#yeni inci
Explore tagged Tumblr posts
Text
'İnci Taneleri' Dizisinin Yeni Sezon Heyecanı
‘İnci Taneleri’ Dizisinin Heyecanı Başlıyor Yeni sezonuna yarın merhaba diyecek olan ‘İnci Taneleri’‘nin senaristi ve başrol oyuncusu Yılmaz Erdoğan, dizinin gidişatıyla ilgili bazı ilginç detaylar paylaştı. Erdoğan, dizinin gelişimini ekibinin bile bilmediğini vurgulayarak izleyicilere dikkatli olmaları konusunda uyarıda bulundu. Yılmaz Erdoğan, dizinin yarın saat 20.00’de Kanal D’de ekranlara…
0 notes
Text
Milletvekili Ali İnci'den Yeni Anayasa ve Uluslararası Politikalara Dair Çağrılar
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yeni yasama yılına başlarken, AK Parti Sakarya Milletvekili Ali İnci, çeşitli ulusal kanalların canlı yayınlarında yaptığı konuşmalarla dikkat çekti. *Daha Özgürlükçü Bir Anayasa Şart* İnci, Türkiye’nin demokratik standartlarını yükseltmek amacıyla yeni bir anayasanın şart olduğunu vurguladı. inci, “Yeni anayasa, adalet, refah ve huzur temelli bir yönetim…
#Ak Parti#Ali İnci#Marmara#Milletvekili Ali İnci&039;den Yeni Anayasa ve Uluslararası Politikalara Dair Çağrılar#Sakarya
0 notes
Text
BİDOLUHOBİ - PRO+
Bidolu Hobi: Üretim Malzemeleri için Tek Noktadan Mağaza
Bidolu Hobi, hem hobiciler hem de tasarımcılar için çok çeşitli malzemeler sunan, el işi malzemeleri için tek adresli bir mağazadır. Kalite ve özgünlüğe odaklanan Bidolu Hobi, müşterilerine kağıt ip, harf boncukları, takı malzemeleri, Miyuki boncukları, dekorasyon malzemeleri ve Amerikan bez gibi çeşitli malzemelere erişim sağlıyor. Takı yapımıyla ilgilenenler için Bidolu Hobi, tasarımlarını hayata geçirecek yüksek kaliteli malzemeler bulma konusunda mükemmel bir kaynaktır. Bidolu Hobi'nin uzmanlık alanlarından biri de bilezik, kolye ve halhal gibi renkli ve çeşitli aksesuarları yaratmak için mükemmel olan Miyuki boncuklarını seçmesidir. Magatama da dahil olmak üzere çok çeşitli Miyuki boncuk türleri mevcut olduğundan, müşteriler benzersiz tasarımları için mükemmel boncukları bulabilirler. Bidolu Hobi, müşterilerin farklı renk ve türlerdeki bu ürünleri kolayca sipariş etmelerine olanak tanıyarak kolay bir online alışveriş deneyimi sunuyor. Miyuki boncuklarına ek olarak Bidolu Hobi ayrıca harf ve sayı boncukları, inci boncuklar, kristal cam boncuklar ve kum boncuklar dahil olmak üzere çeşitli başka takı malzemeleri ve süsleme malzemeleri sunuyor. Bidolu Hobi, genellikle Miyuki boncuklarını dizmek için kullanılan olta da dahil olmak üzere, takı yapımı malzemelerinin kapsamlı bir seçimini sunmaktadır. Bu malzemeler, basit ve zariften cesur ve karmaşıka kadar çeşitli takı tasarımları oluşturmak için kullanılabilir. Bidolu Hobi ile takı tasarımı için boncuk alışverişi her tasarım tutkunu için artık çok kolay. İster yeni başlayan ister deneyimli bir mücevher yapımcısı olun, Bidolu Hobi yaratıcı vizyonunuzu hayata geçirmek için gerekli malzemeleri ve malzemeleri sunar.
