#yemesi daha guzel
Explore tagged Tumblr posts
Note
Attığın pizza tarzı lezzetli fakat... Pizzayı arşa çıkaran şey sosu ve peyniridir. Sos ve peynirde gittiğimiz yere göre değişiyor fakat çok fark etmıyor. Ama sağlam bir burger yediğini düşünmüyorum. Burgere koyduğumuz sos çeşitliliği daha fazla ve eklediğimiz uyumlu malzemeler kısmen daha lezzetli olduğu için sağlam bir burger sağlam bir pizzayı tokatlar. Kola konusuna gelecek olursak. Coca-Cola eskiden milyon kat pepsiden daha iyiyken şuan tam tersi bir durum söz konusu. Şuan coca-cola daha şekerli ve asidi az. Nej ağzının tadı yokmuş ya...
pizzada da hamburgerdeki gibi bir cok degisken soz konusu olabilir, hamur inceliginden citirligina et cesitlerinden pisirilmelweine peynir cesitlerine kombinasyonlara cok fark eder tat olarak hepsi. ama asil vuruculugu porsiyon hesabi yaparken tikamamasi incecik oldugu icin once gozun sonra karnin doyuyor ve asiri sismiyorsun hapur hupur yiyemedigin icin. hamburger aksine obur isi. kocaman yemesi pis, yedigim tum iyi hamburgerlerin istisnasiz yemesi cok zordu ve yarisinda beni tikayip kalan dagilmis birbirine girmis goruntusuyle midemi bulandirarak kotu finishing yapiyordu. pizza oyle degil daha elindeki dilimden diger dilimi yiyemeyecegini anliyorsun ve dokunmuyorsun. o geldigi mukemmeliyetiyle onunde duruyor. sonraya da kalabiliyor ayrica mikroya attiginda bile guzel olabilwn bisi pizza, hamburgerin sonrasi yok o an yemek zorundasin soguyunca bile bok gibi oluyor
7 notes
·
View notes
Text
babam afyondan lokum almıştı lokumlarda baya büyük evde sıkıldıkça gidip lokumları ince ince doğruyorum
4 notes
·
View notes
Text
Aslında İyiyim
Yıllar önce yaşadığım bir dönem tekrar ediyor hayatimda. Dıştan ve içten bakildiginda hic de fena degilim. Gel gelelim dikkat ceken ve beni tedirgin eden birkac ayrinti var;
Bozulan yeme duzenim. Yemeyi kendine hobi edinmis birinin gunde sadece tek öğün o da ne oldugu onemsenmeden yemesi biraz sasirtici. O tek öğün disinda gerisi kahve ve sigara. (Kendi adıma guzel diyebilecegim bir degisim) Biraz garip.
Bunu takiben degisen bir kac aliskanlik; yol yurumekten asla hoslanmayan bunyem şimdi dur durak bilmiyor. Sadece yurumek istiyorum, varış noktalari canımı sıkıyor. Varmadan yurumek, yuruyerek düşüncelerimi biraz hafifletmek ve bolca yorulmak istiyorum.
Yillardir yastikla başı buluşunca uyuyan ve bununla ovunen ben uyuyamiyorum. Gunlerce uykusuz gezebilecek kadar rahatsiz edici bir eneji var icimde, beynimi durduramiyorum. Uyuma konusunda bir istisna da yok degil. Yillar once bu halet i ruhiyeyi yasarken kesfetmistim; simdi de oyle. Aslinda uyuyamiyor degilim. Evde yalnizken uyuyamiyorum. Bunun bir korku gerilimle de hic alakasi yok. Sadece gozlerim fal taşı gibi açık, zihnim yogun ve berrak.
Kafamin ici sussun, dursun diye yapmadigim kalmadi. Sonuc sıfır. Bunlarin dışında kendimden bekledigimden daha iyiyim. Bunlar da geçecek biliyorum. Simdilik kontrolumde olmayan her sey canımı sıksa da hepsi geçip rahat bir nefes aldigimda bu gunlere gulumseyecegim; biliyorum.
Yaşıyorsak umut baki!
6 notes
·
View notes
Text
Bir kadin ve onu anlamayan bir adam uzerine.
