#uyanış anıları
Explore tagged Tumblr posts
dualruh · 2 years ago
Text
SENİ DEGİLDE GÖLGENİ ÖZLEDİM ADAM
Sen gideli bir buçuk yıl falan olmuştu Sen geldin aslında ama odamdaki hayaletin gitti. Bu yaz senden nefret ettm. “Giderken gidiyorum artık bana gerek kalmadı o geldi demişti.” Yani bu yazın ortalarında . Seninle de iki yıl önce bi yaz sonu dünya hayatındaki yolculuğumuz bitmemişmiydi. Ara ara iki üç kelime konuşmak denirseki mesajlarımız dışında. Yandaki resmi görünce aklıma geldi. Senin…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
kochero · 5 years ago
Text
Özdemir Asaf
Tumblr media
Türk şiirinin önde gelen şairlerindendir Özdemir Asaf. Hayat hikayesini, en güzel şiirlerini, kitaplarını, anılarını ve çok daha fazlasını Özdemir Asaf sayfamızda bulabilirsiniz. Asaf, zarifliği, nezaketi ve duygulu şiirleriyle bu dünyada iz bıraktı.
Özdemir Asaf - Hayatı
Çocukluğu ve Ailesi
Tumblr media
Özdemir Asaf, anne-babası ve ikiz kardeşiyle. Özdemir Asaf, 11 Haziran 1923’te, Ankara’da doğdu. Annesinin adı Hamdiye ve Babasının adı Mehmet Asaf'tır. Gerçek adı Halit Özdemir Arun'dur. Bir ikizi vardır ve adı Özgönül'dür. Kendisinden bir gün sonra 12 Haziran'da dünyaya gelmişti. Babası Mehmet Asaf, Şûra-yı Devlet'in (Danıştay) kurucularındandır. 1922'de Atatürk, Mehmet Bey'i Ankara'ya çağırmıştır. Bu vesileyle aile Ankara'ya taşındı. Özdemir Asaf, Ankara'da dünyaya geldi. Evleri Ankara Hacıbayram'daydı. 1930'da babası Mehmet Bey vefat edince, İstanbul'a taşındılar. Cumhurbaşkanı Atatürk, aileye destek oldu ve Başbakan İsmet İnönü'den çocukların iyi bir okula yerleştirilmesini istedi. Soyadı kanunu henüz çıkmadığından Özdemir Asaf adıyla okula kaydoldu. Annesi, kanun çıktıktan sonra Arun soyadını aldı. Eğitim Hayatı Galatasaray Lisesi'nde ilk ve ortaokulun bir bölümünü okudu. 1941'de Lise 11. Sınıftayken, bir sınava girerek Kabataş Erkek Lisesi'ne girdi. 1942'de Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldu. Özdemir Asaf, İstanbul Üniversitesi'nde önce hukuk fakültesine girdi, sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü'ne devam etti. Ancak, aşk kapıyı çalınca 1947'de üniversiteyi bıraktı. Meslek Hayatı Eğitim hayatı devam ederken gazetecilikle ilgilenmeye başlayan Özdemir Asaf, Zaman ve Tanin gazetelerinde çevirmenlik yaptı. İlk yazısı 1939'da Serveti Fünun-Uyanış gazetesinde yayınlandı. Asaf, bir dönem sigorta prodüktörlüğü yaptı. 1951'de eşi Sabahat Hanım'ın ailesinden kalan mirasın kendine düşen payıyla Cağaloğlu’nda, Molla Fenari Sokak’ta Sanat Basımevi'ni kurdu. Kendi şiirlerini yayımladı. 1955 yılında bir diğer yayın evi olan Yuvarlak Masa Yayınları'nı başlattı. Evlilikleri ve Ailesi İlk Evliliği Özdemir Asaf, ilk eşi Sabahat Hanım ile Hukuk Fakültesinde öğrenciyken tanıştı. Henüz birinci sınıf öğrencisiydi Özdemir Asaf. Askerliğini yapmamış ve bir işe girmemişti. Sabahat okulu bırakıp uzağa gidince Özdemir Asaf bunalıma girdi. Mektuplaşıyorlardı ama yine de teselli olamıyordu. Rahatsızlandı, ateşlendi ve aşkının adını Sabahat'i sayıklamaya başladı. Ailesi durumu anlayınca Sabahat'a ulaştı. Ancak Sabahat, eğitimine Sultanahmet İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde devam etmek istiyordu. Ailesi de okul bitmeden evliliğe karşıydı. Özdemir Asaf'ın aşkı hiç eksilmedi ve Sabahat'i yeni okulunda ziyaret etmeye başladı. Kızın babası daha fazla zorluk çıkarmadı, çünkü kızı da Asaf'ı seviyordu. Ve aşıklar, birlikte okulu bırakıp evlendi. Ardından Özdemir Asaf askere gitti. Mektuplar devam etti.
Tumblr media
Özdemir Asaf'ın askerlik yılları... Bu evlilikten Seda adlı kızları dünyaya geldi. Seda yıllar sonra babasının aşk mektuplarına ulaştı ve bir kitap haline getirdi. Seda, devam eden yıllarda babasının arkadaşlarının babasına benzemediğini anlatmıştır. Küçükken kendisi bara götürdüğünü, sinemaya, tiyatroya gittiklerini ve hiçbir şeyi gizlemediğini açıklamıştır.
