#yarın akşama görüşürüz
Explore tagged Tumblr posts
depresyonguzeliyim · 4 days ago
Text
Kimi seversen sev eninde sonunda terkedilmiş bir halde olursun.
7 notes · View notes
alexay76 · 1 year ago
Text
Almanyadan Tatile Gelen Bakire Kuzenim
Selam 31’ci arkadaşlar. Geçen hafta benden 3 yaş büyük kuzenim Elif ablayla önce nasıl yakınlaştığımızı, sonra da onu nasıl çatır çatır siktiğimi paylaşmak istiyorum. Benim kuzen baba tarafından akrabadır ve ben ona hep abla diye hitap ederdim. En son 2 sene önce Almanya’dan İstanbula geldiler, ama birlikte fazla vakit geçirme imkanımız olmamıştı. Benim kuzen, yani Elif abla, bekar, sarışın, beyaz tenli, 1.55 boyunda falan, ama boyuna göre memeleri ve götü muhteşemdir. Almanya’da yetiştiğinden giyimi falan çok rahattır ve adamın devamlı sikini kaldırır.
Daha önceki gelişlerinde (ben 20 yaşındayken), evde güreş numarasıyla bir defa beni boşaltmıştı. Elif abla beni devamlı tahrik edici şeyler yapıyordu. Banyodan çoğu zaman havlusu sarılı veya iç çamaşırlarıyla çıkardı ve benim onu görmemi sağlardı. Bazen, “Omuzum ağrıyor…” diyerek kendisine masaj yaptırırdı ve resmen önümde Orgazm olurdu. Çoğu zaman benim yarak onun sırtına dayanırdı, sonra da ben doğru 31’e tuvalete. Elif ablayla sohbetlerimizde, hoşlandığı erkek tipi olarak neredeyse beni tarif ederdi hep. Elif ablanın annesi hatta bir keresinde bana ‘Damat’ falan demişti yıllar önce.
Elif ablalar bu son gelişlerinde, onları karşılamaya havaalanına ben de gittim. Elif abla annesiyle beraber önden gelmişler, diğerleri 1 hafta sonra geleceklermiş. Elif ablayı uzaktan bir gördüm, anında sikim kazık gibi oldu, ne yapacağımı şaşırdım, tam bir Avrupalı olmuş. Teni yine bembeyaz, vücut hatları harika, saçlar sapsarı. O da beni görünce çok sevindi. İlk bana sarıldı ve sarılmasıyla benim kalkık sikimin göbeğine değmesi bir oldu, farketmemesi imkansızdı. Neyse arabaya binip eve geldik, ama benim gözüm hep onda. Elif abla, “Yarın denize gidelim Arda, çok özledim!” dedi. Annesi de onayladı…
Ertesi gün Elif abla, annesi ve ben, denize gittik. Yolda her şey normaldi. Elif abla ve ben kumsaldaki kabinlere soyunmaya gittik. Yan yana kabinlerde ben şortumu, o da bikinisini giydi ve çıktık. Tanrım o ne biçim bir göt, ne biçim memeler. Sikim kalkmaya başladı, ne yapacağımı şaşırdım, elimdeki eşyaları önüme tuttum hemen, ama gözlerim Elif ablanın vücudunda. Elif abla, “Ne oldu, bakakaldın, çok mu beğendin?” dedi. “Yok, şeyy… bembeyazsın abla, ona baktım…” dedim. Elif abla da, “Ne yapalım Almanya’da böyle güneş yok ki yanalım. Bir koca da bulamadık senin gibi yakışıklı, kalalım Türkiye’de!” dedi, biraz gülüştük, sonra annesinin yanına gittik. Annesi, “Oooo damat, nerede kaldınız?” dedi. Ben şaşırdım ama duymamazlıktan geldim. Elif abla hemen annesine Almanca birşeyler söyledi, oturduk. Annesi Elif ablaya güneş kremi sürdü. Biraz güneşlendik. Sonra Elif abla bana, “Hadi denize girelim Arda!” dedi.
Denizde biraz yüzdük, ama birbirimize fazla yaklaşmıyorduk. Denizden çıktık, sonra annesi biraz yüzdü çıktı. Kumsalda oturup sohbet ederken Elif ablanın annesi birilerini gördü, konuşmaya başladılar, Almanya’ya gitmeden önce çok samimi oldukları komşularıymış, 35 senedir hiç görmemişler birbirlerini. Elif ablanın annesi onların yanına gitti, 10 dakika sonra geri geldi, “Akşama evde görüşürüz, ben onlarla gezeceğim.” dedi ve gitti. Biz Elif ablayla baş başa kaldık. Fakat bu Elif ablanın hoşuna gitmişti, bana, “Krem sürsene biraz vücuduma, nar gibi olmayayım güneşin altında!” dedi. Ben kremi elime döktüm ve Elif abla yüz üstü uzandı. O muhteşem göt tam önümdeydi, sikim kazık gibi oldu bir anda. Kremi sırtına sürmeye başlayınca Elif ablanın zevk aldığı bariz belli oluyordu, bikinisinin ipini de çözdü. “Harika, aşağılara, bacaklarıma da sür.” diyordu. Ben her yerine hem masaj yapıyor, hem de mıncıklıyordum.
Bir ara Elif abla hafif hafif titredi, ben anladım ki Orgazm olmuştu. Ama ben ne olacaktım kazık gibi sikle. Elif abla, “Tamam, yeter bu kadar, hadi denize girelim!” dedi. Ben ayağa kalksam önümün çadır kurduğu belli olacaktı, “Abla sen gir, ben geliyorum!” dedim. Anladı herhalde sikimin kalktığını. O suya girince, benim de sikim hafif iner gibi oldu, ben de hemen kalkıp denize girdim. Fakat Elif abla annesi yanımızda olduğu gibi değildi, bana şaka yapıyor, su atıyor, sarılıyor, resmen beni tahrik ediyordu. Suyun onun boyunu geçen yerlerinde sırtıma sarılıyor, memeleri olduğu gibi sırtıma yapışıyordu. Tabi benim sikim yine kazık oldu. Elif abla kalkık sikimi görmüştü bu sefer. “Annem sana neden damat dedi, biliyor musun?” diye sordu. Ben anlamazlıktan gelip, “Ne damadı?” dedim. “Bırak şimdi anlamamış gibi yapmayı! Annem taa yıllar önce benimle senin evlenmemizi istediğini babana söyledi!” dedi. Ben de, “Ama sen benim kardeşim gibisin, böyle bir şey olamaz!” dedim. “Yaaa öyle mi? O yüzden mi sikin kalkıyor bana?” dedi. Ben bir şey diyemedim…
Sırtımdan boynuma tutunurken, bana iyice yapışıp, “Bu halde plaja çıkılmaz!” dedi ve boynuma sarılarak önüme geçti, amını sikime dayadı ve sürttürmeye başladı. Ben 1 dakika geçmeden boşalmaya başladım. Döllerim suyun içinde yüzüyordu. Elif abla gülerek, “Şimdi ödeştik, demin krem sürerken de sen beni boşaltmıştın!” dedi. Hiç konuşmadan sahile çıktık. Elif abla, “Gidelim artık, bu gün yeter.” dedi. Eve gittik ama konuşmuyorduk. Ben eve gidince duş alıp üzerimi değişip dışarı çıktım, Elif abla evde kaldı. Ben eve gece geldim ve uyudum.
