iddiasındadır.
Batılı tarihçiler 19YY sonları ve 20yüzyıl başlarında ortaya attıkları iddiaya göre bu kavimlar 1000 yılın sonlarına doğru geriye dönmüşler.
Erken dönem tarihimizde Türk'e ait ne varsa bunların Hint Avrupalı kavimlere ait olduğunu ispat için yıllardır uğraş vermektedirler.
Ari'lerin mevcudiyetinden bahsedilmediği devirlerde Türkistan ve Asya'nın muhtelif yerleri Türk kültür ve medeniyetinin izleriyle doludur.
Türkistan'dan tarihin muhtelif dönemlerinde Hindistan, Ön Asya ve Anadolu'ya doğru bir göç olduğu tarihin bilinen gerçekleridir.
Avrupa'dan Yüksek kültür ve medeniyete sahip Ari (!) bir ırk gelmiş de Asya'yı medenileştirmiş gibi faraziyelerin bilimsel bir tarafı yoktur.
Bu medeniyet hangi medeniyettir?
Hangi eserlere ve izlere sahiptir?
Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Tarihte hiçbir medeni vasfı bulunmayan bir millet nasıl bir anda ortaya çıkıyor da Asya'ya medeniyet getiriyor?
İndoAvrupa diye özel bir dil olduğunu ilmi bir izaha bağlamakta mümkün görülmemektedir.
Bir takım batılı dillerin temeli olduğu iddia edilen kelimelerin ise Türkçe ile ilgili olduğu bilinen hususların başında gelmektedir.
Batılı kaynaklarla kitap yazılan ülkemizde bizim tarihçilerimiz Türk tarihi ve Medeniyetini Hint Avrupalı diyerek reddi miras etmektedir.
Değerli Arkadaşlarım Avrupalı tarihçiler M.Ö.2000'lerle 1700'lerdeTürkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavimden bahsediyor.
Bu kavim Türkler'in bulunduğu coğrafyaya yayılıyor ve bize ait çoğu kavmin ön atası oluveriyor. Ben bunu çok inceledim.
İndo Germen Hint Avrupalı iddiası bir sömürge iddiasıdır. bu iddia Türk tarihinin ilk defa 16 cilt halinde yazıldığı 1750 yılında yoktur.
Josep Digunes isimli Sinegog Çinde bir ömür geçiriyor ve Çin Tarihini inceliyor sonunda bakıyor ki Çin tarihi diye bir şey yok TÜRK TARİHİ var.
Fransaya dönüyor ve Çin kaynaklarından oldukça ciddi resmi Saray günlüklerine ve resmi gezgin kayıtlarına dayalı Türk tarihi yazıyor.
Bu tarih tüm dünya da bir olay oluyor ve Türklerin gerçekten böyle bir tarihleri olmuş mu? Olmamış mı? düşüncesiyle Asya'ya akın başlıyor.
Çin Hükümetleri tarafından her yıl gönderilen gezginlerin işaret ettikleri yerler kazılıyor ve muazzam bir Türk tarihi ortaya çıkıyor.
1904 yılında Türkistan'ın Aşkabat mıntıkasında Yapılan kazılarda M.Ö.9000 yılına ait önemli şehir buluntuları ortaya çıkıyor.
Anau harabeleri denilen bu yerde üst katmanlarda M.Ö.6000, M.Ö.400 ve M.Ö.3000 yılına ait şehirler bulunmaktadır.
Türklerin bu muhteşem tarihi 1850'lerde Şark meselesi kapsamında ele alınıyor ve Hint Avrupa nazariyesi üretiliyor ancak kimse itibar etmiyor.
Hint Avrupa nazariyesine itibar edilmiyor çünkü 19. YY 'da bilim Kültür San'at gibi konular daha politize edilmemiş bulunmaktadır.
Hint Avrupa nazariyesine Osmanlıyı bir hamlede yok etmek için karar verildiği yıllarda 1910'larda bir anda itibar edilmeye başlanıyor.
Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra Türkiye'de yazılan tarihler hint Avrupa nazariyesi göz önüne alınarak yazılıyor.
Halbuki 1. ve 2. Türk tarih Kongelerinde Yabancı tarihçiler Türk tarihinin derinliklerine iniyor ve Hint Avrupa dikkate alınmıyor.
Atatürk döneminde onun saykanlığında Türk tarih tezi hazırlanıyor ve 80 civarında kıymetli bilim adamı Türk tarihini göz önüne seriyor.
Çok bilmiş ve sömürge ideolojisinin savunuculuğunu yapan sentezci tarihçiler Hint Avrupa iddiasıyla Türk tarihine zarar veriyorlar.
Asyaya gelen medeniyet hangi medeniyettir? Hangi izlere sahiptir. Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Avrupa buzul çağından yeni çıktığında insanlar mağaralardan çıkıp mağara benzeri evler yapmaya başladığında Türkler Modern şehirlerde yaşıyordu.
Mağara insanları Asya'ya bir yolunu bulup gelse bile köle olmanın dışında hangi işe yarayacaklar.
Bir toplumun kavimler göçü yapabilmesi için göç ettiği yerlere nazaran çok daha yüksek bir medeniyet kormuş olması gerekir.
Türkler Modern hukuk yüksek kültür ve medeniyete sahip dev ordular ile fetihler yaparken Mağara adamları ellerinde sopalarla mı fetih yapacak.
Türkler her türlü kültür ve zanaat ürünlerini kervansaraylar ve İpek yollarıyla sevk ederken İlkel Avrupa kavimleri hangi medeniyeti getirmiş?
Sümer ve Elam Medeniyetini kuranların, Gutilerin Kassitlerin ve Hindistan’daki muhtelif medeniyetleri kuranların Türkler olduğu zaten bellidir.
Anau, Andnonov, Afresanov, Karasuk ve birçok öne mli medeniyetin kurucularının Türkler olduğu zaten bellidir Bu Hint Avrupalılar nerededir?
Kaynaklar
Prof. Ş. Günaltay, Türk Tarih tezi hakkındaki intikatların mahiyeti ve tezin kat'i zaferi, Belleten, Temmuz 1938, cilt: 2, sayı: 7/8,
Kamuran Gürün, Türk ve Türk Devletleri Tarihi, S. 87 Doğan Aksan, En Eski Türkçe'nin İzlerinde, s. 16.;
#mkatatürk#gbhnatsiz#turanci#turan#türk ulusu#var olsun bodun.#türk uluslari#the beast from 20000 fathoms
0 notes
Text
Gülsoy : "Her üyemizin ihracat yapması en büyük hedefimiz"
https://pazaryerigundem.com/haber/176827/gulsoy-her-uyemizin-ihracat-yapmasi-en-buyuk-hedefimiz/
Gülsoy : "Her üyemizin ihracat yapması en büyük hedefimiz"
Türkiye’nin ihracat hedeflerine ulaşması için 4 yıl Ticaret Müşaviri olarak dünyanın çeşitli ülkelerinde görev yaptıktan sonra yurda dönen Ticaret Bakanlığı Bürokratları, görev yaptıkları ülkelerde edindikleri deneyimleri Kayseri Ticaret Odası organizasyonu ile ihracatçılarla paylaştı. Kayserili firmaların ihracatlarına katkı sağlamak için birçok etkinlik düzenlediklerini belirten KTO Başkanı Gülsoy, “ Ticaret Müşavirleri Buluşması etkinliğini şehrimizin potansiyelinin harekete geçirilmesi, yeni ticari araçlarla desteklenmesi bakımından önemli bir kazanım olarak görüyorum. “ dedi.
KAYSERİ (İGFA) – Kayseri Ticaret Odası (KTO) ihracat yapan firmaların hedef pazarlara giriş yöntemleriyle ilgili bilgilendirilmeleri, pazarlardaki iş yapma kültürü ve dış ticaret mevzuatı hakkında doğrudan fikir sahibi olmaları için 11 farklı hedef ülkede görev yapmış Ticaret Müşavirlerini firmalarla bir araya getirdi.
Ticaret Bakanlığı koordinesinde Kayseri Girişimcilik ve Uluslararası Ticaret Merkezi organizasyonuyla M.Rifat Hisarcıklıoğlu Konferans Salonunda düzenlenen ‘Ticaret Müşavirleri Buluşmaları’ etkinliğine; Vali Yardımcısı Ömer Tekeş, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, Ticaret Bakanlığı Ticaret Araştırmaları ve Risk Değerlendirme Genel Müdürlüğü Dış Temsilcilikler Daire Başkanı Evren Subaşı, Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Abdullah Gül Üniversitesi Rektör Yardımcısı: Prof. Dr. Erk Hacıhasanoğlu, Kayseri Ticaret Odası Başkanı Ömer Gülsoy, ORAN Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri İbrahim Ethem Şahin, 11 ülkenin Ticaret Müşavirleri, ICMPD Yetkilisi Mehmet Çağlar Aydın, Sivil Toplum Kuruluşlarının üyeleri, ihracat yapan firmaların temsilcileri ile basın mensupları katıldı.
Etkinliğin açılışında konuşan KTO Başkanı Ömer Gülsoy, “Her üyemizin ihracat yapması en büyük hedefimiz. Biliyoruz ki üyemizin kazanacağı her bir döviz ülke ekonomimize katkı sağlayacak ve geleceğini inşa edecektir.” dedi.
GÜLSOY : KTO OLARAK ODALAR İÇERİSİNDE BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİK
Almanya, Bangladeş, Belçika, Çin Halk Cumhuriyeti, Gürcistan, Hindistan, Macaristan, Malezya, Moğolistan, Rusya Federasyonu ve Ürdün olmak üzere 11 ülkede görev yapmış olan Ticaret Ateşelerini Türkiye’deki Odalar içerisinde ilk kez Kayseri Ticaret Odası’nda firmalarla buluşturduklarının altını çizen Gülsoy, “2023 TÜİK verilerine göre; bu 11 ülke toplamda 3,3 Milyar Nüfusa, 7.5 Trilyon Dolarlık İthalat Pazarına hakim. Ülke olarak 140 Milyar Dolarlık, şehir olarak 1.5 Milyar Dolarlık Ticaret Hacmimizin olduğu bu ülkelerde ticaret müşavirlerimiz, Türkiye’nin ihracatını arttırmak için yıllarca gece gündüz demeden yoğun bir mesai harcadılar. Bizde bugün bu tecrübelerini ihracat yapacak üyelerimize aktarabilecekleri bir zemin oluşturturduk. Samimi bir ortamda geçecek olan bu etkinliğimizde birbirinden değerli Ticaret Ateşelerimiz sizlere hedef pazarlara giriş yöntemleri, iş yapma kültürü, dış ticaret mevzuatı konularında deneyimlerini paylaşacaklar. Ticaret Müşavirleri ile buluşma etkinlikleri bugüne kadar sadece İhracatçı Birliklerinde gerçekleştirilirken, Odalar bazında ilk kez Kayseri Ticaret Odası’nda yapılıyor olması da ayrı bir gurur kaynağıdır.” ifadelerini kullandı.
GÜLSOY : TİCARET MÜŞAVİRLERİMİZ YURTDIŞINDAKİ MİSYON ŞEFLERİMİZ
Ülkemizin dış ticarette ve döviz gelirlerinde yakaladığı tarihi başarının mihmandarlarından birisinin ticaret müşavirleri olduğunu belirten Gülsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizin ihracatının rekor seviyelere ulaşmasında, uluslararası yatırımların her yıl yükselmesinde ticaret müşavirlerimizin büyük katkısı var. Ben, ticaret ataşelerimizi yurt dışındaki misyon şeflerimiz olarak görüyorum. Oralardaki bütün bu girişimleri, gerek onların yatırımcılarının ülkemize getirilmesini veya buradaki yatırımcıların yurt dışına götürülmesi noktasında üstlendi misyonun çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bizlerde bu etkinlikle, şehrimizin potansiyelinin harekete geçirilmesi, yeni ticari araçlarla desteklenmesi bakımından önemli bir kazanım olarak görüyorum. Uluslararası alandaki belirsizliklerin arttığı, ticaret savaşlarının gündemi işgal ettiği bir dönemde yapılan bu etkinlik, hiç şüphesiz her zamankinden daha fazla ehemmiyet kazanmıştır.”
