GREENplanet: As Glocal net-izens, each and every Localist believes in the value of meaningful cross-cultural interaction towards building greater human understanding, across the planet. Would it not be awesome if every Fethiyean aspired to foster an inspiring environment of mutual respect and wonder with regard to social and cultural differences, where people with remarkably different backgrounds can learn and grow together? While at it, why not educate people about healthy, humane, eco-friendly living? Let's empower people to make personal choices that align with their values of justice, peace, respect for the earth, and compassion for all living beings. We are all Localists. When we each do a little, we all do a lot. Wan'na help? Join the LIVING LOCAL movement, and make a difference.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
IWD 2016 campaign theme #PledgeForParity
I pledge to ...Worldwide, women continue to contribute to social, economic, cultural and political achievement.
And we have much to celebrate today. But progress towards gender parity has slowed in many places.
The World Economic Forum predicted in 2014 that it would take until 2095 to achieve global gender parity. Then one year later in 2015, they estimated that a slowdown in the already glacial pace of progress meant the gender gap wouldn't close entirely until 2133.
So how do we want to celebrate International Women's Day 2016?
We say by Pledging For Parity!
Everyone - men and women - can pledge to take a concrete step to help achieve gender parity more quickly - whether to help women and girls achieve their ambitions, call for gender-balanced leadership, respect and value difference, develop more inclusive and flexible cultures or root out workplace bias. Each of us can be a leader within our own spheres of influence and commit to take pragmatic action to accelerate gender parity.
Commit to take action to accelerate gender parity
Globally, with individuals pledging to move from talk to purposeful action - and with men and women joining forces - we can collectively help women advance equal to their numbers and realize the limitless potential they offer economies the world over. We have urgent work to do. Are you ready to accelerate gender parity?
help women and girls achieve their ambitions
The most important determinant of a country's competitiveness is its human talent via the skills and productivity of its workforce.
Organizations must illuminate the path to leadership, showing women the career and advancement opportunities that match their skills and professional objectives and provide the experiences necessary to fulfil their potential.
Individuals can commit to advocating for themselves, and when appropriate, becoming effective role models and sponsors of women to help them achieve their goals.
challenge conscious and unconscious bias
Studies show that gender-balanced organizations and teams deliver stronger results, and that inclusive societies are more progressive, but ingrained bias slows the progress of equality.
Organizations must build cultures where all people feel valued and included and can contribute fully according to their capabilities.
Individuals can commit to learning about their own biases, adjusting their behaviour as needed and welcoming different experiences and points of view.
call for gender-balanced leadership
Companies with women board members outperform in return on equity, net income growth and price-to-book value as well as a host of non-financial measures.
Organizations must ensure women are exposed to strategic operations and functions to gain the experience needed for senior positions and set measurable targets for appointing women to leadership.
Individuals can show potential or current employers that they value and expect gender-balanced leadership. They should seek out leadership, sponsorship and mentoring programs, exposure to strategic and financial roles and integrated networks designed to help women advance.
value women and men's contributions equally
Raising the female labour force participation rate to match that of men will have a positive impact on GDP in both developed and developing economies.
Organizations must ensure all their talent processes are equitable, fair and that they further their gender parity and diversity objectives.
Individuals can seek out perspectives different from their own, prioritize building diverse teams and engage in mixed networks that build trusted relationships.
create inclusive, flexible cultures
After competitive pay and benefits, workers in eight countries rank working flexibly and still being on track for promotion as what they value most in a potential job.
Organizations should recognize that lines between career and personal lives are becoming more fluid. They should create progressive policies like flexible working that allow everyone - regardless of age, gender, rank or geography - to manage their personal and professional lives and realize their ambitions.
Individuals can create trusting, team-oriented work environments by encouraging flexible working supporting choice about the times, places and ways work gets done.
1 note
·
View note
Text
Gida topluluklari alternatif mi?
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek yaygınlaşan Topluluk Destekli Tarım uygulamaları temiz ve adil gıdaya erişmek için alternatif bir yol olarak ilgi çekiyor.
Yeşil Gazete – Hürriyet Gazetesi içerik işbirliği kapsamında Hürriyet’de yayınlanan habere göre Türkiye’nin değişik bölgelerinde Topluluk Destekli Tarımla ilgilenenler Yeşil Düşünce Derneği‘nin düzenlediği Yeşil Diyalog organizasyonuyla bir araya gelerek deneyimlerini paylaştılar ve geleceğe dönük işbirliği ve dayanışma yollarını tartıştılar.
Topluluk Destekli Tarım nedir?
Bir bölgede yaşayan veya aynı işyerinde çalışan insanlar gönüllü olarak bir araya gelerek bir gıda topluluğu oluşturuyorlar.
Topluluk, gıda ihtiyaçlarını mümkün olduğunca küçük ve yerel üreticilerden karşılamaya çalışıyor. Bu yolda üreticilerle temasa geçerek üreticilerin çevreye zarar verip vermediğini, gıdalarda kimyasal kullanıp kullanmadığını gözlemleyerek, gerektiğinde birlikte üretim planlaması oluşturuyorlar, hatta finansman desteği sağlıyor.
Çiftçinin ürün satışının garanti edilmesi ve aracının devreden çıkmasıyla karşılıklı güvene dayalı ilişki sağlanıyor. Böylece büyük şehirlerde yaşayanlar temiz ve adil gıdaya erişme imkanı buluyorlar.
Türkiye’de nerelerde var?
Topluluk Destekli Tarım uygulamaları bugün Hindistan’dan A.B.D’ye pek çok ülkede yaygın durumda. Gıda Topluluklarının sadece Fransa’da iki milyon üyesi bulunuyor.
Türkiye’de de bir çok gıda topluluğu oluşmuş. Gruplar genellikle mahalle ve semt bazlı örgütlenmişler ama Üniversiteler de bu modelin uygulamacıları arasında hemen göze çarpıyor. Boğaziçi Üniversitesi mensupları kooperatifi (BÜKOOP) kooperatif tarzı örgütlenmesiyle bu konunun öncülerinden. BÜKOOP’ta Üniversite çalışanları, öğretim üyeleri ve öğrenciler eşit söz sahibi. 800 civarı üyesi kararları birlikte alıyorlar ve bazen üreticileri ziyaret ederek üretim sürecini hem öğrenmiş hem denetlemiş oluyorlar.
Toplantıya katılan gıda topluluklarından Ankara’da Doğal Besin, Bilinçli Beslenme Grubu (DBB), İzmir’de BİTOT grubu ve İstanbul’dan Yeryüzü Derneği daha küçük ölçekte topluluklar oluşturulmasını savunuyorlar. Şimdiden Gaziantep’te, Adana’da, Çanakkale’de ve bir çok başka kentte bölgesel bazda gıda toplulukları oluşmuş durumda. Topluluklar dağıtım başta olmak üzere pek çok sorunla başa çıkmaya çalışıyorlar.
Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Timur, Topluluk Destekli Tarım uygulamaları için tek bir yöntem olmadığını her grubun kendi koşullarına ve dinamiklerine uyan bir yöntemle örgütlenmesinin en sağlıklı sonucu vereceğini söylüyor ve ilkelerde anlaşmış yatay bir topluluk oluşturmanın önemine dikkat çekiyor.
Timur’a göre tüketicilerin gıda toplulukları yoluyla üretim sürecine dahil edilerek pasif tüketici olmaktan çıkmasının ve sorumluluk almasının küçük aile işletmelerinin varlığını sürdürebilmeleri için de son şans.
