Tumgik
Text
Bahar yaklaşırken Evimizdeki tehlikeye dikkat !!!
Bahar yaklaşırken Evimizdeki tehlikeye dikkat !!!
Bilindiği üzere bahar ayları ile birlikte sıcaklıkların artmasıyla evimizde istenmeyen misafirler oluşabilir. Misafirden kastımız evimizde oluşacak olan haşerelerdir. 
Evimizde oluşacak her türlü böcek ve haşere türleri için bahar aylarında yani Mart- Nisan ve Eylül-Ekim aylarında olmak üzere evimizi mutlaka ilaçlatmalıyız. Bu yaptıracağımız ilaçlarında halk sağlığı ilacı olmasına mutlaka dikkat etmeliyiz.
İlaçlama yaptıracağımız firmanın sağlık bakanlığından izin belgesinin olmasına özen göstermeliyiz.
Haşerelerden kurtulalım derken başka hastalıklara yol açmayalım.
  Bahar yaklaşırken Evimizdeki tehlikeye dikkat !!!
0 notes
Text
Hamilelikte Karın Ağrısı Normal mi ?
Hamilelikte Karın Ağrısı Normal mi ?
Gebelikte karın ağrısı, bebeği uygun şekilde ağırlamaya çalışan vücudun geçirdiği değişimler neticesi, sürecin son derece normal bir parçası olabilir.
  Gebelikte karın ağrısının pek çok zararsız nedeni olduğu gibi daha ciddi nedenler de sayılabilir. Anne adaylarının karın ağrısına kapı aralayabilecek etkenleri bilmeleri ve kaygı verici olabilecek bir takım belirtileri tanımaları ehemmiyetlidir.
Karındaki çok şiddetli olmayan kramplar veyahut ağrılar hemen paniğe kapı aralamamalıdır. Bazen bu ağrılar biraz dinlenmeniz gerektiğini haber veriyor olabilir veyahut yalnızca bir sindirim güçlüğüdür.
Karın ağrısı dışındaki belirtilere dikkat etmek, ağrıya eşlik eden başka meseleler var mı gözlemlemek gerekir. Aşağıda gebelikte karın ağrılarının zararsız nedenleri ile daha ciddiye alınması şart olan nedenlerini iki değişik başlıkta bulabilirsiniz.
Gebelikte Karın Ağrısının Sık Karşılaşılan Nedenleri
Gebelikte ortaya çıkan bir takım karın ağrılarına anne adaylarında sık rastlanır ve bu ağrılar çoğunlukla ne anne ne de bebek için bir mesele oluşturur.
Yuvarlak Bağ Ağrısı: Bu tür karın ağrıları vücudun pozisyonunu değiştirdiğinizde bıçak gibi saplanan bir ağrı şeklinde olabileceği gibi daha hafif fakat hemen geçmeyen bir ağrı biçiminde de olabilir. Yuvarlak bağ ağrısına rahimden kasığa dek uzanan iki büyük bağ kapı aralar. Rahim büyüdükçe bu bağlar gerilir ve rahatsızlık verir. Bu ağrı daha çok gebeliğin 2. trimester (14 – 26. hafta) döneminde görülür.
  Gaz ve Kabızlık: Gebelikte progesteron hormonu düzeylerinin artmasıyla gaz oluşur. Bu hormonun düzeyi arttıkça sindirim sisteminde yiyecekler daha yavaş ilerlemeye başlar. Bol su içmek, lifli yiyecekler yemek ve egzersiz yapmak gaz ve kabızlık meselenini gidermeye yardımcıdır.
Braxton Hicks Adalemeleri: Biraxton Hicks adalemeleri bazen yalancı adalemeler olarak da adlandırılır. Sıradan bir karın ağrısından daha fazlası olduğu söylenebilir. Pek çok kadın Braxton Hicks (brekstın hiks diye okunur) adalemelerinde karın adalelerinin gerildiğini hissettiklerini ve karnın sert ve sıkı bir hal aldığını belirtmiştir. Bu ağrıları gerçek adalemelerden ayırmak ehemmiyetlidir.
Gerçek adalemeler birbirine yakın, belli bir vakit süren, ağrı veren adalemelerdir. Bu adalemeler soluğu keser. Şayet adalemelere karşın günlük aktivitelerinizi sürdürebiliyorsanız bu vaziyet yalancı adalemeler yaşadığınızı gösterir.Doktorlara göre Braxton Hicks adalemeleri susuz kalmak sebebiyle ortaya çıkabilir. Bol su içmek bu sorunu elemenize yardımcı olacaktır.
Diğer Etkenler: Yukarıdaki listeye ek olarak yaygın görülen karın ağrısı nedenleri arasında rahmin büyümekte olması, mide virüsleri, böbrek taşları ve gıda hassasiyeti gibi anne ve bebeği tehlikeye sokmayacak başka nedenler de sayılabilir.
Gebelikte Karın Ağrsının Daha Ciddi Nedenleri
Çoğu gebelik sorunsuz şekilde deva ederken ne yazık ki karın ağrısının ciddi şekilde ele alınmasını gerektiren zamanlar da olabilir. Şayet aşağıdaki nedenlerin sebep olduklarına benzer, ciddi belirtiler yaşadığınızı düşünüyorsanız hemen doktorunuza danışmanız önerilir.
Ektopik gebelik (Dış Gebelik): 50 gebelikten birinde dış gebelik alana gelir. Dış gebelikte yumurta rahim dışında bir yere genellikle de fallop tüpüne yerleşmiştir. Ne yazık ki dış gebelik normal bir gebelik gibi devam edemez ve tıbbi rehabilitasyon gerektirir. Dış gebelikte, gebeliğin 6 ile 10. haftaları arasında yoğun ağrı ve kanama olabilir Önceden dış gebelik yaşamış olanlar veya endometriozis geçmişi olan kadınlarda dış gebelik rizikosu daha yüksektir.
Plasentanın Erken Ayrılması: Bebek daha doğmadan plasentanın rahimden ayrılması hayati riziko doğuran bir durumdur. Belirtilerden biri karnın uzun müddet, deşarj olma olmadan, sert bir biçimde kalmasına kapı aralayan daimi ağrıdır. Diğer belirtilerden bazıları kanlı sıvı veyahut suyun erken gelmesidir. Sırt ağrısı, karında hassasiyet gibi başka belirtiler de olabilir.
Düşük: Üzücü bir şekilde gebeliklerin % 15 – 20 kadarı düşükle sonlanır. Düşük ekseriyetle gebeliğin ilk 13 haftasında alana gelir. Düşük belirtileri arasında karın ağrısı dışında orta veya yüksek şiddette sırt ağrısı, her 5-20 dakikada görülen gerçek adalemeler, krampsız kahverengi veyahut parlak kırmızı kanama ve gebeliğin diğer belirtilerinin aniden azalması sayılabilir.
İdrar Yolu Enfeksiyonu: Aslında gebelik esnasında ortaya çıkan idrar yolu kolayca tedavi edilebilir. Ancak savsakladığı takdirde komplikasyonlara sebep olabilir. En çok ağrı ve idrara çıkarken yanma belirtileriyle bilinen idrar yolu enfeksiyonu alt karın ağrısına kapı aralayabilir. Bel ağrısı, ateş, bulantı, terleme, ürperme gibi diğer belirtiler de ilave edirse enfeksiyonun böbreklere sıçramış olma ihtimalinden şüphelenilir.
Preeklampsi: Halk arasında daha çok gebelik zehirlenmesi olarak bilinir. Gebeliğin 20. haftasından sonra idrarda protein ve yüksek tansiyon ile karakterizedir. Üst karında, kaburgaların sağ altında ağrı, bulantı, kusma ve karında gittikçe artan baskı gibi başka belirtileri de vardır.
Gebelikte Karın Ağrısı Nasıl Geçer?
Gebelikte uzun süren veyahut çok şiddetli olan karın ağrıları ciddiye alınmalıdır. Bu ağrıların nedenini ancak doktorunuz belirleyebilir. Ağrıların normal olmadığını düşündüğünüz anda hemen doktorunuza müracaat etmeniz gerekir.
Diğer taraftan daha hafif ve normal karşılanan türdeki ağrılar için şunları tecrübe edebilirsiniz:
Belinizi sert bir hareketle çevirmek gibi ani hareketlerden kaçının.
Hafifçe öne doğru eğilip tekrar doğrularak adalelerinizi gevşetin.
Ağrıyı hissettiğinizde – ayağa kalkıp yürümek veyahut oturma şeklinizi değiştirmek gibi – hareket edin.
Su içmeyi savsaklamayın.
Hamilelikte Karın Ağrısı Normal mi ?
0 notes
Text
Kalp Ritim Bozukluğu Nasıl Anlaşılır ?
Kalp Ritim Bozukluğu Nasıl Anlaşılır ?
Kalp ritim bozukluğunun tıp dilindeki isimi aritmidir. Aritmi, kalbin çok hızlı atması (taşikardi) veyahut çok yavaş atması (bradikardi) veya gayri muntazam atması gibi kalp ritim meselelerini ifade eder.
  Kalp ritim bozukluğunda kalbin her vakitki elektriksel ritminde bir kargaşa vardır. Aritmiler her yaşta ortaya çıkabilir ve çoğu zaman ciddi meselelere yol açmazlar.
Vücudun kalp adalelerinin adalemesini sağlaması tabii bir elektrik sistemine bağlıdır. Bu sistem kanın kalbe ve kalpten de vücuda akışını sağlar. Normalde elektrik kalp süresince belli bir yolu takip eder. Ancak elektriğin akışında bir problem ortaya çıkarsa kalp ritmi çok yavaşlayabilir, çok hızlanabilir ya da düzensizleşebilir. İstirahat esnasında kalp ekseriyetle dakikada 60 ila 100 defa atar. Ancak mesela egzersiz sırasında olduğu gibi, kalbin daha hızlı ya da daha yavaş attığı vaziyetler vardır.
Aşırı içki tüketimi, sigara içmek, stres ve yoğun egzersiz ufak çaplı bir aritmiye kapı aralayabilir. Ancak kalp ritim bozukluğunun en yaygın ve ciddi nedeni, baş tetikleyicileri arasında koroner arter hastalığı, kalp kapak işlev bozukluğu ve kalp yetmezliği olan, kalp hastalığıdır.
Kalp Ritm Bozukluğu Nedenleri
Normalde kalp akciğerlere ve vücudun geri kalanına kan taşıyan bir pompa gibi çalışır. Bunun gerçekleşmesi için kalbin düzenli şekilde adalemesini sağlayan bir elektrik sistemi vardır.
Kalpte adalemeleri başlatan elektriksel sinyal, sinüs düğümü denilen bir noktada başlar. Bu nokta kalbin doğal pili gibidir. Sinüs düğümünden çıkan sinyal kalbi dolaşır ve elektriksel bir yol oluşturur. Değişik sinir mesajları kalbin daha yavaş ya da hızlı atmasında belirleyicidir.
  Aritmiler kalbin elektriksel mesajım sistemi konusunda meselelerden kaynaklanır:
Ekstra sinyaller oluşabilir.
Elektrik sinyalleri, engellenebilir ya da yavaşlayabilir.
Elektrik sinyalleri kalpte değişik ya da yeni bir yol izlemeye başlayabilir.
Anormal kalp atışlarının diğer bir takım yaygın nedenleri şöyledir:
Potasyum veyahut diğer minerallerin anormal düzeyde oluşu
Kalp krizi veyahut geçmişteki bir kalp krizi yüzünden zarar görmüş kalp adalesi
Doğuştan gelen kalp hastalığı
Kalp yetmezliği veya kalp büyümesi
Akciğer hastalıkları
Kansızlık
Tiroit bezinin çok çalışması (Hipertiroidi)
Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroidi)
Yüksek tansiyon
Diyabet
Stres
Gebelik
Aritmiler ayrı olarak çeşitli ilaç veya maddeler hasebiyle de ortaya çıkabilir. Sözgelişi:
İçki, kafein veyahut amfetamin benzeri ikazcılar
Beta bloker ilaçlar
Sigara (nikotin)
Sinir sisteminin davranışlarını taklit eden ilaçlar
Çöküntü yada psikoz rehabilitasyonunda kullanılan ilaçlar
Bazı besin destekleri ve bazı bitkisel destekler
Aritmi rehabilitasyonunda kullanılan ilaçlar (tekliflen aritmi ilacı farklı türde bir aritmiye kapı aralayabilir)
Hava kirliliği
Kalp Ritim Bozukluğunun Belirtileri
Aritmi zaman zaman kendini gösteren veyahut devamlı süren bir rahatsızlık şeklinde ortaya çıkabilir. Aritmi belirtilerini hissetmemeniz veyahut yalnızca aktif olduğunuz vakitlerde hissetmeniz olasıdır. Dikkat çeken hiçbir belirti göstermediği için kalp ritim bozukluğunun fark edilmediği vaziyetler olabilir. Bu tip hastalarda doktorlar ritim bozukluğunu rutin bir kontrol esnasında fark ederler. Ancak genele bakıldığında aritmiler fark edilmesi zor olmayan belirtiler gösterir. Bu belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Hızlı kalp atışı / Çarpıntı
Yavaş kalp atışı
Gayri muntazam veyahut tekleme hissi veren  kalp atışı
Göğüs ağrısı
Soluk darlığı
Aşırı yorgunluk
Baş dönmesi
Bayılma
Soluk beniz
Terleme
Kalp Ritim Bozukluğu Türleri
Sinüs Taşikardisi: Kalp atışı düzenli ancak olması gerekenden hızlıdır. Egzersiz esnasında veyahut ateşiniz yükseldiğinde ortaya çıkması normaldir ancak ortada hiçbir neden yokken de olabilir. Tiroit bezinin çok çalışması veyahut kansızlık sinüs taşikardisine kapı aralayabilir.
Sinüs Bradikardisi: Kalp atışı düzenli ancak olması gerekenden yavaştır. Sporcular arasında sık görülür. Soğuğa maruz kalındığında, vücut ısısı düştüğünde, istirahat ya da uyku sırasında ortaya çıkabilir. Kalp hızı çok düşükse kendinizi bayılacak gibi ya da sersemlemiş hissedebilirsiniz.
Ektopik Kalp Atışları: Ekstra kalp atışları olmasıdır ancak bu atışlar kalpten kan pompalamazlar. Ektopik atışlarda sanki kalpte bir atış atlanmış gibi hissedilir ve sonraki kal atışı bir yumruk gibi, kuvvetli hissedilir. Birkaç kalp atışında bir ya da her kalp atışında ektopik atış hissediyor olabilirsiniz. Ektopik atışlar oldukça yaygındır ve seyrek kalp meselenine işaret ederler. Bilhassa dinlenme halindeyken daha barizdirler.
Atriyal Fibrilasyon: Oldukça sık görülen bir aritmi tipidir. Kalp kulakçıklarındaki elektrik hareketlerinde düzensizlik olur ve kalbin normal hızı ve ritmi geçersiz kılınır. Bu da kulakçıkların düzensiz şekilde adalemesine veya titremesine yol açar. Kalbinizin düzensiz ya da normalden hızlı attığını hissedebilirsiniz. Atriyal fibrilasyon atakları birkaç saniye ya da bir hafta gibi farklı müddetlerde yaşanabilir. Çarpıntı, yorgunluk, soluk daralması, sersemlik, göğüs ağrısı gibi belirtileri olabilir. Atriyal fibrilasyon kalpte pıhtıya kapı aralayabileceğinden tehlikeli olabilir.
Supraventriküler Taşikardi: Kalp kulakçıkları ve karıncıkları arasında bir ya da daha fazla elektrik akımı olduğunda ortaya çıkar. Elektrik uyarımları kalp çevreninde bir daire yapar ve karıncıklar yerine kulakçıklara geri döner. Bu tip taşikardi kalbin çok hızlı atmasına kapı aralar. Birkaç saniye, birkaç dakika ve ender olarak birkaç gün sürebilir.
Ventriküler Taşikardi: Elektrik uyarımları kalp karıncıklarından çok ivedi çıkar ve kanın her vakitkinden hızlı pompalanmasına kapı aralar. Karıncıkların gerektiği gibi kanla dolmalarına vakit kalmayabilir ve bu da kalbin vücuda kan pompalamayı durdurması mananına gelir. (Kardiyak Arest = Kalp Durması, Dolaşım Durması)
Ventiküler Fibrilasyon: Elektrik uyarımları çok hızlı ve gayri muntazam bir ritimde karıncıklardaki bir hayli yerden başlar. Bu vaziyette kalp düzgün şekilde atamaz, az kan pompalanır veyahut hiç kan pompalanamaz. Ölümcül olabilecek bir tür kalp durmasıdır. Şuur kaybı yaşanır ve nabız ile solunum durur. Acil müdahale gerektirir.
Kalp Bloğu: Elektrik uyarımlarının kalp kulakçıklarından kalp karıncıklarına eriştirilmesini etkileyen bir problem söz konusudur. Değişik belirtileri vardır ve vaziyetin ciddiyetine göre rehabilitasyona gerek olur veyahut olmaz.
Hasta Sinüs Belirtisi: Sinüs düğümü düzgün şekilde çalışmaz ve kalbin yavaş atmasına daha sonra hızlanmasına kapı aralar. kendinizi sersemlemiş hissetmenize sebep olabilir.
Kalp Ritim Bozukluğu Rehabilitasyonu
Çoğu aritmiler zararsız olarak kabul edilir ve rehabilitasyon gerektirmez. Doktorunuz aritmiyi teşhis ettikten sonra vaziyetin ciddiyetini, ileride size mesele olup oluşturmayacağını ve rehabilitasyon gerekip gerekmediği belirleyecektir. Aritmilerin teşhisinde ELEKTROKARDİYOGRAM (elektrokardiyografi), Holter ELEKTROKARDİYOGRAM, güç ELEKTROKARDİYOGRAM, ekokardiografi, kalp kateterizasyonu gibi çeşitli metotlar kullanılır.
Kalp ritim bozukluğu rehabilitasyonlarında aşağıdaki sonuçlar amaçlanır:
İnme rizikonunu azaltmak için kan pıhtılarının oluşmasını önlemek
Kalp hızını oranla normal düzeylere çekmek
Olasıysa, normal kalp ritmini tertip etmek
Aritmiye kapı aralayan kalp hastalığını rehabilitasyon etmek
Kalp hastalığı ve inme için riziko etkenlerini azaltmak
Ciddi bir aritmi mevzubahis olduğunda, kalbin normal ritmini geri getirmek için acil bir rehabilitasyon gerekebilir. Elektroşok rehabilitasyonu (defibrilasyon veya kardiyoversiyon), kısa müddetli kalp kalp pili, ağızdan verilen ilaçlar bu rehabilitasyon metotları arasındadır.
Aritmi yakıntılarında antiaritmik ilaçlar olarak adlandırılan ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar aritminin tekrarlamasını önleyebilir veyahut kalp hızının çok hızlanmasını veyahut çok yavaşlamasını engelleyebilir. Doktorunuz tarafından reçete ilaçları gerektiği şekilde kullanmaya özen gösterin. Kendi kendinize ilacı bırakmaktan veyahut dozaj farklığı yapmaktan kaçının.
Anormal kalp ritimlerini rehabilitasyon etmek için kullanılan kalp pili, elektro şok aleti ve kardiyak ablasyon gibi başka alet veya metotlar de vardır. Bu rehabilitasyonlar meselenin kaynağına göre ancak doktorunuz tarafından önerilebilir.
