Text
19 Şubat-25
“Her gün seni biraz daha az seviyorum; dün mümkün sandığım son noktanın, bugün yalnızca başlangıç olduğunu anladıkça.”
~🖤
0 notes
Text
19 Şubat-25
Varlığın, içimde yankılanan bir ezgi gibi. Sözcüklerin yetersiz kaldığı, zamanın büküldüğü, ruhumun sende anlam bulduğu bir hakikat. Seni anlatmak, geceye yıldız çizmeye benziyor; her kelime, sonsuz boşluğa düşen bir ışık gibi.
Sen güldüğünde, evrenin düzeni değişiyor. Kaosun ortasında saklı bir ahenk var ve ben o ahengi senin yüzünde görüyorum. Senin tebessümün, kainata fısıldanan bir sır gibi. Onu duyduğumda, ben de gülüyorum; içimde, varlığımdan bile büyük bir sevinç büyüyor. O an, her şeyin bir anlamı olduğunu biliyorum.
Renksiz sandığım her şey, seninle renk kazanıyor. Gri gökyüzü, senin sesinle maviye bürünüyor. Solgun yapraklar, teninin sıcaklığını hissetmiş gibi diriliyor. İçimdeki boşluk, varlığınla doluyor. Ve sen yanımdayken, kalbim yalnızca senin ritminde atıyor.
Ruhum uzun zamandır eksik bir şiirdi. Her dizesi tamamlanmamış, her hecesi yarım kalmış bir kelime denizinde sürükleniyordu. Ama sen… Sen geldin ve her şeyi tamamladın. Dudaklarımdaki ruj gibi, silik bir fırça darbesini tamamlayan son renk gibi. Seninle, yarım kalan her şey tam oldu.
Ve işte şimdi, kendimi bildiğim en saf gerçeklikle söylüyorum: Seni seviyorum. Ama bu sevgi bir kelimenin sınırlarına sığmaz. Bu, evrenin deviniminde yankılanan, zamanın bile silemeyeceği bir hakikat. Sen varsın ve ben, sende var oluyorum.
~🖤
0 notes
Text
18 Şubat-25
Yalnızlık örttü geceyi,
Gözlerimde solgun heceyi.
Bir adım attım boşluğa,
Ölüm uzattı elini.
Gölgelere sığındım ben,
İsmim silindi dünden.
Kim hatırlar, kim anımsar,
Unutuluş düşerken?
Toprak bile çağırmıyor,
Rüzgar bile ağlamıyor.
Sessizlikten bir mezarım,
Ne varlığım, ne yarınım.
0 notes
Text
9 Şubat-25
Beni tanıyanlar, belki de bir gün anlamadılar. Hangi parçalarımın eksik olduğunu, hangi çatlaklardan içimdeki karanlığın sızdığını fark etmediler. Sessizlik, çoğu zaman acılarımdan daha güçlü bir dilemdi. Ve ben, o sessizlikte kayboldum.
Bu dünyada var olmak, bazen bir yükten daha fazlasıdır. Her an bir ağırlık hissiyle yaşamak, her adımı zorla atmak, her düşünceyi, her duyguyu cendereye almak… Bazen, varlık bir yük olabiliyor. Her geçen gün, daha az hissediyorum, daha az varım. Ruhum ve bedenim arasında gidip gelirken, bir noktada her şey silikleşiyor. Huzur, uzak bir kavram gibi… Sanki bu dünyada bir yabancıymışım gibi… Herkesin içinde kaybolduğum bir yer.
Başkalarına göre var olmak, kendini unutmak demekmiş. Kendi adımı seslendikçe, sanki başka birinin sesini duyuyordum.
Acılar, çoğu zaman gözle görülmeyen bir yara gibi var olur. Yaşamanın yükünü taşırken, gözlerimden de bir şeyler kayıp gitmiş gibi. Kimse görmedi. Kimse sormadı. Ve belki de, kimse anlamadı.
Beni tanıyanlar, belki de bir gün anlamadılar. Kırık dökük bir insanın ne hissettiğini, kim olduğunu. Ama bir zamanlar yaşadım. Bir zamanlar ben de hayatta bir şeyleri kutladım. Belki de bu yalnızca bir anıydı. Ve bu anı bana bir yük gibi geldi, hafiflemeye çalışırken bu yük daha da büyüdü. O yüzden veda ediyorum. Ne yazık ki, bu yolculuk, bitmeye mahkumdu.
