Tumgik
#yeniasya
kanalmilligorus · 3 years
Photo
Tumblr media
Ey Nurcu Geçinen; YENİ ASYA’CI MÜNAFIK! ......Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı... Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır! “Kısas gibi şeriat ahkâmı ve Kur’an kanunları hariç, biz de İslam’ı sevip sahipleniyoruz,” “İlle de başını örterek ve İslami tesettüre bürünerek lise ve üniversitelerde okumak isteyenlere, Suudi Arabistan’a gitmelerini öneriyoruz!” sözleriyle İslam şeriatına ve Kur’ani kurallara karşıtlığını ve düşmanlığını defalarca açığa vuran Süleyman Demirel gibilere hürmet ve muhabbet etmek; ama, hem Kur’an’a hem akla, hem de bilime ve vicdana uygun Adil bir Düzen kurmak… 1- İslam Birleşmişmiş Milletler Teşkilatı 2- İslam Ortak Pazarı 3- İslam Savunma Paktı 4- Ortak İslam Dinarı 5- İslam Kültür ve İlim İşbirliği kurumlarının programlarını ve alt yapısını hazırlamak için hayatı boyunca çırpınan Erbakan’a şeytaniler ve şerlilerle birlikte husumet ve nefret beslemek Müslümanlık mıdır, şeytanlık mıdır? https://www.millicozum.com/mc/duyurular/ey-nurcu-gecinen-yeni-asyaci-munafik #islam #hzmuhammed #necmettinerbakan #erbakan #müslüman #munafik #süleymandemirel #yeniasya #iftira #ibrahimersoylu #receptayyiperdoğan #erdoğan #başörtüsü #zina #i̇stanbulsözleşmesi #kafir #zalim #faiz #istanbul #ankara #izmir #antalya #adana #bursa #konya #sivas #trabzon #rize #izmit #manisa https://www.instagram.com/p/CUFVBVCMJBO/?utm_medium=tumblr
0 notes
derdiderun · 4 years
Note
Ölümümüz değişmez yazgımıdır eğer öyleyse intihar edenleri Allah mı intihar ettiriyor
Sual : İntihar eden veya öldürülen kişinin eceli gelmiş midir, yoksa öldürülmese daha yaşayacak mıydı ? Cevap :
وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاء أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
‘Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.’ (Münafikun; 11) Ecelden maksat; Levh-i Mahfuz’da yazılı olan ölüm vaktidir. Vakti geldiğinde onu ertelemeye bir yol yoktur.
İntihar, katledilmek, boğulmak, yanarak ölmek gibi pek çok neden sadece ölüme birer sebeptir. Bu sebepler; ömrün kısalmasına, devam edecek olan ecelin kesilmesine neden olmazlar. Eceli gelen kişi; bu sebeplerden biri ile veya sebepsiz bir şekilde ölür. Ecelin sona ermesinde, kişinin intihar veya katletmek gibi kendi fiili varsa da bu onların hesaba çekileceği günahlardandır. Ezelde takdir olunan ömre bir müdahaleleri söz konusu değildir. İntihar eden yahut öldürülen kişi eceli ile ölmüştür. Öldürülmek ile eceli kesilmiş, ömrü yarıda kalmış sayılmaz. Yani 40 yaşında intihar eden kişi; intihar etmese yaşardı inancı Mutezile’ye ait batıl bir görüştür. Ezelde 40 yaş olarak tayin edilen ecel, intihar gibi bir sebep olsun olmasın gerçekleşecektir.  Zira; eceli o ana tayin olunmuştur.
Allah’ın ilmi ve iradesi, maktulun o anda ölümüne taalluk ettiği (bir nevi karar kılındığı) için; intihar ve katledilmek sebepleri olmasa da, başka bir sebepten ötürü o kişinin o anda öleceği açıktır. Zira; Allah’ın ilminin ve iradesinin taalluk ettiği şeyin olması kaçınılmazdır.
لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ 
‘Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi.’ (Ali İmran, 154) Ayette; münafıkların Uhud Harbi öncesi yapılan istişarede Medine’de kalıp, sahraya çıkmama yönünde görüş bildirdiklerini ve de onların dediği gibi olsa idi öldürülmeyecekleri iddiasına yer verilmiştir.
Allah ise bunu red ederek, kendilerine ölümün takdir edilip, Levh-i Mahfuz’a, o harpte ölecekleri yazılanların, oraya başka bir sebeple bile olsa muhakkak çıkıp geleceklerini beyan etmiştir. Medine’de kalıp, savaşa gelmemeleri onları koruyamaz ve bir fayda vermezdi
Madem ki öleceği takdir edilmiş idi; intiharın günah olmaması gerekirdi gibi bir görüş beyan edenlere denir ki; Allah, ezelde o kişinin intihar gibi büyük bir günahı işleyeceğini bildiği için; o kişiye o kadar ömür takdir etmiştir. Nitekim; bir rivayette şöyle beyan olunmuştur :
"إِذَا تَوَاجَهَ الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَكِلاَهُمَا مِنْ أَهْلِ النَّارِ ". قِيلَ فَهَذَا الْقَاتِلُ، فَمَا بَالُ الْمَقْتُولِ قَالَ " إِنَّهُ أَرَادَ قَتْلَ صَاحِبِهِ " ‘İki müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de Cehennemdedir".  Ya Resulallah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin Cehennemdedir? diye soruldu. "Çünkü o, arkadaşını öldürmek istiyordu" buyurdu.’
Görüldüğü gibi hadi-i şerifte Cehennem’e giriş sebebi, öldürmekten ziyade, öldürmeye kast etmektir. Zira; öldürülen de öldürme kastında olduğu için azap olunacaktır. Hakikatte ise öldüren, Mevla Teala’dır.
İntihar sebebi olmasa idi ölüm vuku bulur muydu diye düşünmek; kaderin seyrinin dışında, muhal bir iş üzerinde fikir yürütmek olurdu. Eş’ariler’den; intihar etmese idi yaşayabilmesinin yahut yine o anda ölmesinin mümkün olduğuna dair görüş bildirenler  varsa da; icma intihar etmese de, eceli takdir edildiği için ölecekti görüşü üzerindedir .   ............  Nesefi; Medariku’t Tenzil ve Hakakiku’t Tevil; 3\488,  (Daru İbni Kesir, 2011)  Taftazani, Şerhu Akaidi’n Nesefi; sf : 423, (Daru’n Nuru’s Sabah, 2011)  Muhammed Salih, Haşiyetu’t Tahriri’l Hamidi  ala Tuhfetu’l Mürid sf : 543,   (Mektebetu’s Seyda, 2013)  Beydavi, Envaru’t Tenzil ve Esraru’t Tevil; 1\190-1, (Daru’s Sadır, 2004)  Sahihu Buhari, Kitabu’l Fiten; 93\35, 7083, Sahihu Müslim, Kitabu’l Fiten; 52\4, 2888  Akdü’l Feraid ala Şerhi’l Akaid (Taftazani) sf : 231, (Mektebetu’l Buşra, 2009) Bediuzzaman Said Nursi, Sözler; sf : 467, 26. Söz (Yeniasya, 2011)  Meydani, Şerhu Akaidi’t Tahavi sf : 53, (Daru’l Beyruti, 2005)
12 notes · View notes
sahafyurdu · 6 years
Photo
Tumblr media
Bu kitap MEZATTA!!! BEDİÜZZAMAN - İslam Yaşar *381 sayfa *Yeni Asya yay. *Roman Mezat Açılış :3 tl SALI 22 :00'de biter. @sahafyurdu #sahafyurdu #kitap #kitapmezat #saidnursi #yeniasya https://www.instagram.com/p/BnjnRvvnuo0/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=15pmb8dvqadsc
0 notes