Kalp Ritim Bozukluğu Nasıl Anlaşılır ?
0 notes
Text
Ayağım uyuşuyor, üstüne basamıyorum.
Ayağım uyuşuyor, üstüne basamıyorum.
Ayak uyuşması çoklukla tek veyahut her iki ayakta ansızın hissizlik şeklinde tarif edilir ve bu vaziyete karıncalanma, iğne batması veya yanma benzeri hisler de eşlik edebilir
  Genellikle ayak uyuşmasının kolay bir izahı vardır fakat değişik hastalıkların belirtilerinden biri olarak da ortaya çıkabilir.
Her ayak uyuşması endişelenmeyi gerektirmese de ayak uyuşmasının nedenleri ile ilgili genel bilgiye sahip olmak doğru vakitte tıbbi yardım almayı sağlayabilir.
Ayaklardaki uyuşmanın yaygın nedenlerinin başında, ‘periferal nöropati‘ denilen sinir hasarlanması gelir. Sinirlerde bir tür hasar veyahut kan dolaşımında bir mesele olması söz konusudur. Ayaklarda bir türlü geçmeyen uyuşmalar ayakta durmakta, yürümekte veyahut araba sürmekte zorlanmalara yol açar.
Uzun süren ayak uyuşmaları dikkate alınmalı ve kesinlikle bir nöroloji veya iç hastalıkları uzmanına müracaat edilmelidir.
Ayak Uyuşmasının Yaygın Nedenleri
Sinir Sıkışması
Sinirlerin sinyal mesajımını engelleyen rastgele bir duruş şekli ya da hastalık uyuşmaya sebep olabilir.
Uzun müddet ayağınızın üzerine oturduktan sonra ayağa kalkmak istediğinizde ayağınızın tamamiyle hissizleştiğini görebilirsiniz. Bunun nedeni oturma pozisyonunuzun bacak, bilek veya ayaktaki sinirleri sıkıştırmasıdır. Ayak kendine gelirken hissedilen karıncalanma veya iğne batma hissi genellikle, sinir işlevinin kendini toparladığının işaretidir.
Tarsal tünel belirtisi ayaklarda ve bacaklarda sık görülen bir sinir sıkışması türüdür. Ayak iç yanında ve tabanında uyuşma, yanma hissi ve karıncalanma belirtileri arasındadır.
  Omurgada fıtık ya da dejenere diskler veya omurilik kanalında daralma sinirlere baskı yaparak vücudun bu sinirlerle alakalı rastgele bir yerinde fakat sıklıkla bacaklarda uyuşmaya veya diğer normal olmayan hislere kapı aralayabilir.
Rastgele bir kitle, skar dokusu, genişleyen damar, enfeksiyon veya yaralanmadan meydana gelen şişlik sinirlerin yerel sıkışmasına sebep olabilir. Sık rastlanan örneklerden biri el bileklerinde görülen karpal tünel belirtisidir. Karpal tünel belirtininde bilekteki median sinir, etrafındaki doku tarafından sıkıştırılır ve bu vaziyet elde karıncalanma ve uyuşmaya kapı aralar.
Oksijen ve Besin Eksikliği
Şayet sinirler yeterince oksijen almıyor veya beslenmiyorsa sinir sinyalleriyle alakalı problemler yüzünden uyuşma hissedilebilir.
Ateroskleroz veya periferik arterlerde kolesterol birikmesi (periferik arter hastalığı) sinirlerine kan akışını engelleyebilir.
Donma, aşırı soğuk hava ve Raynaud belirtisi gibi durumlarda kan damarları büzülür ve sinirler, düzgün işlemeleri için şart olan oksijen, glikoz ve diğer besinlerden yoksun kalır. Bunun neticeninde uyuşma görülür.
Beyne az oksijen gitmesi veyahut hiç gitmemesi (inme veyahut geçici iskemik atak gibi nedenlerle) vücudun rastgele bir bölümünde ani uyuşmaya sebep olabilir.
B12 ve tiyamin de dahil olmak üzere vitamin eksiklikleri ayakta uyuşmalara yol açablir. Alkolik kişilerde bu vitamin eksiklikleri daha yaygındır.
Mermi benzeri ağır metaller yüzünden zehirlenme kalsiyum, potasyum ve sodum düzeylerinde balanssızlığa kapı aralayarak uyuşmaya sebep olabilir.
Sinir Hasarı
Sinirlerin hasara uğraması veya iltihaplanması uyuşukluğa sebep olabilir.
Diyabet ilk paragrafta sözünü ettiğimiz periferal nöropatiye kapı aralayarak çoğunlukla ayaklarda, ayak ve el parmaklarında sinir hasarı ve uyuşmaya sebep olabilir.
Yanıklarda ve radyoterapi rehabilitasyonunun sinirlere zarar vermesi halinde olduğu gibi, benzeri cilt problemlerinde uyuşma görülebilir.
Zona ve Lyme hastalığında olduğu gibi, enfeksiyonlar da uyuşukluk kapı aralayabilir.
Beyindeki Sorunlar
Beyni ilgilendiren kimi durumlarda uyuşma belirtiler arasındadır.
MS hastalığında uyuşma ilk belirtilerden biridir ve vücudun herhangi bir bölümünü etkileyebilir.
Migren, inme ya da urlar beynin sinyal mesajımını etkileyerek uyuşmaya kapı aralayabilir.
Anksiyete (kaygı) ve hiperventilasyon (çok hızlı ve derin soluk alma) geçici uyuşmalara sebep olabilir.
Hipotiroidi (tiroit bezinin az çalışması), alkolizm ve lupus hastalığı da ayaklarda uyuşmaya kapı aralayabilir.
Bazı kalp ilaçları ya da antibiyotikler benzeri ilaçlar, sinirleri etkileyerek uyuşma gibi yan tesirlere kapı aralayabilir.
Ayak Uyuşması Nedeniyle Hangi Hallerde Doktora Gidilmeli?
Bir yaralanma ya da bel fıtığı gibi bir rahatsızlık sebebiyle ayağınız uyuştuğunda, uyuşmanın nedeni hakkında fikir yürütebilirsiniz. Yeniden de bazı durumlarda uyuşmanın sebebi bilmek uyuşmaya alaka göstermeyeceğiniz mananına gelmemelidir.
Uyuşmanın nedeni konusunda görünürde bir neden yoksa ve bir fikir yürütemiyorsanız.
Uyuşma belli bir düzeyde başladıktan sonra gittikçe kötüleşiyorsa.
Uyuşma belli aralıklarla geçip sonra yine ortaya çıkıyorsa ya da belli hareketlerin tekrarlanmasıyla yaşanıyorsa.
Uyuşmayla beraber idrara çıkma da sıklaştıysa.
Yürüdükçe uyuşma ya da karıncalanma kötüleşiyorsa.
Yukarıdaki hallerde uyuşmanın kendiliğinden geçmesini beklemek yerine bir doktora görünmek en iyisidir.
Ayağım uyuşuyor, üstüne basamıyorum.
0 notes
Text
Polikistik Over Sendromu Nedir ?
Polikistik Over Sendromu Nedir ?
Polikistik over belirtisi (kısaca PKOS) bir kadının yumurtalıklarının nasıl işlediği konusunda, yaygın bir rahatsızlıktır. PKOS sebebiyle bir kadının adet döngüsü, doğurganlığı, hormonları, kalbi, kan damarları ve dış görünüşü etkilenecektir.
  Kadınlık hormonlarında balanssızlık söz konusudur. Anormal hormon düzeyleri, yumurtalıklardaki androjen ve östrojen hormonları arasındaki balanssızlık, polikistik over belirtisinin başlıca nedenlerinden biri olarak gösterilir.
PKOS olan kadınlarda genel olarak şu belirtiler görülür:
Yüksek düzeyde androjen hormonları (Kadın vücudunda da üretilen erkeklik hormonlarıdır.)
Gayri muntazam adet görme (Adet görülmemesi, adetin çok ağır geçmesi veyahut adet vakitinin belirsiz olması gibi.)
Yumurtalıklarda küçük kistler
PKOS genç kızlar da dahil olmak üzere kadınlarda sık rastlanan rahatsızlıklardan biridir.
Polikistik Over Belirtisi Neden Olur?
Polikistik over belirtisinin net nedeni bilinmemektedir. Pek çok uzman genetik etkenlerin rol oynadığını düşünmektedir. Polikistik over belirtisi olan kadınların çoğunun annesinde veyahut kız kardeşinde de aynı yakıntıya rastlanır.
Polikistik over belirtininde altta yatan ana problemlerden biri hormonal balanssızlıktır. Bu hastalığı olan kadınlarda yumurtalıklar normalden daha fazla androjen hormonları üretir. Androjen hormonları erkeklik hormonlarıdır ancak kadın vücudunda da üretilir. Bu hormonların düzeyi kadın vücudunda normalden daha yukarıya çıktığında yumurtalıklarda yumurtaların gelişimini ve dışarıya atılmasını da negatif etkiler.
  PKOS ile irtibatı olduğu düşünülen diğer bir sıhhat meselesi insülin direncidir. Araştırmacılar insülin hormonunun da POS ile irtibatı olduğunu düşünmektedir. İnsülin, şeker ve diğer yiyeceklerin, vücudun kullanması için enerjiye dönüştürülmesini kontrol eden hormondur. Polikistik over belirtisi olan pek çok kadının vücudunda insülin direnci hasebiyle fazla insülin üretildiği ve insülin fazlalığının androjen imalatını arttırdığı irtibatı heyetmiştir. Yüksek androjen düzeyleri aşağıdaki şu belirtilere de sebep olabilir:
İltihaplı sivilce
Aşırı tüylenme
Kilo alma (bilhassa göbek, karın ve kol bölgelerinde yağlanma)
Adet düzensizliği
Polikistik Over Belirtisinin Belirtileri
Polikistik ove belirti belirtileri kadından kadına farklılık gösterebilir. Kimi belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Adet görememe nedeniyle gebe kalamama
Gayri muntazam adet görme
Vücutta aşırı tüylenme (özellikle yüz, göğüz, karın bölgesinde)
Yumurtalıklarda küçük kistler
İltihaplı sivilce, yağlı cilt, kepek
Kilo artışı, obezite, bel bölgesinde yağlanma
Kaygı, çöküntü
Uyku apnesi
Erkek tipi saç dökülmesi
Boyun, kol, göğüslerde koyu renk, yama şeklinde, kahverengi veya siyah lekeler
Pelvik ağrı, kasık ağrıları
Polikistik Over Sendromunda Neden Adet Düzensizliği ve Doğurganlık Meselesi Olur?
Yumurtaların oluştuğu yumurtalıklarda sıvı dolu küçük kesecikler vardır. Yumurta büyüdükçe kesecikte sıvı birikir ve yumurta olgunlaştığında kesecik açılır ve yumurta dışarı bırakılır. Dışarı salınan yumurta rahme doğru yol alır. Polikistik over sendromunda ise yumurtalık bir yumurtanın tam olarak olgunlaşması için şart olan tüm hormonları üretmez. Kesecikler sıvı dolabilir ancak yumurta oluşumu gerçekleşmez. Bunun yerine kimi kesecikler kist olarak kalır. Bu yüzden yumurta oluşmaz ve progesteron hormonu üretilmez. Progesteron hormonu olmadan bir kadının adet dönemi gayri muntazam olacak ya da hiç adet görülmeyecektir. Üstelik yumurtalıklar erkeklik hormonu üreterek yumurtlamayı başka bir şekilde daha engellmeiş olacaktır.
Her PKOS problemi olan kadında kısırlık problemi de ortaya çıkar denilemez ancak kısırlığa PKOS’lu kadınlar arasında yaygın olarak rastlanır. İyi haber ise, rehabilitasyon gördükten sonra pek çok PKOS’lu kadının hamile kalabildiği görülür. Kilo verilmesi, hormonların tertip etmesi ya da cerrahi müdahale gibi yollar sonrası yumurtlama sağlanabilir.
Polikistik Over Sendromu Tedavisi
Polikistik over sendromunun tedavisi yoktur ancak bu sendromun ortaya çıkardığı problemlerin çözümüne yönelik tedaviler uygulanır. Hangi belirtilerden yakıntıcı olunduğu veya kişinin hamile kalmak isteyip istemediğine göre değişik tedaviler uygulanabilir. Kalp hastalığı, karaciğer yağlanması ya da diyabet gibi ileride oluşabilecek hastalıkların önüne geçmek PKOS tedavisinin diğer başlıca emellerindendir.
Hayat Biçiminde Farklıklar: PKOS rahatsızlığı bulunan çoğu kadın fazla kilolu veya obezdir. Bu vaziyet başka sağlık meseleleri için de bşr taban oluşturur. Polikistik over sendromunun kontrol altına alınması için sıhhat açısından tehlike oluşturmayan bir kiloya inmek ehemmiyetlidir. Sıhhatli beslenmek, kan şekeri düzeyini dengelemek, vücudun insülin kullanımını geliştirmek ve vücuttaki hormon düzeylerini normale çekmek düzenli adet görmek açısından yardımcı olabilir.
Doğum Kontrol Hapları: Gebe kalmak gibi bir isteği olmayan kadınlarda doğum kontrol hapları düzenli adet görmeye, erkeklik hormonu düzeyini aşağı çekmeye ve iltihaplı sivilce meselenini çözmeye yardımcı olabilir. Ancak doğum kontrol hapı kullanmayı bırakan bir polikistik over belirtisi hastasının adetleri yine düzensizleşecektir.
Doğurganlık İlaçları: Polikistik over belirtisi bulunan kadınlarda yumurta oluşumunun gerçekleşmemesi doğurganlık meselesinin ana nedenidir. Bir takım doğurganlık ilaçları yumurta oluşumuna yardımcı olarak polikistik over belirtisi olan kadınların gebe kalmasını sağlayabilir. Ancak doğurganlık ilacı kullanmadan önce ortada gebe kalmaya mani başka bir problem olmadığının bilinmesi gerekir.
Operasyon (Ovaryan Drilling / Over Delinmesi): Polikistik over belirtininde yumurtlama bahtını yükseltebilen operasyonlardan biri de ovaryan drilling isimi verilen operasyondur. Doğurganlık ilaçlarından pozitif bir netice alamamış kadınlara önerilebilir. Operasyon erkeklik hormonu düzeyinin düşürülmesinde ve yumurtlamada yardımcı olabilir ancak yumurtalıkta skar doku oluşması gibi rizikoları de vardır. Üstelik tesirleri de yalnızca birkaç ay sürebilir. Bu operasyonun saç dökülmesi veyahut aşırı tüylenme gibi belirtiler üzerinde bir iyileştirme tesiri yoktur. Karar vermeden önce doktorunuzla operasyonun tüm ayrıntılarını müzakereniz önerilir.
Bunların dışında aşırı tüylenme ve iltihaplı sivilce gibi meseleler için doktorun önerebileceği antiandrojen ilaçlar da vardır. Ancak gebe kalmak isteyen kadınlar bu tip ilaçları kullanmamalıdır.
Polikistik Over Sendromu Hamileliği Nasıl Etkiler?
Polikistik over sendromu olan ancak hamile kalmış olan kadınlar için düşük, erken doğum, gebelikte yüksek tansiyon gibi bazı rizikolar söz konusudur. Polikistik over sendromu olan kadınlar gebelik ve rizikoları ile alakalı olarak doktorlarından kesinlikle detaylı bilgi almalıdırlar.
  Polikistik Over Sendromu Nedir ?
0 notes
Text
Tansiyon yükseldiğinde yapılacaklar
Tansiyon yükseldiğinde yapılacaklar
Yüksek tansiyon probleminiz varsa bu konuyu savsaklamamanız ve doktorunuzla yüksek tansiyonu kontrol altına almak üzere konuşmuş olmanız ehemmiyetlidir.
  Yüksek tansiyon düzeyleri önce kimi hayat biçimi farklıkları ve son adım olarak da tansiyon hapları ile tertip edir. İlaç rehabilitasyonundan önce yaşam biçiminizdeki tertip etmelerin ilaca ihtiyaç duyup duymadığınızı belirlemede büyük ehemmiyeti vardır.
Yüksek tansiyonu tertip etmek üzere çeşitli alışkanlıklarınızda yapacağınız farklıklar veyahut edineceğiniz yeni alışkanlıklar ilaca ihtiyacınızı azaltabilir veya ilaç kullanmadan da tansiyonunuzu normal düzeylerde tutmanıza yardımcı olabilir.
Ehemmiyetli bir nokta, yüksek tansiyon konusunda teklifleri uygulamak doktorunuzun önerdiği rehabilitasyonu kendi kendinize yarıda bırakabileceğiniz, doktor söylemeden ilacınızı bırakabileceğiniz ya da doktor kontrolünü aksatabileceğiniz mananına gelmemektedir. Yüksek tansiyon yakıntısı kalp, böbrek gibi hayati uzuvları etkileyebilen ve savsaklamaması şart olan bir konudur. Aşağıda yaşam biçiminizde yapabileceğiniz bazı farklıkları bulabilirsiniz.
Fazla Kilolardan Kurtulun
Çoklukla kilo arttıkça tansiyon da yüksek izlemeye başlar. Vasati 5 kilo vermek çoklukla tansiyonu pozitif istikamette etkiler. Fazla kilo oranına göre ne kadar kilo verebilirseniz tansiyon da o kadar düşecektir. Üstelik kilo vermek tansiyon ilaçlarının daha çok işe yaramasını sağlar. Kaç kilo vermeniz gerektiğine doktorunuzla beraber karar verebilirsiniz.
Fazla kiloların bilhassa bel etrafında birikmiş olması tansiyon açısından ehemmiyetli bir riziko oluşturur. Erkeklerde 102 santimetre, kadınlarda ise 89 santimetre üzeri bel etrafı yüksek tansiyon açısından rizikolu kabul edilir.
  Düzenli Egzersiz Yapın
Her gün yarım saat ile bir saat arasında yapılacak düzenli egzersiz tansiyonun aşağı çekilmesinde oldukça tesirli olacaktır. Normalde pek hareketli olmayanlar birkaç hafta içerisinde pozitif neticeleri görebilirler. Hipertansiyon rizikosu taşıyan kişiler egzersizle bu rizikosu önleyebilirler. Hipertansiyon teşhisi konmuş kişiler ise düzenli fiziksel etkinlik ile tansiyon ölçülerini güvenli düzeylere çekebilirler.
Egzersiz programı hazırlarken kaçınmanız şart olan hareketler var mı, kendinizi zorlamadan ne tür egzersizler yapabilirsiniz, tüm bu konuları doktorunuza müracaat edebilirsiniz. Şayet çekinceleriniz varsa her gün 10 dakikalık bir yürüyüş veya hafif tempolu bir kuvvet idmanı da yararlı olabilir.
Burada ehemmiyetli olan hareketsiz günleri tek bir günde yerine koymaya çalışmamak olacaktır. Fiziksel aktiviteleri günlere yaymalı ve bir kere de vücudunuza çok fazla yüklenmemelisiniz. Bu tip aşırı yüklenmeler yarar yerine aksine sıhhat açısından risk oluşturabilir.
