psi-simeranya
Bir Psikoloji Güncesi
22 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
psi-simeranya · 5 years ago
Text
“Kendime sık sorduğum sorulardan biri de “Bir şey üretmek, anlamlı bir iş yapmak, başarı kazanmak, bir derde deva olmak, kalıcı bir eser bırakmak nasıl mümkün olur?” şeklinde. Hayatımın her aşamasında ne yapıyorsam bu sorular eşliğinde yapmaya çalıştım. Zaten yaptığım şey bu sorulardan birine karşılık gelmiyorsa sıkılıyorum ve o işi yapacak motivasyon bulamıyorum. Eğer hayatımın o döneminde yaptığım şey bu soruların cevaplarından birine denk geliyorsa, yüksek bir enerji ve inatçılıkla çalışabiliyorum.
Kanaatimce başarılı bir iş yapabilmenin en az üç şartı var. Birincisi o işi anlamlı bulmak, merak etmek yapmaya arzu duymak gibi psikolojik faktörlerdir. İkincisi o işi yapabilecek yol yönteme yani bir metodolojiye sahip olmaktır. Üçüncüsü ise o işin gereği şekilde gündelik hayatı organize edebilmektir.    
Başarı için motivasyon
Bir işi yapabilmek için insanlar değişik psikolojik faktörlere yaşlanır. Bu psikolojik faktörler genellikle motivasyon kavramı altında tanımlanır. Bazı insanlarda esas olan başarılı olmanın hırsıdır. Başarılı ve güçlü olmak isterler. Bazı insanlar güçlü bir merak duygusu üzerinden yürürler. Hayat onlar için çözülmesi gereken bulmacalar gibidir.  Bazı insanlar anlamak, bilmek, yapmak üzerine güçlü bir arzu duyarlar. Bu kişiler öğrenme duygusuyla yanıp tutuşurlar. Bazı insanlar anlamlı ve değerli buldukları şeyi yapabilirler. Anlam onların hareket motoru gibidir. Gerçek hayatta bu psikolojik motivasyonların birkaçı beraber olabilir.
Metodolojiye sahip olmak
Bir iş yapabilmek, başarı kazanabilmek için motivasyon kadar çalışma metodolojisine, yol ve
yöntem bilmeye de ihtiyaç vardır. Uygun yol ve yöntem bilmeden çalışmak boşa kürek sallamak gibidir. Etkili iş yapabilenler, başarılı iş çıkaranlar ya tanımlanmış yöntemlerde ustalaşanlardır ya da kendileri özgün yöntemler geliştirenlerdir. Ders çalışmaktan, kitap yazmaktan, bir ürün geliştirmekten bir iş kurmaya kadar farklı işler hep metotlu çalışmak sayesinde mümkündür. Bu sebeple bir iş yaparken o işin nasıl yapılacağı konusuna kafa yormak gerekir.
Hayatı organize edebilmek
Başarılı işler yapabilmek için motivasyon ve yöntemle beraber hayatını organize etmekle de yakından ilgilidir. Düzenli hayatı olan iyi iş çıkarır. Öğrenci gibi yaşayan başarılı bir öğrenci olur. Kendine bakan bir futbolcu futbol hayatını sürdürebilir. Hayatında bir düzen olan iyi akademisyenlik yapar. Düzenli bir hayat ritmi ile psikiyatristlik yapılabilir. Kampüste değil de odasında veya kafelerde yaşayan okulda zor başarılı olur. Gece hayatına dalmış bir futbolcu futbol hayatında aksama yaşar. Hayatı düzgün akmayan biri başarılı bir psikiyatr olması zordur. Çalışmanın, eğlenmenin, aile hayatının, bireysel saatlerin mekanik olmayan ama kabaca bir akışı olan bir halde olması gerekir.”
0 notes
psi-simeranya · 5 years ago
Text
“Modern psikolojinin güncel önemli araştırmalarından biri de akış kavramıdır. Akış ustalaştığımız bir şeyi yaparken zaman ve mekândan kopacak kadar o işe dalıp gitmedir. Akış ustalaştığımız bir işi yaparken ki vecd halidir. Akış psikolojisi yeterince zor bir meseleye ustalığınızın yettiği halde oluşur.
