evrenim-puslu-benim
133 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
It will never pass.
ig: @ratsandlilies.art
19K notes
·
View notes
Text
Bugünlerde sırtımı dayadığım bir Sabahattin Ali sözüdür; “Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için en değilim. Daha değilim. Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği verdiği özgürlüğün hastasıyım. “
15K notes
·
View notes
Text
Çoğu zaman, kibar birisini nitelemek için kullanıldığını gördüğüm yanlış bir kelime var: Naif.
Gördüğüm yerde düzeltmekten hoşlanmıyorum, o yüzden buraya yazayım istedim.
Naif: Deneyimsiz, toy, acemi
Nahif: Kibar, ince, hassas
Bu kadardı, teşekkürler.
*Buyrun şarkı: Tıktıktık
78 notes
·
View notes
Photo
Karmakarışık anlaşılmaz duygular yaşatarak izlediğim sonrasında da bu duygulardan saatlerce kurtulamadığım bir filmdi 😱
Eyes Wide Shut (1999) - Stanley Kubrick
5K notes
·
View notes
Text
Birleşik Krallıkta eğitim almak İSTEMİYORUM!!!
Not: Gitme ihtimalim olacaksa da artık soğudum.
1 note
·
View note
Photo
142 notes
·
View notes
Text
Bazı duygulara özellikle türbanlılar konusunda tercümanlık eden bir diziydi. (Temel konu bu değil.)
69 notes
·
View notes
Text
kendime de biraz tarçın serpsem daha hoş olur muyum
491 notes
·
View notes
Photo
933K notes
·
View notes
Text
Biraz ağlatmış biraz düşündürmüş ve insan yavrusunun nasıl bir umut kaynağı olduğunu göstermiştir.
Children of men, 2006
5 notes
·
View notes
Photo
Children of Men, 2006 (dir. Alfonso Cuarón)
61K notes
·
View notes
Text
Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz. Biliyorum, olanaksız bir şey bu, ama yine de pek fena olmazdı.
Çavdar Tarlasında Çocuklar/J. D. Salinger/117
2 notes
·
View notes
Text
yalnız olmak aşılabilir bir dağ değil. sadece eteklerinde hayale dalarsın
33 notes
·
View notes
Text
Hüseyin Cahit cevaplarının güzelliği...
Servet-i Fünun dergisinde yapılan ankete dönemin büyük edebiyatçılarının cevapları
525 notes
·
View notes
Text
Senin dilini yerim ben ya... Kutu bebeği gibi maşallah 😍
52 notes
·
View notes
Photo
iki insanın birbirlerine gerçekten temas etmelerinin imkansız olduğunu belki okumuşsunuzudur. çünkü atomlar birbirlerine asla temas etmezler. atomlar arası boşluk -bir nükleer saçılma planlamıyorsanız- yok edilemez. gerçi böylece oturmakta olduğunuz sandalye ile de temas etmiyor sayılırsınız, rüzgar size hiç temas etmemiş sayılır ve hatta kendi ellerinizle kendi yüzünüze bile dokunmamış sayılırsınız. hissedilen, temas diye bilinen atomların birbirlerine romantizm düzeyinde yaklaşmasıdır sadece, ya da bu yakınlaşmanın beynimize gönderdiği sinyallerdir diyelim.
atomlar ve nihayetinde moleküller bu dünyanın ve evrenin ve sizin ve benim ve sevdiğim insanların yüzlerinin, yıldızların ve her şeyin her neyseler o olmalarından sorumlular işte. lucretius öyle diyor mesela. ben o’na inanıyorum.
‘görkemli kaybedenler’de, leonard cohen’in mırıldandığı duasında şöyle bir bölüm var: “radyo elektrikle tıka basa dolmuş.”
sonra başka bir yerde şöyle diyor: “bu moleküler şiddetin ortasında bir sandalye kendi şeklini muhafaza etmek için çabalıyor.”
sonra başka bir yerde de tereddütü şu oluyor: “kolumun neden bir leylak ağacı olmadığını anlayamıyorum.”
ve.. şöyle dediği bir yer de var; “tanrım, başkan’ın ağıtında meraklı bir parazit olmak için sana yalvarıyorum.”
*
yukarıdaki fotoğraflardan ikincisi satürn nebulası. satürn nebulası’nı meydana getiren atomlar evrenin o noktasında olacaklarına, burada, dünya üzerinde de varolabilirlerdi. cohen’in kolunu, ya da sizin ellerinizi, ya da işte bir leylak ağacını oluşturan atomlar olmamaları, önemsiz derecede bir tesadüftür sanıyorum.
her neyse.
cohen’in mutfakta otururken radyoda başkanın konuşmasını dinlediğini ve cızırtıları oluşturan parazitler hakkında düşündüğünü hayal ediyorum.
şimdilerde bir çocuğa televizyondaki parazit denen şeyi anlatamayabilirim, çünkü o parazit yayınını hiç görmemiş olabilirler…
aslında bu büyük bir kayıp, çünkü televizyondaki parazit denen gürültünün içinde ‘kozmik mikrodalga arkaplan ışıması’na ait dalgalar mevcut, ve evde yayın alamayan bir televizyonun ekranında evrenin oluşumuna dair kanıtlar görebiliyoruz, bu fikirle büyülenirim.
her neyse. neden bu kadar saçmaladım, sayıkladım, sırasıyla,
tumblr’daki yasu19-67 isimli bir kullanıcının hesabında şu ilk fotoğrafı gördüm. şöyle dedim: çektiğin fotoğrafta satürn nebulası’na ait bir görüntü yakalamışsın, (satürn nebulası’nı nerede görsem tanırım, çünkü satürn’e benziyor).
televizyon parazitinde evrene ait bir takım elektromanyetik dalgalar yakalanabilmesi bilgisinin sarhoşluğuyla, benzer bir şeyin bir fotoğrafçının başına gelmesinin hayalini kuruyordum elbette.
o şöyle cevapladı: hayır, bir nebula değil, kullandığım lensten kaynaklanan bir bozulma.
*
hah bir de, bunları yazarken sun kil moon - window sash weights dinliyorum. şöyle bitiyor: I see all your faces and love you all, love you all, love you all, love you all, love you all…
abidin dino’nun john berger’e mektubunu hatırlıyorum;
‘zamanın başlangıcından bu yana dünyaya gelmiş ve gelecek olan herkesin yüzünü görüyor ve bir yere kaydediyorum.’
sevdiğim insanların yüzlerinin neden bir leylak ağacı olmadıklarını anlayamıyorum.
371 notes
·
View notes