2K notes
·
View notes
Text
Günaydın millet..
youtube
Cemal Süreya
(Cemal Süreya’nın Güz Bitiği Kitabında “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesiyle son bulan 20 şiir)
İKİ KALP
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
EŞDEĞERİYLE YAN
Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ÇEKİRGE BULUTU
Çekirge bulutu içinde
Koynuma soktuğun ekin;
Çalgılar iki durur sürgün ilinde,
Bir gözü mavidir bir gözü blue.
Gölgede boy atmış top fesleğen,
Bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni,
Marienbad ilkokulu, Nişantaş’ta;
Bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.
Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek…
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
SÜLÜNÜN YÜZÜ
Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
Yaban ördekleri donmasın diye,
Suya nöbetleşe kanat vururlar.
Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş’ınız,
Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
Tanrım siz şu uzun Anadolu’yu
Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İLKOKULU BİTİRDİĞİ
İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
Saçında kurdelesi Lozan gibi;
Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
Hemeninden göğe huthutler çizildi.
Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
Irmak aşağı inen güz parçası,
Çok süslü bir halkın arasından,
Benimsin!
İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
BİLGİSAYAR OLARAK
Bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü
Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali
Bir ilk aptallığı düğüm sayarak
Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.
Bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
İntihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
Yine bu yüzden doğduğu an
Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı,
Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
AFYON GARINDAKİ
Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
Varto depremini düşün, yardım olarak Batı’dan
Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..
Eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
DAHA BEN
Daha ben ilk kazmayı vurmadan
Elime gelen Karabitki’li testi,
Nefertiti’nin mutfağı sayılan yerde
Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
Terimler eşekarıları sözcüklerin,
Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?…
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İÇTİM O
İçtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
Örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle
Ayışığını paylaşırdı bacakları,
Öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.
Put’unu cezalandırıyor kır delisi;
Oğlan iki ev ötede, Londra’dan gelmiş;
Yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini,
Garson acıması tutmuş içkievini.
Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR MİNELİ
Bir mineli altın saat,
Bir altın köstek ve madalyon
Bir roza maşallah,
On iki miskal inci.
Madalyonunu ve boncuğunu
İttim içeri,
Gözlerimizin dibi karıştı
Dağyollarının uzak dumanı gibi.
Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
METİNLERDE BULUŞTUK
Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde,
Koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları;
O arada iki de defterimiz oldu,
Biri babasına daha çok benziyor.
Bir türlü kotarılamayan uğraş,
Ç harfini daha yeni dönmüşüz;
Gözlerimizde İbni Sina bozukluğu,
Dostumuzsa, Bodrum’da, dönmez geri.
Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
KÜÇÜK ANNE
Küçük anne, kelepir kız,
Bir şey söyle bana,
bana bir laf et ki binlerce,
Onbinlerce görüntü anlatamasın.
Genceli Nizami’nin dediği gibi
Taşı onunla yıkasalar
Üzerinde akik biter,
Bakışların ki…
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
18 ARALIK
18 Aralık 1985’te o salonda
Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis’yi
14 Temmuz 1789 akşamı, Louis,
Şöyle yazmamış mıydı defterine:
“Bugün kayda değer bir şey yok..”
“Kehanet” adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
HİÇBİR SEMTTE
Hiçbir semtte berberin olmadı,
1954-1980 yılları arasında,
26 yılda 28 ev değiştirdin;
Leke kuşağı nasıl bilmez seni!
Arabesk nedir diye düşünmüştünüz:
Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde;
Eşitlik midir komedya, içtenlik mi,
Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?
Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
MUTSUZLUK GÜLÜMSEYEREK
Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
Banliyo treninde rastladığımız
Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Ey otobüssever ey Troya yolcusu!
Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
O İB(ipekböceği) sesli kadını;
Birinin Grönland’ı olmaya hazırlanıyordu.
İki çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR KIŞ
Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
Asya kentleri yürür dururlar,
Höyükler burnumda hızma.
Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
Tabanlarından kayıp duran sütunlar
Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.
Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
PİRİ REİS
Piri Reis geri çekmiştir haritasını
Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar;
Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi,
Kızlar yatakta yan yatmaya başlar.
Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,
Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi?