Tumblr media
Özdemir Asaf, eşi Sabahat Arun'la büyük bir aşk yaşadı. Özdemir Asaf'ın başına buyruk yaşam tarzı eşi Sabahat Hanım'ı yoruyordu. Kendisi daha düzenli bir hayat istiyordu. İkisi de birbirini seviyordu ama yaşam tarzları çok farklıydı. Ve sorunlar baş gösterdi. İster istemez soğukluk başladı. Sabahat Hanım, İsveç'e gideceğini söyledi ama bu aslında bir ayrılıştı. Bir süre sonra boşandılar. Kızları Seda, henüz 13 yaşındaydı. İlk eşi Sabahat Hanım, Özdemir Asaf'ı şu cümlelerle anlatır: "Şiirler yazıyor, çeviriler yapıyordu. Son derece kibar, zarif, çok şık bir gençti. Herkes poplin gömlek giyerken Özdemir, takım elbisesinin içine ipek ponje gömlek giyiyordu. Kol düğmeleri altın üzerine inci kakmalıydı. Sağ elinin yüzük parmağında tek taş altın bir yüzük, sol elinin küçük parmağında kemer biçiminde yakut taşlı bir yüzük vardı. Bu kadar şıktı." İkinci Evliliği
Tumblr media
Fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran, Özdemir Asaf'ın ikinci eşi oldu. Özdemir Asaf, ikinci evliliği Yıldız Moran ile yaptı. Yıldız Moran, Türkiye'de fotoğrafçılık alanında akademik eğitim gören ilk kadındır. İngiltere'de bir sergi açtı ve 25 fotoğrafı satılınca, Türkiye'de kariyer yapmak istedi. Ancak işler umduğu gibi yürümedi. O da fotoğraflarından yılbaşı kartları bastırıp satmaya başladı. Bu karar sayesinde Özdemir Asaf'la tanıştı. Kendi ağzından tanışmalarını şu şekilde anlatır: "İş konuşmak için Özdemir Asaf'ın matbaasına gittim. Tarihini de verebilirim tanışmamızın; 4 Kasım 1954, saat 11.00. Kelimelerle dile getirmek zor. Duygulu, kibar, hiç görülmemiş ve bir daha göremeyeceğim bir insandı Özdemir Asaf. Pırıl pırıl bir zeka, renkli, yepyeni, bambaşka bir dünyaydı o. Olağanüstü bir insandı kısacası…" Özdemir Asaf ve Yıldız Moran, 1962 yılında evlendi. Gün, Olgun ve Etkin adında üç erkek çocukları oldu. İlk çocuğu Seda Arun, babasının annesine ve Yıldız'a olan aşkının hiçbir zaman bitmediğinden bahsediyor. Babasının sadece gönül eğlendirmek için kadınlarla ilişki yaşamadığını söyleyen Seda Arun, sanatçı kişilik i��in içine girince bu aşklardan çok sayıda şiir ve kitap çıktığını anlatıyor. Ailesiyle Anıları
Tumblr media
Özdemir Asaf, çocuklarına oldukça düşkün bir babaydı. Özdemir Asaf, tutkulu bir eş olmasının yanında iyi de bir aile babasıydı. Oğlu Gün, babasıyla anılarını şöyle anlatıyor: "'Babaaaa…' diye koşar, atlardık kollarına babam eve geldiğinde. Üzerine biraz tırmanır, o günkü heyecanlarımızı anlatır, endişe ve sorularımızı iletirdik. Konuşurduk… Dinlerdik… Kısa belki ama genellikle yoğun, her zaman karşılıklı sevgi ve saygıyla içten sohbetler… Sonrasında babam ceplerinden birine elini daldırır, bizler için getirdiği fındıkları, fıstıkları çıkarırdı. Kimi zaman iki, üç simit… Bir gün, yavru bir kedi… Onların aralarında ya da başka bir cepte; peçeteler, kâğıtlar, şiirler, belki bir iki tercüme, düşünceler, an ve anılar…" Kızı Seda, 1955'te yayınlanan "Dünya Kaçtı Gözüme" kitabıyla ilgili anılarından şöyle bahseder: "Bir akşam elinde kitaplarıyla eve geldiğinde ortalığı matbaa mürekkebi kokusu sarmıştı. Annemle paketi açmalarını beklerken ilk kitabının yayınlanmasının babama verdiği heyecanı hissedememiştim. Bütün kitaplara karşı duyduğu derin saygıyla paketi açmış, okşarcasına tuttuğu kitabını anneme uzatmıştı. Çocukluğumun verdiği hırçın bir coşkuyla elimi uzatıyordum ki aynı sıcaklıkla bir tane de bana vermişti. Dünya Kaçtı Gözüme! Gülmüştüm. Kocaman bir dünya, göze nasıl kaçabilir ki!" Seda Arun, babasının şair yanıyla ilgili bir anısını kendi cümlelerinden okuyalım: “Birinci sınıfa başladığım gün, öğretmen 'şiir bilenler parmak kaldırsın' dediğinde ben de parmak kaldırdım. Benden önce kalkanlar ya Atatürk, ya bayram ya da anne şiirleri okudular alkışlar eşliğinde. Sıra bana geldiğinde siyah rugan ayakkabılarımın gıcırtıları eşliğinde heyecanla tahtaya kalkıp o küçücük yaşımda evdeki toplantılarda sık sık okunan ve bu yüzden ezberlediğim babam Özdemir Asaf'ın bir şiirini okudum; ama şiir bittiğinde alkış değil derin bir sessizlik doldurdu sınıfı. Ve sonra öğretmenin, "Sen bu şiiri nereden biliyorsun, kim ezberletti bu şiiri, kimin şiiri bu?" diye art arda soruları sıraladı… – Babamın. – Baban ne iş yapıyor? – Matbaacı. – Babana söyle, yarın okula gelsin. Akşam eve gider gitmez olanları anlattım babama ve beklediğim gibi bir yanıt aldım babamdan… Evet, sessizce dinledi ve güldü, yalnızca güldü… Uzun saçları, gür bıyıkları, siyah beresi, bakışlarındaki ışıltısı, r’leri söyleyemeyişi onu arkadaşlarımın babalarından ayırıyordu. Babamın Özdemir Asaf olduğunu öğrenmem için ilk kitabının basılmasını beklemem gerektiğini o günlerde bilmiyordum.” Seda sınıfta bu şiiri okumuştu: “Ölebilirim genç yaşımda, En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda, Sevgilim, Seni bir akşamüstü düşündürebilirim.” Oğlu Gün Arun, Özdemir Asaf'ın şairliği ve şiirleri üzerinden babasının kişiliğini şöyle yorumlar: “Bana öyle geliyor ki, babam Özdemir Asaf şair olduğu için farklı değildi. Farklı olduğu için öylesine şiirler, epigramlar, yazılar yazmış ve alışılmadık bir baba olmuştu herhalde... Duygusal yerine duygu dolu, düşünceli, anlamlı demek daha doğru olacak. Şimdi geriye baktığımda karmaşık değil, dolu ve zengin bir ruh, düşünceyle beslenen, açık görüşlü, bilge bir adam görüyorum. Tabii ki başarısızlıkları, kırgınlıkları, üzüntüleri de vardı mutlaka.” Kendi Dilinden Hayatı “Doğumum 11 Haziran 1923, Ankara. Babam, Danıştay üyesi Mehmet Asaf. Ölümü 1930. O yıl İstanbul’a geldik. Galatasaray Lisesi ilk kısmına girdim. 1941 yılında 11’inci sınıftan Kabataş Erkek Lisesi’ne bir ara sınavı ile geçip, 1941-1942 ders yılında mezun oldum. Hukuk Fakültesi’ne iki yıl, üçüncü sınıfa kadar İktisat Fakültesi’ne devam ettim. Ve o sırada iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsü’nün birinci sınıfını okudum. Tanin ve Zaman Gazetelerinde çalıştım. Çeviriler yaptım. İlk yazım 1939 yılında Servetifünun-Uyanış dergisinde çıktı. Sanat ve Edebiyat Dergilerinde 1962 yılına kadar çoğunlukla şiir olmak üzere yazı ve çevirilerim yayınlandı. Artık yalnız kitap çıkararak yayınlıyorum. (Tertip ve baskı yanlışlarından nefret ederim.)”