Anlamıyordu adam
Kadının yasadiklarini duygularini davranislarini bakislarini anlamiyordu. Bir duvardan farksizdi adeta. Kirip dökerdi adam cogu defa. Herseyi yapabilecek mutlak gucu kendinde zanneder , erkek olmanin verdigi gururla tuzla buz ederdi kadinin minik kalbini
Kadin farketmiyordu ama kucucuk omrunu heder ediyordu bir hic ugruna
Zavalli kadin farkinin farkinda olmadan nefes alip veriyordu sadece
Gunler aylari aylar yillari kovaliyordu ve kadin bu denli akip giden omrunun sorgusunu yapmaktan habersiz bi yaprak edasiyla ordan buraya savruluyordu. O kadar siradan ve basit geciyordu ki hayati. Oysa o kadin ki deli dolu sen sakrak. O kadin ki olmazlara meydan okuyan. O kadin ki herseyi sorgulayan. Simdi gunlük adim sayisindan gecmesi gereken caddelere sokaklara yemesi gereken lokmalar yapmasi gereken isler oturmasi gereken yerlere kadar kadinin herseyi siradan ve netti
Bu kadar siradan olmanin farkinda bile degildi
Hatta istiyor muydu o bile muamma. Hayallerde yasardi cogu zaman. Sadece hayalini kurardi geleceginin
Sacma sapan yalan dolanlara kurban gitmisti kendinden bihaber. Ve en kotusu bunun farkinda oldugunun farkinda degildi. Yani yapmasi gerekenlerden cok uzaktaydi hayati. Bir gun farkedecekti oysa en buyuk pismanliginin pisman olacam korkusu ile yapamadiklari oldugunu. Kadin bu korku ile hic bu denli buyuyecegini dusunemedigi yalnizlikla doldu. Kalabaliklar icinde kahkalar konusmalar icinde o yapayalnizdi. O kadar yalnizdi ki artik ne ile mutlu olacagini bilmiyordu. Neyi sevdigini neyden zevk aldigini ne yapinca zamanin durmasini istedigini bilmiyordu. Kendini unutmustu. Icindeki gucu unutmus ya da hic varolduguna inanmis gibiydi adeta.
Cunku ruhunu öldureli yillar olmustu. Adim atan bedeni konusan dili . Alisildik disinda bisey yapamaz olmustu zaten.
Kadin yalnizdi. Yalnizligi o kadar derindi ki. O kadar diplerdeydi ki ömrünun sonuna kadar cikamayacagina inanirdi. Hep gulerdi yinede. O kadar guzel gulerdi ki gulmek bir insana ancak bu kadar yakisabilirdi. Duzgun yuzune yakisan disleri az sivri cenesi guldugu zaman kanatlari daha bi acilan burnuna ragmen o gulmek ona bu dunyadaki tum insanlardan daha cok yakisirdi
Zaten adini "gülücük ustasi" da bu yuzden koymustu.
Zannederdi ki gulmek unuttururdu bi kac saniyeligine de olsa o icindeki tanrisal yalnizligini. Zannederdi ki gulunce biraz daha guzel olurdu dunya. Biraz daha yasanilir. Biraz daha anlamli.
Zannederdi ki kalabalik şehrin binlerce insaninin taktigi onbinlerce maskeden daha samimiydi gulmek. Daha gercek. Daha cesur. Daha durust.
2 notes
·
View notes
Text
BİR BİTİŞ YA DA BAŞLANGICIN HİKAYESİ ocak 2013
Bir bitis ya da bir baslangic, neresinden bakarsaniz;
Butun perdelerini sonuna kadar acmis, duvarlarinin beton yerine, boydan boya camla kapli oldugu, cati katiyla birlikte gokyuzunde yasiyormus hissi veren, kirk katli apartmanin kirkinci katinin catisina cikmis, yasamak icin direniyordu. Buz gibiydi, tir tir titriyordu, boyle aciz ve gucsuz olmaya alisik degildi ama vucuduna soz geciremiyordu. Galiba ölmek istemeyen vucudu, vucut sicakliginin tehlike sinirinda dusuklugunu farketmis, titreyerek ısı uretmeye calisiyordu. Ancak yetmiyordu. İlgiyle besleniyordu. Gunlerdir aylardir besinsiz kalmisti. Ac kalmasina sebep olan kadina lanetler yagdirmak istiyordu ama bunun icin de bir enerji gerekiyordu. Aylardir gormedigi ilgi, sömüremedigi sevgi yuzunden, sadece ve sadece beynine, kalbine ve bobreklerine gidecek kadar enerjisi vardi. İki gundur işeyemiyordu, enerjisi bobreklerine gitmeyecek kadar azalmis olmaliydi. Karacigerinde depolanan ilgiyle on sekiz saat normal yasamini surdurdu. Sonra yavas yavas farketmeye basladi birseylerin yanlis gittiginin. Psikolojik