Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo
25K notes
·
View notes
Text
bazı geceler bir anda aklıma ne zamandır tumblr’a bakmadığım geliyor ve aniden delice bir şeyler yazma isteği ile doluyorum. cümleye başladığımda çoğu kez kafamın içinde bir şey de olmuyor. gelişine.
şarkının ne de çabuk yıktın kendini dediği yerde derince bir nefes alıyorum. hatırlamaya pek de istekli olmadığım şeyleri hatırlıyorum. melankolik biri değilim aslında bakarsanız, çoğunlukla. ancak bunun da insani olduğunu kabulleniyorum artık. her günümün güneşli olduğunu iddia etmiyorum artık. hatırlamak istemesem de gerçeklerin açıkça ortada durduğunu da kabul ediyorum, olduğu şekliyle. kişisel gelişimci ağzıyla konuşuyormuşum gibi hissediyorum şu an, bu beni gerer.
hayatımın bir döneminde o kadar mutsuzdum ki, derin anlamlar içeren yavaş melodili hiçbir şarkıyı dinlemek istemiyordum. bir gün gelip de o şarkılardan birine denk geldiğimde göğsümde eskiden hissettiğim o ağrıyı hissetmediğimi fark ettiğimde geride kaldığını anlamıştım. toydum. acı çekmeyi bilmediğim için olabilecek en sancılı şekilde geçirdiğim bir dönemdi. bütün hatalarımı kabullenmiş olmam bana iç ferahlığı olarak dönüyor. ama bunu bile yeterli bulamıyorum. bu da uzun bir mesele.
tekrar ne zaman gelirim bilinmez, hayat kısa güzel şeyler hızlıca olabilir mi lütfen. arayı açmayalım bu kez :))
1 note
·
View note
Text
“Ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürüdüm.”
Farkına geç vardığım bir şeyleri anlatmak istiyorum. Burada eskiden A.dan bahsederdim. Tabii eski gönderilerimi kaldırdığım için bilmeyen/hatırlamayanlar olacaktır. A.nın ciddi bir hastalık süreci olmuştu bundan 4-5 sene kadar evvel. Bu hayatta kendimi tümüyle çaresiz hissettiğim çok az zamanlardan biriydi. Ama yine de A.nın sözlerini/yaptıklarını anlamlandıramıyordum, saçma mantıksız buluyordum. Psikolojiye ilgim vardır genel olarak. Üniversitede 1 derslik eğitimim dışında bir eğitimim yok ancak bu alan üzerine kitaplar okumayı, alanın uzmanlarını dinlemeyi gerçekten çok severim. Ve bütün bunlar çerçevesinde de insanları anlayabildiğimi düşünürdüm. Bir hastalıkla baş etmeye çalışanları anlamıyormuşum meğer.
Kitaba gelecek olursam, benim ufkumu açtığına inandığım bir kitap oldu. Daha önemlisi tüm sayfalarda o acı çeken çocuğun acısına ortak oldum, hissedebildim. O kadar güzel tasvirlerin olduğu, kahramanların psikolojisini hislerini size doğrudan yansıtan bir kitap. Çok içerik hakkında bir şey yazmak istemiyorum, okumayan ve okumak isteyenler olabilir diye. Kitabın son kısmından bir alıntı vermek istiyorum ancak, spoiler olabileceğini düşünenler pıtı pıtı atlasın hemencik.
”Beş dakika sonra hastaneden çıkıyorum. Son not. Bu odada başkaları inleyecekler. Onları şimdiden gayet iyi tanıyorum. Üstümden çıkarıp yatağa attığım robdöşambır içinde ebediyen aynı insan bulunacak: hasta.”
2 notes
·
View notes
Text
Zaten olmasını beklediğim bir şey beni neden bu denli etkiliyor bilmiyorum. Ama bu hep böyle oluyor. Olacak biliyorum, sadece zamanı belli değildi niye bunu kafana takıyorsun diye kızıyorum çoğu kez kendime. Boş. Beklemediğim bir zamanda beklemediğim bir şey olduğunda genellikle umursamıyorum mesela. Tamam olmuşsa olmuş deyip geçiyorum. Bilmiyorum olan şey üzerine düşünme fırsatım olmadığı için belki de.