Öğlene doğru uyandığımda evde kimsenin olmadığını gördüm. Fakat 15 dakika sonra Elif abla geldi eve. Sabah denize girmiş, annesi yine o komşularını görmüş onlarla gitmiş. Yüzerken kolunu ağrıtmış aynı zamanda, Ahhlaya, Offlaya duşa girdi. Duştan öıktıktan sonra da yanıma geldi oturdu, “Arda şu omuzum çok ağırıyor, biraz masaj yapsana!” dedi. Ben başladım yine masaja. Sırtının omuzuyla birleştiği yeri ovmaya başladım. Fakat üzerinde atlet tarzı bir body vardı ve masaj yapamıyordum. Elif abla, “Dur şunu çıkarayım…” dedi ve bir çırpıda çıkarttı, sütyenle kaldı. Benim yarak yine kazık oldu. Biraz daha ovdum, “Yeter mi bu kadar?” dedim. Elif abla da, “Dur, daha yeni başladık! Önce sırtıma, sonra da bacaklarıma masaj yapacaksın daha, her yerim tutulmuş!” dedi. Ben de sırtına masaja başladım, ama masaj gibi değilde okşar gibi, mıncıklar gibi yapmaya başladım. Çok hoşuna gittiği belliydi. Elini arkaya attı ve sütyeninin kopçasını açtı, “Böyle daha rahat olur!” dedi…
Ben artık zıvanadan çıktım, yanlardan memelerini bile ellemeye başladım. “Bacaklarımı da…” dedi. Altında zaten kısa bir etek vardı, bacaklarını mıncıklamaya başladım. Elif abla birden, “Arda beni istiyor musun?” dedi. Ben önce cevap vermedim, sonra yüzünü bana döndü ve “Bu son şansın, istiyor musun, istemiyor musun?” dedi. Zaten o dönünce gözlerim memelerine kilitlenmişti, cevap vermeden yumuldum memelerine. Ama nasıl yalayıp emiyorum. Elimi de amına attım, okşamaya başladım. Hemen tangasını çıkarttım, ben de sikimi çıkartım ve amına hizaladım. Elif ablanın amı sulanmıştı, benim yarak ta demir gibiydi. Ama Elif ablanın yüzüne baktığımda bir tedirginlik vardı. “Ne oldu?” dedim. “Ben hiç yapmadım!” dedi. Şaşırmıştım, bu yaşta, hem de Almanya gibi yerde.
Ben kararsız bir halde dururken, Elif abla, “Yapmadım ama seni istiyorum, hemen şimdi istiyorum! Hadi!” dedi. Ben önce sikimin kafasını amının deliğine sürttürerek deliği biraz açtım ve kafasını soktum. Elif abla sikimin kafasını sokmamla ince bir çığlık attı ve sonra kendini bana öyle bir ittirdi ki, kendini bana resmen bozdurdu ve bu sefer sağlam bir çığlık attı ve gözleri yaşardı, “Artık seninim!” dedi. Ben de, “Daha değil…” dedim ve bu sefer ben amına yavaş yavaş girip çıkmaya başladım. Ama fazla dayanamadım ve Elif ablanın içine döllerimi öyle bir fışkırttım ki, sikim amının içinde olmasına rağmen amının kenarlarından kanla karışık döller akmaya başladı. Ben içine boşalırken o da Orgazm olmaya başladı ve deli gibi titriyordu. Birbirimize sarılıp öylece 2 dakika falan kaldık. Sonra ben sikimi Elif ablanın amından dışarı çıkarttım. Duşa gidecektim. O da amını eliyle kapatarak duşa geldi…
Amından kanla karışık akan dölleri yıkadı, ben de sikimi yıkadım. Ama benim sikim hiç inmemişti, kazık gibi duruyordu. Ben bu sefer Elif ablayı odama götürdüm. Yatağa yatırdım ve bacaklarını açtım ve bir seferde dibine kadar kökledim. Elif abla öyle bir Ahhladı ki, ben daha da tahrik oldum ve amına pompalamaya devam ettim. 2-3 dakika geçmeden Elif abla beni kendine kenetledi ve tırnaklarını sırtıma geçirdi, şiddetli bir Orgazm yaşıyordu. Ama ben daha da hızlandım, Elif ablayı komple zıplatıyordum. Onun Orgazmı bitmeye yakın tam beni sıkmayı bırakırken, bu sefer ben ona öyle bir sarıldım ve tekrar amına fışkırmaya başladım…
Sikim amının içinde inene kadar durdu. Sonra tekrar duşa gittim ve yıkandım. Elif abla yanıma geldi, o da yıkandı, ama ayakta zor duruyordu. Hem kızlığı gitmişti, hem de benim ağırlığım altında ezilmişti, yorgun olması normaldi. Duştan çıkınca Elif ablanın odasına gittik. Yatakta biraz öpüştük. “Benimle evlenmek zorunda değilsin, ben seni, sen de beni arzuluyordun, beraber olduk o kadar!” dedi. Ben de sordum, “Peki şimdiye kadar niye kimseyle yapmadın?” dedim. Elif abla, “Belki bir gün seninle evleniriz diye, ben sana çocukluktan beri aşığım salak!!!” dedi. Biraz içim burkuldu, ama ben sadece Elif ablayı sikmek istiyordum, evlenmek değil. Ne yapayım, aşksız evliliğe karşıyım ben.
Elif ablayla annesi sikiştiğimiz akşam tartışıyorlardı, yarı Almanca yarı Türkçe. Annesi anlamış Elif ablanın kendini birine siktirdiğini, ama bunun ben olduğumu bilmiyordu. O günden beri Elif ablayla nerede yalnız kalırsak sikişiyoruz. Hele bir kez denizin içinde, annesinin karşısında siktim Elif ablayı, ne heyecandı ama. Tatilleri bitene kadar böyle gider. Elif abla bana aşık, bunu artık daha fazla hissediyorum. Belli ki Elif ablanın içinde halen bir umut ta var benle ilgili. Ama onunla evlenmem, aşk olmadan olmaz…
97 notes · View notes
bendeliyimhanimefendi · 9 months ago
Text
Bu arada yarın aktif olamam büyük ihtimalle akşama kadar yokum hicbir internet tumblri açmıyor neden bilmiyorum. sizi seviyorum akşam görüşürüz 🤍🤍
6 notes · View notes
morkedisblog · 2 years ago
Text
muhalefet yenilgi şaşkınlığını üzerinden atabildi gine oyunu satanlara kırgınım adam elekritrik su yok bizi azarlıyorlar ama gine Erdoğan diyor diğerinin traktörüne haciz gelmiş muhalefete küfrediyor derin devlet rantını düşünüp bu dangalakları ayaklandırırım düşüncesiyle mi oylarımızı çalıyor ama unutmayın ülkede rant kavgasına fethullah bile dayanamadı ki siz kim oluyorsunuz yarım akıllı halka güvenmeyin öyle konuştuklarına bakmayın suriyeliler gibi sizi satarlar mhp zaten tetikçi kazanmadığı oylarla 50 vekil koydu meclise herkesi tehdit ediyor iktidar kandil edirne imralı mı hizbullah mı kimle işbirliği yapsa onunla dans ediyorlar çünkü halk arasındaki söylentiye göre elleri mahkum muş video belge meselesi buna ayrı ayrı habersiz vaadler verilen usa ingiltere rus gizli servisleri de katılınca sadat milis kuvveti halk düşmanı eee akıllı Chp bir teklifle iktidara destek vereceklerle ittifak yaptı hepsinin fetö geçmişi var onlar da dön hocam deyip ağlayan fethullahın önünde diz çöken pensilvaniada foto çektiren akp'nin kolları bunlara sandık verirsen oyları satarlar kaldı feytöcüyü de iletişim şalamayası yaparsan senin de bizim de oylarımız uçar böyle ortada kirli 1 seçim ve vatanını ranta satmış kişiler varken kızgınlığıma rağmen kaybetsek de doğru olanı yaptım vatanına değil baykara/cengiz/kolin/limaka cemaâtlere mafyaya hizmet eden derinler oylarımı kaydırdılar deme zevkim olacak KILIÇDAROĞLU GİNE NASIL 1.Cİ SEÇİMDE OYLARI BOŞA GİTMEYİP ÇALINDIYSA GİNE ÇALINIR AMA ZAMANIN GERÇEKLERİ ORTAYA KOYMA HER YANLIŞIN BEDELİNİ ÖDETME ÖZELLİĞİ VARDIR!Yazmazsam merâk etmeyin ya tutuklanmış ya vurulmuş belki uzun zamandır aklıma düşen intiharı yapmışımdır bunlar olmazsa yarın hava kötüyse öğlen üzeri iyiyse akşama doğru görüşürüz bu arada şaşkın damatın kulağı çekildi herhalde CB olma hırsı geçmez de biraz sustu seçim gecesi sabaha kadar gizli reklam yaptırdı gine 100/50+1 alamadılar söyleyeyim arkandakilere güvenme seni başkan yapmayacaklar öyle tepeden inme olmaz ailenin oğulları parti emekçileri varken saltanat olsa da damat dışkapı tokmağıdır babam eniştelerimden bilirim dedem kıçıkırık mirasına dahil etmedi başkan olsa hepten dışlardı hepsini eloğlu eldir demişler😉
0 notes
gercekhikayem · 2 years ago
Text
Evliliğimi bitiren güçler 3
10.02.2017
Avukat araya bir tanıdık sokmuş, davanızı öne alabilirim diye aradı. Ertan ile yazıştık, avukatının hazırladığı anlaşma metnine de yeni tarihe de evet dedi. Ne garip? Haftaya boşanmış oluyorum. Melih ile iki gün boyunca geceleri konuştuk. Bu akşam bizimkileri havaalanından yolcu etmek için Sabiha Gökçende tüm aile bir aradaydık. Önceden anlaştığımız gibi Melih ile soğuk bir merhabalaşma. Vizem olmadığım için gidemedim ama çok isterdim Figen, eşi ve özellikle Melih ile Almanya’ya gitmeyi. Melih bir iki güne dönerim görüşürüz diye mesaj attı inince. Bu ilişkiyi ve hayatımız bir düzene koymak lazım. Daha resmen boşanmadan iki erkek ile seviştim.
