hemenmasa

[hemenmasa]

Baharatlar ve Faydaları

Baharatlar, geçmişten günümüze hem yemeklerimize lezzet katan hem de değişik amaçlarla kullanılan bitkilerdir.

Baharatların ilk olarak yaygın kullanımının Uzak Doğu'da olduğu bilinmektedir. O yıllarda bilinen ilk baharat, az bulunduğu için çok pahalıya satılan hint karabiberiydi ve bir şeyin pahalı olduğunu belirtmek için "hint karabiberi gibi" denilirdi.

Her kültürün mutfağında kullanılan baharatlar, Türk Mutfağı'nda da ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde fazlaca kullanılır.

Binbir çeşit ve tatta olan baharatların en fazla kullanılanlarını yararlarıyla beraber sizin için sıraladık.

Kırmızı Pulbiberin Faydaları 

Kalp ve sinir sistemini güçlendirir.

Mide ekşimelerini giderir.

Kanser hücrelerini yok ettiği bilimsel olarak ispatlanmıştır.

Sinüsleri temizleyerek sinüzitlerin iyileşmesinde yardımcı olur.

Vücut, biberin yakıcı etkisine karsı morfine benzer endorfin salgılayarak cevap verdiği için ağrı azaltıcı özelliği vardır.

Karabiberin Faydaları

Sindirim sisteminin sağlıklı ve düzenli çalışmasına yardımcı olarak hazmı kolaylaştırır.

Sinirleri kuvvetlendirir ve kansızlığa karşı faydalıdır. 

Mideyi ısıtıp iştahı açar.

Şeker hastalığının ilerlemesini durdurur.

Mide ve bağırsaklardaki mikropları öldürür.

Kekiğin Faydaları

Gırtlak ve bademcik iltihaplarında iyileştirici özelliği vardır. 

Bağırsak kurtlarını düşürmeye ve bağırsak iltihaplarının iyileşmesine yardımcı olur. 

Dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. 

Sigarada bulunan zehirli maddelerin ve ciğerlere biriken katranın parçalanarak atılmasında son derece etkilidir. 

Astım, bronşit, grip, nezle ve öksürük gibi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir.

Nanenin Faydaları

Mide ve bağırsak gazlarını giderir, mide ağrılarına karşı faydalıdır.

Yapraklarını ağızda çiğnemekle, ağız kokularını yok eder.

Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. 

Yapılan araştırmalara göre, nane çayının tüketilmesi radyasyona karşı koruma sağlıyor.

Heyecanları ve korkuyu yatıştırıp uykusuzluğa iyi gelir.

Çörek Otunun Faydaları

Ölümden başka herşeye deva olduğu söylenen çörek otunun faydalarından bazıları şunlardır:

Yorgunluk halini giderip zindelik verir. 

İdrar söktürücü özelliği ile safraya iyi gelir. 

Mikrop, virüs ve mantarlara karşı öldürücü tesire sahiptir. 

Damar hastalıklarını önler. Nefes borusu adalesini genişlettiği için nefes darlığı çekenlere de faydalıdır.

Karanfilin Faydaları 

Magnezyum, kalsiyum ve manganez minarellerinden zengindir. Lif açısından çok zengin bir baharattır.

Akciğer ve cilt hastalıklarından korunmaya ve mevcut hastalığın ilerlemesini önlemeye yardımcı olur.

Ağız kokusunu giderir. Diş eti kanamalarına iyi gelir ve diş ağrılarına karşı da faydalıdır.

Kalbi ve hafızayı kuvvetlendirir.

Stresle başa çıkmanıza, stresi yenmenize yardım eder.

Kimyonun Faydaları 

E vitamini yönünden zengin olan kimyon, yatıştırıcı ve gevşetici özelliğiyle uykusuzluğu giderir.

Sindirime yardımcıdır. Bağırsakları çalıştırır. 

Anne sütünü artırır.

Sinirleri yatıştırır ve yüksek tansiyonu düşürür.

Romatizma, prostat, nefes darlığı ve şeker hastalığında faydalıdır.

Fesleğenin Faydaları 

Öksürüğü ve baş dönmesini keser. 

Ağız yaralarını iyileştirici etkisi vardır.

Sakinleştirici etkisiyle vücudu rahatlatır, enerji verir. 

Kan şekerini düzenlemeye yardımcıdır. Romatizmaya faydalıdır.

Antibakteriyel özelliğe de sahiptir. Bitki özsuyu, sinek ve böcek ısırıklarının tedavisinde doğrudan ısırılan bölgeye sürülerek kullanılır.

Yeni Baharın Faydaları 

Mide rahatsızlıkları için bire birdir. damar sertligi engelleyici, gaz giderici ve direnç arrtırıcı özellikleri vardır.

Kusma, mide bulantısı ve ishal tedavisinde etkilidir.

Kuru öksürük, nezle, bronşit ve depresyon tedavisinde kullanılmaktadır.

Diş ve diş eti tedavilerinde bir lokal anestezi ve antiseptik olarak kullanılır.

Kalp hızı ve kan basıncını kontrol etmeye yardımcı olur.

Zerdeçalın Faydaları

Verem, sarılık ve karaciğer hastalıklarına karşı faydalıdır.

Karacigeri güçlendirir ve karaciğerden toksinlerin atılmasına yardım eder.

İltihap gidericidir. Vücutta biriken zehirli maddeleri atar.

Ateş düşürücü etkisi vardır. Alzheimer hastalığının gelişimini engeller ve yavaşlatır.

Curcumin (zerdeçalın toz haline getirilmiş kökü) kansere karşı koruma sağlar ve tümör hücrelerinin çoğalmasını engelleyici özelligi vardır.

[hemenmasa]

Kışın Tüketilmesi Gereken Meyve ve Sebzeler

Soğuklar kapıda, kış mevsimine yaklaşmaktayız. Soğuk ve hastalıklardan korunmanın yolu da sağlıklı beslenmeden geçiyor. Sağlıklı beslenmenin ön koşulu da dengeli beslenmek ve bol bol meyve sebze tüketmektir.

Hastalıkların kapısının açıldığı bu mevsimlerde vitamin ihtiyacımız artar. Vitamin ihtiyaçlarımızı karşılamak, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için zengin vitaminli ve mineral kaynağı olan kış meyve ve sebzelerini aşağıda sıraladık.

Bolca tüketmeniz ve sağlıklı kalabilmeniz dileğiyle...

Kış Sebzeleri 

Kara Lahana

Karnabahar

Brokoli

Kereviz

Ispanak

Pırasa

Pazı

Pancar

Havuç

Turp 

Meyveler

Portakal

Mandalina

Kivi

Greyfurt

Nar

Ayva

Elma

[hemenmasa]

Başlıca Karadeniz Yemekleri

Karadeniz yemekleri denilince akla ilk olarak lahana, fasulye ve mısırdan yapılan yemekler gelir. Çünkü, Karadeniz Bölgesi'nde en çok bu ürünler yetişir. Yeşil ve mavinin birleştiği o eşsiz manzaralara sahip Karadeniz, sarmasından tatlısına, köftesinden fasulyesine kadar değişik lezzetleri içinde barındırır.

