woolfdiary
woolfdiary
Woolf Okumaları
12 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Yetenekli olmamız bizi belki istismara, hatta belki hakir görülmeye maruz bırakacağı için yeteneksizliğimizi ön plana çıkarmıyor muyuz?
Benlik Üzerine Düşünceler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Ama diye düşünüyorum içimden, an bunun kadar güzel olduğunda dipte hep bir sıkıntı tortusu var. Bunu aslında psikologların açıklaması lazım; kafanı kaldırıp bakıyorsun, bekleyebileceğinden kat be kat üstün bir güzellik seni esir alıyor – şimdi Battle’ın tepesinde pembe bulutlar var; çayırlar rengarenk, alacalı, ebruli -, insanın algıları, bir hışımla esen rüzgarın doldurduğu balonlar gibi hızlıca genişliyor ve sonra tam hepsi güzellikle ve güzellikle ve güzellikle son haddine, en gergin noktaya kadar şişmişken bir iğne batıveriyor; balonlar sönüyor. Peki ama bu iğne neyin nesi? Benim anlayabildiğim kadarıyla o iğnenin insanın kendi acizliğiyle bir ilgisi var. Bu manzarayı tutamıyorum, ifade edemiyorum, onun karşısında yeniğim, onun hükmü altındayım. İşte bunun ardında bir yerlerde insanın yetinememe duygusu yatıyor; bu duyguya bir de insan doğasının algıladığı her şeye hükmetme isteği katılıyor. Burada hükmetmekten kasıtsa şu anda Sussex’te gördüğünü başkalarına aktarabilme gücü, ki böylece onlar da bu güzelliğe ortak olabilsin. Üstüne üstlük bir iğne batması hissi daha var: insanın şansını kaybediyor olması. Sağına, soluna, hatta arkasına bile boylu boyunca uzanan güzellik her daim kaçıyor; havuzlar, denizler dolduracak bir sağanak yağışa anca yüksük tutabiliyor insan. Ama vazgeç, diyorum içimden (bu gibi koşullarda “kendi”nin nasıl da ikiye bölündüğü, bir “kendi” istekli ve tatminsizken, diğer “kendi”nin nasıl da katı ve felsefi olduğu malumdur), bu imkansız heveslerden vazgeç; karşındaki manzarayla yetinip memnun ol; inanın yürekten söylüyorum, bu gibi durumlarda yapılacak en iyi şey oturup o güzelliği içine çekmektir; pasif olmak, kabullenmek ve doğa size koskoca bir balinanın bedenini kesip açmak için altı küçük çakı verdi diye canınızı sıkmamak.
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Romancının en büyük arzusunun mümkün olduğunca bilinçsiz olmak olduğunu söylesem, meslek sırrını açık etmiş olmam umarım. Romancı kendisinde sürekli bir uyuşukluk hali yaratmak durumundadır. O, hayatın azami derecede sükun ve düzen içinde ilerlemesini ister. Yazarken günlerce, aylarca aynı yüzleri görmek, aynı kitapları okumak, aynı şeyleri yapmak ister, böylece içinde yaşadığı illüzyonu hiçbir şey bozamaz. O çok utangaç ve yanılsamalı ruhun; hayal gücünün gizemli keşiflerini hiçbir şey aksatamaz, rahatsız edemez. Bu durumun erkeklerde ve kadınlarda aynı olduğundan şüpheliyim. Ama öyle olsa bile, beni trans halinde roman yazarken bir düşünmenizi