BENİM NOTUM
Ne doğru yazmış, resmen karım iken boynuzu takmıştı bana. Sinirim Melihten çok Tolga puştuna. Bir şekilde hesabını sorarım ona. Hem sinirliyim hem de okurken sikim kalkmış durumda. Garip duygular. Nedense karımın anlattıklarını bir yabancının anıları gibi okuyorum. Beni rahatlatan ne olursa olsun onun da beni sevdiğini, evliliğimiz için çabaladığını anlatması. Üzen ise bakire olarak evlendiğim karımın içinde seks için sınır tanımaz bir kadın yattığını fark etmem.
15.02.2017
Günler ne çabuk ilerledi. İşimdeki yeni düzen, annemin evine yerleşmem, her günümün kitap okuyarak ve hayatıma daha resmen boşanmadan giren erkekler ile telefon konuşmaları veya mesajlaşmalar ile geçmesi. Anlaşmalı boşanma olduğundan ikimizin de mahkemede olması gerekiyormuş. Basit bir selamlaşma naber nasılsın dışında konuşmadık. Karar beş on güne yazılır, resmen bitti dedi avukat. Adliyeye yakın bir kafede bir saat bomboş oturdum. Annem hiç durmadan konuştu durdu yine, sonunda dayanamadım bağırdım. Sevgilin ile mutlu olacaksın diye benim hayatımın içine sıçma dedim. Sen istediğini yaşa ama bana karışma artık dedim. Ne inkar edebildi ne de bana bağırabildi. Eve dönmek istemedim, büroya uğradım. Zafer  çay içelim dedi, açım deyince öğle yemeğine çıktık. Tam temiz taşra insanı. Kendini sıfırdan geliştirmiş. Rahatladım yanında. Hafif hafif asılmasını görmezden geldim. Hadi evine gidelim desem yüzü ne olurdu acaba sorusu aklıma takılınca Tolga’ya mesaj attım. Mahkeme kararı yazılana kadar resmen evliymişim, evli kadın ile yatmak ister misin hemen? Sadece bir saat sonra odasındaki kanepede bacaklarımı aralamış tavana bakıyor nefesimi toplamaya çalıyordum. Önce dili ile amımın içini dışına çıkarmış ve sonra kanepede önce kucağında sonra bacaklarımı tam açarak sikmişti. Yine en fazla yirmi dakika sürmüştü, odasına girmem ve ikimizin de birer orgazm yaşaması. Melih’in sikini ve sevişmesini daha çok sevdim.  Kısa sürede iki farklı erkeğin dölleriyle tanışan amımı yıkayıp ayrıldım. Bir şeyler düzene girene kadar doğum kontrol haplarına başlamam iyi oldu. Annem ile konuşmadan akşam yemeği yedik. Melih’in iş toplantıları nedeniyle Avusturya’ya da geçecek olması İstanbul seyahatimi haftaya attı. Zafer yarın da yemek yesek mi demiş, yiyelim Zafer senle de yiyelim.  Bir de en komiği Tolga ve Melih'ten gelen Sevgililer Günü hediyelerini saklama telaşı oldu.
09.03.2017
Yine zaman aktı geçti. Zafer ile sessiz uzun yürüyüş aşamasına geçtik. Herhalde bir aya elimi de tutacak. Çok gülüyorum bu duruma. Özellikle birazdan Melih’in arabası ile beni almaya geleceğini ve yarın akşama kadar onda kalacağımı düşününce. Sana bir sabah sevişmesi borcum var yazmıştı. Evet Melih'i ve güzel sevişmesini özledim. Banyoda kadınlığıma ılık su tutarak boşaltmak bir erkeğin yerini tabii ki tutmuyor. Tolga ile yaşadığım ilişkinin adı neyse bitti benim için.
11.03.2017
Melih söz verdiği gibi borcunu çok güzel ödedi. Önce güzel bir yerde rakı içip balık yedik. Sonra doğrudan evine gittik. Bir gökdelenin üst katlarında çok modern bir ev. O kadar güzel yönlendirdi ki beni. Hiç seks sözcüğü geçmeden, seni çok özledim ile başladı. İzninle ben bir duş alayım ile sana da bornoz takımı çıkardım ile devam etti. On beş dakika içinde yatak odasında idik, bir iki dakika içinde de bacaklarımı katlamış, bal damlıyor sanki sözleri ile dilini içime sokmuştu. Hayatımda yattığım en rahat en geniş yatakta, parfümü çıldırtan yakışıklı bir erkek. Bu bile orgazmın yarısı. Am dudaklarım böyle güzel sakince yenilmemiş sonra dil ile ezilmemişti hiç. Bızırımı dili ile titrettiğinde bir parmağı içimde diğeri göt deliğim üzerinde idi. Kimse böyle sakin böyle çıldırtarak yalamamıştı beni.