Bir insanın başına gelebilecek en güzel şeylerden biri yaptığı işi/mesleğini anlamlı, değerli bulması ve o işte usta olma halidir. Bir psikoterapist olarak çalışırken insan öykülerinin gizemi, derinliği, karmaşıklığı içerisinde dolaşırken; olup biteni anlayacak bir hale geldiğimde yaşadığım duygu eşsiz oluyor. Hele o derde deva olabilecek şeyler söyleyebileceğinizi/yapabileceğinizi fark ettiğinizde yaşadığınız şeyin tatmin daha da büyüyor. Kendimi “Allahım yaptığım şeyi yapmaya devam edebilmem için güç ver, bilmemi arttır” diye dua ederken buluyorum. “
1 note · View note
psi-simeranya · 5 years ago
Photo
Tumblr media
ne görüyorsunuz? Genç mi , yaşlı mı?
Hayatta bir çok şey kendi bakış açımızla alakalı..
5 notes · View notes
psi-simeranya · 5 years ago
Text
 “1) Eğer başarılara odaklanırsak yararlı değişimler gerçekleşir. Bu nedenle hatalara ve sorunlara odaklanmak yerine doğru yapılanlara ve çözüme odaklanmalıdır.
2) Her sorun yaşanan durumda bu sorunun görünmediği istisnai durumlar vardır. Bu durumlar çözüm için kullanılır.
3) Herkeste sorunlarını çözme gücü vardır. Kişinin güçlü yönleri öne çıkarılırsa çözüme daha kolay ulaşılır.”
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
'uğranılan her musibetten birer manevi devâ birer marifetullâh meyvesi devşirebilmek' ... başka ne olâki imtihanın gâyesi?
53 notes · View notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Kendinize bilmeme izni verin."
13 notes · View notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
youtube
"Bir soruya iyi yanıt vermemiz gerekiyor ; Ey insan başına ne olursa olsun gelicek acılarda yanıcak mısın yoksa pişecek misin?"
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile Parkinson Arasında İlginç İlişki"
Yazar ;Onur Arpat
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) son dönemlerde sıklıkla gündeme gelen, çocukluktan itibaren dikkat ve odaklanma sorunları ile seyreden psikiyatrik bir rahatsızlık.
DEHB, bu hastalıktan muzdarip çocuklarda okul başarısını önemli ölçüde etkileyebiliyor. Tedavi edilmeyen çocuklar hem okul yaşamlarında dikkat eksikliği kaynaklı nedenlerle başarısız olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor, hem de hiperaktivite sebebiyle kendilerine ya da çevrelerine zarar verme davranışını daha sık sergileyebiliyorlar.
Tedavide metilfenidat (Ritalin, Concerta), deksmetilfenidat (Focalin) ve amfetamin tuzları (Adderall) gibi uyarıcı maddeler kullanılıyor.
Parkinson hastalığı ise özellikle 60 yaşından sonra görülen ve hareket bozukluğuyla giden bir hastalık. Hastalık “norodejeneratif hastalıklar” kategorisine giriyor, yani hareketin ince ayarlarını yapan beyin bölgesi olan bazal ganglia’daki sinir hücrelerinin zaman içerisinde bozulması ve ölmesi söz konusu.
Neuropsychopharmacology dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma DEHB ve Parkinson hastalığı arasındaki ilginç bir ilişkiye dikkat çekiyor.
Parkinson hastalığının 60 yasında önce ortaya çıkması oldukça ender bir durum. Bu durumda genetik sebeplerin rol oynadığı düşünülüyor. Ancak bu yeni çalışmaya göre DEHB tanısı konan hastaların 60 yaşından önce Parkinson hastalığına yakalanma oranları diğer insanlara göre 2 kat fazla. Hatta DEHB nedeniyle ilaç kullanan hastalarda erken yaşta Parkinson hastalığına yakalanma riski yaklaşık 8 kata kadar artıyor.
İlaç kullanıldığında erken Parkinson hastalığı riskinin artmasının sebebi ilaçların olumsuz etkisi olabilir. Zira DEHB hastalığında kullanılan ilaçlar “uyarıcı” olarak adlandırılan ve gece hayatında performansı artırmak amacıyla kullanılan yasa dışı maddelerin ilaç versiyonlarıve bu yasa dışı uyuşturucuları sık kullanan insanlarda erken yaşta Parkinson görülebildiği daha önceki çalışmalarda kanıtlanmıştı.
Öte yandan alternatif bir açıklama olarak DEHB ve Parkinson’un genetik olarak akraba olduğu ve bu nedenle birinin görüldüğü insanlarda diğer hastalığın görülmesi olasılığının yükseldiği hipotezini kurmak da mümkün.
