Text
Vuslatın başka alem.
#selma #ramiz #birihtimal #ezel #vuslat
4 notes
·
View notes
Text
Sonra aynı yatakta yalnız olduğunu hissedersin.
2 notes
·
View notes
Text
”benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. o da haklı. neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. farklı boyutlarda elbet. ama bir şekilde sevmiş. zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor. seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en. ne en? içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. anlatabildiğim kadarını. anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? birer çay içilebilir belki. belki de eski bir bankta birer bira. kırmızı tuborg. gazeteye sarılı. ben de ona sarılabilsem. anlatamadıklarımı anlar mı o zaman?”
60 notes
·
View notes
Photo
Kaç yaşındaydı diyorlar!
Size ne ki? Neden yaş sorusu? Yani makul yaşta mı sorusu mu bu, bizim aklımızın alacağı “çok dehşet verici şekilde olmazsa pek tabi kabulümüz elbet” ölümünü onaylanıp eh normalmiş diyebileceğimiz yaşta mıydı" demek mi? Yani sizin kriterlerimiz neler? Diyorum ki gençlere taş çıkarırdı, dinçti, emekliydi ama dizilere film çekimlerine giderdi. Yok diyorlar öyle değil. Peki daha önce hastalığı var mıydı, bir kez kriz geçirmişti diyorum on sene evvel! Hmm, evet anladık şimdi diyorlar, birinden duydum on sene yaşarmış kriz geçirenler! İşte ebem, bilmem kimin bilmem nesi falanca da öyleydi. Diyorum ki ellerimden kayıp gitti, diyorlar babaannem de öyle, dedem de gördük, teyzem de şöyle cereyan etti. “Ama öyle değil ulan. Bildiğiniz gibi değil. Ben hayatımda en çok babamı sevdim. Ben onun bir tırnağına yel değse dünyayı yakarım.” diyecek oluyorum. Yok yok sen bilmezsin, yok ya bak dinle halam da bu şekildeydi bak diye ısrarla diretiyorlar. Şuna üzüldü, buna stres yaptı son zamanlarında belki diyorlar. Yok diyorum öyle değil. Ben her gün dört beş kez arardım her hafta sonu giderdim olsa söylerdi. Anlatamıyorum. Öz be öz, kendi kanımı kendi canımı benden daha iyi biliyorlarmış gibi. Anneni kaybettikten sonra bir daha eskisi gibi olamadı diyorlar, bak ona susuyorum. Ben de, ağabeyim de olamadık. O doğru. Yeterince fazla kayıplar yaşamış ve bundan dolayı acı eşiği düşen akrabalar diyorlar ki, bize de oldu yapılacak bir şey yok, kabullenin siz de artık, isyan etmiyorum ki avazım çıktığı kadar bağırasım var yalnızca ağlayamadım ama çok üzülüyorum, anlamıyorlar. Biri geliyor babam da öyleydi, İki ay yoğun bakımda yattı sonra kaybettim. Ben ağzımı açacak oluyorum hani teselli cümleleri söyler gider diye, teşekkür etmek için. Yok yok anlıyorum seni benim babam da öldü işte. Bırakıp gitti bizi filan diyorlar. Bir de babası ölenler hiyerarşisi çıkıyor karşıma. Baba acısını tanıyanlar grubu.