Ya sen? Neden sende tehlike anlarına
Bunca hazırlıksız olma özeni?
Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR ÇİÇEK
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
GECE BİTKİLERİNDEN
Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ATI’LAR DELTALARA
Atı’lar deltalara gömülen atı’lar,
Saçı’lar fiyortları öpen saçı’lar,
Kutu’lar, Haliçlerden susmuş kutu’lar,
Takı’lar eski aşkları imler takı’lar.
Bol dökümlü gömleğinin içinde
Sırtını ve karnını dolanan
Ve sonunda sincap olan
O kuş.
Seni o kadar yakından görünce,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
64 notes
·
View notes
Text
Geçmişte yaşanan her ne ise bitmiş ve sayfası kapanmıştır.O sayfayı açmak tekrar,tekrar kabuklanan yarayı kanatmaktan başka bir işe yaramaz.Asıl önemli olan şey ise şimdi yeni bir sayfadasınız yeni güzel şeyleri inci gibi dizme zamanı.Geçmişte yaşadığınız o acıyı şimdi sadece hayatınızı aydınlatan bir fener olarak kullanmanız gerekir.
VE/FA
İyi akşamlar 🙂
109 notes
·
View notes
Text
Yüz yıllık dram.. Gurbetteki 56 şehit
İTİLAF devletlerinin Çanakkale Savaşı’ndan önce coğrafi konumu nedeniyle lojistik merkez olarak seçtikleri ve savaş hazırlıklarını yaptıkları Ege’deki Limni (Limnos) Adası yaklaşık 100 yıldır bilinmeyen bir sır gizliyor.
Çanakkale Savaşı sırasında hayatını kaybeden 56 Türk askeri Limni’de yatıyor. Türk askerleri için bir anıt da dikilmiş. Limni Adası’nda Çanakkale Savaşı’nda ölenler için 3 ayrı mezarlık bulunuyor. İlki 1’inci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı ile İtilaf Devletleri arasında mütarekenin imzalandığı (5 Ekim 1918) Mondros Limanı’nda.
“Mondros İttifak Mezarlığı”nda 148 Avustralyalı ve 76 Yeni Zellandalı asker yatıyor. Winston Churcill’in karargâhını kurduğu ve 2 ay kaldığı adanın Portianu sahil köyünde ise Çanakkale Savaşı’nda hayatlarını kaybedenler için iki ayrı mezarlık var.
İlki 352 müttefik kuvvetler askerinin yattığı mezarlık, ikincisi de Müslüman mezarlığı. İngiliz Ulusal Topluluğu Savaş Mezarlıkları Komisyonu’nca (CWGC) yapılan Müslüman mezarlığında granitten bir anıt da dikili. Anıtın üzerinde üç levha var. Biri Arapça harfler ile yazılı. Ada’nın kuzeyine bakan ikinci levhada İngilizce “170 Mısırlı asker bu noktaya yakın yerde gömülüdür”, güneye bakan üçüncü levhada ise yine İngilizce “56 Türk askeri bu noktaya yakın yerde gömülüdür” yazıyor.
Bir tarafı denize bakan mezarlığın etrafı kısa bir duvar ve küçük taşlarla çevrili. Burada yatan Türk askerlerinin kimlikleri bilinmiyor. Türk askerlerinin Çanakkale Savaşı sırasında esir düşerek Ada’ya getirildikleri ve 1917-1919 yılları arasında öldükleri tahmin ediliyor.
YERİNİ BÜYÜKELÇİ KEŞFETTİ
Limni’de Türk askerlerinin yattığı mezarlığı, yaklaşık 100 yıl sonra adayı ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Kerim Uras tespit etti.
Mondros Antlaşması’nı Agamemnon adlı Yunan zırhlı gemisinde imzalayan Hüseyin Rauf Orbay’dan sonra Ada’yı ziyaret eden ilk Türk diplomatı olan Uras, yerel yetkililerin, “Burada sizin askerler de gömülü” demesi üzerine mezarlığı görmek istedi.