Benim için, ne hayat ne ölüm bir anlam taşıdı. Her şeyin sonu bir başlangıç, her karanlığın içinde bir ışık, her acının içinde bir anlam vardır diyenlere… Bu defa sesim kısık. Beni anlamanız için, belki de çok geç kalındı. Bedenimle buradayım ama kimse bilmeyecek; çünkü ben, kimse olmadan var olmanın bedelini çoktan ödedim.
Ve şimdi…
Sessizce veda ediyorum.
0 notes
Text
9 Şubat-25
Beni unutan her şeyin gerisinde,
İçimde kalan son kırıntılarla
Bir son daha başlatıyorum.
Her şey bir gölge, bir sis,
Ve ben, o sisin içinde kaybolmuş bir yankı.
Zamanı sormuyorum artık,
Çünkü zaman, yıllar boyunca beni yavaşça öldüren bir düşman.
0 notes
Text
9 Şubat-25
“Ailesi tarafından yara almış her çocuk, dünyaya bir yabancı gibi bakar. Kimseye ait olamaz, kimseyle bütünleşemez. Çünkü kalbinde bir boşluk vardır, ve o boşluk hiçbir zaman dolmaz. Sevilmenin, güvenmenin ne demek olduğunu bilmeden büyür. Ve o boşluk her an daha derinleşirken, o çocuk her geçen gün biraz daha kaybolur, kendi benliğini ararken, ait olma çabası içindeyken, boşlukta karanlıkta…”
0 notes
Text
9 Şubat-25
Bazen gece olduğunda, gözlerimi kapadığımda, kendimi kaybolmuş hissediyorum. Sanki bir yabancı gibi, kendi bedenimde değilmişim gibi. Bütün o insanlar, bütün o vaatler, hepsi birer hayal kırıklığına dönüştü. Kimse beni sormadı, kimse beni fark etmedi. Herkes kendi yolunda, ben sadece bir kenarda bekledim belki birileri fark eder diye. Her ne kadar kendi başıma iyiymiş gibi davransam da o soğuk yalnızlığı iliklerime kadar hissediyorum.
Belki de ben yanlış bir şeyler yaptım, belki de olmam gereken kişi değildim. Bilmiyorum… Ne zaman başımı çevirdiysem, bir şeyler kayboldu, bir şeyler kırıldı. Ama belki de hiçbir şeyin geri gelmeyeceğini kabul etmem gerek. Acı, zamanla hiç geçmeyecekmiş gibi büyüdü içimde… Ve ben sadece bu acıyı hissediyorum. Her gün biraz daha… belki de son bir nefes kalmıştır. Ama onun da ne kadar değeri var ki, bilmiyorum.
0 notes
Text
9 Şubat-25
“Bu hayatta varmışım gibi hissetmiyorum çünkü yokmuşum gibi davranıyorlar…”
-balık
0 notes
Text
9 Şubat-25
Bazı insanlar dünyaya yanlış zamanda, yanlış bedende ya da yanlış ruhla gelir. Bazen de her şey doğru gibi görünse de, içlerinde kapanmayan bir boşluk vardır. Ben de o boşluğun içinden yazıyorum.
Bu dünyada var olmak, bazen dipsiz bir kuyunun içine düşmek gibi… Yukarı baksan ışık görünmez, aşağı baksan sonu yoktur. Yine de insanlar “Geçecek.” der, “Zamanla unutursun.” Oysa zaman bir merhem değil, sadece acının üstüne serpilen ince bir toz tabakası. Üflediğinde her şey yine ortaya çıkıyor.
Kendimi hep çırpınan biri gibi hissettim; sanki görünmeyen bir el, her yükseldiğimde beni dibe çekiyordu. Anlamak istedim. Kendimi, insanları, hayatı… Ama anlamanın ağırlığı altında ezildim. Bazı gerçekler insanın ruhunu keskin bir bıçak gibi doğrar. Ve en acısı ne biliyor musun? Bazen hiçbir sebep olmadan da çürüyebilir insan.
İnsanlar “Nasılsın?” diye sorar ama cevabı duymaya tahammül edemez. Çünkü gerçekler rahatsız edicidir. Kimse, her sabah uyanmanın bile ağır geldiği bir ruhun varlığını kabul etmek istemez. Herkes güneşin doğuşunu umut sanır ama bilmezler ki, bazıları için her yeni gün yeni bir ağırlıktır.