Dur diye yalvarmasam veya vücudum dayansa saatlerce yalayacak sanki. Orgazm inlemelerimi dudakları amımdayken bekledi. Sonra o dudaklar dudaklarım ile buluştu. Üzerimde iken kalın siki içime girdi, birbirimize sarılı yavaş yavaş seviştik. Sakin sakin arada küçük pozisyon değişiklikleri ile sikmesi sürdü.  Hızlandığında aklım başından gidiyordu. Sonra o da sakinliyordu, dinlenmek ister gibi. Yazarken düşündüm genç değil, üç dört posta sikecek olmadığından gücünü etkili kullanıyordu. Beni kucağına aldığında ise ikimiz de dayanamadık. Ben zaten yalanırken boşalmamdan sonra hep bir zevk denizindeydim. Kucağına oturunca göğüs uçlarımı emen erkeğe tamamen kendimi bıraktım. Yine kına gecesinden o gün aklına takılan göğüslerimden bahsederek yaladı. Kalın siki zaten içimi germiş, amımın her noktası zonkluyordu. O da oturur pozisyona geldiğinde boynumu emmeye başladı. Parmakları kalçalarımı ezerken, kalçalarımı ben hareket ettirerek istediğimi almaya çalıştım. Yapışmıştık birbirimize. Önce onun boşalmasını hissettim. İçimdeki sik kıpırdamaya lavlarını bırakmaya başladı. Dişleri boynuma hafifçe battı. Kalçalarımdaki eller iyice sıktı, iki parmağı arka deliğimi iyice gerdi. Bu baskı ve sıcaklığa ben de dayanamadım. İkimizi de tüketen karşılıklı orgazmı dudaklarımıza saldırarak kutladık. Kendimi temizleyip yatağa döndüğümde giyinmeme izin vermedi. Çırılçıplak olarak güçlü bir erkek ile saten çarşaflarda uykuya dalmak harika bir duygu imiş.
Sabah hayatımdaki en değişik sevişmelerden birini yaşadım. Geceyi kaşık pozisyonunda geçirmiştik. Bir eli göğsümü tutuyordu gece boyu. Sabah kocamdan da bildiğim sabah ereksiyonuna uyandım. Kalın aleti kalçalarımı delecek gibiydi. Daha çok sokuldum. Göğsümü daha sıkı kavradı. Uyandı mı güzellik diye fısıldadı. Galiba dedim. Sikini iyice kalçalarımın arasına bastırdı. Hala ıslak bu deyip güldü. Daha tam uyunamamıştım ama göğsümü okşayan parmaklar göğüs uçlarımı ortaya çıkarmıştı. Bunu söyleyen de o oldu. Hımmm göğüsler de kabarmış diyerek dudakları omzumda gezindi. Eli amımı okşamak için aşağıya indiğinde bir süredir amıma sürten sikin başını da içime bastırmış oldu. Sabah sabah kalın bir sik başının içime girmesi uyku halinden çıkardı. Kaşık pozisyonunu bozmadan yavaş yavaş içime yerleşti kalın sik. İçimin bu kadar dolu dolu olması nasıl da güzel. Dün geceki gibi değil, hiç konuşmadan belini yavaş yavaş oynatarak sikini içimde gezdirdi dakikalarca. Dudakları sırtımda eli göğüs uçlarımda. İkimizin de inlemelerinin artması uyku halinden çıkmamız kalça hareketlerinin hızlanması ile oldu. Elleri göğsümü ezerken siki içimi iyice genişletti. Sonrası terden birbirimize yapışana kadar vücutlarımız tek parça hareket ederek aynı pozisyonda sikti beni. Ne kadar uzun siktiğini ertesi gün anlayabildim. Am dudaklarım sürtünmeden kızarmış tahriş olmuştu. Bu kadar yavaş ve sakin sikerken bile sikini içimde öyle değişik açılara sokuyor ki tam bir orgazmın sarhoşluğu geçerken başka birinin dalgasına kapılıyordum. Benim çırpınışlarım sürerken içimden çıktı, hiç konuşmadan sikini ağzıma dayadı. Döllerinin tadını çok seviyorum bu adamın. Ağzımdan bir iki damla boğazıma kayarken geri çekilip kendini tekrar uykuya bıraktı.
BENİM NOTUM
Araları atlıyorum demiştim. Melih ile düzenli hafta sonu buluşmaları ve sevişmeleri sürmüş. Arada Melih atlayıp gelmiş, orman içine park edip bile sevişmişler. Sevişmelerini çok güzeldi, rüyadayım sanki gibi tanımlamalar ile kısa geçmiş. Hele Melih'in döllerini yuttuğu zamanlarda tatlı idi bugün biraz ekşi idi notları koymuş ki sanki yemek tadımcısı kaltak. Arada da saf Zafer ile flörtleşmeyi kendine öğle akşam yemekleri ısmarlatmayı ihmal etmemiş orospu. Öğle Melih'in döllerini yuttuğu ağzı ile akşam yemeğinde Zafer'in karşısında şiir sohbetleri yapmış. Melih puştu bazen sadece ağzını sikip İstanbul'a geri dönmüş. Asıl sorun baldızın hamilelik haberi ile başlamış.
15.06.2017
Kardeşim iki ay önce sadece bana söylediği hamilelik haberini Türkiye'ye tatile gelecekler herkes bilsin diye aileye de haber verdi nihayet. Melih ile iki gün önce konuşurken dede oluyorsun esprime gülmedi. Hayatımda bir bebeğin yeri yok, karımın ikinci çocuk ısrarlarına bile karşıydım cümlesinin nereye gittiği belli idi. Belki bir hayali bitirmenin vakti geldi. Melih ile bir geleceğimin olması mümkün değil. Bir aile kurup çocuk sahibi olacağım adam Melih değil kesinlikle. Yine de hayatımdan bir çırpıda silip atacağım bir adam da değil. Yaşadığım aşk değil ama sevmiyorum da diyemem. Hele doya doya yaşadığım bedenimi bitiren orgazmlar. Bu hafta sonu kaçta geliyorsun demesine aslında biraz daha az mı buluşsak demem üzerine uzun uzun konuştuk. Anlayışla karşıladı, ah ne hoş bir adam ya. Kapım sana her zaman açık diye kapattı telefonu. Kapısı ve yatağı. Ben da yatağına ihtiyacım olacağını biliyorum. Bir yandan da Zafer konuyu sevgiye, aşka getirmiş doğrudan geleceğe beraber yürüyelim mi gibi cümleler kuruyor. Daha boşanalı dört ay oldu Zafer bana süre ver dedim. Bunu hayır olarak almıyorum dedi. Offf hayır diyemiyorum bu saf temiz adama, ne kadar ortak yönümüz var. Bir de işe yanımda başladı diye bana hocam demeyi kesse :)) Kardeşimin hamilelik haberinde bile annelik sana da çok yakışır demesi. Melih ise çocuk lafını duyunca gereksiz bir sinir yaşamıştı.
10.09.2017
Melih ile görüşmeyeli üç ayı geçti. Fırtına gibi geçen bir altı yedi aydı. Sen ilk aşkın ile evlen, sonra bir anda boşan ve iki farklı erkek ile birlikte ol. Üçüncüsü hazırda beklesin. Şimdi daha sakin her şey. Seks dahil. Tolga'nın ve Melih'in yemek davetlerine hayır dedim. İkisi de geceyi yatakta bitirmek için çağırmışlardı. Zafer'e de biraz ağırdan alalım deyince sadece arada çay kahve için bir araya geliyoruz. Bak en son görüşmede elimi tuttu yürürken bu önemli gelişmeyi de atlamayayım. Her buluşmamız rahatlatıyor beni. Kafamdaki taşralı imajı yıkılsa tam güvenerek hayatı paylaşacak bir adam. Canım sevişmeyi özledi ama öyle aman aman birisi gelse de hemen sikse diye de yanmıyor içim. Reklamcı kızlardan ikisi beraber tatile kaçalım diyor. Belki Mikonos veya Budva fena olmaz.