“ORAN OLARAK İŞ DÜNYASINI DESTEKLİYORUZ”
ORAN Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri İbrahim Ethem Şahin ise, “Ticaret Müşavirleri Buluşmaları’nı proje bağlamında birbirini tamamlayan faaliyetler olduğunu düşünüyorum. Orta Anadolu Kalkınma Ajansı adına bölgemize yatırımların geliştirilmesi, iş dünyasının desteklenmesi adına her türlü faaliyetin sonuna kadar destekçisi olacağımızı da buradan tekrar ifade etmek isterim. Bu alanda paydaşlarımızla beraber hareket etme arzusunda olduğumuzu tekrar arz ediyorum” dedi.
Ticaret Bakanlığı Ticaret Araştırmaları ve Risk Değerlendirme Genel Müdürlüğü Dış Temsilcilikler Daire Başkanı Evren Subaşı da, “Görevlendirilen ticaret müşavirlerimizin farklı ülkelerde 4 senelik bir tecrübe ve bilgi birikimi oluyor. Biz bu bilgi birikimini firmalarımızla fiziksel ortamda gerçekleştirilen toplantılar vasıtasıyla da aktarmak istiyoruz. Bunlar dışında başka etkinliklerimizde var. Ticaret müşavirlerimizle elektronik sohbet toplantılarımızı her hafta gerçekleştiriyoruz. Bunun dışında yurtdışında görevli ticaret müşavirlerimiz edindikleri bilgileri dijital mecralar aracılığıyla da sürekli olarak firmalarımızla paylaşıyorlar. Ben programımızın faydalı olmasını temenni ediyorum. Umarım yeni ufuklar açar.” ifadelerini kullandı.
VALİ YARDIMCISI TEKEŞ : KAYSERİ’NİN HAMURUNDA SAMİMİYET VAR
Vali Yardımcısı Ömer Tekeş ise, “Kayseri her zaman çevresindeki illere rol model olmuştur. Aslında Kayseri olarak neden ön planda olduğumuzu bu programlarla görmüş oluyoruz. Bu ilin hamurunda samimiyet var. Hamurunda samimiyet olan bir aşın da lezzetsiz olma imkanı yok. Ben bu konuda Ticaret Odası Başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Birçok projeyi burada elini taşın altına koyarak yapıyorlar. Allah razı olsun çünkü Kayseri için gecesini gündüzüne katan bir ekip var. Ben programa katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
TİCARET MÜŞAVİRLERİ EDİNDİKLERİ TECRÜBELERİ PAYLAŞTI
Konuşmaların ardından görevini tamamlamış olan ticaret müşavirleri, Almanya, Bangladeş, Belçika, Çin Halk Cumhuriyeti, Gürcistan, Hindistan, Macaristan, Malezya, Moğolistan, Rusya Federasyonu ve Ürdün olmak üzere 11 ülke hakkında edindikleri tecrübeleri ve pazara giriş bilgilerini ihracatçı firma üyeleriyle paylaştı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Bu şimdi ortadoğu planları bop akp vs eski osmanlı şeyleri fetö vs 40 senedir devam ediyor içeride ataturk sekülerizm düşmanı insan da çok arap bedevi emevi abbasi kültürü vs gaza gelip ama gerçekte kimsenin buna enerjisi yok türkiye çin fln da olamaz bu kadar gücü yok ispanya kadar güzel de değil bir kere
Dolasıyla kimsenin bu kadar şeyi kaldıracak gücü yok bunlar çok fazla şeyler nası kaldıramayacağı şeyler, osmanlı dediğin zaten rumeli balkan demek, o da bitmiş bir şey. Anlamsız yani
Zaten almanya rusya vs en son ing desteklemiş yer yetersiz bir yer
Bu bindirilen şeyler çok fazla bu kadar akıllı değil burdaki çoğunluk
Bazı insanlar da cidden mestizo gibi fln bi yandan da cidden latin amerikaya benziyor
0 notes
Text
Erik Erikson'un Psikososyal Gelişim Teorisi: Dijital Çağ ve Kültürel Farklılıkların Eleştirel İncelemesi
Sevgili dostlar,
Özel bir proje için yazdığım bir çalışmadır. Eğitimciler ve ebeveynlere faydalı olabilir diye paylaşıyorum efendim.
Erik Erikson'un Psikososyal Gelişim Teorisi: Dijital Çağ ve Kültürel Farklılıkların Eleştirel İncelemesi
GİRİŞ
Erik Erikson'un psikososyal gelişim teorisi, bireyin yaşamı boyunca karşılaştığı psikolojik ve toplumsal sorunları inceleyen önemli bir modeldir. Bu teori, toplumsal ve bireysel gelişim üzerine yaptığı kapsamlı analizlerle psikoloji literatürüne önemli katkılar sağlamıştır. Bu analizler farklı bilim insanları tarafından sahada da incelenmiş ve pek çok defa geçerli sonuçlar alınmıştır.
Ancak benim düşüncem, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın dijital çağı ve kültürel çeşitliliği, teorinin bazı unsurlarını güncelleme ihtiyacını ortaya koymuştur.
Eriksonun teorileri içinde bulunduğu çağın sosyo kültürel yapısıyla sınırlıdır. Şimdi ise hızla dijitalleşen bir dünyadayız. Üstelik Erikson ister istemez ait olduğu Batı kültürü odaklı analizler yapmıştır ama yaptığı gözlemlerin bir kısmı başka kültürlerde karşılığı olmayan kavramlardır.
Bu yazımda, Erikson'un psikososyal gelişim evrelerini dijital çağ ve kültürel farklılıkların getirdiği zorluklar perspektifiyle ele almaya çalışacağım. Önce teorinin her evresinin kısa bir açıklaması ardından kültürel farklılıklar ve djital çağın getirdikleri karşısındaki olası zorlukları gündeme getireceğim.
1) Temel Güven Karşısında Güvensizlik (0-1,5 Yaş)
Genel Açıklama: Bu evre, çocuğun ebeveynleri veya bakıcılarından gelen tutarlı ve sevgi dolu ilgiye bağlı olarak, çevresine karşı bir güven duygusu geliştirmesini kapsar.Bebeğin ihtiyaçları doğru şekilde karşılanırsa bebeğin gelecek karşısında tutumu daha güvenli ve pozitif olacaktır. Bu evrede yapılacak hatalar bebeğin onu ilerki yıllarda etkileyecek temel bir güvensizlik yaşamasına sebep olabilir.
Kültürel Değişkenler: Farklı kültürel bağlamlarda, aile yapısı ve bakım sorumlulukları toplum geneline yayılabilmekte, bu durum çocuğun sadece ebeveynlerine değil, geniş bir sosyal çerçeveye güven duymasını sağlayabilmektedir. Yani bazı kültürlerde çocuğu bakım sorumluluğu sadece anne babaya verilmez. Bu konuda bazı örnekler şunlardır.
Afrika Kültürleri
Afrika kıtasında, özellikle kırsal bölgelerde, çocukların bakımı genellikle sadece anne ve baba tarafından değil, aile büyükleri, teyzeler, dayılar gibi geniş aile üyeleri tarafından da üstlenilir. Örneğin Güney Afrika'nın Zulu kabilesinde, çocukların bakımı için topluluk genellikle kolektif bir sorumluluk taşır. Yani çocuğun ebeveyni tüm bir kabiledir aslında.
Doğu Asya Kültürleri
Japonya, Çin ve Kore gibi Doğu Asya ülkelerinde, çocuğun bakımı büyük ölçüde geniş aile tarafından yapılır. Özellikle büyükanneler, çocuğun günlük bakımında aktif rol alır. Bu, çocuğun sadece ebeveynlerine değil, aynı zamanda diğer aile üyelerine de güven duymasını sağlar. Bu ülkelerde büyükanneler bazen anne ve babadan çok daha fazla çocuk üstünde etkilidir. Bu da çoğu zaman çatışmalara yol açabilir.
Yerli Amerikan Kültürleri
Yerli Amerikan kültürlerinde, çocuk bakımı topluluk içinde gerçekleşir. Çocuğun rehberliği ve eğitimi, klanın veya kabilesinin yaşlı üyeleri tarafından da sağlanır. Kabile yaşlıları çocuğun nasıl yetiştirileceğini anne babasından çok daha fazla şekilde belirleyebilir.
Güney Asya Kültürleri
Hindistan, Pakistan ve Bangladeş gibi Güney Asya ülkelerinde, çocukların bakımı genellikle geniş aile tarafından üstlenilir. Özellikle kız çocukları, anne veya büyükanne tarafından yetiştirilirken, erkek çocukları için babalar ve büyükbabalar daha fazla sorumluluk taşır. Yani buralarda çocuğun cinsiyetine göre yetiştirme sorumluluğu kadınlara veya erkeklere yüklenir. Bazı durumlarda bir anne erkek çocuğu üzerinde büyükbabadan daha az etkiye sahiptir.
Orta Doğu Kültürleri
Orta Doğu'da da, özellikle Arap ve Türk kültürlerinde, aile ve toplum, çocuğun bakımında aktif rol oynar. Burada da büyük aile yapısı hakimdir ve çocuklar, geniş aileleri tarafından büyütülür. Son zamanlarda özellikle Türkiyede daha çekirdek aile yaygınlaşsada çocuğun büyümesinde halen geniş aile çok etkilidir.
Bu kültürel çeşitlilik, Erikson'un temel güven duygusu oluşumu üzerine olan teorisini, geniş bir sosyal ve kültürel bağlamda yeniden değerlendirmemiz gerektiğini göstermektedir. Standart Batı Merkezli Psikolojik yaklaşım bazı kültürlerde aynı şekilde uygulanmayabilir.
Dijital Çağ Yansımaları:
Bebek Monitörleri ve Kamera Sistemleri
Yüksek teknolojiye sahip bebek monitörleri ve kamera sistemleri, ebeveynlerin çocuklarını uzaktan izlemelerini kolaylaştırır. Bu durum, ebeveynlerin çocuklarına fiziksel olarak daha az zaman ayırmalarına yol açabilir. Çocuk, ebeveyninin fiziksel varlığı yerine bir ekrana bakarak büyüdüğünde, temel güven duygusunu tam anlamıyla geliştiremeyebilir. Fiziksel annenin yerini kameradan bakan bir anne yüzünün alması büyük ihtimalle çocuğa aynı sıcaklığı vermeyecektir.
Gelişen teknoloji sayesinde kullanılan bebek monitörleri ve kamera sistemleri, ebeveynlerin fiziksel olarak yanında olmadan çocukları izlemelerine olanak sağlamaktadır. Bu sanal durum çocuğun temel güven duygusunun zayıflamasına yol açabilir. Örneğin kamera sistemiyle bebeğini iş yerinden bile sürekli izleyen bir anne kendi açısından alaka gösterdiğini düşünürken bebek aslında fiziksel olarak tamamen yalnızdır.
Mobil Uygulamalar ve Akıllı Oyuncaklar
Özellikle çalışan anneler çocukları sakinleştirebilmek için giderek daha fazla oranda mobil uygulamalar kullanmaktadır. Çocuğun dikkatini çekecek mobil uygulamalar ve akıllı oyuncaklar, ebeveynin rolünü giderek zayıflatmakta . Örneğin, bir tablette heyecanlı bir çizgi film izleyen veya bir akıllı oyuncakla oynayan çocuk, ebeveynleriyle kaliteli zaman geçirmeyecektir.