Sağlıklı Beslenin
Beslenme biçimi tansiyon üzerinde ehemmiyetli farklar yaratır. Beslenmeniz tam hububatlar, meyve ve sebzeler ve düşük yağ oranlı süt ürünleri istikametinden zengin olmalıdır. Ayrı olarak doymuş yağ ve kolesterol zengini yiyeceklerden de kaçınmak, tatlı ve şeker tüketimine dikkat etmek gerekir. Beslenme alışkanlıklarını değiştirmek kolay değildir ancak yüksek tansiyon açısından göz ardı edebileceğiniz bir konu da değildir. Doktorunuzdan uzak durmanız gereken yiyeceklerin listesini edinebilirsiniz.
Yeme günlüğü: Beslenme biçiminizi değiştirmeye karar verdiğinizde önce bir ‘yeme günlüğü’ tutmayı tecrübe edebilirsiniz. Bir hafta süresince her gün yediklerinizi liste halinde yazın. Bu liste size tansiyon açısından hangi yanlışları yaptığınızı açıkça gösterebilir.
Potasyum: Potasyum, sodyumun tansiyon üzerindeki kötü tesirini azaltabilir. En iyi potasyum kaynağı ise tablet destekler yerine ıspanak, domates, patates, muz gibi sebze ve meyve türü yiyecekler olacaktır. Potasyum düzeyinizle alakalı doktorunuza müracaat edebilirsiniz.
Alışveriş: Abur cuburdan, katkı maddeli, trans veyahut doymuş yağ içeren yiyeceklerden, pastane işlerinden uzak durmakta zorlanıyorsanız, bu vaziyette en iyisi daha en baştan bu ürünleri hiç almamaktır. Yiyecek alışverişine giderken bir liste hazırlayın ve markette bu listeye sadık kalıp, mahzurlu yiyeceklerin yanına hiç uğramamaya çalışın. Dışarıda yemek yerken de tıpkı alışverişte olduğu gibi olabildiğince kırmızı et, kızartma, tuz ve hamur işi içeren yemeklerden kaçının.
Mola: Alışık değilseniz sağlıklı beslenmeye geçiş süreci sizi zorlayabilir. Arada bir sevdiğiniz bir atıştırmalıkla veya ufak bir porsiyon soslu yemekle kendinizi şımartabilirsiniz. Ancak bu şımarma anları çoğalmamalı, aralıklar sıklaşmamalıdır. Ya da bir güne uzak durduğunuz tüm mahzurlu yiyecekleri sığdırmaya çalışmanız da kötü bir fikirdir.
Beslenmenizdeki Sodyum ve Tuz Miktarını Azaltın
Sodyumu az bir oranda dahi azaltmanız, yüksek tansiyon değerlerinin düşmeye başlamasını sağlar. Günlük sodyum miktarını 2300 miligrama (vasati 1 çay kaşığı tuz) düşürmeye çalışın. Sodyumu nasıl düşürebileceğinize gelince:
Her gün yediklerinizde ne miktarda tuzun bulunduğunu takip edin.
Yiyecek ve içecek satın alırken yaftalarını kontrol ederek ne kadar sodyum içerdiklerine bakın ve düşük sodyumlu ürünleri almaya özen gösterin.
Patates cipsi, donmuş gıdalar, pastırma gibi işlenmiş yiyeceklerden kaçının.
Yiyeceklerinize tuz ekmeyin. Sadece 1 çay kaşığı tuzda 2300 miligram sodyum bulunur. Tuz yerine yemeklerinizi baharatlarla tatlandırın.
Şayet tuzu ve tuzlu yiyecekleri bir anda kesemiyorsanız, ağır ağır azaltmaya başlayın. Giderek ağız tadınız yeni vaziyete ayak uyduracaktır.
İçkili İçeceklere Dikkat Edin
İçki meseleniz varsa ve şayet bir anda içki almayı bırakırsanız bu vaziyet birkaç gün boyunca tansiyonunuzun yükselmesini tetikleyebilir. Alkolü bırakmaya karar verdiyseniz doktorunuzla bunu yavaş yavaş yapmak üzere konuşmalı ve müddeti bir iki haftaya yaymalısınız.
Yüksek tansiyon yakıntısı olanların ‘felekten bir gece çalmak‘ gibi bir lüksleri olmamalıdır. Günde 4 kadeh ya da üzeri alkollü içecek içmeleri tansiyonlarının aniden ve çok fazla oranda yükselmesine kapı aralayabilir.
Alkol meselesi olmayan kişilerin özel günlerde bir kadeh alkollü içki içmeleri tansiyona zarar vermeyebilir. Ancak yeniden de ilk önce konuyu doktorunuzla konuşup alkol ile ilgili sizin durumunuzla alakalı düşüncelerini almanız en doğrusudur.
Sigara ve Tütünden Uzak Durun
Sigaranın tüm zararları bir yana, bir sigara içtikten sonraki bir saat boyunca tansiyonunuz ehemmiyetli miktarda yükselebilir. Gün boyu sigara içmek tansiyonunuzun da gün boyu yüksek izlemesi demektir.
Yalnızca sigara içmemek de yeterli değildir. Sigara dumanına maruz kalmak da hem yüksek tansiyon hem de kalp hastalığı açısından risk doğurur.
Kafeini Azaltın
Kafeinin yüksek tansiyon üzerindeki tesiri hala tartışmalıdır. Kafeinli içecekler tansiyon değerlerinde geçici olarak ani bir artışa kapı aralayabilir ancak bu tesir geçici mi yoksa uzun dönemde tansiyonu etkiler mi net olarak bilinmemektedir.
Kafeinin tansiyonunuz üzerindeki etkisini görmek için bir fincan kahve ya da diğer bir kafeinli içecek içtikten sonra yarım saat içerisinde tansiyonunuz ölçün. Eğer tansiyonunuz her vakitkine göre 5 ila 10 mm Hg oranında artmışsa kafeinin tansiyonunuzu yükselttiğini düşünebilirsiniz.
Stresten Kaçının
Stres ve kaygı geçici olarak tansiyonu yükseltebilir. Yaşamınızdaki stres kaynakları ve bunları nasıl eleyebileceğiniz konusunu ciddi olarak ele almalısınız. Stres yalnızca tansiyonun değil pek çok sağlık meselenin da tetikleyicileri arasındadır. Stresi tamamiyle hayatınızdan çıkarmanız olası olmayabilir fakat en azından soluk egzersizleri, yoga, meditasyon, hobi benzeri stresle baş etme yollarına hayatınızda yer açabilirsiniz.
Konu ile alakalı daha fazla bilgiye ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, ‘Yüksek Tansiyon neden Olur?‘ başlıklı yazımıza de göz atabilirsiniz.
Yüksek tansiyon yakıntısı olanların mümkünse hanede bir tansiyon aleti bulundurarak tansiyon değerlerini izlemeleri önerilir. Tansiyon kontrol altına alınana dek doktor kontrolleri aksatılmamalıdır. Yüksek tansiyon meselesi olan kişilerin etraflarından destek istemeleri de ehemmiyetlidir. Yemeklerinize dikkat faktörüz, stres düzeyinizi kontrol faktörüz ya da sigarasız bir ortamda bulunmanız gibi pek çok başlıkta yakınlarınızın desteği işleri kolaylaştıracaktır.
Tansiyon yükseldiğinde yapılacaklar
0 notes
Text
Kulak Tıkanıklığı Neden Olur ? Nasıl Geçer?
Kulak Tıkanıklığı Neden Olur ? Nasıl Geçer?
Kulak tıkanıklığı yaygın görülen ve değişik yaşlardaki kişileri etkileyebilen bir yakıntıdır. Bilhassa soğuk algınlığı sebebiyle çocuklar kulak tıkanıklığı ile daha çok karşı karşıya kalırlar.
  Farklı nedenlerden dolayı kulaklar tıkanabilir ve buna göre de tıkanıklığa eşlik eden belirtiler farklık gösterir. Sözgelimi kulak tıkanıklığının yanı sıra kişide kulak ve baş ağrısı da görülebilir. Çoğu zaman ehemmiyetli bir meseleye sebep olmasa da, uzun süren kulak tıkanıklıkları savsaklamamalı ve doktora müracaat edilmelidir. Göz ardı edilen kulak enfeksiyonları, duyma kaybına dek varacak problemlere sebep olabilir.
Bebeklerin ve küçük çocukların kulakları tıkandığında çocuğun doktoruyla görüşülmelidir. Yetişkinler kendi kulak tıkanıklıkları için, tekliflen bir takım çözüm yollarını hanede tecrübe edebilir ancak emin olmadığınız vaziyetlerde yeniden en iyisi, bir kulak burun boğaz doktoruyla görüşmektir.
Kulağı temizlemek isterken kulak kirinin iyice içeri doğru itilmesi, sinüzit, alerji, kulakta sıvı birikmesi veyahut bir uçak yolcusu esnasındaki basınç farklığı benzeri nedenler kulak tıkanıklığına sebep olabilir. Kulak tıkanıklığı nedenlerini sitemizde daha teferruatlı olarak okuyabilirsiniz.
Kulak Tıkanıklığı Nasıl Giderilir?
İkaz: Şayet kulağınız en ufak bir enfeksiyon belirtisi gösteriyorsa, burada belirtilen metotları tecrübe etmemelisiniz. Kulak tıkanıklığını kendi kendinize açmanız için tekliflen analiz eder kulak kiri kaynaklı tıkanmalar içindir.
Kulak enfeksiyonu rehabilitasyonu ancak doktorun önerdiği antibiyotik ve ağrı kesiciler ile yapılabilir. Buradaki teklifleri uygulamakla enfeksiyon tıkanıklığını gideremezsiniz.
  Aşağıdaki belirtiler kulakta enfeksiyon olduğunun göstergesi olabilir ve bu vaziyette hemen bir doktora müracaat etmeniz önerilir:
Kulakta birkaç saatten fazla sürmekte olan şiddetli ve geçmeyen ağrı
Kusma ve ishal
Ateş
Kulaktan sarı veya yeşil akıntı gelmesi
Şimdi gelelim kulak kiri gibi daha kolay diyebileceğimiz nedenlerle kulak tıkanmışsa, ne gibi çözüm yolları karşımıza çıkıyor:
Rastgele bir eczaneden kulak kiri yumuşatıcı damla alarak kullanabilirsiniz.
Damla haricinde kulağı tıkayan kiri yumuşatarak dışarı atmak için tıkalı kulağa bir damla oksijenli su (hidrojen peroksit) damlatabilirsiniz.
Kulağınıza birkaç damla bebek yağı damlatarak kulak kirini yumuşatmayı tecrübe edebilirsiniz.
Oksijenli su elinizin altında yoksa birkaç damla zeytinyağını ısıttıktan sonra (vücut ısısı kadar) kulağınıza damlatabilirsiniz. Zeytinyağı kiri yumuşatır ve hemen peşinden kulak çöpüyle kiri kolayca temizleyebilirsiniz.
Birkaç damla gliserin tıkalı kulağı açmaya yardımcı başka bir seçenektir.
Şayet uçak yolculuğu esnasında kulağınız tıkanmışsa, kulaklardaki basıncı dengelemek için bol bol esneyebilir veyahut sakız çiğneyebilirsiniz.
Kulağınız sinüzit hasebiyle tıkanmışsa her şeyden önce sümkürürken fazla zorlamamaya dikkat etmelisiniz. Burnunuzu temizlerken ağzınızın açık olması gerekir.
10-15 dakikalık sıcak bir duş kulak tıkanıklığını gidermeye yardımcı olabilir. Buhar kulak kirini yumuşatabilir.
Art arda yutkunmak kulaktaki basıncı azaltmaya yönelik kolay reçetelerden biridir.
Ciddi tıkanmalarda alerji ilaçlarının kullanımı tıkanıklığı açmakta işe yarayabilir.
Yeniden kulak tıkanıklığına iyi gelen ancak biraz ustalık gerektiren başka bir metot daha vardır. Parmaklarınızla burun deliklerinizi kapatın. Ağzınızdan soluk aldıktan sonra hem ağzınız hem burun delikleriniz kapalı şekilde havayı burnunuzdan vermeye çalışın. Bu metot kulak tıkanıklığını açmakta tesirlidir fakat orta şiddette bir ağrıya kapı aralayabilir. Bilhassa uçak yolculuğu nedeniyle tıkanan kulaklarda birkaç defa tekrar ettiğinizde son derece tesirli bir yöntemdir.
Bir şekilde kulak kirini yumuşatmayı muvaffak olduktan sonra kulağınızı netlikle sivri objelerle karıştırıp temizlemeye çalışmayın. Kulak zarına zarar verebilirsiniz.
  Sinüzit ve Kulak Tıkanıklığı
Baş bölgesinde sinüsler ve kulaklar birbirleriyle irtibatlıdır. Sinüslerdeki tıkanıklık kulaklardaki basıncı etkiler. Sinüzit rehabilitasyonu tıkalı kulaklar için de deşarj olma sağlayacaktır.
Sinüsleri kurutmamaya, nemli tutmaya çalışın. Günde birkaç kez burun spreyi kullanmak ya da yüzünüze nemli ve ılık bir bez koymanız sinüzit ağrısı ve baskısını kaldırabilir. Gün içerisinde bol su içmeyi savsaklamayın.
Burun spreyleri veya tıkanıklık giderici (dekonjestan) ilaçlar hem sinüsleri hem de kulak tıkanıklığını açmaya yardımcı olabilir. Ancak bu tür spreyler en fazla 3 gün ya da doktorun önerdiği müddet kadar kullanılmalıdır.
Çok sıcak ya da çok soğuklardan kaçınmak sinüslerle alakalı kulak tıkanıklarının kötüye gitmesini engelleyecektir. Sinüzit ve kulak tıkanıklığı probleminiz varsa çok soğuk ya da çok sıcak ortamlardan kaçınmanız önerilir.
Sinüsleriniz tıkalıysa başınızı öne eğmekten kaçının. Egzersiz, yoga benzeri başın öne eğilmesini gerektiren aktiviteleri ertelemeniz gerekebilir.
Kulak Tıkanıklığını Geçiren Hareketler
Uçakla yolculuk yaparken ya da bir asansöre bindiğinizde ani irtifa farklığı kulaklarınızı tıkayabilir. Böyle bir vaziyette emelsizce parmaklarınızla kulaklarınızı kurcalamak yerine çeşitli yüz ve ağız hareketleri yaparak kulaklarınızın daha tez açılmasını sağlayabilirsiniz.
Kulak tıkanıklığı için tekliflen bu hareketlerin nasıl yapılacağından emin olamıyorsanız ilk önce doktorunuza müracaat edebilirsiniz.
Esneme Hareketi
Kulaklarınız tıkandığında esnemek kulakları açmakta son derece tesirli hareketlerden biridir. Uykunuz gelmiş olsun olmasın, biraz zorla da olsa esnemek için ağzınızı genişçe açıp damağınızı serbest bırakarak esnemeyi deneyin.
Şayet esnemeyi muvaffak olursanız kulağınızdaki östaki borusunu açmış olursunuz. Bu şekilde kanallardaki basınçlı hava azalacak ve tıkanıklık geçmeye başlayacaktır. Kulağınızdaki basınç tamamiyle ortadan kalkana dek esnemeye devam edin.
Şayet esnemekte başarılı olamıyorsanız, ağzınızı esner gibiaçmanız da östaki kanallarını açmaya yardımcı olabilir.
Çiğneme Hareketi
Sanki büyük bir ekmek parçası çiğniyormuş gibi dişlerinizi sıkıp bırakın ve dudaklarınızı hareket ettirin. Bu hareket kulaklardaki basınç hissini azaltıp östaki borularının açılmasını sağlayabilir.
Harbiden ağzınıza çiğneyecek bir yiyecek atmak ya da sakız çiğnemek de aynı işi görecektir. Ancak el altında çiğneyecek bir yiyecek yoksa en iyisi çiğner gibi yapmaktır.
Valsalva Manevrası
Valsalva manevrası hava basıncındaki değşiklik sonrası tıkanan kulakları, yine östaki kanallarını açarak, deşarj olabilir. Burun deliklerinizi baş ve işaret parmağınızla sıkın, ağzınızı kapatın ve burnunuzu temizler gibi burnunuzdan dışarı doğru hava vermeye çalışın.
Elbette burun delikleriniz kapalı olduğundan dışarı hava veremeyeceksiniz ancak havanın dışarı çıkamaması kulağınızdaki basıncı dengelemeyi sağlayacaktır.
Sakın kulak zarına zarar verecek kadar şiddetli biçimde soluk vermeyin. Kualğınız açılana dek hareketi birkaç sefer tekrarlayabilirsiniz.
Yutma / Yutkunma
Dilerseniz bir içecek veyahut yiyecek yardımıyla yutkunmak veyahut yalnızca tükürüğünüzü yutmak östaki borularını açmayı sağlayabilir. Aslında kulaklarınızın tıkanacağını hisseder hissetmez yutkunmaya başlamanız, daha en baştan kulak tıkanıklığını önleyebilir.
Mesela bir uçakta iniş veyahut kalkış vakiti bir bardak sudan ufak yudumlar almak kulaklarda hava basıncını tümden önleyebilir. Uçak sabit bir yüksekliğe ulaşana dek birkaç saniyede bir yutkunmanız da işe yarayacaktır.
Dikkat Edilmesi Gerekenler
Aşağıdaki suallerden rastgele birine ‘evet’ yanıtı verdiğiniz takdirde kendi kendinize kulak tıkanıklığını açmaya çalışmak yerine bir kulak burun boğaz doktoruyla müzakereniz önerilir:
Duyma kaybı var mı?
Baş dönmesi var mı?
Kulaklarınız acıyor mu?
Kulaklarınızda çınlama var mı?
Kulaktan akıntı geliyor mu?
Şayet hanede uyguladığınız rehabilitasyon işe yaramıyorsa daha kuvvetli bir ilaca ya da doktorun kulağı yıkamasına ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Bu vaziyette doktorunuzla görüşerek kulağınızı temizletebilirsiniz.
Çocuklarda Kulak Tıkanıklığı Nasıl Geçer?
Çocuklarda mesele kulak kiri değilse, kulak tıkanıklığı ekseriyetle soğuk algınlığı, sinüzit gibi bir enfeksiyon nedeniyle görülür. Bu tip kulak tıkanmalarına burun tıkanıklığı da eşlik edebilir ve tıkanıklık bir iki hafta sürebilir. Şayet tıkanıklık bir haftadan uzun sürmüşse vaziyetin alerjik olduğu da düşünülebilir. Hane hayvanı ya da saman nezlesi gibi sebepler tıkanıklığın nedeni olarak akla gelebilir.
Çocuklarda kulak tıkanıklığını gidermek önce öncelikle doktorla görüşmek, fikrini ve onayını almak son derece ehemmiyetlidir. Çocuğun kulağına herhangi bir cisim sokmamak ve emin olmadığınız sürece hiçbir ilaç ve yöntemi doktora müracaat etmeden kullanmamak en iyisidir.
Şayet enfeksiyon veya alerjik nedenlerle çocuğunuzun kulakları tıkalıysa 2-3 damla tuzlu su damlatarak (bir bardak ılık suya yarım çay kaşığı tuz karıştırılır) çocuğun burnunun akması ve tıkanmaya kapı aralayan mukusun yumuşaması sağlanabilir.
Yatarken çocuğun yastığı (ve başı) biraz yüksek tutulursa gece süresince tıkanıklığın vereceği rahatsızlık azaltılabilir.
