Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
intihar etme
bende hayattsn gram zevk alamıyorum kimse beni anlamıyo intihar etmektense bi köy yada ormana eve taşınıcam toplum baskısı olmadan hayvanlarla doğayla iç içe olucam bi bakarsın yaylalı biriyle evlenmişim
0 notes
Text
ultra gold premium sosyal fobi ve bir takım haberler
blogu 2016 senesinde açmışım, sene 2023. 7 senede çok şey oldu tabii.
türkiye’den avrupa’ya taşındım. sosyal fobinin iyi bir yanı kendinizi derslere vermeniz, güzel okullar okuyup, kalbur üstü işlere sahip olmanız. çünkü yapacak başka bir şeyiniz olmuyor. kötü yanı da aslında daha çok başarılı olacakken, hep bir yerlerde bir şeylere takılmanız.
evlendim. evet, biz de evlenebiliyormuşuz. düğünden çok korktum. ilgi odağı olmak, herkesin bana bakması, GELİNLİK giyip kabak gibi ortada olmak… düğünüme sadece iki tane arkadaşım, annem, babam, kardeşim ve üç akrabam geldi. zaten başka kimseyi de çağırmamıştım. (çağıracak başka kimsem yoktu.) sosyal fobinin bir kötü yanı da düğünde az para ve altın takılması. belki de en kötü yanı bu olabilir, emin değilim.
evlenmek güzel, evde sesinize bir nefes olması güzel. eskiden banyoda ayağım takılsa, düşsem, beyin kanamasından ölsem 3 ay kimsenin haberi olmaz, kedilerim bedenimi kemirirken bu dünyadan göçüp giderim korkusu vardı. bu korku artık yok, aynı şey yaşansa eşim akşam bulur beni.
geçen sonbahar yeni bir psikoloğa gittim ve bana “çekingen kişilik bozukluğu” teşhisi kondu. yani benim sosyal fobim var sandığım şey daha ciddiymiş. sosyal fobi kalabalığa girince heyecanlanma, terleme, kim bilir ne saçmalayacağım korkusu vesaire iken, çekingen kişilik bozukluğu bunun daha ağır, daha kalıcı bir versiyonuymuş. geçebilen bir şey değilmiş, adı üstünde, kişiliğim bozuk. tamir etmek mümkün mü? değil. ancak terapi sayesinde bununla yaşamayı öğrenebilirmişim. “ben zaten öğrendim bununla yaşamayı, psikolog hanım, direkt yaşamıyorum. beni yaşattırır mısınız?” demedim.
7 senedir blog açık olduğuna göre hala intihar etmemişim, bu da ayrı bir not. buraya kadar okuyan herkesin kalbine sağlık.
7 notes
·
View notes
Text
hep birbirinin aynı günler
yaşamışım, yazacak hiçbir şeyim yokmuş sanki. şu anda da yazacak hiçbir şeyim yok, hala gölge gibi yaşıyorum. yaşadıklarım hayatımı sürdürmeme yardım edecek şeyler: uyumak, yemek yemek, tuvalete gitmek. ben hep böyle miydim? bana sanki hep böyle varolmuşum gibi geliyor. çocukluğumda dahi yaşamanın hayatta kalmaktan ibaret olduğunu sanırdım. içinde büyüdüğüm aile yaşadığımız anların hayatta kalmaya çalışmaktan başka amacı olmadığını aşılamıştı bana. yalnızca güzel vakit geçirmek için hiçbir şey yapmazdık. annem ve babamla olan ilişkilerim yemek, barınma, giyinme gibi temel ihtiyaçlarımın karşılanması etrafında dönüyordu. tamamiyle pragmatik bir ilişki. bunun bir adım ilerisi dayanılmaz bir şekilde yapay geliyordu bana. belki de bu yüzden, temel ihtiyaçlarımı kendim karşılamaya başlayınca onlarla olan ilişkilerimi bitme noktasına gelmişti. benim tecrübe ettiğim ebeveyn-çocuk ilişkisinden temel ihtiyaçlarımın karşılanması çıkarılınca geriye bir şey kalmıyordu. güzel vakit geçirmek, uzun ve anlamlı bir diyalog, karşılıklı sevgi gösterisi ve manevi destek. bunlar benim onlarla hiç yaşamadığım şeylerdi. bu yüzden kendimi ve istediklerimi bulmam çok geç oldu. bunu başardığımda çoktan büyük ve geri dönülemez sözler vermiştim. o kadar uzun yürüdüm ki o günden beri, artık geriye baktığımda başladığım noktayı göremiyorum.
2 notes
·
View notes
Text
içimde bu hayata karşı hissettiğim adaletsizlik duygusunun eşi benzeri yok. insan olmanın gerekliliklerini yerine getirmek bu kadar zor olmamalı.
1 note
·
View note
Text
acaba twitter mı açsam diye düşünüyorum... twitter açsam gelir misiniz?