oldugunu sandi en basta, hayatina girip, yasam dongusunu bozan kadina duydugu ofke yuzunden vucudunun dengesinin sarsildigini sandi. Yavas yavas halsizlesti, kaslari incelmeye baslamisti sanki. O zaman yasaminin tehlikede oldugunu anladi. Yasam enerjisi sömürmesi gerekiyordu. Titriyordu, buz gibi olan ayaklarini hareket ettirmeye zorlaniyordu. İki eliyle once sag bacagini tutup ona bir adim attiriyor snra biraz soluklanip, sonra sol bacagina bir adim attirarark yavas yavas çatiya dogru yoneliyordu. Sonunu gormek cok zor degildi, bu yuzdendi cirpinisi.. Tipki dalgalarla bogusan, onu bogulmaktan kurtarmak icin suya atlamis olan en sevdigine tutunup onun hayatini tehlikeye atan, bunu dusunmeden, yasamaya programlanmis insani güdüsüyle yapan bir insanmis gibi, adam da kollarini ve bacaklarini hice sayarak disari atmaya calisiyordu bedenini.. Aydinliga cikmaliydi.. Sömüremedigi guzel insanlarin enerjisinin, onlarin sevgisinin yerini tutamazdi elbette günesten aldigi enerji ama, tipki ana besin maddesi glikoz olan insan beyninin, zor sartlarda ketonla idare etmesi gibi, idare edebilirdi bir sure gunesle. Sonra eger sansliysa, evinin anahtarini verdigi, son donemlerde sevgisiyle beslendigi o kadin acar kapiyi ve yeniden can bulurdu bedeni. Lanet yagdiriyordu bundan onceki kadina. Nerden girmisti bu kadar hayatina? Ofkeyle kendi enerjisini vermemesi bir yana, mekanizmasini bozmustu bedeninin. Aldigi enerjiyi verimli kullanamiyordu eskisi gibi. Vazgecmisti zaten ondan enerji almaktan, yeter ki ciksin hayatindan. Butun hayatina girenlerin enerjisini kendinde tutmayi bilmisti ta ki bu kadin gelene kadar. Adam cok zekiydi, her karaktere uyum saglayabiliyordu, boylece birbiriyle alakasiz, yanyana getirdiginde, kii yanyana gelmeleri bile imkansiz birbirinden o kadar cok baska bir cok insanin hayatinda, onem verdikleri birinci kisi olmayi beceriyordu. Bunu nasil yaptigini biliyordu ama bunu bir sorun olarak gormuyordu. Bulutlarin arkasina saklanmisti gunes. Bugune kadar sadece yasamisti adam. Digerlerinden farkli oldugunu biliyordu ama uzerinde dusunmemisti yasaminin. Dusunmeye gerek duymuyordu zaten; hayat onun hayatiydi ve yasamasi gerekiyordu. Adam icin baska insanlarin hayatlarini zorlastirmis olmak, onlarin aydinliklarini somurmek, yasam enerjilerini calmis olmak birsey ifade etmiyordu. Tipki insanlarin inekleri, tavuklari, hindileri, baliklari yemesi gibi. Evet. Nasil ki insanlar acimadan onlarin hayatlarina son verebiliyorlarsa, adamin da baska insanlarin hayatlarina son verme hakki vardi. Hic dusunmemisti adam daha once bunlari. O kadin. O kadin hayatina girip, butun cam kapli duvarlari betonlastirmak istememisti ki. Sadece her insan kadar isikla mutlu olup, glikozla yasamini devam ettirmesini istemisti belki. "Normallestirmek" deyip durdugu sey buydu belki kadinin. Adam, yeni yeni anliyordu bunlari, hic ama hic bir zaman kafa yorma gereksinimi duymadigi yasam mekanizmasini tam da bitisinde cozmustu. Nedeni ölüm korkusuydu. Cünkü yarim saattir, günes bulutlarin ardinda gizliydi. Adam en az enerji harcayarak, yasamdan kopmamaya calisiyordu. Kaslarini calistirmaya yetmeyecekti enerjisi, ama yasamaya devam etmesi icin dalmamaliydi o derin uykuya, belki dusunurse daha az enerji harcayip bir sure daha devam edebilirdi yasamaya. Zorlaniyordu. Galiba sifiri tukettigi yerdeydi adam, vazgecmeyi bilmeliydi yasamdan, derken son derin bir nefes alirken kapidaki hareketlilikle irkildi. Cabuk acin, daha hizli olamaz misiniz, diyen bir kadin sesi, cilingir cagirmisti. Kadinin sesindeki telas ve gozundeki yaslar adamin nefes almasini kolaylastiriyordu. Evet adam simdi daha rahat duyabiliyordu kapida olanlari. Vucuduna enerji vermeye devam ediyordu