20.09.2017
Fena olmadı gerçekten. Günlerdir yazamıyorum. Yaşadıklarım gerçek miydi, tüm bunları bilerek ve isteyerek ben mi yaptım bilemiyorum. Biri benim ile yaşıt diğeri bizden iki yaş küçük üç kız Budva'ya uçtuk. Harika koylar, güzel bir otel, şaraplar, yemekler. Çok pahalı da değil. İlk aksiyonu daha ikinci gecemizde küçük olanımız yaşadı. Otelin barında canlı müzik eşliğinde dans ederken ona asılan yakışıklı bir Hırvat ile ortadan kayboldu. Bize asılan iki İtalyan ise yakışıklı esmer adamlardı ama ikimiz de yırtık tipler olmadığımızdan dans sürtünmeleri ve gece bizi odalarına atmak için uğraşırken yaşanan kısa öpüşmeler dışında bir şey yaşanmadı. Kızı kahvaltıda görebildik bir daha. Önce kızdık, merak ettik çünkü kaltağı. Kahvaltı boyunca da Hırvat'ın nasıl harika bir erkek olduğunu dinledik.  Sünnetsiz şekli bir garip geldi ama verdiği zevk farklı değil diye sürdü geyiğimiz. Bizim İtalyanlar ile bir şey yaşamamamıza kızdı.
Biz de İtalyanlar ile yaşamadık ama iki gece sonra Almanlar ile yaşadık :) Geldiğimiz günden beri hafif hafif konuşmaya çalışan bir gruptular, dört erkek üç kadın. İçlerinden birinin eski sevgilisi Türkmüş. Önce akşam yemeği için masalarına davet ettiler üçümüzü de. Sevgilisi Türk olan Lars bana diğer bekar erkek de arkadaşıma yazmaya başladı. Ufaklık Hırvat sevgilisi ortaya çıkınca peşine takılıp gitmişti bile. Çat pat Türkçe İngilizce muhabbetimiz sürerken masada kimse kalmamış biz de otelin barındaki canlı müziğe akmıştık. Kısa sürede çift çift de ayrılmıştık. Niyetler belli. Türk kadınlarının göğüslerini daha çok seviyorum diye atak yapıp aşk hayatımı sorgularken ben de pası vermiştim. Kocamdan yedi ay evvel boşandım, kafamı dağıtmak için tatildeyim. Aklımı karıştıran geçen sabahki sünnetsiz penis muhabbeti idi aslında. Melih sonrası hayatımda seks yok, bir tane de sünnetsiz yesem kim bilecek. Hem istiyorum hem de kızım kabak çekirdeği gibi açıldın bir anda diye kendime kızıyorum. Lars da tam filmlerdeki Alman subaylar gibi bir tip. Yakışıklı, benden yirmi santim uzun, 190 filan vardır. Kalın kollu mavi gözlü beyaz tenli bir adam. Herkes birer ikişer dağıldı çekingenliğim yüzünden en son masada biz kaldık. Anladığım kadarı ile boş kalan oda bizimkisi diğer kızlar erkeklerin odalarına gitti. Son bir tekiladan sonra hazır olduğumu düşündüm ve bir süredir dizimin üstünde duran elini tuttum. Kafamı çevirince de dudaklarıma yapıştı. Güzel ve hayatımda olmadığı kadar şehvetli öpüşen bir erkek. Dili çözülmüştü odaya gidene kadar durmadan Almanca bir şeyler anlattı. İçeri girer girmez de saldırıya geçti. Tek parça elbisem ile yatağa devrildik. Dudaklarımı emerken hiç Alman yarağı yedin mi diye fısıldıyordu. Hayır deyince de hafif doğrulup pantolonundan çıkardığı sikini elime verdi dizlerinin üstünde ağız hizama kadar geldi.
Sünnetsiz sikin ilk görünüşü garip geldi ama ağzıma girip çıkınca başı dışarı çıktı ve pek fark kalmadı sünnetliden. Farkı uzunluğu ve hacmi. Gördüğüm üç sikten de açık renk başı mantar gibi. Gövdesi de uzun diğer erkeklerimden. Ben sikinin başını emerken eli çamaşırımı ayırıp amımı keşfe çıkmıştı. Keşif demek yanlış. İki parmak öyle sert ve güzel kaydı ki içime elimdeki uzun siki iyice sıktım. Boşalan ağzıma amımdan çıkardığı parmaklarını soktu emdirdi sonra yine üzerime eğilip dudaklarımı öperken tek parça elbisemi üzerimden çekti aldı. Bir anda ters çevirip kalçama bir tokat attı. Çamaşırmı çekiştirerek kafasını iki deliğime birden gömdü. Geçmişteki üç erkekten de daha sert dil darbeleri ve arada kalçalarımı dişleyerek saldırdı. İlk defa arka deliğimin çevresine ve üstüne değen dil önce tedirgin etti sonra kendimi saldım. Dili ve dudakları amımı ve arka deliğimi sertçe dolaştı. Parmağı amıma girerken diğer parmağı arka deliğime baskı yaptı. Türkler yapmıyor buradan dedi. Yapmadım hiç dedim. Daha hızlı yalamaya başladı am dudakları bir parmağı rahatlıkla diğer deliğime biraz battı. Bızırımı ne kolay buldu. Parmaklaları da içimde hızlanınca kalçamı suratına bastıra bastıra boşaldım. Bir daha karşılaşmayacağım bir erkeğin önünde utanmaya sıkılmaya ne gerek var?
Belimi biraz doğrultup arkamda yerini aldığında bu uzun ve hacimli siki yeme zamanı gelmişti. Mantar başı arka deliğime değince olmaz dedim, tamam biliyorum dedi. Sikinin sıcak başı iki deliğim arasında gezindi her ikisine de baskı yapıp sokmadı beni çıldırtmak ister gibi. Sonra amıma bir yerleşti ki aman diye bağırdım. Hiç böylesini yememiştim derler ya. Bağırmama aldırış etmeden iki kolumu geri çekerek yataktan havalandırdı ve hızını hiç kesmeden içime saplamaya başladı. Saplama diyorum ben bu hızda bu sertlikte hiç sikilmemişim o gece anladım. Amım  bayram ederken geri çekilen kollarım omuzlarımı ağrıtıyordu. Daha öncekiler sevişme imiş, içinde sevgi aşk varmış. Bu tam hayvanca bir sikişti. Bir an duraksayıp sırt üstü çevirdi beni ve daha nefeslenemeden bu sefer bacaklarımı omzuna alarak soktu içime. Koca elleri göğsümü sıkıp arada parmağını emdirirken temposu düşmeden piston gibi sokuyordu içime. Göğsümü sıkması da sıkma değil, kopartır gibi çekiştirme. Yine de zevk alıyordum. Odadaki sesler ikimizden çıkıyor olamaz. Üzerime abandıkça altında katlandım. Hızı azalacağına artınca da önce nefessiz kaldım sonra kendi sesime şaşarak bağıra çağıra boşaldım. Hayatımdaki en sesli orgazmdı. Göğsünü itekleyince üzerimdeki ağırlığını azalttı bacaklarımı V şeklinde açarak sikmesini sürdürdü. Am dudaklarım şişkinlikten sızlamaya başlamıştı artık. Amına boşalayım mı demesine hayır cevabım ile içimden çıktı. Yine üstüme eğilip sikini iki göğüs arama soktu. Boynumu tutarak da başını ağzıma.  Ağzıma gelen ilk fışkırma ile kendime geldi kalanları çeneme, dudaklarıma ve boynuma aktı. Kendini geri attı. Öyle nefes nefese kaldık bir süre. Ne utanıyorum ne de çekiniyorum. Gerçek katıksız seks buymuş demek. Hiç böyle iliklerime kadar boşalmamıştım. Çenemden süzülen döller yeni tanıdığım bir erkeğe ait ama hiç garip gelmiyordu. Sadece yine Melih geldi aklıma. Onunkiler gibi tatlısına denk gelmedim.
