#yüreğimiz yandı yine
Explore tagged Tumblr posts
Text
Özel: “CHP’yi hesaba katmayanlar kirli hesaplarını bundan sonra iki kere yapsınlar”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin açıklama yaptı. Özel'in konuşmasından bazı satır başları şöyle: "Bugün ağır bir atmosferde grup toplantısı yapıyoruz. Peş peşe acı haberler aldık. İlk şehit haberini aldıktan sonra Menemen'de, Şehit Asteğmen Kubilay'ı anma törenindeydim. Bu ülkeyi kuranlara bir kez daha minnet duygularımızı ifade ettik. İzmir'de şehidimizin ailesiyle bir araya geldik. Şehit babasının söyledikleri şahsım adını Türkiye'yi kuran partinin genel başkanı olmanın gururunu yaşadım. 6 şehidimizin ardından, yine aynı bölgeden 6 şehidimizin haberi daha geldi. Yüreğimiz yandı ve böğrümüze taş oturdu. Hem acıyı yaşadık hem de kahraman ordumuza da milletimize de başsağlığımızı ilettik. Biz her zaman Türk Silahlı Kuvvetleri'nin arkasında olduk, her zaman da onların arkasında olmaya devam edeceğiz. Elbette siyasi partiler takındıkları sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundalar. Birileri bir büyük oyunun, algı operasyonunun da akıl sahibi vicdan sahibi olan her birimize hissettirdiler. Ankara'da birileri alışılmış ezberleri tekrar ettirmekle meşguldüler. Biz 12 askerimizin nasıl şehit olduğunun Meclis'te anlatılmasını, parti gruplarının, Meclis'in, milletimizin bilgilendirilmesini istedik. Farklı farklı bilgiler gelirken bizim bunu istememiz çok normaldi. 12 tane ev gördük, fakir, o fotoğraflara bakarak hepimiz bir şey hissediyorduk. Öncelikle hepimiz dedik ki 3 gün milli yas ilan edilsin, açılışlar, festivaller iptal edilsin ve bu ülke acıda bir araya gelsin. Ama oralı olmadılar. Bu yetkiyi Suudi kralı öldüğünde 3 gün kullandılar. Bu milletin 12 evladı hayatını kaybedince milli yas ilan edecek bir şey görmüyorlar. İkinci 6 şehidimiz geldiğinde Meclis çalışma halindeydi ama yine bilgilendirme yapılmadı. Meclis'te başkanvekili bilgilendirme yapmayıp mikrofonu ilettiler. Bir A4 kağıdının altına imza atalım dediler. Milli yas ilan etmediler, ama bir göreviniz var bu kağıdın altına imza atıp hep beraber kınayacağız dediler. Gerekli bilgilendirme yapılmadan sizin sorumluluğunuza ortak olacak sizi meşrulaştıracak hiçbir belgenin altına imza atmayacağız dedik. Artık sizin istediğiniz kağıtlar üzerine imzalar koyup iktidarın peşinde koşturup, şehitleri bir sonraki habere kadar unutan anlayışla ortaklaşmadık bundan sonra da ortaklaşmayacağız. Dün bütçe konuşmasında CHP'de farklı düşünenler var, iktidar partisiyle birlikte olmak isteyenler var diyenler baksınlar işte grubumuz burada. Nelerle muhatap olduğumuzu biliyoruz, kimseden korkmuyoruz. 1984'ten beri kaç ortak bildiri imzaladık. Sonucunda ne elde ettik, neyi başardık, hala niye annelerin gözü yaşlı, babaların yüreğine taş oturmuş. İnsanlar neden şehit cenazesi geldiğinin cevabını istiyor. CHP'yi hesaba katmayanlar kirli hesaplarını bundan sonra iki kere yapsınlar. 2012'de, 16 şehit vardı. Meclis toplansın dediğimizde AK Parti sözcüsü birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanmaz dedi. Suudi kralına yas ilan etmeyip, Mehmetçiğe yas ilan etmeyenlerin peşine takılacak bir CHP yoktur, olmayacaktır. İktidar demokratik değilse, gücünü mutlaklaştırıp, her geçen gün demokrasiden uzaklaşıp faşizme kayıyorsa iktidara sen niye böyle yapıyorsun denmez. Mikroba neden hastalık yapıyorsun denmez. Sorumluluğumun farkındayım, sorumluluğumuzun farkındayım. CHP onların bildirisine imza koymadı. Biz bu bildiri hazırlanırken, yollayın bildiriyi görelim bile demedik. Dedik ki bu milletin evlatlarının neden şehit edildiği konuşulmadan biz kimseyle ortaklaşmayız dedik. Yalana bak Ömer Çelik bu yalanı atıyor. Tepki geldikten sonra CHP kendi bildirisini imzaladı dediler. Bakın bu bildiri yayınlandıktan hemen sonra Ali Mahir Başarır söz aldı ve bildirimizi satır satır Meclis'te okuduk. 4 partinin bildirisinin okunduğu dakika ile CHP'nin bildirisinin okunduğu dakika aynıdır. İçerik olarak bizim bildirimiz çok daha ciddidir. Onların bildirisi terörü kınarken, bizim bildirimiz terörü lanetlemektedir. Şehit ailelerine sahip çıkmaktadır bizim bildirimiz. Yaptıkları dezenformasyon, ezberleri bozulmuştur. CHP'nin bildirisinde PKK yazmıyormuş, çünkü CHP, PKK diyemezmiş. Askerlerimiz şehit olduğunda attığım bildiride PKK terör örgütü dedim. Sayın Bahçeli PKK'nın adını anmadığımı söyledin, sen öyle bir tweet arıyorsan, işte Recep Tayyip Erdoğan'ın tweeti. Hain arıyorsan burada. Cevap verilmesi gereken sorular vardır: Bu operasyon amacına ulaşmadıysa neden ulaşmadı? Ulaştıysa da neden oradayız? Optik kameralar yetersizse bu teknik olarak neden giderilmemektedir? 15 Temmuz sonrası kapatılan askeri hastanelerin ardından altın saat denilen süreçte bu hastanelerin olmaması ve yaralı askerlerin kurtarılması sürecinde ne kadar etkili olmuştur? Tek bir Mehmetçik hayatını kaybederek oradan gelmesin. Teğmen Ramazan Günay'ın İzmir'deki evini ziyaret ettiği gibi memleketim Manisa'da şehit haberini alınca Enis Budak'ın cenaze namazına gittik. Akhisar Askeri Havalimanı'na gittik. Ailesi, kardeşleriyle birlikte 400'e yakın ailesine mensup yakınlarıyla saatlerce cenazeyi bekledik. Provokasyon bilgisi bize geldi. Özgür Özel gelince slogan atacaksınız dendi. Yöneticilerimize gelen bilgiler var. İsterseniz camiye gelmeyin dediler. Provokasyon olacak diye kendi memleketimde beni sözde itibarsızlaştırmaya kalkacaklar diye gitmezsem oturduğum koltuğun hakkını verememiş olabilir. Gaziantep'te çelengimize saldıran AK Parti'nin aday adayı çıkmışsa teker teker her biri ortaya çıkıyor. Benim üzüntüm, bir şehit cenazesini hepimize yakışır biçimde uğurlayamamış olmaktır. Harekete geçirilen güruhun buna izin vermemesidir. Buna tevessül edenlere yazıklar olsun. Manisa Valisi, Manisa Emniyet Müdürü ve mensuplarına ayrıca hiç üzerlerine düşmezken acılarını yaşamak yerine defalarca arayıp bunu yapanları lanetleyen Budak Ailesi'ne, o koca yürekli insanlara yürekten teşekkür ediyorum. Elazığ'da Sayın Meral Akşener'in gönderdiği çelengi de parçalamışlar. Ortak bildiriye imza attılar o onların da çelengini parçalıyorlar. Biz 28 tane belgeye imza attık. Onlar genel başkanımızı Çubuk'ta linç etmeye çalıştılar. Anıtkabir'de genel başkanımızın elini havada bıraktılar. Genel başkanımızın önüne kurşun koydular. Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli çok iyi politikacı ve çok iyi siyasetçi. Ama bunlar kötü insanlar. İmza atınca CHP birlik ve beraberliğin teminatı demek yok. Seçim sathına girince Kandille bizi montajlat, ama yeri gelince Osman Öcalan'dan mektup okut. Sonra yerli ve milli siyaset. Yere batsın yerliliğin yere batsın milliliğin. Meclis'e giriyorum, basın mensupları mikrofon uzattı, 'Sayın Bahçeli dedi ki CHP ve DEM partiyi dinlemeyeceğim' ne düşünüyorsunuz diye sordular. Muhalefete muhalefet etmeyeceğimi söyledim. Ama Bahçeli HÜDAPAR'ı dinledi. HÜDAPAR genel başkanı MHP sırasına bakarak eyalet sistemi, federasyon ve özerklik tartışılmalıdır dedi. Bunlar HÜDAPAR ile ortaklık yapmadılar mı? Hadi Erdoğan, saysın, rabiayı saysın, tek devlet, tek bayrak, tek milleti saysın. Ağzına geleni söyleyen Devlet Bahçeli hadi çık sen anlat bu sistemin olumlu yanlarını. İttifak ortağınızın söylediği gibi, kimler kimlerle beraber. Bu iktidar herkes bilsin ki devlet değildir. Devletin kanatları iktidarı korumak için değil milleti korumak içindir. Devletin partisi olmaz. Muhalefet iktidarı meşrulaştırmak için değil yetkinin alındığı halk için, millet için yapılır. Biz bize oy verenlerin saraya oy vermediğini biliyoruz. İktidarı o konforlu alanda rahat bırakmayacağız." Kaynak: HİBYA Read the full article
0 notes
Text
BASIN AÇIKLAMASI
Türk Milletinin Başı Sağ Olsun: 12 Kahraman Şehidimize Veda
Bugün, milletimizin yüreği yine acıyla yandı. Ülkemizin her köşesinden yükselen gurur verici şehit haberleriyle yüreğimiz buruk, ama bir o kadar da şükran dolu.