İşte, tatmayanların mutlaka denemesi gereken, "şimdi olsa ne güzel de yenirdi" diyeceğiniz başlıca Karadeniz yemekleri ve tatlıları...

Yemekler 

Karalahana Yemeği yanında da Mısır Ekmeği

Karalahana Sarması 

Muhlama & Kuymak

Hamsili Pilav

Hamsikoli

Turşu Kavurması 

Hamsi Tava

Kuru Fasulye

Akçaabat Köfte

Hamsi Buğulama

İstanbul'da Karadeniz yemeklerini bulabileceğiniz mekanlardan bazıları ;

İzhar Restoran 

Tarihi Kısıklı Fasulyecisi

Tatlılar

Pepeçura 

Laz Böreği

Enişte Lokumu 

Kabak Sütlacı

[hemenmasa]

Kurban Bayramı'nda En Fazla Tercih Edilen 5 Yemek Çeşidi

Bildiğiniz gibi yarın Arefe günü ve bayrama iki gün kaldı. Kurban Bayramı denilince akla hemen "etli ve lezzetli, bol çeşitli mükellef sofraların etrafında buluşan samimi muhabbetlerin döndüğü, bol kahkahaların eksik olmadığı o nefis sofralar" gelir.

Bu gibi günlerde uzmanlardan uyarılar-öneriler gelir, yapılan diyetler bayramdan sonraki ilk pazartesiye ertelenir vs. vs. böyle böyle uzar gider ve sonunda o lezzetli yemekler her ne olursa olsun mutlaka mideye iner :)

Biz de size Kurban Bayramı'nda yapılacak, yapılması gereken ve yapılırsa yere düşmez cinsinden 5 yemek çeşidi sunacağız.

Kavurma

Güveç

Etli Sarma 

Arnavut Ciğeri 

Etli Pilav

Bol lezzetli, afiyetli olması dileğiyle...

Mutlu Bayramlar...

[hemenmasa]

Yumurta'nın 7 Hali

Yumurta, beslenmede önemli role sahip olan bir gıda maddesidir. Yapılan araştırmalara göre en ucuz ve protein açısından en değerli besin kaynağı olan yumurta kahvaltılarımızı süsleyip kek-börek yapımlarında olmazsa olmazlar listesinde yer alır.

Yumurtanın sarısında vitamin ve yağlar bulunurken beyaz kısmı, büyük oranda proteinleri içerir.

Yumurta damak zevkine göre çeşitli isimler alarak farklı yöntemlerde pişirilir. Bunlardan bazılarını sizin için sıraladık.

Kabuksuz Pişirme Yöntemleri

Omlet 

Yumurtanın çırpıldıktan sonra içerisine süt, peynir, maydanoz, vb. malzemeler konarak, teflon tavada pişirilmiş halidir. İçerisine konulan malzemelere göre isim alırlar. Örneğin; kaşarlı omlet, sebzeli omlet, sosisli omlet, patatesli omlet, mantarlı omlet, ıspanaklı omlet, otlu omlet...

Çılbır 

Küçük bir tencere içerisinde az miktarda suyu kaynatılıp ve tuz eklenir. Kaynayan suya yumurtaları kırarak 5 dk kadar kaynatılır. Bir kaşık yardımıyla pişen yumurtalar sudan alınarak servis tabağına yerleştirilir. Tavada tereyağı eritip pul biber eklenerek hazırlanan bu sos yumurtların üzerine gezdirilir.

Poşe Etmek

Kenarlı bir tepsiye 10 bardak su, 2 çorba kaşığı tuz, 2,5 çorba kaşığı sirke koyup kaynatılır. Kaynayınca ateş hafifçe kısılıp yumurtalar önce bir tabağa kırılıp, sonra yavaşça suya kaydırılır. Kabın üstünü kapatıp yumurtaları 3 dakika kadar sıcak suda bıraklır, sonra delikli kepçeyle dağıtmadan alıp servis yapılır. İsteğe göre sarımsaklı yoğurtla süslenebilir.

Sahanda Yumurta 

Yumurtaları alabilecek yayvan bir sahana 3 yemek kaşığı margarini koyun ve kızdırın. Kızgın yağa yumurtaları kırın ve üzerine 1 tatlı kaşığı tuz serpin. Sahanın kapağını kapatarak yumurta akları pişip beyazlaşıncaya kadar orta ateşte 3 dakika pişirin. Sonra yumurtaları ateşten alarak kenarlarını bıçakla sıyırın ve kaydırarak tabağa alın ve servis yapın. Tabağa aldıktan sonra üzerine eritilmiş tereyağı ile karabiber de ilave edebilirsiniz.

Kabuklu Pişirme Yöntemleri

Rafadan Yumurta

Soğuk su ve tuz konulan tencereye, oda sıcaklığındaki yumurtalar konulup hiçbir yumurtanın su dışında kalmadığından emin olunur. Yumurtalar 4 dakika boyunca haşlanır.

Kayısı Yumurta

Yumurtaları, üzerini geçecek kadar suyla beraber bir tencereye alınır ve 5 dakika kaynatılarak kayısı yumurta elde edilir.

Lop (haşlanmış katı) Yumurta 

Yumurtanın kaynar suda ve kısık ateşte en fazla 15 dakika haşlanmaya bıraklımasıyla elde edilir. Daha fazla haşlanmamalıdır. Çünkü fazla haşlanma sonucu yumurta sarısının etrafında yeşilimsi tabaka oluşur ve bu da yumurtanın besin değerini düşürür.

Aşağıda göreceğiniz görseller de yumurtanın her hali :) Yaratıcı fikirlerin sunduğu yumurta tiplemeleri, karikatürleri...

[hemenmasa]

Soğukların Gelmesiyle İçinizi Isıtacak Beş İçecek

Malum sonbahar mevsimindeyiz. Eylül ayının da sonlarına yaklaşırken havalar soğumaya başladı. Soğuyan havalarla beraber hastalıkların gün yüzüne çıkmasıyla bu aylarda içimizi ısıtacak, keyfimizi yerine getirecek 5 içecek önerisinde bulunmakta fayda var :)

Ihlamur

Kış ayıyla birlikte ismini sıklıkla duyduğumuz ıhlamur, gribal enfeksiyon, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkları iyileştirici özelliğiyle bilinir. Haziran-Ağustos ayları arasında beyazımsı-sarı renkli, hoş kokulu çiçekler açan, yüksek boylu bir ağaçtan toplanan ıhlamur yaprakları kurutulup demlenince hastalıklara şifa olur.

Ihlamur'un Faydaları

Gribe, nezleye, öksürüğe iyi gelir.

Terlemeyi teşvik edip, ateşi düşürür.

Kaygı ve stresi azaltıp rahatlama sağlar.

Uykusuzluğu ve çarpıntıyı giderir.

Migren ağrılarını hafifletir.

Sabah aç karnına içilmeye devam edilen ıhlamur kilo vermek isteyenlere yardımcı olur.

Ihlamur'un Zararları

Ihlamur kısa süreli ve tavsiye edilen oranlarda kullanıldığında bir zararı yoktur. Ancak uzmanlar uzun süreli kullanımının kalp hasarına neden olabileceğini belirtiyorlar.

