diroknas
Tarih ve kültür
5 posts
Tarihçinin düşünceleri...
Don't wanna be here? Send us removal request.
diroknas · 2 years ago
Text
YASAKLI COĞRAFYANIN HALET-İ RUHİYESİ
Terk edildim kimsesiz yorgun ve bitkin bir coğrafyaya
Ne adım duyulur ne şanım bilinir köy kuyulardayım şimdi
Eskiden kalmış bütün benliğim şimdi ise yok edilmekte varlığım
Yasaklı bir dilin dilsizleri haline getirildim duygularım yarım yamalak
Diyarbakır zindanlarında tükendi yok oldu bütün kelimelerim
Sessiz ölümlerde ve çığlıklar arasında boğuldu sessiz haykırışlarım
Bağırıyorum bütün dünya devletlerine adımla canımla kanımla
Bir duyan mı yok yoksa sağır mı kör mü medeniyet denen mefhum
Sırtımda kadimden gelen ağır bir yük var dizlerim yorgun belim bükük
Surlar altından bağıran canlarım kelimeleri anlamsız çığlıklar kifayetsiz
Nasıl bir haykırış bu yeri çatlatır da ne dost ve kardeş kimse duymaz
Daha gençliğinin ilk yıllarında mahpus yatar yüreği kan ağlar
Alev almış bugün barkım ocağım köylerim düşman tasallutu altında
Her gün onlarca bacımın ırzı namusu hırpalanır düşman ayakları altında
Din, devlet, namus, insanlık bir terimden ibaret kalmış düşman hukukunda
Bu nasıl bir çaresizlik ya rab bu nasıl bir vicdansızlık ki canlar ateşte yanar
1 note · View note
diroknas · 2 years ago
Text
DERSİM KATLİYAMI
Yazdan kalma son gecesini yaşıyordu bugün şehir
Ağır ağır tepelerden çekip giderken güneş bir bir eteklerini
Dağın etrafında bir ses böler bütün sessizliğini bir anda
İrkilir beşikte uyumakta olan daha kırkından yeni çıkmış çocuk
Sırtlanlar gibi sarılır etrafı kadim şehrin bir akşamüstü
Zaman yine en acımasız yüzünü gösteriyor dağılmış mazluma
Vurun der kahpece emir verenler çoluk çocuk, genç yaşlı ayırmaksızın
Derin bir ürperti kaplar Dersim Ovasını baş bir yere savrulur kan bir yere
Munzur hiç böyle ateşîn bir gece yaşamış mıydı Adem’den beri
Ne Timur-ı zalim ne Cengiz-i goşt har ne al-i Osman’dan beri
Böyle bir zulüm görülmemişti müverrihler yazmamıştı bunun gibisini
Emir yüksek yerden demirden dağı yakıp bir bir ecel okları atmıştı
Bugün şeytan bile tatile çıkmıştı devletin ordusu Azrail kesilmişti
Çocukların ağlayışı kesiliyordu bir bir etrafı sararken ateş çemberi
Bir çocuk ağlıyor annesinin kucağında ele geçmemek için kapatır annesi ağzını
Sonra bir rahatlama gelir bebeğe cansız bedeni annenin kucağına düşer
Etraf kan kokusu barut kokusuna karışmış kan Munzur çayına karışır
Çoluk çocuk saklanır kadimden kalma nemli, soğuk ve karanlık bir mağaraya
Sonra dışarıda gezen askerler tarafından bir çocuk iniltisi duyulur içeriden
Son bir hamleyle atılır şakiler üzerine mazlum çaresiz gariban halkımın
Ortalıkta keskin bir gaz kokusu kaplar mağarada çoluk çocuk inler
Derken yavaş yavaş emekleyip dışarıya çıkar yürümeye başlayan çocuklar
Devletin istikbaline zaradır deyip çıkartılmaz hiç biri ateşin çemberinden
Kimisi başından vurulur kimisi göğsünde biter bir bir mor güller
26.06.2022 Pazar 9:49
2 notes · View notes
diroknas · 2 years ago
Text
Milliyet ve Vatandaşlık