kadinin gozyaslari ve telasli sesi.. Kapi acilir acilmaz catiya yoneldi kadin. Taniyordu cunku adami, onun dusunmekten korktugu ya da hic dusunme gereksinimi duymadigi kendisini, coktan cozmustu kadin. Ayak sesleri, hizla, kosaradim cikilan merdivenin takirtisi, sakın "ölmüs olma" bagrislariyla, adamin buz tutmus bedeni cozulmeye basladi, gunes bulutlarin ardindan cikti. Yasama tutulu kalmak icin enerjisini son zerresine kadar harcayan adam, huzurla uykuya daldi. Ölüm uykusu degildi bu, yorgunluktu sadece. Ölümden dönmüstü adam, toparlanmak icin derin bir uykuya ihtiyaci vardi vucudunun. Gunler sonra uyandi, etrafinda tum sevdikleri ve tum sevenleri. Anlatti hepsine teker teker kendisini, elinde olmadigini soyledi, bunlari soylemek imkansizdi bir zamanlar onun icin ama artik degismisti. Derin bir nefes aldi sonra adam, hayati boyunca hic bu kadar keyif almamisti yedigi bir yemekten, evet artik onun da enerjisi glikozdu her insan gibi. Yorgunluk cokmustu adamin uzerine, yemegi fazla kacirmisti herhalde. Yeni yeni toparlaniyordu hem zaten misafirin kisasi makbuldu. Teker teker gitti herkes. Mutlu ya da mutsuz degildi adam, herseyi ne kadar cok zorlastirdigini dusundu bir an.. Elinde miydi yoksa degil miydi gercekten tum bunlar? Bir cevabi yoktu suan. Cilingir cagiran kadini merak ettiyseniz, o gercek dusuncelerinin, kalici hislerinin zamanla sekillenecegini bilerek, sadece huzurla gülümseyerek uzaklasti oradan, uzaktan izlemisti olan biteni.. Uzaklastikca hizlandi adimlari, sanki arkasindan gelen dusuncelerden kacmak ister gibi ya da onunde gordugu aydinliga bir an once kavusmak ister gibi. Sadece hizla 'Bir Bitis ya da Baslangicin Hikayesi ' nin sonuna dogru yuruyordu kadin, bilmeden ve sadece hizla..
sirinaydin
0 notes
Text
Seven kadin
Bizim hikayemiz filmlerdeki gibi basladi aslinda. Bundan 1.5-2 yil once ben kendisinin kardesi dedigi kisiyle konusuyodum o da o siralar beni begeniyomus 2-3 hafta gecti aradan okulun bahcesine indik toren var diye ben üşümüstüm bu bana hirkasini verdi ben üşümim diye o her ne kadar ben üşümüyorum dediysede üşüyodu belliydi. O hirka bende 3-4 gun kaldi o bahaneyle konusmaya basladik biz bundan oncesinde benimde bi kac kez dikkatimi cekiyodu kendisi sonra bizim siniftan biriyle konuştuğunu ogrenince kendimi cektim evet cektim ama sonra onlarida ayirdim biz konuşmaya basladik 1-2 hafta sonra bu beni yanina cagardi beraber oturduk sonra daha cikmiyoken bizim ellerimiz yanlislikla birbirine değdi o an işte o an ona tamamiyle aşık olmustum cunku o an basimdan kaynar sular döküldü icimde kelebekler uçuşmaya basladi kalbim yerinden cikicak gibi atiyodu bide o an göz göze gelisimiz kopardi beni tamamiyle ona teslim oluyodum sanki. Sonra sevgili olduk biz hersey cok guzeldi bulusuyoduk egleniyoduk hep yan yanaydik karı- koca gibiydik dost gibiydik bagliydik birbirimize birbirimize sarilmadan öpmeden duramiyoduk ve hic ayrilmadik onunla. diodum o zamanlar iste ben bu adama cok güveniyorum beni yari yolda birakmaz çünkü seviyodu beni kiskaniyodu sahipleniyodu gozlerime bakiyodu hediye aliyodu elimi tutuyodu ve hic birakmiyodu. 2-3 ay sonra biz ilk defa öpüştük o cok istiyodu onu opmemi bende istiyodum ama daha once kimseyi opmemistim bilmiyodum ve ilk öpücegim kisinin ozel olmasini istiyodum ve oyle oldu o benim icin cok özeldi cok degerliydi ailem oldu benim ve hersey o gunden sonra başlamisti .artik onu tamamiyle benimsedim kokusunu, avuçlarini, tenini tamamiyle sahiplendim. Ve o gunden sonra bütün yollar ona çikmaya başlamisti. Ve ben gercekden aşık olmustum ona herşey cok guzel gidiyordu sürekli beraberdik tam 1 yil boyunca dünyanın en mutlu insaniydim diyebilirim. Ona her gün daha cok aşık