Eserlerinde Kullandığı İsim ve Mahlası
Özdemir Asaf, şiirlerini yazarken babasının adı Asaf'ı kullanmıştır. İlk yayınlanan şiirlerinde ise kısa bir süre "Özdemir Özden" adını kullandı. Oktay Akbal'ın önerisiyle Asaf soyadını kullanmaya başladı ve hayatının sonuna kadar öyle devam etti. Soyadıyla ilgili trajikomik anıları var. En çok kızdığı olayı ise basım evi açtığı sırada resmi işlemler için gittiği vergi dairesinde yaşadı. Vergi memuru ona soyadını sorunca "Halit Özdemir Ağun" diye cevap verdi. Çünkü "r" harflerini söyleyemiyordu. Özdemir Asaf, memurun soyadını nasıl yazdığına baktı. "Ağun" diye yazmıştı. "Soyadımı yanlış yazmışsınız, doğrusu Ağun" dedi. Memur evet "Ağun" deyince "Ağğunnnnn" diye vurgulamaya çalıştı. Memur üsteledi. "Evet anladım Ağun" dedi. Daha fazla sakin kalamayan Asaf, cebinden çıkardığı kalemle kocaman "Arun" yazdı. Tabii, "Ağun" diye sinirli ve yüksek bir sesle okuyarak. "R" harflerini söylememesiyle ilgili bir diğer anısı daha var. Özdemir Asaf, matbaasından çıktığı bir gün, Karaköy'e gitmek için taksiye biner. Şoför, "Neğeye biğadeğ" diye sorar. Asaf, şoförün de kendisi gibi bazı harfleri söyleyemediğini fark eder. Kendisi de "Karaköy"ü düzgün telaffuz edemeyeceği için adamın kendisiyle dalga geçtiğini sanmasından endişe eder. Ve "Eminönü der. Naif şair, Eminönü'nde inerek Karaköy'e kadar yürür. Başka bir "r" harfi anısı da Galatasaray Lisesi yıllarında yaşandı. Lisede edebiyat hocası İsmail Habib Sevük, herkese şiir okutturur sıra Özdemir Asaf'a gelince yandaki öğrenciye geçerdi. Bir gün Asaf, daha fazla dayamadı ve aynen şu cümleyi kullandı: "Sınıfta heğkese şiiğ okutuyoğsunuz, bana niçin okutmuyoğsunuz." Hoca da şöyle cevap verdi: "Oğlum Özdemiğ sen, şiiğ değil, şiiğin canına okuyoğsun.” Halbuki, o genç Özdemir, Türk şiirinin en önemli isimlerinden biri olacaktı.
Özdemir Asaf'ın Edebi Yönü
Özdemir Asaf, ilk şiirlerini ikilik ve dörtlükler halinde yazmıştır. Şiirlerinde alay ve taşlamalar göze çarpar. Şiirin muhakkak bir anlam ve görüş yansıtması gerektiğini düşünmüştür. Geleneksel Türk şiirini, Batı şiiri ile sentezlemiştir. Kendisi şiire bakış açısını şu şekilde tanımlar: "Yaşadığımı şiirlerimde en yoğun yönleriyle, en kesin sandığım biçimlerde, en kısa olduğuna inandığım ölçülerle verdim, veriyorum, vereceğim." Özdemir Asaf, şiirlerinde yaşadığı çağla, toplumla ve kendisiyle hesaplaşmıştır. Şiirlerinde özgün ve etkileyici bir dil kullanır ve "ikinci kişi" sorununu ele alır. İlişkilerdeki bireysel ve toplumsal çelişkileri "sen-ben" ikileminde aktarmış, hiciv şiirinin özelliklerini ustaca kullanmıştır. İkinci kişiye bağlılığı farklı yönlerden işlemiştir. Son döneminde şiirlerinde dize sayısını azalttı. Duygulu ve zeka ışıltılarını kullanan, öz ve vurucu şiirler yazdı. Özlü sözlerin yer aldığı, kısa ve özgün şiirleriyle tanındı. Benzerlik, karşıtlık ve çağrışımlardan beslendi. Eşyayı, izlenimleri soyutlaştırdı. Yalnızlık, anılar, sevgi ve ölüm en çok değindiği konulardı. Özdemir Asaf Şiirlerinin En Bilineni Ölüm Çiçeği Lavinia'nın Hikayesi Özdemir Asaf'ın en bilinin şiirlerinden bir Lavinia'dır. Lavinia, mükemmel güzellikle bir çiçek ve aynı zamanda ölüm çiçeği anlamına gelir. Asaf, hayalindeki muhteşem sevgili anlamında şiirine taşımıştır. Şair, Lavinia şiirini okul yıllarında platonik aşk yaşadığı bir kız için yazmıştır. Lavinia, karşılıksız aşk hikayesidir. Asaf, bu şiiri bir yarışmaya göndermiş ve ödül almıştır. Asaf, ödül töreninde şiiri kürsüde okumuştur. İddiaya göre Asaf şiiri okurken, şiirin yazılmasına sebep olan Lavinia da salondadır ve şiir okunurken salonu terk etmiştir. Lavinia Kim?