12 kahraman evladımız, vatanımız için canlarını feda etti. Onlar, bu aziz toprakların bekçileriydi, özgürlüğümüzün ve birliğimizin teminatıydı. Yüreklerindeki vatan sevgisiyle, cesaretleriyle, gözlerini kırpmadan vatanları için mücadele ettiler.
Şehitlerimizin ailelerine, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı ve sabır diliyoruz. Bu büyük acıyı yüreklerinde hisseden her birimize sabır ve metanet diliyoruz.
Kahraman şehitlerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyor, emanetlerine sahip çıkmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Onlar için dualarımızı eksik etmeyeceğiz. Ruhları şad olsun
Bölücü terör örgütleri ve terör seviciler şunu hiç bir zaman unutmamalı ki kahraman TÜRK ASKERİ her zaman 20 yaşındadır.
Hızır Uluslararası Arama Kurtarma Derneği olarak bizler terör seviciler gibi selam göndermeyiz Demirtaş'a. Bizler selam gönderirsek ölülerine dirilerine, her gün birine bir gün hepsine layık olduğu yere (cehenneme) göndermeye and içerek selam göndeririz
Yetmez Türk'e dünya yetmez
Dört yön, yedi kıta yetmez
Aya çıksak aya, yetmez!
Güneşi de yakacağız
Taşında gözü olanın
Yurduna mezar kazacağız
Hainin, soysuzun, döneğin
Alnına "vatan" yazacağız
Şiiri ile TÜRK MİLLETİNE başsağlığı diliyorum
Ali GÜRGEN
HIZIR ULUSLARARASI ARAMA KURTARMA DERNEĞİ GENELBAŞKANI
1 note
·
View note
Text
“Ahlak, namus deyince sadece kadından konuşan herkes ahlaksız ve namussuzdur.”
• Frida Kahlo
#pınar gültekin#kadınaşiddetehayır#kadın#yeter#şiddetehayır#dayanılmaz acı#yüreğimiz yandı yine#kadın cinayetlerine dur de!
116 notes
·
View notes
Text
😢😭
Ana yüreklerine ,ocaklarına yine Ateş düştü..😭
Yüreğimiz yandı 😭
Mekanınız cennet olsun.😢😢
7 notes
·
View notes
Text
BİR PANDEMİ ÖYKÜSÜ: YARASA ÇORBASI KISIK ATEŞTE
İyi güzel diyorsun da bu hikâyenin hikâyesi ne? Sonu meçhul ama başı ne? Kapanmak zor, kapana kapanmak daha zor. Bu zamana kadar ne sakladın ki kendine zaten. Evham… Evham, endişe, kaygı iyi değil karantinada. Dinlersen kendini baş edemeyeceğin sesler duyarsın duvarlardan. Hıyarcıklı vebadan tehlikelisi kendini dinlemek. Karantina. Şimdiden çürüttü sol yanımı. Ne kelimeymiş. Düşündüm de hiç cümlede kullanmamışım. Kendinden bile kaçacak yer bırakmıyor insana.
“Hiç böylesini görmemişiz faslı baharın”
Kısa zaman önce liseden arkadaşlarla bir sosyal medya mecrasında toplaştık. Sonbaharda ilkbaharı yâd etmenin sevincini yaşadık. Tazelenen küçük hatıralarla herkes birbirine güzel sıcak şeyler söyledi. Küçük duygusallıkları, belli imgeleri yeğnimizde saklamışız ama hayat bazılarımızı çimen gibi ezmiş. Kırk yıl sonra sınıfça kırkımızın bir araya gelmesi müthiş bir ruhsal tecrübe oldu. Yerinde kalanların duyguları, hatıraları teru tazeydi. Zaman onları aşındırmamış, olmadık detayları hatırlıyorlar ve konuşmaya, buluşmaya şiddetle arzu duyuyorlardı. Benim gibi uzakta karmaşık bir hayat sürenlerse mesafeli ve yorgun. En heyecanlımız Sacit, sanal mecrayı sınıf gibi görüyor, herkesi kaynaştırmak istiyor, önden giden kırk yılın açığını kapamaya çalışıyor.
Derken tazelenecek hatıra kalmadı ve allı güllü cuma mesajları ile dua zincirlerine kaldık. Bir akşam bir iki arkadaş mevzu açıp muhabbeti koyultmaya çalışırken Sacit’ten tuhaf bir cümle düştü: “Arkadaşlar dün evim yandı.” Yekten böyle deyince Sacit, kanım dondu. Herkes resmi geçit gibi sırayla “Geçmiş olsun” dedi, o da “Sağolun arkadaşlar” diye yazdı. Başkanımızı aradım sordum. “Bilemedim, sufi meşreptir Sacit, acaba bir metafor mu diye düşündüm” dedi. Sacit’i aradım ulaşılamıyor. Her hatıraya iç geçiren arkadaşlar tekrar can ciğer olmaya çalışırken bu haberi her hafta birimizin evi yanıyormuş gibi karşılamışlardı. Kimse vay kardeşim adresini ver demedi. Neyse Harun gitti de öğrendik ki, otuz beş yıllık ev iğneden ipliğe kül olmuş. Üç kızı ile karısı perişanmış, neyse ki can kaybı yokmuş. Ev başıma dar geldi ve sınıftan çıktım. Derken Çin’den Pandemi geldi. O gün bugündür kendi kendime konuşuyorum ama kelimelerim yetmiyor.
Kapanmak zor, kapana kapanmak daha zor. Bu zamana kadar ne sakladın ki kendine zaten. Evham. Evham, endişe, kaygı iyi değil karantinada. Dinlersen kendini baş edemeyeceğin sesler duyarsın duvarlardan. Hıyarcıklı vebadan tehlikelisi kendini dinlemek. Evde kal, zaten kalmak istiyorum ama önce ekmeğin aşın, unun bulgurun var mı diye sorman gerek. Evet, evde kal ama bir şeyler yap, yaz, oku. Veba romanı hariç. Karanlık kitaplar okuma. Varoluşçuluğun lüzumu yok. Kaldıysa dostlarını ara. Kusur arama. Eski yeni deme. Kendinden çık. Dizinde top sektir, ters takla at, yirmi üç nisan sevincini tazele, balkona çık, kendini alkışla. Egzersizlerle kültürfizik yap.
Karantina. Şimdiden çürüttü sol yanımı. Ne kelimeymiş. Düşündüm de hiç cümlede kullanmamışım. Kendinden bile kaçacak yer bırakmıyor insana. Bilirsen seni salıvereceğiz deseler, zinhar bilemezdim. Bitecek mi, inşallah ama ne zaman bitecek? Kapandık, kısıldık kaldık. Bütün sesleri, insanlı insansız motorları, savaş uçaklarını nasıl da susturdu. Kozmetik sektörü bile çöktü. Kim evinde güzelleşmek ister? Kim kime? Covid 19 Parisli bir parfüm değil. Neyse, zor günler. Kendinle çatışma, çapın hududun belli, ülke sınırı değil ki tel örgü öresin boylu boyunca. Yahut duvar. İçine dön, ama düşme. Hayattan alacaklarını tam tahsil edecekken yakalanman üzücü tabii. Kıskıvrak. İyiler önden gitmişken kime tutunacaksın? Dünya dedikleri gölgeliğe nasıl?
Ellerimi yüzümü, kollarımı ayaklarımı yıkıyor, dönüp tekrar yıkıyorum. Gözümün önünde minnacık bir leke beliriyor, gözlerini gözlerime dikmiş, büyüyor. Korona sen misin? Ses vermiyor. Kimselere göstermeden eldiven giyiyor, toz beziyle onu alıyorum. Önce toz bezini sonra ellerimi yıkıyorum. Sonra bir daha yıkıyorum. Fena bir karıncalanma var, boğazım yanıyor mu ne? Aynada yüzüme bakıyorum, bir fark göremiyorum. İnşallah yakalanmamışımdır. Biri mi öksürdü? Aaa o ben miydim, hiç anlamadım?
Kapıdan ayrı, eşiğinden ayrı korkuyorum. Bina akıllı ama virüs değil. Ekmek poşetine eldivenle uzanıyor, bir metre uzağımda tutup balkona bırakıyor, dönüp ellerimi Siirt’in Bıttım sabunuyla yıkıyor el havlusuyla kuruluyorum. Afyon’dan almıştık bu havluları bir seyahatte. Çok alalım demiştim de karım yok demişti. Almak ne güzeldi, gitmek ne güzel. Şehir yaşamıyor. Dünyanın hiçbir şehri yaşamıyor. Kafka’nın şehri bile şen şakrak. Bu labirentten çıkılmaz galiba. Toplu yaşanan yerler tehlikeli. Sosyal medya gruplarından çıkıyorum ama çıkılmıyor. Af mesajları beyhude. Suç ve cezalar orantısız. Cezaevleri boşalsa mahkûmlar geri döner. Otobüs dolmuş çalışmıyor. İn, cin evde. Peki ya asiyab-ı devlet. Dönüyor. Ya çarkıfelek? O da dönüyor. O hâlde sorun ne? Bilemiyorum. Eve ekmek götürecek emekçiler zorda ama memur değil. Küçük esnaf çok zorda. Sen ne hâldesin? Böyle işte. Kabristana bile gidemiyorum.