oluyordum.1 yilin sonlarina doğru çok ani bir şekilde değişti bana soguk davranmaya baslamisti takmiyordu umursamiyordu aylarca devam etti. Ben her seferinde sorunu anlatmasini istedim bana dedigi tek şey ' birşey yok ' . Kendisi bitiremiyordu bitirmem icin elinden geleni yapiyordu bende daha fazla dayanamadim 'bitti 'dedim o da kabul etti aylarca bekledigi birşeydi sonucta..bende bitti dememle bitmedi tabikide ondan sonra hiç bir şey iyi olmadi bana soguk davranmasina bile hasret kaldim sürekli nerde hata yaptigimi düşündüm durmadan. Belki gec olmustu ama farkina varmistim herseyinn.. Onun bana seni istemiyorum demesi.. Evlenicegim kadin sen degilsin demesi.. Senden kaçarak yasicam demesi.. Ona yalvardigim hâlde defalarca özür diledigim hâlde soz verdigim yeminler ettigim hâlde gitmesii.. Evet beni istemedigini gosteriyodu artik canimin yanmasini istedigini de soylemisti artik heleki baskasiyla konusmasi tamamiyle yikti beni mahvetti her gece kahroldum ben yemeden icmeden kesildim insanlardan uzaklastim kimseyi gormedi gözüm çünkü onu ariyodu.. Bir zamanlar herseyim olan insan o kadar yabanciydi ki. Asla bilmedi neler yasadigimi anlatmak istedim dinlemek istemedi. Ve ben ondan 1 gün bile olsa umudumu kesmedimm. Kime anlatsam kiminle konusmaya çalışsam dedikleri tek şey boşver, üzülme, umursama.. kimse nasil yapicagmi soylemedi kimseyi alamadim yerine hic kimse bana o olamazdi ben hayatimda ilk defa aşık oldum söküp atamadim kalbimden hâla ilk günkü gibi hisseddiyorum. Ondan sonra cok sey yasadim hayatimin en zor gunleriydi onsuzluk ve onun beni bu durumda yapayalniz birakmasini kaldiramadim. bizim resmimizi cikartip bana vermisti sevgililer gününde o resmimize sarilip sabaha kadar ağladigimi sonra yorulup uyuya kaldiğimi hatirliyorum. Kisacasi cok sevdim ben defalarca terslemesine rağmen pes etmeden gittim ona her seferinde birşey bulup istemedi gurur yapmadim asla. Tek meselede gece basimi yastiga koydugumda ben elimden geleni yaptim diyebilmekdi. Evet ben elimden gelenin fazlasini yaptim defalarca yazdim yalvardim onun sevdiği şeyleri yaptim sevdigi seyleri giydim ama olmadi..Size aşkın tarifini yapamam ama dünyanın en güzel ve en kötü şeyi diyebilirim. Bu yazdiklarimi ona kac kez soyledim ama o hâla beni mutlu goruyodu sanki daha cok uzulmemi istiyo gibiydi. Demek istedigim gerçekten aşık olursaniz birine asla vazgecmeyin her gün daha cok sevin gururu hic dusunmeyin icinizden nasil geliyosa oyle yapin.. Bunlari yaparkende sadece bir gun gidebilecegi ihtimalini unutmayin. Ben unuttum.. Gidince anladimm.. Keşke gitmeseydi çünkü onunla yaşicam daha cok hayallerim vardi.. En büyük hayallerimden biriside yanimdan hic ayrilmamasiydi ya yanimda olsun konusmasin benle bakmasin bana dokunmasin bana ama yanimda olsun buna bile razıyım. Onu görünce dayanamiyorum her gün kokusunu özlüyorum cok alismistim kokusuna ve hep boynundan öperdim onu, bilmiyoduki orasi benim yuvam,evim,nefesim.. Ve ilk defa ondan bu kadar ayri kaldim 2 ay bu 2 ay benim icin hic kolay gecmedi. Evet benim hatalarim, yanlislarim yüzünden gitti. onu cok sevmem cok kiskanmam kisitlamamdan sıkılmismidir acaba? O bir kizin adini agzina aldiginda yada bi kiza gülümsediginde benim dunyam basima yikiliyodu. Bunu nasil ifade ederler bilmiyorum guvensizlik değil di ama bu, kiskanmakdi hatta bunun dahada ilerisi cok sevmek ve sahiplenmek bide korku baskasina gitme korkusu onu kaybetme korkusu.. Onu kendime ve aileme layik göruyorum efendi duruşu, gülüşü, ağır konuşması, dogru konusmasi, saygisi, cok yemek yemesi, ve pes etmeden calişmasi babami etkiliyebilicek bi ozelliklerdi bunlar. onu o damatligin icinde hayal ediyodum hep şuan bile oyle gördüm onu ve istemsizce