Yeşil Düşünce Derneği’nin düzenlediği 12. Yeşil Diyalog buluşmasına İzmir BİTOT’dan Esin Pamuk, Ankara Doğal Besin, Bilinçli Beslenme Grubu’ndan Berna Çol, İstanbul Yeryüzü Derneği Tüketim Birliği’nden Aytaç Timur, Çanakkale Ormanevi’nden Gökçe Coşkun, MST Topraksız Kır İşçileri Gerçeği’nden Abdullah Aysu, Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi’nden (BÜKOOP) Asya Saydam ve yurtdışı örneklerini aktarmak üzere Asena Ulus katıldı. (kaynak: Yeşil Gazete, Hürriyet)
#gıdatoplulukları#toplulukdesteklitarım#yeşildüşüncederneği#yeşildiyalog#yerelyaşamruhu#fethiyeyerelyaşamderneği
0 notes
Text
Topluluk destekli tarım (2)
Ankara Doğal Besin ve Bilinçli Beslenme Grubu (DBB) üyesi Ayşegül Çerçi’nin iki bölüm halinde kaleme aldığı yazısının ikinci bölümünü sunuyoruz
Yazının ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz
Topluluk Destekli Tarımın Dünyadaki Gelişimi
��lk bölümde açıklanan şekliyle topluluk destekli tarım oluşumları 1970’li yılların başında filozof ve tarım kooperatifleri liderlerinden Teruo Ichiraku’nun tüketicileri kimyasal kullanımlarına karşı uyarması ve organik tarım hareketini başlatması topluluk destekli oluşumların yolunu açmıştır. O yıllarda özellikle kentlerde yaşayan insanlar gıdalardaki kimyasal kalıntılarından ve kimyasal kirlenmenin neden olduğu zehirlenme ve minimata hastalığı gibi hastalıklardan endişe duymaktaydı (http://www.joaa.net/english/teikei.htm ). Bir grup Japon ev kadınının (10 aile) 1975 yılında tarımda aşırı böcek ilacı ve kimyasal kullanımı, işlenmiş gıdaların ithalatının artması ve buna bağlı olarak tarımsal nüfüsun azalması endişeleriyle bir araya gelerek, yerel bir çiftçiyle pirinç, tahıl ve sebzeler karşılığında işgücü ve para ödemeyi taahhüt etmeleri ve böylelikle “teikei (ortaklık)” hareketini başlattığı kabul edilmektedir (Henderson, E. 2010).
Özellikle Japonya, Amerika ve Avrupa’da sayıları çoğalan topluluk destekli tarım grupları Fransa merkezli uluslararası ağ oluşturmuşlardır. Fransa’da “urgenci” (Urban-Rural Generate New Commitments between Citizens) adıyla kurulan bu ağa tüm dünyadan topluluk destekli tarım grupları katılabilmektedir. Bu gruplar için bir iletişim, öğrenme ve işbirliği platformu niteliğindeki urgenci amaçlarını şöyle tanımlamıştır; köylü tarımı kültürünü korumak, gıda güvenliğini sağlamak, gıda aracılığıyla hastalık ve yetersiz beslenme ile mücadele etmek. Aynı zamanda kent ve kır arasında, üreticiler ile tüketiciler arasında dayanışma ağları kurmak suretiyle ekonomik ve sosyal alanda yurttaşlık bilincini geliştirmek, halkı çevre ve yurttaşlık konusunda eğitmek ve yoksulluk ve dışlanmaya karşı mücadele etmek olarak belirtmektedir .
Daha çok gelişmiş ülkelerde yaygınlaşan topluluk destekli tarım grupları arasında en bilinenleri, kendi dillerindeki kıısaltmalarla,
CSA(Community Supported Agriculture) Anglosakson ülkeler-ABD ve İngiltere
1985’te İsviçre’de kurulan topluluk destekli tarım fikrinin Amerika’ya taşınmasıyla başlayan süreçte bugün ABD’de sayıları 30 ile 150 üye arasında değişen büyüklüklerde 4.000’den fazla topluluk destekli tarım grubu faaliyet göstermekte ve 150.000 fazla insana gıda sağlamaktadır. CSA’ların oluşumunda ve yönlendirilmesinde yardım ve destek sağlayan NewYork merkezli http://www.justfood.org/about-us ve ülke çapında faaliyet gösteren http://www.localharvest.org/ önemli sivil toplum kuruluşlar arasındadır. Hatta topluluk destekli tarım gruplarına yazılım desteği sunmak üzere “csaware” adında bir yazılım firması bile kurulmuştur (http://www.csaware.com/). ABD’de ayrıca yerel yönetimler de çiftçilerin kendilerini tanıtmaları, halkın da organik tarım üretimi gibi konularda eğitimi için çeşitli fırsatlar sunmaktadır (http://www.agriculture.ny.gov/AP/organic/CommunitySupported.html)
ABD’de yerel toplulukların topluluk destekli tarım oluşumlarıyla düşük gelir gruplarıyla dayanışmanın güçlendirilmesine ve özellikle gençliğin tarım konusunda eğitimi önem verdikleri gözlenmektedir.
İngiltere’de CSA, genellikle “Box Schemes” olarak kurulan fakat değişik modellerde de faaliyet gösteren 100’den fazla topluluk bulunmaktadır. Bir sivil toplum kuruluşu olan Soil Association CSA ağını kurmaktadır.
http://www.soilassociation.org/communitysupportedagriculture/csanetworkuk
Teikei-Japonya; Japonya’da başlayan topluluk destekli tarım hareketi temelde doğrudan alışveriş ve alternatif dağıtım sistemi olup “putting farmer’s face on food” olarak ifade edilen çiftçinin sözüne güvenmek üzerine kuruludur. Yaklaşık 3.000 üyesinin %20-25’i üretici %80’i tüketicilerden oluşan bir sivil toplum kuruluşu olan The Japan Organic Agriculture Association(JOAA) bünyesinde (http://www.joaa.net/english/teikei.htm) devam eden topluluk destekli tarım oluşumları 1970li yıllardan bugüne aralıksız gelişmeye devam etmektedir.
AMAP-Fransa; 2001 yılında çiftçilerin doğrudan pazarlama girişimi olarak kurulanAMAP (Association pour le Maintien duneAgriculture) yaklaşık 1.600 topluluk ile 270.000 tüketiciye gıda temin etmektedir (http://www.theguardian.com/world/2012/apr/10/france-farming-organic-vegetable-boxes)
İsviçre’de, Japonya ile hemen hemen aynı zamanlarda ancak allende dönemi Şili’sindeki kollektif çiftliklerden ve Fransa’daki köylü-işçi hareketinden esinlenerek Les Jardins de Cocagne adıyla ilk topluluk destekli tarım oluşumunu başlatmışlardır. Bugün İşviçre’de yaklaşık 10 grup faaliyet göstermektedir.
İtalya (GAS), Portekiz (reciproc), Belçika (GASAP), Danimarka (Aarstiderne–web tabanlı bir organik gıda dağıtım sistemi ), Almanya( Buschberghof system -1.000 civarında topluluk), Kanada (ASC), Avusturalya, Çin ve Hindistan ile diğer pek çok ülkede topluluk destekli tarım grupları kendi koşullarını uyarladıkları şekliyle faaliyet göstermekte, sürdürülebilir ve daha adil topluluklar oluşturmada umut vermektedir (Henderson,E.,2010).