Sosyal Medya ve Ebeveynlik
Sosyal medya platformlarında popüler hesaplardan verilen ebeveynlikle ilgili bilgiler ve tavsiyeler, ebeveynlerin alışılmış çocuk yetiştirme pratiklerini değiştirebilir. Ancak bu platformlar,çoğu zaman yüzeysel ve doğrulanmamış bilgilerle doludur üstelik sosyal medyada dikkat çekmek için doğru bilinenlerin tam tersi öneriler verilebilir.Ebeveynler bu tür kaynaklara fazlasıyla güvenirse, çocuğun temel güven duygusunun oluşumunu olumsuz etkileyecektir.
Sanal Asistanlar ve Sesli Komut Sistemleri
Akıllı ev sistemleri ve sesli komut sistemleri (örneğin, Siri, Alexa ve Chat GPT) çocuğun erken yaşlardan itibaren bir makineye güven duymasına yol açabilir. Özellikle yapay zekaların sesli özellikleri sayesinde çocuğuna masal dinleten ebeveynler görülmeye başlanmıştır. Bu ilginç durum,çocuğun ebeveynlerine ve diğer insanlara olan güven duygusunu olumsuz etkilerken yapay zekayı ebeveynin yerine koymasına sebep olabilir.
2) Bağımsızlık Karşısında Utanç ve Şüphe (1-3 Yaş)
Genel Açıklama: Bu evrede çocuk, temel yeteneklerini ve bağımsızlık duygusunu kazanmayı amaçlar. Buradaki temel mesele çocuğun belli bir özerklik duygusu kazanması ve kendi iradesini kullanmaya başlamasıdır.
Kültürel Değişkenler: Bağımsızlığın teşvik edildiği Batı kültürleri ile aile bağı ve toplumsal uyumun önemsendiği Doğu kültürleri arasında belirgin farklılıklar görülmektedir.
Örneğin Amerikan kültüründe bireyselleşme ve kendi kararlarını verme bir çocuktan beklenen gelişim sürecindeyken Çin ve Japonya gibi kültürlerde bireyin gruba uyması ve grubun iradesine kendi iradesini teslim etmesi beklenir. Türkiye gibi Ortadoğu ülkelerindeyse ufak gruplar dışında ailenin rolü çok baskındır. Aile çocuğun iradesine hükmetmek ister. Hatta ailenin üzerinde bile mahalle ve yerel kültür baskısı bulunmaktadır. Böyle bir kültürel yapıda ister istemez çocuğun bağımsızlık duygusu geliştirmesi ve özerklik duygusu kazanması istenen bir davranış olmayacaktır.
Dijital Çağ Yansımaları: Eğitici uygulamalar ve tabletler, çocukların bağımsız öğrenme süreçlerini hem desteklemekte ancak bazen de fiziksel dünya ile olan bağlantılarını zayıflatabilmektedir. Örneğin bir program üzerinden kendi kendine bir takım bilgileri öğrenebilen veya tablet üzerinden kendi kendine keşif duygusu yaşayabilen bir çocuğun özerklik duygusu gelişebilir ancak bu tür teknolojilerin farklı etkileri de olacaktır. Mesela kalem kağıt kullanmak yerine tablet üstünden resim çizen bir çocuğu motor becerileri ve beyin el bağlantıları yeterince gelişmeyebilir. Ya da tüm vaktini telefon başında geçiren bir çocuk kendi yaşıtlarıyla yüz yüze oynamayacaktır ve bu da sosyal becerilerinde sıkıntı üretecektir. Ya da ev dışına çıktığı zaman etrafındaki dünyayı keşfetmek yerine elindeki tabletteki bildik dünyasına yoğunlaşacak ve bu da aslında özerklik duygusunu geliştirebilmesini zorlaştıracaktır.
3) Girişimcilik Karşısında Suçluluk (3-5 Yaş)
Genel Açıklama: Bu evrede, çocuklar etraflarını keşfetme ve anlamlandırma çabası içindedir. Merak ve saldırganlık dürtüleri olacaktır. Özellikle cinsel merak artar.
Kültürel Değişkenler: Batı kültürlerinde girişimcilik ve risk almak teşvik edilirken, kolektivist kültürlerde toplumsal uyum ve aidiyet daha önemli görülmektedir. Örneğin Batı toplumunda çocuğun cinselliğe merak duyması kendi cinsiyetini keşfetmesi cesaretlendirilirken bir Doğu toplumunda bu şiddetle cezalandırılması gereken “sapkın” bir eylem olarak görülebilir. Örneğin bir çocuğun ebeveynlerine soracağı “nereden geldim ?” sorusu Batılı bir aile tarafından son derece gerçeğe yakın bir şekilde cevaplanabilirken Doğu toplumlarında “daha bu soruları sormak için küçüksün veya seni leylekler getirdi” şeklinde geçiştirmeli cevaplar verilebilir.
Aynı şekilde Batı toplumlarında çocuğun farklı deneyimler yaşaması çeşitli kültürel ve sportif etkinlere girmesi desteklenebilirken Doğu toplumlarında bu tür deneyimleri bireysel değil toplumsal şekilde yaşaması örneğin satranç oynamak isterken kendi yaş grubundaki herkes futbol oynadığı için futbola gönderilmesi veya kız çocuklarının bazı spor dallarında “açık saçık” giyinebileceği türden bir önyargıyla sportif faaliyetlere gönderilmemesi o toplumun “normali” olabilir.
Dijital Çağ Yansımaları: Online oyunlar ve dijital platformlar, çocuğun girişimcilik kapasitesini sanal bir dünyaya taşımakta, bu da psikososyal gelişimini farklı yönlere çekebilmektedir. Bu yönlerin olumlu veya olumsuz yönleri vardır. Örneğin çocuk oyunlar sayesinde son derece yaratıcı ortamlar üretebilir “Minecraft” türü oyunlar buna iyi bir örnektir. Buna benzer şekilde oyunlar üzerinden farklı çocuklarla arkadaşlık kurabilmesi mümkündür üstelik bu arkadaşlar bambaşka ülkelerden olabilir. Başka bir avantajda oyunların yüksek düzeyde cihaz kullanma becerileri verebilmesidir. Ancak burada kritik nokta merak duygusunu Internet ve oyunlar üzerinden gidermeye çalışan bir çocuğun gerçek dünyadan giderek kopması, sanal arkadaşlıkları gerçek arkadaşlıklar yerine geçirmesi ve ebeveynlerinin kontrol etmedikleri durumlarda kötü niyetli platformlara çekilebilmesidir.
4. Üretkenlik Karşısında Küçük Görülme-Aşağılık Duygusu (5-11 Yaş)
Genel Açıklama
Bu evre, Erikson'un psikososyal gelişim teorisi kapsamında incelendiğinde, çocukların yeteneklerini ve becerilerini keşfetmeye ve bunları üretken bir şekilde ifade etmeye başladığı dönemi ifade eder. İlk öğretim çağına denk gelir ve çocuk artık kendine özgü şekilde üretmeye başlar. Çocukların kendilerine belli rol modeller edinmeye başladığı dönem de bu dönemlerdir.
Kültürel Değişkenler
• Farklı Başarı Odaklı Kültürler: Örneğin, Doğu Asya kültürleri genellikle akademik başarıya büyük önem verir. Çocuklar, matematik ve fen gibi derslerde yüksek performans göstermeye teşvik edilir. Ancak belli kültürlerde akademik başarıdan çok pratik başarı önemlidir. Bilgiye ve sanata bakışta kültürden kültüre değişebilir. Örneğin resim yapmaya yetenekli bir çocuk Fransada övgüyle karşılanırken resim yapmanın günah olarak görüldüğü bir Doğu toplumunda bu beceri köreltilmeye çalışılacaktır. Ya da bireysel üretim yapmak bir Batı ülkesinde önemli bir başarı olarak görülürken, toplumsal normların dışında üretmenin ayıplandığı bir toplumda çocuğun üzerinde baskı oluşabilir.
• Manevi ve Ahlaki Odaklı Kültürler: Bazı Orta Doğu ve Güney Asya kültürlerinde manevi ve ahlaki değerler ön plandadır. Çocuklar, aile değerlerini koruma ve toplumsal uyum sağlama üzerine yetiştirilir. Örneğin çocuğun ilgi duyduğu alan veya kendine rol model aldığı kişiler toplumun genel değerlerine aykırı görünüyorsa bu ilgiler bastırılmaya çalışılacaktır.
Dijital Çağ Eleştirisi
• Tüketici Kültürü: TikTok, YouTube ve diğer sosyal medya platformları, çocuklara hemen hemen sınırsız bir içerik sunar. Ancak, bu tür platformlar çocukları içerik üretmekten çok içerik tüketicisi yapabilir. Örneğin, bir çocuk maket uçak yapmak yerine, maket uçak yapılış videolarını izleyebilir. Yani dijital kolaylıklar çocuğu üretmekten çok tüketmeye yönlendirebilir.
• Başarı Algısı: Sosyal medyada "beğeni" ve "takipçi" sayısı gibi metrikler, çocukların başarı algısını deforme edebilir. Kendi yaratıcı projelerini geliştirmek yerine, beğeni ve takipçi sayısını artırmaya odaklanabilirler. Örneğin çocuğun yaratıcı projesi kendi akranları tarafından sosyal medya üzerinde yeterli ilgiyi görmez veya ağır şekilde eleştirilirse yaratıcı özelliklerini saklamayı tercih edebilir.
• Sosyal Karşılaştırma: Sosyal medya, çocukların başkalarının hayatları ve başarıları ile kendi durumlarını karşılaştırmalarına yol açabilir. Bu, aşağılık duygusunu körükleyebilir. Aşağılık duygusu kıyaslamaya oluşur dijital çağ öncesi sadece yakın çevresiyle kendini kıyaslayan bir çocuk artık neredeyse tüm ülke hatta dünyadaki kendi yaş grubuyla kendini kıyaslayacaktır. Kendini becerili hissettiği bir alanda kendini tüm bir sosyal medyayla kıyasladığı zaman hızlı bir şekilde yetersizlik duyguları hissedecektir.
5 ) Kimlik Kazanımı Karşısında Kimlik Karmaşası (12-19 Yaş)
Genel Açıklama : Ergenliğin hemen öncesi ve ergenliği kapsayan dönem. Duygusal ve Fiziksel hızlı değişimler yaşanır. Bu dönemde bireyler kimlik edinme hedefiyle hareket eder. O güne kadar edinilen alışkanlıklar, hayata bakış açısı, inanç ve düşünceler değişebilir; sorgulanabilir. Bu dönemde aykırı davranışlar da görülebilir ancak zaman içerisinde toplum normlarına uygun, sağlıklı ve doğru kabul edilen davranışlar oturmaya başlar.
Kültürel Değişkenler
Batı toplumlarında güncel durumda bir gencin farklı kimlikler üzerinde karmaşa yaşaması cinsel veya etnik aidiyet konularında araştırmalarda bulunması normal karşılanabilirken bu alanlarda farklı tercihlerin ciddi baskı altına alındığı kültürlerde ciddi sorunlar yaşayacaktır.
Dijital Çağ Eleştirisi
• Markalaşma ve Kimlik Oluşumu: Instagram, TikTok gibi sosyal medya platformları, gençlerin sadece kendilerini değil, aynı zamanda bir "marka" oluşturmayı hedeflemelerine neden olabilir. Yani, kişisel kimlik yerine daha fazla beğeni ve takipçi elde etmeyi hedefleyen bir "online kimlik" oluşturabilirler. Bu da sanal dünyada oluşturduklar “yapay” kimlikle gerçek kimlikleri arasında bir çelişki oluşturacaktır. Bu çelişki çocuğu sürekli sanal dünyadaki “yapay” kimliğini yaşamaya ve tüm zamanını sanal dünyada geçirmesine sebep olabilir.