Duşa girdim, kurulanırken o da geldi. Üzerimden bornozu atıp çıplak bedenime sarıldı. Boynumu öperken götünü de sikmek istiyorum gitme dedi. Hiç yapmadım, seninki de büyük diye itiraz ettim. Bunu derken bir parmağı da arka deliğime baskı yapıyordu. Lütfen dedi tekrar. İçimdeki korku meraktan baskın çıktı, olmaz dedim. Arka deliğime baskı yapan parmağı kolayca yeni yıkanmış hala nemli amıma girdi. Kocaman eli ile göğsümü kavradı. Tüm bunları büyük banyo aynası önünde yaparken aynadan gözlerimin içine bakıyordu. Amımdan çıkan parmağını bana bakarak yaladı ve tekrar arka deliğime bastırdı. Bu sefer biraz içime battı parmağı. Amını sikerken parmağım da götüne girsin mi dedi yarım bir Türkçe ile. Gözlerinin içine baktım sadece. Aynadaki görüntüm beni bile azdırmıştı. Daha önce seviştiğim erkeklerin ellerinden taşan büyük göğsümü tek eliyle kolaylıkla kavramış eziyordu. Arkamdaki parmak eli ile sikini amıma yerleştirmek için çıktı. Yine içimi genişleterek siki yerleşti. Bu sefer sakince sikerken boştaki elinin bir parmağı hafif hafif arka deliğime girdi. Parmağı çıkmadan siki hızlanınca karnım soğuk mermere çarpmaya başladı. İçeri geçelim dedim.
Yatağa benden önce uzanıp üstüne çağırdı. Dikilmiş sikinin üstüne otururken hayır hayır ters dedi. Hiç böyle sikilmemiştim. Kalçamı ona dönüp sıcak sikini kendim hizalayarak oturdum. Nedeni belli oldu. Hafifçe beni itti ve kalçalarımı araladı. Bir parmağı bu sefer daha derin olarak arka deliğimde idi. Acımıyor arkam sadece garip. Amım koca siki ile tam dolu iken içimde garip bir yere dokunan bir parmak daha olması. Sanki içim daha da ıslanıyor hatta köpürüyordu. Gözlerimi kapadım dizlerinden güç alarak sikin üstünde hareket etmeye başladım. Ne güzel sevişmede tempoyu kendinin ayarlaması. Boşalmaya başladığım parmağı canımı yakar gibi oldu. Elini itekleyip hareketsiz orgazmın geçmesini bekledim. Benimle bekledi. Sonra dört ayak üstüne getirip yine o sert temposu ve hızı ile ara vermeden sikti. Yabancı birinin haber vermeden içime bıraktığı sıcak döllerin azgınlığı ile tekrar boşaldım. Telefon sesine uyandığımda kızlar kapıdayız diye bağırıyordu. Sabah olmuş. Zorlukla uyandırıp kovdum odadan. Önünde sallanan sünnetsiz iri sik günlerce aklımda kaldı:)) Evet son bir yılda kocam dahil dört erkek ile beraber oldum. Hayat boyu kim ile sevişirsin deseler bu Alman'ı söylerim. İçimi dışıma çıkardı herif.
Bir de aklımda kalan o gün arayıp arkadaşının da beni istemesi ve üçlü sevişme teklif etmesi idi. Korkudan tüm kızlar geceyi odada geçirmemizdi. Denese miydik acaba?
23.10.2017
İşten çıktığımda kapıda bekleyen Melih'in arabası idi. Sanki onu bekliyormuşum gibi bindim. Yarım saat sonra ise bir AVM otoparkında arabasının arka koltuğunda sikini içime sokmuştu. Hiç doğru düzgün konuşmadan sadece birbirimize saldırarak süren sevişmede, yaşadığım ikinci orgazmın sarhoşluğu sırasında dölleri içimi doldurdu. Evden yüz metre ötede arabasından inerken çamaşırımın ağında yoğun bir ıslaklık vardı. Eve girer girmez kontrol ettim, dölleri imiş. Sözde bu akşam Zafer ile yemek yiyecektim. Yediğim şeye bak.
02.12.2017
Uçaktayım. Yanımda Melih. Daha doğrusu kardeşimin kayınpederi. O yeni doğan torununu ben de yeğenimi görmeye gidiyoruz. Yoksa niye yan yana gelelim :)) Havaalanına kadar araba ile Zafer bıraktı. Arabadan inerken seni özleyeceğim diye sarıldı ve dudağımın kenarına bir ergen öpücüğü kondurdu. Bu adam çok rahatlatıyor beni. Bir süredir aklımda Zafer ile de sevişmek nasıl olur sorusu var? Zafer ile bir şey başlarsa sonu evlilik olur gibi. Yeniden evlenmek için erken değil mi?
--- gercekhikayeciniz.blogspot.com adresinden daha iyi bir formatta ve buradan daha önce hikayeleri takip edebilirsiniz----------
100 notes · View notes
beklenengunes · 5 years ago
Text
boşluklar içinde sek sek oynar gibi.. ama insanlar dostum, insanlar insanla oyun oynar gibi! anlaşılması güç lügatları.. ya deliren benim, yada insanlar..
hani benden bir teselli istiyordun ya.. şu ucuz dünyada bağrına taş basıp susmanın, tüm insanlık tarihi boyunca verilen en zor savaşlardan biri olduğunu söyleyebilirim sana.
hikayem oldukça karışık. mazlumun âhı yine göklerde, zalimin yüzüne taktığı merhamet maskesi iğne gibi batıyor vicdanıma. sen sustukça herkes susacak. hatalı olanlar gövde gösterisi yapıyorlar sokaklarda.. yine bir pazarlama, yine bir safsata!
bazen öyle gidesim geliyor ki, bu fazla sulamak çürümüş çiçekler gibi olan insanlardan. tıpkı senin gidişin gibi bir gidiş istiyorum..
hatırlıyor musun o günü? "yarın görüşürüz" diyip ayrılarak gidişini, ertesi gün kapını çalınca gördüğüm boş kasedi.. önünde de "hoşça kal" diyişini.. daha birbirimize "merhaba" bile diyememişken "hoşça kal" diyerek gitmek neydi? hoşça kalamadım.. herkes biliyor. sen de bil.