Ben artık bu ağırlığı taşıyamıyorum. Biliyorum, giden hep unutulur, kalan ise devam eder. Ama unutulmak benim için bir kayıp değil, bir özgürlük olacak. Çünkü bazen var olmak, sadece bir hataymış gibi hissedilir. Ve hatalar silinmek içindir.
Bu bir sitem değil, bir isyan da değil… Sadece bir son. Çünkü her hikâye bir gün biter.
Ve ben, kelimelerimin bile anlamını yitirdiği bu yerde, artık susuyorum.
-balık
0 notes
Text
7 Şubat-25
“Bir gece ansızın hiçliğe gideceğim. Ne ay ışığı yol gösterecek ne de rüzgar geri çevirecek beni. Sessizlik, ayak izlerimi yutacak.
Hiçliğin kapıları gıcırdamadan açılacak. Ne soran olacak ne de durduran. Zaman burada akmayacak, düşünceler yankılanmadan kaybolacak. Ve ben, kendi varlığımı bile unutacağım.
Ama en garibi ne olacak biliyor musun? Hiçlik, sandığım kadar sessiz olmayacak. Kendi içimde kalan fısıltılar kulaklarımı dolduracak. “Gitme” diyen sesler değil… “Zaten buradaydın” diyenler.”
0 notes
Text
6 Şubat-25
“Bir insan, kendi kırık taraflarını tek başına çıplak elle toplamak zorunda kaldıysa, o insan çaresizliğin en dibini görmüş, ellerinin kanamasına göz yummuş ve ruhunun her parçasını yeniden bir araya getirmek için tarifsiz bir mücadele vermiştir. O insanların ruhuna, kaybolmuş bütünlüklerine zarar vermeyin; çünkü her dokunuş, onları bir adım daha fazla parçalar, her kırık daha derinleşir. Oysa ne çok çabalamışlardı, ne kadar acı çekerek toplamışlardı her kırıntıyı… Ama bazen insan, iyileşebilmek için sadece kendi sessizliğine ihtiyaç duyar.”
0 notes
Text
8 Ocak-25
“Çünkü o zaman fark ediyorsun, içinde kopan kopmuş. Yaraların derin, kanaması durmak bilmiyor. Çığlık çığlığasın ama kimse sesini duymuyor. İncinmişsin. Korkmuşsun. Kaçmaya çalışıyorsun herkesten. Daha önceki kırgınlıkların engelliyor seni, insanlarla arana duvar örüyor. Yine aynısı olacak sanıyorsun. Ürküyorsun. Aşamıyorsun. Belki vazgeçtin her şeyden belki de umut ediyorsun. Hazırlanmışsın hayatın zorluklarını bile kucaklamaya. Açmışsın kollarını, savaşacağım diyorsun. Tam ayağa kalkıyorsun. Ulan diyorsun oldu galiba, artık acımıyor. Sonra farkına varıyorsun ki yaranın üstü sadece kabuk tutmuş, iyileşmemiş. Yaralarını sarmaya çalışmışsın ama her seferinde kabuklarını soymuşlar. Ve artık istesen de iyileşemez. O kadar kanamış ki zamanında, vücudunun her bir noktası geçmişini zerresine kadar hatırlamak zorunda. Taşıyacaksın o yaranın izlerini. Her seferinde sarsılmış güvenin. İşte o zaman kaçacaksın. Sana iyi gelen gelmeyen her şeyden. İşte o zaman anlayacaksın, artık istesen de eskisi gibi olamazsın…”
0 notes
Text
5 Ocak-25
“Çoğu zaman kendimizi kabul ettirebilmek için olmadığımız kalıplara sığmaya çalışırız. Benliğimizden ayrılırız her ne kadar acı verse de. Ben böyleyim ama böyle olmamı istemiyorlar. Kendim gibi davranırsam hiçbir zaman beni istemezler düşünceleri hiçbir zaman yakamızı bırakmaz. Yahu senin şeklin kare, kare olarak var olmuşsun. Neden sivri köşelerini yontarak yuvarlak olmaya çalışıyorsun? Olmadığın şeye niye dönüşmeye zorluyorsun kendini? Sen olduğun şekilde güzelsin, kendin gibi davranamadığın yerde var olmuş gibi hissedemezsin. İstesen de mutlu olamazsın. Çünkü bir şeyler eksik, bir şeyler yanlış. Ulan diyorsun nerede hata yaptım? Ben neden mutlu olamıyorum? Oysa içinde hala bir şeyler için çırpınan benliğine kulak vermemişsin ki. O kadar odaklanmışsın ki başkalarına kendinden kopmuşsun. İsteklerini görmezden gelmişsin. Sonra her ne kadar kendini sivriltmeye çalışsan, bir yerlerden bir parçan eksilecek, kesilecek ki tekrar kare olabilesin. İşte o zaman anlarsın asla eskisi gibi olamayacaksın. Senden eksilen eksilmiş. Bakıyorsun sonra etrafına, uğruna kendimi değiştirdiklerim nerede? İnceliyorsun etrafı, yoklar. Farkına varıyorsun; ben hiçbir zaman oraya ait değildim ki… Ve ikinci bir farkındalık yükleniyor kalbine. Artık çok geç…”
0 notes
Text
4 Ocak-25
Yoruldum artık, hiçbir şeyden beklentim yok.