Türkiye’de Topluluk Destekli Tarım Oluşumları
Ülkemizde de son yıllarda kır-kent işbirliği üzerine kurulan topluluk destekli tarım uygulamaları ve katılımcı onay sistemi esasıyla çalışan gıda toplulukları dünyada olduğu gibi yaygınlaşmaktadır. Ankara, Güneşköy (2005) ve Yeryüzü Derneği‘nin İstanbul’daki girişimleri bu yazıda açıklanan modele en yakın olanlarıdır. Güneşköy’de katılımcılar bir sezon için aylık ödemeler yapmakta ve haftalık kutu sistemiyle dağıtımı yapılan meyve, sebze ve diğer ürünleri teslim almaktadır. Ancak Güneşköy’ün arazisini ortadan ikiye bölen yüksek hızlı tren projesi nedeniyle üretimine gelecekte nasıl devam edeceği henüz kesinlik kazanmamıştır.
BÜKOOP Boğaziçi Üniversitesi Mensupları Tüketim Kooperatifi ve Bir Umut Var Derneğinin tüketim dayanışmasında izlediği doğrudan ve doğal üretim yapan üreticilerin desteklenmesi de bir tür topluluk destekli tarım modeli kapsamında değerlendirilebilir.
Ankara Doğal Besin ve Bilinçli Beslenme Grubu (DBB/2008) ile Çanakkale Ekolojik Yaşam İnsiyatifi (ÇAYEK) ise “yerel üret, yerel tüket” yaklaşımıyla çalışan başarılı katılımcı onay sistemi örnekleri arasında sayılmaktadır.
Ülkemizde faaliyet gösteren grupların sayılarından da anlaşılabileceği gibi topluluk destekli tarımın gelişmesi henüz zayıf ancak potansiyeli yüksektir. Organik tarımın gelişmesine ve tüketicilerin bilinçlenmesine paralel olarak topluluk destekli tarım gruplarının sayısının da artması beklenmektedir. Ancak, ülkemizde bu tür yerel oluşumların artması için doğal ve organik üretim yapan üreticilerle, bu ürünleri talep eden tüketicileri biraraya getirecek bir platform ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Mevcut durumda üreticiler ve tüketiciler birbirilerini daha çok kişisel ilişkiler aracılığıyla tanımaktadır. Bazı yurtdışı örneklerinde olduğu gibi böyle bir iletişim platformuna sivil toplum kuruluşlarının aracılık etmesi toplulukların kurulmasını kolaylaştırıcak ve ilgili tarafları doğru yönlendirebilecektir.
Bizden bir bilge insan, Victor Ananias’ın tohumu tanımlarken dediği gibi “yalnızca domates, buğday ya da zeytin tohumu değil gelecekte yaşamsal sonuçları olacak bir fikir de tohumdur” (Yaşam Dönüşümdür, 2012:69). Topluluk destekli tarımın temel ilkelerinin kısaca anlatıldığı ve dünyadaki gelişiminden örnekler verilen bu iki yazının ülkemizde de bu modelin gelişmesi, ekolojik yaşamın bir adım daha ilerlemesi için bir tohum olması, ilham vermesi umuduyla…
Yazının ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz.
#BirUmutVarDerneği#ÇanakkaleEkolojikYaşamİnsiyatifi#CommunitySupportedAgriculture#Güneşköy#teikei#ToplulukDestekliTarım#urgenci#VictorAnannias#YaşamDönüşümdür
0 notes
Text
Topluluk destekli tarım (1)
Ankara Doğal Besin ve Bilinçli Beslenme Grubu (DBB) üyesi Ayşegül Çerçi’nin iki bölüm halinde kaleme aldığı yazısının ilk bölümünü sunuyoruz
“Gıda ve tarım aynı şeyin ön ve arka yüzleridir. Gün gibi açıktır ki eğer doğal tarım uygulanmazsa, halka doğal gıda sunulamaz . Ama eğer doğal beslenme kabul görmezse, çiftçi ne yetiştireceğini şaşırır. “Doğru Gıda, Doğru Eylem, Doğru Farkındalık” bu üçü birbirinden ayrılamaz. Eğer biri eksikse, hiç biri gerçekleştirilemez. Eğer biri gerçekleşirse hepsi gerçekleşir”(Masanabu FUKUOKA, “Ekin Sapı Devrimi”, 2012:152).
Küreselleşme, Aile Çiftçiliği ve Topluluk Destekli Tarım
Son yüzyılda tanık olduğumuz “kalkınma” süreci ve yakın tarihte hızlanan küreselleşme olgusu insanların, yiyeceklerinin yetiştirildiği toprakla ve üreticileriyle bağlantısını kopartarak gıda üretimini fabrika benzeri tarımsal işletmelere kaydırmış, aile çiftçiliğini yok olma tehdidi ile karşı karşıya bırakmıştır (Henderson,E. 2010).
Oysa gıda güvenliğinin ayrılmaz bir parçası niteliğindeki aile çiftçiliğinin sosyo-ekonomik, çevresel ve kültürel açıdan önemi büyüktür ve yerel ekonomilerin desteklenmesinden biyoçeşitliliğin korunmasına uzanan geniş bir yelpazede hayati işlevleri bulunmaktadır (Donat,İ.BloombergHt, 13-05-2014). Öte yandan Birleşmiş Milletler, açlık ve yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması açısından öneminin vurgulanması amacıyla 2014’ü Aile Çiftçiliği yılı ilan ederek, küçük çiftlik sahiplerinin dünya yiyeceğinin %70’ini üretmelerine rağmen, dünyada açlık çeken %50’yi oluşturmasına dikkat çekmektedir (http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=6733 ) .
Küreselleşmenin, etkili olduğu diğer alanlarda olduğu gibi, tarımsal üretimi tektipleştirici ve büyük işletmeler lehine dönüştürücü etkilerine karşı gelişen hareketlerden bir tanesi de topluluk destekli tarım uygulamalarıdır. Günümüzde pek çok ükede doğal ve yerel gıdayı üreten küçük çiftçiler ile bu gıdayı talep eden tüketiciler ve ülkelerinde uygulanan tarım ve gıda politikaları konusunda endişe eden tüm kesimler bir araya gelerek alternatif bir ekonomik yaklaşımla yerel dayanışma ortaklıkları kurmaktadır. Yoğun haşere ilacı, kimyasal gübre kullanımı ve monokültür üretim özellikleri öne çıkan endüstriyel gıda üretimine alternatif, ekolojik (doğal ve organik yöntemlerin tamamını kapsayacak şekilde) üretim yöntemlerini destekleyen bu türden gıda topluluklarının oluşumu ve yaygınlaşması ilgili taraflara sağladığı pek çok faydanın yanısıra küçük aile çiftçiliğinin varlığını sürdürebilmesi için de çok önemlidir.
Topluluk Destekli Tarımın Temel Özellikleri
Doğal ve yerel gıda üreten küçük çiftçi/çiftçiler ile bir grup tüketicinin değişik modellerde kurduğu ortaklık, tüketicilere sağlıklı, doğal, taze ve mevsime uygun gerçek gıdaya aracısız erişim imkanı sağlarken, üreticilere de tarımsal üretimin içerdiği riskleri tüketicilerle paylaşma ve ürünlerini adil bir fiyattan satabilme imkanı yaratmaktadır. Bu sistemde tüketici kendisine sunulan ürünü satın almanın ötesine geçip türetici ya da eş-üretici işlevini üstlenmekte, üretim sürecinde sorumluluk almakta ve üreticiyle işbirliğine gitmektedir.