Büyükelçi Uras, Ada’nın devlet ve yerel yetkilileri ile temaslarında “Türk askerlerinin yattıkları mezarlığın elden geçirilmesi, kimliklerin tespit edilmesi ve mezarlığın şehitlik statüsüne dönüştürülmesi” talebini iletti. Edinilen bilgilere göre, TC Atina Büyükelçiliği Askeri Ataşeliği vasıtasıyla, Limni’de yatan Türk askerleri ile ilgili Genelkurmay arşivlerinde inceleme başlatıldı. Milli Savunma Bakanlığı sitesinde “Yurtdışı şehitliklerimiz” bölümünde, Yunanistan için Pire şehri yanı sıra, Rodos ve Korfu (Kerkira) adalarındaki Türk şehitlikleri ile Sakız (Hios) Adası’ndaki Kara Ali Şehitliği hakkında bilgiler yer alıyor.
Kaynak: Hürriyet
27 notes
·
View notes
Text
Can'da inci, mercan'da; her ruh, derin denizlerde gizlenen bir hazine gibi, keşfedilmeyi bekleyen eşsiz bir güzellik barındırır. Hayat, bu değerli mücevherleri ortaya çıkarmak için bir yolculuk; her an, yeni bir sırrı açığa çıkarma fırsatı sunar.
15 notes
·
View notes
Text
"Ey zerreye güneş olma istidadı veren Yüce Allah'ımız" diye iltica ediyor Abdülkadir Geylani hazretleri duasında.
Alııpp götürüyor beni de bir yerlere... Zerre iken güneş olmuş kendisi..."istidadı verene inkıyad ile mümkün, zerre iken güneş olmak" diyor lisan-ı hali ile...İstidadı verene ınkıyad ile mümkün...
Bir damlasın ama gönlünde okyanusu taşıyorsun... Bir zerresin, güneş olacak kapasitedesin. Peki sen ne alemdesin? Gönlündeki okyasunu bulabildin mi? Güneş olup mahzun ve mazlum gönülleri ısıtabildin mi? Ama evvela kendini yakabildin mi?
Bir okyanus olsaydın, mülteci çocukların cesetleri kıyılara vururken buna mani olabilirdin dalgalarınla. Güneş olsan yakardın onca mazlumun ahını almış kahpe din ve ırz düşmanlarını...
Bir okyanus olsaydın, inci mercan çıkarırdın sinenden de Doğu Türkistanlı kardeşlerini bu zulme mahkum etmezdin. Güneş olsaydın eğer Aksa'nın üstüne de doğardın bir gün...
Gel ey gönül... Her adım bir niyetle başlar... Şu alemde zerreden de zerre olan benliğini, güneş olması için terbiye etmeye niyet et, şu yeni güneşin ışıkları arzı aydınlatmaya başlamışken...
Nasıl olacak ki diye düşünme. Niyet et ve adım at. Güneşi doğduran senden adım bekler muvaffakıyet değil!!! Adımı sağlam at ve sonra seyret...
Evladına da bu duayı öğret. "Güneş olmalısın, okyanus misali can ve kan olmalısın" de ümmete... Modern psikolojinin ve sosyolojinin yetişemeyeceği yerde en güzel şekliyle hitap et ve hedef göster emanetine...
Haydi gönül! güneş olmaya çalışmak kolay değil, kalk çok işimiz var" de her sabah kendine...
28 notes
·
View notes
Text
LÜTFEN OKUYALIM ve DÜŞÜNELİM ❗️❗️
Cumhur başkanı bir konuşmasında
Borç alan emir alır DEMİŞTİ
Mehmet Şimşek ne yaptı?
50.000.000.000 dolar daha borç aldı.
Dünya Bankası ne dedi?
Bu borçları kaçak göçmenlere sahip çıkın diye veriyorum.
İngiltere ne yaptı? 1,5 milyon
Kaçak göçmenleri Ruanda’ya gönderdi.
Türkiye ne yaptı,
Ruanda ile turizm anlaşması yaptı
Ruanda gibi bir ülkeyle nasıl bir Turizm işimiz olabilir ? İngiltere ve İsrail'in orda DEPOLADIGI KAÇAKLAR OLABİLİRMİ.