Kuşburnu

Gül meyvesi olarak bilinen kuşburnu, sonbaharda olgunlaşıp güzel kokulu beyaz çiçekler açar. C vitamini açısından dünyanın en zengin meyvesidir.

Kış hastalıklarına karşı korunmanın formüllerinden biri olan kuşburnu çay olarak değerlendirilmesinin yanı sıra reçel ve marmelât sanayinde,taze içecek sanayinde, İlaç sanayinde ve özellikle at yetiştiriciliği açısından üstün olan ülkelerde at haralarında kuvvet yemi olarak, bolca kullanılmaktadır.

Kuşburnu'nun Faydaları

Enfeksiyonlara ve soğuk algınlığına karşı vücudun savunma sistemini güçlendirir. Kronik yorgunluğa karşı da kullanılır.

Safra kesesi, böbrek ve mesane rahatsızlıklarında rahatlamayı sağlar.

Yara iyileştirici ve kan temizleyici özelliği vardır.

Vücudu yaşlanmanın, sigara ve alkolün etkilerinden korur.

Kanserli hücrelerin yayılmasını yavaşlatır. Romatizma ağrılarını hafifletir

Şeker hastalığına karşı koruma sağlar. Kötü kolesterolü düşürür.

Doğal bir antioksidandır. Cilde doğal parlaklık verir.

Gözleri kuvvetlendirmede ve gece körlüğünü önlemede etkilidir.

Kuşburnu'nun Zararları

Kuşburnu çayının fazla tüketiminin yol açabileceği sorunlar hakkında bilimsel bir kaynak bulunmamaktadır.

Salep 

Salep, orkidelerin köklerinden yapılır. Orkideler, ormanlık alanlar ve kireçli toprakları sever. Bu nedenle de yumruları büyük olur.

Orkidelerin toprak altında kalan yumruları toplanır, iyice yıkandıktan sonra 10-15 dakika keçi sütüyle kaynatılıp güneşte kurumaya bırakılır. Kuruyan yumrular, su değirmeninde dövülerek toz haline getirilirek salep oluşturulur.

Salebin içeriğinde şeker,nişasta,misülaj ve azotlu maddeler vardır. Genellikle kışın sıcak olarak içilmesi adetten olan salep, kıvam artırıcı özelliğinden dolayı Maraş dondurması yapımında da kullanılmaktadır.

Salep'in Faydaları

Göğsü yumuşatır, öksürük ve bronşitte faydalıdır.

Zihni çalışma gücünü artırır. Kalbi kuvvetlendirir.

Vücudun ısınmasını sağlar.

Afrodizyak etkiye sahiptir.

Salep'in Zararları

Salebin bilinen bir yan etkisi bulunmamakla beraber diyabet hastalarının kullanmaması tavsiye edilir.

Nane-Limon 

Halk arasında yaygın olarak bilinen nane limon, özellikle kış aylarında içilen sıcak tüketilen bir içecektir. Adından da anlaşılacağı gibi bu içecek nane, limon ve sudan elde edilir ve sıcakken anlık tüketildiğinde yarar sağlamaktadır.

Nane Limon'un Faydaları

Nane-limonun en önemli özelliği, soğuk algınlığına iyi gelmesidir.

Yüksek miktarda C vitamini içerir.

Zihinsel yorgunluğu alır, mideyi rahatlatır.

Sindirime yardımcı olur, antiseptiktir, cilde iyi gelir.

Zihni açar, güç verir ve zayıflamak için tüketilebilir.

Nane Limon'un Zararları

Reflü şikayeti olanların nane çayı içmesi veya taze nane tüketmesi göğüste oluşan yanmayı arttıracağı için tavsiye edilmez.

Nane, bazı insanlarda (az görülmekle beraber) alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Bu alerjik reaksiyonların belirtileri arasında solunum güçlüğü, kaşıntı, boğaz kapanması, dudakların kuruması, dil ya da yüzün şişmesi sayılabilir.

Çay

En fazla tüketilen, yaz kış ayırt etmeksizin masalarımızdan eksik olmayan çay, soğuk aylara girmemizle içimizi ısıtan içeceklerin baş tacıdır. Her şeyin azı karar, fazlası zarar olduğu gibi çayın da fazla tüketildiği taktirde zararları mevcuttur.

Çay'ın Faydaları

Cildin daha canlı ve parlak görünmesini sağlar.

Kolesterol ve tansiyonu düşürür.

Sindirim ve boşaltım sistemine yardımcı olur.

Kalp krizini engeller.

Kandaki pıhtılaşmayı ve iltihaplaşmayı giderir.

Ayrıca, Hollandalı bilim adamları, bir bardak çayın hem beyne faydası olduğunu hem de vücudu dinlendirici etkisi bulunduğunu ortaya çıkardı.

Beyin tümörü riskini azalttığını belirten uzmanlar gerginlik ve uykusuzluk için çayı tavsiye ediyor.

Çay'ın Zararları

Çarpıntı, göğüs anjini, sinir bozukluğu, baş ağrısı, sıkıntı, mide bulantısı, el titremesi ve uykusuzluğa neden olan çay vücudun besinlerden aldığı demir oranını da azaltmada etkisi vardır.

Ayrıca, çayın tarihsel gelişimi hakkında bilgi edinmek isterseniz önceki yazımızı okuyabilirsiniz.

[hemenmasa]

Haftasonu için Kahvaltı Mekanları

Kahvaltı, günün ilk ve en değerli öğünüdür. Sağlık açısından da önemli bir yer tutan kahvaltı, (istisnaların da olması kaydıyla) tüm insanlar için vazgeçilmezdir.

Sabahları kendimize gelmemize yardımcı olan, günümüzün "günaydın"ı, kalabalıkla daha da bir güzelleşen kahvaltı geleneğimizi en rahat şekilde yapmak ve bol çeşitli olması için elimizden geleni yaparız. Bir de pazar kahvaltılarının ayrı bir yeri vardır bizde.

Biz de sizlere, güzel kahvaltıları olan bir kaç yer önerisi sunup İstanbul'da keyifli bir kahvaltı deneyimi yaşayabileceğiniz yerleri listeledik.

A'pera

Bağ Pastanesi

Predio Kahvaltı Evi

Sırçacı 14

Süt Yumurta Reçel

Van Kahvaltı Evi 

Kahvaltı kültürümüz, uluslararası platformlarda da bilinir olup 9GAG tarafından bu şekilde mizah unsuru olmuştur. :)

[hemenmasa]