Topluluk destekli tarıma konu olan ürünler arasında en yaygın olanı sebzeler olmakla birlikte mevsime uygun olarak meyveler, tahıllar, yumurta, süt ve et ürünleri de sıklıkla değişime konu olmaktadır. Genellikle yaşadıkları kent yakınında tarımsal üretim yapan küçük çiftçi ile anlaşan bir grup tüketici, grubun büyüklüğü değişmekle birlikte genellikle 30-50 arasında, ön ödeme ya da düzenli ödemeler yapmakta, karşılığında ise sezon boyunca bir hafta ya da daha uzun aralıklarla çiftçinin hazırladığı sebze-meyve-süt vb. kutularından teslim almaktadır.Üreticinin kendisi ya da grubun çekirdek üyeleri grubu haftalık ya da iki haftalık kısa bültenlerle bilgilendirmekte, çiftlikten haberleri toplulukla paylaşmaktadır. Bültenlere genellikle o haftanın yiyeceklerinden yapılabilecek yemek tarifleri de eklenmektedir. Dağıtım şekli, kutuların ürün içeriği, tüketicilerin katkısının yalnızca para mı yoksa işgücü katkısı ile birlikte mi olacağı, bir üretici mi yoksa birden fazla üreticinin sisteme dahil olacağı gibi konular tamamen topluluğun tercihlerine ve koşullarına bağlı olarak belirlenmektedir.
Ancak topluluk destekli tarım modelini öteki modellerden ayıran en önemli özellik; doğası gereği riskli bir iş alanı olan ve geleneksel olarak tamamen üreticiler tarafından üstlenilen tarımsal üretim risklerinin tüketicilerle paylaşılması ve topluluğun iyi hasatla birlikte kötü hasatı da hep birlikte kabullenmesidir. Diğer önemli bir özellik ise dayanışma kültürünün varlığıdır. Yeterli gelir seviyesine sahip olmayan topluluk üyelerinin katılımı, armağan ekonomisi ya da işgücü katkısı karşılığında indirimler şeklinde mutlaka sağlanmaktadır.
Avrupa’da faaliyet gösteren topuluk destekli tarım uygulamalarının deneyimlerinin paylaşıldığı kılavuzda (European Handbook on Community Support Agriculture Sharing Experiences, 2013,http://future-farmers.net/2013/10/04/european-handbook-on-community-supported-agriculture-csa-is-out-and-available-for-free-download/) topluluk destekli tarımın üreticilerin ve toplulukların sosyal, tarihsel ve tarımsal koşulları, ihtiyaçları ve örgütlenme kapasiteleri doğrultusunda pek çok değişik şekilde uygulanabildiği ancak aşağıda sayılan dört temel unsurun belirleyici olduğu belirtilmektedir.
Ortaklık: Topluluk destekli tarım oluşumu, üretici ile tüketicilerin karşılıklı taahütlerine dayalı bir ortaklık temelinde kurulmaktadır. Üretici sözlü ya da yazılı bir anlaşma kapsamında belirli bir zaman diliminde (genellikle birkaç aydan oluşan bir üretim sezonu yada yıl) ürün sağlamayı taahhüt ederken, tüketiciler de para ve/veya işgücü sağlama taahhüdünde bulunmaktadır.
Yerel: Topluluk destekli tarım oluşumları ekonomiyi yeniden yerelleştirme yaklaşımlarının aktif bir parçasıdır. Bununla birlikte “yerel” coğrafya ile sınırlı değildir. Esas amaç, yerel üreticilerin çevreleriyle bütünleşmeleri ve üretimlerinden kendilerini destekleyen toplulukların yararlanmasıdır.
Dayanışma: Topluluk destekli tarım oluşumlarında üreticiler ve onları destekleyen topluluklar arasındaki dayanışma esastır.
Dayanışma,
o Sağlıklı tarımsal üretimin risklerini ve faydalarını paylaşılmasını (mevsimlerin ritmine uygun, çevreye, doğal ve kültürel mirasa ve insan sağlığına saygılı üretim)
o Çiftçilerin ve ailelerinin üretimlerini sürdürmelerine ve insan onuruna yakışan şekilde yaşamalarını sağlayacak adil bir fiyattan ön ödeme yapılmasını, kapsamaktadır.
Üretici/tüketici birlikteliği: Topluluk destekli tarım üretici ve tüketicinin doğrudan, herhangi bir aracı olmaksızın ve aralarında hiyerarşi ya da alt-üst ilişkisi oluşturan bir yapı olmaksızın kurdukları iletişime ve karşılıklı güvene dayanmaktadır.
Topluluk destekli tarımın yerel topluluğa yararları nelerdir?
Tüketiciler tanıdıkları, bildikleri bir üreticiden taze ve sağlıklı gıda temin edebilmektedir.
Ekolojik üretimle daha az yiyecek taşınması (karbon ayak izi), daha az ambalaj ve iyileştirilmiş hayvan refahı mümkün olmaktadır.
Yerel harcamaların artmasıyla yerel istihdamın, üretimin ve tüketimin artması.
İnsanların yiyecek çeşitleri, üretim yöntemleri ve maliyetleri hakkında bilgilendirilmesi.
Yerel çevre üzerinde etkinliğin artırılması ve sürdürülebilir tarımın desteklenmesi.
Topluluk destekli tarımın çiftçilere faydaları nelerdir?
Çiftçinin üretim planlamasını iyileştiren ve tarıma odaklanabileceği zamanı artıran daha güvenli bir gelir elde etmek
Kullanıcılara doğrudan satış yaparak ürünleri için daha yüksek bir getiri elde etmek
Yerel toplulukla ilişkilerin geliştirilmesi ve buna bağlı olarak tüketici ihtiyaçlarına doğrudan karşılık verebilmek
Geleceğe dönük girişimleri için planlama ve işgücü desteği sağlamak
Yazının ikinci bölümünde dünyada öne çıkan topluluk destekli tarım uygulamaları ile ülkemizdeki örneklerden bahsedeceğim. Şimdilik dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde, yaygın olarak kullanılan bu yöntemin ülkemizdeki örneklerinin oldukça başarılı ancak az sayıda olduğunu belirtmekle yetineyim.
Bununla birlikte, ülkemizde de organik tarımın gelişmesine ve tüketicilerin bilinçlenmesine paralel olarak topluluk destekli tarım gruplarının sayısının da artması beklenmektedir. Bu yılın Ekim ayında Buğday Derneği’nin ev sahipliğinde İstanbul’da yapılacak IFOAM Dünya Organik Kongresinin ön konferanslarından bir tanesi “Gıda Toplulukları Kurmak” başlığı altında bu konuya ayrılmıştır (http://www.owc2014.org/?lang=en&page=pre_conferences).
Üreticiler açısından tüketicilerin taahhütlerine bağlı kaldıklarını gördüğü, ihtiyacı olan yardım ve desteği sağlayabildiği, ürünleri için adil bir fiyat alabildiği; tüketicilerin ise gıdasını üreten çiftçiyi yakından tanıyabileceği, üretim sürecinin bir parçası olabileceği ve böyle yerel bir topluluk içerisinde kurabileceği insani ilişkilerin bütünü düşünüldüğünde üreticiler ile tüketiciler arasında karşılıklı bir güven ortamının oluşması ve bu dostluk ve işbirliğinin hayatın başka alanlarına da yayılarak gelişmesi çok mümkündür. Fukuokanın önerdiği gibi “Doğru Gıda, Doğru Eylem, Doğru Farkındalık” bu üçünü biraraya getirmeye çalışmalıyız. Yeterki karşılıklı iyi niyet ve açık yüreklilikle birbirimize güvenmeyi seçelim ve bunu hayata geçirelim. Nihayetinde yaşamak, bir ortak hareket etme çabası değil midir?