İnsanlık ellerini yıkar diyorsun ama yıkamaz. Kulları sahi bir ar damarım vardı dese devletler müsaade buyurmaz. Bu bir döngü, kısır ama döngü işte. Su ve değirmen ve taş değişmez. Sana verseler sen de değiştirmez, haz alırsın. Tütün gibi, keyif veren bir şey. Böyle gelmiş böyle gider. Devletler bin pişmanlık duysa kulları müsaade etmez. “Haşa” derler. Biz emir kuluyuz, malum, bize acz sana güç kudret yaraşır derler. Öyledir, haşa derler. Roma’dan Kartaca’ya, Bizans’tan Sasani’ye bilirim. Ve bunu diyecek ve bunu böyle diyecek ne çok ama ne çok beslemesi, halayığı, horantası, leşkeri, yanaşması vardır. Öyle yani.
Koronanın, Pandeminin, karantinanın kırkı çıktı mı? Çıktı ama elimiz, evimiz şehrimiz daha yıkanmadı yunmadı. Yunmaz. Ölümlerin seyri de yükseliş eğrisini düşürmedi henüz. Kaç oldu ölüm diye istatistik soruyor, aldığımız cevaba hmmm diyoruz. “Hmmm”. Elimiz yüreğimizde, yüreğimiz boş. Eskisinden de mi boş? Korkarım diyor ya ecnebiler, korkarım öyle. Bizim sınıf acaba ne konuşuyor? Sacit’in evi ne oldu? Üniversite çağındaki kızları eve, giysilerine değil de oyuncaklarının kül oluşuna yanmış. Ya hayat böyle derdik. Onu bile diyemez olduk.
Eee. E işte. Hayat sedyede. Ölüm, yoğun bakımdan çıkarak doğru kabristana gidiyor. Şu aralıktan, bak gidiyor. Ambulans sessiz, sirensiz. Morg iptal. Musalla taşı bile yok. Düşünsene. Ecel şerbetinin nasıl içileceğinin bilgisi yok. Sahi ilk kim ‘Ecel’ ile ‘Şerbeti’ bütünledi? Kim bilir? Ne terkip ama? ‘Ölüm’ ile ‘Döşeği’ kim birleştirdiyse o olmalı. Mümkün. Gezegene hükmedemediğine hayıflanan bir dangalak “Hayat inisiyatifimizin dışına çıktı” dedi radyoda. Duydum. “Nasıl bir edep yoksunusun” demeye davrandım ama bağlamadı dijital kadın. Zaman durdu. Sahi durmayı hiç düşünmemişim. Ne hâlin varsa gör diye elini çeker mi ki insandan Allahımız? Çekmez, hayır.
Hayrolsun. Pandemiden iyileşerek çıkar insan, modalar fikirler değişir deniyor. Kötülükler azalır diyen de var, ırkçılık mesela biter diyen de. Şahsen, hiç sanmam. Benim bildiğim insan bir yol bulur kötülüğe, bulur cenabetliğe. İlla bulur. ‘Adalet’ ve ‘Anlam’ açığı kapanmaz insanın. Bunca güç aşısı yapılan varlık azmanlığından geri adım mı atar, saldırganlaşır mı? Şu Covid 19’a da bir aşı yakıştırsın, gör bak tababet tanrısını. Yunan’ın tıp tanrısı başka Mısır’ınki başka. Akupunktur, Çin işkencesi, istemez. Kalsın.
Bu illüzyon ne kadar sürer? Nasıl bileyim. Bu perde kapanır yeni bir perde mi aralanır? İnsan esaslı bir sorgulamadan geçerek vahdet yönünde dirilir mi? Zor. Bir metafizik dalga mı gelir çıkışta, yoksa alır başını gider mi nihilist yahut batıni yorumlar? Yine herkesin hakikati kendine kabilesine mi olur? Bilemem. “Yetti artık” diye insandan arınmaya mı gidiyor dünya? Bunu da bilemem. Sanal dünyamızın yakıtı tükenir, oyun oynaş tedavülden kalkarsa esas o zaman kime çalınır çanlar? Ya şu davetsiz ezanlarımıza ne demeli. İnsan hangi ufka, hangi ufuk noktasına baksın? Beni en ziyade müezzinler üzüyor. Ya seni? Gün gelecek, “ışık gölgeye, dişi erkeğe, iyi fenaya, dünya insana ihtiyaç duymayacak” diye senaryolar okuduyduk da absürt dediydik. Absürd. İnsan ölümü bile ortadan kaldırmak istiyor absürd ama istiyor.
Ölüm bir rakamla bir sayıyla öldürülmek isteniyor. Cesetler ceset torbaları sayıyoruz eldivenli ellerimizle, maskelerimizle. Biz alışkınız da ceset saymaya, torbaya, maskeye, eldivenli batılılar unutmuştu. Onların da ışıkları sönen şehirleri insanın içini ayrı yakıyor. Ya biz? İlk taşı biz mi atıyoruz yoksa? İnsanlık ölürken bile ayrımcılıktan vazgeçmiyor muyuz; haklı olmanın konforundan hissemize pay mı çıkarıyoruz? Başkasının felaketi bize haz mı veriyor? Biz vaftizle arındık siz hak ettiniz mi diyoruz Veba’daki Oran Şehri’nin papazı gibi? Hak ettiniz diyordu doktora papaz. Milano, Venedik, Floransa dahil Doğu ve Batı solunum cihazına bağlı.. Yurtsuzlar şimdilik nasyonalistlerden daha mutlu ama yarın onlara da meçhul Uzun namlular, keskin nişancılar sosyal mesafeye tabi. Kimseye saklanacak yer yok. Acz hepimize.
Ev, evet ev… Ev iyi de çitilenmeden oturulmuyor evde. Kolonya kokusu da sıktı artık. Şu gördüğün koltuktayım ya kırk gün kırk gecedir. Aynanın karşısında gizliden iki kültürfizik hareketi yapayım dedim utandım. Kapıya gelen komşumun hem kapımı çalması, hem böyle bir zamanda ekmek istemesi şu kuş kursağıma küçük bir umut ile az sevinç doldurdu ama verdiği habere de içim yandı. Komşu komşu. Hu huuu. “Yaşın yetmiş işin bitmiş, otur oturduğun yerde” diye taşlıyorlarmış akranlarımızı.. Ben çok üzüldüm. Üzerine gazap yağar da bu büyüklükte bir musibetten daha büyük bir musibet ancak böyle devşirilir. Taş mı yağacak üstümüze, taş devrine mi döneceğiz? Daha toprağa, betona, yutonga doymamışken.
Süper yapay zekâcılar medeniyet biterse kimlerin ayakta kalacağını hesap ediyor? Nükleer savaş, iklim krizi an meselesiymiş. Her an gezegenin işi bitebilirmiş. Daha ben komşuya gidemeden, ekmek borcunu ödeyemeden, Sacit’in Bursa Çekirgedeki yeni evine varamadan. Karantina ağırlaştı, yaprak kımıldamıyor. Ne hazin. Onca sokak, yol, kapı kapalı. Bir eczaneler açık. Rüyalarımda bazı mekânlar ve başlarken bitmesinden korktuğum sohbetimiz devam ediyor ama şehir kapalı. Hamuşan diyeceğim de şu ucubeye hamuşan dersem de o canım kelimenin gönlü incinir. Bu insansız heyulalar arasında bir sana yetiyordu sesim, şimdi sana da yetmiyor. Sen de zaten ısrarla evde kal diyorsun.
Şu ev bahsi de ayrıca can sıkıcı. Sanırsın herkes ehli beyt. Yirmi üç nisan ağzıyla neşe dolu sınıfımız. On bir ayın sultanı da geldi. Sefalar, şifalar getirmiştir inşallah. Hazır giyim, ahiret azığı, oh ne ala. Kendinle baş başa ol, içine dön, dünyayı evine al, daha neler. Şu bol baharatlı, tuzu kuru mistisizm de ayrı bir lezzet. İçine dönüyor, oradan cevher çıkarıyormuşsun. Cevher projesi yani… Bir cevher bir proje, bir proje bir cevher… Eve dön, tamam da evin, gönlün yerinde mi? Sonra bizi niye hep kendi odunumuzla dövüyorlar? Niye ama?
Plan projelerinizi kapalı devre ortaklarınızla yapsanız da bize de ekmek arası bir şeyler kalsa. Ramazan pidesinin kokusu mesela. O koku bana bize annedir. Sancak’ta aldım en son. Din, medeniyet, kültür, tasavvuf, tıp, tabiat, ruh. Karalahana, Çubuk turşusu, Etli ekmek, Çi börek değil ki hepsini yiyesin. Yemesene. Sonra fosilin ne ki cevherin ne olsun. Bir bak haline. İşini yap git. Şeyhi Ekber’den iki pasajla, Mevlana’dan iki mottoyla başımıza Buda kesilme. Eğ başını git. İçimizi kemiren, ruhumuzu boşaltan şu daraldığımız günlerde bari yaşam koçluğu etmesin bari? Call Center mi, maneviyat rehberi misin, nesin? Herkesin elinde avucundakini kapmak zorunda mısın? Yapma etme.
Yoğun bakım üniteleri yetersizmiş de sokaklarında insanların öldüğü Avrupa’yı en ziyade bu vurmuş. Uğruna denizlerde boğulan, sınırlarda vurulan yurtsuzların can attığı ama varamadığı güzelim sokaklarında. Hayat fışkıran Birinci Viyana’da, Champs Elyses’de bile öksürükle hapşırıkla yayılıyormuş. Hapşuuu. Elhamdulillah. Çok yaşa demeye varmadan dökülüyormuş insan. Boğazda bir yanmayla başlıyor, ateş, nefes darlığı, kuru öksürükle devam ediyormuş. Çare maske, çare sosyal mesafe, çare evden çıkmamak. Naçara ne çare? Dışarı çıkma diyorlar bana. Çıkmıyorum. İmmun sistemin zayıf, diyabetin, tansiyonun, kalbin, zatürren var sakın diyorlar. İçimde deli sorular dönüp durduğu halde pencere aralığından bile bakmıyorum. Söz hekimlerin, korkuyorum onlardan, istemeseler de dua ediyorum kendilerine. Benim duamdan ne olursa.