Tarladan Bardağımıza Akan "ÇAY"ın Tarihi

Bildiğimiz gibi çay, işlenmiş bitki yapraklarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla oluşan bir içecek türüdür. Kahvaltılarımızın baştacı ve yemeklerden sonra vazgeçilmezimiz olan çayın, 5000 yıllık bir geçmişi vardır. Yaygın bir efsaneye göre, büyük Çin İmparatoru Shen Nung’ın hizmetlilerinden biri bahçede su kaynatırken bir yaprak kaynayan suyun içine düşer. Yaydığı koku imparatoru etkiler. Kokusunu beğenen imparator, tadını da denemek ister ve çay o gün bugündür insanoğlunun vazgeçilmezi haline gelir. Çay hakkında ilk geniş çaplı araştırmayı M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu yapmıştır. "Çay Kitabı" adlı eserinde, çay hakkında; üretiminden tüketimine, sistemli ve kapsamlı bilgi vermektedir. Böylece çay üretimi ve tüketimi daha da yaygınlaşma imkânı bulmuştur. Avrupa’nın bu gizemli tat ile buluşması 17. yüzyılda gerçekleşir. İngilizler, sağlık ve zindeliğin sunulduğu bu sıcak içeceği o kadar çok benimserler ki, adeta bunu bir yaşam tarzı haline getirirler. 18. yüzyılda da bugün dünyanın en büyük çay yetiştirilen bölgesi sayılan Assam ve Seylan Adası’nda çay bahçeleri oluştururlar. Üretilen bu çayları Avrupa’ya hızlı olarak taşımak için de, süratli yelkenliler yaparlar. Türkiye’nin çayla tanışması ise 1787 tarihinde, Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle başlar. İlk ekim çalışmaları Bursa civarında gerçekleştirilir fakat iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak 1917 yılında, zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten yapmış olduğu teknik çalışmalar sonucunda 16.02.1924 tarihinde Rize’de çay yetiştirilmesi için meclisten onay alır ve günümüz çay üretiminin temelleri bu şekilde atılmış olur. 1947’de kurulan ilk fabrika ile üretim hızlanmaya başlar. Geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çayı çok sever. Dünya üzerindeki tarihiyle kıyaslanınca Türkiye’nin çayla tanışmasının geç bir tarihe denk geldiği görülmektedir. Çay tarımı ise Sultan İkinci Abdülhamid döneminde başlamıştır. Çayın aromasının yoğunluğu, her şeyden önce tarım alanının denizden yüksekliğine bağlıdır. Çay bitkisi ne kadar yüksekte yetişirse, aroması o kadar iyi olur. Deniz seviyesinden 2400 m yükseklikte yetiştirilen Seylan Çayı, üretimindeki zorluğu ve yoğun aroması nedeniyle son derece değerlidir. Çayın tadını ve kalitesini belirleyen başka bir özellik ise hasat sırasında en üstte bulunan iki yaprakla çay filizinin elle koparılmasıdır. İklim ve toprak gibi sürgün adı verilen çay hasatları da çayın tadının farklılaşmasında etkendir.

Çayın Yetiştirilme Serüveni 

Çay, tohum şeklinde araziye ekildikten sonra belli bir süre sonra boy vermeye başlar ve gün geçtikçe her fidan gibi oda büyür, çayı diğer fidanlardan ayıran farkı, çay filiz vermeye başladığından itibaren üretici tarafından toplanmaya başlar, yani çayın belli bir boya ulaşılması beklenmez. Çay yılda dört kez yetişir. Çayın ilk sürümü olan mayıs ayından 1 ay önce çay gübrelenir ve yaklaşık olarak gübre vurulduktan 1 ay sonra çay toplanmaya başlar ve bizim ambar dediğimiz çay alım yerlerine çaylar satılır. Her mahallede ve köyde bir çay alım yeri (ambarı) bulunur ve her fabrikanın çay alım saati farklı farklıdır. Çaylar çay alım yerlerine satıldıktan sonra çay fabrikalarının işçileri ambarlardan çayları fabrikalara yüklerler ve ana fabrikalara getirirler. Çay, bir gün fabrikada bekledikten sonra iyicene yıkanır ve yıkandıktan sonra yüksek ısıda kurutulur ve çay öğütücü makinalarına aktarılır. Çaylar burda iyice öğütüldükten sonra paketlenir. Anlaşmalı firmalarca tüm ülkeye dağıtımı yapılıp, çeşitli alışveriş merkezlerinin raflarında yerini alır. Böylelikle çay, tarlalarımızdan çıkıp bardağımıza dökülen en yaygın içeceğimiz haline gelir.

Ülkelere Göre Çay Tüketimi

Yapılan araştırmalara göre çay tüketiminde ilk sırada Türkiye yer alıyor. İstatistiklere göre ilk onda yer alan ülkeler ise şu şekildedir. Türkiye 7.52 kg (265 oz) Fas 4.34 kg (153 oz) İrlanda 3.22 kg (114 oz) Moritanya 3.22 kg (114 oz) Birleşik Krallık 2.74 kg (97 oz) Seyşeller 2.08 kg (73 oz) Birleşik Arap Emirlikleri 1.89 kg (67 oz) Kuveyt 1.61 kg (57 oz) Katar 1.60 kg (56 oz) Kazakistan 1.54 kg (54 oz)

Dünyada Çay Kültürü

Türkiye Türkiye'de siyah çay genellikle, iki katlı çaydanlıkta demleniyor. Demi bol ve çoğunlukla şekerli tüketilen çay tercihen ince belli, küçük cam bardaklarda tüketiliyor. Türkiye'de çay, günün her saatinde içilebiliyor.

ABD Sıcak kadar soğuk çay da bol miktarda içiliyor. Özellikle güney eyaletlerde çay ya soğuk suyla demleniyor, ya da sıcak suyla demlendikten sonra soğumaya bırakılıyor.

Japonya Çayın, kültüründe önemli bir yer tuttuğu Japonya'da da yeşil çay tercih ediliyor. Hazırlanmasından içimine kadar bir ritüel gibi ele alınan çay, hafif ve yumuşak kıvamda tüketiliyor.

Çin Yeşil çay ve diğer bölgesel çayların revaçta olduğu Çin'de de çayın önemi oldukça fazla. Çin'de çay, kapaklı kupalarda demleniyor ve yine bu kupalarla içiliyor.

İngiltere İngilizler, sert içimli hazırladıkları çayı süt ve şekerle tatlandırmayı ve böylece tattaki burukluğu azaltmayı tercih ediyorlar. '5 çayı' konsepti de İngilizlere ait...

Tibet Süt ya da suyla oldukça uzun süre demlenen çay, tahta yayıklarda tereyağı ile çalkalanarak hazırlanıyor.

Hindistan Kuvvetli bir aromaya sahip yerel çaylar, bolca şeker, süt ve tarçın gibi ilavelerle hazırlanıyor.

Kıta Avrupası Genellikle siyah çayın tercih edildiği Avrupa'da çay, çoğunlukla bardak poşet formatında kısa sürede demleniyor. Bitki, meyve ve aromalı çaylar da bu bölgede oldukça fazla tercih ediliyor.

Kuzey Afrika Kuzey Afrika'da çoğunlukla yeşil çay tercih ediliyor. Süt ve bolca şeker ile hazırlanan çay, cam bardaklarda sunuluyor ve günün her anında tüketilebiliyor.

Çay ile İlgili Merak Ettiklerimiz

Neden ince Belli Bardakta ?

Çünkü ince belli çay bardağı, üst kısmı hızlı soğuturken orta kısım ve aşağı kısımda sıcaklığı muhafaza eder. Böylece çayın tümü hemen soğumaz, tadına vara vara içilir.

Kırmızı Beyaz Bardak Altlığı Neden Kırmızı Beyazdır?