Çocuğunuzu bolca sıvı almaya teşvik etmelisiniz. Bilhassa çorba gibi ılık, sıvı besinler mukusu inceltmekte yararlı olur.
Tıkanıklık ağrıya sebep oluyorsa rastgele bir ilaç vermeden önce kesinlikle doktora müracaat edin.
Çocuğun yanında sigara içilmesine netlikle müsaade etmeyin.
Kulak Tıkanıklığı Neden Olur ? Nasıl Geçer?
0 notes
Text
İshal olunca ne yapmalı ?
İshal olunca ne yapmalı ?
İshal, bilhassa de bir enfeksiyondan dolayı kaynaklanıyorsa, birkaç gün içerisinde kendiliğinden geçecektir. Çocuklarda iyileşme müddeti çoklukla 5-7 gün arasında değişir ve seyrek 2 haftayı aşar.
  Yetişkinlerde iyileşme müddeti 2-4 gündür arasındadır ancak bir takım enfeksiyonlar bir hafta veyahut daha uzun müddetlerde iyileşebilir. İshalin iyileşmesini beklerken siz de bir takım tedbirler alarak süreci daha kolay atlatmaya çalışabilirsiniz.
İshalin belirtilen müddette geçmediği ve daha uzun sürdüğü vaziyetler daha ciddi bir sıhhat meselenini işaret edebileceğinden, kesinlikle bir doktorla görüşülmelidir. İshalle alakalı başka bir ehemmiyetli nokta da, yetişkinlere tekliflen ishal rehabilitasyonları ile çocuklara önerilecek rehabilitasyon biçimlerinin aynı olmayabileceğidir. Çocuk ve bebekler ishal olmuşsa, zaman kaybetmeden bir doktora müracaat edilmelidir.
Bol Sıvı Tüketin
İshal süresince vücut çokça su ve tuz kaybedebilir. İshalin yanı sıra, özellikle kusma da varsa, vücudun susuz kalmasını önlemek yerine bol bol sıvı tüketmek gerekir. Su içerken, tek seferde çok su içmek yerine gün boyu sık sık fakat yudum yudum su içilmesi önerilir.
Suyun yanı sıra su, tuz ve şeker içeren diğer sıvıları da tüketebilirsiniz. Tuz sıvı kaybını yavaşlatırken şeker de vücudun tuzu emmesini sağlar. Suyla karıştırılmış, posasız meyve suyu, sporcu içecekleri veya yağsız tavuk suyuna çorba gibi sıvıları da içebilirsiniz. Yeterince sıvı aldığınız takdirde idrarınız açık sarı hem de renksiz olacaktır.
Evde kendiniz de bir sporcu içeceği hazırlayabilirsiniz. Elma suyuna bir çay kaşığı kadar tuz atarak içebilirsiniz. Bu kadarcık tuz içeceğin tadını bozmaz ancak vücudun su tutmasını sağlamaya yeterlidir. İçecekleriniz soğuk değil de oda sıcaklığında olursa daha iyidir.
  Uzak durulacak içecekler: Kafeinli veya şekerli içecekler, içkili içecekler, süt ve diğer süt ürünleri uzak durmanız gerekenler listesindedir. Bu tip içecekler ishali kötüleştirebilir. Probiyotik içeren yoğurt ve kefir dışında süt ve süt ürünleri ishali kötüleştirebilir zira ishal geçici olarak bir laktoz intoleransına kapı aralayabilir.
Çocuk ve bebeklerde vücudun susuz kalmaması son derece ehemmiyetlidir. Kusuyor olsalar dahi çocuklara sık sık su yudumlatılmalıdır. Böyle bir vaziyette az bir miktar su bile, hiç su içmemelerinden iyidir. İshalken çocuklara meyve suyu ya da gazlı içecekler önerilmez çünkü bu tip içecekler çocuklarda ishali kötüleştirebilir.
Meme emen ya da biberonla beslenen bebeğiniz ishalse, bebeği her vakitki şekilde beslemeye devam faktörüz önerilir.
Bebek ve küçük çocuklarda ishal görüldüğü takdirde doktora danışmanız, çocuğun susuz kalmaması için ne tür tedbirler alabileceğinizi ve su kaybı belirtilerini öğrenmeniz ehemmiyetlidir.
Oral Rehidratasyon Çözeltileri
Vücudun susuz kalma ihtimali varsa (sözgelimi yaşlılarda) ya da su kaybı belirtileri çoktan görülmeye başlamışsa, doktorunuz veya eczacınız oral rehidratasyon çözeltilerinden kullanmanızı önerebilir.
Oral rehidratasyon çözeltileri küçük paketlerde toz şeklinde bulunur ve eczanelerde reçetesiz olarak satılır. Suyla karıştırılarak içilir ve vücudun kaybettiği tuz, şeker ve diğer ehemmiyetli minerallerin tekrar yerine koyulmasını sağlarlar.
Bu çözeltiler çocuklara da verilebilir ancak ne miktarda içecekleri çocuğun yaş, boy ve kilosuna göre değişecektir. Bu yüzden çözelti vermeden önce doktora veya güvendiğiniz bir eczacıya danışmanız gerekir.
Probiyotikler
Bazı yoğurt ve gıda desteklerinde bulunan probiyotiklerin ishalin kesilme sürecini hızlandırdığı görülmüştür. Probiyotikler bağırsaklardaki faydalı bakterilerin yerini doldurur.
Ancak ele geçirilen bilgiler ishale karşı probiyotiklerin pozitif tesirini daha yüzde yüz olarak ispat etmemiştir. Diğer taraftan yapılan araştırmalar probiyotiklerin, antibiyotik kullanımından sonra ortaya çıkan ishali önlediğini göstermektedir.
İshal İlaçları
Çoğu zaman ishal ilacına gerek kalmadan işler yoluna girse de doktorunuza ya da eczaneye müracaat ederek alınacak ishal ilaçlarıyla iyileşme sürecini hızlandırmak olasıdır. Ancak ilaçların yan tesirleri, kullanım dozu ve müddeti konusunda ayrıntılı bilgi aldığınızdan emin olmalısınız. Bu ilaçlardan bazılarının kullanımı birkaç günle hudutlu tutulmalıdır.
İshal esnasında antibiyotik kullanılması önerilmez. Ancak virüs veya özel tür bir bakteri sebebiyle ishal görülmüşse antibiyotik işe yarayacaktır ancak buna da doktor karar vermelidir. Rastgele bir antibiyotikle ishal geçirilemez.
Çocuklar mevzubahis ise, çoğu ishal ilacı çocuklara önerilmez. Bu yüzden doktor önermediği sürece çocuğunuza ishal kesici ilaçlardan vermemelisiniz.
Katı Gıdalar
İshal esnasında katı gıda alınıp alınmaması ile ilgili uzmanların ara ara görüş ayrılığı yaşadığı doğrudur. Genel kanı kendinizi daha iyi hissettiğiniz anda katı gıda yemeye başlamanız gerektiğidir. İlk 24 saat yalnızca sıvı gıdalar önerilir. Hemen peşinden küçük ve hafif öğünlerle, yağsız ve baharatsız yiyeceklerle işe başlayabilirsiniz.
Tekliflen gıdalar: Patates, pirinç, muz, çorba, kızarmış ekmek, elma püresi ve haşlanmış sebze ishal olan kişilere en çok tekliflen katı gıdalardır. En çok tuzlu yiyecekler önerilir.
İştahınızı kaybettiyseniz katı gıda tüketmek için kendinizi zorlamamalısınız ancak sıvı tüketmeye ara vermemelisiniz. İshal beklediğinizden daha uzun sürmüşse yediklerinizi gözden geçirmeniz gerekiyor olabilir.
Tam hububatlar, esmer pirinç gibi lifli yiyecekler, yağlı veya çok tatlı gıdalar vaziyeti kötüleştiriyor olabilir. Bunların dışında size dokunduğunu düşündüğünüz rastgele bir gıdayı da kesmeyi tecrübe edebilirsiniz.
Çocuklar şayet çok sıvı kaybetmişse yeterince sıvı vermeden katı gıdaya geçiş yapmamanız önerilir. Sıvı kaybı belirtileri ortadan kalktıktan sonra tekrar normal beslenmelerine dönebilirler.
Şayet çocukta sıvı kaybı belirtisi yoksa fakat iştahsızsa, çocuğa sıvı vermeye devam edin ve katı gıdaya geçmeden önce iştahının yerine gelmesini bekleyin.
İshal İçin Menü Teklifi
İshal esnasında çoğu zaman iştahınız yerinde olmayacaktır. Ancak vaziyet böyle değilse dahi yediklerinize dikkat etmek hem ishalin ivedi geçmesi için hem de vücudun besinsiz ve susuz kalmaması açısından ehemmiyetlidir.
Yukarıda yenilmesi ve yenmemesi gerekenler ile ilgili kısaca bilgi verilmiş olsa da, ishal olmuş kişilerin nasıl beslenebileceğine konusunda örnek bir menü incelemek de yararlı olacaktır.
Kahvaltı: Sade bir kahvaltı hem iyileşmeyi hızlandıracak hem de sıhhatiniz için ihtiyaç duyulan besinleri almanızı sağlayacaktır. İshal esnasında kaybedilen elektrolitlerin yerine koyulmasını kolaylaştıracak, potasyum zengini muzu kahvaltıda yiyebilirsiniz. Muzun yanında bir filim kızarmış beyaz ekmek de tüketilebilir. Gündelik hayatınızda beyaz ekmek yerine kepekli, hububatlı ekmekler tüketiyor olabilirsiniz ancak ishal yakıntısı varsa bu alışkanlığınıza ara vermeniz daha iyi olur. Mideniz lif zengini tam hububatların sindiriminde zorlanabilir.
Öğle ve Akşam yemekleri: Öğle ve akşam menülerinde fazla lif içermeyen, sade menülerle devam etmelisiniz. Elma püresi, fırında patates (tuz dışında, acı olmayan bir baharat ekebilirsiniz), haşlanmış havuç veya pirinç lapası yenilebilir. Fırında pişmiş veyahut haşlanmış tavuk ve (terbiyesiz) çorba da menüye ilave edebilir. Tabii bu yiyeceklerin hepsini tek bir öğünde tüketmeniz gerekmez, az ve sık yemeniz daha iyidir. İshal olan kişilere süt ve süt ürünleri önerilmez ancak yoğurt istisnadır. Yoğurttaki iyi bakteriler ishalin iyileşmesine yardımcı olur.
İshal olmuşsanız, gün boyu ufak ufak yiyecek atıştırmanız ve bir oturuşta büyük porsiyonlar yemeye çalışmamanız gerekir. Bu şekilde yiyeceklerin hazmı kolaylaşır. Zaman zaman antibakteriyel özelliği kuvvetli, kurutulmuş yaban mersini atıştırabilir veya papatya çayı da içebilirsiniz.
Kronik İshalde Uzak Durulması Şart olan Yiyecekler
Sadece beslenmede yapılan farklıklar kronik başka bir deyişle sık tekrarlayan ve uzun süren ishal yakıntınını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Ancak bazı yiyeceklerden sakınmak belirtileri hafifletmekte tesirli olabilir. Kronik ishalde tedavi tasarısı bir doktor tarafından belirlenmelidir.
Bağırsak hastalıkları, uzun süren enfeksiyon, gıda intoleransı gibi nedenler kronik ishale sebep olabilir. Kronik ishal hastalarının uzak durması şart olan yiyecek türlerini genel olarak sıralayalım.
Yağlı yiyecekler: Patates kızartması gibi yağda kızartılmış yiyecekler, tatlı çörek benzeri pastane işi yağlı gıdalar, krema ya da etin yağlı bölümleri ishali tetikleyebilir.
Süt ürünleri: Kronik ishali olan kişilerin, çoğu defa doktorun da teklifiyle bazı gıdaları beslenmelerinden eleyerek herhangi bir gıda intoleranslarının (hassasiyetlerinin) olup olmadığını ortaya çıkarmaları gerekir. Süt ve süt ürünleri ishale sebep olduğu bilinen gıdalar arasındadır. Süt, yoğurt, peynir, dondurma benzeri gıdaları tükettikten sonra ishal yakıntısı başlıyorsa bu durum laktoz intoleransına işaret ediyor olabilir.
Buğday ve benzeri hububatlar: Ekmek benzeri, buğday unu ile hazırlanan yiyecekler, glüten hassasiyeti olan kişilerde ishale sebep olabilir. Glüten buğday ve benzeri hububatlarda bulunan bir protein türüdür. Buğdayın huzursuz bağırsak belirtininden muzdarip olan kişilerde de ishale sebep olduğu bilinmektedir. İshal sırasında buğdaylı yiyecekler yerine patates veya pirinç tüketilmesi önerilir.
Acı yiyecekler: Acı biber, acı baharat ya da acı sos gibi her türlü acı gıda ürünleri ve kederli yemekler ishali kötüleştirebilir.
Lifli yiyecekler: Brokoli, karnabahar, mısır benzeri lif itibariyle zengin sebze ve meyveler ile fasulye, soğan, sarımsak, lahana gibi gaz yapan sebze ve gıdalar ishali kötüleştirebilir.
İshal olunca ne yapmalı ?
0 notes
Text
Ayağımın Yan Tarafında Ağrı Var.
Ayağımın Yan Tarafında Ağrı Var.
Ayağın yan tarafında (iç veya dış) ağrı hissedildiğinde bunun birkaç farkı nedeni olabilir. Ufak bir kaza veya yaralanma sonrası ayağın ağrıması dışında, ortada görünür bir sebep yokken ortaya çıkan ve giderek artan bir ağrının varlığı da mevzubahis olabilir.
  Bu tip belirtiler ağrının kaynağını keşfetmeye yardımcıdır. Sebebini bilmediğiniz, bir türlü geçmeyen veya gittikçe artan ayak ağrılarında bir ortopedi ve travmatoloji uzmanı ile müzakereniz gerekir.
Kötü ayakkabı seçiminden düztabanlığa dek sayılabilecek genel ayak ağrısı nedenleri ile ilgili daha detaylı bilgi için ‘Ayak Ağrısı Neden Olur?‘ başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz. Bu yazımızda ise ayağın yan tarafında ağrıya kapı aralayabilecek yaygın sebepleri inceleyeceğiz.
Stres Kırıkları
Stres kırıkları ayağın dış tarafındaki ağrıların sık rastlanan sebeplerinden biridir. Çoklukla spor yaparken daimi tekrarlanan hareketler sebebiyle oluşan, ayak kemiklerinden birindeki küçük bir kırık nedeniyle ortaya çıkar. Ağrının yeri hangi kemiğin etkilendiğine bağlı olarak değşiklik gösterir. Stres kırıkları nedeniyle ayağın yan tarafında oluşan ağrılar çoğunlukla hafif bir ağrı olarak başlayıp vakit içerisinde gittikçe kötüleşme eğilimi gösterirler.
Bilek Burkulması
Bilek burkulmalarının pek çoğuna ayak ağrısı da eşlik eder. Bilek burkulmasından dolayı ayaktaki çeşitli bağlar etkilenir. Bu bağların zarar görmesiyle beraber hem ayağın dış – yan tarafında ağrılar görülür hem de burkulmanın şiddetine göre şişme veya çürüme gibi başka belirtiler de ortaya çıkabilir.
  Peroneal Tendinit
Peroneal tendinitte ayağın dış yan tarafında ve topuk etrafında ağrılar görülebilir. Ayaktaki peroneal tendonların tekrar tekrar zorlanması ve bunun neticeninde tahriş, irin gibi istenmeyen neticelerin doğmasıyla oluşur. Uzun mesafeli koşular, ayak bileği burkulması, adale balanssızlığı gibi etmenler peronel tendinite sebep olabilir. Tendinitten meydana gelen ayağın yan tarafındaki ağrılar ilk önce hafif ağrılar olarak başlar. Zamanla, haftalar veyahut aylar içerisinde, git gide ağrının kötüleştiği görülebilir. Bu ağrı en çok sabahları ve hareketle birlikte hissedilir. Dinlenme ağrıyı dindirir.
Ayak Bunyonları
Bunyonlar ayak baş parmağı yanında şekil bozukluğu ve ağrıya kapı aralayan başlıca sebepler arasındadır. Ayak baş parmağı içe ve diğer parmaklara doğru döner. Bu da baş parmağın alt kemiğinin dışa doğru fırlamasına kapı aralar. Baş parmakta oluşan bu çıkıntı ile beraber ağrı, irin, kızarıklık ve şişme oluşur.
Nasırlar
Ayağın değişik bölgelerinde nasır oluşabilir fakat ekseriyetle ayağın yan tarafında çıkar ve ağrıya da neden olur. Mesela yanlış ayakkabı seçimi yüzünden, ayağın daimi sürtünmeye maruz kalan bölümünde cilt kendini savunmak için sertleşir ve böylelikle nasır oluşur. Nasır cildi savunur belki fakat nasır üzerine baskı olduğunda ağrı oluşur.
Artrit (Eklem İltihaplanması)
Ayak eklemlerindeki iltihaplanma ayağın değişik bölgelerinde ağrıya neden olabilir ancak en çok ayağın yan tarafında ağrıya kapı araladığı bilinmektedir. Yaygın artrit tiplerinden romatoid artrit en sık karşılaşılan ve vaziyetin ciddiyetine göre ağrının zaman zaman ortaya çıkıp kaybolduğu romatizmal hastalıklardandır.
Tarsal Ortak yönetim
Ayağın yan tarafında ağrıya kapı aralayan sebeplerden biri de ‘tarsal ortak yönetim’ denilen, ayak arkasındaki kemiklerde normal olmayan bir biçimde, kemik ya da kıkırdak yoluyla bir birleşme olmasıdır. Ayrı olması şart olan kemikler birleşmiştir. Tarsal koalisyon çoğunlukla doğuştan olur ve sebebi de net olarak bilinmemektedir. Daha nadir olarak tarsal ortak yönetim enfeksiyon veyahut artrit gibi nedenlerle sonradan da oluşabilir. Yaygın belirtileri arasında ayağın yan tarafında ağrı, bacak adalelerinde spazm, düztabanlık ve ayak bileğinin sık sık burkulması bulunur.
Tibialis Posterior Tendiniti
Ayağın iç tarafı süresince ağrı varsa, bu vaziyet tibialis posterior isimli tendonun iltihaplandığının veya yıprandığının bir işareti olabilir. Tendonlar adaleleri kemiklere bağlar ve tibialis posterior, yürürken ayağı destekleyen, ehemmiyetli bir tendondur. Bu tendon görevini yapamaz başka bir deyişle ayak kemerini artık destekleyemez hale geldiğinde, ortaya düztabanlık ve ağrılar çıkar. Ağrılar ayağın iç tarafında ve ayak bileğinde olabilir. Hareketle birlikte ağrırlar artar ve koşma gibi aktiviteler çok zorlaşabilir.
Ayağımın Yan Tarafında Ağrı Var.
0 notes
Text
Spastik Kolon Nedir?
Spastik Kolon Nedir?
Spastik kolon terimi, bağırsakta işlev bozukluğunu anlatan ‘irritabl bağırsak belirtisi’ (kısaca İBS) için kullanılan diğer bir terimdir. Bu belirtide bağırsakların kendisinde bir mesele yoktur.
  Bağırsaklar incelense, mikroskop altında dahi tamamiyle sıhhatli gözükecektir. Oysa bir yandan da bağırsakların işlevinde aksamalar vardır.
