Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
yarası çocukluğundan gelen hep başkasında arar merhemi. Bulur mu bilinmez. Üstüne yeni yaralar açılmasını çoktan göze almıştır. Ben hep yeni yaralara yumdum gözümü. Gocunmadım hiç hepsi farklı özellikler kattı bana kabül. Ama öyle bi yaram var ki , resmen açıldığına sevinmiştim. Sıfatı '' en güzel yaram '' olabilir mi canını acıtan bi şeyin ? Benim oldu. Onun aklımda kalmasını sevdim , canımı yakışını sevdim , hiç geçmeyişini sevdim. Nasıl tav etti beni böyle kendine diye sordum hep kendime , o bir şey yapmamıştı ben onu gördüğüm ilk an bırakmıştım hayatımdaki her bi boku. Neden o ? Tanımadan konuşmadan sevilir mi ki insanoğlu. Ben onu önce sevdim sonra tanıdım. Önleyemedim araya giren mesafeyi be Anka Kuşu ama affet siyaha çalan penceremde hep seni düşledim. Biliyorum gün gelecek yine en sevdiğim oyuncağım olacak sakalların. Ve gülüşüm evet çok severdin hala da seversin , ben de senin sayende sevdim. Sorarsın ya bazen bana '' sen bana ne yaptın '' diye ? Ben sana tüm eksikliğimi anlattım. Sen ne yaptın bana asıl yavru kuş ? Sen nasıl bi ilaçsın ki kilometrelerce öteden bile hüznümü alıp götürdün? İmansız bi insana şükretmeyi öğretti varlığın. Ah benim tanrısız bırakılmış sevdiğim bi gün beraber inanacağız tanrıya. O gün gelecek. İki dünya dahi olsa aramızda geleceğim yanına. Bırak mesafe olsun aramızda. Ben senin özlemini bilmediğin sosyal medyalarda pek uğranmayan bloglara anlatırken geçecek zaman. Gün gelecek kuşum sabah öpücüğün benden olacak. Sen uyu , uyurken hissedilmez duygular. Ben seni geceleri de hissederim. Not: teoman - 17
0 notes
Text
Onca insanın içinden birinin dokunuşu yakar tenini. Onca bakışın içinden sadece bi tanesi değer kalbine. Herkesin sınavı farklı elbet ama acıların en güzeliydi yavru kuş. Özledikçe daha mı çok sever bi insan? Kavuşamadıkça daha mı çok özler? Seni bulduğum gün kaybettim kendimi kanatlarına meleklerin imrendiği gökyüzünde. Lakin seni yeniden bulduğum gün göğe çıkacağım. Sevmek , beklemek , özlemek gibi kelimelerin basitleştirildiği ; önemsizleştirildiği bu devirde ben seni hissettim. Mavinin tonlarına sığdıramadım seni. İnsanlar sevdiğini mavi yapar siyah yapar beyaz yapar. Ben seni kahverengi yaptım. Sıcak çikolata gibi , sütlü nescafe gibi. Bulutların arkasından vuran ay ışığının gecenin karanlığına süt tozu etkisi yapan yumuşak renk gibi. Sade kahve gibi sevgilim ; herkesin içemeyeceği ama benim her zerresinde ayıldığım. Yanındayken kendimi bulduğum , çocuk olduğum. Koşulsuz güvendiğim kendimi teslim ettiğim insanı benden kilometrelerce uzağa koyan hayata bu sözlerim. Ben onunla öleceğim. Ah benim karanlık gecemin gri güneşi Rengi solmuş yıldızlarımın siyah ufuk çizgisi Ah soluk tenli gerdanımın Anka kuşu Küllerim dirilmek için seni bekliyor
0 notes
Text
nereye baktığını bilmeden bakakalmışsan bir yere sen de beynini gerçek olmayanlara bırakmışsın demektir.acı denilince aşk gelir olmuş insanların aklına, yazık. bi şizofreni hastasının nesnel konuşması kadar zor olayların saçmalığını açıklamak.ve evet yanlış insanları eleştirmek. yapılması gerekilenin ne olduğunu bilmeyen bir devirde yaşarken çıkartmaya çalışıyorum en güzel düşüncelerimi karanlık kuyulardan. sormadan edemiyorum kendime benim en güzel düşüncelerimin karanlık kuyularda ne işi var? ah masum bebeği kimsesiz bırakacak acımasızlığa sahip hayat , ne zaman doyacaksın hüzne , kedere , özleme ? ben doydum , verin artık bana var olduğunu öğretip hiç yaşatmadığınız güzellikleri. söyleyin de bıraksın insanlar artık acımasızlığı. yorulsunlar kaostan. kafalarını kaldırıp yukarıya baksınlar. o bulutsuz gece de gülümsetmiyorsa onları alsınlar canlarını. onlar ruhsuz doğanlardır.