İnce belli bardak ve kırmızı beyaz çay tabakları, gerçek bir çay tiryakisinin olmazsa olmazlarındandır. Tabağın kırmızı beyaz olması, çayın rengini güzel gösterir. Tabağın kırmızı tarafı çayın tavşan kanı rengini daha da kıvamında gösterirken, beyaz tarafı ise çayın çok karanlık gözükmemesini sağlar.

Ajda Bardağının İsmi Neden Ajda'dır?

Küçük çay bardaklarını sevmeyen Ajda Pekkan, bir gün Paşabahçe’ye girer ve ‘bu çay bardaklarının daha büyüğü yok mudur?” der. Bunun üzerine Ajda Pekkan, Paşabahçe’ye ince belli ama biraz daha büyük çay bardağı üretmelerini ister ve 5 koli bardak üretilir. Ajda Pekkan’a gelen her misafir bu bardaklara Ajda bardağı der durur ve Paşabahçe de bu bardaklara Ajda bardağı adını koyar. İşte günümüze kadar uzanan Ajda bardağının hikayesi böyledir. Yani bardak gerçekten Ajda bardağıdır.

Kıtlama Şekerle Çay İçme Mevzusundaki Kıtlama Nedir?

Sözlük anlamı olarak kıtlama, küçük parçalara ayrılmış şekeri ağızda tutarak çay içme biçimidir. Kıtlama ismi, kıtlık döneminde ortaya çıkmıştır. Şekeri iradeli kullanımla kıtlama çay içme şekli ortaya çıkarılarak bugünkü kıtlama şeker halini almıştır. Bir diğer rivayete göre ise İran’da çaya şeker atanlara “şeker gavur icadıdır, biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik. Şekeri ağzınıza alacak, bir yudum çayla gavur icadı şekere boy abdesti aldıracak ve öyle içeceksiniz” dendiği okunmuştur.

Çayın Rengi Tarif Edilirken Neden Tavşan Kanı Tabiri Kullanılır?

Rivayete göre tavşan kanı benzetmesi, kanın renginden değil bolluğundan ileeri gelmiştir. Çünkü tavşanda bulunan kan miktarı bir hayli çoktur ve bereketi temsil eder. Bu yüzden tavşan kanı çay da bereketli çay demektir.

Çay Bittikten Sonra Kaşık Neden Bardağın Üstüne Konulur?

"Yok ben daha fazla çay içmeyeyim" anlamına gelen bu hareket aslında muhabbeti lafla bölmemek için ortaya çıkmıştır. Söze gerek kalmadan "daha içmeyeceğim" demenin yolu olan bu hareket, doğuda ise kaşığı tabağa hafifçe eğimli koyarak da şekillenebilir.

Paşa Çayı Tabiri Nereden Gelir?

Eski Osmanlı paşaları yoğunluktan çaylarını sıcak sıcak içemezler hep bekletirlermiş, bu yüzden de hep soğuk içmek zorunda kalırlarmış. Bu yüzden soğuk çaya paşa çayı denir.

[hemenmasa]

Ülkelere Göre Sofra Adabı

  Her ülkenin sofra adabı farklıdır. Bizim ülkemizde normal görülen şeyler başka bir ülkede kabalık olarak algılanabiliyor. Yeni gittiğiniz bir ülkede yeni tanıştığınız insanların içinde kaba görünmek istemezsiniz. Bu yüzden sizin için belli başlı ülkelerin sofra adetlerini derledik.

 Seyahate çıkmadan önce mutlaka okuyun!

Çin: Çatal yerine “Hashi” adı verilen çubuklar kullanılır. Bu çubukların keskin olmayan taraflarını servis tabağından kendi tabaklarına yiyecek almak için kullanıyorlar. Ve bunu yaparken de onlara en yakın uzaklıkta olan parçayı alıyorlar yani aralarından güzel olanı seçmeye yeltenmeyecek kadar kibarlar. Yemek yerken geğirmek ve ağız şapırdatmak normal bir durum olarak algılanır hatta bu durum yemekten tatmin olduğunun göstergesi olarak kabul edilir. Yemekten doyum sağlandığı takdirde tabakta biraz yemek bırakılır. Yoksa ev sahibi, misafiri yeterince doyurmadığını düşünür.

Japonya: Japonya’da bir eve yemeğe davet edildiğinizde, başlamadan önce ev sahibinin size  3 kez yemeğe başlayabileceğinizi söylemesi beklenir. İçki servisini masadaki yaşça en küçük kişi, yaşça en büyük kişiden başlayarak yapar. Bundan sonra da masadaki yaşça en büyük olan kişi ev sahibine içki doldurur. Çinliler gibi çatal yerine “Hashi” adı verilen çubukları kullanılır. Bu çubukları kullanarak yemeği karıştırmak, bir kişiyi ya da nesneyi bunlarla göstermek görgüsüzlük olarak kabul edilir. Japonlarda sıcak noodle yenirken ağzı şapırdatmak ayıp sayılmıyor çünkü ağza kaçan havanın noodle’ı daha lezzetli yaptığına inanıyorlar.

İtalya: İtalyanlara göre yemek zevk alınarak yenmelidir, bu yüzden kimse istemediği bir yemeği yenmeye zorlanmaz. Makarna ve risotto gibi hamur işi yemekler, balık ve et gibi doyurucu yemeklerden önce servis edilir. Lazanyayı bıçak kullanarak yemek, yemeğin sert bulunduğu anlamına gelir ve bu yemeği yapana hakaret olarak algılanır. Salata genellikle en sonda yenir ve bunu sindirime yardımcı içecekler takip eder. Cappuccino akşam yemeğinden sonra asla içilmez, kahvaltı içeceği olarak görülür. Pizza yerken çatal bıçak kullanmak yerine elle yemeyi tercih ederler.

Rusya: Yemeğe davetli olduğunuzda, tabağınızda bir parça yemek bırakmak Rusya’da kibarlık göstergesi olarak kabul ediliyor. İlk olarak sofradaki en yaşlı kişiye yemek servisi yapılır. Masada eller herkesin görebileceği hizada tutulur ve votka dolu bardaklar tokuşturulmadan yemek yemeye veya içki içilmeye başlanmaz. Kadınlı erkekli oturulan sofralarda kadının içkisi erkek tarafından doldurulur. Yemek yerken başkasının tabağına bakmak kabalık olarak kabul edilir.

Pakistan: Yemeğe başlamadan önce mutlaka dua edilir ve yemeğe ailenin ya da misafirlerin yaşça en büyüğü oturmadan başlanmaz. Yemek yerken ses çıkarmak çok ayıp olarak algılanır bu yüzden lokmalarınızı çok sessiz çiğnemeniz gerekiyor. Ekmek, yenmeden önce küçük parçalara ayrılır ve sadece sağ elle tutulur.

Afganistan: Afganistan’daeve yemeğe gelen misafire çok özverili davranılır. Yemek servisi ilk olarak sokak kapısına en uzak olan misafire yapılır. En çok yemek misafire konulur ve yemeğe başlamak için ilk olarak misafirin başlaması beklenir.

Fransa: Sofraya oturulunca ilk olarak bacağın üstüne peçete konulur. Dirsekler asla masaya konmaz hatta masadan uzak tutulur. İçilen her yudumdan sonra peçeteyle ağız silinir. İçki bardağının dibinde biraz bırakmak, içki servisinin yinelenmesinin istenmediği anlamına gelir. Tabağa konulan yemek bitmeden başka yemeğe geçilmez.