Tumblr media
Mevhibe Meziyet Beyat, Özdemir Asaf'ın Lavinia şiirini yazdığı kadın. Lavinia, Mevhibe Meziyet Beyat için yazılmıştır. Mevhibe, ressam olan hocası Edip Hakkı Köseoğlu'na aşıktır, bu sebeple bu aşk imkânsızdır. Hikaye de gazeteci İlhan Selçuk'un adı geçer. Ama Selçuk, hızlı yaşamıyla Mevhibe'ye uygun bir aday değildir. Mevhibe Hanım, sonunda oyuncu Öztürk Serengil ile evlenir. Ancak bu evlilik uzun sürmez. Mevhide, güzelliğiyle dillere destan olan bir kadındır. Dostu Melda Kaptana, Mevhide'yi şöyle anlatıyor: "Öylesine özel bir kadındı ki, kitap yazsanız yetmez. Korkunç bir sezgi gücü vardı. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi. Özdemir Asaf, bu yüzden ona ‘Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı’ demişti. Çok keskin gözleri vardı." Melda Kaptana, “Ben Bir Bizans Bahçesinde Büyüdüm” adlı kitabında Mevhibe Hanım'dan şöyle bahsetmiştir: "İlhan Selçuk'a 14 Şubat Sevgililer Günü yazısı yazdıran Lavinia ona uzaktan uzağa aşık olan Oktay Akbal'ın bir hikayesindeki Hisya'ydı aynı zamanda. Laleli'de Harikzedegan Apartmanları'nın kapısında buluşup konuşan delikanlıların Violetta'sıydı. O sıralarda ünlü olan bir tangonun adıydı bu ve delikanlılar, Mevhibe onlara gülümseyerek geçerken ıslıkla bu melodiyi çalardı. Mevhibe Beyat, Güzel Sanatlar Akademisi'nde okurken mimar arkadaşları ona Gilda diye seslenirdi. Rita Hayworth'un o yıllarda büyük beğeni kazanan 'Gilda' filminden mülhem… Kızıl kahve rengi, iri dalgalı, parlak ve çok güzel saçları vardı. Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe'ya benzettiği için onu 'Marlin' diye çağırırdı. Güzelliğini hiç önemsemezdi. Zaten insan sıcaklığı, insanlara anlayarak yaklaşması ve sezgisi, güzelliğinin üstündeydi. İşte Özdemir Asaf'ın Mevhide için yazdısı ünlü Lavinia Şiiri: Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal. Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin. Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia.
Çok Bilinmeyen Yönleri - Anıları
Özdemir Asaf, bir futbol tutkunuydu. Hatta bir dönem Galatasaray'dan ayrılanların kurduğu Güneş Spor'da futbol oynadı. Fenerbahçe ile oynana bir maçta Boncuk Ömer'le çarpışarak sakatlandı. Asaf, bir ara oyunculuğa ilgi duydu. Yönetmen Orhan Elçin'in 1955 yapımı "Uçan Daireler İstanbul'da" filminde, gazete patronunu canlandırdı. Film, Edirne'de görüldüğü iddia edilen uçan daireleri araştıran bir gazetecinin hikayesini konu alıyordu. 1962'de Mehmet Ali Aybar'ın liderliğinde kurulan Temel Hakları Yaşatma Derneği'nin kurucu üyelerindendi. Duvarlarını şiirlerin, fotoğrafların, tabloların süslediği mekân da sanatçı ve dostlarına ev sahipliği yaptı. Şair Sennur Sezer, restorandaki en ilginç objenin, üzerinde sadece bir saniye ibresi olan, akrep ve yelkovanı olmayan saat olduğunu söyler. Özdemir Asaf, 1962’de Mehmet Ali Aybar’ın öncülüğünde kurulan Temel Hakları Yaşatma Derneği’nin kurucularındandı. 1971’de de, İstanbul Bebek’te, bir restoran açmıştı. Özdemir Asaf’ın yeri olarak nam salan, duvarlarını tabloların, şiirlerin, fotoğrafların süslediği mekanda şair, hem sanatçı dostlarını hem de her meslekten insanı ağırlardı. Mekanın en ilgin aksesuarı ise Şair Sennur Sezer’in anlatımına göre, üzerinde sadece bir saniye ibresi bulunan, akrep ve yelkovanı olmayan bir saatti. Sunay Akın, "Önce Çocuklar ve Kadınlar" adlı kitabında Özdemir Asaf'ın bir anısını anlatır. 1979'de bir şiir matinesine katılan Asaf, alkollü bir şekilde geç vakit eve döner. Ev halkını uyandırmamak için ayakkabılarını çıkararak, camdan girmeye karar verir. Pencereden içeri adımını atarken, büyük bir gürültü kopar ve yere yuvarlanır. Bütün ev ayaklanır. Asaf, gürültüyü kendi çıkardı sanır ama aslında İstanbul Boğazı'nda Independenta tankeri patlamıştır.
Ölümü
Özdemir Asaf, 28 Ocak 1981'de İstanbul'da hayata veda etti. Hastalığı, Aralık 1980'de başlamıştı. Doktorlar, hastaneye yatırmak istedi ama aslında tedavisi mümkün değildi. Çünkü ileri derece akciğer kanseriydi. Fakat, kendisi bilmiyordu. Doktorlar bir süre tedavi etti, sonrasında evine göndererek son günlerini evinde geçirmesini istedi. Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi. Şair Can Yücel, Özdemir Asaf için "Cenaze Dönüşü" şiirini yazmıştır. “Anlaşıldı bu R'lerin intikamı Onlar yuttu Özdemir Asaf'ı.”
