Neoliberalizm, kapitalizm, küreselleşme, kentsel dönüşüm, yaptırım savaşları, dolardı euroydu bla bla bla… Neyse! Söyleyecek çok sözüm vardı hala var, dinleyecek adam yoktu hala yok. Dedim bu böyle gitmez, belki devran da dönmez. Yani anlayacağınız her konuda doldum taştım, kafa ütülemek için de blog açtım.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Yürek Ait Olduğu İçin Mi Orada Yoksa Biz Hediye Gibi Sunduğumuz İçin mi?
Der ki Charlie Chaplin, “Yüzün kiminle gülüyorsa yüreğin ona aittir.” Peki güldüren o mu yoksa biz ona gülmek istediğimiz için mi gülüyoruz sadece? Yürek ona ait olduğu için mi orada yoksa biz altın tepside bir hediye gibi sunduğumuz için mi? Çünkü hediye dediğiniz şeyi beğenmeseniz de ayıp olmasın diye saklama ihtiyacı duyarsınız. Belki kalbimiz ait olduğu yere gitmiyordur da biz onu birilerine hediye ediyoruzdur ve o da ayıp olmasın diye bir kenara koyuveriyordur. Öyle ya hediye bu başkasına da verilmez ki! Ama belki karşımızdaki istemediği bir şeye sahip olup onu tutsak ederek en büyük ayıbı yapıyordur?
Peki ya karşılıklı gülüyorsa iki yüz? Karşılıklı atıp birbirine çarparak geri yerine kuruluyorsa iki kalp? En saçma esprileri en can yakıcı şeylerden sonra yapıyor ve birbirlerine bakmamak için gözlerini kısarak gülüyorsa iki can? Dilden dökülene mi gözden süzülene mi inanmalı insan?
Genellikle biz insanlar gözden süzülene inanmak istiyoruz. Ona inanıyor, ona kıymet veriyoruz. Çünkü dilden dökülen ağır oluyor çoğu zaman. Duymak istemediğimizi ya da duymayı beklemediklerimizi hapşırıyor yüzümüze, tükürükler saçarak. Soğuk bir rüzgar kesiyor gülen yanaklarımızı, aynı rüzgar dolduruyor gözümüze yaşları. Ve damlatmadan bekletiyor çiy tanesi gibi kirpiklerimizin üzerinde. O zaman yüzünü güldüren güldürmez oluyor işte. Derin bir düşünceli dalgınlık sarıyor dört bir yanını.
Bir şey daha! Chaplin der ki “Bir adamın karakteri sarhoşken ortaya çıkar.” Çok da güzel der. Bir insanı tanımak istiyorsanız ona güvenmeden önce kafası güzelken söylediklerine bakın. Gözünüzdeki perdeyi kaldırır, yüreğinizdeki sobayı söndürür. O zaman ait hissettiğiniz yeri görüp kalmaya ya da gitmeye karar verirsiniz.
Ve gitmeye karar verdiğinizde gidersiniz öylece. Bir insanı kaybetmekten korktuğunuzda onu kaybetmezsiniz. Sadece onun sizi kaybetme ihtimalini göz ardı etmiş olursunuz. Gün aydınlanır, soğuk ayaz yüzünüze vurur, yürek söner ve siz içinizde bir ürpertiyle sessizce yol alırsınız.
0 notes
Text
Kentsel dönüşüme doyduysak biraz da toplumsal dönüşüme mi abansak?
Haberi duydunuz mu? Antalya'da bir kadın kocası evi terk edince intikam almak için çocuklarını dövmüş. Biri 1, diğeri 3 yaşında! Kadın adli kontrol kararıyla serbest bırakılırken, çocuklar da "devlet kontrolü" altında "Sevgi Evi"ne götürülmüş. Sanki tam tersi olması gerekiyormuş da çarpık adaletleşme engel olmuş gibi! Acaba kentsel dönüşüme doyduysak biraz da toplumsal dönüşüme mi abansak? Bu toplumu en iyi gözlemleyip anladığını düşündüğüm üç yazar var: Aziz Nesin, Muzaffer İzgü ve Yaşar Kemal. Yaşasalardı ne düşünürlerdi, bu olayı yazıya nasıl dökerlerdi acaba? Muhtemelen tam anlamıyla dökemezlerdi. Çünkü ne elleri kaleme giderdi, ne de kelimeleri yeterdi. Bu toplumun sevgisiz büyüyen nesillerin toplumu olduğunu bilseler dahi bu kadarına onlar bile "PES!" derlerdi. Ama biz "PES!" diyemiyoruz. Neden mi? Bir şey hep oluyorsa adı olay değil olağandır da ondan. Ve olağan olan hiçbir şey insanda şaşkınlık yaratmaz. Hayvana şiddet, kadına şiddet, çocuğa şiddet, doktora şiddet, şoföre şiddet, madenciye şiddet, şiddet şiddet şiddet... Depresyondayım diye şiddet, işten atıldım diye şiddet, geçinemiyorum şiddet, kovuldum şiddet, seviyor şiddet, sevmiyor şiddet, gitti şiddet, kaldı şiddet, sokağa çıkarsan şiddet, çıkmazsan yine şiddet... "Racon kesilecekse biz keseriz" şiddet, "bir hesap varsa biz görürüz" şiddet, "babam 300 arkadaşıyla birlikte yerin altında can verdi" şiddet -hem de tekme tokat şiddet, "dış güçlerin oyununa gelen marjinal vandallar bunlar" şiddet , "Bu millet meydanları dar eder" şiddet... E ülkenin geriye kalanı sütten çıkmış ak kaşık mı? Ninja bunlar şiddet, sıkmabaş şiddet, bilmem kim hükümete hak vermiş şiddet, şalvar giymiş şiddet, cemaattenmiş şiddet. Bitti mi? Oncu buncu şiddet, aleviyse şiddet, sünniyse şiddet, Kürt ise batıda şiddet, Türk ise doğuda şiddet, Suriyeli ise doğu batı fark etmez şiddet, homoseksüelse öldüremiyorsan şiddet... Peki ya sevgi, saygı, hoşgörü, birlik yok mu? Olmaz mı! - "Boşanıyorlarmış, bilmem ne kadar tazminat alacakmış, depresyona girmiş..." - Yanındayız kalp kalp kalp, öpücük öpücük öpücük, cici kuş cici kuş! - "Yeterli oy alamazsa yarışmadan ayrılacakmış..." - Yanındayız sms sms sms, kalp kalp kalp, öpücük öpücük öpücük, cici kuş cici kuş! Bla bla bla...
#türkiye#siyaset#şiddet#toplum#kadınaşiddetehayır#kadınaşiddeteson#hayvanasiddetsuctur#psikoloji#sosyoloji
2 notes
·
View notes