allahilealdatan · 6 years
Text
@AllahileAldatan Son güncelleme 1 Şubat 2019 22:26 @AllahileAldatan’lar: ✓✓✓İblis Yahudiler 3/78 9/30 Hristiyanlar 9/30 Nusayriler Arabistan Irak Işid İran/Ayetullah Bahaullah ✓ Fetullah ✓✓ Abdullah ✓ Hizbullah ✓Said Nursi ✓Reşad Halife Edip Yüksel ✓✓M.İ.H.R. ✓✓Mustafa İslamoğlu Esnaf Deccal … Seyyid Kadri Haşimi’ye, “Ben Rabbinim! Seni ibadetlerde serbest ettim.” diye Garur/Aldatıcı İblis gökten seslenir. Nidanın/Sesin her taraftan değil tek taraftan gelmesi üzerine Seyyid Kadri bunun İblis olduğunu anlar ve kendisine yaklaşmasını bekler. Yaklaşınca tokatı yapıştırır. @GavsiGeylani’ye, @ihsanyolu’shf149: Ben Rabbinim. Sana her haramı helal kıldım diye gökten seslenen Garur/Aldatıcı İblis, Tasavvuf ehlinin en meşhur alimlerini bile Allah ile aldatmaya çalışmıştır. İblisin kullandığı Rabb ismi, Kur’an’da 18/58. ayette Allah yerine kullanılır. İsminde Lafzullah olan Abdullah Öcalan da @AllahileAldatan’lardan: “Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaş verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum." "Özgür Yaşamla Diyaloglar” isimli kitabının 257. sayfası “Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah da Kürtler için değildir, Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah’ı da onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin tanrısıyım” “Sanat ve Edebiyatta Kürt Aydınlanması” isimli kitabının 153. sayfası 35/5: Ey insanlar!.. Garur/Aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın. غرور Ğerûr’un ebcedi olan 1406, 19’un katı (19x74) olması tam da 1974 yılında 19’la @AllahileAldatan ve isminin en küçük ebcedi ابليس İblîs gibi 19 olan رشاد Reşad’ın 19 koduyla ortaya çıkış tarihidir. @9Tewbe129 Aldatıcı/Ğerûr غرور Ebcedi 1406: Yani 1406=1986’da @edipyuksel Reşada talebe olunca 9/128-129’un ayet olup olmadığına dair Allahtan bir işaret ister…; @AllahileAldatan Garur ona 3:41 diye seslenir. Bu da 3+41=44 edip 11’in tam 4 katıdır ki Kuran boyunca ابليس İblis 11 kez geçer. Reşad Halife taklitçisi Sahte M.İ.H.R., 74/19 AÇIKLAMASında: “Allahû Tealâ bizim Kur’ân-ı Kerim tefsirlerimizin 19 ciltten oluşmasını emretmiştir.” “Kur’ân’da Allah isminin bütün türevleri toplamı tam 2698 (19x142) defa geçer.” deyip emirde ve sayımda @AllahileAldatan’lardandır. http://www.kurantefsiri.com/kuran/duhan-suresi-ayet-14-kuran-tefsiri.aspx 44/14 AÇIKLAMAsında kendisini resulULLAH zanneden M.İ.H.R. ve talebesi Nuri Aydoğmuş, Nefs Tezkiyesi konulu Kuranın Nurundan adlı programın sonunda 5 olan İslam esaslarına, ALLAHa ulaşmayı dileme ve Zikir gibi 2 esas ekleyerek @ALLAHileAldatan’lardan. https://t.co/YmbBX8Ptkx “Lafzullah, mecmu'-u Kur'anda 2806 defa zikredilmiştir.” (Mektubat 407) @SaidNursi Lafzullah sayımında @AllahileAldatan’lardandır. Bak 35/5. (Tam sayı 2816> https://lafzullah.tumblr.com ) @SorularlaRisale @sorularlaislam @RisaleiNur @RisaleHaber @yeniasya @SKosmene @AhmetAkgunduz 30/2: Ğulibet/Elrrûm غلبت/الرّوم Rum/Yenildi; Küçük/En küçük ebcedleri 1432/33: 33°doğu boylamındaki Ankarada, Rumi 1432-Miladi 2016 yani 15 Temmuz 2016'da darbe girişiminde bulunan Fetö=ABD yenildi. İsminde Lafzullah bulunan Fetullah Gülen @AllahileAldatan’lardandır. Bak 35/5. 