“Tanımadığım, bilmediğim bir denizin ortasında haritasız, pusulasız kalmış bir gemici gibiydim. ona gitmek istiyordum. “belki de beni sen yola koyarsın, beni erkek yaparsın” dedim. “senin içinde zaten bir erkek var” dedi. “sadece onu dışarı çıkaracağım ben. bunu yaparken ellerimi, dilimi, tüm vücudumu kullanacağım.”
Sana tuz yalatsam, sabaha kadar tuz yerine suyu düşünürsün; işte çelişki burada gibi görünse de nesnel hareketin kanıtıdır bu. bir durumla uyarılan her durum, bir başka durumu işaret edecektir. beni sevdiğini söyledikçe sen, ben bir diğerini sevdiğimi hatırlayacağım. buna ihanet diyemezsin.!
“Zor zamanlar yaşıyorum, ağır sınavlardan geçiyorum. Bu günler bittiğinde, sularım durulduğunda, dengemi bulduğumda, huzuruma kavuştuğumda geleceksen eğer, gelme! Ben o gün, daha güçlü, daha katı, bir dağ gibi kıpırtısız ve heybetli olacağım. Oysa şefkate bugün ihtiyacım var.”
ne vakit seni yazmak istesem,
kalemim oynamaz yerinden.
ne vakit seni düşünsem,
bir tebessum konar dudaklarimin kiyisina.
ve ben gunun her saniyesi tebessum ederim.
gören deli sanacak diye düşünür,
ardından bir de buna gulerim.