İyi güzel diyorsun da bu hikâyenin hikâyesi ne? Sonu meçhul ama başı ne? Anlatayım. Çin’in Vuhan’ında bir kadın bir yarasa çorbası içmiş ve dişlerinin arasında virüs infilak etmiş. Saraybosna’da köprünün üzerinde Veliahd Franz Ferdinand’ın Sırp kökenli bir çakal tarafından öldürülmesinin Cihan harbine giden yolu döşemesi gibi. Ya da “Yetti artık” diye sebze sattığı ruhsatsız işporta tezgâhını devirerek kendini ateşe veren Tunus’lu Muhammed Buazizi gibi. Hangi laboratuvarda üretildiği meçhul bu biyolojik silahla her milletten her ülkeden binler on binler ölüyor. Gerçeği yalnız gerçeği kimse söylemeyecek. Ne Şi Jipling ne Tramp. Irak kavruldu, Saddam öldürüldü de nükleer silahlarının yerini hiç bilemedik..
Eski dünya akıldaneleri hiçten başka ne dedi? Başımızı eğelim, bize acz iyi demedi, demezler. Dünyanın kudretli kudretsiz tüm otoriteleri yek ağız virüse savaş ilan etti ya ben esas bundan korkuyorum. Savaşkan bir dil ile düşmanı virüs olan bir topyekun savaş nasıl kazanılsın? Daha dünya kısık ateşte, pişiyor. Manhattan’dan Roma’ya uygarlık kavruluyorken. Herkes biçare..Azmanlaşan Çin deyince artık akla Çin işi, Çin İşkencesi, Ucuz İşgücü, Konfüçyüs, Tao, Mao gelmeyecek. Çin gayrı yarasa çorbası, Amerika nasıl o çirkin şebekse. Öyle işte.
Ya biz? Allah’ın izniyle yine yol açılır bize. Rah vardır sevdiğim dilden dile. Yine tavafımıza döner, yine saflarımızı sıklaştırır, sosyal mesafelerin tamamını aşar, birbirimize kavuşur, sarıp sarmalar, beraber yürürüz yağan yağmurda, cem eder, cumamızı eda ederiz. Yine söyleriz ilahilerimizi: “Kâbe’nin yolları bölüktür. Benim yüreciğim delik deliktir. Dünya dedikleri bir gölgeliktir.” Öyledir. Bakmayın, gölgeliğe gökdelen diktik ama o başka. Nasip kısmet olursa evden çıkar, yine çalarız sazımı söyleriz umut türkümüzü. şiirimizi: “Taş bağırda sular dizde gideriz/ Bir gün akşam olur biz de gideriz/ Kalır dudaklarda şarkımız bizim.”
“Hiç böylesini görmemişiz faslı baharın” diyen Taşlıcalı Yahya’ya hürmetler bu kıvamını bulmamış öyküden. Evi yanan Sacit’e de yeni dijital dünyamızdan sevgiler. Evinde, oturma odasında oturan insanlığa da şifalar. Kısık ateşte, yarasa çorbası, yani yalan dünya. Kapitalizm krizde, petol savaşları dinlenmede, silahlanma biyolojiye kaydı. Corona sen misin? Seni alacak toz bezimiz yok. Ah bir toz bezimiz olaydı. Bir de aşımız. Sacit’e koşsaydık. Tabiat dersinde çocukları dövmeseydi öğretmen. Keşke. Yollar tutuk, mabetler insansız. Cami, mescit, iftar, sahur mahzun. Hüzün dere tepe, dağ taş. Maske zorunlu, sokak yasak, hayat karantinada. Şaftı kayan dünyayı endişe rehin aldı. Boşa kostaklanan haydutlar başlarını uzatamıyor. Acz göründü herkese, hepimize. “Solgun halk çocuklarına” devletler belki yanlış sorular sormaz bir daha. İnsan dizini kırdı ama kimsenin minderi altında değil. Şimdilik şeşi beş görüyor insan. Şark�� sustu, susacak. Sala okunuyor. Acz yalnız bilime yakıştırılamıyor. Tababet ateşlendiriyor. Virüs üreten bilim çırpınıyor. Adamları çırpınıyor. Dünya soğuyor, İnsanlar ölüyor. Devletler ve uygarlık öksürüyor kuru kuru.
NİSAN 26, 2020 | PERSPEKTİF ONLİNE*
MUSTAFA ŞAHİN | BİR PANDEMİ ÖYKÜSÜ: YARASA ÇORBASI KISIK ATEŞTE
#Mustafa Şahin#Perspektif Online#Pandemi Süreci#psikoloji#karantina#Çin#Covid-19 Salgını#Değişen Hayatlar#yeniden doğuş#yaşam hikayeleri
0 notes
Photo
Yine yüreğimiz yandı... #şehidimizvar #sehidimizvar #şehit #şehitlerimiz #mobilya #mobilyacı #izmiralindamobilya #idlib #sehidim #haber #haberler #sondakikahaberler (İzmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/B9FhZRAFQ2t/?igshid=1d8lttncdd496
#şehidimizvar#sehidimizvar#şehit#şehitlerimiz#mobilya#mobilyacı#izmiralindamobilya#idlib#sehidim#haber#haberler#sondakikahaberler
0 notes
Text
Akşener, Erdoğan’a MFÖ ile seslendi: Değişik bir felsefe; idiotloji
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Akşener'in açıklamalarından satır başları şu şekilde: "TÜRK DEMOKRASİSİNİ TAMAMLAMA GELENEĞİ 17 DEĞİL 5 BİN YAŞINDA" "Bundan 3 yıl önce devlet içine yuvalanmış, yuvalandırılmış alçak bir güruhun kalkışmasına tanık olduk. Askerin, polisin, yargının içine sızmış sızdırılmış eli kanlı bir çete Türk devletine kalkışma yaptı. Millet iradesinin tecelli ettiği meclisimizde önerge verdik, sorumlular kimse araştırılsın dedik. 15 Temmuz gecesi tankların önüne dikilerek şehit olan, gazi olan vatandaşlarımıza aziz milletimize sözümüz var. Buradan bir kez daha demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık dolu bir hayat diliyorum. Yalnız bir eksiği de tamamlamayı görev sayıyorum. Türk demokrasisini tamamlama gelene��i 17 değil 5 bin yaşında. Bu toprakları kanları ve canlarıyla bize yurt yapan, başta İstiklal savaşımızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimize rahmet diliyorum. Samsun’da, Sivas’ta, Erzurum’da Conkbayırı’nda destan yazan kahramanlarımıza selam olsun. Bağımsızlığın temellerini atan birinci meclise selam olsun. Allah bize şehitlerimize layık olmayı nasip etsin. Ne yazık ki geçtiğimiz hafta içimizi yakan şehit haberleri ile yüreğimiz yandı. Geçtiğimiz günde Tunceli'de iki yavrumuz teröristlerin döşediği mayın yüzünden hayatını kaybetti. Canım Nupeldam, abilerinle birlikte huzur içinde uyu. Allah’ım Mehmetçiklerimizi muzaffer eyle. Aziz şehitlerimizin ailelerine sevdiklerine başsağlığı diliyorum."
