uzayliniz - Tumblr blog

[uzayliniz]

biriyle barıştıktan sonra aslında affetmediğini fark etmek..

[uzayliniz]

ne varsa aldın elimden dünü, bugünü. zor oldu nefret etmek bu yüzden üzgünüm.

[uzayliniz]

babasızlığı da yaşadım, sevdiğim insanın da ihanetini gördüm, dosttan da kazık yedim, hep sorumluluk sahibi biri olarak büyüdüm, neşemi kaybettim.. ama hiçbir zaman kötü bir insana dönüşmedim

[uzayliniz]

kimse en sevdiğim rengi bilmez, kimse en sevdiğim içeçeği, diziyi, filmi, en çok korktuğum şeyi, en sevdiğim şarkıyı bilmez. yalnız değilim ama bilmezler

[uzayliniz]

birinin kalmasını istiyorsanız, gitme demeyi bilin. sonra söyleme şansınız olmayabilir ve hayat geç kalmayı affetmez.

[uzayliniz]

insanlar asla değişmez zeze.

[uzayliniz]

yıllar sonra anıları üzülerek hatırlanacak, pişmanlık ne kaderini ne de peşini bırakmayacak. aşkın kor soğuk sularına kapılmayacak, o an bir daha yaşanmayacak..

[uzayliniz]

yüz yüze görüşmek kini yok eder. çünkü gözler birbirine bakınca kalp yumuşar.

[uzayliniz]

bize kalmayacak dünya için ne çok yorulduk

[uzayliniz]

yüzme biliyor diye insan okyanusun ortasında bırakılmaz

[uzayliniz]

gereken tepkiyi veremediğin her olayda biraz daha değersizleşir ve öz saygını kaybedersin. bazı kavgalar çıkmalı, bazı kalpler kırılmalı, bazı insanlar kaybedilmeli. bu hayatın kendisini yenileme şeklidir.

[uzayliniz]

İsmet Özel şöyle demişti:

"bir yerde, yoksulluğun otomobil markasıyla ölçüldüğü ülkeler, öte yerde bir kap bakla ezmesiyle iki gün geçirmek zorunda olan, bir salgın hastalıkla insanların kitleler halinde öldüğü ülkeler var.

ama gariplik bu değil. asıl garip olan fizikî açlık çekenler karınları doyunca meselelerini çözerken otomobilinin markası yüzünden yoksul sayılanlar iflâh olmaz bir tatminsizlik duygusuyla acı çekiyorlar.

"İsmet Özel, bir süre sonra bunu "şofbenli, telefonlu yoksulluk" diye özetlemişti. ona göre "gelişen yoksulluk"ta kurtulabileceğimiz bir ölçü yok. her yeni telefon modeli çıktığında geride kalıyorsunuz. hep yoksulsunuz çünkü yoksulluğunun ölçüsü açlık değil, eşya. bir yanda tüm açlığına rağmen, günde tek öğün yiyebilen insanların asaleti diğer yanda güzelleşmek için bir şeyler almaya çalışanların çirkinliği. eşyalarımız bizi "geliştirmeye" yetmiyor.

[uzayliniz]

ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır çünkü pişmanlık minnetten güçlüdür.

[uzayliniz]

aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkları, istesem bir anda temizlemesini de bilirim ama bunca sahteliğin benim samimiyetime ihtiyacı var

[uzayliniz]

Gülerken bir anda ağlamak ve genelde bunu yaşamak, yaşayan olarak çok kötü bir şey biliyorum ama yabancı ya da dışardan bir gözle nasıl olduğunu merak ettim. Korkuyorum biraz da açıkçası, ek şeyler de olduğu için galiba.

korkularınla yüzleşmekten korkma

[uzayliniz]

dost kıskançlığı görmüş birisiyim.. düşman fesatlığı gram zarar vermez bana.

[uzayliniz]

ufacık şeylere bile insan silesim geliyor, hiçbir şeye tahammülüm kalmamış