Yazar Ayşegül ÇERÇİ hakkında: Kalkınma finansmanı alanında projeler, büyük şirketler, krediler ve faizler arasında çalışırken yolum uzun zaman önce yarım bıraktığım Hacettepe Üniversitesi-İşletme Bölümündeki Turizm İşletmeciliği Yüksek Lisans programına düştü. Tezim için Yavaş Şehir Seferihisar’ın destinasyon imajını çalışırken Cittaslow ve Slow Food ile tanıştım. Kentsel boyutuyla cittaslow, iyi-temiz ve adil gıda felsefesiyle Slow Food kalkınmaya, yaşama, gıdaya ve politikaya ilişkin yeni bir bakış açısı kazandırdı. Sonrasında Ankara Doğal Besin ve Bilinçli Beslenme Grubu (DBB), Buğday’ın öncülüğündeki tohum takas şenlikleri ve bütün resmi doğru çerçeveye yerleştirmemi sağlayan Yeşil Politika Okulu-2014 ile yeniden öğrenmeye devam ediyorum. Bilgi paylaşıldıkça çoğalır ilkesinden hareketle, sözcükler yerine sayılarla çalışmaya alışmış olsam da öğrendiklerimi sizlerle paylaşmayı deneyeceğim, ufuk açıcı olması dileğiyle..
Yazının ikinci bölümünü buradan okuyabilirsiniz
0 notes
Text
8 Powerful Conversations Of The Conscious Society
Whilst the majority of people in the Western world discuss celebrities, fashion, technology, crime, terrorism and an array of other superficial manifestations of mainstream “programs,” there is a growing community of awakening people are who engaged in a dialogue about the core of what it means to be human at the start of the 21st Century.
Yet opening our minds and hearts to this sort of information—as well as processing and understanding it—is a challenging affair. Not only do we need to sift through the propaganda and manipulation of the mainstream media, we have to do the same in alternative channels. Ideally, we should also have a deep philosophical foundation to contextualize any associated ‘darkness’ into a more holistic and empowering picture.
Remaining skeptical is obviously critical, but there comes a time when the patterns of truth become undeniable. That’s why it’s important to identify the sites and articles on the web which are designed to keep us confused, such as those who falsely claim they’ve debunked an alternative or free thinking idea, no matter if it relates to more common discussions such as those in academia and science, or the rarer ones such as systemic dysfunction and corruption.
The reality is, those who benefit from maintaining the status quo are likely to reject any competing ideas without analyzing the evidence objectively, or to an even greater extreme, will pay internet trolls to do their dirty work for them. Through the process of investigating all the evidence of course we need to be vigilant in weighing up the various perspectives and arguments; however the art is in distinguishing between what’s more aligned to the truth and what’s not.
To do this, it is important to engage both our rational and intuitive capacities.
In alignment with a genuine search for truth, this article aims to provide a necessary snapshot of the ‘core’ dialogue taking place in our world, especially outside of mainstream channels. It doesn’t expect its audience to blindly follow the ideas expressed here; instead it aims to provide a platform for viewers to launch into their own robust investigation and discussion around these and other correlating matters.
In all honesty, one topic alone takes near countless hours to dig through the lies and deceptions and locate some “truth,” but don’t be discouraged because it’s well worth it. That’s because you’re not only doing yourself a favor, but the whole of society too.
We really do need to help one another awaken together.
The Conversations
A primary discussion in alternative mindsets is the archaic power structures that control and benefit from our social systems. Many people have many names for this: empire, illuminati, banksters, energetic influences, elite, etc.
No matter what we call them or what layer we’re describing, the truth is there really are many deeply embedded forces that do have an agenda of keeping humanity enslaved to their power, which as a current consequence is the bold attempt to create a one world structure under their strict and untouchable control.
We see this in preparatory mechanisms such as the Trans-Pacific Partnership (TPP), the Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP), privacy invasion, international imperialism and the expansion of an interdependent and globalized economy. World War 3 looms on the horizon as a result. It appears that they’re aiming to institute a one-world currency too.
Whether the various levels of power players have inherently good or bad intentions, it doesn’t really matter; the outcomes are evidently disastrous for cultural sovereignty, local communities, collective freedom and individual health.
The fact remains that the true state of our global society has become clear: humanity is suffering terribly.
That’s one reason why more and more individuals are waking up to the various mechanisms orchestrated by this matrix of control and have disconnected from it for the benefit of their own freedom, health and wellbeing. The good news is that a tipping point for a collective awakening is nearing its threshold each passing day, so the coming years are full of hope.
Following are 8 examples of systemic and social issues that we currently face:
Mainstream (corporate) media programs society with lies and propaganda, which restricts and condenses the awareness of any person who is servant to it;
Education is designed to harvest productive economic citizens with little focus on the vitalities of life, such as philosophical, social, physical, emotional, psychological and behavioral health;
Capitalism keeps the populace enslaved to scarcity which results with unhealthy levels of competition, greed and selfishness, as well as guarantees both winners and losers;
Economic models ensure that poverty, homelessness and other socio-economic disadvantages aren’t resolved and that abundance isn’t achieved for the people of earth;
Globalization is killing local economies, small business, democratic functionality, national sovereignty, natural systems, community spirit and healthy food production;
Consumerism imprisons the ‘focus of the masses’ and distracts them with an ego-based and image-driven narrative of existence;
The War-on-Drugs has been a massive policy failure which has amplified many social issues instead of resolving them, such as crime, addiction and imprisonment; and
Monopolized medicine has suppressed effective natural remedies and has ensured that most manifestations of poor health are treated prescriptively and temporarily, with little preventative measures and holistic treatment strategies.
Another focal point is the global central banking system, which is privately owned and operated. We actually don’t need the banking families who have inherited and expanded the management of our money; most countries are sovereign and independent nations and can create their own publicly-operated central banks. If we did this, we wouldn’t need to be concerned with budget deficits or surpluses; we can create as much stimulus as required, whilst obviously still accounting for economic ebbs and flows, and direct it to where it’s needed most.
If we took back our power to create and manage our money we could virtually eliminate poverty and homelessness right now. We can also remove the financial ponzy schemes which ensure the rich get richer and the poor get poorer, as the wealth inequality gap is substantially increasing whilst the most disadvantaged and vulnerable in our society are essentially ignored.
‘Trickle-down’ economics is simply an epic failure.
Another possible policy option that we have right now is to institute a minimum wage for every person, including those on welfare, to help them to educate themselves and break free of intergenerational unemployment. This has been credibly designed by alternative economists who have legitimately debunked the mathematics of the neoclassical model.
They have also illustrated that we can decrease the huge private debt burden by injecting money into private bank accounts (with the condition that we must pay off any outstanding debt), which is called a modern day debt jubilee or ‘Quantitative Easing for the People‘. In addition, when unemployment is rising we can create jobs in the public sector and then transfer them to the private sector when it rebounds.
Put simply, there are already solutions to this resource-imbalanced mess that we’re in.