• Filtreleme ve Gerçeklik Algısı: Bu platformlar aynı zamanda gençlerin fotoğraflarını filtrelemelerine, yani kendilerini 'idealleştirmelerine' imkan tanır. Bu, gençlerin kendi fiziksel görüntülerine dair gerçekçi bir algı oluşturamamasına yol açabilir. Kendi filtreli ve montajlı resimlerini gerçek olarak algılayan ve gerçek dünyadaki fiziğinin buna uymadığına inanan çocuk gerçek fiziğini sanal fiziğe dönüştürmeye çabalamasıma ve bu hedef doğrultusunda cerrahi müdaheleler arayışına girmesine sebep olabilir.
• Sosyal Karşılaştırma ve Özsaygı: "Mükemmel yaşamlar"ın sergilendiği bu platformlar, gençlerin kendi yaşamlarını ve başarılarını diğerleriyle sürekli olarak karşılaştırmalarına yol açar. Bu durum, kimlik karmaşası yaşamalarına ve özsaygılarının düşmesine neden olabilir. Sanal dünyadaki “mükemmel” yaşamlarla kendi “sıradan” yaşamını sürekli karşılaştıran genç depresyon veya anksiyete türü tepkiler geliştirebilir.
• Yüzeysel İlişkiler ve Sosyal Beceriler: Sosyal medya, gençlerin yüzeysel ve geçici ilişkiler kurmalarını kolaylaştırır. Bu durum, derin ve anlamlı ilişkiler kurma becerilerini olumsuz etkileyebilir. Sosyal medya üzerinden iletişim kurmaya alışmış bir genç gerçek dünyadaki ilişkileri yönetemeyecektir.
• Zaman Yönetimi ve Öncelikler: "Marka" oluşturma çabası, gençlerin zamanlarını ve enerjilerini çoğunlukla sanal dünyada harcamalarına yol açar. Bu, gerçek dünya becerilerini ve ilişkilerini geliştirmek için gereken zaman ve enerjiden çalar. Sosyal Medya “fenomeni” olmak için tüm zamanını harcayacak genç gerçek dünyadaki derslerini veya sınavlarını “gereksiz” olarak niteleyebilir.
6) Yakınlık Karşısında Yalnızlık (20-30 Yaş)
Yetişkinlik evresidir. Geniş bir zaman aralığını kapsar. Kimlik arayışları zamanla azalmış artık sosyal ilişkileri kurma önem kazanmaya başlamıştır.
Kültürel Değişkenler
• Evlenme Yaşı ve Kariyer Odaklılık: Gelişmiş ülkelerde, özellikle Batı kültürlerinde, evlenme yaşı giderek yükselmekte ve bu da yakınlık ihtiyacını etkilemektedir. Özellikle kariyerine odaklanan bireyler, sosyal ve duygusal yakınlığı erteleme eğilimindedir. Batı ülkelerinde artık evlilik kurumu giderek önemini yitirmekte ve belli kesimlerde yalnızlık artmaktadır.
• Bunun tersine örneğin, Doğu toplumlarında genellikle evlenme yaşı daha düşük olabilir ve aile bağları daha güçlüdür. Bu da bireyin yakınlık ve yalnızlık dinamiklerini farklı şekillerde yaşamasına yol açabilir. Çok küçük yaşlarda evlenen ve kendi ailesini kuran gençlerin sosyal ilişki kurma dinamikleri Batılı ve bireysel bir topluma göre farklı olacaktır.
Dijital Çağ Eleştirisi
• Online Arkadaşlık ve Yüzeyellik: Giderek yalnızlaşan bireylerin ilgi gösterdiği online arkadaşlık platformları, daha fazla insanla "lafta tanışmayı" kolaylaştırırken, bu tanışıklıklar çoğunlukla yüzeysel kalabilir. Uygulamalar genellikle hızlı ve geçici ilişkilere yol açar. Çok fazla insanla tanışıp yüzeysel ilişkiler kurar ama gene kendinizi yalnız hissedersiniz.
• Sosyal Medya ve FOMO (Fear Of Missing Out – Dışlanma Korkusu): Sosyal medya, bireylerin sürekli olarak başkalarının hayatlarına göz atmalarını sağlar. Bu da FOMO'ya yol açabilir ve bireylerin yalnız hissetmelerine, dolayısıyla da gerçek yakınlık arayışını olumsuz etkileyebilir. Sosyal Medyada sürekli değişen trendlere yaşamında uyum sağlayamayan örneğin tüm arkadaşlarını gördüğü pahalı bir restorana gidemeyen kişide ciddi bir yalnızlık ve dışlanma korkusu gelişecektir.
• Dijital İletişim ve Duygusal Bağ: Mesaj ,sohbet uygulamaları gibi dijital iletişim araçları, yüz yüze iletişimin yerini alabilir ama duygusal derinlik ve bağ oluşturma konusunda genellikle yetersiz kalır. Örneğin sadece sosyal medya üzerinden veya WhatsApp aracılığıyla iletişim kurduğunuz yüzlerce insan olmasına rağmen bu kişilerle derinlemesine bir bağ kurmanız imkansız olacaktır. Bugün işyerlerinde toplantılar ve eğitimler bile Zoom üstünden online yapılmakta ve bu insanlar arasında normal duygusal bağlar kurulmasını engellemektedir.
7) Üretkenlik Karşısında Durağanlaşma (30-60 Yaş)
Genel Açıklama : Bu bir geçiş dönemidir aslında. Kişi üretmeye devam eder ama artık bireysel gelişim daha ağırlıklı olabilir. Eskiye göre belli bir durgunlaşma söz konusudur. Yaşamdaki amaçlar ve hedeflerin çoğu gerçekleştirilmiş olabilir. Monotonluk ve sıradanlık kaygısı başlar. Eskisi kadar kolay heyecanlar duyulmaz. Burada üretkenlik ve durağanlık arasında bir denge kurulmaya çalışılır.
Kültürel Değişkenler : Bu dönemde kariyer değişimleri gözlenebilir. Özellikle Batı toplumlarında yıllardır bankacılık yapmış birinin ani bir kararlar müzisyenliğe başlaması veya tecrübeli bir doktorun hayatının belli bir döneminde yaşam koçluğuna merak salması garip karşılanmaz hatta cesaretlendirilir. Ama mesleki kimliklerle bireysel kimliklerin iç içe olduğu bir Doğu toplumunda bu tür bir değişim başta aile ve yakın çevre olmak üzere tepkiyle karşılanacak hatta “garip” bir davranış olarak nitelendirilecektir.
Dijital Çağ Eleştirisi : Sosyal Medya Platformları üzerinden farklı meslek gruplarından insanlarla iletişim içine giren insanlar kendi hayatlarını olduğundan daha monoton ve “heyecansız” görebilirler. Üstelik mesleki ve hayat doyumları bir türlü tatmin olmayabilir. Müzisyenliğe başlayan bankacı hem eski işinden hem yeni başladığı meslekten sosyal medya kıyas mekanizmaları sebebiyle çabuk soğuyabilir ve bir tür “tatminsizlik” sarmalına savrulabilir.
8) Benlik Bütünlüğü Karşısında Umutsuzluk (60+ Yaş)
Genel Açıklama : Psikososyal gelişim evrelerinin son aşaması olan bu aşamada genelde huzur ve pişmanlık arasında bir çatışma vardır. Önceki evreleri sağlıklı tamamlayan kişi bu aşamada göreceli bir huzur halindeyken Önceki aşamaları tam anlamıyla geçemeyen kişiler bu aşamada “keşke”lerle dolu huzursuz ve mutsuz bir yaşama sahip olabilirler.
Kültürel Değişkenler : Sosyal imkanların geniş olduğu zengin Batı toplumlarında 60 yaş artık “yaşlı” olarak kabul edilmemektedir. Bu teorinin üretildiği dönemde belki 60 yaş bir yaşlılık çağı olarak algılanmış olabilir ama bugün bu yaş görece daha genç algılanmaktadır Bu yaşta Batı toplumlarındaki bireyler yeni hobiler edinmeye, yeni sosyal çevrelere girmeye hatta yeni kariyerlere başlamaya teşvik edilir. Tıbbi imkanların yaygın olması ve sosyal güvence ağının sağlamlığı bunu destekler. Ama Batı toplumları kadar zengin olmayan ve imkanların kısıtlı olduğu toplumlarda 60 yaş halen yaşlı ve artık dünyadan elin eteğin çekilmesi gereken bir zaman olarak algılanmakta ve bu yaşta yeni deneyimler yaşamak isteyen bir kişi toplum tarafından “ayıplanmakta” ve “yaşına uygun davranmamakla “ suçlanmaktadır.
Dijital Çağ Eleştirisi : Sosyal meyda artık bu yaşlardaki bireylere daha geniş sosyalleşme ve yeni iletişim ağları kurma imkanı vermektedir. Ancak burada belli bir yaş sonrasındaki insanların dijital okur yazarlık kapasitelerinin düşük olması sebebiyle bu platformları yeterince kullanamamaları ve kendilerini toplumdan izole hissetmelerine sebep olabilir. Aynı şekilde en basit banka işlemlerinden en sıradan alışverişin bile dijital platformlar üzerinden gerçekleşmesi bu gelişmelere uyum sağlayamayan bireylerin kendilerini olduklarından yaşlı ve huzursuz hissetmelerine sebep olacaktır. Önceki aşamalarını sorunsuz geçen bir birey dahi bu teknoloji şokları sebebiyle bu aşamada “mutsuz” olabilir.
Sonuç:
Eriksonun teorisi oluşturulduğu dönemin sosyal ve kültürel yapısına son derece uygun olabilir. Hatta sonraki dönemde de geçerliğini sürdürmüş olabilir. Ancak genel olarak bakıldığında teori Batı kültürü merkezli bir bakışa sahiptir ve farklı kültürlerde benzeri geçerlilik taşıyıp taşımadığı tartışmalıdır. Zaten bu eleştiri teorinin ilk çıktığı günlerden beri dile getirilmektedir.
Ama dahada önemlisi ve bence yeterince tartışılmayan kısım son otuz sene içinde katlamalı olarak gelişen djitital teknolojinin ve bunun getirdiği büyük kültürel gelişimin yeterince tartışılmamış olmasıdır.
Örneğin “sosyal medya fenomeni” olmak gibi bir etki bundan yirmi sene önce bilinmiyordu.
Bireylerin kimlik oluşturma süreçleri bu yeni dönemde çok farklılaştı ve Erikson teorisinde buna bağlı olarak yüzeysel değil bence son derece temel değişiklikler yapılması lazımdır.
Her tür teori zamanın getirdiği değişimlere karşı adaptasyona açık olmalıdır. Hiçbir teori “kutsal” değildir.
Zaten değişime adapte olamayan teoriler zaman içinde geçerliliklerini yitirecek çünkü günümüzü açıklama becerileri azalacaktır.
Bu sebeple Psikoloji alanında çalışan akademisyenler ve fikir insanlarına da büyük görevler düşmektedir.
0 notes
Text
Film: Yang'dan Sonra
Film bir ailenin fotoğraf çekimiyle başlıyor. Aile siyah bir anne, Çinli çocuk ve yanlarına gelen yine Çin görünümlü birinden oluşuyor. Bu nasıl bir aile diye şaşırıyor izleyici çocuğun evlatlık olduğunu hemen anlayıveriyor.
Yang küçük kardeşinin kültürel mirasını öğrenmesi için programlanmış bir android bir robot. İlk olarak filmi Yang'ın yani Mika'nın deyişiyle Gaga'nın gözünden anlatıyor Kore asıllı Amerikalı yönetmen Kogonada. İkinci olarak da Gaga'nın bedeninden. Film birincil ve ikincil anlatıcı karakterleriyle anlatılıyor.