Bunun manası, sağlam bağırsaklara karşın hastada sık sık karın krampları, karın ağrısı, şişkinlik, kabızlık ve ishal benzeri yakıntılar alana gelir. İBS’nin bir diğer isimi da huzursuz bağırsak belirtisidir. Tüm bu terimler aynı rahatsızlığı tanımlar. Spastik kolon terimi daha daha önceki bir terimdir.
Geçmişte spastik kolon denilirken rahatsızlığa şimdilerde irritabl bağırsak belirtisi denmesinin nedeni, tıp dünyasının yeni bir anlayışı yansıtmak istemesinden kaynaklanmaktadır. İBS hem fiziksel hem de zihni nedenleri olabilen, hastaların doktora müracaat etmesini gerektiren, hayal ürünü olmayan bir rahatsızlıktır. Oysa çoğu kişi bu rahatsızlığın farkında dahi olmadan, yakıntıları ‘yapım böyle’ diye kabul ederek, doktora görünme ihtiyacı duymaz.
İkinci olarak “spastik kolon” terimi bağırsak adalelerinin adalemelerindeki, hareketliliğindeki artışı anlatmaktadır. Bu adalemelere spazm da denir. Oysa İBS’de her vakit bu adalemelerde artış görülmez. İBS’de bağırsak adalelerinin hareketliliğinde azalma da olabilir. Dolayısıyla önceden kullanılan spastik kolon terimi rahatsızlığı adlandırmak için her vaziyet için geçerli, doğru bir ifade olmaz.
  Yukarıda sözü geçen tüm bu nedenlerle, son zamanlarda spastik kolon terimi daha çok halk arasında söylenmeye devam ederken, tıp dünyasında aynı rahatsızlığın isimi ‘irritabl bağırsak belirtisi’, kısaca İBS olarak geçmeye başlamıştır.
Spastik kolonun nedeni ve şiddeti kişiden kişiye göre değişir. Rehabilitasyon ile belirtilerin giderilmesi amaçlanır ve bunun için kişinin beslenme şeklini değiştirmesi, fiziksel aktivitelerini artırması, stresle baş etmeyi öğrenmesi ve çeşitli ilaçları kullanması önerilebilir.
Spastik Kolon Neden Olur?
Spastik kolon çoğunlukla geç ergenlik veya erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Çeşitli araştırmalar neticesi, kadınlarda spastik kolon rahatsızlığına, erkeklere oranla 2 kat daha fazla rastlandığı belirlenmiştir. Bu durum spastik kolon ile hormonal farklıklar arasında bir irtibat olabileceğini akla getirir.
Diğer taraftan bu rahatsızlıktan mustarip kişilerin doktora pek gitmediği ve kadınların daha özenli davranarak erkeklere mukayese et daha çok doktora müracaat etmeleri sebebiyle, neticelerin bu şekilde çıktığı kuramı de ağır ağır dağılmaktadır. Spastik kolon yakıntısının her iki cinste de benzer oranda görüldüğünü müdafaa eden araştırmacılar da vardır.
Mide-bağırsak sisteminde normalden daha kuvvetli veyahut zayıf adalemeler veya beyin ve bağırsaklar arasında sinyal gönderimindeki aksaklıklar ağrı ve rahatsızlıklara kapı aralayabilir. Olabilir demek zorundayız zira bugün hala tıp dünyası, spastik kolon rahatsızlığının tam olarak neden kaynaklandığını söyleyememektedir.
Uzmanlar birkaç meselenin bir araya gelip spastik kolon rahatsızlığına sebep olduğu ile ilgili hemfikirdirler. Bununla beraber, spastik kolon (veyahut huzursuz bağırsak belirtisi) kansere sebep olan veya cerrahi müdahale gerektiren bir rahatsızlık değildir. Fiziksel bir anormallikten kaynaklanmaz ya da iltihabi bağırsak hastalığı kadar ciddi sonuçlar doğurmaz.
Yeniden de spastik kolon kronik bir hastalıktır ve ara sıra herkesin başına gelen kabızlık ya da mide bozulması gibi yakıntılara göre baş etmesi daha güçtür.
Irritabl Bağırsak Belirtinine Sebep olabilecek Etkenler
Fiziksel Sorunlar
Beyin ve bağırsak iletişimindeki sorunlar: Beyin ve bağırsaklar arasındaki sinyaller bağırsakların çalışma şeklini kontrol eder. Bu sinyallerle alakalı sorunlar spastik kolon belirtilerine kapı aralayabilir.
Bağırsak hareketliliği sorunları: Bağırsaklarda yavaş hareketlilik kabızlığa ve hızlı hareketlilik de ishale sebep olabilir. Spazmlar karın ağrısına kapı aralayabilir. Spastik kolon mevzubahis olduğunda, stres nedeniyle veya yemeklerden sonra bağırsak hareketlerinde dramatik bir artış olabilir.
Ağrı duyarlılığı: İBS sorunu olanlarda bağırsaklar daha duyarlı olabilir ve bu vaziyette gaz veyahut dışkı gibi etkenler normalden daha çok ağrıya kapı aralayabilir. İBS’de beyin bağırsaktan gelen ağrı sinyallerini daha değişik işleyebilir.
Enfeksiyonlar: Mide-bağırsak kanalındaki bakteriyel bir enfeksiyon bir takım kişilerde IBS meselenin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Araştırmacılar neden bir takım kişilerde enfeksiyon sonrası IBS gelişirken diğerlerinde böyle bir vaziyetin görülmediğini daha tam olarak izah edememişlerdir.
İnce bağırsakta bakterilerin çoğalması: Normalde, ince bağırsakta az miktarda bakteri yaşar. Bu bakterilerin çoğalması veyahut bakteri türünde farklık olması gaz, ishal ve kilo kaybı gibi meselelere sebep olabilir. Bir takım uzmanlar bakteri çoğalmasının spastik kolona sebep olabileceğini düşünmektedir.
Vücut kimyevileri: İBS rahatsızlığı bulunan genç kadınlarda belirtiler daha şiddetli yaşanırken, İBS meselesi olan, menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda yakıntıların hafiflediği görülür. Bu vaziyet üreme hormonlarının IBS belirtilerini şiddetlendirdiğini düşündürtmektedir.
Gıda duyarlılığı: İBS meselesi olan bir hayli kişide karbonhidrat açısından zengin gıdalar, baharatlı veyahut yağlı yiyecekler, kahve veya içkili içecekler, belirtileri tetikleyen etkenler olarak belirlenmiştir. Ancak, bu tip gıda duyarlılığı olan kişilerde çoğunlukla gıda alerjisi belirtileri görülmez. Uzmanlar şeker veya safra asitlerinin yeterince emilmemesinin belirtilere sebep olabileceğini düşünmektedir.
Psikolojik Meseleler
Kaygı, çöküntü, panik bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu gibi yakıntıları olan kişilerde spastik kolon rahatsızlığına daha çok rastlandığı görülmüştür. Yeniden de ruh sıhhati ile spastik kolon arasındaki irtibat net şekilde heyetmiş değildir.
Bir kişide spastik kolon rahatsızlığı varsa, günlük hafif çatışmalar veya az miktar strese karşı dahi bağırsaklar şiddetli bir şekilde cevap verebilir. Stres, bağırsakta olan bitenlere karşı zihni daha duyarlı hale getirir. Diğer taraftan spastik kolon rahatsızlığı da stres düzeyini artırabilir.
Spastik Kolona Ne İyi Gelir?
Spastik kolonla baş etmek için çoğunlukla bir sıhhat uzmanı gözetiminde kişinin beslenmesinde ve hayat tarzında farklıklar yapması başlıca tekliflerdir. Bu konudaki bir takım genel tavsiyeleri sıralamaya çalışalım:
Lif alımını artırın: Lifli gıdalar bağırsaklardaki spazmları azaltmaya yardımcı olur ve bağırsak hareketlerini düzene sokar. Ancak bir yandan da aynı gıdalar ishal, gaz, şişkinlik, sancı gibi spastik kolon yakıntılarını tetikleyebilir. Bu yüzden bir kaç hafta içinde lif miktarını yavaş yavaş arttırarak lifli gıda tüketmeyi tecrübe etmek gerekir. Vücudunuz size doğru yola gösterecektir.
Stresi yönetin: Şayet stres nedeniyle spastik kolon yakıntılarınızda artış gözlemliyorsanız soluk alma tekniklerinden tutun yogaya varana dek tekliflen pek çok stresle baş etme yolundan birini tecrübe edebilirsiniz. Bazen kitap okumak ya da duş almak gibi kolay bir yol bile gevşemek yerine işinize yarayabilir.
Belirtileri tetikleyen yiyeceklerden kaçının: Şayet şişkinlik ve / veya gaz sorunlarıyla baş etmeye çalışıyorsanız, brokoli, lahana, karnabahar, fasulye ya da size rahatsızlık verdiğini bildiğiniz diğer gıdalardan kaçınmak en doğrusu olacaktır. Belirtileri tetiklediği bilinen diğer gıdalar arasında içkili içecekler, kahve, soda, çikolata, yağlı yiyecekler, süt ürünleri ve bazı şeker içermeyen tatlandırıcılar da sayılabilir.
Öğünleriniz düzenli olsun: Her gün öğünlerinizin aynı saatte olması bağırsakların düzenli şekilde işlemesini teşvik edebilir. İshal problemi varsa, az fakat sık yemek daha az problem yaşamaya yardımcı olabilir. Kabızlığa karşı ise lifli gıda tüketimi arttırılabilir.
Düzenli egzersiz yapın: Stresi ve depresyona kapı aralayan negatif duyguları azaltmanın yanı sıra, düzenli egzersiz yapmak bağırsakların normal şekilde çalışmasına da yardımcı olabilir.
Bol su için: Su hem vücudun susuz kalmasını önler hem de kabızlık gibi bir sorun varsa dışkıyı yumuşatarak yardımcı olabilir. Ayrı olarak lifli gıda tüketirken de gaz, şişkinlik, kabızlık gibi yakıntıları önlemek için de bol su içilmesi gerekir.
İshal ya da kabızlık için ilaç kullanılacaksa öncelikle bir doktora müracaat etmek en iyisidir. Bu tip ilaçların uzun müddetli kullanımı bağımlılık yaratabilir ve uzun dönemde sorunlara sebep olabilir.
Spastik Kolon Nedir?
0 notes
Text
Adet Gecikmesi Kaç Günde Olur?
Adet Gecikmesi Kaç Günde Olur?
Adet gecikmesi çoğu kez akla hemen gebelik ihtimalini getirir. Diğer taraftan gebelik dışında da adet gecikmesinin pek çok değişik nedeni olabilir.
  Gebelik, emzirme ve menopoz adet gecikmesinin ilk akla gelen, genel nedenleridir ancak kilo değişimi (kilo almak veyahut vermek), stres (duygusal stres ya da hastalık veya ağır egzersiz gibi nedenlerden meydana gelen fiziksel stres), kullanılan ilaçların yan tesiri ve hormonal problemler de adet gecikmesine sebep olabilir.
Başka bir sebep söylemek gerekirse, bir kadın doğum kontrol haplarını kullanmayı bıraktıktan sonraki birkaç ay süresince adet gecikmesi yaşayabilir. Tiroit problemleri veya böbreküstü bezleri hormonlarının düzeyleri gibi hormonal balanssızlıklar adet düzenini etkiler. Son olarak vücudun adet görmeyle alakalı bölümlerindeki kist veya urlar de adetle alakalı meselelerde rol oynuyor olabilir.
Adet Gecikmesinin Hesaplanması
Düzenli adet gören bir kadının adet döneminin 21 ile 35 gün arasında olması beklenir. Adet görülen ilk gün adet döneminin 1. günü olarak hesaplanır.
Sözgelişi 1 Mart’ta adet gören bir kadın normal şartlar altında, 22 Mart ile 05 Nisan arasında bir günde yine adet görmeyi bekleyecektir. Beklenen adet dönemi tarihi üzerinden 1 hafta geçmesine karşın adet görülmemişse, adet gecikmesinden söz edilebilir.
Genel olarak çoğu kadın 28 günde bir adet olmaktadır. Ancak pek çok kadının adet dönemi bu müddetten birkaç gün daha kısa veyahut uzundur. Dolayısıyla adet gecikmesi hesaplarken her kadının 28 günü temel alması doğru olmaz. Tam olarak bir gecikme mevzubahis olup olmadığını bilmek için adet döneminizin müddetinden de emin olmalısınız.
  Bir takım kadınlarda ise farkında olmadıkları, pek göze batmayan bir adet düzensizliği vardır. Rastgele bir ayda birkaç gün erken adet olmanıza karşın bir sonraki ay tam tersine, adet dönemi birkaç gün gecikebilir. Bu vaziyette da doğru bir hesaplama yapılamayacaktır.
Yeni adet görmeye başlamış genç kızlarda ise, vücut adet dönemlerini düzene sokuncaya dek adet gecikmesi olması veya birkaç ay hiç adet görememe gibi vaziyetler normaldir. Vücudun kendini ayarlaması, hormonların adet dönemlerini bir düzene sokması aylar ve hem de 1-2 sene alabilir. Dolayısıyla yeni adet görmeye başlamış olan genç kızlar birkaç sene süresince adet gecikmesi ile ilgili endişelenmemelidir.
Dolayısıyla öncelikle adet döneminiz kaç günde bir tam olarak bilmeli, hemen peşinden adet düzensizliğiniz olup olmadığını da hesaba katmalısınız. Bu şekilde ayın kaçında adet olmayı beklediğinizi ortaya çıkardıktan sonra adetinizin gecikip gecikmediğinden emin olabilirsiniz. Ters takdirde yalnızca yanlış hesap yaptığınız için boş yere endişelenebilirsiniz.
Adet Gecikmesi Nedenleri
Kadınların çoğu bir yıl içerisinde 11 ila 13 kere adet dönemi yaşar. Sizin vaziyetiniz farklı olabilir. Yıl içerisinde bu rakamdan daha az ya da çok adet döneminiz oluyor olabilir. Adet gecikmesinden veya adet düzensizliğinden söz ederken sizin kendi adet düzeninizin özelliklerine göre düşünmeniz gerekir.
Bebek sahibi olmayı düşünmeyen bir kadın için adet gecikmesi paniğe kapı aralayabilir. Zira adet gecikmesinin başlıca nedeni gebeliktir. Oysa hemen gebeliğin söz konusu olduğu fikrine kapılmadan önce gözden geçirilmesi şart olan, adet gecikmesine sebep olabilecek değişik sebepler vardır.
Gebelik dışında adet gecikmesine kapı aralayan diğer sebeplere yakından bakalım.
Fazla Kilo Kaybetmek veyahut Yoğun Egzersiz Yapmak
Egzersiz veyahut perhiz neticesi hızlı bir şekilde kilo vermek adet gecikmesine ve adet düzensizliğine sebep olabilir. Vücutta östrojen hormonu imalatı ile kilo arasında yakın bir ilişki vardır. Östrojen düzeylerinin düşmesi adet gecikmesine neden oluyor olabilir.
Vücuttaki yağ oranı çok düşükse adet gecikmesi ihtimali de fazlalaşır. Bu gibi vaziyetlerde sıhhatli kiloya dönmek adet düzensizliğini ortadan kaldırabilir.
Vücut kitle indeksinin aniden değişmesi, anoreksiya ya da bulimia gibi yeme bozuklukları adet gecikmesi nedenleri arasındadır.
Yeme bozuklukları dışında bir maraton ya da fizik gücü isteyen başka bir spor etkinliğine hazırlanma süreci de adet gecikmesine sebep olabilir. Doğanın vücudu savunma şeklidir bu. Yoğun fiziksel stres altında vücut yumurtlamayı keser, östrojen imalatını azaltır ve adet görülmemesini sağlar.
Yetersiz Beslenmek
Diyet yapan, diyet hapı kullanan ya da şartları gereği yeterince iyi beslenemeyen kadınlarda düşük kalorili beslenme, vücutta düşük yağ oranı ve yüksek enerji ihtiyacı ile beraber adet gecikmesi görülebilir.
İştahı bastıran diyet hapları yemek yemeyi engellerken bu arada kalori alımını da engelleyerek adet gecikmesinde rol oynayabilir.
Fazla Kilolar
Adet gecikmesinde sık rastlanan nedenlerden biri ani kilo kaybıdır ancak tıpkı kilo kaybı gibi fazla kiloların da adet gecikmesinde tesirli olduğu vaziyetler vardır. Vücuda pek çok zararı olan fazla kilolar hormonları etkiler ve hormonal değişimler adet gecikmesine ve adet düzensizliğine kapı aralayabilir. Kilo vermek ve ideal kiloya inmek adetlerin düzene girmesini sağlayabilir.
Stres
Stresin adet gecikmesine sebep olabileceği sadece bir söylenti değildir. Beynin hormonları tertip eden bölgesi stresten etkilendiğinde bu vaziyet adeti tertip eden hormonları da etkileyebilir. Sevilen bir kişiden ayrılma, bir yakının vefatı, taşınma, boşanma gibi sarsıcı olaylar adet gecikmesine de neden olabilir.
Taşınma, tatile çıkma, iş değiştirme veyahut okul imtihanları da yeniden adet düzenini etkileyebilecek hayat biçimi farklıkları veya stres nedenleri arasındadır.
Tiroid Bezi Konusunda Meseleler
Tiroid bezi vücutta boyun bölümünde bulunur ve metabolizmayı tertip eder. Tiroid bezi ayrı olarak, işlerin yolunda gitmesini sağlamak üzere vücuttaki pek çok sistemle etkileşim halindedir. Tiroid hormonlarında rastgele bir şekilde balanssızlık olduğunda uyku bozuklukları, kilo değişimi, adale problemleri, kolesterol meselesi gibi farklı belirtilerin yanı sıra adet gecikmesi de görülebilir.
Polikistik Over Belirtisi
PKOS bir hormon balanssızlığıdır ve yumurtlamayı engeller. Östrojen, progesteron ve testeron düzeylerinde farklıklar olur. Polikistik over belirtisi adet görülmemesine, adet gecikmelerine ve adet düzensizliğine kapı aralayabilir. Yüz ve göğüste kıllanma, kilo vermede zorlanma veyahut gebe kalmakta güçlük çekme gibi başka belirtileri de vardır.
 Doğum Kontrol Metotlarının Yan Tesirleri
Doğum kontrol hapları vücutta hormonal farklıklara sebep olarak adet gecikmesine kapı aralayabilir. Bilhassa hap kullanmaya yeni başlayan kadınlarda bu yakıntı görülebilir.
Tıpkı başlarken olduğu gibi doğum kontrol hapı kullanmayı bırakırken de bu tip yakıntıların ortaya çıkması beklenebilir zira vücudun hormonları yine tertip etmesi gerekir. Hap bırakıldıktan sonraki birkaç ay içerisinde adetler yine düzene girecektir.
Sadece doğum kontrol hapı değil, doğum kontrol iğneleri veya implantları da adet gecikmesi gibi bir yan tesire sebep olabilir.
Çölyak Benzeri Kronik Hastalıklar
Glüten intoleransı ile karakterize olan Çölyak hastalığı gibi kronik hastalıklar, şayet kontrol altında değilse ve herhangi bir rehabilitasyon uygulanmıyorsa, vücudun genel sistemi üzerinde bir stres oluşturacaktır. Bunun neticesi olarak adet gecikmeleri yaşanabilir. Eğer kronik bir rahatsızlığınız varsa, rahatsızlığın kontrol altına alınması adetlerin düzene girmesinde tesirli olabilir.