Another more revolutionary solution to the inherent ‘scarcity’ of the capitalistic model is the transition to an economy of ‘abundance’. One potential framework to achieve this is the ‘resource-based economy’. Something like this is more or less the ideal, however there will probably be baby steps leading up to it over the coming decades.
Let’s move to arguably the most fundamental and important discussion – the philosophy of reality. There is a meta-paradigm shift occurring; in fact it’s been happening for decades, although it really is just a rebirth of ancient wisdom and philosophy. Simply, we are moving from a ‘mind-less’ perspective back to a ‘mind-full’ one. Put more descriptively, instead of ‘life-less’ and disconnected matter being assumed to be the fundamental nature of the universe, a ‘life-full’ and interconnected awareness is known to be.
Imagine a world where the only true experience we ever have, which is being ‘aware’, is assumed not to be real. Well, welcome to the insanity of today’s materialist dogma where they believe that awareness is an illusion that needs to be reduced to matter. They presuppose that the body-brain is a ‘creator’ of consciousness, but really it is a ‘point’ of consciousness. Just like a black hole attracts and projects waves of information from the universe, the body-brain attracts and projects waves of information from consciousness. That’s why if we tamper with the body-brain, it doesn’t tamper with how awareness is created, but how it is experienced.
This rebirthed perspective implies that every person, every object, is fundamentally connected. The technical term for this philosophy is ‘monistic idealism’, meaning One Mind, however it doesn’t imply that it is ‘self-aware’ like humans are. Two other names commonly used to describe this are the ‘Source’ and ‘God’. The quantum field of possibilities is the scientific description.
Once the majority of humanity wakes up to their entangled, symbolic and sentient reality, the value systems for how we interact with each other and our planet will change dramatically for the common good. The expansion of our collective consciousness will reach an extraordinary and revolutionary stage of its evolution because for the first time this wisdom will be embraced on a planetary scale.
This also ties into how we rationally examine reality. Science is frequently considered to be an unbiased, objective and unadulterated method of investigating and understanding the external world, but unfortunately that’s not always the case. Like any human enterprise, it is plagued with dogma, politics, corporate interests and other biased forces. This has pressured scientists to only study certain areas and publicly admit certain ‘beliefs’.
A word to describe the extremist activity of modern-day science is “Scientism.” It has parallels with religious fundamentalism, something which is hypocritically ridiculed by those highly indoctrinated into this belief system. As described above, one major source of its dysfunction is that it inaccurately rests on the metaphysical paradigm of materialism. Therefore, the “interpretation” of its evidence is subject to be fundamentally flawed and any contradicting evidence, such as that of parapsychological research, is blindly rejected and arrogantly explained away.
That’s why the materialist “priests” are a laughing stock to true progressive thinkers.
The truth is that we are evolving the way we perceive the world. We are shifting our primary mode of perception away from the rationality of the cerebral brain and the emotionality of the guts to a heart centered focus of awareness. Essentially, our hearts are integrating our big and little brains into its brain of love. This is sometimes a natural result of unplugging from the entertainment and fear based narratives of mainstream consciousness, which is why it’s so important to encourage on a widespread scale.
Ultimately, there is a collective awakening happening right now in which society is slowly transforming into a filtration of consciousness that is more holistically based. Integral to truly opening our hearts to the world is expressing compassion for and taking action against the assortment of unhealthy social symptoms previously mentioned, which are caused by a plague of systemic dysfunction.
Further examples include the epidemics of mental illness, addiction (to not just legal and illegal drugs, but also TV, emotions, sex etc.), violence, poverty, homelessness, existential crises, suicide, spiritual disconnection, family and community breakdown, a lack of inner peace, obesity and ill health. There’s nowhere to hide from this either; it’s everyone’s job to help transcend this pain together.
Final Thoughts
The list goes much further and deeper; however this piece was only designed as a short introduction to the real points of focus at the start of the 21st Century. We need to collectively encourage our peers, community leaders and politicians to take these issues seriously and redirect our focus through an honest and explicit discussion on these matters.
Society desperately needs to integrate these discussions into mainstream dialogue, so please help us to spread the message as far as we can.
Phillip J WattPhillip J Watt lives in Sydney, Australia. He best identifies as a ‘self-help guide’. In life, he focuses on his physical, mental, emotional and spiritual health and then shares what he learns with his clients and readers. His written work deals with topics from ideology to society, as well as self-development. Phil has a degree in Social Science and Philosophy and has been trained extensively in health services. Working in the therapeutic sector, he assists families and children as a mentor, relationship mediator and health and life teacher. He also provides online support services for personal healing and growth, assisting his clients to grow their skills and knowledge in life management. Follow him on Facebook or visit his website where you can reach him for a personal appointment.
1 note
·
View note
Video
youtube
Bridge to Türkiye NY/NJ halkası 26 Ekim’de Anadolu’daki “çocuk gelinler” sorununa dikkat çekmek amaçlı bir koşu/yürüyüş düzenliyor. Bu koşuya ister katılarak, ister bağış yaparak katkıda bulunabilirsiniz.
Short video (courtesy of National Geographic) about rural/underprivileged girls in Turkey who are given support and a chance to go to school....
Bridge to Türkiye Fund (BTF) Run/Walk4Kids -Girls Empowerment- project. BTF METRO NY-NJ CIRCLE'S FUNDRAISER benefiting Girls Empowerment scholarships.
WHERE: Teaneck Creek Conservancy, NJ ADDRESS: 20 Puffin Way, Teaneck NJ 07666
Proud of y'a Teaneck, New Joisey!!
0 notes
Photo
Today is World Vegeterian Day
Whether it’s a moral, dietary, health or lifestyle choice, Vegetarian Day embraces and encourages respect for those who eschew eating meat.
Kick-off your month by eating vegetarian for a day.
To help prepare for your veggie feast, buy some organic vegetables.
-- and if you're really feeling adventurous, take it one step further and be a weekday vegetarian for a week.
~~~~~~ Note: in order for the above links to work properly you need first to login (using your facebook login is the simplest way) into One Small Act website. Do it, you'll thank us later.
0 notes
Photo
International Coffee Day
Coffee in the morning; coffee and a catch up with old friends; going for coffee with your new hot date – we drink coffee morning, day and night with friends, business associates and lovers. You have only to walk down the nearest high street and note the number of coffee chains to realise the extent of our love affair with our favourite caffeinated beverage.
Whether you favour espresso, americanos, lattes or cappuccinos; iced, decaf, instant or filter – Coffee Day is the day to savour and appreciate your beverage, and maybe even pick one up for free at certain chains in the USA.
Coffee Day also marks the long history of the drink: the properties of coffee beans are thought to have first been discovered in Ethiopia. The beans are actually the pits found in the coffee berry or cherry. The story goes that a 9th century goat herder noticed their stimulating effects on his goats and began experimenting.
Coffee drinking was originally popularised in the Arab world from around the 15th century spreading across Asia then to Italy and across Europe and to the Americas – and finally to your coffee cup.
Today, coffee is one of the world’s biggest crops so buying ethically grown coffee is all the more important – be sure to be selective in buying your cup of coffee and supporting ethical trade.
So when you drink your cup of coffee today, inhale its aroma, taste its dark and full-bodied flavour, think about its story – but most of all enjoy.
source: Days of the Year
1 note
·
View note
Link
Dün okuması bayağı keyifli, bir o kadar da -eğer meraklısıysanız- yararlı bilgilerle dolu bir blog keşfettim. Neyin mi meraklısı? işte o sizin keşfinize bırakılıyor. Ziyaret edin, sonra bize teşekkür etmek için gene gelin.
