unconscionables

[unconscionables]

Nedenini bilmiyorum, ama artık hissizleştim.

[unconscionables]

Bir başkası değil de en çok kendimiz olduğumuz ve kendimiz kalabildiğimiz bir başlangıç olsun.

[unconscionables]

İçim bomboştu. Hiçbir şeyin yanıtı yoktu bende. Ama hiçbir şeyin!

[unconscionables]

Berbat bir his var içimde.Kalbim sıkışıyor, umutsuz düşünceler doluyor benliğime.

[unconscionables]

Bu aralar huzursuzum. İçimde hiç durmadan boy atan, serpilen bir sıkıntı var.

[unconscionables]

Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum.

[unconscionables]

Boğazımda bir şey var. Sanki tüm dünyayı yutmuş gibi hissediyorum.

[unconscionables]

Eve dönerken sanki yürümedim de sürüklendim. Hiçbir sebep yokken başım ağrıyordu. Her şey peşi peşine geliyordu. Soğuk da almıştım.

[unconscionables]

Düşünmekten vazgeçmeliydi. Yoksa delirecekti.

[unconscionables]

Kendimi ezilmiş gibi hissediyorum, kaybolmuş gibi. Nefes alıyormuş gibi ama soluk alamıyorum sanki.

[unconscionables]

Gerçek öyle büyük ki ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum.

[unconscionables]

Son günlerde iyice daraldım, artık kimseye tahammülüm kalmadı.

[unconscionables]

Tuhaf değil, kötüyüm. Bazen olurum böyle…

[unconscionables]

Anlaşılmak için sözcüklere başvurmak zorunda kalmamayı ben de çok istiyorum.

[unconscionables]

Bunalıyorum

[unconscionables]

Şakaklarım zonkluyor ve beynim uğulduyor.

[unconscionables]

Ah nasıl ve ne kadar nefret ediyorum... Bütün bu hayattan, bu hayatı memnuniyetle kabul eden ve severek yaşayan, bütün bu örf ve gelenek adı verdikleri şeylere sersemce bağlı olan bu adamlardan ne kadar nefret ediyorum.