___///Bu anlaşma ileTürk Milleti ne yaptı?
Aldatmak, Bahar, Yalı Çapkını, Kızıl Goncalar, İnci Taneleri, Yalancı, Kardeşlerim, Şahane Hayatım, Osmanlı dizileri,Çukur,Teşkilat, Seda,Didem,Zuhal,Müge yeni bölümlerinden devam…
RABBİM ÜLKEMİZİ KAYBEDİYORUZ YARDIMCIMIZ OL
8 notes
·
View notes
Text
“Tarihi fırsat” dedikleri, Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarmaktır. Bunun için Yeni Anayasa diye tutturdular. Cumhuriyetin 101’inci yılı sonunda, hazır nüfus yapısını değiştirmiş ve ekonomiyi çökertmişken, Türk Milleti’ni, boyun eğmeye zorluyorlar.
4 notes
·
View notes
Text
Sanırım yalnızlığa aşığım, yoksa bunun başka bir açıklaması olamaz. Herkesten kaçma isteği, bir an önce kendimle kalma arzusu, tek başına dinlenilen müzikler, kimseyi duymamak için bazen son ses açılmış şarkılar, bazen yalandan takılmış kulaklıklar...
46 dakika tek bir ses çıkmadı ağzımdan geçen sabah, telefonu arayanı da sessize aldım, günaydın diyene kafa salladım, bunu 63 dakikaya çıkarsam, sonra 72 dakikaya, derken tüm gün, tüm hafta, bir ömür sesimi duyan olmasa... Hatta keşke bir daha sesimi duyan olmasa.
İlk 12-13 yaşında dinlediğim bir şarkıyı hatırladım, nedense dinlerken o yaşımda, sokakta oynayan çocukları izliyormuş hissine kapılıyorum, konuşmaya utanıp aralarina girmeyişimi... Bugün yaşamaya utanıp aranıza girmek istemiyorum...
Emilia - Big Big World
Çocuk zamanlar ne anlama geldiğini bilmediğim sözleri vardı tabi, fakat melodisi o kadar içime işliyordu ki... Aymaa bigbig görlll diye bağıran salak bir oğlan düşünün işte...
Bugün anlamını da biliyorum, ve ona rağmen bağırıyorum i'm a Big Big girl diye, çünkü içimde bu kadar nazik bir erkek barındırıyor olamam, iç sesim kadın olmalı. Anlayacağın yine aynı salak oğlan işte...
Bir ara o zamanlar dinlediğim şarkıları hatırlamaya çalışıp tek tek aramaya bulmaya yeltenmiştim, çoğunu da buldum. Gerçi onlar beni buldu, çünkü sözlerini bilmediğiniz bir şarkıyı bulmak ne kadar mümkün olabilir ki? Düşünsene ""mmmm aklımda bir şarkı var rimtimritimmmm diye çalıyordu ama sözlerini bilmiyorum""
Silktirgit derler adama tabi... Dediler de çünkü aynen böyle aradim...
Mesela la Isla bonita, insan bunu nasıl tarif edebilir ki? Söyleyeni o zamanlar bilmiyordum, sözleri salliyordum, internet bu kadar yaygın değildi, Google bile yoktu, Yahoo search takiliyorduk ki algoritma, yapay zeka filan hikaye... Sonra sonra onl şarkılar beni buldu.
Bir filmin bir sahnesinde Gangsta's paradise çaldı, tabi bugün millet onu video editlerinde kullanıyor, ama o zamanlar bilen yoktu cevremde... Çalarken filmin adını yazıp tracklistinden çıkardım şarkıyı.
Bir radyo kanalinda wind of change çaldı, şarkının adını söylediği anı unutmuyorum, bildiğimden değil, şarkıya girince direkt, o anı unutmuyor insan..
Birini bir PC oyununda araba sürerken radyoya, evet oyunun içindeki arabanın radyosuna koymuşlardı, Loosing my religion...
Sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. Zaten yeni şarkıcılar eskileri coverlayınca da hepsi inci tanesi gibi dizildi müzik listeme...
Ne? Beni hayatta tutan ne zannediyorsun gerçekten? Sevdiğim kadın ve sevdiğim şarkılar.... Biri ruhumu süslerken diğeri hayallerimin baş kahramanı...
Yine onsuz bir gece, bu sefer gece.. çoğu zaman sabah yazmıştım, bu sefer gece yazıyorum, burası için bu nadir bir durum, gitgide kötüye gidiyor...
Neyse, uzattım, laf olsun diye yazdım bugün. Zamanını çaldım.
Bir de kapanış şarkısı eklemesek olmaz sanırım;
Emre Aydın - Herkes mi terk etmiş?
--Tüm seferlerin yollarından
Bu ilk bedellerin sonlarından
Viran durakların kollarından düştük
Ne oldu?--
2 notes
·
View notes
Text
Yılın son çeyreğine girerken bırakabildim gelmemesini istediğim uçurtmamın ipini, alacakaranlık gökyüzünde kaybolmasını bile beklemeden çevirdim yüzümü doğacak olan güneşe ,kabullenişlerime."Ne kadar çok tutarsan o kadar bırakma zamanı gelmiştir." demişti zamanında şairin biri. İsim hafızamın berbatlığından aklımın anonim sokaklarında kayıtlı kaldı yine kimdi. Bu aralar sırra kalem basan isimlerin yanına yüzleri de eklemeyi yeni huy edinmenin farkındalığıyla yudumluyorum keyif kahvemi nöbet arkadaşım bilmem kaç kilometre ışık yılı uzağından göz kırpan yıldızım, dolunayım ve nöbetlerimde beni hiç yalnız bırakmayan pembik burunlu sırdaşım ile birlikte.
Son demlerine gelen inancım, sürüklendiği girdabın dibinden bu sefer hangi dala tutunarak çıkacak, ne kadar su yutacak bilinmez. Makul bir zemine oturttuğum bilincim bilinmezlik depremi çöküşüyle enkazda kalan yine ben, yine benim inci duygularım. Dört mevsimi de yaşadığım bu şehir, hiçbir anımı ısıtmadı ki kurtarsın duygularımı. Paldır küldür yıkılan soluk renkli bulutlar, aldı hakkını sonunda benden Atilla İlhan gecenin ikisinde.
Cesurum, sadece yeteri kadar değil. Yılgın zaferlerimi bir kazanç görüp kanayan yaralarıma aldırmadan sağ çıkmanın gururunu aldım yanıma. Gidiyorum yine. Susuyorum yine. Belkide çocuk yaşta büyümemizdendi tüm bunlar, miras kaldı bize hiçbir yere kök salamamamız.
Yağmur yağar , yapraklar dökülür yeniden çiçekler açar zaman bir şekilde geçer. Ve ben sadece kelebekleri izlemeyi özlüyorum.
5 notes
·
View notes
Text
Rüveyda,
Bilmelisin! Yokluğunun müptelası olmuşum, ne kadar yoksan o kadar çok sevdim seni… Bilmelisin! Şimdilerde ismine yeni bir anlam daha ekledim: ''yokluğunda daha çok sevilen kadın!'' Sevildikçe sevilen, hayali bir kadın olsa da çok kıskanılan…
Gözyaşlarımdan bir inci tanesini gamzene gömmek nasip olmadı yâr… Olsaydı göremediğim gözlerin şahit olurdu aşk nasıl filiz verirmiş… Ne güzel bir tablo bu, bir an hayal ettim de… Sonra hafakanlar çöktü, dedim: ''Sana her şey yakışır Rüveyda, benden başka her şey! Her renk sende güzel durur. Sen her mevsimde açan bir goncasın. Her çiçeğin kokusunu göğsünde taşırsın, aylara göre ruhuma akıtırsın.
Şu dünyada nefesimin akordunu bozan kadın sensin Rüveyda, bunu da sakın unutma!