gulumsedim. Bende kendimi onlarin ailesine uygun goruyorum buyuklerime saygida asla kusur etmem aile baglarim kuvvetli onun ailesi benim ailem hic biseyden ayirmam onlari olurda eger gürkan la olmazsak yinede onun ailesinin basimin üstünde yerleri var. Kendi gibi aileside cok sicak kanli insanlar ablasi heleki aklima geldikce mesaj atarim ablasina konusurum benim bi ablam ve abim yok onun ablasini ablam gibi gördüm. Ben onu cok seviyorum hani sözde derler ya onun icin canimi veririm diye ben o sözün arkasindayim çünkü onun icin yapamicam sey yok. Bi erkek ona herşeyi verebilecek bi kadin ister. ve ben ona herseyi vermeye hazirim aslinda. kadin ile erkegin arasinda bir çekim gucu oldugu soylenir ve ben bu gucu hic zayiflatmicam . ben erkeğim icin kendimi feda ederim. Onu mutlu etmeye calisarak bende mutlu olurum. Ben ona siradan bi iliski yasatmak istemiyorum. Onunda hayallerinde vardir bi iliski ve istedigi bi evlilik. Aslinda onun hayallerini gerceklestirebilecegime inaniyodum. Herşey icin bitmiş denilemez aslında her insan hata yapar ve affeddilir o affetmesede kader var alın yazisi var benim kaderim o biliyorum bunu ve onun icin herseye ragmen bekliyorum onu. Şuan beni sevmesede istemesede bir gün isticek bundan eminim. çünkü onu benim kadar sevebilecek birini asla bulamicak. Benim gibi bakani benim gibi öpeni benim gibi sahipleneni aricak durucak ve pes edip bana gelicek. Biliyomusunuz benim en büyük acım onun gidişi. Ve cok özlüyorum onu elimde degil bu özlemin sınırı. Ben bunlari haketmedim ama bu kadar aciyi bu kadar gozyaslarini, bu gidişi bu bitişi haketmedim. Başka erkeklerin kollarina emanet edilmeyi, başka erkekleri sevmek zorunda kalmayi hak etmedim. Ben başka erkekleri haketmedim. Ben bi tek bizi hak ettim ne kadar ugrassamda bir araya getiremedigimiz bizi. simdi sen söyle ilkim bize bunu neden yaptin. Bu kelimelerimin hic biri anlamsiz gelmesin size çünkü icinde en buyuk sevdam ve en büyük acım var. Bana AŞK dendiginde aklima ilk gelen şey o ve yaşattiklari güzel anilar. Eger bir gun donerse bana mutluluğa adim adim gidelim ve her adimda onun adı olsun. Ve son olarak şunu bilsin. Ben hala onu cok seviyorum, ölünceye kadar da sevicem, sonsuza dek onu sevicem ve hep onu tek yaşaticam bu kalpte bi umutla beklicem onu hic bikmadan nefes aldigim surece sadece o olucak onu cok seviyorum.
2 notes
·
View notes
Note
Tamam işte kombinasyon olarak pizzayı burger kadar taşıyamıyor o kombinasyonlar. Bu arada pizza daha doyurucu bir yemek. Burgerin yarısında tıkanıyorsan sen hiçbir pizzayı bitiremiyorsun o zaman :D Yemesi zor olan burgerler aşırı malzemeli karışık kuruşuk olanlar. Ama onun dışında iyi burger zaten bikaç malzemeli ve soslu olur. İkiye de böldürdüğünde yemesi gayet basit. Zaten yemeklerin büyük bir çoğunluğu geldiğinde yenmelidir. Çoğu top tier yemeklerde öyledir. Sonradan ısıtıp yemezsin. Pizzayı sonradan ısıtıp yiyebiliyorsun diye o onu diğerlerinden daha iyi yapmıyor..
farkli kategorilerde + almasi rakiplerinin onune geciriyor. yemek sadece o anki isirikta zevk verecek bir sey olarak gorulmemeli sonrasi da onemli, reflu yapacaksa dunyanin en guzel yiyecegi kotudur mesela.
ve cok gurme ovulen hamburger denedim mlsf ekmegi pofidik olanlarindan basik olanlarina hepsini yemesi hem zordu hem yarisinda tikadi buyuk hamburgerler beni. bu benimle alakali bi sorun olabilir lakin zaten burda oznel konusuyoruz.
6 notes
·
View notes
Text
ROMA
Tarihin mistik kokusunu içinize çekin. Bir şehir düşünün ara sokaklarının bile bin yıllık tarihi olsun. Roma’ya ilk kez gelenlerin hissedeceği ilk şey şehrin kocaman bir Açıkhava müzesi olduğudur. Hiç beklemediğiniz yerlerden çıkan geçmişinin izleriyle her sokağıyla sizi büyüleyebilir.