istiyorum. Sizden, elinde dolma kalem, dakikalarca hatta saatlerce kalemi hokkaya hiç daldırmadan oturan bir kız hayal etmenizi istiyorum. Bu kızı düşündüğüm zaman benim gözümün önüne gelen resim, derin bir gölün kıyısında oltası suya atılmış bekleyen, hayallere dalmış bir balıkçının resmidir. Kız hayal gücünü başıboş bırakmıştır ki dünyanın bilinçdışı varlığımızın derinliklerine batmış her bir kayasını, her bir çatlağını süpüre süpüre dolaşsın. Sonra olan olur, erkek yazarlardan çok daha yaygın şekilde kadın yazarların başına gelen bir tecrübedir bu. Olta, kızın parmakları arasından kayıverir. Hayal gücü alelacele çekip gitmiştir. Halbuki öncesinde en büyük balıkların uyukladığı kuytuları, derinleri, karanlık yerleri aramaktadır. Ama sonra bir çarpışma olur. Bir patlama olur. Köpükler ve karmaşa olur. Hayal gücü sert bir şeye çarpmıştır. Kız, düşünden uyanır. Hakikaten en şiddetli, en çetin ıstırabın içindedir artık. Dosdoğru söylemek gerekirse, kız bir şeyler düşünmüştür; beden hakkında bir şeyler, bir kadın olarak konuşması yakışık almayacak tutkular hakkında bir şeyler. Ama erkekler, demiştir mantığı ona, şoka girerler. Erkeklerin, tutkuları hakkında doğruları söyleyen bir kadın için ne düşüneceği bilinci, kızı sanatçının bilinçsizlik halinden uyandırmıştır. Ve artık yazamaz. Trans hali sona ermiştir. Hayal gücü daha fazla çalışamaz. Bunun kadın yazarların çok sık başına gelen bir deneyim olduğuna inanıyorum; çünkü kadınlar karşı cinsin aşırı gelenekçiliği yüzünden engellenmektedir. Erkekler bu konularda kendilerine büyük bir duyarlılıkla muazzam özgürlükler tanırken, kadınların aynı özgürlükleri kınamak veya cezalandırmak üzere takındıkları aşırı sert tutumun farkında olduklarından ya da bu haşinliği kontrol edebileceklerinden şüpheliyim. İşte bunlar benim bizzat yaşadığım çok sahici iki deneyimdir. Bunlar profesyonel hayatımdaki serüvenlerden ikisidir. İlkini, Evdeki Melek’i öldürme meselesini sanırım çözdüm. O öldü. Ama ikincisini, bir beden olarak kendi deneyimlerim hakkındaki gerçekleri söyleyebilme işini çözebildiğimi sanmıyorum. Bunu henüz hiçbir kadının çözebildiğini de düşünmüyorum. Kadının karşısındaki engeller hala fazlasıyla güçlü ama bir o kadar da tanımlaması zor. Dıştan bakınca, kadınlar için erkekler için söz konusu olmayan ne engel vardır? Oysa içe bakınca, bence, durum çok farklıdır; kadının hala savaşması gereken bir sürü hayalet, üstesinden gelmesi gereken bir sürü önyargı bulunmaktadır. Doğruyu söylemek gerekirse, bana göre bir kadının önüne katledilecek bir hayalet ya da çarpışılacak bir kaya çıkmadan oturup da kitap yazabilmesi için daha kırk fırın ekmek yememiz lazım. Ki kadınlar için en serbest meslek olan edebiyatta durum böyleyse, şu anda ilk defa girişmekte olduğumuz yeni mesleklerde durum nasıldır kim bilir?