0 notes
Text
Kendin ek, kendin büyüt, ister kendin ister eşinle dostunla beraber ye
Büyük etkinlik: Organik Tarım Sektörü ve Dünya Organik Kongresi İstanbul’da. Bu işin sırrı, yani balkonunuzda, cam kenarında, ya da minik bahçenizde doğal tarım yapmanın yolları bu kongrede.
Kenti, elleriyle Besleyen Adam: Dev Basketbolcu Will Allen
Will Allen, sağlıklı gıdanın ekimi, üretimi ve yeterli hizmet alamayan kentsel nüfusa ulaştırılmasında dönüşüm yaratan bir kent çiftçisi.
Allen, aynı zamanda Miami Üniversitesinde basketbol oynayan ilk Afrika kökenli Amerikalı. Kolejden sonra dönemin NBA ligi takımlarından Baltimore Bullets’a seçildi. Bu koca yürekli adam, bir yarıcının oğlu. Yarıcı, tarladaki ürünü, tarlanın sahibiyle bölüşen kişilere deniyor.
Hayalleri gerçek yapan bir üretici
Will Allen, emeklilik birikimleriyle, şehrin göbeğinde, içinde seraları bulunan, bir arazi satın aldı. Burada ülkenin en önde gelen kent çiftliği ve sivil toplum örgütünü “Growing Power – Büyüyen Güç”ü kurdu ve yöneticiliğini üstlendi. Örgüt, ülkenin ve dünyanın çeşitli yerlerindeki toplumsal gıda projelerinde, ekonomik şartları ne olursa olsun tüm insanların taze, güvenilir ve besleyici gıdalara her zaman ulaşabilmesini savunmakta.
18. IFOAM Dünya Organik Kongresi, Türkiye’nin organik tarım potansiyelini dünyaya tanıtmak ve Türkiye’de organik tarımla ilgili bilinci ve farkındalığı artırmak için tarihi bir fırsat.
Will Allen, kongrenin en etkili isimlerinden. Allen aynı zamanda, Clinton Küresel Girişimi’nin de bir üyesi ve Şubat 2010’da, First Lady Michelle Obama’nın Amerika’da çocuk obezitesi salgınını ortadan kaldırmak için yürüttüğü “Let’s Move – Hareket Edelim” programı için Beyaz Saray’a davet edildi.
Mayıs 2010’da, Time dergisinin Dünyanın En Etkili 100 Kişisi listesinde yer aldı. 2011’de Forbes dergisinde “En Güçlü 7 Gıda Uzmanı”ndan biri olarak adlandırıldı ve 2012’de Ulusal Eğitim Derneği’nin (NEA) Halk Eğitimine En Başarılı Hizmet Ödülü’nü aldı.
Her şeyin bol ve taze olduğu eski güzel günler aslında zor değil
Toprak tutkunu bu yetenekli gönüllü, eşiyle birlikte Oak Creek, Wisconsin’de yaşıyor. Bildiği ne varsa ailesinden öğrendiğini söyleyen Allen, “İnsanların elinde olanı paylaştığı ve diğerini önemsediği zamanlara dönmek zorundayız. Çünkü hayatta kalabilmemiz için tek yol bu” diyor.
Her zaman destek, tam destek, doğal gıda hepimizin hakkı
Buğday Derneği, kongrenin hazırlık sürecinde, ekolojik tarım ve yaşamla ilgili çalışan kişi, kurum, kuruluş ve firmaların bir araya gelip işbirliği yapmasına ön ayak olma misyonuyla yola çıkıyor. Kongre sürecinde, organik tarımla uğraşanlar en yeni teknolojileri, üretim tekniklerini ve pazarlama yöntemlerini öğrenecek ve dünyanın her yerindeki sektör paydaşlarıyla ağlar oluşturabilecek.
Siz de bir şehir çiftçisi olmak istemez misiniz?
Will Allen, 13-15 Ekim 2014’te düzenlenecek Dünya Organik Kongresi’nde konuşma yapmak üzere İstanbul’a geliyor.
Bu öncü girişimciyi heyecanla bekliyoruz. Üç bölümünden oluşan Dünya Organik Kongresinde, bilimsel etkinliklerle birlikte, uygulayıcı kısımı, ayrıca, çeşitli girişimlerin organik dünyaya yaptıkları katkıları vurgulayan bir dizi atölye çalışması da düzenlenecek. Detaylı bilgi için; sizi böyle alalım.
0 notes
Text
Satın Alma, Kendin Yap!
Bol para döküp satın aldığımız, içerisinde ne olduğundan emin olamadığımız, raf ömrü uzasın diye envai çeşit ambalajda satılan pek çok ürünü evde kendiniz yapmaya ne dersiniz?
Evde elma sirkesi, ekşi hamur mayasından ekmek, şekeriz reçel, yoğurt ve turşu yapmak sandığınızdan çok daha kolay, ekolojik, ekonomik ve eğlenceli. Elma sirkesi Sadece salatalara lezzet katmakta değil, sağlık ve temizlik için de kullanabilirsiniz. Üstelik elma sirkesine en uygun elma, bol tatlı kış elmasıdır. Elma sirkesi tarifi: http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=137 Ekşi hamur mayasından ekmek Piyasada satılan hazır mayaları da kullanabilirsiniz ama, en lezzetlisi ve sağlıklısı kendi mayanızdan ürettiğiniz ekmek. Piyasada gerçek tohumdan üretilmiş, taş değirmende çekilmiş tam buğday unu bulabilirsiniz. Emin olun, aradığınıza değecek. Ekşi mayadan ekmek tarifi: http://www.ekmeksanati.com/documents/ekfei_maya_yapfdmfd.html Reçel Piyasada satılan reçellerin içindeki gerçek meyve mi, şekeri gerçek şeker mi diye sorun edene kadar, kendi reçelinizi kendiniz yapın. Çileğin, eriğin hala mevsimi. Üstelik ayva zamanı da geliyor! Dilerseniz şekerli de yapabilirsiniz ama daha sağlıklısı şekersiz reçel. Şekersiz reçel tarifi: http://www.yesildunya.net/forum/recel-yapimi/471-sekersiz-recel-yapimi.html Yoğurt Yoğurt yapımı, ev yapımı gıdanın en basiti.Neden yoğurt makinesi diye bir şeye ihtiyaç duyulduğunu anlayabilmiş değiliz. Tek gereken; süt, birkaç kaşık maya (yoğurt) ve sıcak tutması için eski bir battaniye. Özellikle de çocuklu evler için ev yapımı yoğurdu şiddetle tavsiye ediyoruz. Kritik konu, en iyi sütü bulabilmek. Organik sertifikalı süt, olmadı pastörize süt veya kaynağını bildiğiniz sütü tercih etmelisiniz. Yoğurt tarifi: Bir litre sütü ocakta ısıtın (parmağınız 7 saniye ısıya dayanacak kadar). Cam bir kaba aktarın. Birkaç kaşık sıcak sütle karıştırdığınız, oca sıcaklığındaki yoğurdu süte ekleyin ve karıştırın. Mayaladığınız sütün sıcak kalması için sıcak bir battaniyeyle sıkı sıkı sarın, 6-7 saat sonra yoğurdunuz hazır. Yemeden önce, buzdolabında 5-6 saat bekleterek yoğurdu dinlendirmenizi tavsiye ederiz. Turşu Sonbahar ve kış, turşu mevsimi. Henüz salatalıklar, yeşil biberler hala bolken turşu kurmaya ne dersiniz? Altın kural'a uyduktan sonra turşunun her türlüsü çok kolay: Tarif: http://www.refikaninmutfagi.com/tarifler/her-seyden-birsey-yapmak/tursu/ Evde kolaylıkla yapabileceğiniz, hatta işin içine ev ahalisini, dostları katıp birlikte harika zaman geçirebileceğiniz pek çok gıda var. Devamı gelecek "Ne Yapmalı"larda... Bereketle kalın. Buğday Derneği
0 notes
Photo
British photographer Rebecca Litchfield has dedicated her latest book to the abandoned structures left behind after the fall of the Soviet Union.