Bazı şeylerden, bazı rutinlerden bıktım artık. Yine haftalar oldu buraya uğramayalı. Yine düşündüğüm şeylerden bir hayli uzağım. Yapmak istediğim şeylerle yaptıklarım arasındaki farkı görseniz kahkaha atarsınız muhtemelen. Gideceğim sanırım buradan. Sonradan pişman olacağım muhtemelen. Doğru kararlar kendiliğinden olabilir mi? Lütfen olsun öyle bir şey çünkü.
2 notes
·
View notes
Text
Çılgınlar gibi çin daması oynuyorum. Çıllgıınnlar gibi. Appstore’da tek 1 (sadece ve sadece bir) uygulama var ve o da online değil. Bu bir miktar can sıkıcı. Daha sinir bozucu kısmıysa hamleleri gösteriyor.
Ben diyorum ki Tc insanına çin damasını sevdirebilirsem birileri uygulamaları artıracaktır. Nasıl mantık ama. Bence seversiniz 🙃
1 note
·
View note
Text
onbeş mart ikibinyirmibir 00.07
En sevdiğim bitki çayı adaçayı-idi. Ama artık ayda yılda bir içiyorum. Çünkü eczacı bir arkadaşım bazı toksik etkilerinden bahsetti ve karaciğerimi adaçayından daha çok sevdiğimi fark ettim ben de. O yüzden artık gerçek bir yeşilçay aşığıyım. Biliyorsunuz ki kahve içecek arkadaş aradığım kadar yeşilçay içecek arkadaş da arıyorum. bknz. eski gönderlerim.
Saat 19 civarı falandı sanırım. Baş ağrısına dayanamayıp uyumaya çabaladım. Uyku ike uyanıklık arasında geçen 2 (yazıyla tam iki) saatin ardından hala zonklayan beynime dayanamayıp uyandım ağrı kesici attım. Yaklaşık 3-4 aydır başım ağrıdığında inanılmaz bir mide bulantısı eşlik ediyor ona. Ağlayarak ağrı kesicinin etki etmesini beklerim normalde zbzbsjdjdnsk Bu kez Y.yi aradım, ben uyurken aramış aradan çıkıversin diye. Hoş bir tabir olmadı ama kafamdan geçen buydu ne yazık ki.
Uyandım kendime geldim telefonla konuştum derken saat bu oldu işte. Son zamanlarda o kadar çok ekran temasım var ki. Günde 16 saat uyanıksam bunun 13 saati telefon ya da bilgisayar başında geçiyordu, bir süredir. Netflix ve blutv aboneliklerimi iptal ettim az önce. Gerçekten hayatımda ilk kez bir şeyler izlemek düşüncesi kusma isteği oluşturuyor bende. Uzunca bir süre uzak kalmak istiyorum. Yeşilçayımı yaptım biraz okuyacağım, çalışacağım. Burada daha fazla olmak istiyorum. Bakalım zamanla göreceğiz nasıl olacak.
3 notes
·
View notes
Text
fonda şu karşıki dağda kar var duman yok çalıyor. lol
bayadır yok oldum yine buralardan. aklıma gelmiyor işin açıkçası girip bakmak, halim mecalim de yok sanırım. twitterı, instagramı da kapattım. napıyorsun o zaman diye bir merak oluşuyor, hiçbir şey yapmıyorum yuvarlana yuvarlana yatıyorum.
aklıma takılan şeyler var. umursamadığımı sandığım iddia ettiğim şeyler. ve bu şeyler bana gece diş sıkması olarak geri dönüyorlar. çenemde problem olmaya başladı, yine. inşallah ilerlemeden son bulur bu kez de.
insanların göz ardı ettiği şeyler beni günden güne daha fazla şok ediyor. nasıl diyorum, bunları bilerek nasıl cesaret edebiliyorlar. nasıl atabiliyorlar o adımı. kalbimin sesini dinlemeyi unutmuşum, bizde anca mantık. unuttuğum şeyleri özlüyorum. sanırım.
