Hayat sadece siyah ve beyazdan mı oluşur? Masum değilsek suçlu mudur adımız? Cevaplar hep evet ile hayır mıdır?
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
and I see how many times I’ve died. I embrace the next one.
A goodbye, a farewell is coming. it’ll be hard for all of us. it’ll be another suicide of old. it’ll be another birth of new. it is true that I’m longing for it. it is pattering in my veins. it is in my brain, my neurons, it is in every breath I take. I exhale nothing but change, nothing but discomfort, nothing but fear, nothing but love, nothing but hope, nothing but stars. nothing but life.
I’ll catch happiness, like I did it a hundred times before. I know where they keep it. I know where it sleeps. I know he wants another kiss from his lips. I know that cave with a bright ending. I know that hug coming from the sun.
Just like you died for me when you were alive, I’ll give up asking for understanding. I’ll give up asking for what people can’t offer me, once more. I’m good at giving up, remember?
Just let me say that it aches deep, but the train is calling my name. No way I’m gonna miss it. I’m homesick of the land I’ve never been.
This is before the inevitable end.
I’m not sure If I’ll be able to write within these emotions once more.
Be sure I loved you all. I believed in you. I’ll never forget you. Kissing you in agony, letting you go in cold. Although this is not easy, sun won’t let me be sorry. In Philadelphia, It’s always sunny
0 notes
Text
insanın kendisini keşfetmesi
keşiften bahsediyoruz, dolayısıyla durağan olmak bu fikre ters düşüyor. hem fiziksel hem de ruhsal yolculukların bir bütünü bence insanın kendisini keşfetmesi. merağın cesarete dönüştüğü andan başlayan, sürekli yeşerip sararan deneyimlerdir kendimize yaptığımız yolculuk. bu yolculuk doğası gereği bir varış noktasına sahip olamaz. sorular bitmedikçe mümkün değil bir sondan bahsetmek.
sonu olmayan bir yolculuk fikri beni heyecanlandırıyor. bir yol düşünün; üzerinde sayısız ayak izi. yaşadıklarını paylaşmayı esirgemeyen cömert insanların izleri hepsi. yürüdüğüm yerlerden sanatın geçmiş olduğunu görmek, şimdiye kadar arkamda bıraktığım yolların yorgunluğunu üstümden alıyor. sanat bana kılavuzluk eden bir dost, kendimi bulmak bir yolculuk.
0 notes
Text
Yıllar önce yazdığım fakat paylaşmadığım bir yazı. Az önce buldum. Mehmet Pişkin'e selam olsun. O basıp gitti, ben kalmışım. Ağızlar bir.
Nefret değil. Nefret etmek istemiyorum. Nefrette çözüm ararsam ne farkım kalır ki beni üzenlerden?
Aklı ve mantığı bir kenara bıraktım. Vicdan arıyorum ama o da yok. En nihayetinde dönüp dolaştığım yer kendim. Benim en büyük sorun. Ben bu hayata, bu düzene ya da her neyse ona göre değilim.
Yanlış anlama dışlandığımı düşünmüyorum. Keşke dışlansam. Bu dışlanmak değil. Ötekileşmek değil. Tamamen yabancılaşmak. Anlamsızlaşmak.
Dicle'nin son sözü hep aklımda: "Çok acı var.". Heryerden acı fışkırıyor. Artık anlık mutluluklar bile var olurken kayboluyor mutsuzluklarımın girdabında. Yaşamak benim gibilerin başarabildiği en zor şey.
Yoksa bir insan neden canına kıyar? Neden kendini bir köprüden aşağı özgürce bırakır yaşamak varken?
Peki bu yaşamak mı?
2 notes
·
View notes
Text
Yalan söylemek vahim derecede bağımlılık yapan bir tercih. Dozunu giderek arttırmanız gerekiyor. Tabi sonra en büyük doz geliyor - kendi kendinizin yalanlarına inanmak.
Bir zamanlar süslü sözlerle karşınızdakileri kandırmak size geçici bir başarı sağlarken söylediklerinizin arkasında duramamak; hatta bunların üzerine başka süslü sözler kondurmak çok daha büyük bir tahribat yaratıyor, aman dikkat. Güven dediğimiz duygu buz gibi ya zamanla eriyor ya da bir anda paramparça oluyor.
İnsanlar değişir. Herşey değişir. İstekleriniz de değişebilir ama herşey sizle beraber, sizin istediğiniz gibi değişmeyebilir. Değişmek istemeyebilir. O zaman yapmanız gereken tek bir şey var; dürüst olmak. Umarım bu konuda bir gün başarılı olursun.
4 notes
·
View notes
Text
Yaşlandıkça kendini tecrübe ediyor insan. Küçükken büyüklere özenirdim, ne saçma bir istekmiş. Yıllar geçtikçe çocuksu duygular çok daha değerli oldu benim için.
İyi hesaplanmış diyalogları çocuksuluğun saflığına tercih edenlerden koşarak uzaklaşmak istiyorum. Sahip olduğu maddiyatı göstermeye çalışırken, sahip olmadığı maneviyat hakkında ipuçları verenler yüzünden her geçen gün daha da küsüyorum ilişkilere.
0 notes
Photo
0 notes
Video
youtube
Chronos (1985) 42min.
A abstract film directed by Ron Fricke, created with custom-built time-lapse cameras. Chronos has no actors or dialogue. The soundtrack consists of a single continuous piece by composer Michael Stearns. Filmed in dozens of locations on five continents, the film relates to the concept of time passing on different scales—the bulk of the film covers the history of civilization, from pre-history to Egypt to Rome to Late Antiquity to the rise of Western Europe in the Middle Ages to the Renaissance to the modern era. It centers on European themes but not exclusively. Other time scales include the passing of seasons, and the passing of night and day, and the passing shadows of the sun in an afternoon to the passing of people on the street. These themes are intermingled with symbolic meaning.