5/56: Feinne hizbellahi humulğalibûn فانّ حزب الله هم الغالبون Hizbullah olanlar galib; Ebcedi 1430: Hicri 1430=2009-Rumi 1430=2014'te her iki belediye seçimlerinde @AkParti galib, Hizbullah/ @HudaPar mağlub oldu. İsminde Lafzullah bulunan bu örgüt @AllahileAldatan’lardan: 35/5. Şair @mustafaislamogl’u, (Kader Risâlesi 124:) “İmanın şartları arasında, Allah'ın zikretmeyip de Rasul'ün vaz ettiği bir şart mümkün değildir” deyip @KaderEsasi’nda @AllahileAldatan’lardandır ki Şair Velid bin Muğire de böylesi bir inkarda bulundu: (Fikretti ve Kader etti 74/18) Kur’an boyunca 12 kez geçen elQurba: Akraba/Yakın demek. Resul’ün, akrabası Kureyşten sevgi istediği 42/23. ayette “Meweddete Fî’l-Qurba” da geçmeyen Allah’ı @mustafaislamogl’u @TahrifMeal’inde parentez içinde “(Allah’a) yakınlık hususunda” vermekle @AllahileAldatan’lardandır. .
0 notes
yukselenmedia · 6 years
Text
Hangi Cemaat Hangi Partiye Oy Verecek? Menzil Tarikatı Oyunun Rengini Açıkladı
Hangi Cemaat Hangi Partiye Oy Verecek? Menzil Tarikatı Oyunun Rengini Açıkladı
Türkiye 24 Haziran seçimlerine kilitlenmişken, sivil toplum örgütleri, dernek, vakıf ve cemaatler seçimde hangi partiye oy vereceklerini açıklıyor. Peki Hangi cemaat hangi partiye oy verecek Menzil Nurcular Yeniasya İsmailağa Süleymancılar 24 Haziran’da kime oy verecek? 1 Menzil Tarikatı:
Tumblr media
Adıyaman başta olmak üzere Semerkand grubu bünyesinde faaliyet gösteren Menzil Cemaati, seçimlere uzun bir…
View On WordPress
0 notes
keremabadi · 7 years
Text
RT @Malikejder47: Said Nursi'nin Nur cemaatinin bir kolu olan yeniasya cemaati ile flört eden CHP, cemaatlere-tarikatlara tepki mesaj… https://t.co/EqrpaWGZHT
Said Nursi'nin Nur cemaatinin bir kolu olan yeniasya cemaati ile flört eden CHP, cemaatlere-tarikatlara tepki mesajları veriyor :) https://t.co/qhhZLrVBAw
— Malik Ejder (@Malikejder47) September 4, 2017
0 notes
fatma-nur-g · 8 years
Video
vimeo
Isparta'da Bediüzzaman Coşkusu from EuroNur on Vimeo.
1 note · View note
weyloo-blog · 9 years
Text
AYET:
Tâ ki, Allah onları yaptıklarının daha güzeliyle mükâfatlandırsın ve lûtfuyla daha da fazlasını versin. Allah dilediği kulunu hesapsız şekilde rızıklandırır. Nur Sûresi: 38 / Âyet-i Kerime Meâli
HADİS:
Kişinin tenha bir yere çekilerek tek başına kalıp günahlarını hatırlayacağı, bu günahlardan dolayı Allah’tan af ve mağfiret dileyeceği anlarının olması, güzel bir şeydir.
Câmiü’s- Sağir, No: 1982 / Hadis-i Şerif Meâli
1 note · View note
imajevim · 10 years
Video
youtube
     İmajevim Mobilya-Yeni Asya Yatak Odası   
0 notes
mvaran1773 · 10 years
Text
Neden Yeni Asya?
