İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir. Büyük bir hayretle seyrediyoruz insanlığın yok oluşunu..🙈🙉🙊Hüzünle karışık sevinçlerinizden kurtulun artık.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo
2 notes
·
View notes
Text
Sahi, sevgi neydi?.. Her şeyi kendi içinde görmek ve kendini her şeyde görmenin adıymış sevgi… Sonsuzlukmuş, bencil olmamakmış… Kayıtsız, şartsız ona güvenmekmiş bir de… Nedensizce ve delicesine özlemekmiş, onun yokluğunda… İliklerine kadar duymak, tırnaklarına kadar hissetmekmiş sevgi… Hayatın anlamı diyorlar ona; yalnız insanların değil, tüm canlıların yaşama sebebiymiş… Öyle bir etkisi varmış ki sevginin, “sen ordan bir ‘canım’ dersin, benim kalbim kaburgalarımın altına sığmaz burada” sözünü hissettirebiliyormuş… Kalp mi insana “sev” diyen, yoksa yalnızlık mı körükleyen?.. Sahi nedir sevmek, bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?.. Şems-i Tebrizi, “Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca / Dağı bile taşır insan aşık olunca, inanınca” diyor… Küçük İskender’e göre ise, birini gerçekten sevdin mi; yaşı, ne kadar uzakta olduğu, boyu, kilosu sadece lanet birer sayıymış… Özdemir Erdoğan şarkısında, “Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir / Bazen küçük bir an için ömür bile verilir” diye anlatıyor sevgiyi… Halil Cibran, “Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka” diyor… Mevlana, “Sevgi karanlık bir tünelde yakılan mum ışığı gibidir; size yolunuzu gösterir ama uzakta ne olduğunu söylemez” diyor. Fuzuli’ye sormuşlar, “Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi?” diye; “Sevmek” demiş.. “Çünkü, sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın”… Nazım Hikmet, “Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim. Ne güzel de darma duman ediyorsun beni” diyor dizelerinde… Dostoyevski der ki: “Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.” Can Yücel, “Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın, bense hep arkandan ağladım” diyor… Ağlamak için zamanınızın, ağlayacak kimsenizin olmadığı hayatlarda ise sevmek bu denli arsızca, bu denli çok, bu kadar coşkulu yaşanmıyor. Hayata dişlilerin dokunduğu yerden başlarken, çok şey istemedim ben… Aynı büyüklerden bir şey istememek gerektiğini öğreten çocukluğum gibi, hayat da kendisinden çok şey istemememi fısıldadı kulağıma. Öyle kızarak, emir verir gibi değil. Görmüş geçirmiş bir ağabey gibi kolunu omzuma atıp, elinde tespihini sallayarak söyledi. Yani kızmadım, korkmadım, üzülmedim. Samimi bir haldi hayatla aramdaki muhabbet. Azın/çoğun ne olduğunu öğrendim zamanla. Neye nasıl bakarsan, azlığı-çokluğu bakışının belirlediğini gördüm. Çok sevginin, sözler, hediyeler, maskeler, yapmacık tavırlar olmadığını; utanan bir çift göz olduğunu gösterdi güzel bir kız. Yanında olmanın değil, yolunu gözlemenin ayrı bir sevgi olduğunu anladım. Çok sevgi istemedim. Çünkü sevginin azı – çoğu olmadığını beni her zaman aynı şekilde seven annem gösterdi. Onu kaybettiğimde hayatımın fonunu belirleyen sevgi lugatını daha iyi okuyabildim. Onun gidişi ile emek- sevgi ilişkisi anladım. Bana çok emeği geçti, önce emek vermeyi, sonra sevmeyi öğrenmişim meğer fark etmeden. İnsanlardan dürüstlük istedim. Çok değil, biraz. Meğer dürüstlüğün azı daha betermiş; bunun beni taşımayacak bir dala tutunmak olduğunu da defalarca düşerek öğrendim. Kadınlardan da çok şey öğrendim. Öğrettim mi bilmiyorum. Hayatta ne kadar başarılı olursan ol, kadınların seni tam tersi hale sokmak için hiç zorlanmadıklarını gördüm, izledim, dinledim. Güzellikler de onlardan, çirkinlikler de. Belki de bu yüzden onlara hiç küsemedim. Kızdım ama kovamadım, sarıldım ama tutamadım. Az ve çok kavramı hakkında da çok şey öğrendim onlardan. Az söz ile çok şey anlatmaya çalıştım. Çok söz ile az şey anlatmaya çalıştım. Gördüm ki söylenen sözün azı çoğu fark etmiyor. Söylemek istediğimi gözlerimden okuyanları gördüm. Hatta söylemeyi akıl edemediklerimi bile okuyanları. Çok şey anlatmak isteyip de tek kelime anlatamadıklarım da oldu, hem de çok. Çok sevdim, çok kızdım. Az ile olan ilişkim bu noktadan sonra zedelendi. Çok şaşırmadım, çünkü hayatta hiçbir şeyin azının kendini gösteremediğini de gördüm. Çok olmak gerekiyordu. Bazen oldum, bazen olamadım. İki laf ettiğim kadınlarda aklım kaldı. Saatlerce konuştuğum kadınlar karşımdayken, gözlerimden onların kayıp gitmesi belki bundandır. Bazılarını gönlümle sarmaladım, bakışlarımla kucakladım, ama onlar sarılmadığım için küstü. Az çok sevdim kısacası. Az olanlar aklımda, çok olanlar geçmişimde. Biraz da bu yüzden az sevmeye başladım galiba. Geride kalmasınlar, aklımda olsunlar diye. Beni annem kadar sevecek ve babam kadar merak edecek kimse yoksa eğer, kimse bana sevgiden, aşktan söz etmesin diye düşündüm bazen de… Şimdi ise şairin dediği gibi, çocuk değilim artık; büyüdüm. Biraz yorgun, biraz kırgınım yine de… Giden yolunu, kalan yerini bilsin sadece… Sevgisiz olmaz elbet… Ne kadarına yetiyorsa yüreğin, o kadar sevmelisin. Onurlu olmalı gelişler. Bir kadının ana oluşu, bir erkeğin adam oluşu gibi asil ve olgun… Omuzların dik, alnın açık tüm kalbinle gelmelisin. Ne kadarına yetiyorsa yüreğin, yettiği kadar sevmelisin. Aklını başından alacak kadar değil, aklı başında olacak kadar sevmelisin. Senden çok onun ihtiyacı olan bir şeyi ona vermişsen, bu bir hediyedir. Ondan çok senin ihtiyacın olan bir şeyi ona vermişsen, işte bu sevgidir. Tıpkı Cengiz Aytmatov’un ünlü eseri Selvi Boylum Al Yazmalım’ın unutulmaz repliğindeki gibi, sevgi ne demekti?.. Sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti.
