heartseeal

[heartseeal]

tw ne zaman düzelir ya harbiden hayatsınmışım aşırı sıkıldım

[heartseeal]

Sevgili D, bugün yine terk edildim. Uzun zaman geçti biliyorum, alışmam gerektiğini biliyorum ama yine de canım ne zaman o kadar çok yansa hala sen oradasın sanıyorum. başımı kaldırıyorum, canım o kadar çok acıyor ki o an düşünemiyorum, sadece aklıma sen geliyorsun, gözlerim etrafta seni arıyor. her defasında bulacağımı sanıyorum. istediğim tek şey koşmak, koşup sana sarılmak. İyi hissetmeyi hatırlamak istiyorum, ya da daha kötü hissetmeme yardım etmeni. sadece tüm bunlarla baş edemiyorum ama bunu kimseye söyleyemem.  onların beni gördüğü gibi iyi olmalıyım ama iyi değilim. birinin bunu görmesine ihtiyacım var. sevildiğim bir ana ihtiyacım var, sevildiğimi hatırladığım bir ana. bunu ne zaman istesem aklımda sadece senin gözlerin beliriyor. birbirimizi sevmek milyonda bir olan bir başarısızlıktı. şimdi anlıyorum. neden artık bir arada olamadığımızı. havai fişekler gibi, bir anda büyük bir patlama ve parlama. sonra sönüyor. tehlikeli. bir anda olan bir şey. şimdi hatırlıyorum, o köprünün altında bir anda sevmeye başladığımızı birbirimizi. işte bu yüzden yanlıştı. benim o saatte o köprünün altında olmamam gerekiyordu. senin o köprüde o çocuklar sana saldırdığında belki de ölmen gerekiyordu. her şey yanlış ve bir anda başlamıştı. ilahi kuralları çiğnediğimize emindin. o gece orada bulunmak büyük bir günahtı. hiç yaşanmaması gereken bir anda göz göze geldik, gökyüzüne fırlatılan bir havai fişek patladı ve biz birbirimizi sevdik.

bana söylemiştin, bunun frenleri tutmayan bir arabanın içinde olmak demek olduğunu ve bende buna bayılmıştım. ben seni o arabanın içinden ittim. çünkü çarpacaktım. frenleri tutmuyor dediğinde sana inanmıştım. sağ çıkamayacağımı biliyordum frene basmayı denemedim. çünkü sana inanmamak ölmekten daha korkutucuydu.

sana ilk kez git dediğimde ve den gittiğinde kalbimin nasıl lime lime olduğunu hatırlıyorum. ilk zamanlar kolaydı. gün geçtikçe yokluğun ağırlaştı. boşluk büyüdü. sen gelmedin. bir katil ortaya çıkana sorgu yapılana ve sen çağrılana kadar. gelmemeyi başardın. dönmemeyi başardın. ben olmadan da devam etmeyi başardın. sadece, aynısını yapabilmek istiyorum. benimde bir şansım olsun istiyorum.

insanlar ban neden bir arada olamayacağımızı soruyor. onlara anlatamıyorum. bunun sevmekle alakalı olmadığını. bunun hiç olmaması gereken bir şey olduğunu anlatamıyorum. birbirimizi sevmenin bir ölüyü sevmek demek olduğunu nasıl açıklayabilirim? bana ortada bir ceset olmadığını söylerler ama ben onlara sevmeyi sürdürürsek ortada bir ceset olacağını söyleyemem. çok fazla insan vardı D. etrafımda her zaman çok fazla insan vardı. hep kalabalıkta yenildim ama elimde hep bir kupa vardı. insanlar kazanmakla kaybetmek arasındaki benzerliği anlamadılar. çok kalabalıklardı, beni sevebilecek bir sürü insan vardı ama bunu sen seçtin ve şimdi de bir katil kollarını etrafıma dolamak istiyor.

benim suç ortağımdın. biz geçecektik bu dünyanın üzerinden, sen ve ben. yaşam bizim oyunumuz olacaktı. köşe başındaki bir tehlike gibiydin sen. ben köşe başını aldım senden. şimdi ikimizin de kalbi ucu kırılmış bir bıçak gibi. körelmiş ve pas tutmuş. ve son kez aynı sigaradan içimize duman çekiyoruz. her zaman mağlup olduğumuzu biliyorduk, birbirimize kalışımızdan belki. birbirimizin zaferi olsaydık eğer, sen de biliyorsun, diğerleriyle yarışmak zorunda kalmazdık. her öpüşümüz ve sarmaş dolaş uykularımız birbirimize açtığımız başka kurşun yaralarıydı. en çok kanatan kazanır sandık. kan kaybederken birbirimize aşkla bakıyorduk bunun bir hastalık olduğundan habersizce. beni hep birbirimize uzun uzun baktığımız o sıcak nemli günlerdeki gibi hatırla, iskelede otururken, ayaklarımız sallarken ve bir bardak buzlu çay içerken. Ve iskeleden atlayacak birini sev kendine. bu sefer ölmek için olmasın, ya da öldürmek.