* * *
"Bir şafaktan, bir şafağa
Bir akşamdan, bir akşama
Merhaba demeden daha
Bu gitmeler gitmek değil"
2 notes · View notes
mustafaokutan · 5 years ago
Photo
Tumblr media
@guldanersoy -Unniiiii! Ohh çok şükür, derse girmeden seni buldum. Tüm sınıf arkadaşlarım, kurs bitimi Sinchon’da Karaoke yapmaya gidecekler. Lütfen unniiii, ben de gideyim. -Tamam, Ececiğim. Git ama kuralları biliyorsun! -Hiç, unutur muyum? Bir, telefon hep açık olacak, istediğin an ulaşacaksın. İki, hava kararmadan evde olacağım. Üç, Alkol ve sigara yok. -Bianhe (Üzgünüm) canım. Sana ajummalar (yaşlı teyze) gibi davranmak istemiyorum ama annenin şartları böyle. Arasso? (Anladın mı?) -Arasso, (Anladım) kençana, (sorun yok, iyiyim) unni. -Akşama görüşürüz öyleyse. -Anniyeong, unniiii. (Görüşürüz abla) Kursta ikinci ayımızı doldurduğumuz için epey bir kelime öğrenmiş, artık kısa cümleler kurabiliyor ve elimizden geldiğince kendi aramızda Korece konuşmaya çalışıyorduk. Ece, neredeyse Siyam ikizleri gibi olduğu Japon arkadaşı Natsuki ile kol kola sınıfına giderken biz, kafeteryada sohbetimize devam etmeye başladık. -Yeni hocamız nasıl biri olacak acaba? Yarın için sabırsızlanıyorum, diye heyecanla sordu, Özbek arkadaşım Feruza. -Offf! Nereden çıktı şimdi bu yeni hoca işi? Buna zor alıştık. Umarım hem başarılı, hem esprili bir hoca olur. Bayan Kim gibi biriyse yine sıkıcı dersler bizi bekliyor demektir. Ertesi gün sınıfta toplanmış, heyecanla yeni hocanın gelmesini beklerken dersin başlama saati girdiği anda kapı sert bir şekilde açıldı ve içeriye Kore dramalarındaki aktörlere benzeyen bir civan girdi. Tüm sınıf ağzımız açık, şaşkınlık içinde beklerken, -Merhaba, gençler! Ben, yeni öğretmeniniz, Shin Yong, dedi. On erkek ve beş kızdan oluşan sınıfta hala çıt çıkmıyordu. Hepimizin dili tutulmuş, karşımızdaki yakışıklı yüzü izlemenin keyfini çıkarıyorduk. Yani, ben öyle yapıyordum. "Bayan Kim, çok özür dilerim ama izin alıp kursa ara verdiğiniz için çok mutluyum. Eğer siz gitmeseydiniz, ben cennetten gelen bu güzelliği nasıl keşfedebilirdim?" -Merhaba, orada kimse var mı acaba? Diye, uzaklardan yankılanan bir sesle kendime geldim. -Haa? Kim? diye cevap vermeye çalışırken, heyecandan çeneme dayadığım kolum masanın kenarından düşünce aynı anda sınıfta bir gülme krizi koptu. Şu an muhtemelen hocanın gözünde, daha ilk tanışmada tescilli şapşal konumuna oturdum https://www.instagram.com/p/B2-O2WepB2x/?igshid=1cbg8emju53le
0 notes
mina-i · 7 years ago
Text
galip hoca’yı geçmiş zaman kipinde yazmak çok tuhaf.
galip hoca’ya dersin son günü veda etmedim. diğer öğrencilerle birlikte hep beraber kayıt işleri’nin oradaki merdivenlere geldik, hoca’yla her zaman ayrıldığımız yerdi, yarın görüşecekmişiz gibi ayrıldık. ya veda etmeyi unuttum, bugün son gündü geri dönsem mi diye düşündüm, ama hoca da yorulmuştu bir an önce evine gitmek istiyordu, neyse dedim, yine görüşürüz nasıl olsa, hoca da vedaları çok umursamıyor. son görüşüm oymuş. keşke geri dönüp yakalasaydım. keşke ona son bir kez sarılsaydım.
keşke galip hoca’yla ikimizin tek olduğu bir tek resim çektirseydim. keşke albümlerini imzalatsaydım. galip hoca’yı kaybetmenin bize öğrettikleri bunlar oldu. hiçbir şeyi ertelememek gerek. bir dahaki dönem yaparız diye bırakmamak gerek.
beş buçuk yıl erasmus dönemim hariç galip hoca’nın derslerine her hafta gittim. eski öğrencilerinin anlattığı garip gizemli öfkeli hallerini hiç görmedik biz. şeker gibi pamuk gibi bir adamdı. bize çok sinirlendiğini hiç görmedik. karmaşık bir geçmişi olduğunu, babasını nasıl kaybettiğini, oğuz aral’ı, kemancı’yı, içeri girip çıktığını, birkaç hastane macerasını bilirdik. çok zor çetrefilli bir geçmişi olduğunu genel hatlarıyla bilirdik. ama bizim gördüğümüz galip hoca hep sevecen, çok tatlı, şeker gibi bir insandı.
kapısı herkese açıktı. başka okullardan, mesleklerden, liseli, ortaokullu çocuklardan öğrencisi olmak isteyenleri geri çevirmezdi, hepimiz aynıydık onun için. hepimize öğrenci diye seslenirdi. (gerçekten bireysel olarak da öyle seslenirdi: merhaba öğrenci, görüşürüz öğrenci...) kim ne öğrenmek istiyorsa onu öğretirdi. elinde ne varsa paylaşırdı. bazen öğrenciler bir kitap isterdi. küçücük, sırtı hafif kambur bir adamdı galip hoca, kocaman, ağır bir kitabı çantasında zorlana zorlana bebek yokuşunu tırmanıp getirirdi. öğrencilerin yüzüne bakmadan bu kitapları geri verdiği olurdu, çok söylenmezdi, sonraki sefere yine istenirse yine getirirdi, kitapları kaybolurdu, ödünç alan kişi sonra geri getirmeyi unutur ortadan kaybolurdu, galip hoca yine de isteyene getirmekten vazgeçmezdi.
a3 kağıt dergiye çizdiği ebatlara büyük geldiği için kenardan kestiklerinin artanını toplu halde bize getirir, 300 gram ‘şöhler’ bulunmuyor artık bunları iyi kullanın derdi. kendi bir defadan fazla bir tarama ucunu kullanmazdı, bu tarama uçlarını toplar temizler bize dağıtırdı. tarama sapım eskimişti, kendisine gelen çok güzel bir tarama sapını bana verdi. çizgiroman için doğru dürüst kırtasiye alışverişi yapmadım ben o dersi aldığım sürece. dolmakalemim kırılmıştı, çok üzgündüm. ertesi hafta gidip bana lamy domakalem aldı, birden getirip önüme koydu. fırça getirmek istiyordu, yük olmamak için hatırlatmıyorduk. mürekkebim azalınca zeynep mürekkebin var mı bak çok güzel mürekkep getirdim simsiyah dedi, şişemi doldurdu. bunun şişesine baksana ikinci dünya savaşı’ndan kalma, hitler almanyası döneminde imal edilmiş dedi, şaşkınlıkla heyecanla bakakaldım. bir hafta buna inanmaya devam ettim, meğer beni keklemiş, yahu sen ona cidden inandın mı diye çok güldü. pelikan markaymış mürekkep meğer.
garip garip şeyler söyleyip bizi inandırmayı çok severdi. çoğuna kanardık, çünkü zaten o kadar garip bir çevresi ve hayatı vardı, o kadar acayip şeyler biliyordu ve o kadar inandırıcı konuşuyordu ki neyin gerçek neyin şaka olduğunu ayırt etmek çok zordu. siz de çok safsınız der gülerdi. her dönem başında yeni öğrencileri dönem sonunda sizi bir sınav yapacağım diye başlayan bir paragraflık konuşmasıyla korkuturdu. bu sınavda sizden bir sirk çizmenizi istiycem. sirki kuş bakışı çizeceksiniz, bir yandan akrobatlar değişik karışık hareketler yaparken bir taraftan yerde filler, köpekler, aslanlar, palyaçolar bir sürü performans sergileyecekler. çadırın içinde seyircilerin de her birini tek tek çizmenizi istiycem, çoluk, çocuk, kadın, erkek, en az [büyük bir sayı verirdi] seyirci olacak ve her biri de farklı bir şekilde oturup yiyip içecekler. bütün bunları perspektifini de çok güzel vererek çizmenizi istiycem, çizemezseniz kalacaksınız. bazı öğrenciler bu dersten yıllarca kaldığı için mezun olamıyor, mesela şurada oturan öğrencim yedi yıldır bu dersten kaldığı için mezun olamadı hala geliyor [genelde eski asistanı alper’e işaret ederdi.] hoca bütün bunları söylerken ilk defa gelen öğrencilerin yüzünde bir dehşet ifadesi oluşurdu ve korka korka küçük seslerle peki hocam bunu yapamazsak bizi farklı bir ödevle geçiremez misiniz gibi sorular sorarladı. aslında sınav mınav yoktu, hiçbir şey yapmasa da bütün herkes dersten geçerdi.