Tumblr media
Aslında yeni sayılabilecek bir Yeni Asya okuyucusuyum. Kendimi bu şahs-ı manevînin havuzuna atalı altı ay kadar oldu.Bundan önce de, yine çok bilinen, şimdilerde değişik isnatlarda bulunulan bir cemaatin içindeydim. Oradayken henüz küçük denilebilecek yaşlarda okuduğum Risale-i Nur ve cemaat kitaplarından edindiğim dâvâ şuuruyla elimden geldiğince hizmet etmeye çalıştım. Lâkin zaman geçtikçe cemaatin bazı fikirlerini sorgulamaya, kabul edememeye başladım. Her ne kadar abilerimiz ‘itaat et kurtul’ felsefesinden yola çıkarak içimdeki muhalefeti durdurmaya çalışsalar da, o hiç susmadı. Şüpheler vardı; önü alınmaz, tatminsiz cevaplarla savuşturulan şüpheler.. İnsanın kendisini bir dâvâya adayabilmesi için şüphelerden arınmış olması gerekir. Bazı olayların da etkisiyle şüphelerim iyice arttı ve artık orada daha fazla orada kalamayacağımı anladım. Sonra kendimi boşlukta buldum. Dâvâsız kalmak mıydı kendimi boşlukta bulmamın sebebi? Kolay değil tam on senem o cemaatin içinde geçmişti ve ben öyle ya da böyle alışmıştım hizmet etmeye. İçimdeki dâvâ aşkıyla yeni bir arayışa girdim. Çok geçmeden Yeni Asya ile tanıştım. Başta bazı önyargılarım vardı ama derslere gide gele Yeni Asya’yı daha iyi tanıdım. Günlük gazete okumalarına başladım. Gün geçtikçe fikirlerini benimsedim, bilmediğim bazı uygulamaların nedenlerini sorup öğrendim ve doğru yerde olduğumu farkettiğimde Rabb’ime şükrettim. İlk geldiğimde bana “neden Yeni Asya?” diye sorsaydınız, “boşluktaydım bir yere sığınmam gerekiyordu” derdim. Şimdi sorduğunuzu varsayalım ve ben de bu soruya cevap vereyim: Kendi içimizde bir küçük dünyamız var bir de Risale-i Nur’un medyadaki dili olan gazetemiz. Kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Ekmeksiz yaşarız ama hürriyetsiz yaşayamayız biz. Kendi içimizde ‘küçük bir dünyamız’ dedik ama yanlış anlaşılmasın; gelen herkese de kapımız açık. Kimseden dünyevî bir beklentimiz yok Çizgimiz belli; Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda etmeyiz. Haydar her zaman Haydar’dır bizim için. Sahsa bağlı direktiflerle değil, meşveret ve şura ile karar alırız biz. Amacımız Üstadımız vasıtasıyla nail olduğumuz, Kur’ân’dan süzülmüş olan Risale-i Nur’un altın prensiplerini hayatımıza tatbik etmek. İşte dostlar, şüphesiz bir şekilde hayatınızı seve seve adayabileceğiniz bir dâvâ! Ben daha ne isterim.. Elhamdülillah!.
2 notes · View notes
sebperest · 10 years
Text
Aba altından 'musibet' göstermek
"Başlarına bir iyilik gelince 'Bu bizim hakkımız' der, kötülük gelince de Musa ile beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. " (A’râf, 7: 131'den... )
Bir yazarın sözlerini çarpıtmanın en kolay yolu, konjonktürünü ıskala(t)maktır. Onu, zamanının şartlarından, makamından, muhatabından (ve hatta bazen söyleyeninden de) mahrum bırakıp öyle sunmaktır. Bunu yaparsanız, en alakasız sözleri bile, istediğiniz şekilde tevil edebilirsiniz. Ve sizden bunu dinleyenler de (eğer müdakkik/sağlamacı değillerse) nakledilen bilginin, tevil edilen olaya uygunluğunu sınamazlar.