Mika'ya dadılık ve arkadaşlık eden Gaga, filmin başlarında arızalanıyor. Onu onarmaya çalışan Jake (baba) bu çabası esnasında Gaga'nın hatıralarını izleyebiliyor ve film o hatıralardan izleyiciye sunuluyor.
Bilimkurgu olan film fütürüst dokunuşlara sahip.
Diğer taraftan yönetmen filmde Varoluşsallığı inceliyor. Örneğin, insan olmanın nasıl bir şey olduğu vurgusu yapıyor. Ama sunduğu tezlerin antitezlerini ortaya çıkarmıyor, düzanlam ve yananlam çevresinde dolanıyor. "Tırtılın sonu denilen şeye, dünyanın geri kalanları kelebek diyor." "Her son aynı zamanda bir başlangıç mıdır?" "Bu şekilde inanmaya programlandım." "Dürüst olmak bir seçenek değil mi?" "Programlanmış olmak seni üzmüyor mu?" "İnsan olmayı istemiyor musun?" "Hiçbir şey olmadan hiçbir şey olunmaz." "Bir insanı Asyalı yapan şey nedir?" gibi cümlelerle izleyiciye söz hakkı veriyor.
Bir sekansta, aynada Gaga'nın parçalara bölünmüş şeklini görüyoruz. Yaklaştıkça kırılmaları farkediliyor ve nitekim Jake aynanın olduğu adrese gidip orada ne olduğunu araştırıyor. Gaga'nın aslında başka başka sahiplerinin olduğunu öğreniyor. O yaşantışında yaşadıklarından kırıldığı anlaşılıyor. Duygusal robotu alttan alta görüyoruz.
Jake yine Gaga'nın hatıralarından kendi çocuklarını, aile bağlarının önceki ve şimdiki halini fark ediyor. Gaga'nın varlığının onlar için ��nemli olduğunu anlıyor ve aile ilişkileri iyileşiyor.
Filmde Jake anıları açarken, yoğunluk oluyor açılamıyor ve Betaları Gammaları sıkıştırıyor. İnsanın aklına kıyamet günü geliyor. İnsanların tüm yaşadıkları tıpkı bu filmde olduğu gibi başkasının gözünden kayıtları açılacak. O sahnenin karmaşıklığı bana o hissi verdi. "Her son aslında bir başlangıç mıdır? " sorusunun cevabı programlandığımız kodlara göre şekil alıyor. Müslüman bir kişiye göre "Evet bir başlangıçtır." Bunun gibi birçok bakışa izleyici kendi cevabını verebiliyor.
Çaycı dükkanı olan Jake ile bir sohbetlerinde Gaga, Jake'e: Çayın hoşuna giden şeyinin ne olduğunu soruyor.
Jake ise: "Asıl hoşuma giden şey çay fikriydi." diyor. "Bir hayalin peşinde koşmak, toprağa, bitkilere, havaya ve yaşam biçimine bağlı bir süreç. Yani yaşam biçimi."
Gaga, "Çayın hoşuna giden kısmı, tadı ve aroması değil mi?" "Çayın tadını tarif etmek neden bu kadar zor?" dediğinde. Jake, çayın gizemli dünyasını anlatabilecek kelimelere sahip bir dil olmadığını söylüyor ve o tadı betimlemeye çalışıyor.
"Evet ormanda yürüyormuşsun gibi bir şey hayal ediyorsunuz. Yerde yapraklar var. Yağmur yeni dinmiş. Yerler ıslak ve siz yürüyorsunuz. İşte tüm bunların hepsi bir çayın içinde. Her nasılsa hepsi bu çayın içinde. Önce koklamak istiyorsun ama biliyorsun ki çayın içinde sadece aroma ve lezzet yok. Bir tarih var." Çayın yanı sıra bir kültürü de anlatıyor karakter, izleyiciye.
Robotların insan hayatını nasıl etkileyeceğini, hayatın gerçeğiymiş gibi hayatımızda yer alacağını onların da insanlar gibi üzülebileceğini söylüyor film. Karşımızda kültürel bir robot buluverecekmişiz gibi hissettiriyor.
Film görsellerle, anlatı biçimiyle, diyaloglarla, kadrajlarla Gaga adlı robotun yanı sıra klonlanmış kız arkadaşını, insani ilişkileri, kültürel değerlerin ne kadar önemli olduğunu, aile bağlarını, insanı, varlığı birçok şeyi izleyiciye düşündürüyor. Drama ancak diyaloglarla durağanlıkları tıkamadan akışı sağlayabiliyor yönetmen.
İnsanların renk, dil, din, cinsiyet farkı olmadığını vurgulayan film klonlanmış kızı saklama nedeni olarak "sen klonları sevmiyorsun" gerekçesini sunabiliyor.
Ezcümle, hem kültürel mirası nesillere anlatmanın önemi üzerine, hem insan varlığını sorgulama üzerine dini ve insani boyutuyla konuşulabilecek kapılar açması, insan olmanın önemine anlatması bağlamında izleyici için iyi bir film. O kadar ki insani değerleri taşıyan robot bile olsa insanlardan farksız oluyor demeye getiriyor.
Film, ilk gösterimini 2021’de Cannes Film Festivali’nde yaptıktan sonra Sundance Film Festivali’nde gösterildi. Burada bilim ve teknolojiye odaklanan filmlere verilen Alfred P. Sloan Ödülü’nün sahibi oldu. Bilimkurgu öğeleri taşıyan bir dram. Nitelim Androidin ölümünü işliyor.
0 notes
Text
Japonya Ülke Rehberi
Japonya, Asya'nın gizemli ve büyüleyici bir ülkesidir. Zengin tarihi, benzersiz kültürü ve modern yaşam tarzı ile dikkat çeker. Bu rehber, Japonya'nın derinliklerine inmenize yardımcı olacak; ne zaman gidilir, nasıl gidilir, ne yenir, nerede gezilir gibi önemli bilgileri sunarak unutulmaz bir Japonya deneyimi için rehberlik edecektir. Ülke Künyesi - Ülke: Japonya - Bilinen İsimleri: Nihon (Japonca'da) - Vize: Japonya Vizesi - Resmi Dil: Japonca - Nüfus: 122,460,301 - Telefon Kodu: +81 - Zaman Dilimi: UTC+9 - Konsolosluk: Tokyo Büyükelçiliği - Para Birimi: Japon Yeni (JPY) - Din: Şintoizm ve Budizm
Genel Bilgiler / Rehber
Japonya Genel Bilgiler - Rehber Japonya, Asya kıyıları açıklarında ve Pasifik Okyanusu üzerinde bulunan bir ada ülkesidir. Yüzlerce adadan oluşan Japonya, hem hayat standartları hem de altyapı açısından oldukça gelişmiş bir ülkedir. Japonya'nın en önemli ve kalabalık bölgeleri, ülkenin nüfusunun büyük bir kısmını barındıran Hokkaido, Honshu, Kyushu ve Shikoku adalarıdır. Ülkede toplam 47 il bulunmaktadır ve nüfusun 'i bu adalarda yaşamaktadır. Japonya, kuzey yarımkürede Pasifik Okyanusu'nun hemen batısında konumlanmıştır. Komşuları arasında Kore Cumhuriyeti, Çin ve Rusya bulunmaktadır. Ülkenin yaklaşık 'i dağlık arazidir, ancak insanların büyük bir çoğunluğu kıyı şeridinde bulunan şehirlerde yaşar. Bu durum, Japonya'nın dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri olmasına yol açmıştır. Tokyo, Yokohama, Osaka, Kobe, Kyoto, Fukuoka, Nagoya ve Kawasaki gibi büyük şehirler, ülkenin en önemli yerleşim bölgeleri arasında sayılabilir.
Ne Zaman Gidilir?
Japonya'ya seyahat planlarken hava koşulları, tayfun sezonu ve festivallerin yoğun olduğu dönemleri göz önünde bulundurmanız önemlidir. Japonya, dört mevsimi deneyimleyebileceğiniz bir ülkedir, bu nedenle her mevsimde ziyaret edilebilir. - İlkbahar (Mart-Mayıs): İlkbahar, Japonya'yı ziyaret etmek için en ideal mevsimdir. Bu dönemde yağışlar az, hava güneşli ve sıcaklıklar uygun seviyededir. Ayrıca kiraz çiçekleri (sakura) bu mevsimde açar, bu da muhteşem manzaralar sunar. - Yaz (Haziran-Ağustos): Yaz Japonya'da sıcak ve nemli bir dönemdir. Bu dönemde doğa yürüyüşleri için idealdir ve önemli festivaller yazın gerçekleşir. Ancak tayfunlar da bu mevsimde yaygındır. - Sonbahar (Eylül-Kasım): Sonbahar rüzgârlı ve serindir. Bu dönemde de Japonya'yı ziyaret etmek keyiflidir, özellikle yaprak dökümü sonbaharın güzel bir yanıdır. - Kış (Aralık-Şubat): Kış sporlarını sevenler için kuzeydeki Hokkaido ve Honshu bölgeleri idealdir. Diğer bölgelerde soğuk ve kar yağışı görülebilir.
Nasıl Gidilir?
Japonya'ya seyahat etmek için İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerden aktarmalı veya doğrudan uçuşlar bulunmaktadır. Bu şehirlerden Tokyo, Kyoto, Sendai, Hiroşima, Nagoya ve Osaka gibi büyük şehirlere direkt uçuşlar mevcuttur. Türkiye'den Japonya'ya doğrudan uçuşlar yaklaşık 11 saat sürmektedir. Aktarmalı uçuşlar ise biraz daha uzun sürebilir. Kampanyalı biletlerle aktarmalı uçuşlarda tasarruf sağlamak mümkündür. Japonya'daki havaalanları son derece modern ve iyi bir altyapıya sahiptir. Havaalanından şehir merkezine tren, araç kiralama, taksi veya metro gibi ulaşım seçenekleri bulunmaktadır.
Ne Yenir, İçilir?