Menopoz
Menopoza giren kadınlar, hayatlarının artık yumurtlamayacakları dönemine ulaşmışlar demektir. Çoğunlukla 40’lı yaşlarda, son adetin görülmesinden itibaren 1 sene geçmesiyle menopoz tanısı koyulabilir. Ancak menopoz aniden başlamaz. Menopoz öncesi dönemde (perimenopoz) adet düzeninde farklıklar başlar. Adet gecikmeleri de görülebilir.
Adet Gecikmesinin Rehabilitasyonu
Cinsel olarak aktif bir kadın adet gecikmesi yaşıyorsa öncelikle bir gebelik testi yaptırması gerekir. Eczaneden tedarik edilecek gebelik testleri hanede kolayca uygulanabilir. Eğer gebelik ihtimali yoksa adet gecikmesine neyin kapı araladığı araştırılmalıdır.
İhtiyaç duyulan kontrol veya hormon ya da kan testleri yapılmadan, bir kadında neden adet düzensizliği olduğu veya kişinin adetinin neden geciktiği doğru şekilde belirlenemez. Dolayısıyla kendi kendinize endişelenmek yerine en iyisi doktor kontrollerini aksatmamak olacaktır.
Her ne kadar burada sıralanan nedenler adet gecikmesini izah eder gibi görünse de, en doğru teşhis ancak bir jinekolog tarafından koyulabilir. Sözgelimi, siz ani kilo verdiğiniz için adetinizin geciktiğini düşünebilirsiniz ancak kilo kaybına rağmen farklı bir sebepten dolayı da adetiniz gecikiyor olabilir.
Adet gecikmesi söz konusu olan kadınlarda, eğer altta yatan farklı bir rahatsızlığa rastlanmamışsa, çoğu zaman doktorun önerdiği çeşitli hormon destekleriyle adetin yine düzene girmesi sağlanır.
Adet Gecikmesi Kaç Günde Olur?
0 notes
Text
Bebeklerde Kulak Kaşıntısına karşı yapılacaklar
Bebeklerde Kulak Kaşıntısına karşı yapılacaklar
Minik bebeğiniz kulaklarını kaşıyor veya onlarla daimi oynuyorsa, ilk etapta bebeğin yalnızca kendi vücudunu tanımakta olduğunu düşünebilirsiniz.
  Haksız da sayılmazsınız zira çocuğunun daimi kulaklarıyla oynadığından yakınan ve doktorun yolunu tutan pek çok anne bu cevap ver karşılaşır. Bebek kulaklarını yeni keşfetmiştir ve onlarla oynamaktadır.
Diğer taraftan ‘Acaba çocuğumun kulağında bir ağrı veyahut rahatsızlık mı var?‘ suali da aklınıza takılabilir. Bir yaşından küçük bebekler ağrının yerini tam olarak belirleme kapasitesine sahip değildir. Ağrı, kaşıntı veya benzeri rahatsızlık veren bir belirtinin, kulağın içinden mi yoksa dış etrafından mi kaynaklandığını tam olarak kestiremezler. Dolayısıyla kulağın içinden meydana gelen bir ağrı yüzünden de kulaklarını kaşıyor olabilirler.
Bebeğinizin sadece kulağını kaşımasından yola çıkarak bir yakıntısı olup olmadığını anlamanız tabii ki pek kolay değildir. Derdini sözcüklere dökemeyen bebeğiniz size bir emare vermekte olabilir. Bu yüzden şüphelendiğiniz vaziyetlerde, bebeğinizde -sözgelimi bir kulak enfeksiyonuna işaret eden- başka belirtiler de var mı izlemeniz gerekir. Böylelikle çocuk sadece kulaklarıyla mı oynuyor yoksa bir rahatsızlığı mı var anlamanız kolaylaşır.
Kulak kaşıntısının yanı sıra görülebilecek diğer belirtiler konusu ehemmiyetlidir zira rastgele bir rahatsızlığa veya vaziyete işaret eden başka bir belirti olmadığı hallerde, çoğunlukla ortada endişelenecek bir problem de yok demektir.
  Aşağıdaki birkaç maddede, bir bebeğin kulaklarını kaşımasına, çekiştirmesine, onlarla oynamasına sebep olan çeşitli nedenleri ve kulak kaşıma dışında size bilgi verebilecek diğer belirtileri bulabilirsiniz.
Diş Çıkarma
Konumuz kulak olduğu için natürel olarak çoğu anne bebeğin diş çıkarması ile kulaklarını kaşıması arasında bir irtibat kurmayı aklına getirmeyecektir. Oysa diş çıkarma bebeklerde kulak kaşıma nedenlerinin başında gelir.
Bebeğiniz diş çıkarırken de kulaklarını kaşıyabilir, çekiştirebilir ve hem de tırmalayabilir. Bunun nedeni sinirlerin konumu sebebiyle, bebeğin şişen diş etlerinden gelen ağrıyı kulağından geliyor sanmasıdır. Bebeğin salyasının akması, eşyaları çiğnemesi, iştahsızlığı, uykusuzluğu ve ortada neden görünmüyorken huysuzlanması da yeniden diş çıkarma belirtileri olabilir.
Bazen diş çıkartan bebeklerde hafif bir ateş de görülür fakat diş yüzünden yükselen ateşin 38 dereceyi geçmesi normal sayılmaz. Bebeğinizin ateşi bu rakamın üzerine çıkmışsa, kaşıntı ve ateş ‘diştendir’ deyip geçmeyin ve kesinlikle doktorunuza haber verin.
Çoğu bebek vasati 7. ayda diş çıkarmaya başlar fakat bir takım bebeklerde 3 aylıktan itibaren diş çıkarma belirtileri görülebilir. Diğer yandan daha geç, 12 aylıktan itibaren diş çıkaran bebekler de vardır.
Bebeğin Banyosu
Banyo sonrası kulakta sabun veyahut şampuan kalması bebeğin kulaklarını kaşındırabilir. Tedbir olarak bebeğin kulak kanalının sabun veya şampuandan sakınılması gerekir. Bebeğinizin bir sonraki banyosunda bu konuya dikkat ederek kaşıntı ile ilgili bir fark olup olmadığını gözlemleyebilirsiniz.
Çocuğun kulaklarında şampuan kalıntısı kalmasın diye kulakları kulak çubuğuyla gereğinden fazla temizlemeyin. Bu sefer de savunucu kulak cildi tahriş olabilir ve bebeğin kulağında daha kolay enfeksiyon oluşur.
Bazen de kullanılan şampuan benzeri ürünler bebekte alerjiye kapı aralayarak kaşıntı yapabilir. Bu konuya aşağıda biraz daha ayrıntılı değineceğiz.
Dış Kulak Yolu İrini
Bebeğin kulağına asıldığı, kulağını çekiştirdiği, kaşıdığı veya dürtme hareketi yaptığı vaziyetlerde ‘yüzücü kulağı‘ da denilen dış kulak yolu irini mevzubahis olabilir. Banyo esnasında kulak kanalına su kaçması neticesi dış kulak yolu iltihaplanabilir. Veyahut pamuklu kulak çöpünün kulak yolunu tahriş etmesi ile savunucu cilt tabakası zarar görür ve bakterilerin büyümesi için elverişli bir ortam oluşmuş olur. Bu bakteriler de enfeksiyonu oluşturur.
Dış kulak yolu irininin diğer belirtileri: kulakta sarı, sulu ve kokulu bir akıntı, kızarıklık ve kulak cildinde pullanma veya döküntü olarak sayılabilir.
Kulak Enfeksiyonu
Kulak enfeksiyonu veyahut diğer isimiyle orta kulak irini bebeğin kulağını kaşımasına ve tırnaklamasına kapı aralayabilir. Kulak enfeksiyonları 6 aylıktan 3 yaşına kadar olan çocuklarda oldukça yaygındır. Çoğunlukla burun akması, ateş, sarı kulak akıntısı, uyku problemleri, duyma güçlüğü gibi soğuk algınlığındakine benzer belirtilere kapı aralar.
Ek olarak bebeğiniz emzirme sırasında ya da onu beslediğiniz sırada ağlayabilir çünkü emme ve yutkunma hareketleri, tıkalı kulaktaki basıncı etkileyerek ağrı yapabilir. Tıpkı bir uçak yolculuğu sırasında tıkanan kulağınızın açılırken size rahatsızlık vermesi gibi.
Yapılan bazı çalışmalarda, akıntı ya da ateş benzeri diğer belirtiler ortada yoksa bebeğin sadece kulağın kaşımasının enfeksiyona işaret etmeyeceği istikametinde sonuçlar alınmıştır.
Bebekte kulak enfeksiyonunu önlemek için bebeğin yanında sigara içilmemesi veya sigara dumanı olan ortamlardan uzak tutulması, bebeğe yakın kişilerin sık sık ellerini yıkaması, olabildiğince bebeğin hastalık kapabileceği kalabalık ortamlardan uzak tutulması ve tabii bebeğin anne sütü ile beslenmesi, alınabilecek tedbirlerdir.
Egzama ve Alerji
Egzama yetişkinlerde de görülen, bebeklerde ise daha 1 yaşına gelmeden başlayabilen, yaygın bir cilt hastalığıdır. Hastalık sözcüğü sizi hemen korkutmasın çünkü bebeklerde egzama oldukça sık görülür.
Egzama genellikle bebeklerin yüzünde kızarık, kuru döküntüler şeklinde ortaya çıkar. Yüz dışında bebeğin kol ve bacaklarında, saç cildinde ya da kulak arkasında egzama görülebilir. Oldukça kaşıntı yapan, alerjik bir vaziyet olduğundan etkilenen bölgeyi bebeğin kaşımak istemesi de doğaldır.
Kullanılan deterjan, hayvan tüyü ya da bebeğin temas ettiği kumaşlar alerjinin sorumlusu olabilir. Bebeğin cildinin nemli tutulması ehemmiyetlidir. Çoğunlukla bebek 2 ila 4 aylıkken başlayan egzama, genellikle bebekler yaş aldıkça kendi kendine geçer.
Bebeğiniz için kullandığınız şampuan, bebeğin tenine değen saçları, oda spreyi, şapka, bere benzeri elbiseler ya da ter gibi etkenlere karşı da çocuklar alerjik bir reaksiyon verebilir. Kulak arkasındaki derinin tahriş olduğunu ya da kulak çizgisinin sanki bebeğin yıkanmaya ihtiyacı varmış gibi göründüğünü fark edebilirsiniz. Bu vaziyette alerjiden şüphelenilebilir.
Alerjinin neden kaynaklandığını bulmak her vakit kolay olmayabilir. Bu süreçte çocuğun doktoruna danışmanız ve ihtimalleri birlikte gözden geçirmeniz en doğrusu olacaktır.
Ehemmiyetli bir nokta alerjiden şüphelendiğinizde kendi kendinize netlikle süt, yumurta benzeri temel besinleri doktora müracaat etmeden, kendi kendinize kesmemenizdir. Bebeklerde sadece yiyecek alerjisi görülmez ve temel gıdaları gereksiz yere kesmek bebeğe daha çok zarar verebilir.
  Bebeklerde Kulak Kaşıntısına karşı yapılacaklar
0 notes
Text
Boyun Ağrısı Nasıl Geçer?
Boyun Ağrısı Nasıl Geçer?
Boyun fıtığı veyahut boyun tutulması gibi nedenlerle boyun ağrısı çekmek son derece tatsız bir vaziyettir. Boyun ağrısı hareketlerinizi büyük ölçüde kısıtlayabileceğinden, ağız tadıyla yemek yemek, TV izlemek, günlük işlerinizi yürütebilmek bir yana, yanınızdakine doğru dönüp konuşmak dahi eziyet haline gelebilir.
  Boyun ağrısının neden kaynaklandığını bilmek rehabilitasyon için ihtiyaç duyulan ilk adımdır. Dolayısıyla uzun süren, sık tekrar eden ve daimi günlük hayatınızı aksatmakta olan ağrılar için yapılacak ilk iş kontrol olmaktır. Ortopedi, fizik tedavi veya beyin ve sinir cerrahisi uzmanları ağrının nedenini saptamak yardımcı size yardımcı olabilir.
Boyun ağrısının en yaygın nedenleri çoğunlukla duruş, oturuş bozuklukları, masa başı işler, hane işleri veya kazalardan meydana gelen travmalardır. Oturuş bozuklukları ya da yanlış yastık kullanımı gibi hatalar stresli ortamlarla da birleşince ortaya boyun ağrıları çıkabilir. Boyun fıtığı ve kireçlenme de boyun ağrısının diğer yaygın nedenleri arasında sayılabilir. Boyun ağrısının omurga irini, ur veyahut enfeksiyon gibi daha az karşılaşılan sebepleri de olabilir.
Boyun ağrısı kollarda hissizlik, yürümede zorluk, şişlik ve genel halsizlik gibi belirtilerle beraber görülüyorsa ve günden güne ağrı şiddetini arttırıyorsa, zaman kaybetmeden bir doktora görünmek gerekir.
Boyun ağrısı için reçeteli ilaçlar kullanmanız şart olan hallerde dahi, ağrının geçme müddetini hızlandırabilecek bir takım tedbirleri, hanede kendiniz de alabilirsiniz.
Masa Başında veyahut TV Karşısında Boyun Ağrısı
Boyun ağrısının ekseriyetle kötü duruş pozisyonlarından kaynaklandığını söylemiştik. Bilgisayar başındayken, araba kullanırken veya televizyon karşısında kendinizi baş ileri doğru itilmiş, çene dışarı doğru çıkık veya omuzlar öne doğru sarkmış şekilde buluyorsanız, bunlar hep kötü duruş örnekleridir ve boyun ağrısı yapabilir.
  Kötü duruş boynun önündeki ve kürek kemikleri üzerindeki adaleleri zayıflatır. Bu arada göğüs, omuz, ve boyun bölgesini gerginleştirir. Tüm bunları önlemek ve boyun ağrısını geçirmek için öncelikle doğru şekilde durabilmelisiniz.
Masa başında iş yaparken, arabada veyahut çekyatta otururken duruşunuzu kontrol edin. Çenenizi geriye alın, gözleriniz karşıya düz baksın ve omuzlarla sırt balanslı, dik bir pozisyonda dursun. Uzun müddet hareketsiz kaldığınızı fark ettiyseniz boynunuzu iki yana, öne ve geriye doğru esnetin. Sert ve ani hareketlerden kaçının. Boynunuzu her bir istikamete çevirdiğinizde 30 saniye kadar bekleyin.
Dinlenme ve Deşarj olma
Boyun ağrılarında boynu zorlamadan, natürel esneme hareketlerini yaparak 3-4 gün dinlenmek ağrının kendi kendine geçmesi için yeterli olabilir. Dinlenme sırasında ağır yük taşınmamalı, uzun müddet araba kullanılmamalı, hane işi veyahut uzun saatler bilgisayar başında oturmak gibi boynu ağrıtacak aktivitelerden kaçınılmalıdır.
Stres vücutta adalelerin gerilmesine kapı aralayarak boyun ağrılarını tetikleyebilir. Bu vaziyette stresi arttıran ortamlardan uzak durmak, deşarj olucu hobi veya benzer deşarj olma metotları ile stres düzeyini azaltmak da boyun ağrısını dindirmekte tesirli olacaktır.
Boynu Hareket Ettirmek
Boyun ağrısı hasebiyle boynu hareket ettirmekten kaçınmak natürel bir reaksiyondur fakat hareketsizlik boynun daha da sertleşmesine kapı aralar. Bu yüzden boynu tamamiyle hareketsiz bırakmaktan kaçınmak ve ağrı ne kadarına müsaade ediyorsa boynu o ölçüde hareket ettirmek gerekir. Ağrının şiddetli dönemlerinde boynu nazikçe sağa sola çevirmek gibi, boynun her vakitki hareketlerini yapmaya çalışmak yeterlidir. Ani, sert ve doğal olmayan hareketler yapmaktan kaçınılmalıdır.
Sıhhatli bir hayat için hareket ve egzersizin ehemmiyetini sık sık duyuyoruz. Göğüs ve sırt adalelerini güçlendirici egzersizler, ağrıları engellemek yerine ehemmiyetlidir. Kuvvetli adaleler genel olarak vücudunuzda daha az ağrı problemi yaşamanızı sağlayacaktır.
Masa başında, mutfakta pişirme hazırlıkları esnasında, ev işi yaparken, el işi yaparken ya da koltuğa uzandığınızda uzun saatler boyu boynunuz aynı pozisyonda kalacaksa her yarım saatte bir boynunuzu yanlara ve öne-arkaya doğru tercümen, her bir istikamette 30 saniye kadar bekleyerek boynu esnetin. Boynun aynı pozisyonda sabit kalmamasına çalışın.
Boyun ağrısı ile beraber, doktorunuz tersini söyleyene dek, araba kullanmaktan, koşu yapmaktan, futbol oynamaktan, mekik çekmekten ve ister alışveriş torbası olsun ister egzersiz emelli, ağırlık kaldırmaktan kaçınmalısınız.
Uykuda Boyun Ağrısı
Hayatımızın üçte birini uykuda geçirdiğimize göre, yastığımızın boyun ağrısını engellemekte ehemmiyetli bir role sahip olması gayet anlaşılır bir vaziyettir. Yastığınız baş ve boynunuzu doğru şekilde desteklemezse ağrılar ortaya çıkabilir. Burada ‘doğru şekil���den maksat boynun natürel duruşunu bozmamaktır.
Sözgelişi ansızın fazla yastıkla, boyun ileri doğru itilmiş şekilde yatmak, yanlış pozisyonlardan biridir. Karın üstü yatmak da baş ve boynun doğal olmayan bir pozisyon almasına kapı aralar. Boyun açısından sırt üstü ya da yan yatılması önerilir.
Yastık Seçimi
Doğru yastık seçimi hem uyku kalitesini arttırır hem de boyun ağrılarını önler ya da azaltır. Yapılan araştırmalar, yan yatarken boynu yukarıya kaldırmadan yalnızca şilte ve kulak arasındaki boşluğu dolduracak yükseklikte bir yastığın seçilmesi gerektiği neticenine varmıştır.
Aynı şekilde, sırt üstü uyurken de yastık boynu ileri doğru itecek denli yüksek veya zıddı boynun geriye düşeceği alçaklıkta da olmamalıdır.
Doğru boyun duruşu için tasarlanmış ortopedik yastıklar veya kuştüyü yastıklar gibi pek çok yastık çeşidi arasından, vücudun natürel duruşunu destekleyecek bir tanesi seçilebilir.
Kompres: Soğuk Mu Sıcak Mı?
Soğuk Kompres
Buz kompresi ekseriyetle akut yaralanmalarda, irin (dokusal yangı) mevzubahis olduğunda önerilir. Boyun ağrısı şayet çarpma, gücenme, ters hareket, darbe, kaza, spor sırasında sakatlanma gibi yaralanmalar neticesi oluşmuşsa, şişlik, kızarıklık ve/veya ağrı varsa, bu vaziyette ilk 2 gün buz kompresi önerilir. Buz kompresi 15-20 dakika süresince yapılmalı ve ilk 48 saat boyunca günde 2-3 defa tekrarlanmalıdır.