ABD’de günümüzde her 9 çocuktan birinde DEHB teşhis ediliyor ve bu çocukların büyük çoğunluğu ilaç kullanıyor. Ülkemizde de bu teşhis nedeniyle ilaç kullanan çocukların sayısı giderek artıyor. Bu nedenle bu iki hastalık arasındaki ilişkinin net olarak ortaya çıkarılması uzun dönemdeki riskleri bilmek açısından hayati önem taşıyor."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
SIKLIKLA KULLANILAN SAVUNMA MEKANİZMALARI:
https://www.guncelpsikoloji.net/m/yasam/savunma-mekanizmalari-h6399.html
1.BASTIRMA(BASKILAMA):
Kişi tarafından kabul edilemeyen bir duruma ait düşünce, duyguların bilinçdışına atılması sürecidir.
Bastırma bir unutma biçimidir. Bu yüzden kişi kendine zarar veren duygu, düşüncelerden kurtulmuş olur. Bastırılan bilgiyi hatırlamak için verilen çabanın hiçbir etkisi olmaz.
Bastırma mekanizması Freud'un birçok teorisinin temelini oluşturur.Ego savunma mekanizmalarının temelini oluşturur ve genellikle diğer savunma mekanizmalarıyla bir arada kullanılır.Bastırma savunma mekanizmasının aşırı aktifliği kişinin gerçekleri yadsımasına, bunun sonucu olarak da kişide davranış bozuklukları ve fobi gibi semptomların oluşmasına yol açabilir.
Örnek: Evlenme kararı alan genç bir çift çocuk sahibi olma konusunda anlaşmazlık yaşamaktadır. Bir taraf genç yaşta çocuk sahibi olmanın daha sağlıklı olduğunu savunurken diğer taraf kariyerini tamamlamadan çocuk sahibi olmanın doğru olmadığı görüşündedir. Genç çift bu konudaki anlaşmazlıklarını görmezden gelerek bu sorunu bastırır ve ilişkilerini devam ettirir.
Zamanla aralarındaki bu uyuşmazlığın ilişkilerine zarar verdiği gözlenebilir. Böyle bir fikir ayrılığında taraflar çatışılan konu hakkında fikir birliğine vardıktan sonra ilişkilerini devam ettirmeleri daha sağlıklı bir adım olacaktır.
2.YADSIMA(İNKAR):
Kişi tarafından kabul edilemeyen bir durum söz konusu olduğunda, istenmeyen gerçeklik reddedilir ve benlik bütünlüğünü bozmayacak şekilde gerçeklik çarptırılır.
Savunma mekanizmalarının en temel olanlarındandır.Travmatik durumlarda kişinin ruh sağlığının korunmasında yardımcı bir işleve sahip olsa da mekanizmanın aşırı aktifliği durumu tehlikeli hale sokabilir.Örneğin ölüm korkusu olan bir birey, kendini uzun süredir halsiz hissettiği halde doktora gitmeyi reddeder.
Örnek: Babasını kaybeden bir gencin, babasının geri geleceğine olan inancı ile yemek masasındaki yerini boş bırakması.
Bu durumun nedeni kişi travmatik bir durumda gerçeği henüz kabullenmeyerek benlik bütünlüğünü korumaya çalışmaktadır .Yadsıma mekanizması geçici olarak gerçeği erteleyerek kişinin durumu kabullenmesi için zaman yaratmaktadır ancak aşırı aktifliği yukarıda da belirtildiği gibi çeşitli problemlere yol açabilir, kişinin ilerleyen dönemlerde durumu aşmak adına psikolojik desteğe ihtiyacı olabilir.
3.YER DEĞİŞTİRME
Kişinin temel bir duygusunu bastırması sonucu biriken enerjinin, duygunun oluşmasına neden olan nesneden farklı bir nesneye yöneltilmesidir.
Bastırma mekanizmasıyla beraber kullanılır.Kişinin bir olayda sürekli dikkat çekmeye çalıştığı noktalar , şikayet ettiği durumlar mevcut ise pasif olarak yer değiştirme mekanizması çalışıyor olabiliyor. Bu durum bulunulan durumda kişilerarası ilişkilerin bozulmasına yol açabilir. 
ÖRNEK:
Okulda öğretmeni tarafından azarlanan çocuk, eve geldiğinde odasındaki eşyaları tekmelemeye başlamıştır.