Japon mutfağı dünya çapında ünlüdür ve birçok lezzetli yemeği içerir. İşte Japonya'da denemeniz gereken bazı yiyecekler: - Suşi: Japon mutfağının en ünlü yemeğidir. Taze deniz ürünleri ve pirincin mükemmel bir birleşimidir. - Tempura: Sebzeler ve deniz ürünleri, hafif bir hamur içinde kızartılarak servis edilir. - Ramen: Çeşitli malzemelerle hazırlanan nefis bir çorba ve noodle yemeğidir. - Yakiniku: Kendi masanızda etleri ızgara yapabileceğiniz keyifli bir yemek deneyimidir. ŞehirLezzetAçıklamaNagoyaSuşiDeniz ürünleri ve pirinçle hazırlanan geleneksel lezzet.NagoyaTempuraKızarmış sebzeler veya deniz ürünleri.NagoyaRamenÇeşitli malzemelerle yapılan nefis bir çorba.NagoyaYakinikuDana etinin fırında pişirilmesiyle hazırlanan lezzet.NagoyaSukiyakiDana eti ve sebzelerin tatlı bir tencere yemeği.OsakaSobaBuğday unu noodle çeşidi, sıcak veya soğuk servis edilir.OsakaOkonomiyakiKabak, yumurta ve deniz ürünleri içeren lezzet.OsakaTakoyakiAhtapot ve tereyağında hazırlanan atıştırmalık.OsakaUdonKalın erişte türü noodle, çeşitli soslarla sunulur.OsakaŞinasobaKıvrımlı erişteye dayalı geleneksel bir yemek.OsakaVasabiliYaban turpu ezilerek servis edilen lezzet.OsakaSashimiÇiğ balık dilimleri, wasabi sos ile sunulur.OsakaNoriliDeniz ürünleri ile harmanlanmış lezzet.OsakaDomburiSebzelerin üzerine et veya tavuk ile servis edilir.TokyoSushiÇiğ balık ve sebzelerin pirinçle sunumu.TokyoSashimiÇiğ balık dilimleri, wasabi sos ile sunulur.TokyoÇiraşisuşiÇeşitli çiğ balık dilimleri ve pirinç.TokyoTenpuraDeniz ürünleri veya sebzelerin kızartılması.TokyoUdonKalın erişte türü noodle, çeşitli soslarla sunulur.TokyoOkonomiyakiAhtapot, karides ve sebzelerin kızartılması.TokyoTofuSoya fasulyesi ezilerek hazırlanan tofu.TokyoMisoSoya fasulyesi ve maya karışımı lezzetli bir sos.TokyoMoçiBuharda pişirilen geleneksel pirinç tatlısı.Japonya'da Ne Yenir, İçilir Listesi
Gezilecek Yerler
Japonya, tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü bir ülkedir. Bazı gezilecek yerler: - Ueno Park: Tokyo'da bulunan bu büyük park, müzeler, tapınaklar ve göletlerle ünlüdür. - Yasukuni Tapınağı: Tokyo'da yer alan bu tapınak, barış ve anma amaçları için önemlidir. - İmparatorluk Sarayı Müzesi: Tokyo'da bulunan bu müze, Japonya'nın tarihini ve kültürünü tanıtır. - Ueno: Tokyo'nun bu semti, tarihi ve kültürel öneme sahip birçok mekanı barındırır. ŞehirYerAçıklamaTokyoUeno ParkTapınaklar ve önemli müzelerle ünlü bir park.TokyoYasukuni (Barış) TapınağıSavaşta ölen askerlerin anısına inşa edilmiş bir tapınak.Tokyoİmparatorluk Sarayı MüzesiJapon sanatı ve kültürünü sergileyen müze.TokyoUenoEski Japon yapıları, müzeler ve tapınaklar.TokyoAsakusaEski Tokyo'nun atmosferini yaşatan semt.OsakaOsaka KalesiŞehrin en ünlü tarihi yapısı ve manzarası.OsakaShitenno-ji TapınağıJaponya'nın en eski tapınağı ve mistik atmosferi.OsakaDotonboriAlışveriş ve eğlence bölgesi, nehri üzerinde köprüler.OsakaJaponya Universal StüdyolarıÜnlü Universal Stüdyoları'nın Japonya şubesi.OsakaKaiyukan AkvaryumuDevasa akvaryum, 35 binden fazla deniz canlısı.OsakaGökyüzü KulesiOsaka manzarasını yüksekten görmek için.OsakaKema Sakuranomiya ParkBinlerce kiraz ağacıyla ünlü park, kiraz çiçekleri.TokyoShibuyaGençlerin favori eğlence semti, ünlü kavşak.TokyoOdaibaAlışveriş ve eğlence merkezi, ünlü Fuji TV binası.TokyoShinjukuÜnlü markalar, gece mekanları, gökdelenler.TokyoGinzaDünya markaları, lüks alışveriş, neon ışıkları.TokyoTokyo KulesiKırmızı renkli demir kule, Tokyo'nun sembolü.TokyoRoppongi HillsPanoramik manzaralar sunan gökdelen kompleksi.Japonya'da gezilecek yerler listesi
Yapılacaklar Listesi
- Toyota Sanayi ve Teknoloji Müzesi'ni gezin: Otomobil meraklıları için harika bir yer. - Osaka Kalesi'ni ziyaret edin: Tarihi bir kalesi olan Osaka'yı keşfedin. - Chiba Marine Stadyumu’nda bir maç izleyin: Japonya'da popüler olan beysbol maçlarına katılın. - Hem inanç, hem kültür hem de farklı bir mimariyle karşılaşacağınız kutsal tapınakları keşfedin: Japonya'nın zengin tarihi ve kültürel mirasını keşfedin. ŞehirAktivite ve YerAçıklamaNagoyaToyota Sanayi ve Teknoloji MüzesiToyota'nın doğum yeri olan bu müze, Japon teknolojisini ve otomobil endüstrisini keşfetmek için harika bir yerdir.NagoyaNagoya KalesiOrtaçağ döneminden kalma bu güzel kale, tarihi ve mimarisiyle büyüleyicidir.NagoyaBilim MüzesiGünümüz teknolojisini ve bilimsel deneyleri keşfetmek için interaktif bir deneyim sunan bir müzedir.NagoyaTokugawa Sanat Müzesi ve Tokugawa BahçesiGeleneksel Japon sanatını ve güzel bahçeleri keşfetmek için mükemmel bir seçenektir.NagoyaNagoya Limanı AkvaryumuDeniz canlıları ve temalı bölgelerle dolu büyük bir akvaryumdur.NagoyaOsu Alışveriş Bölgesi ve Osu Kannon TapınağıAlışveriş yapmak, Japon kültürünü deneyimlemek ve tarihi tapınakları ziyaret etmek için harika bir bölgedir.NagoyaLEGOLANDAilecek eğlenmek ve LEGO dünyasını keşfetmek için eğlenceli bir yerdir.NagoyaKentin Sokaklarında DolaşmaNagoya'nın sokaklarında dolaşarak yerel yaşamı ve kültürü deneyimleyebilirsiniz.NagoyaÇanak Çömlek Atölyelerini Ziyaret EtmeNagoya çevresindeki seramik atölyelerini ziyaret ederek el sanatlarına aşina olabilirsiniz.NagoyaYakındaki Yerlere GezintiNagoya çevresindeki yerlere trenle kolayca ulaşabilir ve daha fazla keşif yapabilirsiniz.NagoyaGeleneksel Japon Mutfağı TanımaNagoya'da geleneksel Japon yemeklerini denemek, özellikle Miso tatlarını tatmak için harika bir fırsattır.Chiba CityChiba Marine StadyumuBeyzbol maçları veya konserler için popüler bir mekan olan bu stadyumu ziyaret edebilirsiniz.Chiba CitySawtooth Dağı'na Teleferikle ÇıkmaBüyük Buda heykeli ve manzarasıyla ünlü bu dağı ziyaret edebilirsiniz.Chiba CityKatori TapınağıHer yirmi yılda bir yeniden inşa edilen bu tapınak, geleneksel Japon kültürünü keşfetmek için harika bir fırsattır.Chiba CityChiba Zoological ParkHayvanat bahçesi ve çiçek dolu parklarıyla dinlenmek için harika bir yerdir.Chiba CityOnjuku PlajıSörf yapmak veya sahilin tadını çıkarmak istiyorsanız bu plaj mükemmel bir seçenektir.Chiba CitySakura Parkı ve Sakura KalesiTarihi kalem ve kiraz çiçeği ağaçlarıyla ünlü bu yerleri ziyaret ederek doğanın tadını çıkarabilirsiniz.Chiba CityTokyo DisneyseaBüyülü bir masal dünyasını keşfetmek ve eğlenmek için Tokyo Disneysea'ya gidebilirsiniz.Chiba CityOrganik Sake ve Bira DeneyimiJaponya'nın ünlü içecekleri sake ve bira deneyimi için Chiba'yı ziyaret edebilirsiniz.Chiba CityYoro Keioku Vadisi'nde Şelalede YüzmeBüyük şelaleleri keşfetmek ve doğanın tadını çıkarmak için bu vadiyi ziyaret edebilirsiniz.Chiba CityLiman KulesiŞehri yüksekten izlemek için Chiba Liman Parkı'ndaki kuleyi ziyaret edebilirsiniz.Chiba CityAlışveriş ve MüzelerChiba'daki alışveriş merkezlerini ve müzelerini ziyaret ederek kültürü ve alışverişi bir arada deneyimleyebilirsiniz.Chiba CityPirinç Tarlalarında Güneşin Batışını İzlemeOyama Senmaida'da benzersiz pirinç tarlalarını ve güneşin batışını izleyebilirsiniz.Japonya'da Yapılacaklar Listesi
Gece Hayatı
Japonya'da gece hayatı oldukça canlıdır ve büyük şehirlerde birçok seçenek sunar. Shinjuku, Ginza, Shibuya ve Roppongi gibi bölgeler, gece hayatının merkezleridir. Tokyo'nun sokaklarında yürüyüş yapmak, alacakaranlıktan sonra şehri görmek için harika bir yoldur. Asakusa'da bulunan Sensoji Tapınağı, geceleyin fenerlerle aydınlatıldığında büyüleyici bir görüntü sunar. Odaiba sahil bölgesi, Gökkuşağı Köprüsü manzarası ve deniz esintisi ile güzel bir yürüyüş fırsatı sunar.
Alışveriş / Ne Alınır?
Japonya, alışveriş için harika bir destinasyondur. Akihabara, elektronik ürünler için tercih edilen bir bölgedir. Tokyo'nun Shibuya, Harajuku ve Ginza bölgelerinde dünya çapında ünlü giyim markalarının ürünlerini bulabilirsiniz. Ayrıca geleneksel el sanatları, kimono, yelpaze, maske, cüzdan, sake, Japon bıçakları, seramik ve ahşap süs eşyaları gibi hediyelik eşyalar da popülerdir.
Festivaller ve Fuarlar
Japonya'nın her köşesinde yıl boyunca birçok geleneksel festival düzenlenir. Matsuri adı verilen bu festivaller, uzun bir geçmişe sahiptir ve her biri farklıdır. Yuki, Kanda, Aomori, Kishiwada Danjiri, Tenjin ve Gion Matsuri, ülkenin en ünlü geleneksel festivallerindendir. Obon Festivali ve Hanami (Kiraz Çiçeği) Festivali de hem yerel halk hem de turistler için ilgi çekicidir.
Tatiller / Önemli Günler
Japonya'da kutlanan önemli tatil ve günler şunlardır: Yılbaşı (Ganjitsu) - 1 Ocak Yetişkin Günü (Seijin-no hi) - Ocak ayının ikinci Pazartesi günü Ulusal Kuruluş Günü (Kenkoku Kinen-no hi) - 11 Şubat Anayasa Anma Günü (Kenpou Kinenbi) - 3 Mayıs Yeşillik Günü (Midori-no hi) - 4 Mayıs Çocuk Bayramı (Kodomo-no hi) - 5 Mayıs Dağ Günü (Yama-no hi) - 11 Ağustos Yaşlılara Saygı Günü (Keirou-no hi) - Eylül ayının üçüncü Pazartesi günü Sağlık ve Spor Bayramı (Taiiku-no hi) - Ekim ayının ikinci Pazartesi günü Kültür Günü (Bunka-no hi) - 3 Kasım İşçi Şükran Günü (Kinrou Kansha-no hi) - 23 Kasım İmparator'un Doğum Günü (Tennou Tanjoubi) - 23 Aralık
Dikkat Edilmesi Gerekenler
Japonya oldukça güvenli bir ülkedir, ancak bazı dikkat edilmesi gereken noktalar vardır: - Kalabalık ortamlarda cüzdan ve cep telefonunuzu koruyun. - Elektronik ürün veya konaklama gibi konularda sizi dolandırmaya çalışabilecek kişilere karşı dikkatli olun. - Karşıdan karşıya geçerken trafiğe dikkat edin, bazı şoförler yayalara öncelik vermeyebilir. - Toplu taşıma araçlarında telefonla konuşmak hoş karşılanmaz.
Ulaşım
Japonya, dünyanın en gelişmiş ulaşım ağına sahip ülkelerden biridir. Shinkansen (hızlı tren), tren, metro ve taksi gibi ulaşım seçenekleri mevcuttur. Şehir içi otobüsler, genellikle demir yolu ve metro ağı nedeniyle büyük şehirlerde nadiren kullanılır. Tokyo'dan diğer büyük şehirlere hızlı ve konforlu trenlerle ulaşmak mümkündür.