1 note
·
View note
Photo
RB leyin yarın iyi birşeyler olsun :)
10K notes
·
View notes
Video
youtube
Büsbütün kaybettim Bana dokunmayın sakın, bunların düzenine sokayım ..
0 notes
Quote
Okuyorum hayatı..Toprağın üstünden çok, altındakilerle var olduğunu
• Erdem Bayazıt
0 notes
Quote
Benim her duygum biraz hüzün gibidir..
- Turgut Uyar
0 notes
Photo
Dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok. - Cahit Zarifoğlu
0 notes
Photo
552 notes
·
View notes
Photo
Kan ile beslenen, doyar mı cana Zalim müttefiktir, zulümden yana Vicdanlar titriyor, dokunur bana İnsanlar ölüyor, dünya susuyor Dengeler belirsiz, fikir israfta Barış adalet mi, bekliyor rafta Üzüntü ve tepki, gösteriş lafta Zalimler gülüyor, dünya susuyor Kurt çakal barışıp, pay eylemişler İnsanlığı oka, yay eylemişler Kalpleri şeytana, tay eylemişler Silah yargılıyor, dünya susuyor Burnumun dibinde, bombalar patlar Sabır mı dayanır, taş olsa çatlar Manda yön şaşırmış, sınırda otlar Ateş yükseliyor, dünya susuyor Hep tarih midir bu, tekerrür eden Düşünmez mi insan, bu azap neden Birlik nerye uçtu, biz mi terk eden Zulüm haykırıyor, dünya susuyor Birleşmiş milletler, kime birleşmiş Eşkıya, en otlak yere yerleşmiş Gelişmişler, canilikte sözleşmiş Ne canlar soluyor, dünya susuyor Medeniyet demek, bu mudur yani Nerde insan hakkı, adalet hani Gündemi belirler, kanlı bir cani Kabirler doluyor, dünya susuyor. - Ali Rıza Malkoç Medeniyetiniz, adaletiniz,insanlığınız, avrupanız ve o birleşmiş milletleriniz , Avrupa birliğiniz batsın..Tarihe adını katil olarak yazdıran Avrupa elbet bir gün yerle bir olacağınıza şahit olacağız!! Dünyaya korku salan Türkler olarak tarih boyunca varolucagız! 🇹🇷🇹🇷 #insanlıkölüyordünyasusuyor
0 notes
Photo
Hiç ayrılmayacak gibi önce, sonra hiç kavuşamayacak gibi sımsıkı güldüler birbirlerine. Biri uzağa gitti, biri hep uzaklara baktı geceleri🌜🌃
0 notes
Photo
Akşamın hüznü bana kalbimin derinliklerini hatırlatıyor. Kalbimin derinliklerine inince tir tir titriyorum. Çünkü orada adım başında bir batışın izine rastlıyorum. Kim bilir, bu batan güneşler belki de bir daha mahşerde doğacaktır.. Mehmet Akif Ersoy - Safahat'tan Hikayeler
0 notes
Text
Dünyanın suskunlugu çıkar denen illetten.
14 notes
·
View notes
Photo
“Allah'a bırak” yazıyor; ne bu zâlım düzenden, ne bu kir'leşmiş milletlerden, ne insan hakları savunucularından, ne liderlerden, kimseden bir umudum kalmadı.. #haleptekatliamvar ve ben onu, en güzel intikam alıcıya “Allah'a bırak"tım.
218 notes
·
View notes
Text
Yitirilmiş olanla yok edilmiş olan arasında derin bir uçurum vardır. Birincisi uygarlığın nedenidir, ikincisi nedensizliğin nedeni.
0 notes
Text
Hiç bir anlamı yok şu günlerde olan bitenin. Herkes de bir herkesleşme tutmuş gidiyor.. Hayat şimdi daha kısa ve kuşlar da uçmuyor artık eskisi gibi. Etraf çok tekin değil dikkat edin şu sıralar kendinize. Yediğiniz içtiğinize bile.. Bol bol kahve için mesela. Sıcak kahvenin verdiği mutluluğu veremeyen insanlarla dolu etraf. Sonra kitap okuyun. Bir kitap iki kitap derken okuyun. Ve tekrar okuyun.. Yağmurun yağmasını izleyin.. Sonra o yağmurdan sonraki toprak kokusu mevsim kokusunu içinize çekin.. Kışın en güzel yanı ne bilir misiniz ? Pencerenin kenarına çekilip sıcak bir kahveyle bolca düşünücek vaktin olması.
0 notes