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
…. eğer kitap incelemeleri ve eleştirileri yazacaksam savaşmam gereken bir de hayalet vardı. Bu hayalet bir kadındı; onu daha yakından tanıdıkça ona ünlü bir şiirin kadın kahramanının adını verdim: Evdeki Melek. Kitap eleştirileri yazarken benle kağıdın arasına giren oydu. Beni rahatsız eden, zamanımı boşa harcatan hep oydu, bana öyle eziyet etti ki sonunda onu öldürdüm. Daha genç ve mutlu bir kuşaktan gelen sizler onu hiç duymamış olabilirsiniz. Evdeki Melek derken ne demek istediğimi anlamayabilirsiniz. Onu size mümkün olduğunca kısa şekilde tarif edeyim. O son derece anlayışlıydı. Muazzam derecede cazibeliydi. Bencillikten tamamen uzaktı. Aile hayatının zorlu sanatında ustaydı. Gün be gün kendini feda edip dururdu. Sofrada tavuk varsa o derisini yerdi; cereyan varsa cereyanlı yerde o otururdu. Sözün kısası öyle bir yapısı vardı ki kendine ait ne bir kararı ne de isteği olabiliyordu; onun yerine hep başkalarının düşüncelerini ve dileklerini anlayıp paylaşmayı tercih ediyordu. Hepsinden önemlisi -herhalde söylememe gerek bile yok- saf ve temizdi. Başlıca güzelliğinin de saflığı olması gerekiyordu – o kızarmaları, o muhteşem zarafeti- O günlerde her evin bir meleği vardı. Yazmaya başladığımda, daha ilk kelimelerde onunla karşılaştım. Kanatlarının gölgesi sayfama düştü; odada eteklerinin hışırtısını duydum. Öyle ki o meşhur adamın romanını incelemek üzere kalemi elime alır almaz arkamdan kayıp gelerek fısıldadı: “Tatlım, sen genç bir kadınsın. Bir erkek tarafından yazılmış bir kitabı eleştiriyorsun. Anlayışlı ol, sevecen ol, gurur okşa, aldat, cinsiyetimizin bütün maharetlerini ve cilveli kurnazlıklarını kullan. Hiç kimsenin senin kendine ait bir aklın ve düşüncelerin olduğunu anlamasına izin verme. Her şeyden önemlisi, saf ol.” Sonra da kalemi yönlendirecek gibi oldu. İşte bu vesileyle, kendime de pay çıkardığım ama asıl övgüyü hak edenin hayatımı idame ettirmek için sadece cazibeye güvenmeme gerek bırakmamak adına bana belli bir miktar para bırakan -senede beş yüz sterlin diyelim mi?- o muhteşem atalarıma ait olduğu olayı kayda geçirmek istiyorum. Meleğe doğru dönüp onu boğazından yakaladım. Ve onu öldürmek için elimden geleni yaptım. Mahkemeye çıkarılsam gerekçem meşru müdafaa olurdu. Çünkü ben onu öldürmeseydim o beni öldürecekti. Yazılarımın kalbini söküp alacaktı. Çünkü kağıda kaleme sarıldığım anda hemen anladım ki kendinize ait bir aklınız ve düşünceleriniz olmadan, insan ilişkileri, ahlak veya seks hakkında doğru olduğuna inandıklarınızı dile getirmeden roman bile eleştiremezsiniz. Oysa Evin Meleği’ne göre bu konuların hiçbiri kadınlar tarafından özgürce ve açıkça ele alınamaz; kadınlar başarılı olmak istiyorlarsa cezbetmeli, memnun etmeli, gönül almalı, açıkça ifade etmek gerekirse, yalanlar söylemelidir. Bu yüzden de ne zaman kanadının gölgesini ya da başının halesini sayfamın üzerinde hissetsem hokkayı kaptığım gibi ona fırlattım. Çok zor öldü. Kurmaca yaratılışı onun en büyük yardımcısıydı. Çünkü bir hayaleti öldürmek bir gerçekliği öldürmekten çok daha güçtür. Tam onu yok ettiğimi düşündüğümde hep sessiz sessiz geri geldi. Sonunda onu öldürmüş olmakla gurur duysam da verdiğim mücadele çetindi; öyle uzun sürdü ki, o zamanı Yunan grameri öğrenmekle ya da macera peşinde dünyayı dolaşmakla geçirmek çok daha verimli olurdu. Ama öte yandan bu gerçek bir tecrübeydi; o zamanın bütün kadın yazarlarının başına gelmesi kaçınılmaz olan bir tecrübeydi. Evdeki Melek’i öldürmek, kadın yazarın mesleğinin bir parçasıydı. Hikayeme devam edecek olursak; Melek ölmüştü, peri geriye ne kalmıştı? Geriye kalanın basit ve alelade bir şey olduğunu söyleyebilirsiniz; bir odada hokkasıyla genç bir kadın. Bir başka deyişle, artık sahtelikten kendini kurtardığına göre o genç kadının tek yapması gereken kendisi olmaktı. Ah, peki ama “kendisi” nedir? Yani, kadın nedir? Sizi temin ederim ki bilmiyorum. Sizin de bildiğinize inanmıyorum. İnsanlığın yeteneklerine açık bütün sanatlarda ve mesleklerde kendisini ifade edene kadar da kimsenin bilebileceğine inanmıyorum.