sözsüz şarkılarda dinlemek kendinizi nasıldır bilir misiniz? ben biliyorum.ben öğrendim. ne yazık ki yalnızlığı kahve telvesi kadar yoğun yaşarken suçu kendimde arayan bilinçaltımın sesini duydum o şarkılarda. susmadı. sesini kıstım susmadı , şarkıyı kapattım olmadı. adı üstünde bilinçaltı. neden sorunlarım ruhuma taşındı? hastalıklarımın başına ‘’ ruhsal ‘’ eklendi ? kimin yüzünden? kim yaşattı bana bu travmayı? ah benim kısık bakan gözlerim, uykunun seni dinlendirmesine izin vermeyi düşünmüyor musun? zevkler tartışılmaz ya hani özellikle kendinle neden tartışasın sevdiğin şeyleri ? ama neden sevdin geceleri? biliyorum daha kolay gözlerini kapatmak ama bırak , o yollar gerçekten gidilmediği sürece hiç bir şey seni ona ulaştırmayacak. ve bırak hiç bir şey sadece senin istemenle olmayacak. bırak gönlüm , kimse sana güzel bakmayacak. bırak son kez hem de öyle bir bırak ki Kabil’in kemikleri sızlasın. sen de at her şeyi. madem karanlıktasın kaybol o zaman. öyle bi koybol ki ne kaybolduğunun ne de başka bir şeyin farkında olma. sen de git herkesin yöneldiği hiçliğe. yeter ki sızlamasın artık sinir hücrelerinin ayakta kalan yanları.
not: low- lullaby
0 notes
Text
yazmaya ihtiyaç duyar insanoğlu, kendisi yazarken yazar elbet ama okumaya üşenir insanoğlu. artık okunsun diye yazılır oldu yazılar ki ben ne anlatacak birini bulamamamdan ne de insanların okumasını istediğimden yazıyorum yine. girmesin kimse bloğuma okumasın içimdeki kör yangınları. zayıflığını gösterme demişler ; bilmesinler adımı, yaşımı, umurlarında olmasın. öyle bi nokta var ki çaresizlik denilen çukurda bebek gibi durmadan ağladığın, insanların sana iyi olup olmadığını sormasını beklerken soranlara da yanık bir ‘’ iyi ‘’ çekip geçiştirdiğin, öyle bi nokta var ki seni çukurdan çıkaracak tek bir insanın olduğu onun da çok uzakta kaldığı , duyamadığı çığlıklarını. duymak isteyip istemediğini bile bilmediğin. o kadar uzakta ki aynı yıldıza bakma şansının olmadığı. harflerin basmadığı edebi köşelerde eskiyen cümleler kadar belki.onun gözlerinin içine son baktığında gözünden düşen son damlanın şu an olduğu yer kadar uzakta.
kadere inanır mısınız?
ben inandım. çay tabağına konmuş ve yazarken çoktan unutulmuş sigaramın dumanı ben ağlamamak için kendimi zor tuttukça gözüme gözüme kaçarken inandım. ben çok güzel inandım be ; iki farklı dünyadan insanın birbirlerini ilk gördükleri anda attıkları o ilk bakışta inandım. ve ben inanıyorum. tüm o yaşanmış şu an yaşanan ve yaşanacak olan ilk düşen kar tanesi kadar saf, beyaz olayların hatrına , ısrarla kaybetmiyorum inancımı. ey büyük ve yüce tanrı yarım kalanımı yaşamadan alma canımı ! olmadı mı , uymadı mı evdeki hesap çarşıya ; işte o zaman yavru kuşun da anlatmaya çalıştığı gibi RUHLARIMIZ BULUŞSUN.
not: balmorhea-truth
0 notes