Tumblr media
Özdemir Asaf, son şiirini röntgen kağıdına yazdı. Tiyatro ve kısa öykü yazarı Haldun Taner de Özdemir Asaf'ın arkasından şunları söylemiştir: “O şairden başka hiçbir şeye benzetilemezdi. Gençliğinden beri bakışından, duruşundan, yürüyüşünden ve özellikle düşünüşünden bohem, özgür, şair kişiliği kolaylıkla okunurdu. Onun kadar nezaketini ve akıl ölçüsünü bir an bile yitirmeyen başka insan tanımadım. Nezaket, Özdemir’in takısı değil özüydü…”
Özdemir Asaf Eserleri
Etikaları Yuvarlağın Köşeleri – 1961Yuvarlağın Köşeleri-2 (Ölümünden Sonra) – 1986 Öyküleri Dün Yağmur Yağacak (Ölümünden Sonra) – 1987‘ÇA - Otokopi - Deneme (Ölümünden Sonra) – 1988 Çevirileri  Reading Zindanı Balladı / Oscar Wilde – 1968 Şiir Kitapları Dünya Kaçtı Gözüme – 1955Sen Sen Sen – 1956Bir Kapı Önünde – 1957Yumuşaklıklar Değil – 1962Nasılsın – 1970Çiçekleri Yemeyin – 1975Yalnızlık Paylaşılmaz – 1978Benden Sonra Mutluluk (Ölümünden Sonra Yayınlandı) – 1984 Özdemir Asaf Şiirleri Yakın Bir ışık düşerse üstüne basma. Daha yakınlaşır, korkarsın. Bir leke, silmeye-gör Leke kalır, sen çıkarsın. Bir gölge, nereye gider. Gözlerince gider, bakarsın. Bakarsın girer gözlerinden. Leke onun peşinden, bakarsın. Bir ışık düşerse üstüne basma, Gözlerine basarsın. Önce, büyük büyük düşündüm; Sonra büyük büyük yaşadım. Ne varsa, onlar aldı. Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı. Özdemir Asaf Ölümün Yükselişi ve Çöküşü Ne zaman bir yakını ölse birinin, Onu ilk-olum sanır kalır o. Ne zaman bir sevdiği ölse birinin, Onu en-ölüm alır kalır o. Ne zaman bir saydığı ölse birinin, Onu hep-ölüm bulur kalır o. Ne zaman bir-bildiği ölse birinin, Onu son ölüm sayar kalır o. Ne zaman bir umduğu ölse birinin, Onu yok-ölüm duyar kalır o. Ne zaman bir her şeyi ölse birinin, Kendini ölümlere yaşar kalır o. Ne zaman bir kendisi ölse birinin, Ölümlerde kendini yaşar kalır o. Özdemir Asaf Mum Aleviyle Oynayan Kedinin Öyküsü I Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında O evde bir de kedi vardı. Geceler indiğinde kendi havasında Mum yanar, kedi de oynardı. Mumun yandığı gecelerden birinde Kedi oyunlarına daldı. Oyun arayan gözlerinde Mumun alevi yandı, Baktı, Mumun titrek alevinde Oyuna çağıran bir hava vardı. Oyunlarını büyüten kedi büyüdü Kendi türünde çocukcasına, Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü Geldi mumun yanına, oyuncakcasına. Bir baktı, bir daha, bir daha baktı Mumun alevinin dalgalanmasına Uzandı bir el attı. Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı.. İlk kez gördüğü mumun yakmasına İnanmayacaktı. Kedi, oyunlarında büyüyordu, Mum, üşüyordu yanmalarında. Zaman ikili yürüyordu Aralarında. Bir ayrışım görünüyordu Birinin yanmalarında Öbürünün oynamalarında. Kedi oyunlarında büyüyordu, Yitirerek gitgide oyunlarını. Mum küçülüyordu yanmalarında, Yitirerek gitgide yakmalarını. Oynarken büyüyen kedi yanacak, Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı. Küçülen yaka-yaka aydınlatacak, Büyüyen yana yana anlayacaktı. Bir mum yanmasından Ve bir kedi oyunundan Kaldı sonunda Bir gecenin tam ortasında Bir evin bir odasında Göz-göze susan İki insan. II Mum yandı bitti, Kedi büyüdü gitti. Oyunlar karıştı gecelerde Suskun uykusuzluklara. O iki insandan, sonunda Birinin anılarında kedi, Birinin dalmalarında mum Kaldı gitti. Nerede bir mum yansa şimdi, Nerede oynasa bir kedi, Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri.. Bugün dün gibi oluyor, Dün bugün gibi. Mum ellerimi tırmalıyor, Belleğimi yakıyor kedinin elleri. Özdemir Asaf Yaşadıklarımdan Neler Öğrendim YAŞ 5 Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim. YAŞ 7 Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim. YAŞ 12 Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim. YAŞ 13 Annemle babamın elele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu ettiğini öğrendim. YAŞ 15 Bazen hayvanların kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını öğrendim. YAŞ 18 İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim. YAŞ 24 Aşkın kalbimi kırabileceğini ama buna değer olduğunu öğrendim. YAŞ 33 Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim. YAŞ 36 Önemli olanın başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim. YAŞ 38 Eşimin beni hala sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim. YAŞ 41 Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim. YAŞ 44 Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim. YAŞ 46 Yalnızca minik bir kart göndererek bile birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim. YAŞ 49 Herhangi bir işi yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim. YAŞ 50 Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabilecegini öğrendim. YAŞ 53 İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim. YAŞ 55 Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim. YAŞ 64 Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına veremeyeceğimi öğrendim. YAŞ 70 İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim. YAŞ 82 Sancılar içinde kıvransam bile başkalarına başağrısı olmamam gerektiğini öğrendim. YAŞ 90 Kiminle evleneceğin kararının hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim. YAŞ 95 Öğrenmem gereken daha pek çok şeyler olduğunu öğrendim. Özdemir Asaf Ben Değildim Bir aksam-üstü pencerenden bakıyordun Ağır ağır, yollara inen karanlığa. Bana benzeyen biri geçti evinin önünden. Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya.. O geçen ben değildim. Bir gece, yatağında uyuyordun.. Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya. Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan, Ve karanlıklar içindeydi odan… Seni gören ben değildim. Ben çok uzaktaydım o zaman, Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya. Artık beni düşünmeye başladığından Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya... Bunu bilen ben değildim. Bir kitap okuyordun dalgın... İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı. Genç bir adamı öldürdüler romanda. Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın.. O ölen ben değildim... Özdemir Asaf Seni Saklayacağım Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya… Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım… Anlayacaksın. Özdemir Asaf Aşk Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. Özdemir Asaf Bir Şeyin Adı Önce, büyük büyük düşündüm; Sonra büyük büyük yaşadım. Ne varsa, onlar aldı. Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı. Özdemir Asaf Biri Ona seni anlattı, sana onu anlattı... Başı ona anlattı, sana sonu anlattı... Yarım yarım yaşayan darmadağın evlere, Birin ne kadar bütün olduğunu anlattı. Özdemir Asaf Çırılçıplak Küstahlığımı nezaketim götürdü Sadece kendime bakakaldım. Kararsızlık bir an sürdü. Gizlenen insanların ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Selamımı tanıdıklar götürdü. Saygı bekleyince alçaldım. Kararsızlık bir an sürdü. Kendinibeğenmişlerin ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Ağlamayı ölenler götürdü. Kendimi ölmez sanınca ufaldım, Kararsızlık bir an sürdü. Ölülerle dirilerin ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Sonsuzluğu ufuklar götürdü. Yarattığım dünyaların içinde daraldım. Kararsızlık bir an sürdü. Başlangıçla bitiş ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Aydınlığı bulutlar götürdü. Yıldızlara doğru yol aldım. Kararsızlık bir an sürdü. Varanlarla duranların ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Özdemir Asaf Düello Her tomurcuk bir çiçeğin uykusuna, Her çiçek bir yemişin kuşkusuna, Her yemiş bir böceğin korkusuna, Uykusuzca, kuşkusuzca, korkusuzca yürür. Özdemir Asaf Evrensel Ballad Bir öykümüz olsa, duyan öyküsü sansa… Öykümüz böylece dallanıp budaklansa.. Bir sevi’den, bir övü’den,o bizim öykümüzden Giderek buluşan eller evreni sarsa.. Öykümüz de büyür büyüklüğümüzden; Herkes sevi’sinde evreni kucaklarsa. Özdemir Asaf Geldim Beni çağırmadınız,kalkıp ben kendim geldim. Uzaklardan size bir haber getirdim geldim. Bıraktıklarınızdan,unuttuklarınızdan, Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim. Gömütleri andıran yapılarınızdaki Yaşantılarınıza evler getirdim geldim. Tek tek,ayrık-soluyan bitkiseller yerine Yüzyüze dönük,gülen sizler getirdim geldim. Solarken suladığım,koparken bağladığım, Ölürken canlandığım sözler getirdim geldim. Özdemir Asaf Kalan Bir şey kaldı gecelerden birinde Senden. Öncesinde bilinmemiş birşey, Silinmez bir ses gibi giden.. Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde, Bir şey kaldı senden Yaşamalar’ın arasında kaçamaklı. Veriliş rengi başka, alınış rengi başka.. Söylemeye vakit kalmadan Dudakların altına bırakılmış bir şey. Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta.. Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı. Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden, Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz.. Seninle dolu, seninle sensiz bir şey.. Arandıkça bulunmamış yıllar yılı, Bulundukça aramaklı. Özdemir Asaf Kalmak Türküsü Daha gidilecek yerlerimiz var Şu sohbetini dinler gideriz. Coştukça şarkılar, türküler, sazlar Rakı mı, şarap mı, içer gideriz. Geçse de umudun baharı yazı Gözlerde kalıyor yaşanmış izi Kimseler kınamaz burada bizi Ne varsa hesabı öder gideriz. Söyleyecek sözü olan anlatsın İsterse içine yalan da katsın Yeter ki kendinden, bizden söz etsin Yalanı doğruyu sezer gideriz. Neler gördük neler bu güne kadar Daha gidilecek yerlerimiz var Bizi buralarda unutamazlar Kalacak bir türkü söyler gideriz. Sevgiye var olduk sevdik sevildik Kavgalara girdik öldük, dirildik Bir anlam fırını içinde piştik Anlamlı güzeli sever gideriz. Özdemir Asaf Kelimeler… Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde Denizlere açıldı içimizden biri Niçin gittiğini söylemeden. Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri. Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden. Bulacak sanıyordu yenilikleri. Her an bir yeni su vardı, Her yeni suda bir yeni an. Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı. Bitmiyordu köpüklerle renkler Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan. Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun. Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek. Yeni manzaralarla gelen yeni duygular Hani, eski kelimelerle olmasa İnsanın ömrünce devam edecek. Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun. Anladı,ölmekle yaşamanın birleştiği noktada Yeni rüzgarlarla esen yeni korkulara Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini. Anladı, bütün olmuşlarla olanların Ve bütün olacakların O kelimelerin içinde Kendisine varmadan eskidiğini. Özdemir Asaf Kendisini Unutmuş Bütün aşkların kitabı elinde Sevilmemiş yinlerin balosuna gitti. Öylesine kalabalıktı ki, Sevdiğini anlamadı. Bütün kapıların anahtarı elinde Öpülmemiş dudakların balosuna gitti. Öyle aydınlıktı ki, Öptüğünü anlamadı. Işıklarla örtünmüştü çıplaklık, Renklere uzandı susamış, Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları. Gözleri yaşamıyordu artık. Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak. Elleri aranıyor tutamıyordu. Elleri, elleriydi kurtaracak, Artık yaşamıyordu. Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık, Aldıkça alan. Bir yanda giden bir noktaydı karanlık, Ellerinde başlayan, gözlerinde biten. Bağırdı, kan gibi aktı sesi, Aşamadı dişinin duvarından. Elinde bütün aşkların kitabı, Anlatıyordu aldanan aydınlıklarından. Elinde bütün kapıların anahtarı, Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı… Varamadı. Ora öyle karanlıktı ki. Öldüğünü anlamadı. Özdemir Asaf Kocaman Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz; Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde Kağıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz. Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda, Çocukluğumuzla çözdüğümüz… Özdemir Asaf Kolay Farkında mısın, Değilsin kendi bahçende. Kendinden değil, Kendini bu kendin sanışın. Özdemir Asaf Noktasız Biri gelir sorarsa Sana beni sorarsa Gitti der misin Gittiğimi söyler misin Gidiyorum ben sana Benimle gider misin. Özdemir Asaf Sana Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden, Seni öpsünler diye getiriyorum sana. Bana, kucaklarında seni getiriyorlar; Ben de sonra o seni getiriyorum sana. Özdemir Asaf Şiir Sana bu güzellikler bizden kalsın, Bugünlerden bir şeyler bizden kalsın.. Senden almak isterler,bizi söyle; Geleni bize gönder,bizden alsın. Özdemir Asaf Öğüt Okulda, anladıkça başaracaksın. Yaşamda, başardıkça anlayacaksın. Gelecek mutlu-mutsuz,inanmasan da; Gözlerin yaşardıkça anlayacaksın. Özdemir Asaf Yalın Her seven Sevilenin boy aynasıdır. Sevmek Sevilenin o aynaya bakmasıdır. Özdemir Asaf Yuvarlağın Köşeleri Aşka gönül ile düşersen yanarsın. Zeka ile düşersen kavrulursun. Akıl ile düşersen çıldırırsın. Duygu ile düşersen gülünç olursun. Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin. Sersem sersem bakınıp durma bir yol seç. Özdemir Asaf Adalı ve Ben Adalı'nın alnına yazmışlar denizi Sonra çizgi çizgi kesmişler, Gömleğine dikmişler Adalı'nın. Adalı'nın kentte durumu yaman... Gömleğim deniz diyor Sorunca Ama içki başına vuruyor, zaman zaman Direniyor Adalı; Tam kafayı bulunca Ben sarhoş olmam Benim her şeyim deniz diyor, Boyuna adadan söz ediyor. Takılıyorum, Adalı diyorum, sevgilin de mi deniz Sen ondan haber ver... Susuyor dik dik bakıyor bana Adalı beni sever, Adalı bana küfür etmez... Adalı diyorum boş ver Bir başka yere diyorum gidip içelim bu gece... İnsan sevdiği sürece Uykusu gelmez. Dalıyoruz bir gecenin içine... Adalı bi sözümü iki etmez. Özdemir Asaf Anahtar Konuşmak susmanın kokusudur. Ya sus-git, ya konuş-gel, ortalarda kalma. Yalan korkaklığın tortusudur. Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma. Özdemir Asaf Arayış En kısa ceza Ömür-boyu olandır.. Kimse bilmediğinden. Kim bilir; Belki bir yalan’dır.. Kendiliğinden. Bir korku’dur belki, Saklanandır.. Çirkinliğinden. Bir soru olsa gerek; Sorulmadığındandır.. Birden. Özdemir Asaf 2/1 - 1/2 Giderken bura için,gelince ora için, Gününde ve gecende kendince ora için Sakladığın kendini böldün iki yarım’a; İki kez yaralandın bir yarım yara için. 2=1 Kim o, deme boşuna… Benim, ben. Öyle bir ben ki gelen kapına; Baştan başa sen. Altıncı Gün Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, Siz yoktunuz. Anla Akıllı derler aldır Deli derler aldırma Derler ki ön görürsen Yok bakarlar adama Derler ki son görürsen Deli derler adama Sen derler misin, ya da Diyen misin, de bana. Özdemir Asaf Epigram Gazetelerde çıktı resminiz Kurultayda uyuyordunuz Yanınızdakilerin yanında siz Biraz daha uyanık duruyordunuz Özdemir Asaf Lavinia Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal. Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin. Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia. Özdemir Asaf Pesrpectif Senin içine girdiğim zaman Dışımda kalıyorsun. Senin dışından sana bakınca İçime sığmıyorsun. Özdemir Asaf Ultra Bir kelimeye Bin anlam yüklediğim zaman Sana sesleneceğim Özdemir Asaf Yalın Her seven, Sevilenin boy aynasıdır. Sevmek, Sevilenin o aynaya bakmasıdır. Özdemir Asaf Yalnızlık I Yalnız kaldınız sanırsınız, Biliyorum. Yalnız bırakılmışsınız, Biliyorum. Ötesi yok. II Ötesi var: Yalnızlık Müziğin bile seni dinlemesidir. Yalnızlık İnsanin kendine mektup yazması Ve dönüp-dönüp onu okuması Yalnızlığın da ötesidir. Özdemir Asaf Yalnızlık Paylaşılmaz Yalnızlık, yaşamda bir an, Hep yeniden başlayan.. Dışından anlaşılmaz. Ya da kocaman bir yalan, Kovdukça kovalayan.. Paylaşılmaz. Bir düşün’de beni sana ayıran Yalnızlık paylaşılmaz Paylaşılsa yalnızlık olmaz. Özdemir Asaf Yalnızın Durumları 1 Her şeyi süpürebilirsin; Sonbaharı süpüremezsin. Sen her şeyi süpürebilirsin; Sonbaharı süpüremezsin. Yalnızsa Sürekli bir sonbaharı Süpürür hep.. Düşünemezsin. 2 Yanar Sobasında Yalnız’ın Üşüyen Bakışları. Lambasında Karanlığa dönük Bir ışık Titrer Sönük-sönük. Penceresi Dışına kapanmıştır, Kapısı İçine örtük. 3 Yalnız Bin yıl yaşar Kendini Bir an’da. 4 Yalnız’ın Nesi var, nesi yoksa Tümü birdenbire’dir. 5 Yalnız Bir ordudur Kendi çölünde Sonsuz savaşlarında Hep yener Kendi ordusunu. 6 Yalnız’ın Sakladığı bir şey vardır; Boyuna yerini değiştirir, Boyuna onu arar. Biri bulsa diye. 7 Yalnız Hem bilgesi, Hem delisidir Kendi dünyasının. Ayrıca; Hem efendisi Hem kölesidir Kendisinin Tadını çıkaramaz Görece’siz dünyasında Hiçbirinin 8 Yalnız Sürekli dinleyendir Söylenmemiş bir sözü. 9 Sözünde durması Yalnız’ın yalancılığıdır Kendisine? Hep yüzüne vurur utancı. O yüzden Gözlerini kaçırır Gözlerinden. 10 Yalnız’ın odasında İkinci bir yalnızlıktır Ayna. 11 Yalnız Hep uyanır İkinci uykusuna. 12 Yalnız Kendi ben’inin Sen’idir. 13 Bir sözde saklanmış bir yalanı Bir gözde okuduğundan Bakmaz kendi gözlerine bile. 14 Hep susadığında O Kendi çölündedir. 15 Kendi öyküsünü Ne anlatabilen Ne de dinleyebilen. Kendi türküsünü Ne yazabilen, Ne söyleyebilen. 16 Bir zamanlar güldüğünü Anımsar da… Yoğurur hüzün’ün çamurunu Avuçlarında. 17 Yalnız Aranan tek görgü tanığıdır Yargılanmasında Kendi davasının. Her duruşması ertelenir Kavgasının. 18 Yalnız Hem kaptanı Hem de tek yolcusudur Batmakta olan gemisinin.. Onun için Ne sonuncu ayrılabilir Gemisinden, Ne de ilkin. 19 Yalnız’ın adı okunduğunda Okulda ya da yaşamda Kimse “Burada” diyemez? Ama Yok da. 20 Uykunun duvarında başladı. Önceleri bir toz gölgesi sanki; Sonra bir yumak yün gibi. Ama şimdi iyice görüyor Örümceğin ağını Gün gibi 21 Yalnız Duymuş olduğunun sağırı, Görmüş olduğunun körü Dur.. Ölür ölür öldürür, Öldürür öldürür ölür. Duyduklarını unutur, Duyacaklarını düşünür. 22 Yalnız’ın adına Hiç kimse konuşamaz. O Kendi kendisinin Sanığıdır. 23 Yalnız Önceden sezer Sonra olacakları Paylaşacak biri vardır; Anlatır anlatır ona Olanları, olmayacakları. 