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Öyleyse yaz, madem gençsin, deste deste kağıt dolusu saçmalık yaz. Budala ol, duygusal ol, Shelley’i taklit et, Samuel Smiles’ı taklit et, her dürtüye dizginleri tek tek bırak, stilde, gramerde, uyumda, sentaksta her türlü hatayı işle, içini dök gitsin, yuvarlan düş, öfkeyi, sevgiyi, hicvi yakalayabildiğin kelimeler her nelerse onlarla salıver, eline geçen ne ölçü, nesir, şiir, ne abuk sabuk söz varsa onlarla zorla veya yarat. Yazmayı böyle öğrenirsin. Ama yayımlamaya kalkarsan özgürlüğün kontrol altına girer; insanlar ne diyecek diye düşünürsün, sadece kendin için yazman gerekirken başkaları için yazmaya başlarsın. Hem kendiliğinden geliveren bu vahşi saçmalık selinin önünü -ki bu senin, şimdilik birkaç yıldır, Tanrı vergisi yeteneğindir- deneysel dizelerden oluşan ve fazlasıyla resmi ve kurallara bağlı küçük kitaplar çıkarmak uğruna kesmenin ne anlamı olabilir?
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Öyleyse ne zaman ortalarına bir şiir atsak sürü gibi üşüşüp coşan bütün o duyuları tatmin etmek istersen -akıl, hayal gücü, gözler, kulaklar, avuç içleri ve ayak tabanları ve psikologların henüz adını koyamadığı daha milyonlarcası- sana mümkün olduğunca benzemeyen insanların son sesleriyle konuştukları uzun bir şiire girişmekle isabet edersin. Ve Tanrı aşkına, otuzundan önce hiçbir şey yayınlama.
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Yazma sanatı, …. , dildeki her sözcüğü emrine amade tutma ve o sözcüklerin ağırlıklarını, renklerini, seslerini, çağrışımlarını bilme ve böylece onlara İngilizce’de fevkalade lüzumlu olduğu üzere ifade edebileceklerinden daha fazlasını telkin etme sanatı; elbette bir dereceye kadar okuyarak öğrenilebilir. Haddinden fazla okumak diye bir şey yoktur; ama asıl daha güçlü ve etkili şekilde öğrenmek insanın kendisi değil de farklı biri olduğunu hayal etmesinden geçer. Yalnızca tek bir kişi hakkında yazarsan yazmayı nasıl öğrenebilirsin ki?
