Tumgik
Text
04.12.2017
bugün ilk defa yapamayacağımı düşündüm İpek. o kalp ritmindeki dalgalanmayı bilmek, düzlüğün ölüm olduğuna inanmak beni dindirmedi, dinginleştirmedi. ne öfkeme ne sinirime ne de kötü giden olaylar silsilesine bir dur diyebiliyorum. yalnızlıktan mutlu olabilmenin ilk kuralı bunu tercih etmek ya hani, tercih etmediğim dahası değiştiremediğim bir durumun içerisinde ne bir başarımı ne de bir başarısızlığımı senden başkası ile paylaşıp yeşertebiliyorum. aramızdaki bu bağın ve her tohumumu sulayışın, bana en büyük nimet.ben pes edersem kulağıma fısılda. seni seviyorum 
0 notes
Text
“ben pencereye uzanmayı çok isterken
fakat uzanacak durumda değilken
bana o gökyüzünün taklidini yapmış olana...”
bana, beni, benim üzerimden anlatmış olmana, bitmeyişine ve bitmeyecek oluşuna. İpek’ime...
0 notes
Text
Yürümek nasıl bir eylemdi?
Yanımda yürüyordu. İlk defa nasıl yürümüştü acaba? İlk düştüğünde neresi acımış ve tutunmak için neye sarılmıştı? Hayatında kaç kere sarılmıştı? En içini acıtan sarılmayı kaç yaşında yapmıştı?  Ruhu kaç yaşındaydı… Yanımda yürüyordu. Sonbahar çoktan başlamıştı. Yapraklar yerdeydi. Sarıydı yapraklar. O sarı rengi çok sevmezdi. Neyi severdi, ruhu ne renkti? Yanımda yürüyordu. Kafamdakilerden habersizdi. O’na ne kadar aşık olduğumu kaç gün kaç gece anlatsam anlayabilecekti. Hep bir kelime eksik değil miydi? Hangi filmi en ince ayrıntısına kadar anlayabilmiştik ki? Senaristin anlatmak istedikleri hep yönetmenin kadrajına mahkum değil miydi? Duygular kelimelerin anlamına mahkumdu.
O’na hissettiklerimden habersiz yanımda yürüyordu. Gerçekten bir saniye bile olsa içimi açıp görebilse hissettiklerimi yüzü ne hal alırdı acaba? Gamzeleri nasıl şekillenir, gözleri nasıl bakardı?
Yanımda yürüyordu. Arabalar yanımızdan akıp geçiyor, insanlar hissettiklerimizden habersiz, biz onlardan habersiz… bambaşka hayatların kahramanları olarak yaşadığımız hayatta, O kaç hayatın kahramanı olmuştu ve ilk ne zaman katil olmuştu?
Yanımda yürümesi bitmiyordu. Bitmesindi. O yanımda yürürken çok uzaklarda bir kıtada bir ülke özgürlüğüne kavuşuyordu. Uzun yokuşlardan eve geliniyor, bir film tam da senaristinin anlatmak istediği şekilde ekrana yansıyordu. Senarist anlaşıldığından memnundu. 
Burnunun ağzıyla duran açısı, güldüğünde çizgi çizgi olan gözleri, gamzeleri, elinde poşetler, beyninde sonsuz bir kaynak, gönlünde keşfetmeye belki de ömrümün yetmeyeceği bir sarayla yanımda yürüyordu. Hangi dil ile hangi zaman aralığında ruhunun ne kadarına tanık olabilecektim. Gözleri uzaklara dalınca aklına ne gelirdi? İlk heyecanlarında, ilk kırgınlıklarında da uzaktan bir göz olup O’nu izleseydim…
Yürümek nasıl bir eylemdi ve bir fizyolojiye nasıl bu kadar yakışabilirdi? O’na en çok ne yakışırdı? Uzaktan bir bayrağın dalgalanışını izlemek gibiydi. Ruhuna üflenen duygularda renkler beliriyordu. Öfkesi kapkaraydı. Sinirlenince öfkesini tartarken sağa bakardı. Ağza gelen kan tadıyla fırtına koparandı. Yürürken meydan okurdu. Güvercin yuvalarının arasındaydı ve yanımda yürüyordu. Hangi dünyevi ifade bu hissi anlatabilirdi. Dünyanın bütün çocukları vardı yüzünde ve hiç biri ağlamıyordu. Hiç var olmadığım bir evi özlemek gibiydi. İlk anımdan beri ait olduğum ama hiç içinde bulunmadığım bir evdi. 
Dünyayla bağım uyandığı sabahlardan ibaretti. Bunun bir kısmından habersiz yanımda yürüyordu. Yürümek nasıl bir eylemdi…
0 notes