3 notes
·
View notes
Text
çok sevdiğin insanların çok sevdiği ol(a)mamak
böyle bir kısır döngü bu da. çocukluğumda sevilmediğimi, değer verilmediğimi, istenmediğimi hissettiğim her anın devamı yaşıyorum sanki hep. çünkü annem ve babam beni böyle büyüttüler, çünkü onlar beni dünyaya böyle hazırladılar.
annem ve babamla olan ilişkilerimin desenlerinin nasıl başkalarıyla olan ilişkilerime yansıdığını ilk defa bir şubat günü küçücük bir odada psikoloğumla konuşurken fark ettim. gözlerimi mütemadiyen pencereden dışarıya uzatıyordum, o odada geçmişimle yüzleşmenin verdiği ağırlığı biraz hafifletmek için belki de.
o odadan çıkıp otobüs durağına kadar yürürken annem ve babam beni sevmemişler miydi diye düşünüyordum. cevabını bulamamıştım o gün. o günün üzerinden on yıl geçti, cevabı hala bilemiyorum.
yine de beni hiç sevmemişlerdi demek istemiyorum. bunu söylemeye ne dilim ne de ellerim varıyor. belki beni "yanlış" sevmişlerdi. kendi bildikleri tek sevgiydi belki de o.
yanlış sevdikleri bir çocuğun artık ömrü boyunca yanlış sevileceği kapıları çalacağını düşünememişlerdi. işin en komik yanı da, bütün suçu hayatı boyunca yalnızlığa mahkum ettikleri kızlarına yükleyeceklerdi.
annem ve babamdan gizli yastığıma akıttığım her gözyaşının; belki kızarlar, döverler diye onlara söylemediğim her küçük kalp kırıklığımın; ilk defa, beni korumaktan ve sevmekten başka görevi olmayan insanların yüzünden tattığım sevilmemişliğimin acısını otuz yıldır her ilişkimde tekrar ediyorum.
ebeveynleri tarafından sevilmek için kırk takla atan o küçük kız, büyüklerin dünyasında yaşarken ve sevilmenin bildiği tek yöntemi olan etrafındakileri memnun etmek için uğraşırken her defasında bir daha yaralanıyor. keşke onu bu yaralardan koruyabilseydim.
keşke bir mucize olsa ve seneler öncesine dönebilsem, karanlıkta korkudan ve yalnızlıktan titreyen küçük bedenimi bulup ona sarılabilsem. sevilmemenin onun suçu olmadığını ve sevilmek için kimseye dilenmesine gerek olmadığını ona anlatabilsem. belki bu bir iki şeyi değiştirirdi.
4 notes
·
View notes
Text
bugün göğsüme bir ağırlık çöktü. iskeletimi saran derinin altında boğuluyorum sanki.
bir adım daha hızlı gitsem düşmeye öyle yakınım ki. en yakındakilerimin dokunduğu yerlerim acıyor bugün.
6 notes
·
View notes
Text
"yıllar sonra dilimin kelepçesini çözmüş, uyuştuğum yerden kalkmış, alnıma çivi gibi saplanan ağrının kaynağını bulmuş, sırtımda yamalı bir yelek gibi taşıdığım geçmişimi çıkarıp atmışım.
geriye dönüp baktığımda, kimseyi kıskanmamış, kimseyi kandırmamış, dilimin kelepçesini, ayaklarımın zincirini, ellerimin bağını çözmüş,
kan çanağına dönmüş gözlerimi açmış, ve kaçtığım yere bir daha bakmamışım.
oysa kaçtığım yerde kimse kalmamış, kaldıramayacağım kadar ağırlığın altındayken ben, bunun farkına hiç varmamışım."
aslında ben ne güzel yazardım. aklımdan geçeni kağıda ne güzel çizerdim. içimden taşanlar sağ elimin parmaklarından süzülür giderdi. şiir yazmak için aşık olmak mı gerekir? hayır.
şiiri neden bıraktım? bilmiyorum.
yine yazabilir miyim? yukarıda yazdım işte. belki yazabilir-mişim.
geçmişimden beri içimde taşıdığım yaraları şiirle iyileştirebilir miyim? düşündüğümü kelimelerle anlatmayı yeniden öğretebilir miyim kendime?
kendimi yeniden büyütebilir miyim? öksüzlüğümün annesizlikten babasızlıktan olmadığını anlatabilir miyim insanlara?
3 notes
·
View notes
Text
2012 yılının sonlarında tuttuğum günlükten bir sayfa paylaşayım da victor hugo sefillik görsün…..
15 notes
·
View notes
Note
Terketmedin burayı dimi :)
terk edip edip geri geliyorum artık tahmin ediyorsunuzdur sksks
1 note
·
View note
Note
aynı derken? psikoterapi alacağından söz ediyodun veya psikiyatristle görüşmekten. ne oldu sonuç? değişen -daha doğrusu düzelen- bi şey var mı??
o kadar çok psikiyatristle görüştüm ve hiçbir faydasını görmedim ki artık uğraşmak istemiyorum. çünkü kendim kendime yardım etme konusunda sorunlar yaşıyorum, bana psikiyatrist ne yapabilir?
0 notes
Note
Uzun süredir yoksun merak ediyorum
uzun süredir buraya hiç gelmemiştim...
0 notes
Text
karınca
bir gün bildiğim, üzerine konuştuğum her şeyi unutmuş olacağım. bir gün beni bilen, benimle konuşan herkes beni unutmuş olacak.
bir gün yok olacağım.
o gün yattığım yerden kafamı kaldırdığımda etrafımda karanlıktan başka hiçbir şey olmayacak.
yavaş yavaş silinecek yüzüm beni hatırlayanların hatıralarından, sesimi akıllarına getiremeyecekler ne kadar uğraşsalar da.
benden önce gelmiş ve benden sonra gelecek herkes gibi, yaşarken çok önemli sandığım hayatım bir karıncanınkiyle aynı şekilde bitmiş olacak.
insan var oldukça, yaşayıp öldükçe, ölüp dirilmedikçe bu döngü devam edecek.
2 notes
·
View notes
Text
1 sene süre
1 sene icinde bu sorunu psikiyatri destegine ragmen de cözemezsem eger, intihar edecegim
- yukarıdaki post'u bir arkadaşımız paylaşmış, eğer bunu okuyorsan sakın pes etme, bu şekilde yaşamanın zorluklarını hepimiz biliyoruz. ama yaşarken her zaman bir umut var, ölüler için hiçbir umut kalmamış demektir.
2 notes
·
View notes