Text
Merhaba,
2020'li yıllarda kurumsal (ya da kurumsal gözükmeye çalışan) e-postalara bu şekilde başlıyoruz. Hatta "Merhaba X Bey, Y Hanım" şeklinde. X'i erkek, Y'yi kadın yapmam pek uygun olmadı sanki, bunu biyoloji dersinde mutlaka öğrenirsiniz. Öğrenmediyseniz veya anlamadıysanız genetik olarak benim çocuğum olma ihtimaliniz zaten sıfır...
Görece değişik bir başlangıcın ardından bu yazı serisine -ki umarım bir seri olur- neden başladığımı anlatmak isterim. Annenizle 23.09.2021 tarihinde evlendik. An, yani 13.07.2024 tarihi itibariyle henüz dünyaya gelmediniz. O kadar dünyaya gelmediniz ki portakalda vitamin bile değilsiniz. O kadar yoksunuz ki. Neyse ben lafı uzatmayı sevmeyen ama lafı uzatan insanlardanım sanırım. Şimdi sadede geliyorum:
22.10.2022 tarihinde babamı, yani dedenizi kaybettim. 27 yaşındaydım babamı kaybettiğimde. Metin dedeniz bana bu hayatta bildiğim her şeyi öğreten insan. Büyük insan. Herkes babasını çok sever, umarım siz de beni çok ama çok seversiniz ama ben babam olduğu için söylemiyorum bunu. O gerçekten konuşması, zekâsı, genel kültürü, vicdanı, iyi niyeti, yardımseverliği ve aslında sayamayacağım birçok iyi özelliğiyle “büyük” bir insandı; ancak kendini asla büyük görmezdi. Amacı “insanlardan bir insan” olmaktı. Şimdi babamla ilgili yazmaya kalksam giriş ve gelişme bölümleri olur, hatta güzel olur ama sonuç bölümüne asla gelemem. Çünkü onun yokluğu hayatımda asla bir sonuca bağlanmayacak. Bu yazının ana fikrinden uzaklaşmış gibi görünebilirim; ama asla öyle değil! Bu yazıyı kaleme almamın ana sebebi aslında Metin dedeniz.
Hayat. Deneyimleyeceğiniz bu garip dünya öyle bir yer ki; bir gün içinde bütün hayatınız baştan aşağı değişebilir. Yaşadım bunu evlat! O gün hayatımda o kadar çok şey değişti ki, birçoğunu kendime bile itiraf edemiyorum. Neden bu kadar önemli bu Metin dede? Bugün çok da iyiye gitmiyor hayatım. Yani genel olarak baktığınızda o kadar ihtiyacım var ki babamı arayıp: “Baba, ne yapayım? Baba neden böyle oldu? Baba benden olmayacak galiba… Baba mutsuzum.” demeye. Tabi yapamıyorum bunu. İşte bu yazı serisinin kaleme alınma sebebi de tam olarak bu. Anneniz size hamileyken ben belki de bir trafik kazasında, ya da aniden gelen bir kalp krizi neticesinde öleceğim. Belki sizinle hiç tanışamayacağız. İşte o yüzden size öğretmek ve anlatmak istediklerimi bu yazı serisinde ele almak istiyorum. Sizin kalplerinize dokunabilmek istiyorum.
Çoğul konuşmamın sebebi; belki iki belki de üç çocuğumuzun olacak olması. Kim bilir?
Motivasyonumu biraz kaybettim yazarken. Sanırım en azından beni biraz anladınız. Sizinle konuşmak istediğim ilk konunun “Dürüstlük” olduğunu düşünüyorum; ama fikrim değişebilir. Tabi ilk olarak olmasa bile bunu mutlaka konuşacağız. Görelim zaman içinde neler anlatacağım size…
Kalın sağlıcakla…
0 notes
Text
son yazımda buraya yazmanın bile heves olarak kalacağından bahsetmişim. kendimi biliyorum aq
0 notes
Photo
65K notes
·
View notes
Text
evet bu gece uzun ve yorucu bir gece olacak gibi. bir süredir bilgisayarımla yatakta takılıyorduk. boynum ağrıdı diye mi bilmem masamı temizledim kulaklığımı taktım ve bir sigara yaktım. odam karanlık. bilgisayarın ekranının ışığı dumanı daha güzel yapıyor. gece trafoların altında sigara içmeyi de çok severim. bir zamanlar her gece yapardım. evet bu gece pink floyd’un dark side of the moon albümünü dinliyorum. spotify’a tam 12,99 veriyorum ama albüm kapaklarını göstermesi beni yeterince tatmin ediyor. neyse. breathe şarkısının sözlerini paylaşmak istiyorum. sanki her gece yazacağım ve her gece bir şarkı paylaşacağım gibi geliyor. google açayım da sözleri kopyalayım. Breathe Breathe, breathe in the air Don't be afraid to care Leave but don't leave me Look around and choose your own ground For long you live and high you fly And smiles you'll give and tears you'll cry And all you touch and all you see Is all your life will ever be Run, rabbit, run Dig that hole, forget the sun, And when at last the work is done Don't sit down, it's time to dig another one For long you live and high you fly But only if you ride the tide And balanced on the biggest wave You race towards an early grave. şu an sakince sözlerin girmesini bekliyorum. huzurlu bir sessizlik bu. üçüncü kez baştan açtım şu an. sesi baya bir yüksek.
size heveslerimden bahsetmek isterim. spor, gitar, ısparta’ya gitmek. derslere düzenli olarak katılmak ve çalışmak. gece on iki olduğunda uyuyup sabahın erken saatlerinin keyfini çıkartmak. daha sayabilirim. maalesef bunları heves olarak adlandırmak zorunda kalıyorum her seferinde. bir yere varamıyorum. hatta biliyorum ki buraya yazmak bile benim için bir heves olarak kalacak. birçok şeyden beş dakika içinde sıkılmaktan usandım. benim her şeyim bir heves olarak kalsın, siz de kalın sağlıcakla. 18.03.2015
0 notes
Photo
3K notes
·
View notes
Photo
1K notes
·
View notes
Photo
Friends rewatch - 2x13 – The One After the Superbowl (Part 2)
835 notes
·
View notes