Ne kaybolmuş benliğimi arıyorum ne de çabalıyorum. Her şey olması gerektiği gibi.
Tıpkı gürültülü zihnimin olmamı istediği kişi gibi. İncinmiyorum artık.
Kırılmıyor parça parça olmuş kalbim.
Ruhum sızlıyor sadece, sırtlamış yılların hüznünü yargıçlık yapıyor kafamda, susturmaya çalışıyor sesleri.
Sahiden neydi zihnimin adaleti?
İnsanları kafamda öldürmek miydi?
Bunca zaman içimde biriken şeyleri korkusuzca haykırabilmek miydi?
Meçhul.
Bundan sonrası sonsuz bir karanlık.
Ve ben…
Arkama dahi bakmadan ilerliyorum kayıplara doğru.
Önce benliğimi kaybettim, şimdi kaybediyorum kendimi, zihnimi….
0 notes
Text
3 Ocak-25
“Razı gelmek diye bir şey vardır bu hayatta. Her ne kadar bazı şeyleri kabullenemeseniz de razı gelmeyi öğrenirsiniz. Çaresizce bekleyip gittiğiniz sabahın beşini zor ettiğiniz geceleriniz hiçbir zaman geçmedi. Olmadı. Kim bilir yüzlerce kez denediniz, çabaladınız. Avuç içleriniz yara oldu belki de, tutunacak bir yer aradınız. Bir kuş oldunuz, yarınlara kanat çırptınız umutsuzca göklerde. Fark ettiniz ki zaten boğuluyorken yüzmeye çalışmanın bir anlamı yok. İşte o zaman anlarsınız hiçbir acı zamanla geçmez. O acıyla yaşamayı öğrenirsiniz. Çünkü o acı o kadar büyüktü ki silip atamadınız, sildiğinizi sandığınız her anda yara izlerinizi gördünüz. Öğrendiniz, acılarla başa çıkmayı bırakıp, onlarla yaşamayı. Öğrendiniz…razı gelmeyi…”
0 notes
Text
3 Ocak-25
“İçimde söylemek istediğim çok şey var sanki. Çok büyük şeyler. Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya, bütün hayat… Her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum ama…anlatamıyorum….”
0 notes
Text
3 Ocak-25
“İnsanlara karşı içimde her zaman bir korku olmuştur. Sanki onlar benim için, düşünme yeteneği olan iki ayaklı korkunç birer figürdü. Ruhumun derinliklerine hapsolmuş bu korku, bu ürperti beni ötekileştiriyor muydu diğer herkesten? Yoksa sadece diğer herkes gibi olma dürtüsünü uzaklaştırmaya mı çalışıyordu bu aptal zihnim? Yanılıyorum. Ne zaman şu aykırı dünyanın boyunduruğu altına girmeye çalışsam, içimden bencil bir parça her zaman kaçmaya çalışıyordu lanetli dünyanın kaosundan. İnsanların kibarca tuhaf diye adlandırdığı, acıyan bakışlara maruz kalan bir ucubeden başka bir şey değildim. Madem herkes gibi olamadım, ben de eksantrik ruhlu bir benliği kabul ederek kendimi boş bir zihne hapsettim.”
1 note
·
View note