24 Her leke Kendisiyle çıkar. Özdemir Asaf Çırılçıplak Küstahlığımı nezaketim götürdü Sadece kendime bakakaldım. Kararsızlık bir an sürdü. Gizlenen insanların ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Selamımı tanıdıklar götürdü. Saygı bekleyince alçaldım. Kararsızlık bir an sürdü. Kendinibeğenmişlerin ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Ağlamayı ölenler götürdü. Kendimi ölmez sanınca ufaldım, Kararsızlık bir an sürdü. Ölülerle dirilerin ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Sonsuzluğu ufuklar götürdü. Yarattığım dünyaların içinde daraldım. Kararsızlık bir an sürdü. Başlangıçla bitiş ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Aydınlığı bulutlar götürdü. Yıldızlara doğru yol aldım. Kararsızlık bir an sürdü. Varanlarla duranların ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Özdemir Asaf Adalet İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun ÖZDEMİR ASAF Adına Gece denize yanaştım O, sulardan geliyordu Duydum, ne iyi dedim… Baktım, O, bir gemide geçiyordu Bağırdım; Gel’siz, Gitme’siz. Döndüm çakıllara sordum; Siz kimdensiniz Dediler durandan, Bizi yakın edenden. Denizi sorguya çektim… Dedim; Görüyor musun yaşadığımı Yetinemedim. Tuttum yakaladım kendimi Getirdim gözlerinize serdim Durdum, size soruyorum; Yaşadığımı görüyor musunuz? Yaşadığımı görüyor musunuz? Özdemir Asaf Ağlamak Ağlamak Unutmak kadar kolaydır inan Sevin ağlayabiliyorsan Sevin ağlıyorsan Gül ağlayabiliyorum diye Gül ağlıyorum ağlıyorum diye Sana birşey yapamam Ağlayamıyorsan Özdemir Asaf Ağlamak - 2 Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere Örtüsüdür bazı acıların Örter, örtülmez Savunur bir süre Ağlayanlar sevinmeli Sevin ağlıyabiliyorsan Acılar art arda dinmeli Durur bir nöbetçi gibi Durur bir bekçi gibi Zamana gülmeli-gülmeli Sevin ağlıyabiliyorsan Unutmanın kardeşidir ağlamak Uyur uyanır yatağında duyguların Düşüncenin kucağında hep çocuktur Ağlamak Özdemir Asaf Adsız Şiirler Ben size ne yaptım Çağrı mı, armağan mı, ceza mı Ne vardı böyle karşıma geçecek Ben ne yazılar ne çizgiler yitirdim hatırlamadım Ne var ki sizinki onlar gibi gitmeyecek Artık olan oldu Gitmeniz gitmeseniz bir Ben de düş kursam da kurmasam da Aklıma yüzünüz gelecektir Ben size ne yaptım, Ne kötülüğüm dokundu size İnanın – hoş niçin inanacaksınız- Sizi şu ana kadar tanımazdım İnanmak, bilmek yakışmaz size Karşıma çıkmayacaktınız. Karşımda bir resim gibi şimdi Kuramadığım düşlerin çizdiği,siz Hem gözüme hem düşüme Çakılıp kaldınız Renklerinize ve biçimlerinize Düş dışı gerçeklerin çizdiği siz Beni benden çıkardınız Beni benden aldınız Göz görmeye-görmeye Bir uzağa bıraktınız Kendime dönmeye artık çok geç. Özdemir Asaf Akıl Gözü Seni bulmaktan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim. Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, Sana hep hep yeniden başlamak isterim. Özdemir Asaf Aldanı - Aldatı I Benim düşlerimin içinde O uyuyordu, duyuyordum. Ben bir uykusunda onun, Bir düş’ünde bulundum… Uyuyordu, duyuyordu, Avundum. II Benim düşlerimin içinde O uyumuyordu, biliyordum. Ben ne bir uykusunda onun, Ne de bir düş’ünde bulundum… Bulunsaydım, Vururdum…. Özdemir Asaf Altıncı Gün Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, Siz yoktunuz…… Özdemir Asaf Altro Şarkı söylüyormuşum Sokaklarda, Görmüşler. Yere yere bakıyormuşum Yürürken, Duymuşlar. Sonrasını uydurmuşlar Özdemir Asaf An Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye; Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye.. Anılarından kale yapıp sığınsa bile, Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye. Özdemir Asaf Anahtar Konuşmak susmanın kokusudur. Ya sus git, ya konuş gel, ortalarda kalma. Yalan korkaklığın tortusudur. Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma. Özdemir Asaf Anlam Sen bana Sen desen de, demesen de olur. Ama ben sana diyeceğim. Düşün dur. Özdemir Asaf Özet Seni büyük buldum, anladım, Seni güzel buldum, korudum, Seni küçük buldum, uyardım, Seni yakın buldum, uyudum, Biri yanlış idi unuttum. Özdemir Asaf Ç Ben uyurken Duvarıma tırmandın Güllerimi yoldun Ve bütün şikayetin Sen uyurken Bahçene girenlerden Özdemir Asaf
Etika Örnekleri
Akıldan, Okuldan Yana - Etika - 116 Öğrenci sözlü sınavda: Hatırlamadığını bilmediği için bilemiyor. Öğretmen: Bilmediğini hatırlamadığı için, hatırladığını soruyor. Görel - Etika - 186 Rüzgâr yelkensiz de olsa gene rüzgârdır. Ama rüzgârsız yelken bir bezdir. Görel - Etika - 201 Gerçek ile yapmacıkı ayırt edilmez kılacak kadar birbirine karıştırıp eriten o eşsiz yol: Nezaket Sevgi ile Sevgiliye Karşı - Etika - 126 Bugüne gelinceye dek hiç sevmedinse kendi üzerinde bir kez yanılmışsın demektir... Eğer bir kez sevdinse iki.
Sözleri
Evlilik, iki kişilik yalnızlıktır.Her seven sevilenin boy aynasıdır. Sevmek sevilenin o aynaya bakmasıdır.Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır… Harcayacaksın!Bugüne en uzak gün, dün.Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.Sustuğunu bilen olgundur, bildiğini susan değil.Dün sabaha karşı kendimle konuştum.Sevilenin yanlışı görünmez, sevilmeyenin görüntüsü yanlıştır.Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.Yokuşun başında bir düşman vardı.Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır.Gerçek değer; gelmesi boşluk dolduran değil gitmesi boşluk yaratan.Ben gülüşüne öldüm, o gülüşüme güldü. Farklıydık işte...Gelmeyecek bir gideni, olmayacak bir nedeni beklediniz mi hiç?Herkes fazlasıyla sevmiş. Ben eksileriyle de sevdim oysa."Ben" kattım sana biraz. Öyle sevdim seni... Çünkü sen de bensiz o kadar güzel değilsin hani...İki seçeneğin var; ya kal, ya gitme!
Şarkı Olan Şiirleri
Feridun Düzağaç - Lavinia https://youtu.be/E5E77TGhuhY Ercüment Vural - Lavinya https://youtu.be/nuu3lXd2yyU Kaan Tangöze - Bekle Dedi Gitti - Çizik https://youtu.be/9uR_1hTI6g4 İlginizi çekebilir: Bilim İnsanları Hakkında Bilgilerini Sınayın Read the full article
0 notes