Nüzul sebebinin, Kur'an ayetlerinin yorumlanmasında; söyleniş şartlarının, hadislerden hüküm çıkarmada ne kadar önemli olduğunu bilenler, bu sözlerime elbette hak verirler. Bir yerde Bediüzzaman Hazretleri bu kelamî kaideyi açıklarken şöyle der: "(...) kelâmın tabakaları, ulviyet ve kuvvet ve hüsn-ü cemâl cihetinden dört menbaı var: Biri mütekellim, biri muhatap, biri maksad, biri makamdır. Ediblerin, yanlış olarak, yalnız makam gösterdikleri gibi değildir. Öyle ise, sözde 'Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne için söylemiş? Ne makamda söylemiş?' ise bak. Yalnız söze bakıp durma!"
Gayet açık olan bu kaidenin ıskalandığı her yerde Sokratvari bir şüphecilik yakışır insana. Ben de severim böyle yapmayı. Muhatabımın boş bıraktığı her satırın beni yanıltmaya yönelik bir 'içerik ihmali' olabileceğini düşünürüm. İster editör refleksi deyin siz buna, ister çok kandırılmışlık acısı. Var böyle bir huyum.
Bu yüzden Ali Ünal'ın, 19 Mayıs tarihli, "Musibete davetiye çıkarmak" yazısına da; Kazım Güleçyüz'ün, 18 Mayıs tarihli, Yeniasya'da çıkan “Risale-i Nur’a ilişmeyiniz, yoksa belâlar sel gibi yağar” yazısına da biraz şüpheci yaklaştım. Dayanak bulma yöntemiyle neredeyse pişti, ama sonuç çıkarma açısından farklı olan bu yazılar, aslında Erdoğan'a bir noktada daha teşekkür etmemiz gerektiğini gösteriyor: Yıllardır araları hiç de iyi olmayan Yeniasya ve Gülen grubu sanıyorum Erdoğan düşmanlığı sayesinde barışacak.
Kürt-Türk barışının ardından ikinci bir kardeşlik projesi daha haberimiz olmadan yürüyor galiba. Solcusu, sağcısı, Gülencisi, Yeniasyacısı, ne kadar grup varsa Erdoğan düşmanlığında ittifak halindeler. Neyse, bu kısmı işin biraz magazini oldu. Yazının ciddiyetini kaçırmasın. Asıl konuya döneyim:
Şerif Mardin, ilk kez 1989 yılında yayınlanan Bediüzzaman Said Nursî Olayı: Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim isimli eserinde Bediüzzaman'ın veya Nurcu kimliğinin bir başarısını da diğer toplumsal kimliklerin yitirilişine bağlar. Yani Anadolu topraklarında her türlü dinî kimliği, öğeyi, öğretiyi, terbiyeyi, tarikati baskılayan bir istibdat yönetimi; onları bastırışındaki başarıya rağmen Nurculuk karşısında istediği etkiyi bir türlü gösterememiştir.
Bu yeni yol, onun, diğer terbiye metotlarını/ekollerini baskılamakta kullandığı yöntemlerle sindirilememektedir. Bu nedenle, diğer bütün kimliklerle bağlantısını bir ölçüde yitiren/zayıflatan insanlar, ortaya çıkan bu yeni kimliğe yeni bir canlanış/tecdid manası yüklerler. Nurcu kimliğinin bu kadar hızlı yayılmasının bir nedeni de Mardin'e göre budur: Ortada en çok görünen ve varlığı için mücadele veren dinî kimlik oluşu...
Şerif Mardin'e katılıp katılmamak sizin elinizde, fakat ben, Mahrem Bir Suale Cevaptır gibi bazı bahisleri okuyunca, Bediüzzaman'ın da bu duruşu sahiplendiğini düşünüyorum:
"Benden sual ediyorsun: 'Neden senin Kur'ân'dan yazdığın Sözlerde bir kuvvet, bir tesir var ki, müfessirlerin ve âriflerin sözlerinde nadiren bulunur? Bazen bir satırda bir sayfa kadar kuvvet var; bir sayfada bir kitap kadar tesir bulunuyor.'