Devlet ve vatandaşlık düşüncesi birbirine merbut iki kelimedir. Bir devletin sınırları içerisinde, o devletin hukuk sistemine bağlı olarak hayatını devam eden halkların bütününe vatandaş denir bunun sıfat tanımına da vatandaşlık denir. Vatandaşlık bir devletin sınırları içerisinde yaşayıp ve o devletin kurumlarıyla bağımlı olarak yaşayan kişilere yurttaş veya vatandaş denir. Fakat bazı ülkeler özellikle milliyetçilik düşüncesi üzerinde tesis edilen devletler bunu ırki bir kavram olarak algılayabilirler. Bir insan Alman vatandaşı olabilir fakat Alman olmayabilir. Bir insan Rus vatandaşı olabilir. Fakat bu kişinin Rus olduğu anlamına gelmez. Bunu elbetteki daha farklı örneklemelerle zenginleştirebilir. Fakat konunun dağılmaması için sadece bu şekilde birkaç örnek verilmekle iktifa edilmiştir. Bütün dünyada vatandaşlık tanımı yukarıda vermiş olduğumuz örnekler çerçevesinde belirtilirken Türkiye'de ırki bir tanıma oturtulmak istenmiş ve bu durum başarısız olmuştur. Kültürel olarak güçlü olmayan bazı halklar devletin kendileri için tanımış oldukları tanımı kabul ederlerken daha kadim kültürlere sahip olan halklar ise vatandaşlık tanımını devletin her türlü baskı ve yıldırma politikalarına rağmen kendilerine giydirilmiş olan bu deli gömleğini reddetmiş ve buna karşı bir savunma mekanizması geliştirmeyi tercih etmişlerdir.
TDK'ya göre vatandaşlık tanımı yurttaşlık olarak kabul edilirken bunu tanımlama içerisinde farklı bir tanım ile açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir. ��rneğin yurttaşlık da aynı topraklar üzerinde yaşayan kişiler olarak kabul edilmektedir fakat kelime içerisinde tanımlarken "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" şeklinde tanımlamayı uygun görmüşlerdir ki bizce bu tanım uygun da değil sağlıklı da değil. Çünkü bu tanıma göre vatandaşlık o topraklarda kader birliği yapan kişilerin birlikte yaşadıkları toprak bütünü iken TDK bu bağlamın dışında farklı tanımlamayla bütün sair ırkları Türk ırkına indirgemekle diğer ırkları kendi içerisinde eritmek gibi bir amacı üstlendiği anlaşılmaktadır. Oysa Türklük farklı bir kavramdır. Nitekim Türklük ırki bir durumu tanımlarken vatandaşlık ise aynı toprak üzerinde yaşayan vatandaşların kader birliğidir de denilebilir. Bu cihetle düşünüldüğü zaman Türkiye'nin vatandaşlık tanımındaki amacı kendi toprakları içerisinde yaşan diğer halkları Türk milleti adı altında asimile edip onları kendi öz kültür ve ırklarından tamamen uzaklaştırmaktır. Osmanlı Devletinin bir bakiyesi olarak kurulan "Türkiye Cumhuriyeti Devleti", Anadolu topraklarında yaşayan diğer unsurların kimisini yıldırmak kimisini ise gönül rızasıyla Türk ırkı içerisinde eritmiştir. Fakat bu yıldırma politikalara karşı sert bir direniş gösteren Kürtler, genç cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte onlar üzerinde uygulanmaya koyulan asimilasyon politikasına karşı sert bir direniş sergilemişlerdir. O süreçle birlikte başlayan mücadele günümüzde hala karşılıklı devam etmektedir. Devlet Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan tüm yurttaşları Türk olarak kabul etmek isterken Kürtler bu uygulamaya karşı sert tepkiler vererek kesinlikle reddetmektedirler. Günümüz dünyasında asimilasyon politikaları yeryüzünde artık silinmek üzereyken devletin süregelen bu politikalarını Kürt halkı üzerinde devam etmeye çalışması elbetteki bir insanlık suçudur. Çünkü uluslararası hukuk normlarına göre hiç kimse zorla kültür, din ve dil gibi doğuştan gelen haklar üzerinde bir baskı yapamaz ve onları zorla baskıyla değiştirme hakkına sahip değildir. Fakat maalesef hukuk normlarının düzgün bir şekilde çalışmayan geri kalmış ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde bu baskı unsurları sürekli gündemde olup ve insanlar üzerinde baskı kurmak suretiyle din, mezhep, dil ve ırk değiştirmeleri yönünde bir politika uygulamaktadırlar.