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Ama başlamadan evvel, şiir hakkında söyleyeceğim her şeyi sizin de göreceğiniz gibi bozan ve geçersiz kılan, hem doğuştan hem edinilmiş bütün o kusurları üstlenmeliyim. Sağlam bir üniversite eğitiminin eksikliği benim için her zaman bir kısa bir uzun hece ölçüsü ile bir açık iki kapalı heceden meydana gelen vezni birbirinden ayırt etmeyi imkansız kılmıştır ki bu, insanın ebediyen kınanmasına yetmezmiş gibi düzyazı gelip içime çoğu nesir yazarında olduğu gibi aptalca bir kıskançlık, haklı bir öfke, hiçbir şekilde bir eleştirmende olmaması gereken bir duygu yerleştirmiştir. Çünkü nasıl olur da, diye biz hor görülen nesir yazarları bir araya geldiğimizde sorarız, insan hem ne demek istediğini söyleyip hem de şiirin kurallarını gözetebilmektedir? “Yapmak” dedi diye illa “yaprak” da demeyi, “üzünç”le “ödünç”ü eşleştirmeyi akıl eder? Kafiye denen şey çocukça olmakla kalmayıp, dürüst de değildir, deriz biz nesir yazarları. Sonra devam ederiz: Şunların kurallarına bakın! Şair olmaktan kolayı var mı? Onlar için yol ne kadar düz, ne kadar mutlak ve belli! Bunu yapmalısın, şunu yapmamalısın. Şiir yazacağıma banliyö caddesinde ikili sıralar halinde yürüyen çocuk olmayı tercih ederim, diyen nesir yazarları bile duydum. Veznin usullerine, cefasına ve titizliklerine riayet, rahibe olup tesettüre girmek ya da bir tarikata adım atmak gibi olsa gerek. Bu da onların neden aynı şeyi tekrarlayıp durduklarını açıklıyor. Halbuki biz nesir yazarları (tabi size sadece nesir yazarlarının yalnızken konuştuğu saçmalıkları anlatıyorum.) dilin efendileriyizdir, köleleri değil; bize kimse ders veremez; bize kimse baskı yapamaz; ne demek istiyorsak onu söyleriz. Hayatın bütünü bize yetki alanıdır. Biz yaratıcılarız,biz kaşifiz diye devam eder gideriz. Kabul etmeliyim ki iyice saçmalayarak..
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Ama karamsar olmaktansa iyimserim, ümitliyim. Çünkü kanımca adetler ak saçlı ihtiyarlıktan tutun da toy gençliğe kadar her ne zaman yazarla okur arasında bir iletişim aracı olmaktan çıkıp onun yerine bir engel, bir ayak bağı haline gelirse gelsin, bu gelinen nokta kaçınılmaz olacaktır. Şu anda acı çekiyoruz, çürümekten değil ama yazar ve okurların daha heyecanlı bir dostluk ilişkisine başlayabilmek için girizgah olarak kabul ettikleri bir adab-ı muaşeret düsturunun bulunmasından. Zamanın edebi adeti öyle yapaydır ki ziyaretin tamamı boyunca havadan ama sadece havadan konuşmak zorundasınızdır. Haliyle zayıf olanlar öfke kusmaya kışkırtılırken, güçlü olanlar da edebi cemiyetin tam da çekirdekteki temellerini ve kurallarını yıkmaya sürüklenmektedir. Bunun emareleri her yerde apaçık meydandadır. Gramer ihlal edilmektedir; sentaks parçalanmıştır; tıpkı haftasonu için teyzesinde kalan bir oğlan çocuğunun şabat merasimi bitmek bilmediği için sırf gözü dönmüşlükten bahçedeki sardunya yatağında yuvarlanması gibi. Daha yetişkin yazarların, elbette böyle düşüncesizce hırçınlık gösterilerine kapılacak hali yoktur. Onların samimiyeti gözü karadır, cesaretleriyse muazzam; tek mesele hangisini kullanacaklarını bilmemeleridir, çatalı mı yoksa parmaklarını mı? Bu yüzden, eğer Bay Joyce'u ve Bay Eliot'u okursanız, birinin müstehcenliğinden, ötekininse anlaşılmazlığından hayrete düşersiniz. Bay Joyce'un Ulysses'teki müstehcenliği bana öyle geliyor ki nefes almak için camları kırması gerektiğini hisseden çaresiz bir adamın bilinçli ve hesaplı müstehcenliğidir. Bazı anlarda, cam kırıldığında, adam muhteşemdir! Ama bu ne enerji ziyanlığıdır. Hem ayrıca müstehcenlik taşkın bir enerjinin ya da vahşiliğin doğal coşkunluğu değil de temiz havaya ihtiyacı olan bir adamın baştan belirlenmiş ve kamu yararı gözeten bir hareketi olduğu zaman ne kadar da yavan kalmıyor mu?