Bu durumun nedeni öğrenci öğretmen ile tartıştıktan sonra öfkesini boşaltmak adına sınıf eşyalarını tekmelemiş olsaydı muhtemelen öğretmeni ile tekrar çatışma yaşayacak olması görülebilir.
4.YANSITMA:
Kişinin kendinde kabul edemediği, rahatsızlık duyduğu davranış, duygu, düşüncelerini başkasına aitmiş gibi görmesidir.
Kişinin yaptığı hataların nedenini başka insanların davranışlarına yüklemesi olarak da ortaya çıkabilir.Yansıtma süreci, bastırma mekanizmasıyla birlikte işler.Bastırılan duygu, düşüncelerin başka insanlara aitmiş gibi görülmesi yaşanan olaylarda kişinin hatalarının sorumlusu olarak sürekli diğer insanları görmeye başlayabilir.Bu durumda hem kişiler arası ilişkiler zarar görür hem de kişi hatalarından ders çıkaramaz, hayatına yön veremez hale gelir.Yansıtma mekanizmasının aşırı aktifliği sonucunda kişinin hayatını başka insanların ihtiyaçlarını karşılamaya adaması durumu ile sonuçlanması da söz konusu olabilir.
Örnek: Cinsel isteklerini bastırmaya çalışan bir genç kızın, erkeklerin ona yalnızca cinsel isteklerini gidermek amacıyla yaklaşacağı düşüncesine sahip olması ve bu yüzden erkeklerle iletişim kurmamaya çalışması.
Bu durumun nedeni olarak toplum baskısı ile cinsel isteklerini bastırmak zorunda kalan bir genç kızın, duyduğu isteklerden dolayı suçluluk hissi yaşamamak adına bu isteklerin ancak başka insanlara ait olduğunu düşünmesi görülebilir.
5.KARSIT TEPKİ GELİŞTİRME:
Kişinin duygu, düşüncelerinin tam zıttı yönünde davranış geliştirerek benlik bilincini korumaya çalışmasıdır.
Ergenlik döneminde sıklıkla kullanılan bir savunma mekanizmasıdır.Genellikle cinsel tabular, düzen gibi kontrolün hakim olduğu durumlarda kişiler karşıt tepki geliştirmeye başvurur.Kabul edilemeyen isteklerin gizli kalması, bu isteklerin git gide artmasına açabilir.
Örnek:
Kariyerindeki durağanlığın sebebi olarak genç yaşta anne olmasını gören bir annenin, içten içe çocuğuna karşı duyduğu öfkeyi bastırmak adına çocuğuna aşırı sevgi göstermesi.
6.MANTIĞA BÜRÜME(USSALLAŞTIRMA):
Kişinin bir durum karşısında yaşadığı , başarısızlık duygusuyla baş etmesine yardımcı olacak nedenler üretmesi şeklinde ortaya çıkar.
İnsanların temel olarak kendini mazur görme güdüsü ile var oldukları bilinmektedir. Her insan günlük hayatın belli bölümlerinde bu mekanizmayı aktifleştirmektedir. Bu sayede kişi kendisine karşı duyduğu güveni korurken toplumun alay ya da suçlamalarından da korunacağına inanır.
Mantığa bürüme mekanizmasının aşırı aktifliğinde kişinin kendi hayatına etkide bulunamadığını düşünerek acizlik duygusuna kapılması söz konusu olabilir.Kişinin kendi hatalarına sürekli olarak nedenler üretmesi kişinin diğer insanların yaptığı hatalara karşı hoşgörüsüz hale gelmesine yol açabilir.
Örnek: Sınava oldukça çalışan öğrenci yine de sınavdan istediği kadar yüksek bir not alamamıştır ve bu durum karşısında arkadaşlarına öğretmenin ona kafayı taktığını söylemiştir.
Öğrencinin sınavdan beklediği notu alamama nedeni olarak öğretmeni görmesi ile özgüvenini korumaya çalıştığı görülmektedir. Öğrenci nedeni öğretmeni yükleyerek ben çalıştım bende bir problem yok ben başarısız ya da yetersiz biri değilim gerçeğine kendini inandırmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi herhangi bir savunma mekanizmasının aşırı aktifliği çeşitli sorunlara yol açabilmektedir .Bu örnekte de belki öğrencinin ders çalışma alışkanlıklarında sıkıntı olduğu düşünülebilir ve bu durumda en uygun olanı öğrencinin okul psikolojik danışmanından yardım almasıdır.