Buz kompresi yaparken buz torbasının havlu benzeri ince bir kumaş parçasıyla sarılması cildin zarar görmemesi için son derece ehemmiyetlidir.
Bu 2 gün boyunca buz tedavisiyle birlikte dinlenilmesi de önerilir. Eğer 48 saat sonrasında vaziyette rastgele bir iyileşme olmadıysa ya da ağrı daha da kötüye gittiyse kesinlikle bir doktora görünmek gerekir.
Sıcak Kompres
Sıcak kompres ise daha çok kronik başka bir deyişle sürekli hale gelmiş olan boyun ağrıları için önerilir. Boyun fıtığı ya da boyun tutulması nedeniyle kaynaklanan ağrılarda sıcak kompres hem kan dolaşımını arttırır hem de bölgedeki adaleleri deşarj olur.
Boyun fıtığı etrafında fıtıktan dolayı şişkinlik, iltihap benzeri vaziyetler oluştuğunda sıcak yerine soğuk kompres gerekebilir. Eğer boynunuzdaki ağrının nedeni ve türü ile ilgili bilginiz yoksa sıcak kompres uygulamaktan kaçınmalısınız. İrin söz konusuyken sıcak kompres yapmak vaziyeti daha da kötüleştirebilir.
Sıcak kompres için eczanelerde bu amaçla satılan sıcak kompres paketlerini kullanabilirsiniz. Sıcak kompresi yeniden ince bir kumaşa sarmalı ve cildinizi yakmamaya önem vermelisiniz.
Sıcak kompres dense de aslında ılık denilebilecek bir sıcaklık yeterlidir. Ayrı olarak ısıtılmış bir havlu veya sıcak bir duş da sıcak kompresin yerini alabilir.
DİKKAT: Periferik damar hastalığı olanlara ve diyabet hastalarına sıcak kompres önerilmez.
Ağrı Kesiciler ve Adale Gevşeticiler
Boyun ağrısı yanlış duruş, tutulma, hafif yaralanma benzeri nedenlerden dolayı kaynaklandığında ağrı kesici ve adale gevşetici ilaçlar bir deşarj olma sağlayabilir. Bu gibi vaziyetlerde eczanelerden reçetesiz satılan bir ağrı kesici tedarik edebilirsiniz.
Boyun fıtığı ağrısı içinse doktorun önereceği çeşitli krem, ağrı kesici, irin giderici veyahut ağrıyı hafifletecek adale gevşetici ilaçlar kullanılabilir.
Boyunluk
Boyunluk doktor teklifi ile kullanılması şart olan çözümlerden biridir. Değişik boyunluk çeşitleri vardır ve ağrının nedenine göre doktor boynun ne ölçüde ve ne müddette hareketsiz kalması gerektiğine bağlı olarak, kullanılması şart olan boyunluk türünü belirleyecektir. Boyunluk boyun bölgesinde adalelerin ve eklemlerin dinlendirilmesini sağlayabilir.
Sözgelimi boyun fıtığında doktor, ağrının şiddetli döneminde veya operasyon sonrası boyunluk önerebilir. Uçak yolculuğu gibi boynu zorlayabilecek çeşitli vakitlerde da ağrının tetiklenmemesi için yine boyunluk kullanılmasını isteyebilir.
Kendi kendinize boyunluk kullanmanız kaslarınız üzerinde zayıflama benzeri negatif etkiler yapabilir, kireçlenme gibi başka problemlerin önünü açabilir. Boyun düzleşmesi gibi bir mesele varsa, yanlış boyunluk kullanımı vaziyeti daha da kötüleştirebilir. Bu yüzden doktor kontrolü altında değilseniz boyunluk kullanmamalısınız.
Birkaç günlük dinlenme, ağırlık taşımaktan ya da boynu zorlayan günlük işlerden kaçınma çoğu zaman ağrının birkaç gün içerisinde kendiliğinden iyileşmesine yeterli olur. Ağrıyan bölgeyi hafifçe ovuşturmak, çok hafif masaj yapmak da deşarj olucu olabilir. Dinmeyen, ağrısı gittikçe şiddetlenen ve kol, el gibi vücudun değişik bölgelerinde uyuşmaya kapı aralayan ağrılar için lütfen vakit kaybetmeden doktorunuza müracaatınız. 
Boyun Ağrısı Nasıl Geçer?
0 notes
Text
Gut Hastalığı Nelere yol açar ?
Gut Hastalığı Nelere yol açar ?
Gut hastalığını büyük olasılıkla duymuşsunuzdur. Tıbbın babası denilen Hipokrat döneminden beri bilinen bir hastalıktır. 8. Henry veyahut Benjamin Franklin gibi ehemmiyetli tarihi kişiliklerin bu hastalıktan muzdarip olduğu bir yerlerde kulağınıza çalınmış olabilir.
  Diğer taraftan gut hastalığı sıkça telaffuz edilmesine karşın, tam olarak nasıl bir hastalık olduğunu çoğu kişi tarafından yeterince bilinmez.
Akut gut artriti olarak da bilinen gut, kanda ürik asidin birikip eklemlerde kristalleşmesi, ağrı ve şişliğe kapı aralamasıdır. İçki, beslenme, genetik nedenler ve bir takım rahatsızlıklar gut hastalığına yakalanma rizikonunu arttırır.
Gut hastalığı çoğunlukla fazla bir ikaz vermeden, ani gelişir. Çoğunlukla öncelikle ayak başparmağı eklemini, ayak ve el bileklerini etkiler. Ürik asit kristalleri vücudun soğuk bölgelerine yerleşme ve buralarda toplanma eğilimindedir. Ayaklar ve ayak başparmakları da vücut ısısının en düşük olduğu yerler olduğundan, gut hastalığından genellikle en önce bu bölgeler etkilenir. Hastalıktan diğer eklemler de etkilenebilir. Hastalığın etkilediği eklemler şişer, katılaşır ve ağrı bazen o kadar şiddetlenir ki, üzerinize örttüğünüz yorganın ağırlığı dahi canınızı yakabilir.
Gut belirtileri daha çok aniden ve geceleri ortaya çıkar. Hastalıktan etkilenen eklemler şişer, katılaşır, eklem hareketi kısıtlanır ve eklem etrafındaki cilt kızarır -hem de morumsu bir renk alabilir. Bu belirtilere şiddetli olabilen ağrı eşlik eder.
  Bazı gut hastaları gut atağından önce etkilenen eklemde yanma, kaşınma ve uyuşma gibi uyarı niteliğindeki belirtilerin, atağın kendisinden 1-2 saat önce baş gösterdiğini belirtirler. Eklem hafif tutulmuş ve biraz da ağrılıdır. Bu uyarı işaretlerinden sonra gut atağı, bilinen belirtileriyle kendini gösterir. Şayet sık tekrarlayan gut atakları varsa vücudun atak öncesi verdiği sinyalleri hasta giderek tanımaya başlayacaktır.
Atakların rastgele bir uyarı vermediği, geceleri şiddetli ağrıyla uyanan hastalar da vardır.
Gut hastalığının kapı araladığı belirtiler bir ya da iki hafta içerisinde spontane yatışabilir. Atak geçtikten sonra problemli eklemlerde ağrı olmaz. Ancak hasta rehabilitasyon olmazsa yukarıda saydığımız belirtilerin, ağrıların kötüleşerek tekrar edeceği başka bir atak yaşanacaktır. Üstelik tedavi olunmadığı sürece bu ataklar sıklaşır ve her seferinde daha çok eklemi etkileyerek daha uzun sürer.
Belirtilerin şiddetine göre gut hastalığının dört mertebesi vardır:
1. mertebe – asemptomatik hiperürisemi: Bu aşamada kanda ürik asit düzeyi artmaya başlar fakat başka herhangi bir belirti ortada yoktur.
2. aşama – akut gut artriti: Fiziksel belirtilerin ortaya çıkmaya başladığı ve illk atağın görüldüğü aşamadır.
3. aşama – interkritik gut: Bu aşama ataklar arasındaki, belirtisiz dönemi tarif eder.
4. evre – kronik gut: Ataklar bu dönemde sıklaşır ve hastalığın en ciddi evresidir. Ürik asit kristalleri cilt altında toplanmaya başlar.
Gut Hastalığı Nedenleri ve Riziko Etkenleri
Gut hastalığına temel olarak kandaki fazla ürik asit düzeyleri kapı aralar. Vücudunuz gereğinden fazla ürik asit üretiyor veyahut böbrekleriniz ürik asidi yeterince eleyemiyor olabilir. Ürik asit fazlası çoğunlukla bir eklemde kristalleşerek eklem romatizmasına yol açar. Aşağıda vücutta ürik asit oranının artmasına eşlik edebilecek bir takım riziko etkenlerini bulabilirsiniz. Bu etkenlerin bir araya gelmesiyle gut hastalığı ortaya çıkabilir.
İçki
Başta bira olmak üzere, içkili içki tüketimi, gut hastalığı rikini arttırır. Bilhassa biranın altının çizilmesi, biranın ürik asit oluşumunda rol oynayan pürin maddesi itibariyle zengin olmasıdır. Ayrı olarak içki, gut hastalığında atakların da sıklaşmasına kapı aralayabilir.
Cinsiyet
Gut hastalığı kadınlara oranla erkeklerde daha yaygın olarak görülür. Bunun nedeni de erkeklerde ürik asit düzeylerinin daha yüksek olmasıdır. Bu vaziyet kadınlarda menopoz döneminde değişir. İİşte bu yüzden erkekler daha çok 30-50 yaş aralığında gut hastalığına yakalanırken, kadınlarda daha çok 50 yaş sonrasında gut hastalığı görülür.
Genetik
Gut hastası anne babaların çocuklarında aynı rahatsızlığa rastlanma ihtimali takriben olarak % 20 olarak belirlenmiştir. Genlerin gut hastalığı üzerinde tesiri olduğu düşünülmektedir.
Hormonal Değişimler
Erkeklerde ergenlik döneminde, kadınlarda ise menopoz döneminde vücutta ürik asit düzeylerinde artış olur. Buna göre erkeklerde daha çok 30-50 yaş aralığında gut hastalığına rastlanırken, kadınlarda 50-70 yaş aralığında hastalığa rastlanır. Menopoz öncesi dönemde kadınlarda gut hastalığına çok çok nadir rastlanabilir.
Pürinden Zengin Besinler
Pürinler, hem hücrelerimizde hem de tüm yiyeceklerde bulunan ve parçalandıklarında ürik asit oluşturan maddelerdir. Normalde kandaki ürik asit, antioksidan görevi görerek kan damarlarını savunur. Ancak ürik asit düzeyi çok yükseldiğinde vücudun çeşitli bölgelerinde ürik asit birikmeye başlar ve gut hastalığı oluşur.
Pürinlerin parçalanması ürik asit oluşumuna sebep olduğundan, gut benzeri hastalıklarda pürin bakımından zengin gıdalar önerilmez.
Protein ağırlıklı yiyecekler, kırmızı et, sakatat (ciğer, böbrek, uykuluk vb) ve somon benzeri yağlı balıklar ile midye benzeri çeşitli deniz ürünleri pürinler bakımından zengin gıdalardır. Mantar, ıspanak, karnıbahar ve kuşkonmaz gibi yeniden pürinden zengin sebzeler de vardır ancak yapılan son çalışmalar yüksek oranda pürin içerse de sebzelerin pürin atakları bakımından risk oluşturmadığını göstermiştir.
Bazı İlaçlar
Bazı idrar söktürücüler, düzenli kullanılan aspirin (günde 1-2 tane) ve bazı antikanser ilaçları gut oluşumunda rol oynayabilir.
Böbreklerin İşlevinde Zayıflama
Yaşlandıkça böbreklerin işlevinde zayıflama olabilir ve bu da gut hastalığı riskini arttırır. Önceden uzun aralıklarla atak yaşayan kişilerde ataklar sıklaşabilir ve belirtiler daha ağırlaşabilir.
Diğer Risk Etmenleri
Yukarıda sayılan nedenlere ek olarak obezite, sık sık vücudun susuz kalması, eklem travmaları, operasyonlar ve çok düşük kalorili beslenme de gut hastalığını tetikleyebilir.
Bir takım rahatsızlıklar da gut oluşumunda riziko etkeni oluşturur. Kontrol altına alınmayan yüksektansiyon, diyabet, kalp veyahut böbrek hastalıkları bu rahatsızlıklara örnek verilebilir.
Obezitede obeziteye de sebep olan kötü beslenme ve fazla fruktoz alımı kanda ürik asiti arttırarak guta sebep olabilir.
Gut İle ilgili Genel Bilgiler
Gut bir tür eklem irinidir.
Gut en çok ayak başparmağı eklemini etkiler.
Gut kandaki ürik asit fazlası hasebiyle oluşur.
Ancak kanında ürik asit düzeyi yüksek çıkan her kişi gut hastası olmaz.
Gut atakları esnasında kandaki ürik asit düzeyi düşük veyahut normal olabilir.
Gut atakları çoğunlukla geceleri, rastgele bir ikaz vermeden ortaya çıkar.
Şiddetine bağlı olarak hastalığın 4 evresi vardır.
İlerlemiş gut vak’alarında böbrek taşı oluşumu görülebilir.
Çoğu gut vak’ası özel ilaçlarla rehabilitasyon edilebilir.
Yüksek pürin içeren gıdalardan kaçınmak gut hastalığına karşı alınabilecek ehemmiyetli bir önlemdir.
Gut Hastaları Nasıl Beslenmeli?
Gut tanısı koyulmuş olan bir kişi balanslı ve sıhhatli bir beslenme biçimi benimsemelidir. Gut hastalığı perhizle rehabilitasyon edilemez ancak doğru şekilde beslenme ağrılı atakların sık tekrarlanmasının önüne geçebilir ve eklem hasarının ilerlemesini yavaşlatabilir. Gut hastalığında ağrıyı azaltmak ve kandaki ürik asit düzeylerini düşürmek için ilaçla rehabilitasyon de gereklidir.
Gut hastalığı yüzyıllardır et, deniz ürünü ve içkiyle ilişkilendirilmiştir. Bu hastalığın geçmişte, ‘varlıklı insanların hastalığı‘ olarak tanımlanmış olması da bundan ileri gelir. (Bu gıdaları tüketmeye bütçesi elveren insanlar kastediliyordu.) Gut hastalığının ne olduğunun anlaşılmasından çok önce dahi, beslenmeye bir takım sınırlamalar koyulmasının hastalık üzerinde pozitif tesirleri olabileceği görülmüştür.
Ürik asit, pürin ve gut hastalığı ilişkisi anlaşıldıktan sonra öncelikle pürin içeren tüm yiyeceklerin beslenmeden çıkarıldığı çeşitli beslenme teklifleri ortaya atılmıştır. Ancak her türlü eti ve hem de bir takım sebzeleri de beslenmeden eleyen bu yasak listeleri hastalar için uyması zor beslenme teklifleri olmuştur.
Son zamanlarda hala bir takım yiyecekler gut hastaları için ‘yasaklı’ olarak kalmaya devam etse de, sözgelişi pürin içeren sebzelerin gut hastalığının oluşması veyahut atakların artması açısından bir riziko oluşturmadığı anlaşılmıştır.
Gut Perhizi
Gut perhizindeki tavsiyeler aslında genel olarak sıhhatli ve balanslı beslenme prensiplerini içerir.
Fazla kilolar gut rizikonunu arttıran etmenler arasındadır. Günlük alınan kalori miktarını azaltmak ve kilo vermek hem ürik asit düzeylerini hem de gut ataklarının sayısını düşürür.
Beslenmede sebze ve meyveye ağırlık verilmeli, tam hububatlar seçenek edilmelidir. Beyaz un, pasta, şeker ve şekerli içecekler mahzurludur.
Yeterince su içilmesi ehemmiyetlidir. Günde 8 – 16 bardak sıvı alımının en az yarısı su olmalıdır. Günlük ne kadar sıvı almanız gerektiğini doktorunuza da müracaat edebilirsiniz.
Kırmızı et, yağlı kümes hayvanları ve yağlı süt ürünlerinden gelen doymuş yağlardan kaçınılması gerekir.
Proteine gelince, yağsız et, balık ve kümes hayvanlarından alınan günlük protein miktarını 113-170 gram arasında bir miktarla sınırlayın. Beslenmenize proteini yağsız ya da az yağlı süt ürünleriyle (az yağlı yoğurt, yağsız süt vb) katın.
Çay ya da kahve herhangi bir gut veya gut atağı riski doğurmaz. Hatta aşırıya kaçmadan, düzenli kahve tüketmenin gut riskini azalttığı bile belirlenmiştir. Ancak kafeinin mahzurlu olabileceği başka rahatsızlıklar olabileceğini unutmayın.
Yüksek oranda pürin içeren mahzurlu gıdalar: Ürik asit pürinlerin parçalanmasıyla oluştuğundan, yüksek oranda pürin içeren çeşitli gıdalardan kaçınılması gerekir. Kırmızı et, sakatat, midye, karides, ıstakoz vb deniz ürünleri bu gıdalar arasında bulunur.
Gut Tedavisi
Gut hastalığı her hastayı aynı şekilde etkilemez. Hayatı süresince yalnızca bir defa gut atağı yaşayan ve bu hastalıkla alakalı başka herhangi bir mesele yaşamayan kişiler vardır. Diğer taraftan bazı hastalarda gut hastalığı kronik bir hal alır.  Ataklar ağrılı ve sıktır. Hastalık zamanla eklemlere hasar verir.
Gut tedavisinde ilaç tedavisi ve beslenmeye dikkat etme asaldır. Doğru tedavi ile gut ataklarının tamamiyle kesilmesi ve eklemlerin hasar görmesini engellemek olasıdır. Ancak hasar görmüş eklemleri tekrar daha önceki haline döndürmek ne yazık ki .
Gut hastalarının ilaçlı rehabilitasyonunda genel olarak ağrı, şişlik ve irin giderici ilaçlarla, kandaki ürik asit düzeyini tertip edici ilaçlar kullanılır. Hastaların beslenmede ürik asit düzeyini arttırdığı bilinen gıdalardan uzak durmaları, sıhhatli ve balanslı bir beslenme programı uygulamaları önerilir. İçkiden kaçınarak bol su ve sıvı içilmesi de rehabilitasyonun diğer bir parçasıdır.
Atak esnasında ayakta durmaktan ya da yürümekten kaçınarak ayak eklemini dinlendirmek ve ayağı kalp hizasında ya da daha yukarıda tutarak şişliği en üye indirmeye çalışmak da atak sırasında daha az sıkıntı çekilmesini sağlayabilir.
Gut Hastalığı Nelere yol açar ?
0 notes
Text
Hazımsızlık Nedenleri Nedir ? Nasıl geçer ?
Hazımsızlık Nedenleri Nedir ? Nasıl geçer ?
Hazımsızlık nedir bilemeyen bir kişiye etrafınızda çok nadir rastlarsınız. Yeme – içmelerden sonra pek çok kişiyi etkileyen oldukça yaygın bir meseledir.
  Tıp dilinde dispepsi olarak adlandırılır ve kendi başına bir hastalık olarak kabul edilmez. Daha çok altta yatan başka bir meseleye işaret ediyor olabilir. Hazımsızlık sindirimle alakalı bir dizi yakıntısı ortaya çıkarır.