vazgeçmiyorum korkma. tökezleyerek de olsa sözümü tutuyorum. kapına kadar koştuğum anlar olmuyor değil ama kapıyı çalmadan geriye dönüyorum. sadece bazen, saatlerce o kapının önünde oturuyorum.

[heartseeal]

hayatınıza bazen biri insan girer ve o insanın ne olursa olsun hiçbir zaman bitmeyeceğini bilirsiniz. bu gerçek bir şey değildir. derideki bir yara gibidir. iyileştiğini sanabilirsiniz, hiç iz kalmayabilir ama bazı zamanlar, durup dururken ve her şey yolundayken oranızın ağrıdığını hissedersiniz. havalar çok soğuduğunda belki. hatırlarsınız sonra. nasıl hissettirdiğini. o kadar büyük ve yoğun bir şey hissettiğinizde bu bir gün sona ermez. başkalarını sevseniz bile, başkalarrı ile çok mutlu olsanız bile ya da onunla olmak istemediğinizde bile. sadece geçmez işte. bir kere bulaşmıştır. bir yanımız onunla olan kötü anıların çok farklı olabileceğini fark eder. başka birisi gelir ve onunla kötü olan her şeyin iyi versiyonunu gösterir. evet, dersiniz; yanlış olan oydu çünkü öyle olmasına, kötü olmasına gerek yoktu. başka bir seçenek vardı. bambaşka bir anınız da mutlu olduğunuz anlarda sadece bir saniye için düşünür, onunla bu anı yaşayabilir miydik, ya şimdi burada o olsaydı, bu anı onunla paylaşsaydım diye... o kadar hızlı olurdu ki artık bunu ezberden yaptığınızı anlardınız. çünkü o kadar büyük bir yara iyileşmez. sadece bazen nerede olduğunuzu unuturdunuz.

[heartseeal]

kapanan kapılar, sevgili D. üzerimize kapanan kapıları bir daha çalmamalıyız

[heartseeal]

daydream delusion

limousine eyelash

oh, baby with your pretty face

drop a teer in my wineglass

look at those big eyes

see what you mean to me

sweet cakes and milkshakes

ı am a delusioned angel

ı am a fantasy parade

ı want you to know whaat; think

dont want you to guess anymore

you have no idea where ı came frome

we have no idea where we’re going

launched in life

like branches in the river

flowing downstream

caught in the current

ı’ll cary you. you’ll cary me

thats how it could be

dont you know me

dont you know me by now

[heartseeal]

eğer bir çeşit tanrı varsa herhangi birimizde, sende ya da bende değil de aradaki küçük alanda olurdu.

bu dünyada sihir diye bir şey varsa bu, birini anlamak, bir şeyi paylaşmak çabası olmalı.

[heartseeal]

Just live. I’ll be walking beside you every step of the way.

[heartseeal]

Yok. Hiç kimse yok. Sana yalan söylüyorum.

Biliyorum, sevgilim. Hiç kimse yok, olmayacak. Başkalarının çocuklarını, hayatlarını, bedenlerini ödünç alacaksın geri vermek üzere. Ve hep ıssız kalacaksın.

[heartseeal]

varlığında yokluğunda fark etmiyor

[heartseeal]

Görmek istemediğiniz şeylere gözlerinizi kapatabilirsiniz ama hissetmek istemediğiniz şeylere kalbinizi kapatamazsınız.

Keşke kapatabilseydik.