18 Mart 2016 Cuma akşami Flumicio havaalanina Alitalia firmasina ait ucagimiz inis yapti. Buradan terminallerin hemen onunden kalkan ve Termini’ye giden otobuslere bindik. kisibaşi 4 euro gibi bir ucretle 40 dk gibi bir surede hedefimize ulastik. Otelimizi şehri yürüyerek gezebilmek adına merkezi olarak düşündüğümüz Termini’ye yakın seçmiştik. Terminiden oteimiz La Reggie de Pronciple arasi yaklasik 600 mt mesafede ve otel tarihi operanin karsisinda. Tarihi bir binanin 1. Kati. Bina o kadar eski ki girisi devasa bir kapi zamaninda at arabalarinin gecebilecegi genislikte planlanmis mukemmel bir yapi. İcerisinde en az 50 senelik demir parmaklıklı bir asansor bulunuyor. Başta bizi korkutsa da asansör otelde en etkilendiğimiz şeylerden biri oluyor.
Odamiz biraz kasvetli ancak sirin ve temiz. Ardindan uzerimizi degistirerek disari atiyoruz kendimizi. İlk gece performansimiz 15 bin adim kadar. Via Cavir caddesini kesfediyoruz, bir tiyatro cikisi izledikleri oyunu tartışan şık Romalilara rastlıyoruz.
Saat geç olduğu ve yorgun oldugumuz için otelimize dinlenmek uzere geciyoruz.
İlk gun erkenden kalkiyoruz aslinda isteyerek degil yan odamizdaki 2-3 yaslarindaki bebeginin sesi uyandiriyor bizi. Bina çok eski ve ses yalıtımı mükemmel değil ne yazık ki ancak bu bizi rahatsız etmiyor. Bu tarz gezilerde aradığımız konfor yada lüks değil şehirle insanlarla iç içe olmak.
İlk gun zorunlu olarak Termini çevresindeki seyyar satıcıların oluşturduğu küçük pazara uğruyoruz. Çünkü neyi nasıl yapıcagımızı planlarken yanıma spor ayakkabı almayı unutmuşum. Ancak bu hiç sorun olmuyor seyyar ayakkabicilardan 15 euroya gayet rahat bir ayakkabi aliyoruz:)
Biz şehirde 3gün geçireceğimiz için kişibaşı 36 EURO olan 3 günlük Romapass alıyoruz. Bununla 2 müze ve tüm toplu taşıma araçları sınırsız olarak ücretsiz. Aslında metro ve otobüse cok fazla ihtiyaç duyucagımızı düşünmedik ancak gitmeden araştırdığımız kadarıyla Colosseum’a girişte sıra beklemekten kurtulmak için bu karta ihtiyacımız varmış.Zira önündeki sırayı gördükten sonra ne kadar dogru bir karar verdiğimizi anlıyoruz.
Collesseum daha içine girmeden heybetiyle bizi büyülüyor. İnsan görür görmez yapılışını ve aktif olarak kullanıldıgı zamanları düşünürken buluyor kendini. Hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse: Kolezyum gladyatörlerin dövüşmesi ve halkın eğlenmesi için bir arena olarak planlanarak MS 72 yılında yapılmaya başlanmış ve 8 yılda tamamlanmış.Adını girişinde bulunan İmparator Neron’un heykelinden (Colossus of Nero) almaktadır. Ancak depremler sonrasında heykel ve anıt yapının büyük bir kısmı yıkılmış , yok olmuştur. Buna rağmen Roma’nın en bilinen ve ziyaret edilen simgelerinden biri olduğunu girişindeki sonu gelmez kuyruğu görünce daha net anlamak mümkün.
Hemen sonrasinda yanindaki Roma foruma geliyoruz. Burası antik Roma’nın merkezi denebilir. Ticaret ,ibadet ve adalet merkezi bu forumda bulunmaktaymış. Gezerken başınızı çevirdiğiniz her yanda antik bir eser görerek ilerliyorsunuz ve bu zamanda yolculuk hissi yaratıyor.
Havanında sıcak ve güneşli olmasıyla bu iki yer nerdeyse tum enerjimizi aliyor. Sonrasinda biraz dinlenmek ve akşam için enerji toplamak uzere otele gecip uyuyoruz. Aksam 8 gibi tekrar disari atiyoruz kendimizi. Hedefimizde Trevi Çesmesi ,Spagna meydani ve de İspanyol merdivenleri var.Otelimizin konumu dolayısıyla bunların hepsine yürüyerek ulaşabilicek durumdayız.
Trevi cesmesi yani bizim bildiğimiz adıyla ask cesmesi. Trevi üç yol demek aslında burada üç yolun keşismesine ithafen bu isim verilmiş.Hikayesinin İmparator Augustus zamanında su arayan askerlere bir kadinin su bulmasi efsanesine dayandığı iddia ediliyor. Roma’daki en bğyğk Barok dönemi eseriymiş aynı zamanda. Deniz tanrısı Poseidon heykeli gücünü gösterircesine büyük ve heybetli. Çeşme gündüz apayrı bir güzellikte olmasına rağmen akşam ışık gösterileri ile büyüleyici bir hal oluyor. Bu hali de mutlaka görülmeli.
