Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
İnsan ne yerse o kokar. Ne okursa onu konuşur. Kimi seviyorsa kalbi o kadardır. Sizsiniz kendinizle ilgili tüm cevapları kendinizi tanıyacak olana sunan. Yaşamınız verir sizi ele. Müzik arşivinizden bellidir kişiliğiniz. Aşkı sevme biçiminiz. Dinlediğin tarz müzikte saklıdır sevgiye olan şiddetiniz. En kötüye vereceğiniz cezadadır adalet. Herkes sever doğduğu toprağı, oraya bomba düştüğünde belli olur kimliğiniz. Sevgi bir bütün diyalog evrene karşı. Yağmurda ıslak bir kediye puslanmıyorsa gözleriniz, aşk sözlerini sakının siz. Komşunuzla sohbetimiz kadar uzaktakine olan bağımız. Mesafe denilen tanım sadece zamanla ilintili. Yoksa yalnız bir gecede bir kahve yudumlarken de onu anabiliriz. İnsan çevresi kadar güçlüdür. Kaç el uzattıysan o dostluklarla sı- nanırsın karanlığında. Aile bağın kadar bağlısın hayata. Sana karşı yapılan her şeye rağmen duruşundadır tavrın. Gizlediğin iyilik kadar büyük. Anne baba sevgisine izin verdiğin kadar küçük. Tek bir dünya var "vicdanının" etrafında dönen. Tüm karakterindir onun içinden geçen.
1 note
·
View note
Text
"Hayat, sabahın ilk ışıklarıyla başlar. Deniz kıyısında yürüyen bir insanın yalnızlığı kadar derindir bazen. Ama dalgalar hep gelir. Bir an duraksayıp geri çekilirler, sonra tekrar gelirler. Hayat da öyle; bazen geri çekilir, bazen ileri atılır. Ama hep devam eder. Hiçbir şey kalıcı değildir, ama aynı zamanda her şey sürekli bir değişim içindedir. Dalgalar gibi, hayat da sürekli devinir ve şekillenir. Biz de bu devinimle şekilleniriz."
1 note
·
View note
Text
"İnsan hepsini aynı anda düşünemiyor ama görebiliyordu. Aklımdaki kelimelerin, aklımdaki hayallere yetişememesi gibi bir şeydi bu. Kelimeler duygularıma yetişemiyor ve yetersiz kalıyorlardı."
3 notes
·
View notes
Text
"Şuan yapılıcak en güzel şey şu yağan yağmurun altında yürümek olabilir..."
2 notes
·
View notes
Text
Kendime 18.Yaş Mektubu
Doğmak, büyümek, hep büyümek, büyümeye çabalamak gibi bir misyonumuz var hayatta.. "Belli bir yaşa geldik artık, yaşam kendi tekrarlarına başladı" diyemiyoruz.. Kaç yaşına gelirsek gelelim hep ilkler oluyor yaşamımızda.. Düşünsenize ilk nefesle başlıyor, ilk ağlama ile devam ediyor. Sonra ilk sözcükler, ilk adımlar, ilk okul, ilk ayrılık, ilk sinemaya gidiş, mesleğe ilk adım, ilk maaş, ilk terfi, ilk işten çıkış, ilk arayış, ilk sonlanış.. Ama bu döngünün sonu yok, yüz yaşımıza gelsek de hayatımızda hep ilkler olacak… Dünyada var olduğumuz ilk günü kutsuyoruz doğum günlerinde… Bugün benin doğum günüm, geçmişte bıraktığım kocaman kocaman yıllarım var. Mutlu, umutlu, coşkulu, ışıklı yıllar.. Hayal kırıklıkları, hayaller, özlemler, ayrılmalar, kavuşmalarla dolu yıllar. Kahkahalarla çınlayan, bir o kadar gözyaşları ile geçen yıllar. Paylaşarak güzelleşen, çoğalan yıllar. Aşkı, ailemi, dostlarımı bulduğum, onlarla yoğrulduğum yıllar. Kendimi ararken kaybolduğum, her seferinde yeniden bulduğum, buldukça büyüdüğüm, büyüdükçe aradığım yıllar.. Zamana, hayata, koşullara direndiğim, başkaldırdığım, mücadele ettiğim yıllar. Bazen yorulduğum, kendime kapandığım, kendimi dinlediğim, sonra yeniden, kaldığım yerden hayat yoluna yürümeye, koşmaya, sendelemeye devam ettiğim yıllar. İnsanları anlamak için durup defalarca düşündüğüm, anlayamayınca insanca diye geçiştirdiğim yıllar. Başkalarının dertlerini dert edinip onlarla çözüm bulmak için çabaladığım yıllar. Kendi sıkıntıları kendi kendime dağ yapıp altında kalacağımı anladığımda onları yine kendi kendime ortadan kaldırdığım yıllar... Ölümün acısına ve doğumun mucizesine tanık olduğum yıllar. Okuduğum, izlediğim, katıldığım, öğrenmeye aç bir çocuk gibi bilgiye saldırdığım yıllar. Koştuğum, ulaştığım, ulaşamadığım yolları düşe kalka, yara bere içinde devam ettiğim yıllar. Çocukluğumu, ergenliğimi ve olgun gençliği yaşadığım bugünlerde, geçmişe özlemle, geleceğe ümitle bakmam gerektiğini bana anımsatan yıllar... Çok değil 18 yıl olmuş hayata merhaba diyeli, bundan sonrası, bundan öncesini aratmamasını diliyorum. Bugün bir yanım sevinç, bir yanım hüzün… Doğum günleri duygusal ve kırılgan günler çünkü.. İnsan olmak belki de bu yüzden güzel. Kendi kendime "iyi ki doğmuşum, her şeye rağmen hayat çok güzel! " diyorum
1 note
·
View note
Text
Hayat öyle bir vuruyor ki, darbesini nefesin kesiliyor dizlerinin üstüne yere çöküyorsun. Hayat öyle bir acıtır ki, canını hissizleşirsin. Hayat öyle bir ağlatır ki, seni tek bir damla gözyaşı dökmeden, sessiz sedasız. Haykırmak istersin, bağırıp çağırmak istersin ama ne sesin çıkar ne de bir fısıltı dudaklarından. Boğazına bir yumruk oturur; sen yumruk sanırsın o, geçmişindir. Geçmişin seni öyle bir susturur ki seni, lâl olursun, sus pus olursun.