[heartseeal]

Boş boş oturmaktan çok sıkıldım ama sadece boş boş oturmaktan değil

[heartseeal]

             Kötü insan var mıdır? Yoksa insanlar bazen kötü şeyler mi yapar? Veya bütün insanlar iyi midir? İnsanlar her şeyden önce insandır. Kötü insan diye bir şey yoktur. Biz sadece kötü şeyler yapan insanlarız. Hem bir insanın kötülüğü nasıl ölçülebilir ki? Kötü insan iyi insan ayrımı yapılabilir mi? Yapabilen kişi bana da yapar mı? Çoğu kişi insanları dinlerine, dillerine, milletlerine veya mal varlığına göre sınıflara ayırır. Benim için insanlar sadece insandır. İkiye üçe dörde ayrılmaz. İyi insan kötü insan diye sınıflandıramayız. İnsan hem iyi hem kötü davranış yapamaz mı? Örneğin biri için yaptığımız iyilik belki de ona yarar sağlamayacak, zarar getirecektir. Burada amacımız iyilik yapmak olduğu için yaptığımız şey de iyilik midir?  Hayır. Peki burada yaptığımız şey kötülük mü olur? Hayır.

Dinleri ayırabilirsin, dilleri ayırabilirsin, renkleri ayırabilirsin ama bütün insanlar insandır. Ne iyi ne kötü. Bir insanın yaptığı küçücük bir kötülük o insana ‘kötü insan’ lakabını vermemiz için yeter mi? Veya günahın küçüğü büyüğü olur mu? “O küçük bir kötülük yaptı onun kötülüğü sayılmaz.” Diye bir şey var mı? Veya “O boyundan büyük bir günah işledi, bunun bedeli kötü insan olmak.” Diye bir şey var mı? Günahların boyu olur mu?

Peki iyilik? İyilik rastgele olabilir mi? İyiliğin küçüğü büyüğü olur mu? Bir iyilik yaptın diye iyi insan mı olursun? Her şey bu kadar kolay mı? Sokakta bir karıncayı ezmemek bir iyilikse ezmekte kötülük olmaz mı? Olur. O zaman küçük bir karıncayı ezmedik diye iyi insan mı oluruz? Veya ezdik diye kötü insan mı oluruz? İnsanlar bazen kötü bazen iyi şeyler yapabilir. Bu yaptıkları şeylerin büyüklüğü mü onlara sıfat verebilir. Örneğin karınca ezdi ama yüzbinlerce lira bağış yaptı diye insan iyi mi olur yoksa küçücük bir karıncayı incittiği için kötü mü olur. Bilmiyorum. Belki yaptığı bağışlar sayesinde yüz binlerce insanın mutlu olmasını sağlamıştır ve iyi insan olur ama sadece küçük bir hayvan olan karıncayı incitip, onun hayatını bitirse yine de iyi insan olmaya devam eder mi? Bir şeyin canı ile bir şeyin canıyla bedel ödenebilir mi?  Küçücük bir hayvan diye hor mu görülmeli? Bunca yaptığı iyilikten sonra yaptığı bir kötülük onu kötü insan mı yapar? Yoksa yaptığı kötülüğü önemsiz görerek iyi insan mı yaparız onu? İkisi de çok saçma değil mi?

Herkes yalnızca iyilik veya yalnızca kötülük mü yapar? Bir insanın hayatında hiçbir kötülük veya iyilik yapmamış olması imkansız gelmiyor mu? Bence çok imkansız.

İnsanlar insandır. Hiçbir yaptığımız şey bizi bir sıfata sığdırmaz, sığdıramaz. Kötü insan diye bir şey yoktur. Biz sadece bazen kötü şeyler yapan insanlarız. İyi insan diye bir şey yoktur. Biz sadece bazen iyi şeyler yapan insanlarız.

İnsan olmak, olmayı başarabilmek hepsinden önemlidir. Kötü veya iyi insan olmak değil, insan olmak.

[heartseeal]

İnsanları değiştiremezsin, sadece seversin. Aşk her zaman kurtarıcı bir etken değildir, bazen sadece kaybetmeden önce güzel anlar yaşatır

[heartseeal]

“Yalnız bir çiçek, uçsuz bucaksız bir orman yarattı.”

[heartseeal]

Ne senden ne de bu şehirden gidebiliyorum Bir kere tutsan elimi belki mühürleneceğim olduğum yere       18.01.2023 23.25

[heartseeal]

Biz ayrılmadık, beraber olacağız, her zamanki gibi yemek yiyeceğiz, numaran bende kayıtlı olacak, arkadaş kalacağız.

Sonra ‘ama’ dedim.

Sonra kendime sordum; Bir seri katilin katlettiği kurbanların sayısı var da, Ama’nın katlettiği cümleleri kim sayacak?

[heartseeal]

Size ikimizin de asla gidemeyeceği o yerden yazıyorum bayım, sizi sevmek beni hem yaraladı hem iyileştirdi. Hem yara, hem merhem