"DAMADI GÖREVDEN AL DEDİK, ETRAFINDAKİ EN GÜVENİLİR KİŞİLERİ GÖREVDEN ALDI" "Geçim derdi altında ezilen, ne yapacağını bilemeyen vatandaşlarımıza iktidar yine hikayeler anlatıyor. Biz hazinenin başından damadı al dedik, o gitti damadın etrafında güvenilir kim varsa görevden alıyor. Döviz ve faiz düşmesin diye her şeyi yapıyor. Tam dolar düşecek gibi oluyor, damat bir sunum yapıyor dolar yine fırlıyor. Faizler düşecek gibi oluyor, Merkez Bankası Başkan Görevden alınıyor. Krizdeki Yunanistan, Pakistan, darbeci Sisi’nin yönettiği Mısır Türkiye’den daha az riskli görülüyor." "BÖYLE GİDERSE TL DEĞER KAYBEDECEK, ENFLASYON ARTACAK" "Bu aralar öncelikli bir başka sorunumuz da var. Görünen o ki Sayın Erdoğan Merkez Bankası'nın faizi indirmesini isterken, ihtiyat akçesinin de daha fazlasını almak istiyor. Bunu bir yararı olmayacak sayın Erdoğan. Küçük esnafımız, sanayicimiz için önemli olan orta ve uzun vadeli faizlerdir. Merkez Bankası’na faizleri indir başkası yaptığınızda belki gecelik faiz düşer ama orta ve uzun vadeli faiz artar. Çünkü yatırımcı bunun risk ve enflasyon getireceğini gördü. Keşke her şey emrettiğinizde ve istediğiniz gibi gerçekleşse. Ekonomi, bilim ve teknoloji bu şekilde gelişmiyor. Bu şekilde devam ederse TL değer kaybetmeye devam edecek, enflasyon artacak. Çünkü ithalat bağımlılığı giderek artıyor. TL değer kaybettiğinde ithal edilen ara malın değeri daha da artacak. Böylece 30’lara yükselmiş üretici enflasyonu daha da artacak. Bu durum dar gelirli vatandaşı daha kötü etkiliyor. Emekçinin kuş kadar maaşı daha da azalıyor. Faiz serbesttir, enflasyon sonuçtur düşüncesi ile emir vermeye devam ederseniz bu böyle devam eder. Eğer bir ülkede tasarrufları artırırsan dışarıya muhtaç kalmadan ülkene kaynak aktarırsın. Tasarrufa devlette gideceksin. Ama gitmiyorsun. Nereden biliyorum? Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesine göz diktiğin için, bütçe açığı hedefine 6 aydır ulaştığın için biliyorum. Bu arkadaşların 'itibardan tasarruf olmaz' diye bir inançları var. Değişik bir felsefe, ideoloji… Önce bu felsefeyi bir kenara bırakacaksın. Sayın kayınpeder, yalanla, dolanla devlet yönetilmez. Artık millete masal anlatmaktan vazgeçin. Önce tehlikeyi ortaya koyun ki tedaviyi hep birlikte bulalım. Birkaç uçak satın, ballı ihalelere son verin." "SADECE KENDİLERİ DEĞİL, EŞLER, DOSTLARI, İŞ ORTAKLARI LÜKSE ALIŞTILAR" "Sadece kendileri değil, eşler, dostları, iş ortakları lükse alıştılar. Ne verirsen ver doymuyorlar. Milletimiz umut ve çözüm bekliyor. Kurulduğumuz günden bu yana konuşmamıza engel oldular. Suni gündemlerle milletimiz bölmeye çalıştılar. Ama artık işlemiyor. İYİ Parti sonrası oluşan yeni siyasi denklemde artık rahatlar bozuldu. Artık her siyasi parti milletin değerleri ile barışmak zorunda, milletin sorunlarını konuşmak zorunda. Bundan sonra Türkiye’yi şahlandıracak siyaseti ortaya koyacağız. Dünyanın en değerli topraklarında yaşıyoruz. İnsanlığın geçmişine ışık tutan 12 bin yıllık bir tarihe ev sahibi yapıyoruz. 4 mevsimin yaşandığı muhteşem bir iklime sahibiz. Yeter ki kullanmasını bilelim. Türkiye’nin neler kadir olduğunu sizlere göstereceğiz. Yolsuzluğun tüm yolları tıkandığında millete ait olanlar millet için harcandığında zenginliğin nasıl olacağını göstereceğiz." "Size Türkiye’nin nasıl büyük bir ülke olduğunu değerlerimizi unutturdular. Siyasette bundan sonra çözümler konuşulacak. Tüm siyasi partiler İYİ Parti ile rekabet etmek için çözüm yollarını konuşturacaklar. Siz bu ülkede birilerinin rahatını bozdunuz. Siz milletin çok zor durumda hissettiği bir dönemde o şeffaf camı parçaladınız. Bugün bu ülkede farklı şeyler konuşuluyorsa sebebi sizsiniz. Partiyi kurarken belli ilkelerde uzlaşan herkese teklif götürdük. Çoğu kişi haklıydı iktidardın ceberrutluğundan korktu. Ama bir avuç, belki Kürşat’ın kırçerisi… Bir araya geldiniz ve İYİ Parti’yi kurdunuz. İYİ Parti kuruldu, korku duvarı yıkıldı, Türkiye nefes aldı. Hepinizle gurur duyuyorum, Allah razı olsun sizden. Ülkemiz devasa diplomatik sorunlarla karşı karşıya kaldı." YAPTIRIM UYGULAMA KARARI ALAN AB'YE: "UTANMIYOR MUSUNUZ" "Akdeniz’deki sondaj çalışmaları Türkiye'nin hakkıdır ama dün yapılan hataları görmezden gelemeyiz. 2004’te Kıbrıs AB’ye üye yapılırken veto hakkımızı kullanmadık. Adaların işgaline sessiz kalırsanız Ege’yi kayberiz dedik. Adasından vazgeçenin denize sahip olması mümkün mü? Ama yaptırım kararı alan AB’ye bir çift sözümüz var: Kendinizi medeniyetin beşiği kabul ederken, Akdeniz’deki hukuksuzluğa sahip çıkmaya utanmıyor musunuz? Siz bu tutum ve davranışı gösterdiğiniz sürece İYİ Parti sonuna kadar bu tavrınızın karşısında tavır almaya devam edecektir. Ege bir Yunan denizi değildir. Akdeniz'in her metrekaresi Rumların kıta sahanlığı içinde hiç değildir. İşe işgal altındaki adalarınızı geri almakla başlayın, şımarık Yunan askerlerinin mangal partilerine son verin. HDP'YE YANGIN TEPKİSİ: "LOGONUZDAKİ AĞACI SÖKÜN" "Vatan toprağı kutsaldır. Vatanın toprağı kadar, insanı bitkisi, hayvanı kutsaldır. Son günlerde içimizi acıtan yangınları izliyoruz. Dalaman’da Göcek’te yanan ağaçları görünce benim de içim yandı. Kaybettiğimiz ormanları yerine koymamız en az 100 yıl gerektiriyor. Dalaman ve Fethiye’deki yangınları terör örgütü PKK’nın bir konu üstlendi. PKK’nın sözcüsü olan sözde siyasi parti HDP’ye sesleniyorum. Eğer bunu da meşru görüyorsanız logonuzdaki ağacı sökmekle başlayın. THK’nın uçakları yangınlar söndürülürken neden kullanılmadı? İmar iddiaları havalarda uçuşuyor. Böyle ciddiyetsiz bir yönetim anlayışı olur mu? İşinizi hakkıyla yapamıyorsanız o koltuklarda oturmayacaksınız." "HODRİ MEYDAN AĞALAR" "Biliyorsunuz FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın diye verdiğimiz önergeler iktidar partisinin oyları ile reddediliyor. Ama bununla kalmayıp emirle hakkımda soruşturma açtılar, ifademi bile almadıkları soruşturma için gizlilik kararı verdiler. Dün bir dilekçe verdim ve hakkımda yapılan soruşturmanın at izi mi it izimi olduğunun tespiti, bu sürecin sorumlularının tespiti, FETÖ’nün siyasi ayağının ifadelerim ile hızlıca tespiti ve Türk siyasetinin şeffaflık ilkelerine sıkı sıkıya bağlanması için hakkımda yürütülen soruşturmanın gizlilik kararının kalkması ve ifademin alınmasını talep ettim. Hodri meydan ağalar. İyilerin cesaretini görmeye hazır olun. Milletimiz doğruları görsün, yalan son bulsun." https://youtu.be/qYSAF7qmxUI Read the full article
0 notes
Text
Son 2 Yılda Kahraman Türk Askeri ve İdlib ... Adem DİŞÇİ Yazdı...
Kahraman Türk Askerimizin İdlib'de ki olağan üstü muhaberesi takdir edilmesi gereken bir konu. Geçtiğimiz günlerde bir Türk Zırhlı Aracı Rejim Güçlerine ait Dünyanın En Güçlü 4 Ton Ağırlığındaki Tankını hiç düşünmeden kovaladı ve Tanka Zor anlar yaşattı tabiki rejim güçlerinin Tankı olay yerinden hızla kaçtı ve bu Savaş Tarihine geçti.. Kahraman Türk Askeri her zaman yaptığı operasyonlarla Dünyada şaşkınlıkla takip edilmeye devam ediyor. Daha öncede Afrin'de, bir tüneldeki PYD hedefini vurmak isteyen Türk pilot, hedefi yukarıdan bomba bırakarak vuramayacağı için, yere 20 metre kadar yaklaşarak hedefi imha etti. Bu olay Dünyada büyük yankı uyandırdı. Çünkü bir jetin 20 Metre mesafede yere yaklaşması imkansızdı fakat Türk Pilotu hiç düşünmeden bunu başardı. Bizler Seyid Onbaşıların , Çanakkalede savaşan 15'lilerin , Çocuklarını Değil Mermileri örten Türk Kadının Torunlarıyız.. Her Zaman tarihte imkansızı başarmış bu milletin evlatlarıyız. Kahraman Türk Askeri bugün Dünyada Mazlumların Sevilen dostu Düşmanların ise korkulu rüyasıdır.. Türk Milletini Gururu ''Türk Silahlı Kuvvetleri'' her zaman olduğu gibi şimdi de tarih yazamaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda Dünyaya meydan okuyan mazlumun yanında olan Mehmetçiğimiz bir çok sınır ötesi operasyonundan başarı ile çıkmayı başarmıştır.. Peki İdlib'te Neler Oluyor ? İnsani dram derinleşirken, Türkiye’den çok sayıda yardım kuruluşu İdlib’den kaçan sivillerin yaralarını sarmaya çalışıyor. Suriye’nin kuzeybatısında yer alan ve Türkiye ile 130 kilometrelik sınırı paylaşan İdlib, sınıra yakınlığı nedeniyle 