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
İçinize bakın, hayat 'böyle olmaktan' çok da uzak görünecektir. Bir an için sıradan bir dimağı alıp sıradan bir günde değerlendirin. Zihin, sayısız izlenimle dolup taşar; önemsiz ya da olağanüstü, uçup giden ya da çelik sertliğiyle kazınıp kalan. İzlenimler her yandan gelir, haddi hesabı olmayan kesintisiz bir atom yağmuru gibi ve zerrecikler inerken, kendilerini pazartesi ya da salının yaşantılarına dönüştürerek şekillenirken, vurgu eskisinden farklı bir yere düşer; önem anı orada değil burada gelmiştir; eğer yazar köle değil de hür bir insan olsaydı, mecbur olduklarını değil de seçtiklerini yazabilseydi, çalışmalarını adet ve düzene değil de kendi hissiyatına dayandırabilseydi, kabul görmüş haliyle ne bir olay örgüsü, ne komedi, ne trajedi, ne aşk ilişkisi, ne felaket ve muhtemelen ne de Bond Caddesi terzilerinde bulunacak tarzda dikilmiş tek bir düğme olurdu. Hayat simetrik şekilde yerleştirilmiş bir dizi fayton lambası değildir; hayat bilincin başlangıcından sonuna dek bizi sarıp sarmalayan yarı saydam bir kılıf, parıldayan bir haledir. Bu çeşitli, bu bilinmez, bu etrafına bir çizgi çekilip de sınırlandırılamayacak ruhu, o ruh her ne sapma ya da karmaşıklık sergilerse sergilesin, yabancı ve harici olanı işin içine mümkün olduğunca az karıştırarak aksettirmek yazarın görevi değil midir? Savunduğumuz şey sırf cesaret ve samimiyet değildir; biz romanın esas yakışık alır mahiyetinin, düzenin bizi inandırmak istediğinden biraz daha başka olduğunu ileri sürmekteyiz.
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Quote
Yazar kısıtlanmış gibidir, kendi hür iradesi tarafından değil, onu kontrolü altında tutan güçlü ve ilkesiz bir tiran tarafından; olay örgüsünü, komediyi, trajediyi, aşk ilişkilerini zoraki verir ve zoraki verdiği olabilirlik havası, bütünü öyle kusursuzca mumyalar ki tüm karakterleri canlansa herhalde kendilerini o günün modasına uygun ceketlerini giymiş ve son düğmesine kadar iliklemiş halde bulurlar. Zorbaya itaat edilir; roman tam da istenen kıvamda bir güzel pişer. Ama bazen, hatta zaman ilerledikçe gitgide daha sıklıkla, sayfalar adetten, alışılagelmiş şekilde donarken, bir anda şüpheye düşüyor, bir isyan sancısı duyuyoruz. Hayat böyle midir? Romanlar böyle mi olmalıdır.
Benlik Üzerine Denemeler, Virginia Woolf
0 notes
woolfdiary · 5 years ago
Text
27 ağustos 2020, ilk not.
Dün gece aklıma düşen bir fikir.. Bir "Woolf" günlüğü oluşturmak. Çok severek okuduğum günlüğü, kendine ait bir odası ve yıllar evvel okuduğum ama hatırlayamadığım deniz feneri. Onu tanımak için yeterli mi?
Madem tek derdim kendimi tanımak. Onu tanımakla işe başlamalı. İlk kitap benlik üzerine denemeler olacak. Daha sonra da öyküleri. Devam edip edemeyeceğimi göreceğiz.
0 notes