4 notes
·
View notes
Text
youtube
Normalde pek Türk dizisi izleyen biri değilim. Bunun sebebiyse herkesle aynı aslında, 2 saat sakız gibi her sahneyi uzattıkları için daralıyorum izlerken.
Üniversite 1 ya da 2 idi emin değilim. Yaz ayında eve geldiğim zamanların birinde tam kahvaltı zamanımızda eski bölümlerinin tekrarı çıkardı. Annem ve ablamla yaptığımız uzun kahvaltılara eşlik ederdi yeşil deniz. İzlerken beni bu kadar çok etkileyen bir başka dizi daha olmadı. Vaktiniz varsa ve hala izlemediyseniz tavsiye edebileceğim kadar güzel. Ne kadar modu düşük şarkıları pek dinlemiyor olsam da dizinin müzikleri çalma listemde yer alıyor. Çünkü “şey”leri anlamlı kılan onların ne olduğundan ziyade sizin nasıl hatırladığınız oluyor.
2 notes
·
View notes
Text
Bu erkekler oyun oynuyorum ayağına istemedikleri şeylere cevap vermemeye iyi alıştılar, 2 senedir şu soruyu soracağım günü bekliyorum ben yer mi anadolu kadını
2 notes
·
View notes
Text
Arka fonda yalnızım dostlarım yalnızım yalnız çalıyor. lol
Daha önce de kırkbin kere söylediğim gibi bir miktar bıktım bu durumdan. Bir insanın kahve içecek 1 (yazıyla bir) arkadaşı olmaz mı kardeşim ya. Ağzını kırdığımın afyonu.
Bir meşgalem yok asıl sorun burada zaten. Çalışmaya başlamayı iple çekeceğim aklımın ucundan geçmezdi üniversitedeyken. Sağlık bakanlığı, Allahını seviyorsan açarsın atamaları. Hadi bakalım
6 notes
·
View notes
Text
Bin yıl falan olmuştu herhalde elime flüt almayalı. Her bir şeyi unutmuşum valla. Ne nefesimi düzgün kullanabiliyorum ne nota geçişlerini düzgün yapabiliyorum. Çok çalışmam lazım. Çok. Flütü de değiştirmem lazım, flüt fiyatları almış başını gitmiş. Canım sıkkın bi hayli anlıyorsunuz değil mi?
4 notes
·
View notes
Text
Hayat bi kuruyemiş tabağı bense leblebi adeta
7 notes
·
View notes
Text
insanın her şeyi sıkılı bir yumruğun içine gömmesi de varmış.
4 notes
·
View notes
Text
Birinin size sevgi göstermiyor oluşu, sevgiyi hak etmediğiniz anlamına gelmez. Evet sevgiyi en çok o kişiden görmek istiyor olabilirsiniz ancak o kişide sizin hak ettiğiniz kadar sevgi yoktur belki de.
Bir psikoloğun bi videosunu izlemiştim bir zaman. Şöyle bir örnek vermişti. “Kek yapacaksınız evde şeker kalmadığını fark ettiniz. Komşunuza gidip istediniz. Komşunuz mutfağa gitti baktı ve onun da evinde şeker kalmamış. Size şeker veremedi. İlişkilerdeki duygu aktarımları da tam olarak böyle. Karşınızdaki kişide belki de sizin hak ettiğiniz o duygu yeterli kadar yok.”
Son bir kaç günde üst üste bir kaç arkadaşım beklediği şekilde sevgi/saygı görmediği için kendini değersiz hissettiğini söyledi. Aklıma hemen bu örnek geldi. Ne karşıdakini suçlayabilirsin sana beklediğin duyguyu gösteremedi diye, ne kendini suçlayabilirsin. Herkesin kendi değerini bir başkasından gelenle değil kendince belirlediği günler de gelir umuyorum, hepimiz için.
2 notes
·
View notes