Kapı aralar diye sorduğumuzda, hazımsızlık temel olarak mide çeperindeki savunucu tabakanın asit sebebiyle bozulmasıyla ortaya çıkar, tahriş ve ağrıya kapı aralayabilir. Midede asit balanslarını bozan çeşitli nedenleri ise yazının devamında, hazımsızlığın diğer tetikleyicileri ile beraber okuyabilirsiniz.
Hazımsızlıkta ağrı, karnın üst bölümünde veyahut göğüste hissedilebilir. Diğer taraftan hazımsızlık çekenler en çok şişkinlik hissinden, sıkıntı veren bir tokluk ve doluluk hissinden veya mide yanmasından yakınırlar. Sık sık geğirme ve gaz çıkarma ihtiyacı hissedilir. Ağızda acı bir tat oluşur. Hazımsızlığın diğer belirtileri arasında bulantı, kusma ve iştah kaybı da sayılabilir.
Hazımsızlık Neden Olur?
Hazımsızlık ve mide yanması benzer nedenlerle tetiklenebilir. Hazımsızlık kişilerin değişik şekillerde ve başka başka nedenlerle yakıntıcı oldukları bir tecrübe olabilir. Nedenlerine baktığımızda stresten yeme hızına kadar uzanan pek çok ayrı etken görebiliriz. Bazen birkaç neden aynı anda hazımsızlık üzerinde tesirlidir.
  Yeme Şekli
Öğünlerde büyük porsiyonlara yer vermek, fazla yemek, midenin çok fazla asit üretmesine kapı aralayabilir. Fiziksel olarak mideyi çok doldurmak baskı yapacağından, bu vaziyet mide asidinin yemek borusuna doğru kaçmasına sebep olabilir. Görüldüğü gibi çok fazla yemek yemek birkaç koldan hazımsızlığı tetikler. Mantıklı porsiyonlarda veya gün içinde azar azar birkaç öğün tüketmek hazmı kolaylaştıracaktır.
Gayri muntazam ya da çok hızlı yemek yemek midedeki asit düzeylerinin normale dönmesi için yeterince vakit tanınmaması mananına gelir. İş veya hane işi şartları gereği yaşanan koşuşturmaca esnasında sık sık gayri muntazam ve hızlı şekilde öğünlerin geçiştirilmesi hazımsızlığı da tetikler.
Hareket halindeyken veyahut yatmadan hemen önce yemek yemek, mide asidinin yemek borusuna doğru çıkmasını kolaylaştırır. En son yenilen yemekle yatağa girme arasında en az 2-3 saat olması önerilir. Yatmadan hemen önce yemek yemek hem hazımsızlığa hem de uykusuzluğa sebep olabilir.
Gıda Tercihi
Yağlı gıdalar midede daha uzun müddet kalır zira yağların sindirimi daha zordur.
Yemek borusu ile mide arasında halka biçiminde, büzgen adale denilen bir adale grubu bulunur. Bu adale asit ve yiyeceklerin midede kalmasını ve tekrar yukarıya çıkmamasını salar. Çikolata ve nane gibi yiyeceklerin bu adale üzerinde gevşetici bir tesiri olabilir. Bu da asidin tekrar yemek borusuna tırmanmasına neden olabilir.
Baharatlı yiyecekler, soğan ve domates ürünleri hazımsızlığı tetikleyebilir. Asitli gıdalardan kaçınmak hazmı kolaylaştıracaktır.
İçecek Tercihi
Kafeinli ve içkili içecekler midede asit oranını arttırabilir. Çok yemediğiniz veya gıdanıza dikkat ettiğiniz halde hazımsızlık yakıntınız varsa bu vaziyetin sorumlusu içecek alışkanlıklarınız olabilir.
Çok sıcak içecekler ile turunçgil suları da hazımsızlıkta tetikleyici olarak bilinir.
Gebelik
Gebelikte hormonal değişimler hasebiyle sindirim konusunda problemler yaşanabilir. Mide yanması, bulantı, hazımsızlık gibi yakıntılara sık rastlanır. Anne adayları doktorlarıyla görüşerek hangi tedbirleri alabileceklerini müracaat edebilir. Gebelikte doktorun önermediği hiçbir ilaç veyahut bitkisel çözüm kullanılmamalıdır.
Gebelikte anne karnında büyüyen bebek fiziksel olarak anne adayının sindirim sistemine baskı yapar. Bu da bir takım sindirim yakıntılarına sebep olabilir.
Diğer Nedenler
Stres
Bir takım kalp, astım, romatizma ve tansiyon ilaçları, doğum kontrol hapları, tiroid hapları, antibiyotik, aspirin kullanımı
Fazla kilolu olmak
Gıda intoleransı
Mideye baskı yapacak kadar dar elbiseler giymek
Sigara içmek
Az hareket etmek
Hazımsızlığa Kapı aralayan Hastalıklar
Bir takım hastalıklar ve sıhhat meseleleri hazımsızlıkta rol oynayabilir; ancak bu tip rahatsızlıklarda çoğunlukla sık kusma, kilo kaybı, iştah kaybı, kansızlık, erken doyma, yutma zorluğu gibi başka belirtiler de görülür. Her hazımsızlık yakıntısı hemen ciddi bir hastalığa işaret etmez. Ancak ne sıklıkta hazımsızlık yaşandığı, ortaya çıkan belirtilerin şiddeti ve genelde hazımsızlıkla bağdaştırılmayan çeşitli belirtiler de görülüyorsa, bir doktora müracaat etmek en doğrusu olacaktır.
Yemek borusunda reflü
Safra kesesi, pankreas hastalıkları
Mide ülseri, gastrit benzeri her türlü mide hastalığı
Huzursuz bağırsak belirtisi
Çölyak hastalığı
Safra taşı
Kabızlık
Pankreas irini (pankreatit)
Tiroid meseleleri
Mide kanseri
Mide hareketlerinde meseleler
Mide boşalmasında gecikme gibi sindirim sistemi bozuklukları / hastalıkları
Hazımsızlık Mı Kalp Krizi Mi?
Hazımsızlık belirtileri ile kalp krizi belirtileri arasında bir benzerlik olduğu doğrudur. Ancak kalp krizinde terleme, göğüs, boyun, çene ve kol ağrısı, soluk darlığı gibi başka belirtiler de hazımsızlık belirtilerine eşlik edebilir.
Hazımsızlıktan sık yakınan biri değilseniz veya ortaya çıkan belirtiler size normal gelmiyorsa ve yukarıda saydığımız diğer kalp krizi belirtileri de söz konusuysa, hemen en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmelisiniz.
Hazımsızlık Nasıl Önlenir?
40 yaş üstü kişilerde hazımsızlık yakıntısı varsa, hazımsızlığı kendiliğinden gidermeye çalışmak yerine ilk olarak kesinlikle bir doktor kontrolü önerilir. Bunun dışında genel hazımsızlık belirtileri dışında iştah kaybı, kilo kaybı, sık kusma, koyu renk dışkı, yutma sırasında zorlanma ya da ağrı gibi çeşitli hastalıkları akla getirebilecek daha şiddetli belirtiler varsa, yeniden yaş fark etmeksizin önce bir doktor kontrolü gerekir.
Hazımsızlık genellikle spontane birkaç saat içerisinde geçer ya da reçetesiz de satılan mide asidi ilaçları ile deşarj olma sağlanabilir. Ancak hazımsızlığı baştan önlemek için yapabilecekleriniz de vardır.
Gün içerisinde küçük ve az yağlı yiyecekler içeren öğünler tüketilmelidir. Ağır yiyeceklerden, geç yenen gece öğünlerden sakınılmalıdır.
Hızlı yemek yemekten kaçınılmalıdır. Hızlı yeme alışkanlığı başlarda sizi zorlayabilir ancak her öğünde dikkat ederek bu alışkanlık geride bırakılabilir.
Kahve, gazlı veya içkili içeceklerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.
Aspirin veyahut ağrı kesici gibi ilaçlar doktor tavsiyesi ile kullanılmıyorsa, ara verilmelidir. Şayet doktor tavsiyesi ile kullandığınız ilacın hazımsızlığa sebep olduğunu düşünüyorsanız doktora müracaat etmeden ilacı bırakmamalı, yakıntınızı size ilacı yazan doktora bildirmelisiniz.
Dinlenmeye zaman ayrılmalıdır.
Fiziksel ve duygusal stresi azaltmanın yolları araştırılmalıdır. Stres vücutta çeşitli hormonlar üzerinde tesirli olur ve çeşitli sağlık meselelerini tetikler. Mide de stresten negatif istikamette etkilenir.
Hazımsızlık Nasıl Giderilir?
Hazımsızlığın başka bir hastalıktan kaynaklanmadığını bildiğiniz durumlarda kendiniz de hazımsızlığı gidermek için bazı kolay yollara müracaat edebilirsiniz.
Eczaneden reçetesiz olarak satın alabileceğiniz, mide asidini tertip eden hazımsızlık ilaçları tedarik edebilirsiniz. İlaç dolabınızda bu tip bir ilacın bulunması fazla kaçırdığınız bir yemek sonrası işe yarayacaktır.
Şekersiz sakız çiğnemek, tükürük salgısını arttırarak hazımsızlık belirtilerini tetikleyen asidin seyrelmesini veya temizlenmesini sağlayabilir, hazımsızlık belirtilerini yatıştırabilir.
Yudum yudum, ağır ağır içeceğiniz kafeinsiz bir nebat çayı ya da yalnızca su, hazımsızlığı gidermede yardımcı olabilir. Su tercihini ılık sudan yana yapmalısınız zira soğuk su mide adalemelerini tetikleyebilir ve hazımsızlık ağrısına kapı aralar.
Yemek sonrası yavaş tempoda bir yürüyüşün yararı dokunabilir. Hareket sayesinde yiyeceklerin bağırsaktaki yolculuğu kolaylaşır. Böylelikle rahatsızlık veren o doluluk hissi de azalır. Hafif bir egzersiz de midenin ivedi boşalmasına yardımcı olacaktır. Ancak ağır egzersizden kaçınmalısınız yoksa hazımsızlık belirtileri daha da şiddetlenir.
Nane yağı hazımsızlık için sık önerilir fakat unutulmamalı ki mide yanması yakıntısı olan kişilerde nane yağı vaziyeti daha da kötüleştirebilir.
Hazımsızlık Nasıl Teşhis Edilir?
Hazımsızlığı teşhis etmek için doktor önce hastanın tıbbi geçmişini, yakıntıcı olduğu belirtileri dinler ve fiziksel kontrol yapar. Hastadan mide ve bağırsak röntgeni isteyebilir.
Şayet doktor hazımsızlık nedeni olarak peptik ülsere sebep olan bir bakteri türünden şüpheleniyorsa kan, nefes veya dışkı testleri yapılmasını isteyebilir.
Endoskopi, hazımsızlık yakıntınında yemek borusu, mide ve bağırsağın görüntülenmesini sağlayan, başlıca tetkik yollarından biridir.
Hazımsızlık teşhisinde reflü veya enfeksiyon olasılıklarını elemek üzere de tetkikler yapılabilir.
Hazımsızlık Nedenleri Nedir ? Nasıl geçer ?
0 notes
Text
Göğüse takılan silikonların zararları
Göğüse takılan silikonların zararları
Tüm dünyada olduğu gibi yakın dönemlerden itibaren ülkemizde de kadınlar arasında çok yaygın bir estetik müdahale olan göğüs silikonu yaptırmak; çoğu kadın için daha özgüvenli bir duruşa ve daha dikkat çekici bir görüntüye kavuşmanın altın anahtarıdır.
  Göğüs silikonları genel anlamda göğüs boyutlarından hoşnut olmayan kadınların, kilo alıp verme vb. nedenlerden dolayı göğüs cildi sarkan kadınların veyahut başka hastalıklardan dolayı göğüslerinde deformasyon yaşayan kadınların eksetiyetle seçenek ettikleri silikon operasyonu, emin bir operatör tarafından yapıldığında hiç bir mesele çıkarmayan bir estetik müdahale biçimidir.
Bunun dışında göğüs silikonu zararları konusu da aynı şekilde göğüs silikonu yaptırmak isteyen her kadının aklını karıştıran büyük bir söylenti furyasıdır.
Göğüs estetiği olmak isteyen kadınların özellikle silikon zarar veren mı, göğüs silikonunun zararları ve silikon kalıplar zararlı mı gibi suallerin yanıtlarını pek çok kaynaktan araştırarak bir fikir sahibi olmaya çalıştıkları bilinmektedir.
Olayın iç yüzüne bakıldığında, göğüs estetiği operasyonunın normal operasyonlardan çok da büyük bir farkı bulunmamakta, ancak ve ancak işinde profesyonel olmayan kişilerin şuursuzca yaptıkları operasyonlardan sonra kadınların bazı problemler yaşadıkları görülmektedir.
Zira hem operasyon tekniği açısından başarısız bir ameliyat geçirmek hem de silikon malzemesi olarak kalitesiz ve sıhhatsiz ürünlerin kullanılması göğüs estetiği müdahalesini son derece kötü noktalara getirebilmektedir.
Göğüs estetiği ile ilgili kadınların bir diğer korkuları da silikonların patlama ihtimalidir. Normal koşullarda daha ilk üretildikleri esnadan itibaren yüzlerce kalite kontrol testinden geçen göğüs silikonları, her şeyden önce malzeme olarak da kolay kolay patlayacak bir muhtevaya sahip olmamaktadırlar.
  Ancak silikon taktıran kadının başına rastgele bi bıçak darbesi yıkımı veyahut silahlı yaralanma yıkımı gelirse silikonların meme içerisinde bütünlüğü bozulabilir. Bunun dışında çok sert darbelere ve bükülmelere karşı da silikonların dayanıklı olduğu görülmektedir.
Silikonların saydığımız vaziyetlerde patlaması vaziyetinde kadın tekrardan müdahaleye alınarak meme içerisinde patlayan silikon çıkartılarak yeni sağlam silikon yerleştirilir.
Zira bu malzemenin patladıktan sonra göğüs içinde kendiliğinden eriyip yok olması vaziyeti mevzubahis değildir.
Kimi estetik yaptıran kadınlarda da, metabolizma vücut içerisine yabancı bir cisim sokulduğundan kendisini savunma altına alması istemiyle bu silikonun çevrenini “kapsül” isimi verilen bir tabakayla örtmektedir.
  Bu vaziyet hekimler tarafından gayet normal karşılandığı için paniklenecek bir durum olmadığı söylenmektedir. Kolay masaj teknikleriyle göğüslerde oluşan kapsül durumu yok edilebilmektedir.
Son olarak da göğüs silikonlarında çok nadir ortaya çıkan memelerde ya da meme uçlarında ortaya çıkan duyu azalmasıdır. Duyu artışı olarak da kendini gösterebilen bu durum, yeniden gelip geçici bir durum olduğundan silikonun zararı olarak söz edilememektedir.
  Göğüs silikon ameliyat ücretleri
Göğüs silikon ücretleri araştırılırken, kadınların çoğunun dikkatini konuyla alakalı hekimlerin kişisel web sitelerinde ya da estetik merkezlerinin sitelerinde sabit bir ücret bulunmamasıdır. Bunun nedeni göğüs silikonu fiyatlarının kadınların her birinde yapılacak müdahaleye göre farklık göstermesidir.
Her kadının göğüs ölçüsü değişik olduğundan ve uygulanacak müdahale çeşidinin farklı teferruatları olduğundan göğüs silikonları fiyatları ancak kadınların estetik hekimine gittikçe belirleyebileceği bir fiyat birimi olarak bulunmaktadır.
Göğüse takılan silikonların zararları
0 notes
Text
Kafadaki sivilce nasıl geçer ?
Kafadaki sivilce nasıl geçer ?
Kafa cildinde sivilce çıkması, her yaşta ve her cinsiyette görülebilen bir problemdir. Derinin aşırı yağlı olması meselesinin yanında daha çok enfeksiyon olmasıyla oluşmaktadır. Bu tip sivilceler genelde kafada saç çizgisine yakın bölgelerde çıkmakta ve ağrı yapabildiği gibi kaşıntı vaziyetlerini da yaratabilmektedirler.
Kafadaki sivilce gibi yaraların oluşma sürecinde, evvela kafa cildinde yer alan ve sebum salgılayan gözeneklerden söz etmek gerekmektedir. Bu gözeneklere kafa cildine yapışan ölü ciltlerin hücreleri ve bakteriler doluşmaya başladığında sebumla birleşerek gözeneklerin kapanmasına ve bu tip sivilcelerin oluşumuna alt taban sağlanmış olmaktadır.
  Saç cildinde bu tip sivilcelerin oluşmasını tetikleyen başlıca etmenler; kirli bir ortamda yaşamak, nemli ortamlarda bulunmak, ergenlik dönemi, kadınlar için ekstradan regl dönemi, alerjik tepki gösterilen vaziyetler, sıhhatsiz beslenme vaziyeti, daimi olarak şapka veyahut bere takma ve kötü vaziyetteki hijyen koşullar örnek olarak gösterilebilir.
  Kafa cildinde sivilceye ne iyi gelir?
Kafadaki sivilceler için ilaç kullanmadan önce, kesinlikle uzman bir doktora gittikçe vaziyetle alakalı hangi ihtiyaç düzeyinde olduğunuzu öğrenmeniz gerekmektedir. Zira kimi vaziyetlerde hanede yapılacak saç cildinde sivilceye bitkisel çözüm sağlayıcı tarifler de meseleye dolaysız olarak çözüm getirebilmektedir. Bunun dışında doktorunuzun önerebileceği saçlarınızda mantar oluşumuna karşı antibakteriyel sabun kullanımı, kafadaki sivilceler için şampuan seçiminde özel olarak organik maddelerden üretilmiş olan sivilcelerden satın alınıp kullanılması veya krem şeklinde olan antibiyotikleri saç cildinize sürmeniz için size tercih olarak sunabilmektedir.
Tüm bu tıbbi yardımların ve yolların yanında kafa cildindeki sivilceleri geçirecek tabii yollardan üç tanesi şu şekildedir;
Domates suyu kullanımı : Domates suyunun en büyük tesiri saç cildindeki pH balansını sağlayabilmektedir. Bunun dışında muhtevanında bulunan salisilik asit sayesinde de saçların domates suyuyla vaziyetlenmesi saçların hem sivilcelerden arınmasını hem de daha hızlı uzamasını sağlamaktadır.
Sarımsak kullanımı : Sarımsak ürününün içerisinde de bol miktarda salisilik asit bulunmakta ve saçlara oldukça yararlı olmaktadır. Saç cildinizdeki sivilce problemini aşmak için sarımsak çayı yapmanız önerilir. Bunun tarifi dört diş sarımsağı rendeledikten sonra iki bardak suyun içerisinde kaynatmak, bunun sonrasında da suyunu süzüp soğuttuğunuzda saçınızın diplerine uygulamaktır.
Yasemin yağı kullanımı : Yasemin yağı da bilhassa saç cildindeki gözeneklere dolan ölü hücrelerden kafa cildini genel olarak arındırmak hesabına çok tesirli bir ürün olmaktadır. Elinizdeki yasemin yağını bir de üzüm çekirdeği yağıyla karıştırıp seyreltmeniz gerekmektedir. Ele geçirdiğiniz yağ ile saç cildinize masaj yaparak kafa cildinizi deşarj olmak sivilcelerden kurtulmak için tesirli bir metot olarak bulunmaktadır.
Kafadaki sivilce nasıl geçer ?
0 notes