7.YÜCELTME
İlkel düzeydeki arzuların yarattığı enerjinin toplum tarafından kabul edilebilen, yaratıcı davranışlara yöneltilmesiyle işleyen mekanizmadır.
Freud'a göre kişiye olumlu katkıda bulunabilecek bir savunma mekanizmadır. Örnek: Saldıran bir tutuma sahip kişinin başarılı bir boksör olması.
Burada kişiyi boksör olmaya iten neden olarak saldırgan tutumu görülebilir. Saldırganca davranışlar toplum tarafından kabul görmez ve böyle bir tutuma sahip kişi toplum tarafından kabul görmek adına enerjisini boksa yönlendirmiştir. Böylelikle toplum tarafından kabul görmenin ötesinde başarılı bir sporcu olması nedeniyle takdir edilen biri konumuna gelmiştir.
8.GERİLEME:
Kişilerin isteklerinin karşılanmaması durumlarında yaşanılan kaygıyla baş edebilmek için kendilerini güvende hissettikleri bir yaşam dönemine ait davranışları sergilemesiyle işleyen mekanizmadır.
Ebevynlerin dikkatini çekmeye çalışan çocuklarda sıklıkla gözlenir.Yetişkinlerde ise kişiyi derinden etkileyen hastalık, üzüntü gibi durumlarda gözlenebilir.
Örnek: Ortaokula giden bir çocuğun, kardeşinin doğumuyla geceleri yatağını ıslatmaya başlaması.
9.ÖZDEŞLEŞME:
Kişinin kendisini yetersiz gördüğü durumlarda başarılı gördüğü kişileri model alarak başlar. Yapılan işte kişinin kendisine güveni yoksa model aldığı kişilermiş gibi davranmaya başlar. Bu durum sıklıkla tekrarlanırsa kişi kendi duygularından, düşüncelerinden kopma sürecine girebilir.
Örnek: Çizgi film izleyen kardeşler filmdeki ikiz kardeşlerin beraber oyun oynarken birbiri ile hiç tartışmadıklarını görmüştür. Kardeşler zamanla bu çizgi filmin büyük bir takipçisi, hayranı haline gelirler ve çizgi filmdeki karakterlerle girdikleri özdeşleşme süreci sonucunda birbirleri ile tartışmamaları gerektiğine inanırlar. Kardeşler oyun oynarken birbirine sinirlense bile 'İdeal kardeşlikte tartışmak olmaz' inancı ile duygularını bastırmaya başlamışlardır.
10.ÖDÜNLEME:
Kişinin kendinde yetersiz bulduğu alanları başka olumlu özellikler sergileyerek gidermeye çalışmasıdır.
ÖRNEK:
Boşanma süreci atlatan bir kişinin iş hayatına gereğinden fazla zaman ayırmasıdır.
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Savunma mekanizmaları ego tarafından, id, süperego ve dış dünyadan gelen tehditleri savuşturmak ve bu tehditlere eşlik eden kaygıyı azaltmak amacıyla kullanılan mekanizma- lardır. Temel işlevleri;
(1) dürtünün bilinçli davranışta ifadesini bulmasını engellemek ve
(2) yaşanan kaygının yoğunluğunu azaltmaktır.
Savunma mekanizmalarının tümü için geçerli olan temel birtakım özellikler de söz ko- nusudur. Bunları da şu şekilde sıralamak mümkündür:
(1) Savunma mekanizmaları bilinçdışı süreçlerdir ve kişi bunları kullandığının farkında değildir.
(2) Bilinçdışı başetme mekanizmaları oldukları kişiyi aldatıcıdırlar, yaşanan kaygının birey için daha az tehdit edici olması için gerçeklik algısını çarpıtırlar
. (3) Savunma mekanizmaları nadiren tek başlarına kullanılırlar, genellikle iki ya da daha fazla mekanizma kişi tarafından aynı anda kullanılır (Hjelle ve Ziegler, 1992)."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Freud (1964), egonun görevinin oldukça zor olduğunu belirtmektedir. Çünkü ego, hem idin arzularını yerine getirmekle, hem de dış dünyanın nesnel gerçekliği ile başaçıkmakla yükümlüdür. Bunları yaparken de süperegonun katı kısıtlamalarını dikkate almak zorundadır. Bunlar aynı zamanda, ego’nun görevini yerine getirirken karşılaştığı üç tehdit kaynağıdır. Ego bu tür tehditlere karşı kaygı (anksiyete) ile tepki verir. Bu ise yoğun sinirliliğe benzeyen ve oldukça rahatsızlık verici bir duygudur. Kaygı, kişiyi uygun davranışa hazırlayan öz-koruyucu bir işlevi yerine getirse de, çok kısıtlı miktarı normal ve arzu edilir düzeydedir (Ewen, 2003).