İngiltere: Misafir olarak gidilen yerde, nezaket gereği ev sahibi yemeğe başlamadan kimse yemeğe başlamaz. Masada kullanılan peçeteyle burun silinmez, kucağa serilen peçete ise lavaboya gitmek için kalkıldığı zaman masaya değil sandalyeye bırakılır. Yemek sırasında çalan telefona cevap vermek kabalık olarak algılanır. Yemek bitince kullanılan çatal, bıçak ve kaşık masaya geri konulmaz, tabak içinde tutulur.

Tanzanya: Tanzanya’da yemeğe erken gitmek çok kaba bir davranış olarak algılanır ve yemeğe genellikle söylenilen saatten 15-20 dakika daha geç gidilir. Eğer yemek yerde yeniliyor ise, ayaklar arka tarafta saklanır asla öne uzatılmaz.

[hemenmasa]

Hangi Balık Hangi Ayda Tüketilmeli ?

Eylül ayı ile birlikte av yasakları kalktı ve balık sezonu açıldı. Hangi mevsimde hangi balıkların tüketileceği önemli bir konu. Her ne kadar balıkçı tezgahlarında mevsimine göre en çok oltaya vuran balık en ekonomik balık olarak görülse de, bazı balıkların doğru zamanda tüketilmesi lezzet/fiyat dengesi açısından oldukça önem arz eder. Aşağıda her ayın yıldızı olan balığı ve hangi aylarda hangi balıkların tüketilmesi gerektiğiyle ilgili yaptığımız araştırmaların sonucunu sizlerle paylaştık. İyi okumalar, afiyet olsun !

Ocak : Bu ayının yıldızı Hamsi. Bu aylarda Kefal ve Hamsi tam yağlı durumda olduğundan oldukça lezzetlidir. Ayrıca Uskumru, Lüfer, Palamut, İstavrit ve Çinekop yine tavsiye edilen balıklar arasında yer alıyor.

Şubat : Kalkan mevsiminin başlangıcı Şubat ayı olarak kabul edilir ve Mayıs sonuna kadar da lezzetini korur. Bu aylarda tüketebileceğiniz diğer balıklar ise Tekir, Gümüşbalığı ve Kefal’dir.

Mart : Mart ayı Kefal, Levrek ve Kalkan’ın en lezzetli zamanıdır. Tekir ve Gümüşbalığı da tüketilebilir.

Nisan : Mercan, Levrek ve Kırlangıç balıkları tavsiye edilir.

Mayıs : Bu zamanda yiyeceğiniz dil balığının lezzetini bir daha bulamazsınız. Levrek, Barbunya, Dil balığı, Kılıç ve İskorpit zevkle yenir. Bolca çıktığından pazarlarda her gün bulmanız mümkündür.

Haziran : Haziran ayı balıkçılık açısından en verimsiz geçen dönemlerden biridir. Bu ayda balıklar az tutulur. Dip balıkları yumurtalarını dökmüş oldukları için dağınık gezerler. Mezgit, Kefal, Lüfer gibi dip balıkları için favori bir ay değildir. Daha çok Tekir, Barbunya, Mercan gibi balıkların tercih edilmesi tavsiye edilir.

Temmuz : Bu ayın yıldızı kesinlikle Sardalya’dır. İstavrit ve Uskumrunun kızartması tavsiye edilir.

Ağustos : Çingene palamudu mevsimi ve Sardalya'nın favori zamanı. Kılıç ve İzmarit tavsiye edilir.

Eylül : Sardalya ve Kılıç lezzetlidir. Palamut irileşir. Lüfer bu dönem pahalıdır.

Ekim : Balığın denizlerde bollaşmaya başladığı zamandır. Lüferin en lezzetli olduğu zamandır. Palamut bolca çıkar.

Kasım : Uskumrunun en iyi zamanıdır. Torik akışı başlamıştır ve Pisi'nin en lezzetli olduğu aydır.

Aralık : Uskumru, Lüfer, Palamut ve Torik daha da büyümüş ve lezzetlenmiştir. Hamsinin en çıtır zamanı. Bol miktarda tekir çıkar.

[hemenmasa]

Dünya'nın En Pahalı Kahvesi Kedi Dışkısından

Dünya'daki en pahalı ve en lezzetli kahvenin bir hayvanın dışkısından elde edilmesi çok garip gelebilir ama maalesef gerçek böyle. Kopi Luwak isimli bu kahve, günümüzde dünyanın en pahalı kahvesi olarak biliniyor.

Endonezya'nın Sumatra Adası ve çevresinde yaşayan, kahve üreticileri tarafından çiftliklerde beslenen Paradoxurus, bir tür Misk Kedisi. Bu kedi ile tilki arası, aslında etobur olan memeli, kahve ağaçlarındaki en kaliteli çekirdekleri 'çiğneyemediği' için bütün olarak yutuyor. Hayvanın midesindeki enzimlerin etkisiyle bir tür fermantasyona uğrayan ama hiçbir şekilde erimeyen kahve çekirdekleri, daha sonra dışkı yoluyla dışarıya atılıyor. Kahve üreticileri de Paradoxurus'un dışkısından bu çekirdekleri toplayarak "dünyanın en pahalı kahvesini" üretiyor. Tabii üreticiler, bu çekirdekleri topladıktan sonra bir takım kimyasallarla dezenfekte ediyor ve söylenene göre bu sayede Kopi Luwak'ta, diğer kahve çeşitlerine oranla daha az bakteri bulunuyor. Bir yandan da hayvanın midesindeki enzimler, acı bir tat vermeden kahveye güçlü bir aroma kazandırıyor.

Kopi Luwak, yılda sadece 300 kilo üretiliyor ve tüm dünyaya dağılıyor. Çünkü bu hayvan, başka bir yerde yaşayamıyor. Başka bir hayvan da kahve çekirdeği yiyerek bu sonucu veremiyor. Bu da kahvenin çok pahalı olmasını kaçınılmaz kılıyor.

Kopi Luwak‘ın 450 gramı için $100 – $600 Amerikan doları bedel biçiliyor.  Japonya'da bir fincanı 30 dolardan satılıyor. İddialara göre 2008′den itibaren İngiltere’de Kopi Luwak satılmaya başlanmış ve bir fincana 99 dolar fiyat biçiliyor.

[hemenmasa]

Tarhana Çorbası'nın Hikayesi

Her yemeğin bir hikayesi vardır. Mutlaka bir hikayeyle doğan lezzetlerin başında da çorbalar yerini alır. Günümüzde şifa kaynağı olarak bilinen çorbaların baştacı olan Tarhana çorbasının da bir hikayesi vardır.

İşte, bu çorbanın hikayesi...

Devrin sultanı, Ramazan ayında, bir gün tebdil-i kıyafetle şehri dolaşmaya çıkar. Yanında baş veziri vardır. Sultan; Paşa, akşam ezanı kimin kapısının önünde okunursa o evde iftar edelim, der. İftar vakti yaklaşmıştır. Ara sokaklara girerler. Her evin kapısının önünde bir kişi beklemektedir. Bir misafir bulup evlerine iftar için çağıracaklar. Başkalarına iftar ettirmenin zevkine tadacaklar ve sevabını alacaklar.