Kültür
Japonya'nın kültürü, geleneksel ve modern öğeleri bir araya getirir. Edo Dönemi, Japonya'nın izolasyon politikaları nedeniyle kendine özgü bir kültürün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Modern Japon kültürü, geleneksel değerlerle harmanlanmıştır. Japonya'nın zengin tarihi ve kültürel mirası, ryokan denilen geleneksel Japon konaklama evlerinde yaşayarak keşfedilebilir. Ayrıca, botanik bahçelerinde Matcha çayı içebilir, geleneksel müzik dinletilerine ve dans etkinliklerine katılabilirsiniz.
Ekonomi
Japonya, dünyanın en büyük beşinci ekonomisine sahiptir ve birçok endüstriyi barındırır. Otomotiv, elektronik, bilgisayar, yarı iletkenler, demir-çelik, madencilik, petrokimya, eczacılık, biyo-endüstriyel ürünler, gemi yapımı, havacılık, tekstil ve işlenmiş gıda gibi sektörler önemlidir. Ülke, kişi başına düşen yüksek gayrisafi yurt içi hasıla ile dikkat çeker.
Vize Nasıl Alınır
Türkiye ile Japonya arasında vize muafiyeti anlaşması bulunur, bu nedenle Japonya'ya seyahat ederken vize almanıza gerek yoktur. Ancak pasaportunuzun en az 6 ay süreyle geçerli olması gerekmektedir.
Türkiye Temsilcilikleri
Türkiye Cumhuriyeti Tokyo Büyükelçiliği: - Adres: 2-33-6 Jingumae, Shibuya-ku, Tokyo, 150-0001, Japonya - Telefon: (+81-3) 6439-5700 - Faks: (+81-3) 3470-5136 - E-posta: [email protected] - Görev Bölgesi: Japonya, Mikronezya, Palau Ülke Rehberi köşemizden diğer incelemelere ve rehberlere bakabilirsiniz. İlginizi çekebilecek diğer konular; Japonya Telefon Fiyatları Hollanda Ülke Rehberi Fransa Ülke Rehberi Read the full article
0 notes
Text
Hacamat Nedir, Faydaları Nelerdir?
Hacamat Nedir, Faydaları Nelerdir? Hacamat, kupa ile vakumlama yöntemiyle kanda bulunan toksinleri yani pis kanı emerek vücuttan atma işlemidir. Bu yöntem, kan dolaşımının hızlanması, kılcal damarların temizlenmesi ve kan damarlarındaki tıkanıklıkların açılması için kullanılmaktadır. Hacamat, 500 yıldan uzun bir süredir Türk kültürü başta olmak üzere Çin ve Orta Doğu gibi birçok kültürde yaygın…
View On WordPress
#hacamat#hacamat fayadaları nelerdir#hacamat hangi noktalara yapılır#hacamat nasıl yapılır#hacamat nedir#hacamat neye iyi gelir#hacamat yaptırmak sağlıklımı#hacamat zararları nelerdir
0 notes
Text
TURKIYE CENNETI TURK CEHENNEMI
AKP çocuklarının en masumları bile tepeden aşağıya @kucukprensiye‘nin PİŞKİN MUHAFAZAKARLARI gibi. Bizdeki temsilcilerine ülkenin, halkın, yoksulların gerçek düşmanı görmek, tanımak, istiyorlarsa aynaya baksınlar deyince topyekün onun etrafında toplandılar. Murat Sevinç’in saf müslümanlık yazısını gönderdim. Pişkin naturalarına dokunmadı bile. https://www.diken.com.tr/hicbiri-gercek-musluman-degilse-gercegi-nerede/ Bir Müslüman, yalan söylemez. Yalanın, karşısındakini aldatmak ve aldatmanın bir ‘hak’ sorunu olduğunu bilir. Kul hakkıyla gitmek istemez, huzura. Dolayısıyla bir Müslüman, hak yemez. Başkasının hakkına tecavüz etmez. Yaşamının her anında, her alanında. En önemsiz görünen yerde dahi. En basit, en düşünülmeyen yerde. Örneğin kırmızı ışıkta. Yalnızca bir kural olduğu için değil, aynı zamanda, bekleyen diğer araç sürücülerinin hakkını gözetmek zorunda olduğunu düşündüğü için, bekler. Pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar. Şeyma’nın ve depremde katlettikleri on binlerin KATİLLERİNİ ölümüne destekliyorlar. Herkes TARAFINI seçer dedim. Muhaliflerin hiçbiri yanımda durmadı. Ekmek davasına sesini çıkaramazsın ama yalakalık yapan yapana. Buğuz ediyorum sadece. İbretle izliyorum AKP çocuklarını ve fırsatçı muhalifleri. Şeyma’nın ve on binlerin katillerinin suç ve rant ortakları bu AKP çocukları. Parti torpiliyle işe giriyorlar, HAK YİYORLAR, ama koştura koştura CUMAYA gidiyorlar. İşbirliği yaptıkları düzen ve destekledikleri şeytanlar on binleri katlediyor, Bunlar da üç beş kuruş yardımla müslümanlık ve hayır yapıyorlar akılları sıra. AKP çocukları ve trolleri sporda siyaset olmaz diye ayaklanmış. COĞRAFYA KADER değildir ama SİYASET, KÜLTÜR, KARAKTER, ZİHNİYET KADERDİR. Herkes KENDİ KARAKTERİ, ZİHNİYETİ, KÜLTÜRÜNÜN HAPİSHANESİNDE MAHKUMDUR Ayrıca ARAP+ANADOLU COĞRAFYASI, yıllarca sayıklanan coğrafya kaderdir ezberinin tam tersine ÇOK AVANTAJLI bir coğrafyaydı. Büyük ANNALES okulu tarihçisi Fernand BRAUDEL ARAP KISTAĞI der bu bölgeye. Zamanının tüm önemli TİCARET yollarının KAVŞAĞINDADIR Arap yarımadası: Afrika - yatay-kuzey Afrika ve dikey - güney ucuna kadar Hindistan İpek Yolu AVRUPA=Kuzey Afrika Limanları-Akdeniz-İtalyan Şehir Devletleri-Avrupa Kıtası Ulaşım Maliyetleri nedeniyle Akdeniz aslında Arap yarımadasını Avrupa’ya ucuz bir şekilde bağlamakta, uzantısı haline getirmektedir. Deniz : 1 Nehir : 3 Kara : 9 Hz.Muhammed de tüccardır. İslami fetihlerin bölgeyi bütünleştirmesi İŞLEM MALİYETLERİNİ(TRANSACTION COSTS) düşürmüş, kavşak ticaretini ve ekonomiyi harlamıştır. Ayrıca LİMAN şehirlerinden bildiğimiz gibi böyle bir ticaret kavşağındaki kültürün, hoşgörünün, çeşitliliğin zengin olması beklenir. Bölge, İslam uygarlığıyla birlikte 11.YY’a kadar çevrenin en parlak YILDIZIDIR. Canlı kültür, bilim, ticaret hayatı batıdan üstündür. Arap bilim insanları batıyı küçümsemekte ve onlardan alacağımız bir şey yok demektedir. https://bkmkitap.com/yollar-ayrilir https://www.bkmkitap.com/modern-bilimin-dogusu-ve-yukselisi DÜNYANIN TİCARET KAVŞAĞI olan bölge Anadolu’da Bereketli Hilal, Mısır’da NİL VADİSİ ile İLK TARIM UYGARLIKLARININ da vatanıdır. https://bkmkitap.com/iktidarin-tarihi-cilt-1 Bölgede bir yandan YOĞUN TİCARETİN ÇEŞİTLİLİK ve HOŞGÖRÜ etkileri, bir yandan da ARAP KABİLE yaşam ve kültürünün zehirli etkileri bir arada bulunmaktadır. İslam uygarlığının gençlik dönemlerinde TİCARİ etkilerin kültür ve zihniyeti hakimken Hz.Muhammed öldükten sonra hanedanlıklar dönemiyle birlikte kabile kültürü, zihniyeti, yıkıcı siyasi ve iktidar rekabeti, çekişme ve kavgalarıyla intihar etmiştir. Tayfun Atay orta doğu hep böyledir der. İlk TARIM UYGARLIĞININ yeşerdiği BEREKETLİ HİLALE yerleşen Türklerse hep YAĞMA, TALAN, HARAÇLA yaşamıştır: 1. ÇİN seddi bizim yüzümüzden yapıldı sevinçli itirafı eski çağlardaki göçebe-avcı toplum YAĞMACILIĞIMIZIN utanç verici kanıtlarından biridir. 2. OSMANLI, fetih, ganimet, haraç ekonomisiyle bu geleneğin devamıdır. 3. Günümüzde yoğun bir şekilde sürdürülen İÇ TALAN ve YAĞMA seferberliği aynı geleneğin içeriye çevrilmesinden başka bir şey değildir. 3.1 12 Eylül korumasındaki ÖZAL reformlarıyla ORTA dereceli SANAYİ ülkesi olmuşken hala GÖÇEBELİKTEN kurtulamayarak, hala, bu sefer İMAR ve HAZİNE ARAZİSİ, İHALE, DEVLET KADROLARI RANTLARINA ÇÖKEREK, TABİAT VARLIKLARINI YAĞMALAYARAK AKP ÇOCUKLARIYLA BETONDA zirveye ulaştık. 3.1.1 Bereketli Hilal’in VERİMLİ TARIM arazilerine beton döktük. Parsel parsel inşaat yapıp bu ŞER iktidarı devam etsin, AKP çocukları aksırıncıya kadar, tıksırıncaya kadar yesinler diye inşaat karşılığı vatandaşlık vererek memleketi parsel parsel yabancılara sattık, Öte yandan bir karışı için de yoksul çocuklarını şehit edebiyatıyla ölümlere gönderdik. https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/erinc-yeldan/betona-551-milyar-dolar-954947 3.1.2 Dağları, ormanları, tarım alanlarını, zeytinlikleri yandaş haramilerin doymak bilmeyen kursakları için delik deşik ettik. Dereleri, gölleri, akarsuları, yeraltı sularını kuruttuk. Dünyanın ABD’den sonra en büyük ikinci Tarım ürünleri üreticisi ve ihracatçısı Hollanda büyüklüğündeki TAHIL AMBARIMIZ Konya ovası OBRUK cehennemine dönüştü. 3.1.3 Trakya bölgesinin uçsuz bucaksız ayçiçek tarlalarını rant aşkına imara açtık, ayçiçek yağı ithal eder hale geldik, tarımda kendi kendine yeterlilik, tarım ürünleri tedariği riskli ve hayati hale gelirken paramız var ki ithal ediyoruz diye övündük. Ukrayna savaşı nendeniyle ayçiçek yağı tedarikinde sorunlar yaşanırken ayçiçek yağı tankerlerini getirmeyi büyük zafer havasında kutladık. 3.1.4 Japonya, Tayvan, Güney Kore 20 yıl civarında sıçramışken (Kişi başı milli gelir=10 000$=>25 000$) biz 20 yılda hem de büyümek için her zaman ihtiyaç duyduğumuz dış kaynakların en bol olduğu dönemin kaynaklarını hovarda bir şekilde betona gömdük. Hem de maliyetinin 3-5 katına yaptırılan YİD projeleriyle geleceğimizi ipotek altına aldık. Hiç yolcusu olmayan hava alanları yaptık. Yatırımları da iktisadi rasyonaliteye göre değil seçmenlere oy rüşveti vermek için ve oy oranlarına göre yaptık. Üstüne de yol yaptık, köprü yaptık, hızlı tren yaptık, dünyanın en büyük hava alanını yaptık diye övündük. 