207 notes
·
View notes
Text
Huzur anlık bir duygu. Huzurlu hissettiğimde gelecek kaygılarına kulak astığım an düşüncelerim adrenalinimi yükseltip mahvediyor dengemi. Huzurlu hissediyorsam huzurlu hissetmeliyim, daha fazlasını değil.
0 notes
Text
bla bla bla
kendim hakkında çok uzun zamandır yazmıyorum...
...ve bilmemkaç dakikadır düşünüyorum bu cümlenin üstüne. neden acaba? kendimi akıntıya mı bıraktım dersin? bir akıntıya kapıldığım kesin, ama gözlerimi kapamak istemiyorum. en büyük korkum bu: teslim olmak akıntıya.
sevdiğim insan benim güvenli limanım. onun yanında hiçbir şey olmuyor bana, ama bir liman sadece bir limandır.
gerçek olan benim hep gideceğimdir, istesem de istemesem de.
bunun önüne geçemem...?
0 notes
Text
Paid our dues... ?
Her iyi şeyin bi bedeli var mı gerçekten?
Sağolsun bugün Anastacia kaçtı içime de, odayı toplarken dvd'ler, albümler, paid my dues'lar. Nerden çıktı şimdi, o da gerçi çok saçma. Didem'le oda yaptık. Dayadık döşedik. Çok da güzel oldu ama bi tatillik para gitti. Yani bu sene tatile gidemiyoruz.
Tatil dediğimiz de Seferihisar'da 20 seneyi aşkın bi süredir gittiğimiz son derece mütevazi bir yer (daha ne olsun). Didem'le tanıştıktan sonra onu da bağımlısı yaptım oranın. Anlatılmaz yaşanır dedikleri yerlerden biri bu bahsettiğim yer. Alışkanlık herşeyden öte.
Şimdi bu sene para ve paranın yanında bizim dışımızda gelişen başka sebepler dolayısıyla gidemeyecek oluşumuz bana bi hayli koyuyor. Deniz yok, güzel yemekler yok, hamaklar yok...
Güzel bi odanın bedeli bu mu yani şimdi :( ?
Gerçi para olsa da gidemeyiz çünkü işte bişiler bişiler varmış, kapalıymış yani. İşte öyle sevgili günlük. Daldan dala yazımın burada sonuna geldim.
Du bakalım belki üçü beşi denkler başka bi yerlere gideriz. (ıyyy başka bi yer mi?)
1 note
·
View note
Text
Poğaça (Poğça)
Hatta pooça mı desem? :)
Neyse, süper bir tarif geliyor. İçine ne isterseniz koyun, hamurun kendisi gerçekten müthiş. Hani dışı çok hafif sert, içi yumuşacık bi pooça istiyosanız tam size göre. Kendim de unutmiim die yazıyorum buraya.
Şimdi ben içini nasıl yapıyorum ilk önce onu yazim.
Biraz zeytinyağı biraz becel biraz tereyağı eritiyorum sivri biberi (acı da olabilir) atıyorum bi güzel yağda öldürüyorum, maret sosis alıyorum kırmızı paket, onları küçük halkalar şeklinde doğrayıp onu da atıyorum biberlerle biraz da sosisleri kızartıyorum yağda. sonra biraz domates sosu (ayrı bir tarifte detaylı bi şekilde anlatırım) ekliyorum. Azcık da salça.. kaynatıyorum, soğumaya bırakıyorum.
Hamur içinse malz. şu şekilde: bi su bardağı sıvıyağ, bi su bardağı ılık su, bi su bardağı, ılık süt, iki yemek kaşığı şeker, bi tatlı kaşığı tuz, bi paket yaş maya, aldığı kadar un.
ılık su ve sütle yaş mayayı eritip, beş dk bekledikten sonra (mayalanma süresi), yağı, tuzu, şekeri ekliyorum. sonra yavaş yavaş unu ilave etmeye başlıyorum. burası biraz zor bi süreç el falan ağrıyabiliyo ama sabır yani deyiyo o kadar emeğe. ele yapışmayıncaya kadar unu yavaş yavaş!! ekledikten sonra zaten anlıyosunuz o hamur oldu. sonra elma büyüklüğünde toplar alıp onları pizza hamuru gibi açıp merkezden dışaı üçgen üçgen kesiyorum. sosisi ilave ediyorum rulo, üstüne yumurta sürüyorum ve dooru fırına. afiyet olsun :P
2 notes
·
View notes
Text
Did you know?
Using kingston's value rams (4+4=8gb) on a late 2011 macbook pro 15 inch won't hurt at all. No problems so far and I have been using them since the last two weeks. Only thing that can frustrate you at the beginning is that you need to calibrate your laptop's battery after installing them. The battery "may" (it may also not) seem like it ends up fast, but after just one battery calibration, everything works ultra fine. So no need to pay a fortune to buy ram from apple or its certified partners.
0 notes
Text
As I look behind...
...I realize that we were separated many distances ago. Since a while, I have been talking to my own, walking on my own. It took me a little while to discover all of these. I know I'm stupid... I'll always be the stupid.
I say goodbye to all of the hopes that you brought with you. At least let me say goodbye to them as you didn't give me a chance to say goodbye to you.
I feel sorry for both of us. I can't help it.
I feel sorry for myself as I can't get out but go around in circles. I consume all hopes one by one and I'm running out of them.
I feel sorry for you as you turned out to be one of them. A part of "that fire" and you will burn someday soon.
All these that I wrote won't change anything...
0 notes