Kürtler, Selçukluların Anadolu topraklarına gelmeleriyle birlikte Türk ve Kürtler aynı coğrafyayı beraber paylaşmışlardır. Kürtlerin Anadolu'daki varlıkları şüphesiz Türklerden binlerce yıl öncesine gitmektedirler. Türklerin Müslüman olması Kürtlerin onları desteklemesine ve onların egemenliklerini kabul etmelerindeki en önemli araçların başında gelmektedir. Fakat Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte bütün Kürt hakları ortadan kaldırılmış, Kürt halkının kendi dil, edebiyat, tarih, müzik ve folklor gibi maddi ve manevi kazanımları yasaklanmış ve Kürtlere ait olan her türlü kazanımlar Türklere ait kılınmaya çalışılmış ve bu şekilde Kürt kültür ve ırkı Türkleşme potasında eritilmeye çalışılmıştır. Günümüzde dahi hala Kürtçe müzik ve tiyatrolar yasak ve Kürt araştırmaları üzerindeki baskılar devam etmekte ve buna mukabil Kürtler bütün bu ağır baskılara rağmen kendi çaba ve imkanlarıyla sahip oldukları maddi ve manevi kazanımlarını muhafaza etmeye çalışmaktadırlar. Bütün dünya ülkelerinin kendi topraklarında unutulmaya ve yok olmaya yüz tutmuş olan eski gelenek, görenek, dil ve kültürleri yeniden canlandırmaya çalışırlarken Türkiye'de Kürtler ve onların gelenek, görenek, dil, tarih ve edebiyatları üzerine uygulanan bu baskıların devam etmesi gerçekten geri kalmışlığın açık bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Kürtlerin kendilerini içinde buldukları ve sahip oldukları haklarını savunduklarına inandıkları siyasi partilerinin devlet, medya ve sair siyasi partiler tarafından sürekli olarak baskı altında tutulmaya çalışılması aslında Kürtler üzerinde uygulanan baskıların açık bir göstergesidir. Her gün medyada Kürtler ve Kürt partileri ekranlarda tartışılmakta olduğu halde karşılarında bir tane dahi Kürtleri temsil eden birinin olmaması bu ülkenin demokrasisi ve insan haklarının nasıl bir durumda olduğunun açık bir örneğidir. Kürtlere hakaretler ve nefretler edilirken bir kişinin bile "ya bir tane Kürt getirelim bakalım ne talep ediyorlar" gibi en basit bir soruyu dahi sormamaları elbetteki bu ülke inanının Kürtlere ve Kürt haklarına bakış açılarını göstermektedir. Toplumun her kesiminde Kürtlerin hak taleplerine karşı sadece militarist ve milliyetçi bir bakış açısıyla yaklaşmaları şüphesiz ki durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında Kürt meselesinin çözümünün nasıl bir karmaşanın içinde olduğunu göstermektedir. İsviçre merkezli bir araştırmanın raporlarına göre dünya üzerinde bulunan yetmiş beş milyon Kürdün otuz beş milyonu Türkiye vatandaşıdır. Bu kadar kalabalık bir nüfusun kendi kültür, dil ve geleneklerinden koparıp başka bir kültür ve dil ailesine bağlamak ya da öyle kabul etmek şüphesiz insan doğasına ve hayatın olağan akışına ters bir durumdur.
Sonuç olarak başka bir ırka mensup bir grubun sahip olduğu her türlü maddi ve manevi kazanımlarını reddetme politikalarıyla yok saymak ne vicdani ve ne de ahlaki bir durumdur. İnsanların kabul etmediği bir şeye zorla bağlamak şüphesiz ki elbise üzerindeki yamaya benzer ve oraya ait olmadığı için sürekli bulunmuş olduğu yerde sırıtır ve ortaya hiç hoş olmayan durumlar gelebilir.
4 notes · View notes
diroknas · 2 years ago
Text
Çocuk şiiri
Bir çocuk ölür içimde ürkek duygular eşliğinde
İlmik ilmik yaşlar döker o korku ve endişeli gözlerinde
Bir bahar günüydü jandarma basarken köy yerinde
Devlet gücüyle çökerken zalim mazlumun tepelerinde
Sorguda kaybeder ruhunun ilk acemi ve çaresiz ürkekliğini
Daha yeni yeni başlar tırmanmaya hayatın acımasız merdivenlerini
Bıyıklar henüz terlemeye başlamış delikanlının burnunda
Göğsünü açar ağlayarak solgun solgun esen sabah rüzgarında
2 notes · View notes
diroknas · 2 years ago
Text
Tumblr media
3 notes · View notes