Text
"dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya."
dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin.
54 notes
·
View notes
Video
youtube
Eski şarkıların başka bir büyüsü, başka bir ruhu var gibi gelmiştir bana hep.. Buyrun “Ada Sahillerinde Bekliyorum” ismiyle Türkçeleştirilmiş şarkının orjinali ve tabii ki çok daha güzeli.. Muhemmedê Mamlê - Çawî Leyla ♥
7 notes
·
View notes
Photo
1M notes
·
View notes
Photo
Bir Sırp filmini bilir misiniz? Rivayetlere göre Sırbistan'daki sansür ve baskıları protesto etmek amacıyla çekilmiş, gelmiş geçmiş en iğrenç, mide bulandırıcı, korkunç ve bir o kadar da düşündürücü bir film. Sodom ve Gomore'nin 120 Günü* bu filmin yanında halt etmiş, varın siz düşünün artık! Ayy bu gece oturayım da bir film keyfi yapayım ayol! diyorsanız bu filmi seçmeli misiniz bilemiyorum. Ama izlemek isterseniz de filmden sonra uzunca bir süre mal gibi oturduğunuz yerde oturmayı (daha doğrusu olduğunuz yere çakılmayı) göze almış olmanız gerekiyor, benden söylemesi. Fotoğraf mı ne alaka? Bu ülkeyi, bu yönetimi, bu toplumu, geçmiş ve geleceğimizi, sizi ve kendimi protesto ediyorum!
0 notes
Photo
Kendimi ilk kez kestiğim günden aklımda kalan şey şu: Çıldırmıştım. Bir yazar olarak keşke bunu anlatacak daha edebî sözler bulsaydım, mesela: “Açtığım kesikler duygularıma tenimin üzerinden bir kaçış yolu çiziyordu.” Ya da belki: “Duygusal acımı fiziksel acıya çevirmenin yolu buydu.” Hatta belki de: “Acılarımı tenime gömmüştüm, tüm dünyanın görebileceği kadar büyük bir kıyamet fermanı gibiydi.” Bu sözler psikanaliz, felsefe ve insan konularında çeşitli yazılar yayınlayan Libido dergisinde yazar ismi belirtilmeden yayınlanmış bir yazıdan alındı. Bir filmde de ortaya şöyle bir teori atılıyordu: Aslında intihar diye bir şey yoktur. Genlerimizde yer alan bazı kodlar sonucu dürtülerimiz bizi kendimize yapar vermeye iter. Mesela sigara içer, alkol alırız. "Kan güçlü bir silahtır. Kan bağından ve kanla kutsanan topraklardan bahsederiz. Hastalıkları tedavi etmek ve tanrıların rızasını kazanmak için kan dökeriz. İnsanlar arasında uzun süredir devam eden tartışmalar kan davalarına dönüşür. Kan ve onu elde etmek için açılan yaralar uzun zamandır hem savaşın hem de dinin bir simgesi hâline gelmiştir. Hristiyanlar, Kutsal Birlik ayininde İsa’nın kanını simgeleyen şaraptan içerler. Bu şarabın günahlarımıza kefaret olduğuna inanılır. Mayalı rahiplerin tanrılarına kan kurban etmek için kendi kollarını kestikleri bilinmektedir. Kendine zarar vermenin tarihi çok eskilere dayanır. Tarihçi Heredot, milattan önce beşinci yüzyılda yaşamış olan ve delirince akrabaları tarafından bir yere bağlatılan Sparta kralı Kleomenes’in hikâyesini şöyle aktarır: Orada öylece sımsıkı bağlı yatan kral, tüm muhafızlar yanından giderken birinin kaldığını fark eder. Bir köle olan bu adamdan bıçağını kendisine vermesini ister. Adam ilk başta reddeder ancak Kleomenes oradan kurtulduğunda yapacaklarıyla tehdit ederek adamı ikna eder. Bıçağı eline alır almaz bacaklarından başlayarak kendini kesmeye başlar. Etlerini şeritler hâlinde keser. Yavaşça uyluklarına, kalçalarına kadar gelir ve göbeğini ince ince doğrar."
1 note
·
View note
Photo
Çîroka her wêneyekî cuda ye û li gor çavan jî diguhere lê ew zilamê li ser hespê ez bama, piştî çend çargavên din teqez ez ê bi ser sitûyê xwe de biketama.
2 notes
·
View notes
Photo
"-Rendelenmiş bir kadın hamakta sallanamaz. Kuşlara serpin.."
2 notes
·
View notes
Photo
3K notes
·
View notes
Photo
Berî niha bi qasî hefteyekê gava di odeya xwe de bi vî alî û wî alî ve diçûm û dihatim ji nişkê ve çavê min bi terasê ket. Li qorzikekê kevokeke kûvî serberjêr paldayî bû. Mi'd xwe'r nedît ku biçim silavekê bidimê. Berî niha bi du rojan jî gava ji xewê şiyar bûm bêyî ku ew kevok di hişê min de be min dêna xwe da terasê dîsa. Çêliyek ji eşîra şehbazan bi kevoka serberjêr paldayî re şa dibû. Kevok ji kêfan sorgevez bûbû û bişirînek germ li keleka devê xwe î zuha danîbû. Ez ji nav livînan derketim, şehbaz bi asîman ket, kevok hê jî kêfê dike li cihê xwe.
1 note
·
View note
Photo
Careke din bi wê rastiya neguherbar re rûbirû mabû.. Ji wî pê ve welatekî wî tune bû.
2 notes
·
View notes
Photo
77K notes
·
View notes
Photo
343 notes
·
View notes
Photo
... "dağlarına yedi çarşılarına bir kez kar yağan doğu durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya diyelim fesleğen vardı durup fesleğen çalıştım buralarda diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada bil dedim ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda yalvarırım beni dünyaya bulaştırma elim ayağım ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım karıştı kalbim doğu dağlarını yedi diyen ninem her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye işte ona hep bir çukurdan baktım hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat o avlu o dam o çocukluk dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya elim ayağım yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim bu nasıl mümkün saçlarından başladılar konuşmaya dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere çağırdığım haşhaş gittiğim hatmi olduğum zencefil aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime duvarımızda dua dualarda büyülü o nine" ...
0 notes
Photo
... "elim ayağım taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde ben iyiyim de kalbim delik ben iyiyim de burası doğu ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde bu farz dedim bu farz bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık cümlelerimi yarım beni duman eden her neyse onun adına bu nasıl mümkün ki önce gözlerimden başladım ben konuşmaya akşamını gördüm dünyanın merak kuşku ve bekleme yerlerini hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem o ayna gördüm nereye gitsem ben dik gölgem kamburdu bu dünyada elim ayağım sen gittin yağmurun sürdü sonra denediğim taş çarşıları oldu dünyanın sabır bitkileri kırk uykusunu uyuduğum doğu kırk yolunu yürüdüğüm sokak hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin ben dik gölgem kambur bu leke başka" . #3 #sena
0 notes