1 note
·
View note
Text
Geçmişte bir an var ve üzerinden yıllar geçti ama her üzüldüğümde dönüp o ana ağlıyorum, kendimi her kötü hissettiğimde o anın kıyısında bağdaş kuruyorum..
3 notes
·
View notes
Text
Ne aradığını bilmeyen, bulduğundan bir şey anlamaz. Bu ikilemde ki bir insan ömrü boyunca sağa sola savrularak amaçsızca solup gider. O yüzden, insanın önceliği içindeki ve dışındaki anlamsız gürültülere kulak asmadan, acele etmeden sakince kendi benliğinde saklı olan gerçekleği keşfedip sonrasında aramaya koyulmaktır. Sonrasında insan o gerçekliği kesin olarak bulur mu bulamaz mı bilinmez ama doğru yolda gitmenin verdiği haz bile insanın yaşadığı hayatı anlamlandırmasına yetecektir.
1 note
·
View note
Text
Dostoyevski "insancıklar" adlı kitabında: "Çok tuhaftı, ağlayamadım.Ama ruhum paramparça olmuştu."diyor. İnsanın içine atmasının, güçlü görünmeye çalışmasının en yorucu hali bu olsa gerek...
1 note
·
View note
Text
"Kitap okuyorsun ve yapayalnız buluyorsun kendini"
2 notes
·
View notes
Text
İnsan, oturduğu ve yaşadığı mekanda gökyüzüyle irtibatı kesmemeli. Herkesin çölü ve denizi seyretme imkanı yoktur belki; fakat gökyüzünü seyretme imkanı vardır...
1 note
·
View note
Text
"sessiz sedasız bir köşeye çekilip yaşamak lazım"
5 notes
·
View notes
Text
En sevdiğim renk diye bir şey yok ama ısrar edersen beyazla gömüleceğim..
Benim diye bir şey yok, kalbimin attığı beden bile kiralıksa neyin benim olduğunu savuna bilirim bilemem..
Ben, ben diye övünemem, büyük şeyler atlattık dediyimiz şeyler zamana karıştıkça küçüldü hep...
Birisi için yaşaya bilirim, ama kimse için ölemem...
Kusursuzluğu öğrenmek için işlediğim kusurlarım kadar güçlüyümdür en fazla...
Hep özlüyorum, nasıl olduğunu bile bilmediğim huzuru...
Ne garip insan olmak...
Unutmazsak yaşayamayız...
Alışmazsak, uygunlaşmazsak, çalışmazsak, savaşmazsak...
Dünya katliam ocağı olsa, ekmeği yarım kalıncaya kadar susar insan...
Bana sorarsan insan olmayı hiç beğenmedim ama iştende çıkamam Yaşıyoruz, gerçi pekte yaşıyoruzmu bilmiyorum ama hayattayız...
Düm düz ölüme doğru bir yol işte...
Aslının tasviri insan hayatı değil, bizimki yaratıcıyla aramızdaki formalite bir insanlık galiba....
2 notes
·
View notes
Text
Gecenin güzelliği ve derin sessizliği ruhunu dinlendiriyordu. Yıldızların parlaklığı güzel bir hayali hatırlatıyordu. Teker teker takımyıldızlarını bulmaya çalışıyor ve zihninde çizimler yapıyordu. Bir yandan uzun zamandır kazanmak istediği bir zaferi elde etmiş gibiydi. Sonunda tek başına olmanın verdiği huzur tatlı bir heyecan oluşturuyordu. Hiçbir yerde olmak istemediği bu nadide anı dondurup saklamak istiyordu. Tek bir insan sesinin olmadığı bu eşsiz zamanı zihnine kazıyacaktı.
2 notes
·
View notes
Text
hayat bana kaçarak kaderimden kurtulamayacağımı öğretti.. kısa ve hızlı bir şekilde... kaçtıkça insanın kendisine çarptığını, nereye gidersen git kendini götürüyorsun; kaderini, biriktirdiklerini, yaralarını, varoluşunu, umudunu ya da umutsuzluğunu.. gitmek değil ki mesele... yanında götürdüğün kendinsin çünkü...
2 notes
·
View notes
Text
"Önemsenmeyen duygularım, hafife alınan sorunlarım, duyulmayan isteklerim, görülmeyen yaralarım, anlaşılmayan fikirlerim, karmakarışık düşüncelerim var benim."
3 notes
·
View notes