9 yıldır devam eden iç savaş boyunca en çok göç alan şehir oldu. 4 milyona yakın sivile ev sahipliği yapan İdlib, Mart 2015’te askeri muhalifler ve rejim karşıtı grupların kontrolüne geçti Türkiye, Rusya ve İran, Kazakistan’ın başkenti Astana’da 4-5 Mayıs 2017’de bir araya gelerek, İdlib ili ve çevresindeki batı Halep, kuzey Hama ve Lazkiye kırsalını da içine alan bölgeyi Gerginliği Azaltma Bölgesi ilan etmişti. Şimdi ise Türk Silahlı Kuvvetleri Olağan üstü bir operasyon ile mazlumlara destek oluyor ve Suriye'de mücadele ediyor. Tabi ki bir çok Şehit verdik yüreğimiz yandı içimiz acıdı ama İslam'ın Son Ordusu Allah'ın Aslanları Mazlumları korumak uğruna Tüm Dünyada mücadelesini sürdürüyor. Şehitlerimize Allah'tan Rahmet Yaralılara Şifalar ve Yakınlarına Sabırlar diliyorum... İşte Kahraman Türk Askerinin Son 2 Yılda Yaptığım Büyük Operasyonlar... Zeytin Dalı Harekâtı (20 Ocak 2018) Türkiye, güney sınırına komşu Afrin’de 2012’den itibaren büyüyen PKK/PYD tehdidini ortadan kaldırmak ve kendi sınır hattında geniş çaplı çatışma ihtimalini azaltmak için askeri olmayan devletlerarası müzakere yönetimine başvurdu. ZDH’nin gerekçeleri, kapsamı, derinliği ve yöntemlerinin de yine bu süreçte jeopolitik denklem içindeki siyasi ve askeri faktörlere bağlı olarak belirlendiği görüldü. Harekâtın başlatılmasının ardından, TSK tarafından harekâtın maksadı, kapsamı, hedefi ve hukuki çerçevesi açıklandı; ancak harekâtın süresiyle ilgili bir ifade yer almadı. Bu bağlamda, harekâtın maksadının Türkiye’nin hudutlarının ve içinde bulunduğu bölgenin güvenlik ve istikrarını sağlamak olduğu belirtildi. ZDH’nin kapsam ve hedefinin ise, Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesindeki PKK ve türevi örgütler ile DEAŞ’a mensup teröristler olduğu ifade edildi. Türkiye’nin hudut güvenliği ve bölgenin istikrarına tehdit olarak DEAŞ ve PKK/PYD’yi birbirinden ayırmadığı, harekâtın kapsam ve hedefinden de anlaşılmaktadır. Türkiye, bununla ulusal güvenliğine tehdit olan PKK/PYD’yi de DEAŞ gibi bölgesel tehdit kapsamına sokarak, uluslararası aktörlerin örgüt konusunda yeniden konumlanmalarını sağlamaya çalışmıştır. PKK/PYD tarafından kontrol edilen bölge, 2.000 kilometrekarenin biraz üzerinde bir alanı kapsamaktadır. Harekât alanının kuzeyi Gaziantep’in Islahiye ilçesi ve Kilis, doğusu Cilvegözü-Azaz-Mare-el-Bab hattı üzerindeki FKH bölgesi, batısı Dare’z-Izzat-Atme hattındaki Türkiye’nin gerginliği azaltma sorumluluğundaki bölge ve onun batısı olan Hatay ile sınırlandırılmıştır. Harekât alanı sınırlarının büyük bir bölümünün TSK ve Türkiye’ye müzahir Suriye Milli Ordusu unsurlarınca çevrelendiği görülmüştür. Harekât alanının güneybatı sektöründeki Zahra-Nubl-Tel Kara-Tel Rahval hattı ise Suriye rejim güçleri ile İran destekli Şii milisler tarafından kontrol edilmektedir. TSK’nın bu bölgede PKK/PYD unsurlarını çevreleme ihtimali bulunmamaktadır. Harekât alanı çevresinin 143 kilometrelik bölümü kuzey ve batı sektöründe doğrudan Türkiye sınırlarını paylaşmaktadır. Harekât alanının kuzey ve batı sektöründeki arazi Türkiye sınır hattı boyunca uzanan 800-1.100 rakım aralığında seyreden dağlık bir yapıya sahiptir. Türkiye sınırının 0-2.000 kilometre derinliğine kadar uzanan dağlık arazi, terörist unsurların hat şeklinde mevzilenerek savunma yapmasına imkân sağlayabilmektedir. Zira kuzey sektörde TSK birliklerinin mevzilerinin bulunduğu yerleşkeler ile PKK/PYD mevzilerinin dağ zirveleri arasındaki rakım farkı 300-400, mesafe ise 1.500 metreyi bulabilmektedir. Hem askeri yetkililer, hem de siyasi karar vericilerin açıklamalarında harekâtın hedeflerine ulaşması bakımından üç safhaya ayrıldığı görülmektedir: Bunlardan birincisi, Afrin kırsalının terör unsurlarından temizlenmesidir. İkincisi, kent merkezinin terör unsurlarından temizlenmesi ve Afrin genelinde topraksızlaştırılmasıdır. Üçüncüsü ise, Afrin genelinde istikrar faaliyetlerinin yürütülmesi, asayiş, yeniden yapılanma, sosyal hizmetlerin tesisi ve ZDH bölgesinin Suriye’deki diğer harekât alanlarıyla birleştirilerek muhtemel terör hedeflerine harekât hazırlıklarının yapılmasıdır Zeytin Dalı veya Afrin Operasyonu ile Türkiye’nin kazanımları şunlar olmuştur: Sınır Güvenliği: Zeytin Dalı Harekâtı sayesinde sınır güvenliği sağlanarak, Hatay-Osmaniye-Kilis-İslâhiye bölgesinde PKK/PYD’nin terör saldırıları önlendi. Terör örgütünün varlığı sınır hattından 35 kilometre uzaklaştırıldı. Yerel unsurlarla birlikte harekât icra edilerek, etkili sonuçlar alındı. Harekât, 15 Temmuz sonrasında net bir şekil alan yeni ulusal güvenlik doktrininin devamı niteliğindedir. Bu stratejiye göre, Türkiye, Suriye ve Irak’ta ortaya çıkan güvenlik boşluğundan kaynaklanan güvenlik tehditlerini ancak askeri araçların etkin bir şekilde devreye sokulmasıyla sınırlandırabilir. PKK/PYD’nin Uzaklaştırılması: Terör örgütü PKK/PYD Afrin’den topraksızlaştırılarak, yeniden tehdit olma ihtimali azaltıldı. Terör örgütüne Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından büyük bir darbe vuruldu. Mehmetçiğin kahramanca mücadelesi sonrasında, Afrin terörden temizlenerek, sivil halk yeniden huzura kavuştu. Terör İttifakına Darbe: PKK/PYD’nin çeşitli provokasyonlarda bulunarak diğer terörist unsurlarla yaptığı ittifaklara da darbe vuruldu. Sosyal medya üzerinden Türkiye’yi karalama kampanyasına giren terör örgütünün faaliyetleri, Türkiye’nin titizlikle yürüttüğü mücadeleyle birlikte sarsılmaya başladı. Bölgedeki sivil halkın terör örgütünün kara propagandalarını ortaya çıkarması, PKK/PYD’nin hiçbir sivil unsurdan destek alamamasını sağladı. Fırat Kalkanı’na Destek: Afrin Operasyonu ile Fırat Kalkanı ve İdlib harekât alanları bağlanarak, Suriye muhalefetinin karasal hâkimiyeti birleştirildi. Hem alan birliği, hem de muhalifler arasındaki ideolojik ve askeri birlikteliğin koşulları sağlandı. Türkiye’nin Yeri Güçlendi: Harekâtla birlikte, Türkiye’nin Suriye’deki jeopolitik denklem içerisindeki yeri kuvvetlendi. Türkiye olmadan bölgeye barış ve huzurun gelemeyeceği ispatlandı. Yeni İstişare Alanları: Halep kenti üzerinde doğu-batı-kuzey hattında bir baskı aksı oluşturularak, şehirdeki rejim güçlerine uyarı verildi. Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu vurgulaması sonrasında, Rusya ile yeni istişare alanları oluştu. Barış Pınarı Harekâtı Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda olduğu gibi, harekâtın planlama ve icrasında sadece teröristler ile bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler hedef alınmış, sivil/masum kişilerin ve harekât bölgesindeki tarihi, kültürel, dini yapılar ile altyapı tesisleri ile bölgede bulunması muhtemel dost ve müttefik ülke unsurlarının zarar görmemesi için her türlü dikkat ve hassasiyet gösterilmiştir. Harekâtın amacı, sınırlarımızın güvenliğini sağlamak ve sınırlarımızın güneyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemektir. DEAŞ ve PKK/KCK/PYD-YPG başta olmak üzere milli güvenliğimize tehdit oluşturan terör örgütleri ve teröristleri etkisiz hale getirmek, yerinden edilmiş Suriyelilerin evlerine ve topraklarına dönüşleri için uygun şartları sağlamak maksadıyla, Barış Pınarı Harekâtı, 9 Ekim saat 16.00’da uygulanmaya başlamıştır. 9 Ekim’in akşam saatlerinde, önce Suriye Milli Ordusu (ÖSO), ardından da TSK askerleri sınırı geçerek bu bölgelerde ilerlemeye başladı. TSK ve Milli Ordu’nun sınırdan ilk geçiş yaptığı bölgeler ise Resulayn ve Tel-Abyad’ın etrafındaki köyler oldu. Aralarında Fransa, İngiltere ve Almanya’nın da olduğu çok sayıda ülkeden operasyonu eleştiren açıklamalar geldi. Pakistan, Azerbaycan ve Katar ise operasyonu desteklediğini duyurdu. Operasyona karşı çıkan ülkeler arasında İran da yer aldı. Harekâtın üçüncü gününde, Resulayn kenti tamamen TSK-ÖSO kontrolüne girdi. Milli Savunma Bakanlığı, “Rasulayn meskûn mahali kontrol altına alındı” açıklamasını yaptı. Bir gün sonra ise Tel Abyad kentine girildi. MSB, SMO’nun Rasulayn şehir merkezinde kontrolü sağladığını, bu bölgede 30-35 kilometre derinliğe inildiğini ve M-4 karayolunun kontrol altına alındığını duyurdu. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de TSK ve SMO’nun Rasulayn’ın merkezine girdiğini doğruladı. Daha sonrasında, Suriye Ordusu (SAA), saat 04.30’da Resulayn’ın 35 kilometre güneydoğusunda bulunan Til Temir’e ve SDG’nin kontrol ettiği Rakka’nın kuzeyinde yer alan Ayn İsa kasabasına girdi. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi bu bilgiyi doğruladı. Ayn İsa’da bulunan az sayıda ABD askeri ise 13 Ekim’de üslerini terk etmişti. Sonraki süreçte, Türkiye ve ABD heyetleri arasında 17 Ekim’de yapılan anlaşma ile YPG’ye Barış Pınarı Harekâtı’nın gerçekleştirileceği bölgelerden çekilmek için 120 saatlik süre tanındı, 22 Ekim 22.00 itibarıyla bu süre sona erdi. Bu görüşmeler sonucunda, Türkiye, sınırlarının güneyinde bir terör koridorunun oluşmasına asla müsaade etmeyeceğini gösterdi ve terörle mücadelesine kararlılıkla devam edeceğini ispatladı. Sonuç Sonuç olarak, Türkiye, özellikle 1980 sonrasında denilebilir ki jeopolitik konumu neticesinde birçok terörist grubunun hedefi haline gelmiştir. Bu terör oluşumları, özelikle de sınır bölgelerimizde olmuştur. Türkiye, yaptığı sınır ötesi harekâtları tamamen kendi haklı sebepleri için gerçekleştirmiştir. Buna karşın, harekâtlar boyuncu uluslararası kamuoyunda Türkiye’ye karşıt kampanya ve tartışmalar sürmüştür. Geçmişten bugüne yapılan harekâtlar sonucunda çok sayıda terörist yok edilmiştir; fakat günümüzde bu terör grupları sınırlarımızda faaliyet göstermeye devam etmektedir. Türkiye, bu tarz harekâtlar için elbette mali ve askeri kaynaklarını tüketmektedir. Bu da, ekonomik zorluklar nedeniyle bir diğer sorundur. Ancak herşeye rağmen, sınırlarımızda istikrar yakalanana kadar bunun böyle devam edebileceğini öngörebiliriz. Türkiye, uluslararası kamuoyunda idari, mali ve askeri yapısını güçlendirerek, terör odaklarına ve terörist gruplara karşı daha iyi operasyonlar ve yapılanmalar yapmalıdır. Çünkü terör, insanlığın ortak düşmanıdır ve terörün dini, milleti ve mazereti olamaz. Türkiye 24 Ağustos 2016 sabahına ise Cerablus’a yapılan sınır ötesi harekât haberiyle uyandı. Cerablus’un IŞİD’ten temizlenmesi amacıyla başlatılan ve “Fırat Kalkanı” adı verilen operasyon sabah saat 4 sıralarında başladı. TSK 8 Ekim 2017’de İdlib’de barış ve istikrarın sağlanması amacıyla ÖSO ile beraber “barış faaliyetlerine” başladığını açıkladı. Ayrıca bu operasyonun Astana’da Rusya ve İran ile yapılan görüşmeler sonucunda ve katılan ülkeler garantörlüğünde olduğu da kamuoyuna açıklanmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan bir başka sınır dışı operasyon ise “Zeytin Dalı Harekâtı” idi. 20 Ocak 2018’de Suriye’nin kuzeybatısında ÖSO ile beraber Afrin bölgesine düzenlenen operasyonun amacı ise ise PKK, PYD-YPG ve DEAŞ gibi örgütleri bölgeden uzaklaştırmak ve bölgedeki halkın güvenliğini sağlamak olduğu açıklandı. Bununla beraber TSK tarafından açıklanan rapora göre; 18 Mart 2018’de Afrin şehir merkezi kontrol altına alınmış, harekâtın başlangıcından itibaren ise 46 asker hayatını kaybetmiş, 3.603 terörist ise etkisiz hale getirilmişti. Bunlara ek olarak 20 Ocak 2018’de başlayan Zeytin Dalı Harekâtı, 23 Eylül 2017’de mecliste kabul edilen tezkere uzatılma kararı çerçevesinde yapılmış. Ayrıca bu tezkere 2 Ekim 2014 tarihinde yapılan 298 kabul ve 98 ret oyu ile sonuçlanan tezkerenin de bir uzatması. 2014 yılında 55’inin AK Partili, 39’unun ise CHP’li olduğu toplam 139 milletvekilinin bu tezkere oylamasına katılmaması da kamuoyunda oldukça tartışılmıştı. 2019 yılında TSK’nın yapmış olduğu sınır ötesi operasyonlardan biri de Pençe Harekâtı. Pençe 1 harekâtı 27 Mayıs 2019’da Kuzey Irak’ta bulunan Hakurk’ta başlatıldı. Bununla birlikte Pençe 2 harekâtı da Kuzey Irak’ın Hakurk bölgesinde temmuz ayında gerçekleşmişti. Pençe 3 operasyonu ise 23 Ağustos 2019’da yine Kuzey Irak’ta fakat bu sefer Sinat ile Haftanin bölgeleri arasında başlatılmıştı. 2019 yılında yapılan Pençe harekâtları da 3 Ekim 2018’de mecliste kabul edilen Irak ve Suriye’deki terör saldırılarını bertaraf etmek ve milli güvenliği sağlamak adına olan tezkere uzatma kararı çerçevesinde düzenlenmişti. Milli Savunma Bakanlığı tarafından 9 Ekim 2019’da yapılan açıklamada; Türkiye hudutlarının güvenliğini sağlamak, sınırlarda terör koridoru oluşmasını engellemek amacıyla, DEAŞ, PKK, PYD, YPG gibi örgütleri etkisiz hale getirmek için “Barış Pınarı Harekâtı” başlatıldığı duyuruldu. Suriye’nin konumlanan Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı başlatılan bu harekâtın amacı bu güçlerin bölgeden uzaklaştırılması, 30 km derinliğinde bir güvenli bölge oluşturulmuştu... Saygılarımla Bayrampaşa Tv Genel Yayın Yönetmeni - Adem DİŞÇİ Read the full article
0 notes
Text
YÜREĞİMİZ Gülmedi Hiç Bizim... ''MERT'' Olduk ''NAMERTLİĞİ'' Gördük.. VEFALIYDIK VEFASIZLIĞI YAŞADIK...... Tutunduğumuz ''DALLAR'' Elimizde Kaldı... ''GÜVENDİĞİMİZ' ' Dağlara Karlar ''YAĞDI''... Sevdik ''SÖYLEYEMEDİK' '... Hep ''YANLIŞ'' Anlaşıldık... Hayat İşte...''SINANDIK.. ALDANDIK'' Yüreğimiz Yandı... Ve Biz Hep ''KAYBETTİK''..
Yine de herşeyine....EYVALLAH....HAYAT.....
0 notes
Photo
Siyasiler 3 askerimiz için taziye mesajı yayınladı: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Şırnak’ta düşen askeri helikopterde şehit olan 13 askere Allah’tan rahmet diledi. Çavuşoğlu ve Çelik, sosyal medyadaki Twitter hesapları üzerinden paylaşımda bulundu. Bakan Çavuşoğlu, Şırnak’ta düşen helikopterde şehit olan kahramanlarımızın acısı yüreğimizi dağladı. Allah rahmet eylesin, Milletimizin başı sağ olsun. mesajını yazdı. Bakan Çelik de şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dileyerek, Yüreğimiz yandı. Acımız çok büyük. Mekanları cennet olsun... ifadelerini kullandı. Çelik, şunları kaydetti: En zor koşullarda vatan müdafaası ve terörle mücadele için üstün fedakarlıklarla dolu hayatlar yaşadılar. Milletimizin gururu oldular. Ve yine üstün fedakarlık gerektiren görevleri sırasında şehit oldular. Her biri milletimizin gururu olarak her zaman şükranla anılacak. Numan Kurtulmuş: Mekanları cennet olsun Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da Twitter’daki hesabından, Mübarek ramazan ayında Şırnak’tan aldığımız acı haberle yüreğimize ateş düştü. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Şehitlerimizin ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri’mize ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Mekanları cennet olsun. paylaşımında bulundu. Enerji Bakanı Albayrak: Milletimizin başı sağ olsun Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da Twitter hesabından yayınladığı taziye mesajında, Şırnak’ta helikopter kazasında şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabrı cemil dilerim. Milletimizin başı sağ olsun. ifadesini kullandı. Aile Bakanı Sayan: Başımız sağ olsun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan, Twitter’daki hesabından, Acımız büyük. Şırnak’taki helikopter kazasında şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Başımız sağ olsun. paylaşımında bulundu. Şehircilik Bakanı Özhaseki: Ailelerine ve yakınlarına sabrı cemil niyaz ediyorum Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, Şırnak’ta helikopter kazasında şehit düşen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabrı cemil niyaz ediyorum. ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Tüm Türkiye’nin başı sağ olsun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Şırnak’ta askeri helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerlere Allah’tan rahmet diledi. Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Şırnak’ta helikopterin düşmesi sonucu şehit olan 13 askerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Tüm Türkiye’nin başı sağ olsun. ifadelerini kullandı. https://www.haberdex.com/politik/Siyasiler-3-askerimiz-icin-taziye-mesaji-yayinladi/391634?utm_source=Tumblr&utm_campaign=391634&utm_medium=sosyal
0 notes
Text
Akşener, Erdoğan’a MFÖ ile seslendi: Değişik bir felsefe; idiotloji