Sultan ve veziri kendilerini tanıtmadan, herkese selam vererek giderler. İftar topu atılıp akşam ezanı okunmaya başladığında, fakir ama gönlü zengin bir Müslümanın evinin önündedirler. Zaten ev sahibi de iftara birilerini çağırabilmek için orada beklemektedir. Sofra hazırlanmış. Sıcacık taze ekmek, tuz ve mis gibi tüten bir çorba vardır. İftarlarını tuzla açarlar, ekmek ve çorba ile karınlarını doyururlar. Çorba, sultanın çok hoşuna gitmiştir. Ev sahibine; “Bu çorba çok hoşuma gitti. Ne çorbasıdır bu?” diye sorar. Çok zeki ve ferasetli olan ev sahibi; “Darhane çorbasıdır, sultanım” diye cevap verir.

Darhane, Anadolu insanının dilinde “tarhana” olarak yerini alır. Bazı yerlerde ise daha da kısaltılarak “tarana” olarak kullanılır.

[hemenmasa]

Dünya'daki En İlginç 5 Restoran

Dinner In The Sky

Havada yiyeceğiniz bir akşam yemeği düşünün. Dinner in the Sky, açık havada akşam yemeği yeme kavramına yeni bir boyut getirmiş adeta. 40.000 dolar karşılında 21 arkadaşınızla birlikte şampanya eşliğinde sığır eti ve kaz ciğerli milföy yerken, yerden 45-50 metre yükseklikte olacaksınız. Dinner in the Sky konseptiyle gerçekten en ilginç restoranlar listelerinde yer almayı hak ediyor. 

Mars 2112

Mars 2112 New York, Time Square' de bulunan bir restorandı. Restorandı deme sebebimiz, Mars 2112' nin 2012 yılının Ocak ayında kapanması. Restoranın teması adından da anlaşılacağı gibi müşterilerini uzay seyahatına çıkmışlar gibi hissettirerek, o atmosferi yaşatmaktı. Tamamıyla fütüristik bir temaya sahip bu restoranın, garsonları da ortama uygun kıyafetler ile servis yapıyorlardı. Ayrıca yiyeceklerin isimleri de fütüristik ve uzay temasına uygun bir şekilde menüde yer alıyordu.

Opaque

Los Angeles, San Diego ve San Francisco lokasyonlarında bulunan bu restoranda yemek yerken yediğin yemeği bie görmek mümkün değil. Zaten sloganları da 'Dining in the Dark' yani karanlıkta yemek yemek. Bu konsept sizi daha çok koku alma, tat alma ve dokunma duyularına yönlendiriyor. Restoran işletmecileri ve çalışanları gelen konukların yedikleri yemekleri daha çok hissettiklerini söylüyorlar.

Modern Touilet

Tayvan'ın Taipe' yi şehrinde bulunan Modern Touilet ( Modern Tuvalet ) isimli bu restoranın teması, adından da anlaşılacağı gibi tuvalet. Eğer tuvalet konulu şakaları hoş buluyorsanız ve yemek sırasında bunlardan etkilenmiyorsanız, bu restoranı çok eğlenceli bulacaksınızdır. Müşterilerinin sandalyeler yerine klozetlere oturduğu bu restoranda, yemekler de klozet şeklindeki kaselerde servis ediliyor.

Alcatraz E. R.

Dünya' nın en meşhur hapishanesi Alcatraz' ı duymuşsunuzdur. Tabi bir restoranın adının Alcatraz E. R. Olması ( lokasyonu Tokyo/Japonya olsa bile ) bize bu restoranın konsepti konusunda ipuçları veriyor. 'Tıbbi bir hapishanede yaşamak nasıl olurdu?' diye merak eden insanların ilgisini çeken bu restorana gelen müşteriler girişte kelepçelenerek ve bir hücreye alınıyorlar. Servisleri de hastane hademesi kıyafetleri giyen garsonlar tarafından yapılıyor. 

[hemenmasa]

Değerlilerimizin Farkında Mıyız? / Dünya Kadınlar Günü

Düşünüp durduğumuz bir sürü değer var hayatımızda.

Üzerine düştüğümüz, kalbimizin titrediği bir sürü insan..

Ne zaman, nerede olursa olsun; onlarla mutlu olabileceğimiz,

Yaşadığımızı her nefesimizde ciğerlerimizi yaka yaka hissettiren,

An kavramını bile yıllarca yaşanıyormuş gibi düşündüren,

Kadınlar.

Anneler, eşler, sevgililer, dostlar.. Sıfatları ne olursa olsunlar,

Daima bizi biz yapan değerler onlar.

Islak bir ceket ile bizi gördüklerinde tedirgin olanlar,

Neredeydin bu saate kadar, demek için değil sadece merak ettikleri için uyumayanlar,

Lafı ağzına tıkarken bile seni düşündüğü için susmayanlar

Ah hayatımızın her yerinde, her anında bulunan kadınlar..

Rahat bırak beni dediğimizde bile, yanımızda olurlar, çünkü onlarla daha rahatızdır bunun farkındalar.

Galiba biz hep bu noktaları kaçırdık hayatlarımızda.

Üzdük bazı zamanlar onları, çok bazı zamanlar belki de..

Ne yapalım demektense bir şeyler yapmanın vakti geldi de,

Üstesinden gelmek için geçmişteki hataların, yenilerini tekrarlamamak gerek işte.

[hemenmasa]

Dünyanın En İyi Restoranları Mı Dediniz?

Genellikle damak tadı konusunda insanların aynı fikirde olmasını beklemek yanlış olur. Ama restoranlar arasında bir kıyaslama yapılırken, sadece yemeklerine değil; servisine, çalışanlarına, konseptine, yerleşkesine de bakmak gerekir. Yapılan araştırmaya göre bir internet sitesi dünyanın en iyi restoranlarını sıralamış. Tabi ki bu öznellik barındırdığı için, biz bu listenin başında yer alan 5 restoranı, sırasız bir şekilde yazıya dökeceğiz. İşte dünyanın en iyi restoranları;

Noma, Kopenhag/ Danimarka

Şefinin ve sahibinin Rene Redzepi olduğu bu restoran, genellikle listenin ilk sırasında bulunuyor. Yemeklerin yiyenleri şok etmesi yanı sıra, restoran Danimarka kültürünü yansıtıyor. Müşterilerinin ağzında dolanan bir cümle ile buranın yemeklerini özetlemek mümkün; " Burada bir tabak yemek yemek, hayatta olduğumuz için bizi mutlu ediyor." .

Eleven Madison Park, New York/ A.B.D.

Şefinin Daniel Humm, genel müdürünün Will Guidara olduğu bu restoran, eşsiz malzemelerle birinci sınıf yemekler hazırlıyor. Şef Daniel Humm, müşterilerine New York farkıyla modern Fransız mutfağını sunuyor. En göze çarpan yemeği ise, sosis, tavuk ve kereviz ile hazırlanan fırında istiridye.