Anlayacağın Kalbim, Senden kalanları kalan ömrüme dağıttım, geçinip gidiyoruz…
Hüzün kuyusunda bir Murat
Murat Mesut
19 notes
·
View notes
Text
"hiç bir şey kitle kültüründeki yozlaşma kadar çabuk bulaşmaz"
Jose Ortega y Gasset
ilgilenenler için:
kütlelerin isyanı, gasset' in en önemli eseri olup 20'inci asrın yüz büyük fikir ve felsefe kitabı içinde sayılacak çaptadır. demokrasinin yaygınlaşmasıyla birlikte insanlık gittikçe bayağılaşmakta, bir yığın-adamı diktatörülüğüne doğru gitmektedir. ortega bu gidişin karşısına seçkinciliği, fikir ve aksiyon soyluluğunu, koruyucu hiyerarşiyi koymak istemektedir. Bununla birlikte
1930'da yayinladigi kitlelerin isyani yavas yavas gelismekte olan kitle toplumunun ve demokrasinin handikaplarini sergiledigi calismasidir. ilk bakista elitist vurgusu can sikici olsa da 1930'larda birbiri ardina zuhur eden fasist rejimler arkadasin calismasinin degerini gostermistir.
bu calismasinin yanisira okunmasinda fayda olan eserleri sevgi ustune ve universitenin misyonudur.
akilda tutulmasinda fayda olan mottosu kitlelerin isyaninda zikrettigi: "iki tur insan vardir: bir, kendilerini findik kabugu gibi kader dalgalarina birakanlar; ikincisi kendi yasamlarinin cizgisini cizenler"dir.
20.yy. geçiş yazarlarından, mühim ispanyol feylesofu. "kavşak noktasındaki adam" seçme yazıları "tarihsel bunalım ve insan" adıyla 1992'de metis seçkileri'nden yayımlanmıştır. "sevgi üstüne" ve "avcılık üstüne" adlı denemeleri de önemlidir….
görenek ve davranışlarlar insanların yaşamın değişik olayları karşısındaki alışılmış tepki biçimleridir ve o tepki halkın karakterine uygun olarak kendini gösterir.görenek yasayla düzeltilmez, reform ancak bireysel karaktere uygulanabilir, ona uygulanmalıdır. bu da olsa olsa eğitim ve kültür yoluyla yapılabilir; ama hazır davranış modelleri ve kültür kalıpları sunarak ya da dayatarak değil, bireyi kendi ortamından kaynaklanan yazgısı doğrultusunda, kendi özgün içsel gerçeğini geliştirmeye yönelterek." -her şeyden ve kendinden uzak, yıl içinde yapılan kıtalararası yolculukların en çok sekizincisinden sonra bıkk��nlık veren boşluk ve yalnızlık duygusu ortaya çıkıyor. global olduğu doğru, ama sürekli uçak yolculuğu yapan kişinin üzerinde dinlendiği ve alıştığı koltuğun, sonuçta tekdüze ve katlanılamaz olduğu da bir gerçek. yeryüzünün her yerinde bulunan, güvenli ama sevimsiz, karşılaştırıldıklarında birbirlerine benzeyen havaalanlarına, otellere ve restoran zincirlerine kilitleniyorlar, ya da havalandırması iyi, ama itici otel odalarında benzer video-kaset çeşitleriyle uyuşuyorlar.
hızlı yaşayanların ruhu, vücutları kadar çabuk dolaşmıyor, aynı şekilde bir başka şeye çabucak uyum sağlamak da kolay olmuyor. bilinmeyen, gerçekten yeni olan bir şeyle hiç karşılaşılmıyor ya da görülenler de hemen unutuluyor.
böylelikle insan her yerde olabiliyor, ya da aksine hep aynı yerde kalıyor, her şeyi görmüş oluyor ya da çoktandır bilinen bir şeyi görüyor ve uçak yolculuklarında ücreti ödenmiş mesafeleri biriktiriyor.
tıpkı evinde oturanların telefon kartı, pul, bira şişesi altlığı biriktirmesi gibi.
12 notes
·
View notes