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Akşener'in açıklamalarından satır başları şu şekilde: "TÜRK DEMOKRASİSİNİ TAMAMLAMA GELENEĞİ 17 DEĞİL 5 BİN YAŞINDA" "Bundan 3 yıl önce devlet içine yuvalanmış, yuvalandırılmış alçak bir güruhun kalkışmasına tanık olduk. Askerin, polisin, yargının içine sızmış sızdırılmış eli kanlı bir çete Türk devletine kalkışma yaptı. Millet iradesinin tecelli ettiği meclisimizde önerge verdik, sorumlular kimse araştırılsın dedik. 15 Temmuz gecesi tankların önüne dikilerek şehit olan, gazi olan vatandaşlarımıza aziz milletimize sözümüz var. Buradan bir kez daha demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık dolu bir hayat diliyorum. Yalnız bir eksiği de tamamlamayı görev sayıyorum. Türk demokrasisini tamamlama geleneği 17 değil 5 bin yaşında. Bu toprakları kanları ve canlarıyla bize yurt yapan, başta İstiklal savaşımızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimize rahmet diliyorum. Samsun’da, Sivas’ta, Erzurum’da Conkbayırı’nda destan yazan kahramanlarımıza selam olsun. Bağımsızlığın temellerini atan birinci meclise selam olsun. Allah bize şehitlerimize layık olmayı nasip etsin. Ne yazık ki geçtiğimiz hafta içimizi yakan şehit haberleri ile yüreğimiz yandı. Geçtiğimiz günde Tunceli'de iki yavrumuz teröristlerin döşediği mayın yüzünden hayatını kaybetti. Canım Nupeldam, abilerinle birlikte huzur içinde uyu. Allah’ım Mehmetçiklerimizi muzaffer eyle. Aziz şehitlerimizin ailelerine sevdiklerine başsağlığı diliyorum." "DAMADI GÖREVDEN AL DEDİK, ETRAFINDAKİ EN GÜVENİLİR KİŞİLERİ GÖREVDEN ALDI" "Geçim derdi altında ezilen, ne yapacağını bilemeyen vatandaşlarımıza iktidar yine hikayeler anlatıyor. Biz hazinenin başından damadı al dedik, o gitti damadın etrafında güvenilir kim varsa görevden alıyor. Döviz ve faiz düşmesin diye her şeyi yapıyor. Tam dolar düşecek gibi oluyor, damat bir sunum yapıyor dolar yine fırlıyor. Faizler düşecek gibi oluyor, Merkez Bankası Başkan Görevden alınıyor. Krizdeki Yunanistan, Pakistan, darbeci Sisi’nin yönettiği Mısır Türkiye’den daha az riskli görülüyor." "BÖYLE GİDERSE TL DEĞER KAYBEDECEK, ENFLASYON ARTACAK" "Bu aralar öncelikli bir başka sorunumuz da var. Görünen o ki Sayın Erdoğan Merkez Bankası'nın faizi indirmesini isterken, ihtiyat akçesinin de daha fazlasını almak istiyor. Bunu bir yararı olmayacak sayın Erdoğan. Küçük esnafımız, sanayicimiz için önemli olan orta ve uzun vadeli faizlerdir. Merkez Bankası’na faizleri indir başkası yaptığınızda belki gecelik faiz düşer ama orta ve uzun vadeli faiz artar. Çünkü yatırımcı bunun risk ve enflasyon getireceğini gördü. Keşke her şey emrettiğinizde ve istediğiniz gibi gerçekleşse. Ekonomi, bilim ve teknoloji bu şekilde gelişmiyor. Bu şekilde devam ederse TL değer kaybetmeye devam edecek, enflasyon artacak. Çünkü ithalat bağımlılığı giderek artıyor. TL değer kaybettiğinde ithal edilen ara malın değeri daha da artacak. Böylece 30’lara yükselmiş üretici enflasyonu daha da artacak. Bu durum dar gelirli vatandaşı daha kötü etkiliyor. Emekçinin kuş kadar maaşı daha da azalıyor. Faiz serbesttir, enflasyon sonuçtur düşüncesi ile emir vermeye devam ederseniz bu böyle devam eder. Eğer bir ülkede tasarrufları artırırsan dışarıya muhtaç kalmadan ülkene kaynak aktarırsın. Tasarrufa devlette gideceksin. Ama gitmiyorsun. Nereden biliyorum? Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesine göz diktiğin için, bütçe açığı hedefine 6 aydır ulaştığın için biliyorum. Bu arkadaşların 'itibardan tasarruf olmaz' diye bir inançları var. Değişik bir felsefe, ideoloji… Önce bu felsefeyi bir kenara bırakacaksın. Sayın kayınpeder, yalanla, dolanla devlet yönetilmez. Artık millete masal anlatmaktan vazgeçin. Önce tehlikeyi ortaya koyun ki tedaviyi hep birlikte bulalım. Birkaç uçak satın, ballı ihalelere son verin." "SADECE KENDİLERİ DEĞİL, EŞLER, DOSTLARI, İŞ ORTAKLARI LÜKSE ALIŞTILAR" "Sadece kendileri değil, eşler, dostları, iş ortakları lükse alıştılar. Ne verirsen ver doymuyorlar. Milletimiz umut ve çözüm bekliyor. Kurulduğumuz günden bu yana konuşmamıza engel oldular. Suni gündemlerle milletimiz bölmeye çalıştılar. Ama artık işlemiyor. İYİ Parti sonrası oluşan yeni siyasi denklemde artık rahatlar bozuldu. Artık her siyasi parti milletin değerleri ile barışmak zorunda, milletin sorunlarını konuşmak zorunda. Bundan sonra Türkiye’yi şahlandıracak siyaseti ortaya koyacağız. Dünyanın en değerli topraklarında yaşıyoruz. İnsanlığın geçmişine ışık tutan 12 bin yıllık bir tarihe ev sahibi yapıyoruz. 4 mevsimin yaşandığı muhteşem bir iklime sahibiz. Yeter ki kullanmasını bilelim. Türkiye’nin neler kadir olduğunu sizlere göstereceğiz. Yolsuzluğun tüm yolları tıkandığında millete ait olanlar millet için harcandığında zenginliğin nasıl olacağını göstereceğiz." "Size Türkiye’nin nasıl büyük bir ülke olduğunu değerlerimizi unutturdular. Siyasette bundan sonra çözümler konuşulacak. Tüm siyasi partiler İYİ Parti ile rekabet etmek için çözüm yollarını konuşturacaklar. Siz bu ülkede birilerinin rahatını bozdunuz. Siz milletin çok zor durumda hissettiği bir dönemde o şeffaf camı parçaladınız. Bugün bu ülkede farklı şeyler konuşuluyorsa sebebi sizsiniz. Partiyi kurarken belli ilkelerde uzlaşan herkese teklif götürdük. Çoğu kişi haklıydı iktidardın ceberrutluğundan korktu. Ama bir avuç, belki Kürşat’ın kırçerisi… Bir araya geldiniz ve İYİ Parti’yi kurdunuz. İYİ Parti kuruldu, korku duvarı yıkıldı, Türkiye nefes aldı. Hepinizle gurur duyuyorum, Allah razı olsun sizden. Ülkemiz devasa diplomatik sorunlarla karşı karşıya kaldı." YAPTIRIM UYGULAMA KARARI ALAN AB'YE: "UTANMIYOR MUSUNUZ" "Akdeniz’deki sondaj çalışmaları Türkiye'nin hakkıdır ama dün yapılan hataları görmezden gelemeyiz. 2004’te Kıbrıs AB’ye üye yapılırken veto hakkımızı kullanmadık. Adaların işgaline sessiz kalırsanız Ege’yi kayberiz dedik. Adasından vazgeçenin denize sahip olması mümkün mü? Ama yaptırım kararı alan AB’ye bir çift sözümüz var: Kendinizi medeniyetin beşiği kabul ederken, Akdeniz’deki hukuksuzluğa sahip çıkmaya utanmıyor musunuz? Siz bu tutum ve davranışı gösterdiğiniz sürece İYİ Parti sonuna kadar bu tavrınızın karşısında tavır almaya devam edecektir. Ege bir Yunan denizi değildir. Akdeniz'in her metrekaresi Rumların kıta sahanlığı içinde hiç değildir. İşe işgal altındaki adalarınızı geri almakla başlayın, şımarık Yunan askerlerinin mangal partilerine son verin. HDP'YE YANGIN TEPKİSİ: "LOGONUZDAKİ AĞACI SÖKÜN" "Vatan toprağı kutsaldır. Vatanın toprağı kadar, insanı bitkisi, hayvanı kutsaldır. Son günlerde içimizi acıtan yangınları izliyoruz. Dalaman’da Göcek’te yanan ağaçları görünce benim de içim yandı. Kaybettiğimiz ormanları yerine koymamız en az 100 yıl gerektiriyor. Dalaman ve Fethiye’deki yangınları terör örgütü PKK’nın bir konu üstlendi. PKK’nın sözcüsü olan sözde siyasi parti HDP’ye sesleniyorum. Eğer bunu da meşru görüyorsanız logonuzdaki ağacı sökmekle başlayın. THK’nın uçakları yangınlar söndürülürken neden kullanılmadı? İmar iddiaları havalarda uçuşuyor. Böyle ciddiyetsiz bir yönetim anlayışı olur mu? İşinizi hakkıyla yapamıyorsanız o koltuklarda oturmayacaksınız." "HODRİ MEYDAN AĞALAR" "Biliyorsunuz FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın diye verdiğimiz önergeler iktidar partisinin oyları ile reddediliyor. Ama bununla kalmayıp emirle hakkımda soruşturma açtılar, ifademi bile almadıkları soruşturma için gizlilik kararı verdiler. Dün bir dilekçe verdim ve hakkımda yapılan soruşturmanın at izi mi it izimi olduğunun tespiti, bu sürecin sorumlularının tespiti, FETÖ’nün siyasi ayağının ifadelerim ile hızlıca tespiti ve Türk siyasetinin şeffaflık ilkelerine sıkı sıkıya bağlanması için hakkımda yürütülen soruşturmanın gizlilik kararının kalkması ve ifademin alınmasını talep ettim. Hodri meydan ağalar. İyilerin cesaretini görmeye hazır olun. Milletimiz doğruları görsün, yalan son bulsun." Read the full article
0 notes
Photo
Hayat ... YÜREĞİMİZ Gülmedi Hiç Bizim... ''MERT'' Olduk ''NAMERTLİĞİ'' Gördük.. VEFALIYDIK VEFASIZLIĞI YAŞADIK...... Tutunduğumuz ''DALLAR'' Elimizde Kaldı... ''GÜVENDİĞİMİZ' ' Dağlara Karlar ''YAĞDI''... Sevdik ''SÖYLEYEMEDİK' '... Hep ''YANLIŞ'' Anlaşıldık... Hayat İşte...''SINANDIK.. ALDANDIK'' Yüreğimiz Yandı... Ve Biz Hep ''KAYBETTİK''.. Yine de herşeyine....EYVALLAH....HAYAT.....
0 notes