3.1.5 Bol likidite döneminin ucuz ve büyük miktarlara ulaşan dış kaynaklarını hovardaca harcayıp betona ve oy oranlarına göre dağıtılan, göz boyayan, gönül okşayan irrasyonel yatırımlara boca ettik, dış borç miktarımızı devasa oranlara çıkardık. Bir yandan ithalata bağımlı üretim yapımız, bir yandan çökertilen tarım sektörü ve çiftçilik nedeniyle giderek artan tarım ürünleri ithalatı yüzünden cari açığımızı gün gün katladık. Ülkeyi ve halkı hiçe sayıp, gerçekçi ve kısa vadede acı ilaçlar içmeyi gerektiren, orta ve uzun vadede ise ülkenin ve halkın yararına olan ekonomik önlemleri es geçip haramiler iktidarının bekası için ne bedeller ödenerek alındığı bilinmeyen dövizleri borç alarak gittikçe bir ekonomik felaket biriktirerek çarkları döndürdük. 3.1.6 Uzmanların onca uyarısına çığlığına, 1999 depreminden sonra koyulan deprem vergisinde biriken milyar dolarlara rağmen kapıya dayanan deprem için hiçbir şey yapmadık. ODTÜ hocalarının son derece ekonomik bina güçlendirme projelerine bile burun kıvırdık. İnsan hayatını hiçe saydık, kaynakların İRRASYONEL projelere akıtılırak çar çur edilmesi ve yandaşların ve siyasilerin ceplerine akıtılması yollarını tercih ettik. 3.1.6.1 Devlet kadrolarının TALAN ve YAĞMASININ ACI sonuçları son deprem felaketinde bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Liyakatsizlik, torpil, din sömürüsü, dinbazlıklık karışımı kadro yağması deprem felaketinde ilk günlerdeki hızlı müdahalelerle kurtarılabilecek BİNLERCE insanın PİSİ PİSİNE ölmesiyle sonuçlandı. 3.1.6.1.1 Gazetecilerin, Nasuh Mahruki’nin, sosyal medyanın ve halkın uyarılarına rağmen inatla askerin depremzedeleri kurtarmak için seferber olmasını engellediler, asker sahada değil diye haykıran Nasuh Mahruki’yi profesyonel ve gönüllü trolleriyle sosyal medyadan, besleme kalemleriyle yalan borazanlarından yaylım ateşine tuttular. Bu gecikme yüzünden kurtarılabilecek binlerce insan pisi pisine öldü. 1999 depreminde asker 10 528 kişiyi kurtarmışken bu depremde 500 kişi kurtarabildi. Cep telefonu teknolojisinin imkanlarıyla binlerce depremzede yardım çağrıları yapar ve internet, tvitir ve sosyal medya ağlarıyla bu çağrılar ışık hızıyla yayılp yetkililere ulaştırlabilirken bu olanakların olmadığı 1999 depremine göre çok daha fazlasını kurtarmak mümkündü. Ölümüne destekledikleri tek adam ve rejimin vicdansız inadı yüzünden on binler pisi pisine öldü. Hiç vicdanları sızlamadı, hiç utanmadılar, acı çekmek bir yana pişkin pişkin devam ettiler ahlaksız icraatlarına, trollüklerine. 3.1.6.2 Doymak bilmeyen aç gözlülükleriyle kapitalist bir şirkete çevirip kadrolarına peşkeş çektikleri devletin yardım kurumları dahi depremden, yani felaketten nemalanma yoluna gitti. Halka bedava dağıtması gereken çadırları, yiyecekleri sivil yardım kuruluşu AHBAP’a parayla sattılar ve bir de arsız bir pişkinlikle savundular. 3.1.6.3 Deprem gibi bir felakette bile ayrımcılık, bölücülük, siyaset yaptılar, cumhur ittifakı tam kadro sahada diye propaganda yaptılar, muhalif belediyeleri aramadılar, yardımları AKP seçmenininin yoğun olduğu bölgelere gönderdiler, halkın muhalif bölgelere yaptığı yardımlara el koyup parti teşkilatı ve devlet kurumları aracılığıyla kendi seçmenlerine yönlendirdiler. 3.1.6.3.1 Berk@berkesen·1 sa@berkesen adlı kişiye yanıt olarak Antakya'yı haftalardır kendi kaderine terkettiler. AKP'nin sosyal yardımları ve kamu yatırımları oy oranlarına göre dağıttığını zaten biliyorduk. Fakat afet yardımında bu derece partizan olmak ayrı bir gaddarlık. 3.1.6.3.2 https://t24.com.tr/haber/samandag-belediye-baskani-eryilmaz-bugune-kadar-devletten-bana-bir-tane-cadir-gelmedi-15-bin-cadir-lazim,1094755 Samandağ Belediye Başkanı Eryılmaz: “Evi yıkılmayan vatandaş da istiyor çadırı. Korkuyor. Binalar riskli. O kadar insana çadırı nereden getireceğim? Devlet de beni bu işe karıştırmak istemiyor ‘Biz muhtarlarla dağıtacağız’ diyor. Bugüne kadar devletten bana bir tane çadır gelmedi. Şu anda nereden baksan 15 bin tane çadır lazım. AFAD çadırları istediği şekilde dağıtıyor. Buranın AKP örgütlerine inisiyatif veriliyor onlar istediklerine gönderiyor. Evinin yanında çadırı olan adam 8-9 taneyi yüklemiş arabasına. AKP yerel temsilcilerine inisiyatif veriliyor ve kontenjan veriliyor. Biz ise ne Kızılay ne AFAD tarafından görülebiliyoruz. Muhatap almıyorlar. Beni vatandaşla karşı karşıya getiriyor. Bunu devlet bilinçli yapıyor. Kendini de bu işin içinden sıyırmaya çalışıyor. Siyasi ideolojik bir yaklaşım var ortada.” 3.1.6.3.3 https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/murat-agirel/kizilay-skandalinda-ikinci-perde-yardimlari-da-satmislar-2056011 Ayrıca Kızılay, elindeki stokları ve gönderilecek yardımları cemaat, tarikat vakıf ve derneklerine kullandırmış. Bu yardım kuruluşları tüm ihtiyacı Kızılay’dan ve AFAD’dan alıp duyarlı halktan da “Yardım yapıyoruz” diyerek para topluyor. Peki sadece AHBAP’a mı çadır satmışlar? Hayır. En zor zamanımızda soğukta tir tir titreyip çadır ararken Kızılay elindeki çadırları “maliyetine” başka kurum ve şirketlere de satmış! Sadece çadır mı? Hayır efendim. Kızılay başka ne satmış? Hani gönderdiğimiz ikinci el eşyalar var ya. İşte onları da satmış! Kızılay’ın 2021 faaliyet raporuna göre 2019 yılında 1 milyon 2020 yılında 759 bin ikinci el eşya satmış! Yönetim kurulu üyeliği ile birlikte 98 bin TL maaş alan genel müdür ve 76 bin TL maaş alan genel müdür yardımcılarının yönettiği Kızılay! Çok yazık, çok... Yani AHBAP ya da başka bir yardım kuruluşu yana yakıla çadır aramasa veyahut bu paraları vermese demek ki Kızılay elindeki çadırları satmak için bekletecekti. Gidip kendi gözlerimle gördüğüm ağzı yüzü kanayarak öksüren çocukları umursamayıp çadır göndermeyecekti. 3.1.7 EĞİTİMİ, TARIMI, SANAYİYİ ihmal ettik. Keşke sadece ihmal etseydik, adeta her birini dinamitledik. Önümüzdeki 40-50 yılın kalifiye işgücünü oluşturacak bir kuşağı çökertilen eğitim sistemiyle heba ettik. Üstüne her ülkenin en kıymetli sermayesi olan üretici elitleri beyin göçüyle yurt dışına kaçırdık, giderlerse gitsinler dedik. 3.1.8 Hemen her şey gibi TARIM da çökertildi. Çiftçi piyasaya, likit yumurtacılara, cargillere, yandaş sermayeye kurban edildi. Çiftçi süt ineklerini dahi kesime göndermek zorunda kaldı. Fakirin katığı olan peynir ekmek bile ulaşılamaz hale geldi, peynir fiyatları et fiyatlarını geçti. 4. AKP Çocukları Cemaati https://m.bianet.org/biamag/diger/274731-merhamet-yorgunlugu-ve-birbirimize-tutunmak?fbclid=IwAR2i9E5M1A2becgJFCtP6EUyNZTL6f5BRotUBr3jBteqdzkZLKEvQXa9lcg Üstelik içinde olduğumuz durumun tek tehlikesi bu değil. “İnsanlar niçin bir cemaatin parçası olmak ister?” sorusunu Zygmunt Bauman “Hiçbir zaman tam olarak elde edemeyecekleri güvenceye ulaşabilmek için” diye yanıtlar. Cemaat kelimesini duyar duymaz aklınızda oluşan çağrışımlara önce bir dur deyin! Cemaat dediğimiz şey kabaca bir “güvenlik arayışı”dır esasen. Cemaat, bize benzeyen, bizim gibi düşünen, sevinçleri ve nefretleri bize benzeyen, birlikteyken emniyette hissettiğimiz insanlardan müteşekkil bir “özgürlük” alanıdır. Bu ütopyanın karanlık tarafı ise cemaat içinde, cemaati oluşturan davranış ve düşünce biçimlerine karşı olabilecek her türden düşünce ve eylemin “gaflet ve hıyanet” sayılmasıdır. Dolayısıyla nevi ne olursa olsun, bir cemaat içinde olmanın verdiği emniyet ve konforun bedeli özgürlük ve özerklik cinsinden ödenir çünkü cemaat denilen şey “aynılıktan” oluşur. https://yetkinreport.com/2023/02/22/depremin-siyasi-sonuclari-olasiliklar-ve-dunyadan-ornekler/ Lisa Anderson Orta Doğu devletlerini “ego” metaforu ile anlatır. Anderson’a göre, tıpkı zayıf bir ego gibi, iri olduğu ölçüde dayanıksızdır bu devlet yapısı. Otoriterdir, ama otorite sahibi değildir. Vicdanlarda oluşturamadığı saygıyı sertlikle almaya çalışır. Benzer biçimde Nazih Ayubi meşhur “Over-stating the Arab State” isimli kitabında bu devlet tipini şiştikçe hantallaşan, her şey benden sorulur dedikçe hiçbir şeye yetişemeyen bir yapı olarak tarif eder. Kısacası COĞRAFYA KADERDİR ezberiyle dilimize doladığımız ANADOLU+ARABİSTAN coğrafyası DÜNYANIN EN AVANTAJLI COĞRAFYALARINDAN biriydi. Bu BEREKETLİ TOPRAKLARDAN epey uğraşarak bir CEHENNEM ÇIKARDIK. Kültürümüz, karakterimiz, zihniyetimiz, ahlakımızla. TÜRKLERİN TÜRKLERDEN BÜYÜK DÜŞMANI YOKTUR. Ömer Faruk Gergerlioğlu@gergerliogluof·5 Mar Bir acı haber daha! Çıkmaz sokağa itip, çıkmasına müsait edilmeyen bir KHKlı daha az evvel intihar etti. Fehmiye Çelenk Samsun Ü. de 44 yaşında zeki,çalışkan bir akademisyendi. Zulmen ihraçtan sonra depresyon girdabından kurtulamadı. Bu akşam 3 çocuk annesi evinde kendini astı.
0 notes
Text
Japon Bahçe Sanatı
Japon bahçe sanatı, peyzaj tasarım ile yapılan, temel tasarım estetiği de düşünmeye ve meditasyona ilham vermek olan basit bir şekilde tasarlanmış, minimalist ve doğal bir ortam yaratan bahçe türü olmaktadır. Japonya’ya Çin ve de Kore’den esinlenerek gelişen Japon bahçe sanatı, imparatorluk saraylarının bahçelerinde çok yaygın görülen bir sanat olmaktadır. Çin kültürü ile ortaya çıkan, çok uzun…
View On WordPress
0 notes