Freud kaygıyı kaynağına bağlı olarak üç başlık altında incelemiştir.
Gerçekçi Kaygı
Dış dünyadaki gerçek bir tehlike ya da tehdit algısına karşı duygusal bir tepki olarak ortaya çıkan gerçekçi kaygı temel olarak korku duygusu şeklinde yaşanmaktadır.
Nevrotik Kaygı
Id’in tehlikeli ve güçlü dürtülerinin ego tarafından kontrol edilemeyeceği ve kabul edilemeyen bu dürtülerin bilinç düzeyine ulaşacağı yönündeki tehdide karşı verilen duygusal tepkidir
Ahlaki (Moral) Kaygı
Ego ve süperego arasındaki çatışmadan kaynaklanan kaygı, moral kaygı olarak adlandırılmaktadır. Kişinin doğru yanlış standartlarını zorlayan davranış ve arzuları tarafından harekete geçirilir ve utanç ve suçluluk duygularını içerir."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Topografik Model: Bilinçdışı, Bilinçöncesi, Bilinç
Freud’a göre (1963) ruhsal yapımız bilinç, bilinçöncesi ve bilinçdışı (bilinçaltı) olmak üzere üç düzeyden oluşmaktadır. Topografik model olarak da adlandırılan bu açıklamaya göre kişilik, sözü edilen bu üç farkındalık düzeyinde işlev göstermektedir.
Yapısal Model: İd, Ego, Süperego
Bilinçdışı zihinsel süreçler Freud’un kişiliğin yapısına ilişkin görüşlerinin temelini oluşturmaktadır. Ancak Freud, 1920’lerin başlarında, topografik modeli terk etmemekle birlikte, kişiliğin organizasyonuna ilişkin görüşlerini gözden geçirerek, kişiliği oluşturan üç yapı olduğunu belirtmiştir: İd, Ego ve Süperego (Freud, 1962). Bu aynı zamanda yapısal model olarak da adlandırılan kişilik yapısı modelidir."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Psişik determinizm ilkesine göre ruhsal yapıda gerçekleşen hiçbir şey nedensiz ya da rastlantısal değildir. Tüm zihinsel (ve fiziksel) davranışlar, kendisinden önceki nedenlerle belirlenmiştir ve kestirilmesi (tahmin edilmesi) olası yollarla gerçekleşmektedir (Ewen, 2003)."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
Not: "katarsis :psikanalizde anlami "arinma" dir yani daha acik bi ifade ile kisinin kendisini nevroza surukleyen gecmisinde yasadigi travma ile yuzyuze gelip tekrar yasayarak elde edemedigi duygu bosalimini saglamasi, boylece sorunundan kurtulmasidir. yani,psikoterapistlerin kullandığı önceden yaşanmiş travma yaratan olayların tekrar hatırlanarak heyecan boşalımıyla rahatlama yöntemine verilen bir isimdir.
kateksis: Kateksis, belli dürtü durumlarıyla belli nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesine işaret etmektedir. Örneğin, belli bir ülkedeki bireyler açlık dürtüsünü belli yiyeceklerle giderebilirler: Karadeniz bölgesinde yaşayan bir birey, genellikle açlığını hamsi balığı yiyerek giderme eğiliminde olabilir. Organizma belli dürtü durumunda belli nesnelerden kaçınmayı öğrenmişse, bu duruma olumsuz kateksis" denmektedir."