Elcevap (güzel bir cevaptır): Şeref, i'câz-ı Kur'ân'a ait olduğundan ve bana ait olmadığından, bilâpervâ derim: Ekseriyet itibarıyla öyledir. Çünkü, yazılan Sözler tasavvur değil, tasdiktir. Teslim değil, imandır. Marifet değil, şehadettir, şuhuddur. Taklit değil, tahkiktir. İltizam değil, iz'andır. Tasavvuf değil, hakikattir. Dâvâ değil, dâvâ içinde bürhandır."
 Bediüzzaman burada ve külliyat içinde diğer yerlerde, metinlerinin bu başarısını doğrudan Kur'an'a bağladığı kadar, metoduyla da alakalandırır. Tabii, hemen bir dipnot düşelim buraya: Elbette Anadolunun her yerinde dindar insanlar kimliklerini yaşatmak için mücadele veriyorlardı. Bu noktada daha birçok değerli İslam âlimini de (Allah hepisinden razı olsun) bu kıymetli kavganın mücahidleri sayılırlar. Ancak yine de, dönemin medyası da incelendiğinde, hiçbir kimliğin Nurcu kimliği kadar uzun süre istibdat rejiminin mücadele odağı olarak kalmadığını da görüyoruz. Abdülkadir Selvi'nin, titiz bir arşiv taramasıyla oluşturduğu, Ateşten Yıllar isimli yakın tarih çalışması bu noktada okunmaya değer bir eserdir.
Dolayısıyla Bediüzzaman, Risale-i Nurları mahkemelerde müdafaa ederken olsun veya onların üzerine mesleğini bina ederken olsun, kendisinin ve metinlerinin Kur'an davasının önde duran simgelerinden olduğunun farkındaydı ve oraya göre konuşuyordu. Mahkemede savunduğu şeyler, azıcık savunmalarını karıştırınca anlayacağınız gibi, yalnız bir müellif ve onun telif ettiği metinler değildi ona göre. Ahirzamanın iman ve Kur'an davasıydı. Hatta bana öyle geliyor ki; Bediüzzaman, kendisi yıkılırsa, yanında veya arkasında beraber mücadele verdiği diğer manevî terbiye metodlarının da dayanamayacağını düşünüyordu. Lemaat'ta, Rüyada Bir Hitabe'de ifade ettiği gibi, o, 'asrın vekili' idi.
Nur talebesi olmayan isimler bu ifadeyi abartılı bulsun veya bulmasın, Bediüzzaman'ın bu kimliği sahiplendiği aşikâr. Bu nedenle Risale metinlerinde veya mahkemelerde Risale-i Nur'a ilişilince belaların gelebileceğini söylediği yerleri de bu nazarla okumak lazım. Yani bu makamda, bu muhatapla, bu konjonktürde ve kendi zamanının şartlarıyla: "İddianamede yanlış bir mânâ verip, Nurun kerametlerinden tokat tarzındaki bir kısmını, medar-ı itham saymış. Güya Nurlara hücum zamanında gelen zelzele gibi belalar Nurun tokatlarıdır. Hâşa sümme hâşâ! Biz öyle dememişiz ve yazmamışız. Belki mükerrer yerlerde hüccetleriyle demişiz ki: Nurlar makbul sadaka gibi belâların def'ine vesiledir. Ne vakit Nurlara hücum edilse, Nurlar gizlenir; musibetler fırsat bulup başımıza geliyorlar."