Çeşmenin hemen yan taraftaki tarihi dondurmacidan dondurmamizi alip yürüyerek Spagna Meydanına ve İspanyol merdivenlerine doğru geçiyoruz. Roma’da bulundugumuz süre boyunca neredeyse her gördüğümüz dondurmacıdan dondurma aldık. Tadı kötü olana da rastlamadık diyebiliriz.
Burdan Spagna Meydanina geciyoruz. ispanyol merdivenleri adini meydanda bulunan ispanyol buyukelciliginden aliyor. Daha cok genclerin ugrak mekani biz gittiğimizde de çok canlı ve kıpırtılıydı.Roma’nın diğer meydanları gibi içinde bulunması çok keyifli.
Artik gunun yorgunluğunu atma zamani.
Sabah yine erken uyaniyoruz. Ama oda değiştirdiğimiz için avludaki portakal ağacı bahçesine bakan bir odada kuş sesleriyle uyanıyoruz bu sefer. Eski binaların pek çogunda bu tarz içinde küçük bir botanik parkı bulunan avlular varmış.Bahçenin manzarası ve binanın mimarisi tek kelime ile harika.
Pazar gunu ilk hedefimizde Barberini sarayi var.
Roma halen buyuk bazi ailelerin elinde . Borges, barberini, medici bu ailelerden birkaci. Barberini sarayi cok guzel gorulesi biyer yaklasik 2 saat iceride kalmisiz. En etkileyici seyler. Agaclarinuzerlerine resim yapilmis tabletler hz isayi singeleyen2000 yillik eskilikte.
Ve mukemmel devasa salonu. O kadar buyukki nutkumuz tutuluyor. Butun bir tavani resimlerle dolu daha oncekeri duvarlarinda heykeller de varmis. Zaten burayi rafael tasarlamis olaganustu biryer.
Buradan meshur makarnaci spagna meydanindaki Pastaficioya geciyoruz. Pastaficio spagna meydaninda ispanyol merdivenlerini sirtiniza aldiginizda hemen kersinizdaki caddenin 2-3 sol paralelindeki cadede. Zaten onundeki kuyruktan da anlasilabilir. Burdan makarnalarimizi alarak (kisibasi 5euro) spagnadanbir koseye cokuyoruz. Karnimizi doyurduktan sonra soradaki hedefimiz del popolo meydani var. Meydannin hemen arkasinda villa borges var. Biz de buradan gecerek.
Pizza navonaya geciyoruz. Bu meydandaki dondurmaci tam 200 yillik. Kocaman dondurmalar aliyoruz o kadar buyukki nerdeyse yemesi bile 30 dk aliyor. Devasa dondurma 6 euro.
Bu meydanda yine unlu heykel 4 irmak cesmesi var. Dunyadaki 4 buyuk nehirleri simgeliyor. Birisi tiber digeri nil bir digeri amazon. Bir heykel dikkatimizi cekiyor. Gozleri ortulu siyahlara atfedilmis.
Burada epey oyalandiktan sonra hedefte republica meydani var. Republica meydani musolinin balkon konusmasi yaptigi ve onunde ilk italyan krali victor emanuelin atinda olan bir heykeli mevcut. Musolinonitalyanlaron cogu tarafindan sevilen bir kisiymiş. balkon konusmasini yaptigi meydanda idam edilmis. Bu yizden italyanlar pek sevmiyorlar birayi. Meydanin yine hemen arkasinda bir tarih yatiyor antik bir kose forum. Neredeyse her meydanda 4 bin yillik dikilitslar var. Misirdan getirmisler.
Artik dinlenmek uzere otelimize donuyoruz.
Aksam yemegimiz icin oteden ayriliyoruz saat 21:00 gibi piazza navonadaki pizzeriacilardan birine oturuyoruz burada pizzamiz ve sarabimizi yudumluyoruz. 2 buyuk pizza ve bir buyuk sarap bize 38 euroya mal oluyor. Pizza 8 euro sarap 22 euro. Bahsisimizide birakarak mutlu bir sekilde otele geri donuyoruz.
Son gunumuz vatikan icin. 4 saat sira bekleyerek iceri girebiliyoruz. Artik cok bitkin durumdayiz ama vatikan muhtesem.
Davut heykeli, bronz heykel, bahceleri, resimler dolu odalari , devasa halilara yapilmis muhtesem resimler, heykeller, vatikan meydani ve saint sapel hepside degiyir dogrusu.
Zuccını ball kabak
0 notes