"Dil ya da kalem sürçmeleri de Freud’un üzerinde çokça durduğu parafrakslardır."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Freud cinsel içgüdü ile ilişkili gördüğü psişik enerjiye libido adını vermiş ancak ölüm içgüdüsü ile ilişkili enerji için farklı bir isim kullanmamıştır. Libido tamamen intrapsişiktir ve hiçbir zaman dış dünyaya çıkmaz. Bu enerji, kateksis süreci yoluyla nesnelerin zihinsel sembollerine bağlanmakta ve bu semboller içgüdüsel gereksinimleri doyurmaktadır. Kateksis bir kişi ya da nesnenin zihnimizdeki sembolüne bağlanan enerji miktarıdır. Psikanalitik kuramda her davranış kateksis ve antikateksis süreçleri ile açıklanabilir. Kateksis, libidonun bir nesneye yönlendirilmesi, antikateksis ise içgüdünün doyurulmasını önleyen iç ya da dış herhangi bir engeldir (Hijelle ve Ziegler, 1992)."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"Ölüm İçgüdüsü (Thanatos): Freud’un en radikal fikirlerinden biri de yaşamın, kendi öncesine, yani varolmama durumuna dönme eğiliminde olduğu ve tüm insanların bilinçdışı bir ölüm içgüdüsü tarafından yönlendirildikleri şeklindeki düşüncesidir. Yıkıcılık içgüdüleri olarak da adlandırılan ölüm içgüdüsünün işleyişi, yaşam içgüdüleri (eros) gibi açık olmadığı için; bunlar hakkında çok fazla bilgi sahibi değiliz. Freud’a göre (1955); yaşam varolmama durumuna dönmeyi amaçlar yani tüm insanlar aynı zamanda bilinçdışı bir “ölüm içgüdüsü” tarafından yönetilirler.
Ölüm içgüdüsünün önemli bir türevi saldırgan dürtülerdir. Yaşam içgüdüleri organizmayı korumak amacıyla ölüm içgüdülerinin karşısında yer alır ve onların enerjilerini dış dünyaya, diğer insanlara çevirir. Görüldüğü gibi yaşam ve ölüm içgüdüleri karşı karşıyadır. Bu iki grup içgüdü aynı zamanda iç içedir ve birlikte çalışırlar. Örneğin yaşamı korumaya yönelik olan yeme davranışı aynı zamanda ısırma, çiğneme ve yutma gibi yıkıcı davranışları da içerir. Cinsel birleşme de dahil olmak üzere her türlü cinsel davranış çok az da olsa saldırganlık içerir. Ya da her türlü saldırgan davranış, cinayet dahi, bir ölçüde haz veren boyutlar içerir. Yaşam ve ölüm içgüdüleri çatışma halinde de olabilir. İnsan bir başkasına karşı aşk ve nefret duygularına bir arada sahip olabilir (ambivalans). Bazen de ölüm içgüdüleri baskın gelebilir ve aşk sadist bir yön alabilir (Ewen, 2003)."
0 notes
psi-simeranya · 6 years ago
Text
"İçgüdüler ve Psişik Enerji (Libido)
Freud (1964), insanların Triebe (içgüdüler/dürtüler) adını verdiği doğuştan getirilen güçler tarafından güdülendiklerini ifade etmektedir. İnsanın bütün zihinsel (ve fiziksel) faaliyetleri bu içgüdülerce gerçekleştirilir ve yönlendirilir. Bedenin herhangi bir yönü bir gereksinim hissettiğinde (acıkmak, susamak vb.) içgüdü harekete geçer. Harekete geçen içgüdü (gereksinim) artmış gerilim veya heyecan şeklinde algılanan psikolojik bir durum yaratır. Bu da kişi tarafından hoş olmayan bir duygu biçiminde yaşanır. Kısacası içgüdü, bedensel bir ihtiyacın psikolojik ifadesi, fizyolojik bir gereksinimi doyurma arzusudur. Örneğin; açlık içgüdüsü beden dokularındaki besin eksikliğinden kaynaklanır ve zihinsel olarak gıda isteği biçiminde temsil edilir. Freud (1964) insan davranışının temel amacının hoş olan şeylere yönelip hoş olmayan şeylerden (acıdan) kaçınmak olduğunu belirtmektedir (haz ilkesi-pleasure principle). Acıdan kaçınma ve haz duyma, dürtülerin doğurduğu gerilimin azaltılması aracılığıyla gerçekleşmektedir.
İç güdülerin dört ortak özelliği vardır (Freud, 1964);
Kaynak: İçgüdünün temsil ettiği bedensel ihtiyaç.
Amaç: Bedensel uyarılmayla ortaya çıkan gerilimin azaltılması, kısacası ihtiyacın doyurulması.
Nesne: O içgüdünün doyumunu sağlayabilecek her şey.
İtici güç: İçgüdüyü tatmin etmek için kullanılan enerjinin miktarı. "
1 note · View note