El Celler De Can Roca, Girone/ İspanya

Katalan aile restoranı olan El Celler De Can Roca, Roca Kardeşler tarafından işletiliyor. Joan Roca' nın baş şef, Jordi Roca' nın da pasta şefi olduğu bu işletme, 1986 yılın açılmış. El Celler' de yemek yemek, insanı, aile sıcaklığı ve dinamikliği ile canlandırıyor. Hala içtenliklerini kaybetmemiş bir yapıdalar. Modern İspanyol yemeklerini menüsünde barındıran El Celler' in kral karidesi hem damaklardan hem de dillerden düşmeyen bir lezzet.

Mugaritz, San Sebastian/ İspanya

Şef-patron Andoni Luis Aduriz, restoranını müşteriler ile doldurmak yerine, gelen müşterilerin kendi tarzlarını bulmalarına yardımcı olmayı hedefleyen bir işletmeci. Menüsünde bulunan porsiyonlar standarttan daha küçük ve daha yaratıcı süreçlerin ürünü. Müşterilerine, damak tatlarını bulmaları konusunda adeta ders vermek amaçlı hazırlanan menüleri, bu işi aşk ile yaptıklarının en büyük kanıtı. Kakao baloncukları ve soğuk badem kreması içeren çikolatalı kekleri, müşterileri tarafından es geçilmeyen bir deneyim.

Osteria Francescana, Modena/ İtalya

Osteria Francescana, geleneksel modern İtalyan mutfağının en önemli temsilcisi konumunda. Peki hem geleneksel hem modern nasıl oluyor? Massima Bottura bu tezat kelimelerin kombinini harika bir şekilde yemeğin hazırlanışı ve sunumuna geçirmiş durumda. Osteria Francescana' nın en ilgi çekici yemeği ise 'kamuflaj' adını alan, tavşan kanı, kestane ve çeşitli otlarla hazırlanan tozlar ile dekore edilmiş kaz ciğeri.

[hemenmasa]

'Bu Hesap Çok' mu dediniz? / Dünyadaki En Pahalı Restoranlar

The Daily Meal internet sitesinin editörleri, dünyanın dört bir yanında sadece bir kişilik ortalama ana yemekleri hesaba katarak “en pahalı restoranlar” listesi hazırladı. Bilindiği gibi The Daily Meal, tüm dünyadaki yiyecek ve içecek haberlerinin toplandığı bir site. Site editörleri bu listeyi hazırlarlarken, restoranları tek tek incelediler ve de hesaba içkilerin dahil olmadığını eklediler. İşte o liste;

1-Kitcho-Japonya: Kitcho restoranı Japonya'nın Kyoto şehrinde bulunuyor. Bir kişilik yemeğin 600 dolar tuttuğu restoranda Japon mutfağı muazzam bir şekilde sunuluyor. Restoranın mimari yapısı da, müşteriler tarafından ilgi görüyor.Kitcho' nun ödüllü şefi Kunio Tokuoka "Yediğiniz yemek, ödediğiniz her kuruşa değecek" diyor.

2-Restaurant Le Meurice-Paris: Ünlü Fransız şef Alain Ducasse'ın ilk 10'da iki restoranı bulunuyor. Paris'teki Le Meurice'te akşam yemeği menüsü 509 dolara, öğle yemeği menüsü de 174 dolara geliyor. Ayrıca bu fiyatlara içecek, vergi ve bahşiş de dahil değil.

3-Masa-ABD: New York'un Time Warner Merkezi'nde bulunan Masa adlı restoranı Takayama isimli Japon şef yönetiyor. Masa'da ortalama hesap ise 450 doları buluyor ve yine bu fiyata içecek ve vergi dahil değil. Ayrıca Masa'da rezervasyonunuzu iptal etmek bile 200 dolar tutuyor.

4-Maison Pic-Fransa: Fransa'nın Valence kentinde bulunan Maison Pic efsanevi bir fransız restoranı. Anne-Sophie Pic restoranı babası Jacques Pic' tendevralmış.Bu restoranda, müşterileri ortalama 445 dolarlık bir hesap çıkıyor.

5-Aragawa-Japonya: Tokyo'daki Aragawa restoranı ise 28 ayda doğal ortamlarda büyütülen Sanda ineklerinin etleriyle hazırlanmış biftekleriyle ünlü. 370 dolar ödeyen müşteriler, yedikleri bifteklerden oldukça memnun.

6- Ithaa-Maldivler: Maldivler'de bulunan Ithaa Restaurant' ın en önemli özelliği, belki de 180 derecelik manzarası. Gerçekten iştah açıcı bir mavi ile müşterilerini buluşturan Ithaa'da bir yemeğin fiyatı 320 dolar. Üstelik vergiler ve %10'luk hizmet ücreti de bu ücrete dahil edilmemiş.

7- Hotel de Ville-İsviçre: Benoit ve Brigetti isimli karı-koca tarafından işletilen bu restoran, dünyanın en elit yemek derecelendirme listesi olarak gösterilen Michelin'den 3 yıldız aldı.Bu restoranda menü fiyatı 318 doları buluyor. Ama tabi ki daha ucuz menü seçenekleri de mevcut.

8- Alain Ducasse-İngiltere: Ünlü Fransız şef Alain Ducasse'ın listedeki ikinci restoranı olan Alain Ducasse, Londra' da bulunuyor. Bu restoranın mevsimlik menüsü 193 dolar, ama vergiler ve içecek eklendiğinde menü 289 doları buluyor.

9-Michel Bras Toya-Japonya: Japonya'nın Toya şehrinde bulunan Michel Bras Toya, yöresel tatlarla Fransız mutfağını birleştiriyor. Şefinin Cedric Bourassin olduğu Michel Bras Toya, müşterilerine 287 dolarlık bir hesap çıkarıyor.

10-Schloss Schauenstein-İsviçre: Restaurant Magazine dergisinin "en iyi 50" listesinde de yer alan ,12'nci yüzyıldan kalma Schloss Schauenstein'da tarihi bir hava söz konusu. Kale içerisinde bulunan bu restoranda bir yemeğin fiyatı 269 doları buluyor.

[hemenmasa]

Bu Restoranda Rezervasyon Yaptırmak Hemen Hemen İmkansız

Dünyada en zor rezervasyon yapılabilecek restoran dendiğinde bu restoranın Brooklyn, Barcelona, Madrid,Paris,Roma ya da Kopenhang şehirlerinden birinde bulunduğu akla gelebilir. Ama bu restoran ne Avrupa'da ne de Amerika'da. Kawamura adındaki bu biftek restoranı, Japonya'nın Tokyo şehrinde bulunuyor. Rezervasyonunun zorluğu ise şuradan kaynaklanıyor; eğer Kawamura' nın müdavimlerinden değilseniz, yeni bir müşteriyseniz sadece her ayın ilk günü rezervasyon yaptırabilirsiniz. Bazı gurmelerin ve restoran işletmecilerinin yorumlarına göre, bu da Kawamura' da ilk defa yemek yemek isteyen birisinin, rezervasyon yaptırmasını imkansıza yakın bir seçenek kılıyor. Bu restoran için söylemezsek olmaz diyebileceğimiz bir bilgi de, kobe bifteği konusunda gerçekten başarılı olduklarıdır. Rezervasyon yaptırmayı imkansız hale getiren en önemli etkenlerden biri de bu olsa gerek.