bizi korur kollar, bizim için endişelenirdi. başarılarımızla övünür, çevresindekilere öğrencileriyle hava atardı. bir yerde haksızlığa uğrayacağımızı düşünüyorsa durmadan uyarır, söylenir dururdu. iyi çizdiğimizi ama çizimi boşladığımızı düşünüyorsa kızardı. çizimle ilgili işlerimizi unutmazdı, sürekli sorardı. ben onunla ilk tanıştığımda mangaya çok karşıydı, çok endüstriyel buluyordu, seri üretim gibi, yabancılaşılmış bir şey gibi çok ticari geliyordu ona. anatomi derslerinde konu açılmadı, zaten manga ayırt edilmiyordu insan vücudunda. yüz ifadelerine geçtiğimizde yine kızdı. bir iki hafta ikna etmeye uğraştım, sonra baktım olmadı, farklı bir tarz deneyeceğimi söyledim. çok heyecanlandı, hemen önüme bir şeyler koydu, bunlara bak hangisi ilgini çekiyorsa bir şeyler çiz, tarzını bul dedi. hiçbirine elim gitmediğini görünce sonunda sanatta zorlama olmaz, ne yapalım sen manga çiz dedi. başta gönülsüzdü, ondan bir şey öğrenemeyeceğime, sadece sınıfı kullanacağıma inanıyordu, ama sonra aylar yıllar içinde galip hoca’dan ecoline kullanmayı, tarama atmayı, leke atmayı öğrendim. o da manga çizmemi kabullendi, çizgimi giderek daha çok beğendi. hiç sevmediği halde sırf ben ilgileniyorum diye bana kaynak getirdi, bir şeyler önerdi. bu geçtiğimiz son haftalarda bir gün sen niye japonya’ya gitmiyorsun, seni alırlar dedi ciddiyetle. hocam eleştirilerinizde haklı buluyorum sizi, oradaki yaklaşım çok fabrika gibi dedim. burada öyle değil mi sanki dedi.
hala başka bir öğrencisine manga ‘propagandası’ yaptığımı görürse çok kızıyordu, yani mangayı sevmeye başlamış değildi. ama benim için böylesinin daha iyi olduğuna karar verdikten sonra kendi fikirlerini esnetmeye, onaylamasa bile yardımcı olmak için elinden geleni yapmaya açık bir insan olduğunu gözlerimle gördüm beş yıl içinde. bir yerlerde çizmeye başlamamı çok istiyordu.
[sonraki yıllarda her dönem ilk derste bu derste manga çizmenin yasak olduğunu vurgulayıp bütün yeni öğrencileri uyarır, beni parmakla gösterip bir tek bana izin verdiğini söylerdi, bunun için öne sürdüğü sebep de sıklıkla değişirdi, bazen rektör galip hoca’ya ‘zeynep’in manga çizmesine izin vereceksin’ diye baskı yaptığı için, bazen ailem manga mafyası olduğu ve önceki sene sınıfı basıp galip hoca’yı tehdit ettiği için.]
her sene doğum gününü kutlamayı adet edinmiştik. yiyebileceği hafif (tercihen şeftalili) bir pasta alır mum yakar bir şekilde yolunu bulup sınıftan çıkmasını sağlardık. muhtemelen çok da sürpriz olmuyordu, bilmiyorum. her seferinde dersi kaynatmak için bahane aradığımızı, iki hafta üst üste doğumgününü bu yüzden kutladığımızı söylerdi (dersleri çarşamba perşembe günleriydi, 20 nisan’daki doğum günü de bahar tatiline denk gelirse aksamalı ve ayrı ayrı kutlanıyordu). tatlı tatlı söylenir dururdu ama çok mutlu olduğunu görürdük hep. gözlerinin içi gülerdi.
müthiş mütevazi bir insandı. türkiye çizgiromancılığına otuz küsür yıldır damgasını vurmuştu. ama haline bakınca bu adam o adam demezdiniz. ben sanatçı değilim, bana para verin çizerim derdi. samimiyetsiz entelektüellikten sıkılıyordu çünkü. çok sade bir insandı. bir zanaatkar gibiydi. çizgiromancılıkta neler yaptığının farkındaydı, ama bunu gündeme getirip övünmez, kimseye bir şey dayatmazdı. bizim çizgimize karışmazdı. bazen çizdiğimiz bir şeye heyecanlanır, hevesli hevesli gelip bak şunu şöyle yap diye bir kağıda kabataslak bir fikir çizer, hikayedeki bir öğeyle ilgili önerilerde bulunurdu. böyle bana verdiği bir sürü fikir kağıtlarla duruyor elimde. biz bu fikirlere burun kıvırırsak yaptığımızı beğenmese bile sen bilirsin senin çizgin derdi. çok tatlıydı, biz masaya büzülüp çabalarken elinde muzla (şeker hastasıydı) aramızda dolaşır, tek tek ne çizdiğimize bakar, yer yer yanımıza eğilip yorum yapar, dalga geçerdi. yoruluyordu, ama bırakmak istemiyorduk hocayı, saat dörde doğru ne zaman bitireceğiz dersi diye söylenmeye başlardı. hadi yoruldum eve gidicem, daha bu haftanın hikayesini çizmedim, benim de para kazanmam lazım öğrenciler, artık dört buçukta gidelim derdi, mızmızlanıp isyan ederdik, biraz daha süreyi uzatırdı. nazımızı çekerdi. bazen de kendisi bize nazlanırdı, biz de onun nazını çekerdik.
çizerden emekli olmaz, çizen adam hayat boyu çizer dedi hep. ilk yıllar bunu bir övünçle söylüyordu. son aylarda bu cümleye bir esef karıştı gibi geliyor bana. çok yoruluyordu. sabahtan akşama kadar durmadan çiziyordu, usanmıştı biraz. özellikle hortlak ve diğer dergiler kapanıp uykusuz da çizerlere para vermemeye başlayınca büyük stres altına girdi. bize verdiği dersler için ücret almıyordu çünkü. daha elli dokuz yaşındaydı aslında, yaşlı değildi. çok genç kaybettik. ama çok zor bir ömür geçirmişti. zor ve yalnız bir ömür. çizerlikten emekli olmak istiyormuş gibi geliyordu bana ara ara. türkiye’nin son yıllardaki gidişatına da çok endişeleniyordu. kalbi buna mı dayanmadı bilmiyorum.
galip hoca’nın dersi özellikle lisans dönemimde benim için okulda aldığım en önemli dersti. yüksek lisans ve doktorada okulda nefes aldığım, güldüğüm tek yerdi. yüksek lisans tezimi son defa ciltleyip teslim ettiğimde galip hoca’nın yanında dinlendim, son halinin kabul aldığını onun yanında öğrendim. bu ders bana çizgi romancılığı gerçekten yapabileceğimi öğretti, bir çıkış yolu gösterdi, bana ilk büyük umudu bu ders verdi. bölüm derslerimi assam da galip hoca’nın dersini hayati bir şey olmadıkça asmadım. bütün haftam hep bu ders etrafında döndü. eğer ders güzel geçtiyse, galip hoca çizdiğim şeyi beğendiyse, ilgi gösterdiyse, güney’den hisarüstü’ne çıkan yokuşu kuş gibi uçarak çıkardım. eğer bir sorun çıktıysa, mesela ilk aylarda manga yüzünden tartıştıysak, benim için bütün hafta anlamını kaybederdi, omuzlarım çökerdi, ağlamaklı ayağımı sürüyerek dönerdim. bu sadece benim için böyle değildi. galip hoca hepimizin hayatını değiştirdi. hepimizde kocaman izini bıraktı.
gururla göğsüm kabararak söylüyorum ki galip tekin benim hocam, ustamdı. hayatımı değiştirdi.
sizi unutmayacağım hocam. sizi çok özlüyorum.
12 notes · View notes