Diyorum ki, hiçbir şeyi yoktu, çıktık evden hastaneye gidiyorduk üşütmüş, nezle diye, yolda takside kriz geçirdi müdahale etmeye çalıştım. Hayatımın en kötü günüydü, en korkunç dakikalarıydı. Dünya başıma yıkıldı, gezegenler çöktü, İsrafil Sur'a üfledi, o an kıyametimdi diyorum. İşte diyorlar heh orada olmuş. Ama diyorum. Üç beş dakikaya yetiştik hastaneye, Taksici kaçtı. Ben etraftan yardım istedim. Yetişti iyi insanlar da beş altı kişi sedyeye aldık, doktorlar önce acile, sonra yoğun bakıma aldılar. Kalp masajları, elektro şoklar. Anjiyosu, stendi. Yok amcam, yo yo dayım da öyleydi diyorlar. Üç dört saat işin eli ekipler ellerinden geleni yaptı diye haykırasım var tam o sıra, ya öyle dediler en azından, yapmışlardır değil mi sorusu soracak oluyorum. Yok diyorlar gelmiş vakit saat. Anlatamıyorum. Her şeyi biliyorlar. Ecel diyorlar. İşte, gelmiş vakti. Yapabileceğimiz bir şey var mı diyorlar, yok diyorum. Olur mu paran var mı diyorlar, var diyorum. Bir şeye ihtiyacın? Adettendir diye ses çıkarmıyorum. Yok onu demedik başka yapabileceğimiz�� Yok diyorum abicim, yok ablacım, yok canım kardeşim yok yok. Ne yapabilirsiniz ki, geri döndürebilir misiniz? Hayır! O halde yok. Biliyorlar da bilmiyorlar, tanıyorlar da acıyı, tanımamazlıktan geliyorlar belki de, unutuyorlar. Acı, o sırada, tüm çıplaklığıyla bedenimi sarıyor ve damarlarımda dolaşıyor. Herkes kendine başına geleni acı belliyor ama acının ikisi, üçü, benzeri yok ve bir başka yok, acı kimsesiz, acı çaresiz. Acı hisseden ve o duyguyu tanıştıran arasında. Bir insan daha acısından asılıyor dünya hayatında. Gözde iki damla erdem. Sevgilere hasret, hatıralara mezar yazılıyor. “Yanınıza gelene dek hoş kalın. Dualarda, anılarda kalın canlarım. “diyesim var belki ama yok diyorlar. Allah bilir orasını. Konuşturmuyorlar, hissettirmiyorlar, söyletmiyorlar. Acı, o sırada, tüm çıplaklığıyla bedenimi sarıyor ve damarlarımda dolaşıyor ama en çok onlar biliyorlar! Vay arkadaş insanın acısını, bir yaşatmıyorlar!
51 notes
·
View notes
Photo
Theodore Major (1908 - 1999) - Wigan Landscape c.1960′s. Oil on board.
1K notes
·
View notes
Photo
1M notes
·
View notes
Text
Ona dair;
Herşey o gece o yabancıyı merak etmemle başlamıştı. Farklıydı yanında bulunan herkesten. Susmuştu ağzı ama gözleri konuşuyordu yaktığı ateşle, yanındaki denizle. Ve biliyor musunuz ben onun kadar güzel konuşan bir insan daha görmemiştim. Günler geçiyordu o yabancı açılmaya başlıyordu bana, bazen yine susardı başlardı denizle konuşmaya sonra bana dönerdi yaralı gözleri. Anlatıyordu o, ben daha çok merak ediyordum bir sürü soru işareti beliriyordu aklımda. Zaman geçtikçe denizi olmak istedim, susmasın ne anlattıysa rakısına, bana da anlatsın...Aylar sonrasında elimi tuttu sımsıkı, öyle bir güven verdi ki elimin üzerindeki eli 'biz beraber iyileşicez' dedi, gözleriyle. Öyle de olmuştu iyileşiyorduk. Bir gün kavga etmeye başladık, her ilişkinin tuzu biberidir kavgalar,önemsemedik. 'Keşke' demeyi hiç sevmedim ben, çünkü o keşkeler ilişkiye bir kere girdiğinde yer edinir, kök salar derinlere. Öyle de oldu ve bozuldu aramızdaki o büyü. Şimdiyse fırtınaya karşı tek kalmış çelimsiz ağaç gibi ayakta kalmaya çalışıyoruz kalan tüm gücümüzle..
Belki yoruluruz direnemeyiz o fırtınaya, belki de daha güçlü sağlam bir şekilde tutunuruz hayata..
0 notes
Text
yaralarımı sen sarıyorsun fakat sen olmadan daha önce yaram yoktu.
9K notes
·
View notes
Text
'Bu acı geçiyor mu?' Demişti İsmail abi. Benim ki geçmedi, üstüne üstlük hergün yenileri ekleniyor üzerine. Geçmiyormuş abi yaran ne kadar derinleşirse o kadar da acıyormuş.
0 notes
Photo
183K notes
·
View notes
Video
youtube
(https://www.youtube.com/watch?v=oRlE4wr13Y4 gönderdi)
0 notes
Photo
350K notes
·
View notes
Photo
Ah güzel dostum! Susuyoruz, hiç bu kadar içten olmamıştık. Tükeniyoruz Sezen'in bahsettiği gibi. Ve hep gidiyoruz gelmeyecek gibi. 31.07
0 notes
Photo
223 notes
·
View notes
Photo
648K notes
·
View notes
Photo
45K notes
·
View notes
Photo
60K notes
·
View notes