Yani sorumluluk ve şefkat itibariyle en önde durduğunu ve ahirzaman davasını temsil ettiğini düşünen bir şahsiyetin, amaçlarından birisi dini terbiyeyi bu topraklardan silmek olan bir rejime karşı, yukarıda zikrettiğim şartlar içinde (düşünün ki tekkeler ve zaviyeler kapanmış, harf inkılabı olmuş, dinî tedrisat yasak; pek çok âlim ya asılmış, ya mahkum yahut da sürgünde) söylediği sözlerdir bunlar. Ve büyük ihtimalle Bediüzzaman, bu saldırının sırf kendisine olmakla lokal değil; kendisinin arkasına uzanmaya çalışmakla bütün müslümanlara yönelik olduğunu düşünmektedir. (Şualar'da, şahsının hedef alındığı metinleri okuduğunda sevinçle paylaşır ve talebelerine 'ondan bire, yirmiden bire indi' gibi müjdeler verir örneğin.) Bu nedenle de bu hücumların umumî musibetlere neden olabileceğini, çünkü Nurların göz önündelik ve güçlü duruş itibariyle farklı bir yere sahip olduğunu, bunun da ona yapılan saldırıları bütün ehl-i imana yapılmış ve umumileşmiş olarak görmeyi mümkün kıldığını düşünmektedir.
Şimdi alın bu şartları, bu makamı, bu muhatabı; vurun Güleçyüz'le Ünal'ın yazdıklarına! Ne muhatap o muhatap, ne makam o makam, ne duruş o duruş... İki yazar da kendi lokal duruşlarını (ki seçimler de ümmetin onların duruşlarını onaylamadığını gösteriyor) umumileştirerek kendilerine yapıldığını düşündükleri bir haksızlığı (o da tartışılır ya) umumileştirmekle kalmıyorlar; ayrıca o günden bugüne değişen muhatabı da ıskalıyorlar. Allah biliyor ki; bu ülkede dindarlar biraz başları dik durabiliyorsa, başörtüleriyle okuyabiliyor veya çalışabiliyorsa, bunda Erdoğan'ın ve AK Parti'nin emeği inkâr edilemez. Üstelik bu yönüyle bırakın istibdatı temsil etmeyi, ülkenin son on yılı, önceki seksen yılından daha çok özgürlüğün kazanıldığı bir dönem oldu. Daha da iyi olacak inşaallah.
Üstelik nerede Bediüzzaman'ın siyasete temas etmeyen pir u pak Kur'an hizmeti, nerede sizin devletin içinde paralel yapılanmalarınız ve güç arzusu dolu, çirkin, hukuk dışı çalışmalarınız! Nerede Bediüzzaman'ın hanesi basılarak toplanan eserleri, nerede bir türlü telif problemini çözemediğiniz için alamadığınız bandrolleriniz! Acip şey: Kendisi Risale basan hükümet, yasal prosedürü tamamlamadığınız için size bandrol vermeyince, Risalelerle mücadele ediyor mu oluyor? Vay arkadaş! Ne genişlik! Nasıl bir kafa! Hiç nefsinize de dokundurmuyorsunuz. Gayretullah'ı örgütünüzün güvenlik şirketi sandığınızı biliyorduk da bu kadarını da beklemiyorduk.
İşte arkadaşlar, ben 32 yaşında, kendini daha bu işin başında gören bir Nur talebesi olarak, yaşını başını almış bu abilerin(!) yazdıklarını okuyunca sinirimden dudaklarımı kemiriyorum, Nurcu olmayanlar ne yapsın? Üstadımızdan beddua dersi almadık. Ancak ıslah olsunlar diliyoruz. Bu vesileyle Soma'da vefat eden kardeşlerimize de Allah'tan rahmet, yakınlarına güzel sabırlar dilerim. Sorumlularının cezalarını bulduklarını görmek umuduyla...
2 notes · View notes
stratejibulteni · 7 years
Photo
Tumblr media
RT @Tika_Turkey: O cami 25 yıl sonra ibadete açıldı I @yeniasya I https://t.co/zm5mF4ozAB https://t.co/65gL5x0hJl
0 notes
fatma-nur-g · 8 years
Photo
Tumblr media
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/ihlasi-kirmaya-goturen-davranislar-nelerdir_388945
0 notes
fatma-nur-g · 8 years
Link
0 notes
fatma-nur-g · 8 years
Photo
Tumblr media
0 notes
fatma-nur-g · 8 years
Photo
Tumblr media
http://www.yeniasya.com.tr/yasemin-yasar/yanlis-bizdense-ben-bizden-degilim_396105
0 notes