The haunting pictures show schools, train stations, and even entire cities that have been completely deserted.
Photos of Deserted Soviet Infrastructure are Totally Haunting
via Juxtapoz
1K notes
·
View notes
Video
youtube
Photographer Vincent Brady has come up with an ingenious technique to create 360° time-lapses of the night sky.
Vincent built a custom rig to hold 4 cameras with fish eye lenses to capture the entire night sky in motion.
360° Time-Lapses of the Night Sky in Motion
via Colossal
396 notes
·
View notes
Photo
711 notes
·
View notes
Text
A Young Agrarian Land Covenant
Food for Thought, For Becoming at Home in Our Place, For Thoughtfulness in Producing Food
With future generations in mind, may my family and friends never leave the land we steward poorer, nor its water scarcer than conditions were before we acquired responsibility for their care.
May we keep land meant to be farmed from being de-veloped, and re-envelope it with people dedicated to keep its inherent productivity in tact into perpetuity.
May we work as “greenhorns” to offer dignity, reciprocity and respect to the “grayhorns” willing to offer their land to us, and to never betray our covenant with them and the land itself.
May we seek to enrich the soil, diversify its plant cover and deepen its roots both within and beyond its harvested fields, its grazed pastures, or its orchards.
May we participate in the regional culture of this land, and whenever possible, engage in the community rites and calendric rhythms that bind us to our place.
May we work to link the consumers of the food, fiber and timber we produce to the land on which it is produced, so that their values and ours are developed in harmony rather than in completion or in conflict.
May we encourage our members, friends and neighboring consumers to vote for what is best for the land at the polling booth where our choices help determine its governance, and at the table where what we choose to eat can benefit rather than harm the community at large.
May we share with our neighbors not only our successes in stewardship, but cautionary words of wisdom gained from our past failures as well, so that the principles that guide us and the practices that work on the ground are spread throughout this landscape.
May we refrain from solely focusing on increasing the saleable products from the land, but also on investing in the underlying natural processes which generate those products.
May we experiment with ways to control pests, diseases and weeds in a manner that does least harm to pollinators like bees and monarchs, predators, and
May we make long-term decisions about the destiny of the land and the choice of its future caretakers by asking a simple question: “What would the land itself want?” just as some Christian land ethicists often ask, “What would Jesus do if he were a farmer, fisher or forager?”
May we stay as humble as this blessed earth itself.
-Message sent through Brother Coyote, OEF, aka Grayhorn Gary Paul Nabhan, to celebrate the Agrarian Trust forum in Berkeley CA in April of 2014
0 notes
Text
Young Farmers Sprouting Up Across the Nation
In an attempt to explain what seems to be the seed of a cosmic shift in how farming is practiced and portrayed in America, I offer you my story:
I’m 26 years old, and after a three year stint working on the floor of the New York Stock Exchange, and navigating the concrete jungle, I needed out.
I was interested in much more than a career change. My mind, my body, my immune system, my belief system, my soul, my skin, and my fingertips—every piece of me began aching to evacuate the city immediately.
Without any major physical ailments or health concerns to speak of, my ill feelings inspired me to reexamine what I, as a human being, truly needed to get by. All the things I felt I needed—fresh food raised naturally, exercising and sweating in the sun, getting dirt under my nails, breathing fresh air, walking on earth, feeling accomplished by my labor—these very personal things I craved were being hustled, bustled, and trampled on by my own over-stimulated, under-satisfied, never-sleeping, big apple life.
Exposed to organics, local farmers, and the flourishing Brooklyn farm-to-table restaurant scene, I had gotten a taste of what was possible and there was no turning back. I was hooked—something from deep inside me began to slowly bubble towards the surface.
As I looked around me–whether it be America as a whole, a particular state I was in, the strangers sitting across from me on public transit, or even my closest loved ones–I’ve seen that we are becoming a sick people. Fat and obese people everywhere, widespread learning disabilities amongst children, and cancers riddling away entire family trees are now cultural norms.
Finally there came a point in time (about a year ago to the day) when I refused to continue going along for the ride. There are wrongs—serious wrongs—being committed to our land, to our people, and to our freedoms on a daily basis at the grocery checkout counter. The expression “you are what you eat” is no old wives’ tale, it’s pure truth. At any given second our cells are dying and new ones are being reproduced using whatever we put in our mouths. Do you want to replace your dead cells with nutrient dense vegetables and healthy, well-balanced animal fats—or processed and packaged toxins?
Organics pioneer, Sir Albert Howard, wrote in his 1943 book An Agricultural Testament, “artificial manures lead inevitably to artificial nutrition, artificial food, artificial animals, and finally artificial men and women.” This cycle is an ever-worsening situation for our country, and it realizes an unholy amount of cash flow for the nation’s worst perpetrators against the public health and well-being.
Young people everywhere are living with these effects first hand. The drastic changes, consolidations, short cuts, and widespread use of drugs and chemicals in conventional agriculture have all taken place right under our grandparent’s noses. Food did not used to be like this, and the older generation is our witness. While old timers can cheerfully reminisce about the days when they had chickens out back, or picked berries with their papa, people my age are first beginning to bear the true consequences of industrialized food. Young people can see it in their broken families, in their autistic sisters, and in their asthmatic cousins who survive on diets of fruity pebbles and Ritalin. We see it, and we want to change it.
For the first time in many generations there is an uprising of young men and women stepping onto America’s fields, digging into earth, and making a sustainable and satisfying life for themselves. We are doing it not only because we want to, but because we need to. We are passionate, we are educated, and we are on a mission to heal our communities, our families, the land, and ourselves.
And so, from Wall Street one day, to rural Georgia the next, I am currently farming under the tutelage of farmer/restaurateur Jason Mann. Through our vegetable wing, Full Moon Farms, and our pasture raised meat cooperative, Moonshine Meats, we feed the community through a successful community supported agriculture (CSA) program, as well as supplying Jason’s two farm-AND-table restaurants that please both mouths as well as minds (Farm255 in Athens and Farm Burger in Decatur).
I’d like to close this post with a quote from a fellow young farmer, and good friend, that I think embodies the spirit of our movement. This was the closing to a farewell email he wrote on his departure from our Athens community: “It may not seem like it all the time, but our paths are both humble and righteous, and we cannot go wrong.” _____________ Jared Pickard is a twenty-six year old farmer and storyteller. He is learning to farm biodynamic vegetables and pasture raised hogs, chickens, and cattle in Athens, Georgia, and shares his experience on his website, im high on cooking.com. After Georgia, Pickard plans to move to the west coast with his girlfriend, and the two hope to work towards developing their own farm based entrepreneurial ventures.
0 notes